ONDÖRDÜNCÜ (MADDE HAKİMLER VE SAVCILARIN DENETİMİYLE İLGİLİ ANAYASANIN 144. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

 

“Hakim ve savcıların denetimi” başlığının, “Adalet hizmetlerinin denetimi” olarak değiştirilmesi amacıyla ve söz konusu denetimi yapacak kişilerle ilgili yeni düzenlenmeler için Anayasanın 144. Maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun ondördüncü maddesi)

5982 Sayılı Kanunun Ondördüncü Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni

MADDE 14- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesi kenar başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“G. Adalet hizmetlerinin denetimi

MADDE 144- Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”

Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 15” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 14” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.

___________________________________________________________________________

İçerik [GizleGöster]

1 Ondördüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması ( KomisyondaTeklif Değişmiştir.)

               1.1 Ondördüncü Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM GenelKurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması

                       1.2 Ondördüncü Maddenin Madde Gerekçesi

1.3 Ondördüncü Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

2 Ondördüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Ondördüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Rıdvan Yalçın (Ordu)

2.2 Ondördüncü Madde Hakkında CHP Grubu Adına M. Fatih Atay (Aydın)

2.3 Ondördüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Hamit Geylani (Hakkari)

2.4 Ondördüncü Madde Hakkında AKP  Grubu Adına Veysi kaynak  (Kahramanmaraş)

3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Ondördüncü Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Ondördüncü Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –24 Nisan 2010)

3.2 Ondördüncü Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu

3.3 Ondördüncü Madde İçin İkinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 3 Mayıs 2010)

3.4 Ondördüncü Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Komisyon Tarafından Değiştirilmiş Hali)

4 Ondördüncü Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Aşaması (07/07/2010 Tarih Ve E:2010/49 ; K:2010/87 Sayılı Anayasa Mahkemesi Kararından)

4.1 Ondördüncü Maddeye İlişkin İptal Ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi

4.2 5982 Sayılı Kanun’un 14. Maddesi Yönünden Anayasa Mahkemesince Yapılan İnceleme

4.3 Ondördüncü Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Karar Sonucu

 

1 Ondördüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Değişmiştir)

1.1  Ondördüncü Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması

Komisyonda değişikliğe uğrayan teklif metninin orijinal hali:

MADDE 15- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesi kenar başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“G. Adalet hizmetlerinin denetimi

MADDE 144- Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”

Komisyonda araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerinin adalet müfettişleri eliyle yapılacağı vurgulanmıştır.

 

1.2 Ondördüncü Maddenin Madde Gerekçesi

 

Madde 15- Anayasanın 144 üncü maddesinde hâkim ve savcıların denetimi ile haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerinin yapılması düzenlenmektedir. Hâkim ve savcılarla ilgili denetim, inceleme ve soruşturma işlemleri, halen Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılmaktadır. Adalet müfettişleri ise Teftiş Kurulu bünyesinde ve Adalet Bakanlığına bağlı olarak görev yapmaktadır. Maddenin mevcut hükmü, içeriğinde çok az değişiklik yapılmak suretiyle, 159

uncu maddede düzenlenmektedir. Hâkim ve savcıların denetimi yetkisi Adalet Bakanlığından alınarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna devredilmektedir.

 

144 üncü maddede yapılan değişiklikle, “Adalet hizmetlerinin denetimi” kenar başlıklı yeni bir hüküm getirilmektedir. Hâkim ve savcıları denetim yetkisinin Kurula devredilmesi üzerine, Kurulun denetim yetkisinin dışında kalan ve yargı göreviyle ilgili olmayan adalet hizmetlerinin denetimi için Adalet Bakanlığına bağlı yeni bir Teftiş Kurulunun kurulması öngörülmektedir. Bu bağlamda, icra daireleri, noterler, cezaevleri gibi yerlerde sunulan adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerinin Adalet Bakanlığına bağlı adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler eliyle yapılacağı, buna ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmaktadır.

1.3 Ondördüncü Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

 

 “Teklifin çerçeve 15 inci maddesi ile Anayasanın 144 üncü maddesinin kenar başlığı olan “Hâkim ve savcıların denetimi” “Adalet hizmetlerinin denetimi” şeklinde değiştirilmekte; hâkim ve savcıların denetim yetkisinin Kurula devredilmesi üzerine yargı göreviyle ilgili olmayan adalet hizmetlerinin denetimi maddede düzenlenmektedir. Madde üzerinde verilen bir önergenin kabulü ile araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerinin adalet müfettişleri eliyle yapılacağı vurgulanmıştır. Hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden denetiminde görev alabileceklerdir. Madde benimsenen önerge çerçevesinde, Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”

___________________________________________________________________________

2 Ondördüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Ondördüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Rıdvan Yalçın (Ordu)

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa değişikliği hakkındaki kanun teklifinin 15’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğum maddeyi bir cümleyle özetlemek mümkündür: Hâkim ve savcıların denetimini güya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlayan Hükûmet, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu da kendisine bağlamaktadır. Böylece, sekiz yıldır işine gelmeyen kararlar veren hâkim ve savcıları teftişle canından bezdiren, haksız ithamlarla yıldıran iktidar, Yüksek Kurulu, RTÜK, YÖK gibi kendine bağladıktan sonra, hâkim ve savcıları doğrudan denetleme yetkisinden vazgeçmeyi ileri bir adım olarak göstermektedir. Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini azaltacak yaklaşımlar beklenirken, yapılan iş yargıyı bütünüyle kontrol etme sonucunu doğurmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının Anayasa yapma fırsatının kaçırıldığını, Anayasa Mahkemesi Başbakanının anayasanın geniş bir mutabakatla yapılması gerektiğini söylediği bugünlerde, iktidarın Meclise ve millete dayattığı bu teklif, kamuoyuna önemli bir demokratikleşme paketiymiş gibi sunulmaktadır. Her şeyden evvel, belirtmek gerekir ki siyasi mücadelesini istismarlar üzerine inşa etmiş bir anlayışın suçüstü hâlidir bu teklif. Herkes biliyor ki ne kadın hakları umurundadır iktidarın ne çocuk hakları. Hele teröristler bayram yaparken mübarek ruhlarını incittiğiniz şehitlerimizin resimleriyle yollara dökülen aziz ailelerine bu iktidarın söyleyecek ne sözü olabilir? Habur’da, kahraman gazilerimizin gözünü, kolunu, bacağını kaybettiği hain saldırıları yapanları törenlerle karşılayanların, bu utanç tablosunu “umut verici gelişmeler” olarak tanımlayanların, gazilerimizin yerlere fırlattığı protezlerini, kırıp attığı madalyalarını gördüğünde yüreği burkulmayanların, bu kahramanlara istismardan başka verecek neyi olabilir?

Sizin nazarınızda, milletimizin temiz alnına soykırım lekesi sürmeye çalışanlar muteber; milletimizin birliği, devletimizin tekliği aleyhine çalışanlar saygın; değerlerimizle kavgalı olanlar övgüye layıktır. AKP’nin gerçekten umurunda mıdır 12 Eylül darbecilerinin astıkları fidanlar, yıktıkları hayatlar? Gerek zaman aşımı gerekse aleyhe kanunun geçmişe uygulanamayacağı prensibine rağmen yani, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmayacaklarını bile bile, tuz basılmış yaraları tekrar kanatıyor ve bundan siyasi menfaat bekliyorsunuz. Gerçekten memurlar umurunuzda olsa, 2 + 2’yi layık görür müsünüz? Öyleyse bütün bunlar ne anlama gelmektedir?

Değerli milletvekilleri, bu teklif, Yüce Divan korkusu sarmışların, hesap verme korkusuyla uykusu kaçmışların son hamlesi. Bu teklif, acaba yeni bir mağduriyet alanı yaratabilir miyiz; tarih boyu mazlumun, mağdurun yanında yer almış bu temiz mayalı milletin hulus ve saffetinden bir kez daha faydalanabilir miyiz, diye düşünenlerin teklifi.

Değerli milletvekilleri, bu teklif, sen misin benim ideolojimi benimsemeyen, sen misin benim irademi sorgulayan, sen misin benim yasa dışı faaliyetlerimi izleyen, sen misin yolsuzluklarımı gözleyen, sen misin benim çıkardığım yasayı iptal eden, yaptığım atamayı geçersiz sayan, sen misin benim yanımdaki suçluları aklamayan, karşımdaki masumları suçlamayan, sen misin hâlen bağımsız ve tarafsızım diye efelenen? Öyleyse al sana! “Ben de seni Anayasa’yla bana bağlarım, kanunla benden taraf yaparım.” anlayışının teklifi.

Değerli milletvekilleri, ne kadar ambalaj giydirseniz de, ne kadar masum toplum kesimlerini istismar edip planınızın parçası hâline getirmek isteseniz de bu teklif, yargıyı hükûmet bürokrasisi, hâkim-savcıyı hükûmet memuru hâline getirme amacındadır; hesap vermekten kurtulma amacındadır. Ancak biliniz ki Milliyetçi Hareket Partisi mazluma yunus, zalime yavuz anlayışı içerisinde, yaptıklarınızın hesabını mutlaka soracaktır. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yargı bağımsızlığı, anayasal devlet yapımızın olmazsa olmaz koşuludur. Demokrasiyi içine sindirememiş, demokrasiyi sadece iktidara gelmenin aracı olarak kabul eden, farklı düşüncelere sabır göstermeyen, bütün toplumsal temsil merkezleriyle kavgalı, baskıcı yönetim anlayışı hüküm sürerken, yargı, özellikle yüksek yargı çok daha önemli hâle gelmektedir. AKP’nin ideolojik çekirdeği dışındaki herkes bu durumdan rahatsızdır ancak bazı iradeler ipotek altındadır, bazı iradeler baskı altındadır.

Sayın milletvekilleri, her söylemini demokrasiye, millet iradesine saygıya dayandıran iktidar partisinin demokrasi anlayışının ne ölçüde çarpık olduğunu bir örnekle paylaşmak istiyorum: Değerli milletvekilleri, bir soru önergeme Meclis Başkanlığımızca verilen cevaba göre 137’si kanunlaşmış, 32’si gündemde, 486’sı komisyonda olmak üzere toplam 664 kanun teklifi bu dönemde verilmiştir; 842 Hükûmet tasarısı da yine bu dönemde Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Değerli milletvekilleri, toplam 664 kanun teklifi içerisinde 522’si muhalefet milletvekillerince verilmiş, Meclis Başkanlığının cevabına göre, bu 522 kanun teklifinden bir teki bile yasalaşmaya layık bulunmamıştır.

Değerli milletvekilleri, şimdi soruyorum iktidara: Muhalefetin verdiği bu 522 kanun teklifinden bir tanesi bile mi doğru değildir, haklı değildir, yerinde değildir? Muhalefet, 522 kanun teklifini saçma sapan, faydasız, anlamsız, sırf iş olsun diye mi vermiştir?

İşte, değerli arkadaşlarım, bu tablo, Türk demokrasisi adına, parlamenter sistem adına, en iyi tabirle, hazin bir durumdur. İktidarın anlayışına göre muhalefet, Mecliste sadece konuşmakla görevlidir. Bu konuşmalar kanaatlerinizi değiştirse de oylarınızı değiştirememektedir. Ne yazık ki bu yüce Meclis, iktidarınızda işlevini kaybetmiş, partinizin karar organı durumuna düşürülmüştür.

Değerli milletvekilleri, denetim görevi bakımından da Meclisimiz devre dışı bırakılmış durumdadır. Soru önergelerine ya aylarca cevap verilmemekte ya da genel cümlelerle geçiştirilen cevaplar verilmektedir. Diğer denetim yolları ise tiyatral bir söz yarıştırmaya dönüştürülmüştür.

Üzülerek ifade ediyorum ki değerli milletvekilleri, AKP iktidarlarında bu yüce Meclis, baskıcı bir rejimi meşru gösteren bir yapıya dönüştürülüp asli görevlerinden uzaklaştırılmış bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, açık toplumlarda iktidarı, muhalefetin yanında yazılı ve görsel medya ile sivil toplum kuruluşları da denetlemektedir. Hatta ileri ülkelerde basın özgürlüğü ve sivil toplum kuruluşlarının etkinliği, demokratik seviyenin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Devri iktidarınız bu konuda da sayısız kötü örnekle doludur. Bir yanda iktidarın yayın organı gibi faaliyet gösteren ve iktidarın baskısıyla elde ettiği gelirle zenginleşen medya kuruluşları varken diğer yanda özgür yayın çizgisini sürdürdüğü için en ağır cezalara maruz kalan, gelirleri yok edilmeye çalışılan, yandaş olmak ya da yok olmak arasında tercihe zorlanan kuruluşlar bulunmaktadır.

Sayın Başbakanın, beğenmediği yayın kuruluşlarına halkı boykota davet ettiği, medya patronlarından beğenmediği yazarların işine son verilmesini istediği bir ortamda siz demokratik standartları yükseltme iddiasından bahsediyorsunuz. Bırakın yeni haklar, yeni özgürlükler getirmeyi, var olan hak ve özgürlükleri kullanılamaz hâle getirirken kimden size inanmasını bekliyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, belli ki iktidar grubu olarak başarabilirseniz, bu dayatma teklifinizi halka götürerek seçimi de manipüle etme niyetindesiniz. Temel hak ve hürriyetleri referanduma götürmeyi doğru buluyorsanız, vicdani ve hukuki buluyorsanız, aynı gerekçelerle İsviçre’deki minare referandumuna neden itiraz ediyorsunuz Allah aşkına?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalçın, konuşmanızı lütfen tamamlayın, ilave süre veriyorum size.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, yargının örselendiği, yıpratılmak için hukuk dışı çirkin yöntemlerin pervasızca uygulandığı, başsavcıların, hâkimlerin hatta yüksek yargı organı üyelerinin bakanlık marifetiyle telefonlarının dinlendiği, izlendiği bir ortamda yargının demokratikleştirilmesi iddiası samimiyetsiz siyasetin çarpıcı bir örneği olabilir.

Değerli arkadaşlarım, bugün burada Adana Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlı Bey, Adana’da yapılan seçimlerden sonra yargıya yapılan baskının çok somut örneğini biraz önce dile getirdi. Bir müsteşar yardımcısının Adana’ya gidip, görevden alınan belediye başkanının mahkemesine bakan mahkemenin üyeleriyle bir araya geldiğini ve onları etkilediğini iddia etti. Sayın Bakan, Hükûmetin sayın sözcülerine sesleniyorum, bu iddia ortada bırakılacak hafiflikte bir iddia değildir. Sizlerden istirhamım, eğer hukuk devletine olan inancınız varsa, yargıya olan inancınız varsa Sayın Milletvekilimizin bu iddiasını ortalık yerde bırakmayın, lütfen cevap verin diyor, bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

2.2 Ondördüncü Madde Hakkında CHP Grubu Adına M. Fatih Atay (Aydın)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, bu değişiklik maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 144 üncü maddesi kenar başlığıyla birlikte “Adalet hizmetlerinin denetimi.

Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” şeklinde bir değişiklik getirilmektedir.

Burada önemli olan “Adalet hizmetleri” kavramıdır. “Adalet hizmetleri” kavramıyla ne amaçlanmaktadır, belli değildir. “Adalet hizmetleri” çok geniş bir kavramdır, bu geniş kavramın içerisine hâkimler ve savcıların yaptıkları bütün işlemler girmektedir.

Burada adalet hizmetleri de, denetimi de adalet müfettişleri eliyle yapılmaktadır. Peki, Adalet müfettişlerini kim seçmektedir? Adalet müfettişlerinin tek seçicisi vardır, Sayın Bakandır. Sayın Bakan iki dudağının arasında adalet müfettişlerini hâkimlerden “Sen, sen, sen adalet müfettişi olacaksın.” der, beğenmezse “Sen, sen, sen. Adalet Bakanlığı müfettişliğinden aldım sizi.” Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna da “2802 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi gereğince de otuz gün içinde atayın.” der. Doğru mu Sayın Başkanım? (AK PARTİ sıralarından “Bu kadar basit mi?” sesi.) Evet, bu kadar basit. Bu kadar basit.

Değerli arkadaşlarım, bu, yargının idare tarafından denetlenmesidir. Hukuk devletinde, bağımsız yargıda böyle bir şeyin olması söz konusu değildir. Kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Doğru da değil zaten.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir anda sizin Anayasa değişikliği isteğiniz kabardı, bir anda. Bakın, Bakanlar Kurulundan 2 tane Bakan, artık bu Parlamentonun uzlaşma içerisinde olmadığını, partiler arasında uzlaşmanın söz konusu olamayacağını, o nedenle seçimlerden sonra oluşacak olan Parlamentonun Anayasa değişikliğini yapmasını, bir uzlaşma komisyonu kurulması konusunda görüşlerini dile getirdiler. Daha sonra, hani Hükûmetin ücretini ödeyerek anayasa ısmarladığı bilim adamları, bilim kadınları vardı, onlar da çıktılar televizyonlara, medyaya, gazetelere demeçler verdiler, düşüncelerini ortaya koydular -bu Parlamentonun artık yıprandığını, siyasal partiler arasında uzlaşmanın sağlanamayacağını- düşüncelerini söylediler. Artık yeni oluşacak, seçimden sonra oluşacak Parlamentonun Anayasa değişikliklerini yapmasının daha uygun olduğunu söylediler. Bunu söyleyenler sizlerin ısmarladığı, anayasa ısmarladığınız bilim kadınları, bilim adamları yaptı.

Değerli milletvekilleri, bir anda bunlarla ilgili bir güven sorunumuz oldu sizde. Bir anda bu acelecilik, sıralar boş, saatlerce çalışıyoruz, ne bu acele? Bir güven sorunumuz elbette var. Önce referandum süresini doksan günden altmış güne indirdiniz. Acaba ne oldu?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Yüz yirmi.

M. FATİH ALTAY (Devamla) – Pardon yüz yirmiden altmış güne indirdiniz. Acaba ne oldu? Neden bu kadar acele ediyorsunuz? Mayıs ayının sonuna kadar geçireceksiniz, Cumhurbaşkanı da onaylayacak, Temmuz ayının sonunda sıcakta, 22 Temmuz seçimleri gibi, hani herkesin yazlıkta olduğunu zannettiğiniz, hani Güneydoğu Anadolu’da, Doğu’daki mevsimlik işçilerin iş bulacağını umarak Karadeniz’e, Ege’ye, Akdeniz’e gideceğini zannettiğiniz bir ortamda, onların evlerinde olmadığı ortamda referandumu yapmayı düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Ekonomik krizi o kadar kötü yönettiniz ki ne insanların yazlıklarına gidip yazlık yapma durumları söz konusu ne de Güneydoğu Anadolu’daki, Doğu Anadolu’daki insanların, mevsimlik işçi insanların, o mevsimlik emekleriyle, kazançlarıyla bir yıl boyunca geçimlerini sağlayacakları bir iş olanakları söz konusu. Batıda herkesin çiftlikleri satılık, batıda hiç kimse… Ege Bölgesi’nde hiç kimse tarlasını ekemedi, herkes icralık, satış bekliyor herkes.

Değerli milletvekilleri, bir güven sorunumuz var. Evet, sizinle ilgili bir güven sorunumuz var. Anayasa değişikliği yapıyorsunuz, bir teklif getirdiniz, Anayasa teklifi, değişiklik yapıyorsunuz. Daha bu bitmeden Genel Başkanınız, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan çıktı televizyonlara, başkanlık sistemini savundu. İki gün geçti, hiçbir tepki yok kamuoyundan, albenisi yok, bedelli askerliği çıkardı. Bakan “Yok.” diyor ama milletvekiliniz “Var.” diyor. Bedelli askerlik… Bütün bunlar gerçek gündemi saklayarak, karartarak gündemi başka yönlere çekmek ve toplumu kandırmaya yönelik amaçlarınızdır. Bu nedenle size güvenimiz yok.

Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu Başkanımız, her çıktığında Avrupa Birliğinin ülkelerinden, çağdaş ülkelerden Anayasa Mahkemesinin üyelerinin seçilmelerine yönelik örnekler vererek çok çağdaş bir teklifte bulundukları iddiasında. Sayın Başkan, o çağdaş, gelişmiş ülkelerin anayasa mahkemelerinin üyelerini seçerken gösterdikleri tavrı örnek alıyorsunuz da o ülkelerin siyasi ahlakıyla, siyasi etiğiyle ilgili niye örnek almıyorsunuz ha, niye örnek almıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, hangi örnek aldığınız demokratik ülkede bir savcının yaptığı işlem nedeniyle Adalet Bakanlığı sabah saat 05.57’de “Bakanın yaptığı işlem doğrudur.” diye bir beyanda bulunabilir, hangi gelişmiş ülkede, örnek aldığınız ülkede?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Muz cumhuriyetinde!

M. FATİH ATAY (Devamla) – Hangi gelişmiş, örnek aldığınız ülkede bir bakan bir başsavcıyı arayarak “Tutukladığın falancaları bıraksan iyi olur.” anlamına gelecek cümleler söyleyebilir? Bunlar söylediği zaman…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hangi gelişmiş ülkeler?

M. FATİH ATAY (Devamla) – Örnek aldığınız gelişmiş ülkeler…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hangi gelişmiş ülkede milletvekilleri izin alarak konuşabilir?

M. FATİH ATAY (Devamla) – Başkana sor, Başkana. Başkana soracaksın, Başkana.

Değerli arkadaşlarım, o örnek aldıklarını iddia ettikleri gelişmiş çağdaş ülkelerde bunların bir tanesi açığa çıksa, bırakınız o kişinin bakanlıktan istifa etmesini, siyasi hayatı biter, siyasi hayatı!

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hangi gelişmiş ülkede sosyal demokratlar darbeye karşı…

M. FATİH ATAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibe müdahale etmeyelim.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu Anayasa’ya, biraz önce çıkıyorsunuz, “12 Eylül Anayasası”, “Cunta Anayasası” diyorsunuz. Otuz yıl sonra bunları diyebiliyorsunuz, ama çok değil, bu değişiklikleri şayet geçirebilirseniz, bu Anayasa değişiklikleri de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı kurtarma değişiklikleri olarak siyasi tarihimize damgasını vuracaktır. Bu konuda da hiç endişe etmeyin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hangi maddede yazıyor bir göster bakalım!

M. FATİH ATAY (Devamla) – “Açılım” diyorsunuz “açılım”, “Alevi açılımı” diyorsunuz…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Savunma mekanizması!

M. FATİH ATAY (Devamla) – Hiç savunma değil.

Çalıştaylar yaptınız, Alevileri aldatmaca yöntemler sergilediniz.

Bakınız, adı Mahir olan, Tuncelili, Alevi bir çocuk, hukuk fakültesi mezunu, 4 kez yazılı hâkimlik, savcılık sınavını kazandı, 4 kez ama sözlüde 4’ünde de elediniz. Mahkeme kararıyla görüntülü sözlü yaptırdı.

Siz, Türkiye'de ilk sopranonun doğum tarihini, ölüm tarihini, nerede yaşadığını biliyor musunuz? Siz de hâkim olamazsınız. Siz de savcı olamazsınız.

Değerli arkadaşlarım, daha zor sorular vardı. Ben daha zor sorular soracağım size. Daha zor sorular soracağım. Daha zor soracağım.

Oğlu gemi alan ilk Başbakan kim arkadaşlar, bilen var mı? Bu çok zor bir sorudur.

On beş yaşındaki oğlu şirket kurup, alışveriş merkezlerinde mısır satan ilk Cumhurbaşkanı kim biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Siz de olamazsınız arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bir de Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde, oğluna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yuh olsun sana!

M. FATİH ATAY (Devamla) – Duymadıysanız duyun Sayın Başkan, “Yuh olsun!” diyor. “Yuh olsun!” diyor. Lütfen, siz Meclis Başkanı olarak “Yuh olsun!” diyen milletvekiline tepki göstermek zorundasınız…

BAŞKAN – Süreniz doldu efendim, sürenizi uzatıyorum.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Lütfen görevinizi yapın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen Cumhurbaşkanına hakaret ediyorsun.

BAŞKAN – O söz bana kadar intikal etmedi, buraya kadar ulaşmadı.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Nasıl ulaşmadı? Arkada…

M. FATİH ATAY (Devamla) – Nasıl? Nasıl ulaşmaz!

BAŞKAN – Efendim, duymadım. Allah, Allah!

M. FATİH ATAY (Devamla) – Bize hakaret edilince, küfür edilince duymuyorsunuz. Bu kürsüden Meclise hakaret eden tavırlar sergileyince de görmüyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Atay, benimle tartışmayın lütfen.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Görevinizi yapın, görevinizi.

BAŞKAN – Benimle tartışmayın. Lütfen, Genel Kurula hitap edin.

Sürenizi uzattım, tamamlayın.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkanla tartışma, ihtar verir.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Sayın Başkan, bir soru daha sorayım.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Çok zor sorular soruyorsun. Bu saatte öyle zor sorular sorma.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Bir Cumhurbaşkanı Köşk’te oğluna düğün yaptıracak, yiyecek, içecek, masa, her şeyi dışarıdaki bir şirketten satın alacak. Hiç ama hiç devlete bir zarar olmayacak. Yetmeyecek, o gün Köşk’te kullandığı elektriğin parasını ödeyecek. Bu Cumhurbaşkanını tanıyor musunuz? Siz de bilmediniz bunu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Neresinde yazıyor kanun teklifinin? Maddeyle ilgili konuş.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bize hep ilkleri yaşattınız. Çok teşekkür ederiz, gerçekten, çok teşekkür ederiz.

Önce yandaş köşe yazarlarını yarattınız. Yetmedi, yandaş gazetecileri yarattınız, yandaş televizyoncuları yarattınız. Yandaş…

BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Yandaş halk var.

M. FATİH ATAY (Devamla) – O da olabilir kardeşim, dinle bir dakika. Dinle bak…

M. FATİH ATAY (Devamla) – Yandaş sanatçıları yarattınız.

BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Halk, halk.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Yandaş… Hep yarattınız ama cumhuriyet tarihinde ilk kez, Parlamento yaşantımızda ilk kez yandaş bir Meclis Başkanını yarattınız. Sizleri kutluyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Atay, teşekkür ederim. Şahsımla ilgili sözleriniz için de teşekkür ederim, çok naziksiniz.

2.3 Ondördüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Hamit Geylani (Hakkari)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yasa Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, olması gereken adalet hizmetleri ancak demokratik bir anayasa ve bağlı hukuk yapısıyla olanaklıdır. Darbe anayasalarının kanunilik anlayışıyla gerçek anlamda adalet sağlanamaz çünkü bu anlayışlarda hukukun özü yoktur.

Değerli arkadaşlar, bu ülke yurttaşları kutsal değerler limanına sığınarak söylem, eylem ve figürlerle kandırılmıştır. Bakınız, yakamdaki hukuk fakültesi rozeti, Ankara Hukuk Fakültesi rozeti bir figür örneğidir. Bize şöyle sembolize ederlerdi: Adalet, bir kadın kadar zarif, bir terazi kadar hassas ve bir kılıç kadar keskindir.

Değerli kadın arkadaşlar, ne yazık ki, Türkiye’deki adalet anlayışında ve hizmetlerin sunulmasında bir kadın zarafeti yok. Evrensel, çağcıl hukuktan yalıtılmış kanuni kabalık, despotluk ve yandaşlık vardır. Onun için, sistemin adaletinde eşitliği sağlayan mizandan da söz edilemez çünkü terazinin havada asılı kalan boş kefesinde korumasız yurttaş vardır. Haksız ağırlığıyla yere çöken kefede ise güvenlik ve kutsiyet dolu ceberut devlet vardır. Geriye kılıç keskinliği kalıyor; o da korumasız yurttaşın başında sallanan Demoklesin kılıcıdır. Aynı kılıç, kılıç artığı, yedi ile on yedi yaş arası çocukları yaşlarından büyük cezalarla biçmektedir. İşte, adalet hizmetleri bu minval anlayışla AKP buyruğundaki Adalet Bakanlığı müfettişlerinin denetim keyfîliği ve şimdi de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun partileşen siyasi tercihleriyle sunulacaktır.

Değerli milletvekilleri, önemli bir bakış açısı da bir ülkede adalet hizmetinin demokrasi ve hukuk kriterlerine uygun olup olmadığını, insan hakları ihlallerinin yaşanıp yaşanmadığını öğrenmek istiyorsanız cezaevlerine bakacaksınız. Gerçekten de cezaevleri bir anlamda o ülkenin insan hakları karnesini ortaya koymaktadır.

AKP iktidar olduğu sekiz yıllık süreçte cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı ne yazık ki rekor seviyeye yükselmiştir. 12 Eylül askerî darbe sonrası dönemde dahi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 79 bindir. Adalet Bakanlığı verilerine göre Mart 2010 itibarıyla 4.171 kadın, 2.789’u çocuk olmak üzere toplam 118.929 kişi cezaevinde tutulmaktadır. Bu rakamlara karşın cezaevlerinin 75 bin yatak kapasitesi olması ise başlı başına bir sorun olarak ortada durmaktadır. Basına yansıdığı gibi, birçok cezaevinde tutsaklar yemekhanelerde bile yer yatakları seriyor, birçok cezaevinde ise vardiyalı uyuduklarını öğreniyoruz.

Bu onur kırıcı yaşam tarzına ek olarak İnsan Hakları Derneğinin 2009 ihlal bilançosuna göre toplam 2.640 hak ihlalinin yaşandığı cezaevlerindeki korkunç tabloya bir bakın: 24 ölü, 49 ölüm sınırı, işkence ve kötü muamele ile 397 kişi, sağlık hakları ihlali ve tedavisi yapılmayanlar 554 kişi, disiplin cezaları ve görüş yasağı 586, beslenme, ısınma ve fiziki koşullardan doğan ihlaller 236, ana dil Kürtçe konuşma yasağı ve haberleşme ihlalleri 173, sevk uygulamaları ihlalleri 105, kitap, mektup yasaklamaları 201, dokümanla 107 kişi; ayrıca, 45/1 no.lu Genelge ile ilgili ihlaller ise 162 kişi, üst arama ve ziyaret engelleri 98, sınav, kurs, infaz yakma ve mahkemeye çıkarılmama 128 kişinin hakları bugüne kadar ihlal edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir önemli başka sorun da bu korkunç tablo bir yana ilk derece mahkemelerinde yıllara sarkan davalar nedeniyle adalet hizmetleri hem gecikmekte hem de demokratik hukuktan uzaklaşmaktadır. Daha da önemlisi ve bize göre temel neden, AKP Hükûmetinin 2005 ve 2006 yıllarında Türk Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’nda yapmış olduğu hukuk dışı değişikliklerdir. Bu değişiklikler yüzünden binlerce çocuk hakkında sadece taş attı, slogan attı ya da zafer işareti yaptığı iddiasıyla on yılları aşan ceza istemiyle -Diyarbakır Barosunun araştırmalarına göre- 7 bin çocuk hakkında ceza soruşturması açılmıştır.

Değerli arkadaşlar, daha dün Çocuk Bayramı’nı kutladık. Ne acıdır ki verilen bu ağır cezalar kendilerine 23 Nisan Çocuk Bayramı hediyesi olarak sunulmuştur. Ayrıca, Hakkâri’de tekme tokatlarla yerlerde sürüklenen, kafasına ölümüne dipçiklerle vurulan ve kolu kırılan çocukların bayramı da bir başka armağandır. Şu an beton duvarların ardında demir parmaklıklarla tanışan çocukların bayramı ise ne yazık ki kara bir bayramdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Geç kalan adalet adalet değildir.” esprisi adalet hizmetlerinin devasa çıkmazını açığa çıkarmıştır. Bilindiği gibi, en basit bir davanın sonuçlanması bile birkaç yılı bulmaktadır. Bazı davalar ise on ile yirmi yıl arasında sonuçlanabilmekte. Bunun nedeni, Türkiye'de adalet hizmetlerinin altyapısında yaşanan sorunların yanı sıra hâkim ve savcı kadrosunun yetersizliği sorunudur. Siyasi dengelerin çatışmasında boş olan hâkim ve savcı kadroları bir türlü doldurulmamaktadır. Türkiye yargı sisteminin yaşanan siyasi krizler nedeniyle bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmesiyle yapısal sorunları da derinleşmiştir.

Değerli arkadaşlar, adalet hizmetlerini yargı hizmetlerinden soyutlamak mümkün değildir. Yargı hizmetlerinin bir hukuksuzluğu da bildiğiniz gibi, bir yılı aşkındır eş başkan yardımcılarımız, her kademede parti yöneticileri ve halkın özgür iradesiyle seçilen belediye başkanlarımız dâhil 1.482 partilimiz hâlen tutuklu bulunmaktadır. Diyarbakır özel yetkili savcıları tarafından yürütülen soruşturmaya avukatlara bile gizlilik kararı konularak, tutuklananlar hangi suçtan dolayı yargılandıklarını dahi bilmiyorlar. Henüz iddianame de düzenlenmediği için dava da açılmamıştır.

Değerli arkadaşlar, adalet hizmetlerini oldukça etkileyen bir çelişki de otuzdan fazla hukuk fakültesi bulunan ülkemizde her yıl bu fakültelerden binlerce öğrenci mezun olmakta ve bunların büyük bir çoğunluğu işsiz olmasına rağmen, bir taraftan hukukçu çoğalması diğer taraftan hâkim, savcı yokluğu büyük bir çelişki değil midir? Fakat buna karşın Türkiye Büyük Millet Meclisi personel sayısı 5 bini aşkın, TRT’nin ise yaklaşık 6 bin civarında. İşte, Türkiye'deki arpalıklardan sadece iki örnek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin yaşamsal bir konusuna da dikkat çekerek konuşmama son vermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gerçeklerin ifade edilmesinden ve her konuda toplumsal ortaklaşma arayışlarından kesinlikle korkmamak gerekir. Çünkü toplumsal mutabakat, toplumsal barış kültürünün ürünüdür. Onun için, toplumsal barışın olmadığı bir coğrafyada değişik biçim yoğunluklarda şiddet ve çatışmayı dayatan savaş durumları vardır demektir. Bakınız, toplumsal dokuları çatlatan, asırlık beraberliği ayrıştıran ve 50 bin cana mal olan ölüm gölünü kurutmak “insanım” diyen herkesin vicdan borcudur; bu borcu kimse siyasi ve şahsi ikbaline feda etme hakkına sahip değildir.

Evet, arkadaşlar, gerçekler yakıcıdır. Yakan bu yangına son verelim derken -tırnak içinde- “hayır, yangın yok; 50 bin canı sanki bir düğün kazasında yitirdik” anlamına gelen itirazların yükselmesini izah etmek mümkün değildir.

Çeyrek asırlık hadisenin barışçıl bir şekilde izaha kavuşması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Geylani’ye, teşekkür ederim.

2.4 Ondördüncü Madde Hakkında AKP  Grubu Adına Veysi kaynak  (Kahramanmaraş)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, millet egemenliğinin tecelligâhı olan bu Meclisin 90’ıncı kuruluş yılında, ilk Meclisi kuran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, hâkimiyetimilliye ve istiklali tâmme, yani millî hâkimiyet ve tam bağımsızlık uğruna kan ve ter döken kahraman ecdadımızı bir defa daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Onlar hangi ruhla, hangi aşkla istiklalimizi kazandılarsa biz de aynı ruhla ve aynı aşkla istiklalimize sahip çıkıyor ve o ruhla istikbalimize doğru yürüyoruz. Millet egemenliğinin yegâne tecelligâhı olan bu Meclisin anayasa yapmak dâhil her türlü kararın mercisi olduğunu bir kez daha ifade ederek, şimdi söz aldığım konuya giriyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu yüce Meclis 5 Nisan tarihinden beri, yaklaşık yirmi gündür yine çok önemli bir konu üzerinde çalışıyor ve müzakere yürütüyor. 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonucu darbeyi yapanlarca hazırlatılan ancak kurdukları Danışma Meclisinin hazırladığı Anayasa metniyle de yetinilmeyip, yüz yirmi beş maddesine son şekli Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından verilen 1982 Anayasası’nın 144’üncü maddesinde değişiklik öngören teklifin 15’inci maddesini görüşüyoruz. Değiştirilmesini teklif ettiğimiz bu maddenin mevcut kenar başlığı “Hâkim ve savcıların denetimi”dir. Hâkim ve savcıların yargısal faaliyetleri de dâhil görevlerini mevzuata uygun olarak yapıp yapmadıklarının denetlenmesi ve/veya Adalet Bakanlığınca denetlenmesi sorunu aslında yargı bağımsızlığı sorununun temel unsurlarından biridir. En önemli ve en güzel vazifesi adalet dağıtmak olan hâkim ve savcıların denetlenmesi yargı bağımsızlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Denetim faaliyeti, hâkim ve savcıların görevlerini yürürlükteki mevzuata uygun yapıp yapmadıkları, mevzuata aykırı hareket ederek vazifelerini ihmal edip etmedikleri ya da kötüye kullanıp kullanmadıkları, ihmal ya da yolsuzluk veya usulsüzlük yapanların haklarında yasal işlem yapılmak üzere ilgili mercilere iletilmesi faaliyeti olarak özetlenebilir.

İlk olarak, kendi deyimiyle, kurulan ve açılan mahkemelerin daimî bağımsızlığını takviye ve teyit etmek ve hukukun temin ve tesisini bir kat daha artırmak için mahkeme ve hâkimlerin teftişi amacıyla, daha 1360 tarihinde, I. Murat Hüdâvendigâr zamanında adalet müfettişliği kurumu teşkil edilmiştir.

Çağının çok ilerisinde bir anlayışla ve yargı bağımsızlığını takviye ve hukukun tesisini pekiştirmek için teşkil edilen bu kurum sürekli olarak hayatiyetini korumuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi Mustafa Kemal riyasetindeki Vekiller Heyetinde kabul edilen 17 Kasım 1920 tarihli Zeyil Talimatı’nın 1’inci maddesiyle de adliye müfettişlerinin soruşturma yapma yetkileri tespit olunmuştur.

1982 Anayasası’nın şimdi görüştüğümüz 144’üncü maddesiyle, 1961 Anayasası’nın aksine, Adalet Bakanlığına bağlı bir denetim sistemi oluşturulmuştur. Bu hususun yargı bağımsızlığını etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu tartışılmaz bir gerçektir ve bu husus 1982’den beri tartışılmaktadır. Her an yürütme organının soruşturma tehdidi altında bulunan bir hâkim ya da savcının, bu organa karşı bağımsız kalmasının zorluğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Yine, ülkemizde adalet mekanizması içinde görev yapan Teftiş Kurulu ve yapılanması -ilgili olarak- uluslararası düzeyde referans niteliğinde belgelerle düzenlenmiştir. Bunlar arasında 2007 ve 2008 yılı ilerleme raporları ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü istişari ziyaret raporlarında, kısaca, adalet müfettişlerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun doğrudan denetimi altında çalışmak üzere yeniden yapılandırılması tavsiye edilmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; daha kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinde ilan ettiği programında hukukun üstünlüğünü, hukukun evrensel ilkelerine saygıyı, hak arama yollarının açık tutulmasını, kanun önünde eşitliği, bireysel hak ve özgürlüklerin korunmasını, devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınmasını temel değerler olarak ilan eden partimiz, bunun ancak Anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargıyla mümkün olacağını ilan etmiştir. Kanunlarını hukuka, hukuku evrensel adalet ve insan hakları esaslarına dayandırmadıkça Türkiye’nin gerçek bir hukuk devleti olamayacağını ve uluslararası camiada saygın bir yer edinemeyeceğini parti programında deklare eden partimiz, yargı ve yargıçsız bir hukuk düşünülemeyeceğine de inanmaktadır.

Anayasa ve yasaların metinleri kadar, onları yorumlayacak yargı organlarının önemini de programında vurgulayan partimiz, yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığının tam olarak sağlanacağı, yargıç güvencelerinin korunacağı bir yargı reformu yapılacağını programında ilan etmiştir. İşte, üzerinde konuştuğumuz bu maddeyle, yargıç bağımsızlığını zedeleyen, evrensel hukuka uymayan bir denetim sistemi kaldırılarak uluslararası camiada ve hukuk âleminde kabul görecek bir anayasal denetim mekanizması getirilmektedir. Bundan böyle Adalet Bakanlığınca yapılacak denetim, savcıların idari görevleriyle sınırlı olarak ve ayrıca icra daireleri, noterler, ceza infaz kurumları gibi adli hizmetlerle sınırlı olarak adalet müfettişleri ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler eliyle yapılacaktır.

Hâkim ve savcıların denetimi ise teklifimizin görüşeceğimiz 23’üncü maddesinde, Anayasa’nın 159’uncu maddesinin yeni şeklinde hâkim ve savcıların adli görevleri bakımından denetlenme, görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevlerinin icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme, soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerince yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir. Kurul müfettişleriyle, Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıların muvafakatlerini alarak atama yetkisi de yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ait olacaktır. Yani değerli arkadaşlar, bundan böyle müfettişler Bakan tarafından değil Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanacak ve yine, Adalet Bakanlığına bağlı olarak değil Yüksek Kurula bağlı olarak çalışacaklardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yargının bağımsızlığı ve yargıcın teminatı bakımından çok önemli olan bu düzenlemeyle yetkilerinden çok önemli bir kısmını Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna devretmek için büyük emek harcayan Sayın Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi bakımından gerçekten tarihî bir gün yaşıyoruz ancak Türkiye'de yargının ve yargıcın tek sorununun bağımsızlık olmadığını da açık yüreklilikle ifade etmeliyiz. Anayasa Mahkemesi Başkanının daha iki gün önce ifade ettiği gibi, her konuda farklı düşünebiliriz ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin ittifak etmesi zorunluluğu vardır. Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar, bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır. Esasen, yargıcın sahip olduğu inançlarını, siyasi görüşlerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaynak, size de ek süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Veysi Bey, sanki yargı kararlarını uyguluyormuşsunuz gibi konuşuyorsun.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – …ideolojisini, özetle kutsallarını kararlarına yansıtması çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık sorunudur.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Söylediklerine sen de inanmıyorsun.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Hukuk dünyası, yargılanan kişilerin itibarı, makamı, unvanı ve rütbesiyle asla ilgilenmez. Zira, insan onuru, sadece imtiyazların ve itibarların değil, insan olma ortak paydasına sahip kayıtsız şartsız herkesin taşıdığı temel bir değerdir. Bu değerin yaşatılması ancak tarafsız bir yargının güvencesi altında gerçekleştirilebilir. Yargı bağımsızlığını taraf olduğu değerlerin sığınağı olarak kullananlar, yargı güvencesini topluma hissettiremezler. Unutulmamalıdır ki taraflı ve bağımlı bir yargının hiçbir dönemde kazananı olmamıştır.

Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; partimizin amaç ve hedefi, halkımızın mutluluğu için medeni âlemle bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı sisteminin kurulması ve çağdaş hukuk devleti niteliğini kazanmasıdır. Bizim amaç ve gayemiz, yargıyı baskı altına almak, yargıya karşı üniformasız, apoletsiz bir darbeyle yargıyı işgal etmek asla değildir; aksine, bizim amaç ve gayemiz, apoletli ve üniformalı darbecilerin Millî Güvenlik Konseyi anayasasıyla yargının üzerine sallandırdıkları bu kılıçları oradan çekip atıvermektir. Yine, bizim amacımız, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını daha da güçlendirerek hukuk devletini güçlendirmektir. Bizim amacımız, yargıçları, ideolojilerinin dar kalıpları yerine, siyasetçilerin denetim ve etkileri yerine sadece ve sadece kendi saf ve temiz cüppeleri içerisinde kalmalarını sağlamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Veysi Bey, amaçlarınızı biliyoruz. Yargının hepsini yok etmeyin de sizi yargılayacak kadarını bırakın.

BAŞKAN – Sayın Kaynak, ek süreniz de doldu.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Selamlama için efendim…

BAŞKAN – Selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Evet, teşekkür ederim Başkanım.

Meclisimizin 90’ıncı yılında fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür milletvekilleri olarak biz bu Anayasa değişikliğini oy kabininde oylayacağız. (MHP sıralarından gürültüler)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – 301…

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Parlamentodaki bütün milletvekillerinin de fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür bir şekilde oylamalara katılması milletimizin beklentisidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, Anayasa’nın milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bravo Veysi Bey!

BAŞKAN – Sayın Kaynak, çok teşekkür ederim.

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 93

___________________________________________________________________________

3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Ondördüncü Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Ondördüncü Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –24 Nisan 2010)

1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen “iç denetçiler;” ibaresinin “iç denetçiler tarafından;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                 Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu

                                                                                                                    Siirt

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen “iç denetçiler;” ibaresinin “iç denetçiler tarafından;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                         Azize Sibel Gönül

                                                                                                               Kocaeli

   3. Önerge

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen ‘iç denetçiler;’ ibaresinin ‘iç denetçiler tarafından;’ şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.”

                                                                                                             Ahmet Aydın

                                                                                                                Adıyaman

Gerekçe (3.Önerge):

Metnin daha anlaşılır hâle gelmesi için işbu önerge verilmiştir.

Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

4.Önerge

TBMM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin 15. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Gerekçe (4.Önerge):

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın milletvekilleri, Anayasa taslağının 15’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasına yönelik olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.Şimdi, biraz önce burada Divan kâtiplerinden birisinin âdeta sahtekârlık sayılabilecek bir olayı orada açıklandı. Şimdi, benden önce konuşan arkadaşımız dedi ki: “Bayram Özçelik.” Ama Meclis Başkanı bunu açıklamadı. Acaba Yaşar Tüzün mü, Murat Özkan mı? Bunlar hangisiyse -arkadaşlar da burada- çıksın kendilerini savunsunlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki, bu Mehmet Ali Şahin Bey’e biraz önce soru soruyorum, diyorum ki: “Size soru soracağım.” Başkan “Soru soramazsınız.” diyor bana. “Bana soru soramazsınız.” “Efendim, size soracağım.” diyorum. “Yok efendim, Başkana soru soramazsınız.” diyor. “Yahu, İç Tüzük’ü oku.” diyorum. “Hayır efendim, bana soramazsınız.” Yahu! Arkadaş, bu 100’üncü maddeyi okusana bir, İç Tüzük’ün 100’üncü maddesini okusana! Bari, bu kürsüye çıktığın zaman, oku, oku… Şimdi, öyle bir kişi buraya çıkarmışsınız ki, okumasını bilmeden geliyor burada “Efendim, Başkana soru soramazsınız.” diyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Anayasa Komisyonu ve teklifi, o kadar kurnazlık yapmışlar ki, şimdi, eski 144’üncü maddeyi aynen 23’üncü maddenin altıncı fıkrasına almışlar. Bakın -bakabilirsiniz metne- yani mevcut Anayasa’daki 144’üncü maddede hâkim ve savcıların adalet müfettişleri tarafından denetleneceğine dair o fıkrayı aynen, 23’üncü maddenin altıncı fıkrasına almışlar. Bakarsa orada… Komisyon bunun farkında mıdır, değil midir? Şimdi, buraya da adalet müfettişlerini getirmişler ama adalet müfettişlerinin denetim yapabilmesi için orada Kurul Başkanının iznine bağlı. Kurul Başkanının izin verdiği hâkimler hakkında soruşturma yapacak, vermediği hâkimler, savcılar hakkında soruşturma yapmayacak.

Ee, sizin siciliniz belli. Şimdiye kadar sizinle ilgili olan, işte, Abdullah Gül’le ilgili, onun usulsüz bir atama yaptığı bir İzmir Rektörü hakkında yürütmenin durdurulmasını veren hâkimi Erzurum’a göndermediniz mi?

Yine, biraz önce burada Hüseyin Çelik ne diyor? Diyor ki: “Efendim, Millî Eğitim Müdürü hakkında yürütmeyi durdurma kararını veren hâkimi biz araştırdık ki Millî Eğitim Müdürünün orada kalmış, menfaat sağlamış. Müfettişe tetkik ettirdik.” Yani bu kadar insan kendi sicilini ortaya verir mi? Yani “Biz bütün Hükûmetimiz aleyhine karar veren savcıları, hâkimleri araştırıyoruz ve yerinden atıyoruz.” diyor. Peki, bu adalet müessesinde hâkimin güvencesi ne arkadaşlar? Yani böyle bir şey olur mu?

İşte, biraz önce, Adana Belediye Başkanlığının açtığı dava nedeniyle bir Mersin’e gitmiş olabilir. Ama gece zaten orada acaba uğramamış mıdır? Yani bu hep boş şeyler mi? Daha yeni mi aklı başına geldi, yani o arkadaşın oraya gitmesi?

Şimdi, Hükûmet adına çıkıyor, burada Hayati Yazıcı şey diyor. İşte, Şevket Köse arkadaşımız diyor ki: “İşte, niye bu zorunlu eğitimin kaldırılmasına ilişkin Anayasa’da bir değişiklik teklifini de getirmediniz, madem açılımlardan bahsediyorsunuz?” Şimdi, Hayati Bey diyor ki: “Yahu, bir madde de siz getirin.”

Şimdi, bu arkadaş, daha Anayasa değişiklik teklifinin -bakın, burada tutanaktan okuyorum- 184 milletvekili tarafından yapılacağını bilmiyor. Bilse bunu der mi? Yani şimdi burada tek anayasa değişiklik teklifini verecek çoğunlukta AKP var.

Yalnız bu AKP ne anlama geliyor biliyor musunuz? AKP, şeytanın taşlandığı yerin ismiymiş. (CHP sıralarından gülüşmeler)

Arkadaşlar, gerçekten…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Edepli ol, edepli! Edepli ol! Haysiyetli ol! Haysiyetli konuş. Sayın Başkan, buna müdahale etmeyip neye müdahale edeceksiniz? Sayın Başkan, böyle bir üslup olmaz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, açın bakın, AKP, Mekke’de şeytanın barındığı ve taşlandığı yermiş. Onun için, Tayyip bey diyor ki: “Buna AKP diyenler edepsizdir.” Kardeşim, sen gittin bu ismi aldın, ondan sonra insanlar da söyleyince, böyle laf söylenir mi? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Seni taşlayacağız orada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu Anayasa’yla getirilmek istenen şey Tayyip Erdoğan’ın diktatörlüğünü ilan etmektir. Korkusu çok.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygısız!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir defa, Deniz Feneri’nden dolayı bir sürü para geldi Türkiye’ye. Bu paranın örtbas edilmesi için can havliyle çalışılıyor. Bu para nereye gitti? Eğer bu paranın AKP’ye gittiği ispatlanırsa… Bir defa, Anayasa’nın o maddesini değiştirmediniz, yani partilere yabancı ülkede bulunanlardan para yardımı yapılırsa otomatikman kapatılır diye bir hüküm var. Herhâlde onu atlamışsınız.

Burada, Burhan Bey zaten pek Anayasa’yı... Herhâlde farkında değil hangi maddeyi getirdiğinin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sevsinler seni, sevsinler.

KAMER GENÇ (Devamla) – Seni daha iyi seviyorlar.

BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz…

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse… Şimdi, bu saatte bizi dinleyenler az olduğu için, müsait zamanda söylerim.

BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz doldu. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Anayasa’yı, bakın, ivedilikle görüşüyorsunuz. Bu, bir defa… Bakın, darbe anayasasından bahsediyorsunuz, orada darbe anayasası en azından bu kürsülerde her maddesi üç gün, dört gün tartışılıyordu. Şurada, biz hiçbir tartışma yapmıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yüzde 92 oy aldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Getirilen Anayasa’dan ne kastedildiği belli değil, yazılan maddeler belli değil ve amacınız, bütün hesabınız… Korku içindesiniz. “Acaba bizim partimiz kapatılır mı? Acaba Tayyip Erdoğan illa… Yargıda birkaç tane onurlu hâkim var, bunlar idarenin işlemlerine karşı açılan davalarda karar verirler. Dolayısıyla, bunların bu yetkilerini aldıralım.” demek için bu acele Anayasa’yı getiriyorsunuz. Ama, bu kadar aceleye gerek yok. Yani, şimdi, bu saatlere kadar herkesin sinirleri bozuk, sinir küpü olan kişiler sağa sola saldırmaya çalışıyorlar. Ama, Meclis Başkanı, sen yönetemiyorsun. Peki, Başkan Vekillerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Hiç mi burada çıkıp da doğru dürüst yönetecek Başkan Vekili yok? Burada hep açık oylama yapıyorsun. Sana ikaz ediyorum. 4 tane Başkan Vekilinden birisi çıksa hiç olmazsa Tayyip Bey’in korkusundan çekinmeyecekleri için açık oylama yaptırmazlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç. Süreniz doldu efendim, ek süreniz de doldu.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, burada 4 tane Meclis Başkan Vekili var. 4 Meclis Başkan Vekiline ambargo koyuyorsun. Yani, sen onları niye kürsüye çıkarmıyorsun?

BAŞKAN – Doldu efendim, süreniz doldu.

Sayın Genç, sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için tekrar açıyorum; sakin olun. Herkese adil ve eşit davranmak durumundayım. Diğer arkadaşlara aynı şeyi yaptım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, açın ama yani size soru soruyorum.

Bakın, İç Tüzük’te söyledim. Niye kürsüyü…

BAŞKAN – Efendim, lütfen Genel Kurulu selamlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Açmıyorsun ki!

BAŞKAN – Açtım, açtım efendim; buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Açtıysan iyi, peki.

Arkadaşlar, bakın, bu Mecliste 4 tane Başkan Vekili arkadaşlarımız var. Bu Başkan Vekili arkadaşlarımız da pekâlâ burayı rahatlıkla yönetebilir ama Mehmet Ali Bey hiç gizlilik prensibine riayet etmiyor ve burada açık oylama yapılıyor. Burada gözlerimizle görüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama hiç olmazsa bu Başkan vekillerinden bir arkadaşımız gelse buraya…

BAŞKAN – Sayın Genç, Genel Kurulu selamlamanız için sizin mikrofonunuzu açtım.

KAMER GENÇ (Devamla) – …burada İç Tüzük’e, Anayasa’ya yaptığı yemine uygun olarak burada gizli bir oylama yapılması için ciddi bir gayret sarf eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Size tavsiye ediyorum, o duruma düşmeyin.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederiz. Teşekkür ederiz.

5.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 15. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

Behiç Çelik (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)

Osman Ertuğrul (Aksaray)

Ahmet Bukan (Çankırı)

Gerekçe (5.Önerge):

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;

21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,

tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

MHP bu sebeple;

"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,

Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

MHP; bu kapsamda,

Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

AKP, MHP’nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

Bu teklifin içinde; millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.

Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.

Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

Millet, mahkemelerdeki iş yük��nü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform beklemektedir.

Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.

AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç yaratmış, yargıyı siyasallaştırmıştır.

AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.

AKP, katiplerin, infaz koruma memurlarının, yazı işleri müdürlerinin, seçim personelinin ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirmemiştir.

AKP, dağ gibi biriken davaların, teknolojiden yararlanarak makul sürede bitirilmesini sağlayacak reform için hiçbir şey yapmamıştır.

AKP, telefon dinleme yetkisi verdiği Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunu hâkim ve savcıları korkutmak için acımasızca kullanmıştır.

AKP, gizlemediği başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelmiştir. Dikta hevesinin önünde engel gördüğü yargıyı görevini yapamaz hâle getirmek istemektedir.

AKP, açılım adı altında PKK'nın siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve millî bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.

AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği milletin hayrına değildir ve Anayasa'ya aykırıdır.

6.Önerge 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsa Gök (Mersin)

Ali Rıza Öztürk (Mersin)

Gerekçe (6.Önerge):

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, haktan ve hukuktan görünerek haksızlık ve hukuksuzluğun yapıldığı Türkiye’de, bu haksızlık ve hukuksuzluğun Meclis Başkanlık Divanına kadar tırmanmış olması, bu Meclisin bir milletvekili olarak beni gerçekten üzüyor.

Meclisin itibarını korumakla, Meclisin onurunu yükseltmekle görevli olan Meclis Başkanı, kendisinin Meclis Başkanı olduğunu unutarak, AKP grup başkan vekillerinin bile cesaret edemeyeceği bir tarzda, tarafsızlığını bir kenara bırakarak tam taraflı bir şekilde Meclisi yönetmekten çekinmemektedir; üstelik gözünün önündeki hukuksuzluklara seyirci kalmaktadır. Muhalefet partisi milletvekillerine karşı tavrı ile iktidar partisi milletvekillerine karşı tavrının çok açık olduğunu, farklı olduğunu tüm halkımız bilmektedir.

Şimdi, gözünün önünde Divan kâtipleri tarafından bir yanlışlık yapılıyor, ısrarla o yanlışlığı gizlemeye çalışıyor. Bu yanlışlığı, bu hukuksuzluğu kim yaparsa yapsın bunu açıklamak Meclis Başkanının görevi olduğu gibi, bu hukuksuzluğun yapılmasının önüne geçmek de görevidir. Bu hukuksuzluğun yapılmasının önüne geçmek de görevidir. Bu hukuksuzluğu yapan arkadaşımız Burdur Milletvekili Bayram Özçelik. Eğer Meclis Başkanı açıklamaktan çekiniyorsa ben açıklıyorum Türk halkına, bilsinler.

Değerli arkadaşlarım, haksızlık, hukuksuzluk, keyfîlik, kim yaparsa yapsın, karşı çıkmak, eğer bunu engelleme noktasında değilsek, buna karşı isyan duygularıyla hareket etmek, insan olmanın bir gereğidir. Ben de bu anlayışla hareket ettiğim için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, bu yanlı, şiddetli ve taraflı yönetimine dayanamıyorum, hazmedemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bunu AKP milletvekili arkadaşlarımın da hazmetmemesi gerekir. Bu makamlar gelip geçidir. Bugün eğer bu Meclis Başkanlığını AKP grup başkan vekili arkadaşlarımız yönetseydi bile onlar vicdanlarından gelen sesleri dinleyerek bu kadar taraflı yönetemezlerdi.

Şimdi, Sayın Başkanın, Başbakandan aldığı emir ve talimatları yerine getireceğim diye, Başbakanın gözüne gireceğim diye Meclisin itibarını, Meclisin onurunu ve gururunu düşürmeye hakkı yoktur.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu şekilde konuşamaz. Önergesiyle ilgili bir tek cümle etmedi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Eğer, değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak ve benim bu Meclisin bir üyesi olarak kendisine olan saygımı kaybetmememi istiyorsa lütfen kendisi Meclis Başkanı gibi davranmak zorundadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Kaybet, kaybet!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bir Meclis Başkanı şunu söyleyemez: Bir bakana soru sorulduğu zaman “Canım, bakanın cevap verip vermeme takdiridir.” Hangi iç tüzükte yazıyor bu, Anayasa’nın hangi maddesinde yazıyor? Meclis İç Tüzüğü’nde ve Anayasa’da milletvekillerinin yasama organının bir üyesi olarak yürütme organına soru sormaları haklarıdır ancak yürütme organı üyelerinin yani bakanların, milletvekillerinin sorduğu sorulara yanıt vermesi hakları değildir, görevleridir, ödevleridir.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Önergeye gel, önergeye.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz burada yasaların anasını yapıyoruz, yani anayasayı yapıyoruz. Anayasa değişikliklerini tartışıyoruz. Anayasa değişikliklerini, yani yasaların anasını böyle yapıyorsak yasaların kendisini nasıl yaptığımızı ben gerçekten bu milletin takdirine sunuyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, müdahale etseydiniz de bu sözleri söylemeseydi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliklerinin Meclis Genel Kurulundaki görüşmeleri bile demokratik değildir, Meclis Genel Kurulundaki süreç demokratik değildir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözlerini düzeltsin Hatip, ne konuştuğunun farkında değil.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşlarımı susturacak mısın, ben mi susturayım? (CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ne konuştuğunun farkında değil.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, sizin böyle bir yetkiniz yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, yetkimiz yoksa siz yetkinizi kullanın o zaman.

BAŞKAN – Şu anda burayı ben yönetiyorum. Tabii…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – O zaman siz yetkinizi kullanın Sayın Başkan. Bu kürsünün güvenliğini siz sağlamak zorundasınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibi dinleyelim.

Siz sözünüzü tamamlayın lütfen.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sabahtır gürültü yapıyorlar ve siz hiç uyarmıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Dolar tabii sürem! Doldurursunuz böyle gürültüyle.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, “demokrasi” diye diye demokrasinin yok edildiğini biz İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da Hitler’in iktidara gelişiyle gördük. Hitler Almanya’da iktidara gelirken demokrasi ve özgürlük türküleri söyleyerek geldi. İtalya’da Mussolini iktidara gelirken, faşist, kanlı diktatörlüğünü kurarken demokrasi ve özgürlük türküleri söyledi.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Oy kullanacak mısınız, oy! Sizi oy kullanmaktan meneden kim?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sizin bugün karşı çıktığınız 12 Eylül Anayasası yapılırken, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren, 13 Eylül günlü gazetelere bakın, “Biz bu ülkede demokrasiyi kurmak için bu hareketi yaptık. Bu, tarihte yer alan darbeler gibi değildir.” diyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Yani sizin karşı çıktığınız, karşı çıktığınızı söylediğiniz bu Anayasa’yı yapanlar da, o darbeyi yapanlar da demokrasi adına yaptığını söylüyorlardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, demokrat olmak demokrasiyi söylemek değildir, gereğini yapmaktır.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Önce oy kullanın, oy!

AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.

Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Oylama Sonucu ( 4,5 ve 6. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

7. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                          F. Murat Sönmez

                                                                                                                Eskişehir

Gerekçe (7.Önerge):

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15’inci maddesine yönelik vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

15’inci madde ile Anayasa’nın “Hâkim ve savcıların denetimi” başlıklı 144’üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılacak. Hâkim ve savcıların görevlerini, kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak yapıp yapmadıklarının denetimi, araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerince yapılacak yani hâkim ve savcılar üçlü bir teftişe tabi tutulacaklar ama bu teftişin yapılabilmesi için Kurul Başkanının olur vermesi gerekmektedir. Kurul Başkanı kimdir? Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanı, siyasi bir görüşe sahip, bir partinin bünyesinde bulunan bir kişi. Normalde tarafsız davranılması gereken bir görevi yerine getirecek.

Yaklaşık olarak bir haftadır Anayasa görüşmelerinde gördüğümüz gibi tarafsız olması gereken Meclis Başkanı da ister istemez geçmişin verdiği bir siyasi görüşle, bir partinin içinden gelmiş olmakla, buradan seçilmiş olmakla, AKP’nin oylarıyla seçilmesiyle maalesef ki yanlı bir tutum sergilemektedir. Bunun örneklerini bir iki tane vermekte sakınca yok diye düşünüyorum. Örneğin, muhalefet milletvekilleri, bizim milletvekilimiz söz almak istediği zaman, biraz ısrarcı olduğu zaman, disiplin cezasıyla tehdit edilmekte ama kendi ifadesiyle “Beni tehdit mi ediyorsunuz?” dediği zaman başka bir partinin milletvekiline, disiplinin D’sinden bile söz edilmemektedir veyahut da buna benzer davranışlar iktidar milletvekillerince yapıldığı zaman ise hiçbir sakınca görülmemektedir. Bunu söylememin nedeni, burada Meclis Başkanını eleştirmek amacıyla değil, tarafsız görev yapması gereken bir kişi, siyasi kimliği varsa maalesef bunu başaramamaktadır, bu erdemi gösterememektedir. Bu yüzden, hâkim ve savcıların denetlenmesi olayında da denetleme izni eğer Adalet Bakanlığınca verilecekse o zaman, bu, hâkim ve savcıların istediğini koruma, kollama şansına sahip olacağını, istediğini ise teftiş ettirebileceğinin göstergesidir. İktidar, kişisel ve siyasi kaygılarla kendi kontrolünde bir yargı yapılanmasını gerçekleştirmek istemektedir. Bu yüzden de demokrasi ve hukukun değişmez koşulu olan yargı bağımsızlığını kendi kontrolüne almaya çalışmaktadır. Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunda yer alması, yargının siyasallaşmasının göstergesidir. Hâkimlerin seçimi ve kariyeri konusunda karar veren, denetimini yapan merci Hükûmetten bağımsız olmalıdır. Maalesef, bu tasarıyla, hâkim ve savcıların istikballeri, mesleklerindeki yükselme şansları Adalet Bakanının iki dudağı arasına bırakılmıştır.

Vatandaşlarımızın yargıyla, adalet sistemiyle ilgili şikâyetleri yok mudur? Elbette ki vardır. Vatandaşımızın adalet sisteminin yavaş işlemesinden şikâyeti vardır. İnsanlarımız, bir alacak-verecek meselesi yüzünden ya da bir arsa anlaşmazlığı yüzünden yıllarca mahkeme kapısında sürünmektedirler. Kimi vatandaşlarımızı dolandıran, paralarını cebine atıp ama mahkemesine çıkmayan insanlar serbestçe dolaşırken iddianamesi bile hazırlanmamış, suçu ne olduğu belli olmayan bazı insanlar da bir iki yıl hapislerde yatmaktadır. Yani, netice olarak adaletin yavaş işlemesinden şikâyet edilmektedir. Buna karşılık iktidar, buna hiçbir önlem almamış, bu sıkıntıyı hiç görmemiştir. AKP, iktidara geldikten sonra, tam sekiz yıl sonra, yargıda değişiklik yapmak için yola çıkmıştır. Peki, neden?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sönmez, süreniz doldu efendim.

Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Çünkü bir yıl sonra seçim var ve AKP iktidardan gidicidir. AKP iktidardan düştüğünde, Sabah-ATV satışında milyonlarca dolar krediyi nasıl kullandırdıklarının, Telekom’u sadece kazancıyla ödenecek şekilde nasıl sattıklarının, Almanya’da Deniz Feneri’nce vatandaşların paralarının nasıl dolandırılıp da burada mahkemeye çıkmayıp serbest dolaştırıldıklarının veyahut da Tekel tesislerinin nasıl birilerine ucuza peşkeş çekildiğinin hesabının sorulacağını bilmektedir. Peki, AKP’nin bu sorulara vereceği bir cevap var mıdır? Yok. O zaman çare, geleceği güvence altına almak için bağımsız yargıyı bağımlı hâle getirmektir. Kendilerine bu sorulardan dolayı ceza vermeyecek bir yapıyı yargıda oluşturma çabası gerekmektedir. İşte, gecenin bu saatinde yoğun bir şekilde yapılan budur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

 3.2  Ondördüncü Maddeye İlişkin Birinci  Tur  Gizli Oylama Sonucu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 407; Kabul: 335; Ret: 71; Çekimser: -; Boş: 1; Geçersiz:-

Katip Üye Gülşen Orhan (Van)

Katip Üye Murat Özkan (Giresun)

3.3 Onördüncü Madde İçin  İkinci Turda Verilen   önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 4 Mayıs2010)

1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen “iç denetçiler;” ibaresinin “iç denetçiler tarafından;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Dilek Yüksel

                                                                                                                        Tokat

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen “iç denetçiler;” ibaresinin “iç denetçiler tarafından;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                Halil Mazıcıoğlu                             Ahmet Yeni

                                     Gaziantep                                     Samsun

 

Gerekçe (2.Önerge):

Metnin daha anlaşılır hâle gelmesi için işbu önerge verilmiştir

Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497’e 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bengi Yıldız (Batman)

Fatma Kurtulan (Van)

Pervin Buldan (Iğdır)

Osman Özçelik (Siirt)

Madde : 15

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesi kenar başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“G. Adalet hizmetlerinin denetimi

Madde 144 - Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar ve HSYK karar ve uygulamalarına ilişkin yaptırımlar kanunla düzenlenir.”

Gerekçe (3.Önerge):

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP Hükûmeti, bir Anayasa taslağı hazırlayıp Meclise getirdi. Bu taslağı hazırlamadan önce, bizimle, sivil toplum örgütleriyle görüşme gereğini duymadı, bizleri bu sürece katmadı. Taslağını hazırlayıp Komisyona sevk ederken gelip bir çayımızı içti Sayın Adalet Bakanı, Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Bekir Bozdağ. Bu taslağın AKP’nin taslağı olduğunu belirttiler, bu taslağın önerilere açık olduğunu da söylediler. Parti olarak, hemen, sivil toplum örgütlerinden öncelikli taleplerinin ne olduğunu, buna ilişkin görüşlerini istedik. Aydınlardan, hukukçulardan görüş aldık ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak, AKP Hükûmetine önerilerimizi sunduk.

1) Dedik ki: “AKP’nin hazırladığı bu taslak, mevcut yasal düzenlemeler şu şekilde olmalıdır.” Yani paketi demokratikleştiren, değiştiren önermelerimiz oldu.

2) “Bu taslağa ek olarak şu şu maddeler eklenmelidir.” dedik.

3) Anayasal önerilerden ayrı olarak, AKP Hükûmetinin demokratikleşme çerçevesinde yapabileceği yasal değişiklik taleplerimizi Hükûmete sunduk.

Bütün bu çabalarımıza rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkilileri kamuoyuna yaptıkları bütün açıklamalarda “Biz herkesle görüştük, görüşmek istedik ama kimse bize öneri sunmadı. Biz de kendi yolumuza devam edeceğiz.” dediler. Bunu, bu Parlamentodaki tüm partiler ve milletvekilleri biliyor ama kamuoyu bilmiyor. Neden bilmiyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi devletin bütün mekanizmalarını ele geçirmiş, basını zapt etmiştir.

Birinci turda, 5 arkadaşımızla gelip oy kullandık. AKP yetkilileri “Barış ve Demokrasi Partililer çekimser oy kullandı.” dediler. “Bu ‘evet’ oyları bizim oylarımız.” dediler. Biz de “Tamam, sizinse sizin.” dedik. Şimdi, çamura saplandılar ve “Sorumlusu BDP’dir.” diyorlar. Neden sorumlusu BDP’dir?

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Biz öyle bir şey demedik!

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Diyorsunuz, diyorsunuz. Sizin yandaş medyanız da söylüyor. (AK PARTİ sıralarından “Kandil’e bak!” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım efendim.

BENGİ YILDIZ (Devamla) - Paketinize…

BAŞKAN - Sayın Yıldız, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Siz Kandil’e bakın!

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Siz de halka bakın, halka. Yönünüzü halka… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Biz yaptık oldu”yla olmuyor işte. Siz yaptınız, olmadı. İkinci seferdir yapıyorsunuz, olmuyor. Birinci sefer, türban meselesinde sivil Anayasa…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Siz, MHP’yle beraber…

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Biz, MHP’yle… MHP de meşru bir partidir, CHP de meşru bir partidir, en azından sizin kadar meşru bir partidir.

SUAT KINIKLIOĞLU (Çankırı) – Allah muhabbetinizi artırsın.

BENGİ YILDIZ ( Devamla) – Evet, halkın iradesini sadece kendinizden ibaret görüyorsunuz. Sizin saplandığınız bataklık budur işte. Demokrasiyi kendinizden ibaret görüyorsunuz ve bu yaklaşımınız da “Hayırlı olsun.” diyoruz size zaten.

SELAMİ UZUN (Sivas) – Siz kendinize bakın.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bizim paketimiz olmayan, irademizin olmadığı, taleplerimizi içermeyen bir düzenlemede hiç kimse sorumluluğu bize yükleyemez. Yetkiler ve sorumluluklar paraleldir. Hiçbir etkimizin olmadığı bir pakette sorumluluğu bize yükleyen her kim olursa olsun vicdansızdır, kandırmacıdır, korkaktır, faturasını başkasına ödetmeye çalışmaktadır.

AKP, dün itibarıyla yokuştan baş aşağı yuvarlanmaya başlamıştır. Anayasa’ya yama vurma yerine kendi söküğünü dikme çabasına girişmiştir. Bu paket düşük yapmıştır, çocuk ölü doğmuştur. Bu fiyasko, tıpkı daha önceki fiyaskolarınıza benzer bir fiyaskodur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Halkımızın güçlü bir şekilde talep ettiği yeni, sivil bir anayasa yerine, AKP, paketini öncelediği için bu bataklığa saplanmıştır, topluma demokrasicilik oyununu oynatmaya çalışmaktadır, bayatlamış pilavı ısıtıp ısıtıp tekrar halkımızın önüne sürmeye çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin “kazan kazan” dönemi bitmiştir. Ne yaparsa yapsın “kaybet kaybet” döneminin başlangıcındadır. Belki sizi pohpohlayan bir kısım medyanız vardır. Biliyorsunuz, padişahın da şakşakçıları vardır. Devlet batarken “Padişahım çok yaşa!” diyen bir ekip vardı, onlar paralıydı, maaşlıydı. Şimdi, bir kısım yandaş medyanızla, aydınınızla “Çok iyi gidiyorsunuz, devam edin.” diyenler olabilir ama buna inanın ki kaybetmenin başlangıcındasınız, kaybetmeye devam ediyorsunuz. Biliyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, ek süreniz de doldu efendim. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Evet, birçok parti, yüzde 25’lerden, yüzde 30’lardan yüzde 1’lere düştü. Hepsi, toplumsal gerçekliği görmedikleri için o noktaya geldiler. Onun için, çok da mağrurlanmayın yani, onu demek istiyoruz. Halkın taleplerine, özlemlerine, sivil toplumun taleplerine, Parlamentodaki siyasal partilerin sesine biraz kulak verin, bu size yararlı olur diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu ( 3. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

4.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                    Akif Akkuş                                Hasan Çalış

                                        Mersin                                      Karaman

Gerekçe (4.Önerge):

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 19 Nisan 2010 tarihinden itibaren yoğun bir şekilde üzerinde çalıştığımız Anayasa değişikliklerinin ikinci tur görüşmelerini yapmaktayız. Önergemizde bu 15’inci maddenin gündemden düşmesini arzu etmekteyiz yani Anayasa maddeleri arasından çıkartılmasını arzu etmekteyiz.

Bu maddeyle, 1982 Anayasası’nın 144’üncü maddesi kenar başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. Buna göre “Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır.” denilmektedir.

Daha önceki başlıkta “Hâkim ve savcıların denetimi.” denilirken, teklifte “Adalet hizmetlerinin denetimi.” denilmektedir. Adalet hizmetlerinin kapsamı çok şümullü bir cümle; daha açık olabilirdi. Bu aynı zamanda yasama, yargı ve yürütme arasındaki dengenin bozulmasına da sebep olacaktır. Hâlbuki, anayasalar bu üç kuvvet arasında dengeyi sağlayacak şekilde düzenlenmeli, denetim dengenin sağlanmasına yardımcı olmalıdır. AKP bu teklif ile Anayasa’da bulunması gereken kuvvetler ayrılığını kendi çıkarına olacak şekilde bozmaktadır. Bunun bir sonucu olarak da yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir diye düşünüyoruz.

Anayasa’nın birinci tur görüşmelerinde getirilmek istenen kural ve kaideler üzerinde detaylı bir şekilde görüşmeler yapılmasına ve olumlu gelişmelere yol açabilecek birtakım tekliflere rağmen bunlar dikkate alınmadı ve Anayasa Değişikliği Teklifi dayatma özelliğini korudu. Anayasalar vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunların temeli ve onların yapılmasında temel teşkil eden hukuk normlarıdır. Maalesef, bu Anayasa değişiklik teklifleri yukarıda belirttiğimiz esasları göz ardı etmekte ve özellikle yargıyı kontrol etme amacını taşımaktadır. Fakat, bu teklif, topluma “açılım” ucubesinin bir sonucu olarak önemli bir demokratikleşme paketi gibi sunulmaktadır. Hâlbuki teklif, yargıyı Hükûmetin emrine sokan, hâkim ve savcıyı Hükûmetin memuru hâline getirmeyi amaçlayan bir teklif olarak karşımızda duruyor. Böylece, hâkim ve savcılar iktidarın emrine girdiği gibi, siyasallaşan mahkemelerin vereceği kararlarla iktidarlara yol gösterecek medya ve sivil toplum örgütleri de kontrol altına girecektir. Dolayısıyla, yolsuzlukların, haksızlıkların, baskıların, iktidarın haksızlıkları ve baskılarının yasal yollardan önü açılacaktır.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında modern demokratik usullerle yönetilen ülkelerde anayasalar açık, anlaşılabilir ve toplumsal mutabakat sağlanarak yapılmaktadır yani muhalefetin görüşlerine de yer verilmeli, onların uyarıları dikkate alınmalıdır. Soruyorum size: Bu Anayasa teklifi hazırlanırken böyle bir mutabakat arandı mı? Herhangi bir önergeye “evet” denildi mi? Muhalefet önergesini bırakın iktidar partisinin önergelerine itibar edildi mi? Maalesef bunlara değer verilmedi. Bütün bunlar, 1982 Anayasası’na karşı çıkarken kullanılan “dayatma anayasası” tabirine eş değerdir. Dolayısıyla, burada yapılmak istenen de hâkim ve savcıları, atama, denetleme, soruşturma, araştırma ve inceleme konusunda baskı altına almayı tasarlamaktır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üye sayısı artırılarak denetim altına alındığı gibi, Adalet Bakanlığı Müsteşarının asli üye olması ve Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanı olması, başka ülkelerde karşılaşılamayan bir durumdur. Sık sık örnek verdiğiniz için başka ülkeleri, bunu söylemek ihtiyacını duydum.

Değerli milletvekilleri, özel hayatın mahremiyeti dinlemelerle âdeta ortadan kalkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akkuş, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Burada, George Orwell’ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli kitabını hatırladım, 1970’li yıllarda yazılmıştı. Bu kitabında, sadece muhalefet değil iktidar mensupları da dinlenmiş ve totaliter iktidar kendi üyelerine de büyük mahrumiyetler yaşatmıştır; bunu unutmayın.

Bu Anayasa değişikliği, vatandaşın içinde bulunduğu sıkıntıların hiçbirisine çare değildir. Vatandaş sizden yani Hükûmetten, işsizliğe, yokluğa, yoksulluğa ve gelir dağılımı adaletsizliğine çözüm getirmesini beklemektedir. Siz ise yasalara karşı tutum ve davranışlarınızın yakın gelecekte cezasını çekmemek için gelecek korkusuna dayalı bir anayasa yapmanın telaşı ve aceleciği içerisindesiniz. Henüz vakit varken, dayatmalarla ortaya koyduğunuz bu tekliften vazgeçin. Bir anayasa uzlaşma komisyonu kurarak, devletin ve milletin değerlerini bağdaştıracak, demokrasi ile cumhuriyeti barıştıracak, milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak, devleti kurum ve kuruluşlarıyla uyum içinde çalıştıracak, herkesi kucaklayacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akkuş, ek süreniz de doldu.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Efendim, teşekkür etmek üzere…

BAŞKAN – Sadece selamlama için açıyorum.

Buyurun.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – …her kesimi kucaklayacak bir anayasa teklifiyle karşımıza gelin diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

5,Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 15. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

Behiç Çelik (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Rıdvan Yalçın (Ordu)

Gerekçe (5.Önerge):

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın değiştirilmesine dair kanun teklifinin çerçeve 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilişkili olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle konuşmamın başında yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, birkaç gündür süren rahmetli İnönü üzerinden bir polemikle ilgili birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Millî Mücadele kahramanlarından biri olan rahmetli İnönü iktidardan düşeli tahmin ediyorum bir altmış yıl olmuştur ve Hakk’ın rahmetine kavuşmuş bir insandır. Partiniz içerisinde de rahmetli İnönü’yle siyaset yapmış insanlar olduğunu da tahmin ediyorum. Bizim, siyasi görüşlerine, parti olarak olumsuz rezervlerimizi de her zaman ifade ettik ama iktidardan altmış yıl önce düşmüş bir insan hakkında, bugün siyasi rakibiniz olmamasına rağmen “faşist” kelimelerine varacak kadar üslubu aşan eleştirileri doğru bulmadığımızı, insani bulmadığımızı, hatta “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz.” anlayışıyla İslami de bulmadığımızı özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa meselesi, Meclis gündemine, hatta Türkiye gündemine geldiğinden bu yana Sayın Genel Başkanımızın her fırsatta “uzlaşma” kelimesini ifade ettiğini, uzlaşmayı salık verdiğini biliyorsunuz. Bir önceki Meclisi Başkanımız Anayasa hazırlanması için bir komisyon oluşturulmasını talep ettiğinde, ilk görevlendirmeyi de Sayın Genel Başkanımız yapmış bulunmaktaydı. Bütün bunlara rağmen, bütün uzlaşma isteklerimize rağmen, siz, diğer bütün kurumlarla olduğu gibi -daha önce de ifade ettim- FİSKOBİRLİK’ten Futbol Federasyonuna, Odalar Birliğinden TÜSİAD’a, kendi ideolojik kulvarınızda olmayan her kurumla olduğu gibi burada da bütün siyasi partilerle uzlaşma yerine, bilek güreşi yapmayı tercih ediyorsunuz.

Ve değerli arkadaşlarım, bakın, on beş gündür bu meseleyi burada konuşuyoruz. Sayın Başbakan on beş gündür Mecliste, bütün Sayın Bakanlar on beş gündür Mecliste, bizler de doğal olarak Meclisteyiz. Bu arada on beş tane vatan evladı şehit oldu değerli arkadaşlar. Samsun’da yapılan bir törende, şehit töreninde insanlar “Şehitler burada, vekiller nerede?” diye slogan atıyorlar, tempo tutuyorlar değerli arkadaşlarım. Bir arkadaşınız, Hamza Bey kardeşimiz, kız kardeşini kaybetti, aynı gün cenazesini toprağa koyup buraya gelmek zorunda kaldı. Arkadaşlar, nedir bu aceleniz? Nedir? On beş gündür bakanlarımız burada. Bir tarım ülkesi olmakla övünen, dünyada kendi kendini doyurmakla övünen yedi ülkeden biri olduğunu iddia eden, övünen Türkiye, Türkiye’nin Tarım Bakanı burada otururken Türkiye et ithalatına başladı değerli arkadaşlar. Bugün, açık denizde, yapılan ihalelere hazır olmak üzere etlerin bekletildiği ifade ediliyor.

Çok yakın zamanda bir üniversite sınavı yapıldı değerli arkadaşlar, on binlerce öğrenci sıfır çekti. On beş gündür Sayın Millî Eğitim Bakanı burada oturuyor değerli arkadaşlarım. Ülkemizin farklı yerlerinden yüz kızartıcı, utanç verici tecavüz ve istismar haberleriyle her gün sarsılıyoruz, aileden sorumlu Devlet Bakanımız on beş gündür burada oturuyor değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Her fırsatta, her sözünüzün başında, millî iradeden, millet egemenliğinden, milleti temsil etmekten bahsediyorsunuz. Arkadaşlar, siz, millet iradesinin acaba kendi sıralarınızın bittiği yerin ötesinde olduğunun farkında değil misiniz? Biz buraya atamayla mı geldik Allah aşkına? Siz millet iradesini temsil ediyorsunuz da biz başka bir irade adına mı burada bulunuyoruz?

Yüzde 47 oy aldınız, olabilir. Değerli arkadaşlarım, size oy vermeyen insanların kanaatlerinin sizin için hiç mi önemi yoktur? Yüzde 47 oy yüzde 100 hükmetme hakkı demek midir? Geçen konuşmamda da söyledim, muhalefet beş yüz yirmi iki tane kanun teklifi vermiş, hiçbiri mi saygıya değer değildir, hiçbiri mi doğru değildir, hiçbiri mi müzakereye layık değildir? Değerli arkadaşlar, eğer bu anlayışla devam ederseniz, aldığınız oyun oranı önemli değil, yüzde 100 hükmetme hakkı olarak kabul ederseniz bu anlayış demokrasiye uymaz.

Şimdi, arkadaşlar, bir de yargıyla ilgili kısımla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Yargıyla ilgili konuşulurken mesela, sürekli şunu söylüyorsunuz: “Yargı bağımsız olmalı, tarafsız da olmalı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalçın, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bunu söylerken şunu ima da ediyorsunuz, zaman zaman da yayın organlarınızda açıkça yazdırıyorsunuz: Şu anki yüksek yargı organlarının bir başka siyasi partiyle ideolojik paralellik içerisinde olduğunu ifade ediyorsunuz ve bu paketin getiriliş amacının da bu yapıyı değiştirmek olduğunu söylüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu söylediğiniz önerme doğruysa, bunu doğru kabul edeceksek ne farkı vardır yapmak istediğiniz şeyin? Bu millet için ya da Milliyetçi Hareket Partisi için, orada oturan üyelerin (A) partisinin ya da (B) partisinin adamı olması önemli değil, hakkın, hakikaten, adaletin adamı olması önemli. Bu getirdiğiniz teklif bunu getiriyor mu değerli arkadaşlarım?

Bakın, RTÜK’e bu Meclis üye seçti. Ne deniyor oradaki üyeler için? “CHP’li üye şu.” ya da “AKP’li üye şu.” Orası özerk bir kurum ama kim referans olmuşsa, kim seçmişse onunla aynı ideolojik kulvarda bir tanımlamaya ulaştırılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu teklif bizim endişelerimize cevap vermiyor. Biz, dediğim gibi, oralarda bir siyasi, ideolojik kulvarın değil, adaletin insanları olsun istiyoruz, bu teklif buna cevap vermiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, ek süreniz de doldu.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Selamlayıp bitiriyorum.

BAŞKAN – Sadece Genel Kurulu selamlamanız için açıyorum mikrofonu, buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, eğer oradaki üyeler kimin atadığıyla, atayan kişinin siyasi kimliğiyle tanımlanmaya devam edecekse bu, Türkiye’deki tıkanıklığı çözmeye yetmeyecektir.

Bu düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

6. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     M. Fatih Atay

                                       Malatya                                        Aydın

Gerekçe (6.Önerge):

M. FATİH ATAY (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15’inci maddenin değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 144’üncü maddesinin değiştirilmesine yönelik olan bir maddeyi tartışıyoruz. Bu maddeyle getirilmek istenen işlem adalet hizmetleriyle ilgili, Adalet Bakanlığının görevlendireceği adalet müfettişleri tarafından bir denetimin olabilmesidir. “Adalet hizmetleri” kavramı geniş bir kavramdır. Bunun içine hâkimlerin ve savcıların yaptıkları bütün işlemler, bütün kararları girmektedir. Bu nedenle bu kadar geniş bir kavramın Adalet Bakanlığının atayacağı müfettişler tarafından denetlenmesi yargının idare tarafından, yürütme tarafından denetlenmesi anlamına gelir ve kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiş olan Anayasa’mızda, hukuk devletini benimsemiş olan Anayasa’mızda bu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin sona erdirilmesi anlamına gelir ve Anayasa’ya aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, toplumun büyük bir kesimi, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi Başkanı çıktılar bu Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak düşüncelerini kamuoyuyla paylaştılar. Hiçbirisi, hiçbir kurumun başkanı, bu değişikliklerin Anayasa’nın ruhuna uygun olmadığını söylediler ve onlar siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış bir yargının yaratılmasından yana olduklarını söylediler. Bu istek onların kişisel istekleri değildi, kurumsal istekleri idi çünkü bu istek Anayasa’da yer alan hukuk devleti ilkesinin bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, günlerdir bu kürsüye çıkan bütün muhalefet partisi milletvekilleri görüşlerini sunarken sizlerin yargı ile sorununuz olduğu konusunda bir iddiada bulundular. Siz “hayır” dediniz, bu iddiayı reddettiniz. Ancak bir bakan Hükûmet adına görevliyken milletvekili arkadaşlarımızın sorduğu soru karşısında bir itirafta bulundu, dedi ki: “İzmir Limanı özelleştirildi -evet- 1 milyar 200 milyon dolara satmıştık, daha sonra özelleştirmenin yasalara uygun olmadığı iddiasıyla dava açıldı. Davanın sonucunda özelleştirme iptal edildi -evet, doğru- hadi bakalım, siz satın, 1 milyar 200 milyon dolara satabilir misiniz?” Hani “Böyle yargı olmaz olsun, devlet bundan zarar etti.” anlamına gelen düşüncelerini söyledi.

ALİ ÖZTÜRK (Konya) – İptal değil. İki buçuk sene sonra...

M. FATİH ATAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sürenin uzunluğuyla ilgili tartışma ayrı bir şey ama yargı kararları devlete kazandırdığı parayla ölçülmez. Yargı kararları hukuka uygunlukla, adaletin gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ölçülür ama aynı duyarlılığı Sayın Bakanın, TÜPRAŞ özelleştirilmesinde… İhale ettiniz, idari yargıdaki 3 tane bayan hâkim, yargıç o özelleştirmeyi iptal etti. Sonra tekrar onu ihaleye çıkardınız ve devlete 3 milyar dolardan fazla bir kazanç elde etmesini sağladılar. Yani böyle mi değerlendirilmesi gerekir? Tabii ki değil. Yani yargıyla sorununuz olduğu iddiasını, bu tavrı, Hükûmetin bir bakanının bu ifadeleri kullanmasıyla kanıtlamış olduğu kanısındayım.

Sayın milletvekilleri, adalet müfettişleri Bakana bağlı görevliler. Adalet müfettişlerinin Anayasa’da yer almasını anlamak gerçekten mümkün değil. Yani bir teftiş yapacak olan insanların Anayasa’da yer aldığı dünyada tek anayasa bizimkidir diye düşünüyorum ama Yargıtay var, Sayıştay var, Danıştay var. Onlar kurum ama adalet müfettişlerinin Anayasa’da yer almasını sadece bizim Anayasa koymuş. Bunun çok doğru olduğunu düşünemiyorum. Yani bunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Atay, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

M. FATİH ATAY (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, elbette bu görüşmeler sırasında hepimizin alacağı bazı dersler var. Sayın Meclis Başkanımız da, bu teklifi sunanlar açısından sanıyorum ki Parlamentodaki Anayasa değişikliği tekliflerinde en rahat, en kolay müzakerelerin yapıldığı bir dönemi geçiyoruz çünkü Meclis Başkanımız bu teklifi sunanlar için her türlü kolaylığı yaptı tutumuyla, davranışlarıyla ama aynı Meclis Başkanının o kürsüdeki konumuyla bütçe görüşmelerinde Başbakanın göstermiş olduğu tavra da bir cevap beklediğimi bir milletvekili olarak söylemek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (4,5 ve 6 Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

7.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Nesrin Baytok                            Turgut Dibek

                                        Ankara                                     Kırklareli

Gerekçe (7.Önerge):

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihe geçen bir Anayasa değişikliği oturumu daha gerçekleştiriyoruz. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Adalet hizmetlerinin denetimiyle ilgili maddeyi görüşüyoruz. Yargıyı etkin, başarılı, gerçekten adil hâle getirebilmeyi arıyoruz. Bunun önemli dayanak noktalarından birisi de denetim mekanizmasıdır hiç kuşku yok. İyi düşünülmüş, iyi kurgulanmış bir denetim başarının arkasındaki temel etkendir. Uygulamada denetim işinin iyi yürümediğini görüyoruz. Maalesef bu maddedeki düzenleme de denetimi daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hâle getiriyor.

Bu dönem yargıya siyasi talimatların verildiği bir dönem oldu. Bakanlar savcıları arayarak talimat vermeye yöneldiğinde zaten nasıl bir denetim sağlanabilir, doğrusu bilemiyorum. Adalet kurumu, maalesef, adalet dağıtabilmekten çok uzaktadır. Ne yazık ki işler AKP döneminde daha da kötüye gitmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu tespiti üzülerek yapıyorum, gerçekten çok daha kötüye gitmiştir. Adalet Bakanlığı, Hükûmetin canını sıkan kişilerden hınç almak için sopa gibi kullanılmaktadır. Bunun için adalet mekanizmasındaki iki yol acımasızca kullanılıyor; birisi tutuklu yargılayabilme hakkı, ikincisi de gizli tanıklık.

Geçici bir koruma önlemi olan tutuklama, kişi özgürlüğünü peşinen sınırlayan bir ceza niteliği almıştır. İnsanlar haklarında bir hüküm verilmeden cezalandırılıyorlar. Suçsuz insanların, suçluluğu kanıtlanmamış insanların aylarca, yıllarca haklarında iddianameler hazırlanmadan, hâkim huzuruna çıkarılmadan hapiste tutulduklarına tanık oluyoruz. Tutuklama yöntemi bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor. Örneğin, Ergün Poyraz üç yıl oluyor tutuklu, hapse atıldı unutuldu. Hani cezası? Hani Ergenekon? Suçu ne, hâlâ bilinmiyor. Bu bir kişi mi? Ne gezer… Rektörler, bilim adamları, gazeteciler, sendikacılar, askerler, AKP muhalifleri tutulup tutulup içeri atıldı.

Öte yandan yargılamanın adil olması kadar makul sürede bitirilmesi de önemlidir. Nerede makul süre? Dünyada bir Guantanamo var, bir de Silivri var, yanı sıra bir de Habur hukuku oluştu.

Sayın milletvekilleri, gizli tanıklığa gelince, bu dönemde neye tanık olduk? Gizli tanık diye, birileri hakkında iftira mekanizması çalıştığına tanık olduk, bir de suçluların gizli tanık yapılarak hapisten salıverildiğine. Gizli tanıklık iftira atma yolu oldu. Gizli tanık bir iddiada bulunuyor, doğruymuş gibi kabul görüyor. Sözleri destekleyen somut deliller ortada yok. İftira at, serbest kal!

Sayın milletvekilleri, bu Anayasa değişikliğinde bu ve benzeri hukuk skandallarına engel olabilecek bir düzenleme var mı diye bakıyoruz, maalesef göremiyoruz. Bu Anayasa değişikliklerinin en önemli ayağı yargıyla ilgili düzenlemeleri içeriyor oluşu. Bu maddede de hâkim ve savcıları denetleme yetkisi Adalet Bakanlığından alınarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna devrediliyor gibi görülüyor ancak maddeye göre adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden denetimi Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak deniliyor. Denetimin kapsamı nedir, içeriği nedir, sonuçları nedir, adalet hizmeti ne demektir? Gerekçede “yargı göreviyle ilgili olmayan adalet hizmeti” diyor. Anayasa’nın bir başka maddesinde, 140/6 maddesinde yargıç ve savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı olması kuralı korunuyor. O zaman “adalet hizmetleri” ibaresinin kapsamından ne anlayacağız?

Özetle, iyi niyetli belki ama kafası karışık birileri tarafından hazırlanmış bir maddedir bu madde. Anayasa değişikliğinde uzlaşma aramanın önemi buralardan gelmektedir. Anayasa değişikliğinde üçte 2 çoğunluk gerekliliği uzlaşmayı mecbur tutmak içindir, anlamı budur. Bu çalışmada ise iktidar “Yaptım, oldu.” demektedir. Ne mutlu ki Parlamento geleneğimiz sağduyuyu hâkim kılma konusunda harekete geçebiliyor. Dün bu yönde çok önemli bir başarı sağlandı. Güçler ayrılığı ilkesi yürütme ile yasama arasında kendisini gösterdi. Yürütme, yasama ve yargı arasında da bu dengeyi kurmalı ve korumalıyız. Külüstür, gelişigüzel, çalakalem yöntemlerle Anayasa değişikliği yapmak yerine, bu yüce Meclise yakışır yasalar ve anayasalar yapabilmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baytok, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Size de bir dakika ek süre veriyorum.

NESRİN BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Yargıyı bağımsız ve adil yapabildiğimiz ölçüde demokrasimiz gelişecektir. Adaletsizlik insana açlıktan çok daha fazla acı verir ve telafisi yoktur. Açlığınızı yemek yiyince geçirirsiniz ama adaletsizliğe uğradığınızda yıllar boyunca unutamazsınız, sürekli sürekli kanayan bir yara olur. Bu dönem AKP yönetimi maalesef pek çok kişide böyle derin yaralar açtı ve tarihe böyle geçiyor. Ne kadar acı!

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu ( 7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.4 Ondördüncü Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin komisyonca Sunulan Hali Kabul Edilmiştir)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 338; Ret: 70; Çekimser: 1; Boş: -; Geçersiz:-

                                     Kâtip Üye                                  Kâtip Üye               

                                   Harun Tüfekci                          Bayram Özçelik

                                         Konya                                       Burdur”

___________________________________________________________________________

4 Ondördüncü Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Aşaması (07/07/2010 Tarih Ve E:2010/49 ;K:2010/87 Sayılı Anayasa Mahkemesi Kararından)

4.1 Ondördüncü Maddeye İlişkin  İptal Ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi

 I.B.2. 7.5.2010 Tarihli ve 5982 Sayılı Kanun’un 14’üncü Maddesine İlişkin Anayasaya Aykırılık

Gerekçeleri

 Bir hukuk devletinde yargı erkinin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi, öncelikle yargı bağımsızlığının ve yargıç – savcı güvencelerinin sağlanmış olmasına bağlıdır.

 5982 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci tümcesinde yer alan hüküm, adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetiminin, adalet müfettişleri ile hakim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerinin ise adalet müfettişleri eliyle yapılacağını ifade etmektedir.

 Böyle bir düzenlemenin savcıların, idari görevleri yönünden yapılacak denetimler ve araştırma, inceleme ve soruşturmalar aracılığı ile Adalet Bakanının etki ve baskısı altına girmesine yol açabileceği ortadadır. Son günlerde ülkemizde savcıların denetimi bağlamında yaşananlar, bu olasılığın hiç uzak olmadığını göstermektedir.

 Savcıların, idari görevleri bakımından yapılacak denetim, araştırma, inceleme ve soruşturmaların Adalet Bakanlığının etki ve baskısı altına girmesine yol açabilecek husus, söz konusu madde değişikliğinde bu denetimin, inceleme, araştırma ve soruşturmaların adalet müfettişleri ile hakim ve savcılık mesleğinden gelen iç denetçilere bırakılmış olmasıdır. Çünkü iç denetçiler de, adalet müfettişleri de Adalet Bakanlığına bağlıdırlar ve bu nedenle Adalet Bakanının denetim süreçlerini etkileme olasılığı söz konusu olabilir. Böyle bir olumsuzluğu aşmanın yolu, söz konusu denetim, inceleme, araştırma ve soruşturmaların Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlı müfettişler eliyle yapılmasını sağlamaktır.

 Savcıların idari görevlerinin denetimi, araştırma, inceleme ve soruşturmaları bağlamında bile olsa Adalet Bakanının etki ve baskısı altına girmesi, yargısal görevlerini bağımsız bir biçimde yerine getirmelerini engelleyecek; güvencelerini etkisiz kılabilecektir. Bunun da hukuk devleti ilkesine ve kuvvetler ayrılığına aykırı düşeceği ortadadır.

 Diğer yandan söz konusu 14 üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci tümcesinde sözü geçen “Adalet hizmetleri”, kapsamı belirsiz bir kavramdır ve bu belirsizlik, yargıçların da adalet hizmetleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetlenmesine yol açabilecektir. Bu da savcılar bakımından yukarıda değinilen tüm Anayasaya aykırı durumların, yargıçlar açısından da kendisini göstermesine neden olacaktır. Bu bağlamda bu denetim, yargıçları da, Adalet Bakanının etki ve baskısı altına sokacak; görevlerini bağımsız bir biçimde yerine getirmelerini engelleyecek; güvencelerini etkisiz kılabilecektir. Böylece hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırı bir görünüm ortaya çıkacaktır.

 Öte yandan getirilen düzenleme, HSYK üyesi olacak 1. sınıf yargıç ve savcıların, üyelik süresince Bakanlık denetimi dışında kalmamasına, Bakanlık denetimine tabi olmasına da yol açacaktır. Bu da yukarıda belirtildiği gibi yargı bağımsızlığına, yargıç ve savcı güvencesine aykırı bir durum olup hukuk devleti ile de bağdaşmamaktadır.

 Söz konusu 14 üncü maddenin ikinci fıkrasının ikinci tümcesinde de, Anayasaya aykırı bu denetimin usul ve esaslarının belirlenmesi çıkarılacak kanunlara bırakılmıştır. Bu nedenle, denetim konusunda yukarıda belirtilen Anayasaya aykırılık ve belirsizlikler, söz konusu ikinci tümce için de aynen geçerlidir.

 Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin nitelikleri arasında, hukuk devleti ve başlangıç ilkelerinden kuvvetler ayrılığı da yer almaktadır. Bu nedenle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda söz konusu 14 üncü maddenin ikinci fıkrasının tümüyle Anayasanın 2 inci maddesinde belirtilen bu niteliklere aykırı düştüğünün söylenmesi gerekmektedir. Bu düzenleme bir Anayasa değişikliği niteliğini taşıdığı için, bu aykırılık söz konusu 14 üncü maddenin ikinci fıkrasının Anayasanın 2 nci maddesini hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı nitelikleri bakımından değiştirildiği anlamına gelmektedir. Böyle bir değişiklik ise Anayasanın 4 üncü maddesindeki değişmezlik yasağına aykırıdır. Bu nedenle Anayasanın 2 nci ve 4 üncü maddelerine aykırı olan 5982 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (2709 sayılı kanunun değişen 144 üncü maddesinin) iptal edilmesi gerekmektedir. “

4.2 5982 Sayılı Kanun’un 14. Maddesi Yönünden Anayasa Mahkemesince  Yapılan  İnceleme

G- 5982 Sayılı Kanun’un 14. Maddesi Yönünden İnceleme

 “ 5982 sayılı Yasa’nın 14. maddesi, Anayasa’nın 144. maddesinde değişiklik yaparak adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden denetiminin adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler tarafından denetleneceğini hükme bağlamaktadır.

 Dava dilekçesinde, bu düzenlemenin savcıların denetimini Adalet Bakanlığına bağlı adalet müfettişleri ile iç denetçilere vermekle bu kişileri Adalet Bakanlığına bağımlı hâle getirdiği bunun ise hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı ileri sürülmüştür.

 5982 sayılı Yasa’yla getirilen düzenlemeyle hâkim ve savcıların görevlerini mevzuata uygun olarak yapıp yapmadıklarının denetimi ile suç soruşturmalarının ya da disiplin incelemelerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanacak ve Kurula bağlı olarak çalışacak olan Kurul müfettişleri tarafından yapılması öngörülmüştür. Bu maddede düzenlenen husus ise gerekçesinde de belirtildiği gibi yargısal nitelikteki işlemlerin dışında kalan ve Adalet Bakanlığının görevleri arasında yer alan cezaevleri, icra ve iflas daireleri, noterler veya mahkemelerin mali işleri gibi diğer konulardaki işlemlerin denetiminin Adalet Bakanlığına bağlı adalet müfettişlerince yerine getirilmesidir.  Adalet Bakanlığının yetki alanına giren ve herhangi bir şekilde yargısal nitelik taşımayan konulara ilişkin denetim görevinin adalet müfettişleri ya da iç denetçiler tarafından yerine getirilmesinin kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerini ortadan kaldırdığı ya da anlamsız hâle getirdiği söylenemez. Bu nedenle iptal isteminin reddi gerekir. “

4.3 Ondördüncü Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi  Karar Sonucu

 F-  14. maddesiyle değiştirilen, Anayasa’nın 144. maddesinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, “

 


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.