ONDOKUZUNCU MADDE (ANAYASA MAHKEMESİNİN ÇALIŞMA VE YARGILAMA USULÜYLE İLGİLİ 149. MADDEDE DEĞİŞİKLİK)

Öngörülen düzenlemeyle, (A) Anayasa Mahkemesi tek bir bütün yerine Genel Kurul ve iki bölüm olarak üç ayrı kısma ayrılmakta; (B) Genel Kurul, Başkan ve on üye yerine, Başkanın veya (Başkanın belirleyeceği) başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üyeyle toplanır hale getirilmekte; (C) Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyeyle toplanır ve salt çoğunlukla karar alır hale getirilmekte; (D) Anayasa değişikliklerini iptal, siyasi parti kapatma ya da devlet yardımından yoksun bırakma kararları için üyelerin beşte üçü yerine toplantıya katılan üyelerin üçte ikisiyle; (E) diğer kararlar ise salt çoğunlukla alınır hale getirilmekte; (F) Siyasi partilere ilişkin başvurulara ve davalara, iptal/itiraz davalarına ve Yüce Divan yargılamalarına bakmakla Genel Kurul; bireysel başvurulara bakmakla bölümler görevlendirilmekte; (G) Bireysel başvurularda duruşma yapılabileceği öngörülerek, Anayasa Mahkemesinin dosya üzerinde inceleme esasına (Yüce Divan yargılamalarına ek olarak) bir istisna daha getirilmektedir.

 

Ondokuzuncu Maddenin Halkoyuna Sunulan Metni

 

MADDE 19- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

“MADDE 149- Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

 

Siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.

 

Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.

 

Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.

 

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.

 

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.”

 

Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 16” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 15” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.

 

­­­­­­­­­­­­­­­­___________________________________________________________________________

­­­­­­­­

İçerik [GizleGöster]

1 Ondokuzuncu Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)

1.1 Ondokuzuncu Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması (Fark Yok)

1.2 Ondokuzuncu Maddenin Madde Gerekçesi

1.3 Ondokuzuncu Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

2 Ondokuzuncu Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Ondokuzuncu Madde Hakkında CHP Grubu Adına Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)

2.2 Ondokuzuncu Madde Hakkında MHP Grubu Adına Faruk Bal (Konya)

2.3 Ondokuzuncu Madde Hakkında BDP Grubu Adına Bengi Yıldız (Batman)

2.4 Ondokuzuncu Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)

3 TBMM Genel Kurulu’nda Ondokuzuncu Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan ve Teklifle Aynı olan Metnin Kabulü

3.1 Ondokuzuncu Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 26 Nisan 2010)

3.2 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu

3.3 Ondokuzuncu Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 5 Mayıs 2010)

3.4 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)

4 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Aşaması (K.T: 07.07.2010, E:2010/49, K:2010/87 Sayılı Anayasa Mahkemesi Kararından)

4.1 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin İptal ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi

4.2 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesince Yapılan İnceleme

4.3 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesinin Kararı (İstem Reddedilmiştir)

1 Ondokuzuncu Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)

 

1.1 Ondokuzuncu Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması (Fark Yok)

 

Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:

 

MADDE 20- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

“MADDE 149 – Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

 

Siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır. Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır. Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.

 

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.

 

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.”

 

1.2 Ondokuzuncu Maddenin Madde Gerekçesi

 

MADDE 20- Maddeyle, Anayasa Mahkemesinin, iki bölüm ve Genel Kurul şeklinde çalışması öngörülmekte, bölümlerin, başkanvekilinin başkanlığında dört üyenin katılımıyla; Genel Kurulun

ise Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanması prensibi benimsenmektedir. Ancak bölümler ve Genel Kurul tarafından alınacak kararlar bakımından üye tam sayısının salt çoğunluğu esası getirilmektedir.

 

Bireysel başvuru müessesesinin yapısı, öngörülen başvuru sayısı ve müessesenin niteliği göz önüne alındığında, başvuruların öncelikle bir kabul edilebilirlik incelemesinin yapılmasına ve bunun

için bir komisyon oluşturulmasına imkan tanınmaktadır.

 

Bölümler, esas itibariyle bireysel başvuruları incelemekle görevlendirilmektedir. Siyasî partilere ilişkin dava ve başvuruların, iptal ve itiraz davalarının ve Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamaların Genel Kurulca yapılması benimsenmektedir.

 

Genel Kurul kararları kural olarak salt çoğunlukla alınır. Ancak, niteliği gereği daha özellikli görülen; Anayasa değişikliğinin iptaline, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından

yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için, toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu aranmaktadır. Nitelikli oy çokluğu aranan hususlardan birisi, Anayasa değişikliklerinin iptaline ilişkin

kararlardır. Anayasanın 148 inci maddesinin birinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesinin, Anayasa değişiklikleri bakımından yetkisinin, sadece şekil bakımından inceleme ve denetleme ile sınırlı olduğu

açıktır. Nitelikli oy çokluğu aranan hususlardan ikincisi ise, siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin kararlardır. Maddeyle, nitelikli oy çokluğu aranan hususlara bir ekleme daha yapılmakta ve siyasî

partilerin Devlet yardımından yoksun bırakılmasına ilişkin kararların da siyasî parti kapatma kararlarıyla aynı nitelikli oy çokluğu ile alınabileceği hükme bağlanmaktadır. Mevcut düzenlemede

Anayasa Mahkemesinin nitelikli oy çokluğu nisabı beşte üç olarak belirlenmişken, getirilen düzenlemeyle bu nisap toplantıya katılan üyelerin üçte ikisi şeklinde değiştirilmektedir.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve

komisyonların oluşturulma biçimi, bölümler arasındaki işbölümü ise İçtüzükle düzenlenecektir.

 

Bireysel başvuruya ilişkin incelemelerin kural olarak dosya üzerinden yapılması esası benimsenmektedir. Ancak Mahkeme, başvurunun niteliğine göre, gerekli gördüğü takdirde, duruşmalı

inceleme de yapabilecektir.

 

1.3 Ondokuzuncu Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

 

Teklifin 20 nci Maddesi Anayasanın 149 uncu maddesinde değişiklik öngörerek Anayasa Mahkemesinin çalışma usulünü düzenlemektedir. Yüksek mahkeme iki bölüm ve genel kurul halinde çalışacaktır. AİHM’ye yapılan müracaatların bir çoğunun bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine yansıtılması durumunda Mahkemenin bu yükün altından kalkamayacağı bazı üyelerimizce ifade edilmiştir. Bu durum Mahkemeyi tıkayabilir, alt yapısı iyi hazırlanmalıdır. Önemli bir düzenleme yapılırken yeni çelişkiler, yeni adaletsizlikler doğmaktadır. Yeni düzenleme ile 17 üyeden oluşan Mahkeme 12 üye ile toplanabilecektir. Değişken hâkim sistemine geçiş söz konusudur. Ceza yargılamasında bu mümkün değildir. Yargılamanın başından sonuna aynı hâkimler dahil olmalıdır. Yüce Divanda görev yapacak olan üyeler hiç olmazsa kura ile seçilmeli ve sabit olarak görev yapmalıdırlar.

 

Getirilen düzenlemenin; uluslararası hukuka, Anayasa Mahkemesinin oluşumuna ve ceza yargılamasına aykırı olması nedeniyle metinden çıkarılması yönündeki önerge Komisyonumuzca kabul edilmemiştir. Çerçeve 20 nci madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.

___________________________________________________________________________

2 Ondokuzuncu Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

 

2.1 Ondokuzuncu Madde Hakkında CHP Grubu Adına Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20’nci madde üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Sözlerime başlarken saygıdeğer hukuk adamı Özdemir Özok’u rahmetle anıyorum. Dönemin Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmış, ancak kendisi bunu reddetmişti; hatırlayın ve hiç unutmayın “Ben CHP üyesiyim, tarafsızlığım sorgulanır.” demişti. Bu yüksek ahlakı ve yargıya saygıyı herkese örnek göstermek istiyorum.

 

Bilindiği gibi anayasalar uzlaşmayla oluşturulan metinlerdir. Katılım ve uzlaşmanın aranmadığı yerde demokrasiden söz edilemez. Mevcut Anayasa’yı beğenmeyip daha ileri bir anayasayla değiştirme iddiasını taşıyan bir parti en geniş mutabakatı aramazsa elbette samimiyeti sorgulanır, bugün olan da budur. İktidarın samimiyeti geniş kesimlerce sorgulanıyor. Sadece biz değil, sokaktaki insan da bu konuda iktidarın samimiyetini sorguluyor haklı olarak, çünkü bakın, biz haftalardır bize dayatılmış bir metni konuşuyoruz.

 

Daha baştan “İster beğenin ister beğenmeyin biz bu işi yapacağız” havası oluşturuldu. Her ne kadar muhalefetle görüşme talepleri olduysa da aslında içerik konusunda AKP’nin kararı kesindi ve hiç değişmedi. Bugün bu değişikliğin temel nedeni olan yargı konusunda AKP hiçbir zaman iknaya açık olmadı, çünkü yola çıkma nedeni buydu, amaç yargıyı kendi istediği doğrultuda oluşturmaktı. Nitekim yargı ayağa kalktı, çeşitli kesimlerden ciddi itirazlar yükseldi. Bu işin bu hâlde sakıncalı sonuçlar doğurabileceği söylendi ama AKP, bu itirazı ve eleştirileri dikkate alacağına bir de buna fena hâlde bozuldu.

 

“İyot gibi açığa çıktınız.” denildi; “Gidin, kurtarın, parti kurun.” denildi; “Yargı siyaset yapıyor.” denildi. Değişiklik metnini eleştirenler en tahammülsüz sözlerle azarlandı. Oysa yargı siyaset filan yapmadı. Yargı, yine yargıyla ilgili konuştu; kendisini ilgilendiren konularla ilgili kaygılarını, görüşlerini, örneklerini söyledi. Bu da bir görevdir. Buna niye bozuluyorsunuz? Yüksek yargı kendisini ilgilendiren konuyla ilgili konuşmayacak da neyle ilgili konuşacak? Sizin göreviniz de dinlemektir, dikkate almaktır, üzerinde düşünmektir; iktidar sorumluluğu bunu gerektirir.

 

Olması gereken bu duruma, Başbakan başta olmak üzere, birçok parti mensubu, yargıyı küçümseyen, hadsizlikle itham eden talihsiz beyanlarda bulundular. Zaten iktidarda var olan yargıya hasmane tavır, bu kez de Anayasa tartışmaları üzerinden iyice alevlenmiş oldu.

 

Bir taraftan “Tarihî önemde bir Anayasa değişikliği yapıyoruz.” diyeceksiniz diğer yandan sözünüzün üzerine söz istemeyeceksiniz.

 

Her yargı yılı açılışında, her fırsatta evrensel hukuka uygun bir yargı reformu istediklerini söyleyen yargı mensupları, şimdi yargının bundan iyice uzakta olmasından edişe duyuyorlar. Onlar daha dün ne istiyorlardı, bakın şimdi neler oluyor? Daha ilerisini isterken daha gerisine kuzu kuzu razı olmaları bekleniyor. Ömürlerini dosyalar arasında çürütmüş saygın hukuk adamlarının içi acıyor elbette.

 

Bu ülkede hukuku, adaleti gözlerinden sakınırcasına korumaya çalışan hukukçular, şimdi hukukun yok olmasına seyirci mi kalacaklardı? Çığlıkları bundandır. Bu ülkede hukuk devleti yaralanmasın istiyorlar, biz de bunu istiyoruz. Tüm sağduyulu yurttaşlar gibi, yargının siyasi iktidarın iki dudağı arasında olmasında sakınca buluyoruz. AKP’li sayın yöneticiler yargıyı CHP’yle aynı dilden konuşmakla itham ediyorlar. Doğruyu söylemek ne zamandan beri suç oldu? Yargı konuşuyor da ne diyor? Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun siyasallaşmamasını diliyorlar ve bunu Türk yargısının bağımsızlığını korumak adına istiyorlar. Ülke demokrasisi için aynı şeyleri, aynı doğruları savunan, neyse yanlış, evet biz de tıpkı yargı mensupları gibi bağımsız, tarafsız, siyasal müdahaleye imkân vermeyen çağdaş bir yargı istiyoruz. Anayasa siyasi çıkar amacıyla değişmesin istiyoruz. Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçiminde siyasetin çıkar amaçlı etkinliği bulunmasın istiyoruz.

 

Yüksek yargının Anayasa Mahkemesindeki etkinliğinin azaltılması, gücünün siyasetin eline geçmesi yasama ve yürütmenin denetlenemez olması sonucunu doğurur. Bunun sonu da baskıcı rejimdir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve anayasal düzeni korumakla görevli yaşamsal önemde bir kurumdur.

Anayasa Mahkemesinin bağımsızlığı kuvvetler ayrılığının işlerliği açısından da çok önemlidir. Hele bugünkü gibi hem yürütmeyi hem yasamayı tek partinin elinde bulundurduğu durumlarda Anayasa Mahkemesinin denetleme yetkisi de olmazsa seçilmiş kralların egemenliği söz konusu olmaz mı? İstenilen bu mudur? Gizli gündem 60 öncesinin tek parti rejimine dönmek midir?

 

Yapılan düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi, AKP mahkemesi hâline dönüşecektir. Başbakan, pek çok kurumda olduğu gibi, Anayasa Mahkemesine de kendi zihniyetini taşımak istiyor. Yüksek Mahkeme siyasetin emrine girecek, tarafsızlığını yitirecek, adaleti sağlama ve demokrasiyi koruma işlevinden uzaklaşacaktır. Böylece demokrasinin kendisini hukuk yoluyla koruma refleksi de kalmayacaktır.

 

Bu noktada, çok tehlikeli bir yoldasınız. Anayasa Mahkemesi gibi önemli bir yargı kurumunu etkisiz hâle getirmek demokrasimizi korumasız bırakmak demektir. “Batı demokrasilerinde yüksek yargıya cumhurbaşkanları üye seçiyor.” diyorsunuz. Evet, doğrudur ama sizin dediğiniz gibi değil. İşinize gelince Batı’dan örnek alıyorsunuz, işinize gelmeyince almıyorsunuz. Batı’da cumhurbaşkanları nitelikli çoğunluklarla gönderiyorlar, tarafsız insanları gönderiyorlar, liyakate önem veriyorlar, yani yandaş göndermiyorlar yargıya, yandaş.

 

Ahlaklı, olgun, demokrasi ve uzlaşma kültürüne sahip, hukukun üstünlüğünü siyasal güçlerin üstünde gören siyasetçiler bu işi şaibesiz yapabilirler, bu İktidar değil ama.

 

Tabiri caizse uzlaşmayı takmayan, üyeleri hakkında 608 dosya bulunan bir Parlamento yapısından, tarafsızlığı tartışmalı idarecilerinden, hukuka uygun atama yapmalarını beklemek ham hayaldir.

 

23 Nisanda koltuğuna oturan çocuğumuza, Sayın Başbakanın “Sen Başbakansın, ister asar ister kesersin.” demesi, ülkenin siyasi belleğine kaydedildi. Şimdi gelin de bu anlayışa tüm yetkileri teslim edin, iyi ki Allah’tan “yakabilirsiniz” de diyebilirdi, demedi.

 

Bakın, toplumun tüm beklentisi dokunulmazlıkların kaldırılmasıydı, ancak Sayın Başbakan “Dokunulmazlıkları kaldırırsak siyaset kurumu biter.” dedi. Yani açıkça, suçlumuz çok, hepsine dokunursak elimizde vekil kalmaz demek istedi.

 

Kamuoyu siyasetçilerin dokunulmazlığı kalksın beklentisi içindeyken, şimdi üstüne bir de parti dokunulmazlığı kavramıyla karşı karşıyayız. Parti kapatmayı Meclisin onayına bırakan düzenlemeyle, dokunulmazlık kavramı iyice güçlenmiştir.

 

Yeni düzenlemeyle getirilen, kulağa da pek hoş gelen kişisel başvuru hakkının ise ülkemiz gerçeklerine uymadığı ve ileride de olumlu sonuçlar vermeyeceği yaşanarak görülecektir.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıl boyunca yargıya hiçbir iyileştirici hizmet yapmayanlar, şimdi yolun sonu görünmüşken bir çırpıda yargı reformu yapıyorlar ve bu da tüm toplumu fazlasıyla endişelendiriyor. Zira yargının kodlarıyla oynamanın şakası yoktur. Bağımsız ve adil yargının bir gün herkese lazım olacağı unutulmamalıdır.

 

Sayın Cemil Çiçek, Adalet Bakanı olduğu ilk yıl “Adaletin durumu içimi sızlatıyor.” demişti. Bu yaklaşım, sorunların çözüleceği noktasında umut yaratmıştı. Ancak, bakın oradan nereye gelindi: Sayın Çiçek Erzincan soruşturmasına telefonla bizzat müdahalede sakınca görmedi. Bu mudur adalet hizmeti? Emrinize amade bir yargı vicdanınızı rahatlatıyor mu?

 

Değerli arkadaşlar, asıl amaç, bu anlayışın Türkiye’de yaygın olması isteği için bu Anayasa teklifi, değişikliği getirildi.

 

Geçen sekiz yılda bırakın sorunların çözülmesini, iktidarın yargıya âdeta savaş açtığına tanık olduk…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Özpolat, lütfen tamamlayınız. İki dakika ek süre veriyorum size.

 

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla) - …ve bugün, bu savaşın son noktasına gelindiği anlaşılıyor.

 

Yargı teslim alınacak, bu kavga bitecektir, olansa bu ülkeye olacaktır.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özetle, bugün, burada üzerinde konuştuğumuz özgürlükçü bir anayasa değildir, tam tersine yargıyı tutsak etme girişimini konuşuyoruz. Dolayısıyla burada 12 Eylül hukukunu sonlandırmış falan değiliz, daha geri, daha baskıcı bir rejimin anahtarını iktidar partisine vermiş olacağız. Elbette, Türk yargısının sorunlarının akılcı çözümlere ihtiyacı vardır. Ancak, bu hâliyle hukuk katledilecektir, yargı siyasetin can simidi hâline gelecek, siyasetin suçlarını örtbas etme mercisi olacaktır. Oysa, yargı hukukun üstünlüğünü korumak, adaleti sağlamak içindir. Yüksek yargı, suç işleyen siyasetçileri görmezden gelecek, aklayıcı, saklayıcı, paklayıcı, korumalı bir havuz değildir. Siz, yargıyla ilgili emellerinizi temel hakları düzenleyen maddelerin arkasına saklayarak halkı kandıracaksınız, tek paket ısrarınızla referandumda halka hile yapmış olacaksınız.

 

Değerli arkadaşlar, unutmayın ki yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran bir düzenlemenin referandumla bile meşruiyet kazanması mümkün değildir, olmayacaktır da. Bu mesele daima tartışılacaktır.

 

Değerli arkadaşlar, kontrolsüz güç bir gün gelip sizi de vuracaktır. Siz, kendiniz gibi düşünmeyen insanları yok etmek için bu Anayasa değişikliğini getirdiniz. Tarih göstermiştir, bu yasayı çıkaranlar mutlaka o yasalar gelmiş onları yok etmiştir. Umarım siz bu akıbete uğramazsınız.

 

Ulusumuz çağdaş anayasalara layıktır, ilerici anayasalara layıktır, daha gerici anayasalara değil.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

2.2 Ondokuzuncu Madde Hakkında MHP Grubu Adına Faruk Bal (Konya)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin çerçeve 20’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, bugün hain bir terör saldırısına kurban verdiğimiz astsubayımıza, yaralı askerlerimize Cenabı Allah’tan rahmet ve şifalar diliyorum, milletimizin başı sağ olsun diyorum.

 

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır bu memleketin yürütme organını ve büyük bir temsil oranıyla da yasama gücünü elinde bulundurmaktadır. Sekiz yıl boyunca Türkiye’nin fotoğrafını çektiğimizde, AKP’nin yaptığı üç önemli işi görüyoruz:

 

Bunlardan bir tanesi, devleti bir parti devleti hâline getirmiştir, partizanlık yapmıştır.

 

İkincisi, yandaşlarını zengin etmiştir, sermaye transferini gerçekleştirmiştir. Sermaye transferi gerçekleşirken yandaşlar zengin olmuş, halk fakirleşmiştir.

 

Üçüncüsü, dördüncü kuvvet dediğimiz basının yüzde 60’ına yakınını yandaş basın hâline getirmiş, bakiyesini ise vergi borcuyla ya da hapisle korkutarak basını tahakkümü altına almıştır.

 

İşte bu üç önemli fotoğraf Türkiye’nin gerçeğidir ve bugün önümüzde bulunan Anayasa değişikliği teklifi de yaratılan bu Türkiye’ye bir hukuk düzeni yaratma amacının eseridir.

 

Değerli arkadaşlarım, anayasalar gücün sınırlandırıldığı kanunlardır. Anayasalar yasama gücünün sınırlandırıldığı, yürütme gücünün sınırlandırıldığı kanunlardır ve temel kanunlardır. Yasama gücünü Anayasa Mahkemesi sınırlandırır. Yasama gücünü Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya göre sınırlandırır.

 

AKP, yaratmış olduğu bu üç önemli, devletteki partizan kadrolaşma, ekonomideki yandaş zenginleştirme ve sermaye transferi ve basınla ilgili, basın hürriyetini tehdit altına alan ve basını yandaş hâline getiren uygulamasına uygun bir hukuk düzeni yaratabilmek için, Anayasa Mahkemesini yasama gücünü sınırlandırma görevini ifa edemeyecek bir noktaya götürmek istemektedir. Nasıl? Anayasa Mahkemesini, yandaş yargıç yaratma aşamasını geçtikten sonra yandaş yargı kurumu yaratarak gerçekleştirmek istemektedir. İşte bununla ilgili ince ince hesaplar yapılmış, her şey, her ihtimal düşünülmüş ve milimetrik hesapların neticesinde Anayasa Mahkemesine yeni bir şekil ve üye seçimiyle ilgili yeni bir düzen verilmektedir.

 

Değerli arkadaşlarım, dün de bahsettim, Anayasa Mahkemesine çizilecek yeni görevin ve o görev içerisinde yer alacak kişilerin belirlenmesinde, Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün 3 tane Anayasa Mahkemesi üyesini atamasında satranç oyunundaki hamlelere benzer ince hesapların bir önemli özelliğini görmekteyiz. Sayın Gül Anayasa Mahkemesine üye atamakla kalmamış, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin ileride bölümlerinin tanziminde görev alacak hâkimlerin kıdemlerini de oluşturabilecek şekilde bir atama yapmıştır. İlk önce birinci yedek üyeyi, Yargıtaydan seçilen, üçüncü sıradan seçilen hâkimi atamış, arkasından bürokrasiden seçilen ikinci yedek üyeyi atamış. Bürokrasiden seçilen yedek üye, Anayasa Mahkemesinde görev almasının sebebi, devlet içerisindeki bürokratik deneyimlerinin Anayasa yargısına hizmet olarak sunulması amacıyla seçilir ancak bu seçilen üyenin sadece otuz bir günlük bürokratik hizmeti vardır. Otuz bir gün içerisinde nasıl bir bürokratik deneyim kazandığı ve bu otuz bir günlük deneyimini nasıl Anayasa Mahkemesine bir hizmet olarak sunacak bu şüpheli ama bir gerçek var ki, o sayın üyenin, böyle bir seçime mazhar olduğuna göre, yüklendiği önemli misyonlar vardır. Tarih bize, o misyonlarda bu millete nelerin kazandırılacağını, nelerin kaybettirileceğini gösterecektir. Son seçim, kıdemsiz üye ise, asaleten seçilen, Askerî Yargıtaydan gelen üye olmuştur. Dolayısıyla, onun sonuncu olarak seçilmesi, bugün görüştüğümüz kanunda daha hassas davranmamızı gerektiren hususların varlığını ortaya koymaktadır.

 

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı verilmektedir. Türk mahkemeleri iki derecede çalışmakta iken adil yargılanma konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yoğun miktarda tazminata mahkûm edilen kararlara muhatap olunmuştur. İlk derece mahkemesi ve Yargıtaydan verilen kararlarda davaların uzadığından bahisle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etmiştir. AKP’nin devri iktidarında bunun arasına iki tane daha yargı makamı inşa edilmiştir. Bunlardan birisini istinaf mahkemesi, sonuncusunu ise bugünkü bireysel başvuru hakkıyla birlikte Anayasa Mahkemesi oluşturmaktadır. Demek ki iki kademeden geçerken makul sürede davayı bitiremeyen Türk yargısı, ilave iki kademeyle birlikte, nasıl, davaları makul sürede bitirebilecek hâle getirecektir? Bu bir abesle iştigaldir, bu abesle iştigalin sonunda bir de kaos vardır. Anayasa Mahkemesi, farz edelim ki Anayasa’da teminat altına alınmış temel hak ve hürriyetler içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yazılı olan hakların ve hürriyetlerin ihlal edildiğine karar verdi. Bu takdirde ne olacaktır? Verilen kararın gereğini Hükûmet yerine getirecektir. Getirmezse, yine Anayasa Mahkemesine gidilecektir veya reddetti, reddettiği takdirde Anayasa Mahkemesine gitmeyi engelleyen hüküm var mı? Hayır, yok. O zaman, bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünü azaltacak ve Türkiye aleyhine oluşacak kararların azaltılmasında bir çözüm ihtimalî değildir, olsa olsa yüksek yargı organları üzerinde yeni bir yargı organı yaratmaktır. Bu, Danıştayın içtihat niteliğinde vermiş olduğu kararlar ile çelişirse ne olacaktır? Yargıtayın içtihat niteliğinde verdiği kararlarla çelişirse ne olacaktır? Yargıtay Ceza Genel Kurulunun verdiği kararla çelişirse ne olacaktır? Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Hukuk Genel Kurulunun verdiği içtihadı birleştirme kararlarıyla çelişirse ne olacaktır? Cevap yoktur, cevap kaostur. Dolayısıyla, bu kaos, AKP’nin Anayasa hukukuna armağan ettiği, milletimize hayırlı sonuçlar getirmeyecek yeni bir hizmet olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine üye seçimiyle ilgili maddeyi dün görüştük. Bu maddeyle -birkaç tane örnek vererek ifade etmek istiyorum- 1 üye için oy verecek kişiler, sadece 1 üye için oy kullanabilecektir ve 3 üye seçecekler. Varsayalım ki Danıştayda veya Yargıtayda ortaya çıkan adaylar içerisinde 1 tanesi sadece kendisinin oyunu aldı, diğeri de sadece kendinin oyunu aldı ve kalan üye de tamamının oyunu aldı. Bu 3’ü birlikte seçecek makamın huzuruna girdiğinde, ölçü, ne kadar oy aldığı esas alınacak bir ölçü olmadığına göre, geçmişteki uygulamalarda çok az oy alan üyeler Sayın Cumhurbaşkanı tarafından seçildiğine göre, ölçü, o yüksek yargı organından çıkacak temayül değil Sayın Cumhurbaşkanının eğilimi olacaktır. Bu eğilim de yandaş yargıç yaratma ürünü bir eğilime dönüşür ise Türkiye’nin yargı alanında en yüksek makamı yandaş yargı kurumu hâline dönüşmüş olacaktır. İşte bu Anayasa değişikliği teklifinin özü budur. Bunun gerekçesini…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Bal, iki dakika daha süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

 

FARUK BAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

 

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bunu, Sayın Cumhurbaşkanı Necdet Sezer Beyefendi’nin tercihleri ile mukayese ederek “Biz de böyle yaparız.” anlamına gelen bir tercih, tez değildir, sentez değildir; bu, teze karşı antitezdir yani bu, terkipten yoksundur; bu, adaletten yoksundur; bu, kanı kanla yıkamak demektir. Kanı kanla yıkamak, yeni bir kanayan yara açmak demektir.

 

Değerli arkadaşlarım, temenni ederiz ki bu düşünceler sizlerin vicdanında makes bulur ve gerek yargı açısından gerek anayasa hukuku açısından gerek milletimizin beklediği hizmetler açısından olumlu bir sonuca kavuşturulur.

 

Aslında, bizim bugün burada konuşacağımız bu değil. Bugün burada konuşulacak konu işsizliktir, fakirliktir, yolsuzluktur, hırsızlıktır, ahlaksızlıktır, yozlaşmadır. Benim de görev yaptığım Siirt’in Pervari ilçesinde iki yaşındaki bir çocuğu 8 tane çocuk yaştaki vatandaşımızın cinsel istismara tabi tutma şekli bir sosyal vahşettir, sosyal cinayettir, sosyal bir çılgınlıktır. Bu çılgınlığı yaratan sebep AKP’nin sekiz yıllık iktidarıdır. Bu sebebin konuşulması gerekir.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok yazık! Çok yazık! Çok yazık! Hiç yakışmıyor. Bakanlık yaptınız bu ülkede. Bu ülkede bakanlık yaptınız, yakışmıyor size. Bakanlık yaptınız, yakışmıyor.

 

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Ayıp! Ayıp!

 

FARUK BAL (Devamla) – Dinleyin. Dinleyin.

 

Bu, Siirt’in ilçesinde de görülmüş bir vahşettir. Bu vahşetin sosyal ve ekonomik sebepleri burada konuşulmalıdır.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çözüm için hep birlikte gayret gösterelim ama bunu bize yüklemek yakışmıyor size. Gelip birlikte çözelim diye öneri verebilirsiniz.

 

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri. Lütfen müdahale etmeyin.

 

FARUK BAL (Devamla) – Bu, Batman’da 30 tane kadının bir ayda intiharıyla sonuçlanan sosyal ve ekonomik sorun…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Bal, ek süreniz de doldu efendim. Çok teşekkür ederim.

 

FARUK BAL (Devamla) – Bir de İzmir’in Tire ilçesinde 60 tane kadının -bir aydaki- intiharlara kalkışması sorundur. Bu sorunun çözümünün burada konuşulması lazım.

 

BAŞKAN – Sayın Bal… Sayın Bal…

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sorunları tartışalım diyebilirsiniz ama bunu sizin bize ithaf etmeniz yakışmıyor.

 

FARUK BAL (Devamla) – AKP’nin sekiz yıllık iktidarında bunu yaratan sebepler üzerinde konuşmamız gerekmektedir, Anayasa’nın değil.

 

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

 

BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ederiz.

 

2.3 Ondokuzuncu Madde Hakkında BDP Grubu Adına Bengi Yıldız (Batman)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi hakkında BDP Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Tabii, Siirt’te meydana gelen bu olay ve benzerleri aslında ülkemizde yıllardır biriken sorunların bir yansımasıdır. Televizyondan, televole kültüründen tutalım da eğitim sistemine kadar birçok alanda yıllardır ihmale uğrayan sorunların biriktirdiği bir sonuçtur ve tabii, bir yıl öncesinde gerçekleşmiş olmasına rağmen kamuoyu tarafından bugüne kadar bilinmemesi de ayrı bir tartışma konusudur ve orada aslında çocukların, herkesin hareketinden yirmi dört saatin her dakikasında haberdar olan yetkililerin bu tür vahim olayları görmezden gelen, üstünü örten yaklaşımlarını da yadırgadığımızı belirtmek isteriz. Sorumluların, hâlen hiçbir şey olmamış gibi, özellikle Valinin ve Emniyet Müdürünün, Millî Eğitim Müdürünün, sorunun üstünü örtmeye yönelik yaklaşımlarını da gerçekten yadırgıyoruz.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin yapısı, işleyişi ve aldığı kararların sonuçları itibarıyla yargısal olmaktan çok siyasal yönleri ağır basmaktadır. Bu mahkemenin hangi ihtiyaçtan doğduğunu bilmek için siyasal bir geçmiş değerlendirmesi yapmak gerekir.

 

Türk siyasetindeki temel bölünme çizgisinin merkezî, askerî ve bürokratik elitler ile çevresel güçler arasındaki bir merkez-çevre çatışmasına dayandığı yolunda Türk siyasal bilimcileri arasında büyük ölçüde görüş birliği vardır. Burada çevresel güçlerden kastedilen, yönetici sınıfa, yani askerî, bürokratik elite dâhil olmayan bütün toplum kesimidir.

 

Askerî, bürokratik elit, Tanzimat reformlarından itibaren Türk siyasal hayatına hâkim olmuş, onu temsil eden İttihat ve Terakki ve CHP, 14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar kesintisiz bir biçimde iktidarı elinde bulundurmuştur. 1950 seçimleri, çevresel güçleri etkin şekilde mobilize etmeyi başaran Demokrat Partinin zaferiyle sonuçlanmıştır.

 

Merkezî, askerî, bürokratik elitin eseri olan 1924 Anayasası, o dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi tek partili CHP rejiminin tam hâkimiyeti altında olduğundan, bütün yetkileri Mecliste toplamış, anayasa yargısına ve yargı bağımsızlığına yer vermemiştir. Temel hak ve hürriyetlere değinmekle birlikte onlara yeterince anayasal güvence sağlayamamıştır. Kısacası, 1924 Anayasası çoğulcu değil, tam anlamıyla çoğunlukçu bir demokrasi anlayışını yansıtmıştır. Tek parti mekanizması yoluyla Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğu garanti altında olduğu sürece, Anayasa yargısının ve yargı bağımsızlığının yokluğu askerî, bürokratik elitler bakımından sorun teşkil etmemiştir. Hatta, kendi siyasal tercihlerini kolayca kanunlaştırmak açısından büyük bir avantaj sağlamıştır.

 

50 seçimleriyle çevresel güçlerin iktidara gelmesi bu durumu kökten değiştirmiştir. 1950 yılından itibaren askerî ve bürokratik elitlerin temsilcisi olan CHP, Anayasa yargısının ve yargı bağımsızlığının kabulü yönünde ısrarla talepte bulunmaya başlamıştır. Anayasa Mahkemesi kurulması talebi, CHP’nin 1957 seçimlerinden önce yayınladığı seçim beyannamesinde belirtilmiştir. Bu talep, CHP’nin 14’üncü büyük kurultayında kabul edilerek, 14 Ocak 1959 tarihinde ilan edilen İlk Hedefler Beyannamesi’nde açıkça yer almıştır. Ancak, bu defa da çoğunlukçu demokrasinin avantajlarından kendisi yararlanmakta olan Demokrat Parti iktidarı bu taleplere soğuk bakmıştır.

 

1961 Anayasası’nda yer alan Anayasa Mahkemesi 62 yılında faaliyete başlamıştır. 61 Anayasası’nın temel felsefesi, 24 Anayasası’nın çoğunlukçu demokrasi anlayışının yerine, temel hak ve hürriyetlerin güçlü yargı güvencesi altında olduğu çoğulcu demokrasi anlayışını geçirmiştir. Bunun, 1950-1960 yılları arasında çoğunlukçu demokrasi uygulamalarından çok acı çekmiş olan devlet elitleri açısından bilinçli bir siyasal tercih olduğundan kuşku duyulmamaktadır.

 

Bayar’a göre, 1961 Anayasası, millî egemenliğin kullanılmasına ordu ve aydınlar gibi yeni ortaklar getirmiştir. Ordu Millî Güvenlik Kuruluyla, aydınlar da Anayasa Mahkemesi, üniversiteler, TRT, Planlama ve hatta Senatonun seçim dışı gelen üyeleriyle devlet ortaklığına girmişlerdir. Böylece, Osmanlı Devleti’nin saray, medrese ve ordusundan oluşan üçlü yönetim sistemine geri dönülmüş olmaktadır. Tümüyle devlet elitlerinin iradesinin ürünü olan 1982 Anayasası’nda da Anayasa Mahkemesinin varlık ve yetkilerine dokunulmamış, aksine mahkeme bu elitlerin temel, siyasal değer ve tercihlerini koruyacak bir araç olarak düşünülmüştür. Anayasa’yı yapan devlet elitlerinin temel ideolojisi olan Atatürkçü düşünce sistemi, Anayasa’nın, Atatürk devrimlerini, laikliği, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü koruyan pek çok hükmüne yansıtılmıştır.

 

1982 Anayasası’nın yirmi beş yıllık uygulamasında Anayasa Mahkemesinin kendisini yaratan ve yetkilendiren devlet elitlerinin değer ve beklentileriyle esas itibarıyla uyumlu bir tavır sergilediği söylenebilir. Bu tavır özellikle siyasi parti kapatma davalarında gözlemlenebilir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu hükümlerini oldukça katı bir biçimde yorumlayarak resmî ideolojiye göre İslamcı ve etnik partiler olarak görülen partiler hakkında daima kapatma kararı almıştır. Anayasa Mahkemesinin resmî ideolojinin muhafızlığını liberal bir hak anlayışına tercih ettiğini görüyoruz. Anayasa Mahkemesinin kuruluşundan bu yana kendisini yetkilendirmiş olan devlet elitlerinin beklentilerine uygun hareket etmiş olduğu söylenebilir. Anayasa yargısının kurulması, önemli birtakım devlet yetkilerinin halkça seçilmiş olmayan ve halka hesap verir konumda bulunmayan bir kuruma devri anlamına gelmektedir. Anayasa mahkemelerinin verdikleri kararların büyük çoğunlukla özünde siyasal nitelik taşıdıklarından kuşku duyulmamaktadır. Bu anlamda anayasa mahkemeleri ikinci bir meclis gibi çalışmakta ve bu durum bir yandan yargının siyasallaşmasına, diğer yandan da siyasetin yargısallaşmasına yol açmaktadır.

 

Anayasa yargısının demokratik meşruluğunu güçlendirici yöntemler üzerinde düşünmekte yarar vardır. Bu yöntemlerin en etkililerinden birisi, anayasa yargıçlarının seçiminde siyasal organlara, özellikle millî iradenin temsilcisi konumunda olan parlamentolara ağırlık vermek ve yargıçlık görevini belli bir süreyle sınırlamak gerekir. Böylece, kamuoyundaki eğilimlerin anayasa mahkemelerine bir ölçüde de olsa yansıması sağlanmış olacaktır.

 

Başlıca Avrupa ülkelerinde anayasa mahkemelerinin oluşumunda bu ilkeye uyulduğunu görmekteyiz. Fransa Anayasa Konseyinin 9 üyesinden 3’ünü Cumhurbaşkanı, 3’ünü Meclis Başkanı, 3’ünü de Senato seçmektedir. Almanya’da 16 üyeden 8’ini Birinci Meclis, 8’ini İkinci Meclis seçmektedir. İtalya’da 15 üyeden 5’i hükûmetçe, 5’i yargı organlarınca, 5’i de Parlamentonun ortak toplantısıyla seçilmektedir.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Yıldız, size de iki dakika ek süre veriyorum efendim. Lütfen tamamlayın konuşmanızı.

 

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

 

İspanya’da 12 üyenin 2’si hükûmetçe, 2’si yargı organlarınca, 4’ü Kongrece ve 4’ü de Senato tarafından seçilmektedir. Üyelik süresi Fransa, İtalya ve İspanya’da dokuz yıl, Almanya’da on iki yıldır. Almanya ve İtalya’da yasama organlarında seçilecek üyeler bakımından üçte 2, İspanya’da ise beşte 3 çoğunluk öngörülmektedir. Böylece, anayasa mahkemelerinde siyasal muhalefetin destekleyeceği üyelerin de yer alması sağlanmış olmaktadır.

 

Anayasa Mahkemesi 2004 yılında tartışmaya açtığı bir Anayasa değişikliği önerisiyle, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde Türkiye Büyük Millet Meclisine bir rol tanıyan bir formül önermişti. Buna göre 17 üyeden oluşacak mahkemenin 11 üyesi yüksek mahkemelerce, 4 üyesi de Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilecekti. Görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesinin üyeleri bile, Başkanı bile Meclis iradesine bir değer biçmişken, Yüce Parlamentonun kendisini dışlayan, kendi iradesini bu karar sürecine katmayan yaklaşımını doğrusunu isterseniz yadırgıyoruz.

 

2001-2002 adli yıl açılış konuşmasında Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, yeni bir anayasa ihtiyacına vurgu yaparken “İlkin halkımızın ve dünyanın karşısına yepyeni bir anayasayla çıkmalıyız.” diyor.

 

1982 Anayasası, devleti bireye göre biçimlendirecek ve sınırlandıracak bir yerde durması gerekirken, bireyi devlete göre biçimlendiriyor ve sınırlandırıyor, özgürlüklerin tabanını değil tavanını saptıyor.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Yıldız, ek süreniz de doldu.

 

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Evet Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlayacağım.

 

BAŞKAN – Evet. Sadece Genel Kurulu selamlamanız için. Lütfen.

 

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Dolayısıyla bütün yargı organları, siyasal partiler, sivil toplum örgütleri ve aydınlar yeni bir anayasa ihtiyacına vurgu yapmışken, yüce Parlamentoda bulunan siyasal partilerin de en kısa zamanda yeni bir anayasa yapılması konusunda bir ortaklaşma içerisine girmesi gereğine inanıyoruz.

 

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Parlamentoyu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

 

2.4 Ondokuzuncu Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)

 

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin Anayasa’mızın 149’uncu maddesinde değişiklik içeren çerçeve 20’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlar, teklif 5 Nisan 2010 tarihinde Meclis Başkanlığımıza yeterli imzayla verildikten sonra Anayasa Komisyonumuzda görüşmelere başladık ve gerçekten, Komisyonda son derece olgun bir tartışma ortamı gerçekleşti. Gerek üyelerimiz gerekse üye olmayan değerli milletvekillerimiz gelip sözlerini son cümlelerine kadar orada ifade ettiler. İnşallah, aynı olgunluktaki görüşmelerin burada, Genel Kurulda da devam etmesini arzu ediyorum.

 

Değerli arkadaşlar, nitekim, orada yapılan görüşmeler sonucunda teklifin otuz maddesinden on bir maddesinde değişiklik yaptık. Bu bence çok önemli bir veridir. Yani gerekçede de var, muhalefet şerhinin gerekçesinde “Gelen tekliflerin, tasarıların virgülüne dahi dokunulmuyor.” deniliyor. Hayır, bu Meclis, yüce Meclis, gelen tasarıların da tekliflerin de virgülüne de dokunur, esasına da dokunur. Nitekim, bunu yaptığını burada göstermiştir.

 

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi siyasi hayatımıza ve hukuk sistemimize 1961 Anayasası’yla girmiştir. 1971 Muhtırası’yla ve darbesiyle birtakım değişikliklere maruz kalmış, ardından 1982 Anayasası’nda -yine bir darbe Anayasası- son şeklini almıştır.

 

Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasası çıktığı günden beri, onaylandığı günden beri büyük tartışmalara sebebiyet vermiş ancak Anayasa Mahkemesi üzerinde genellikle fazla bir değişiklik olmamış, bu tartışmalar sonucu diğer maddelerde değişiklik olmuş ama Anayasa Mahkemesi üzerinde esaslı bir değişikliğe tabi tutulmamıştır. Fakat, gün geçtikçe Anayasa Mahkemesinin işlevi konusunda da, kamuoyunda olsun bilim çevrelerinde olsun hatta ve hatta Anayasa Mahkemesinin Başkan ve üyelerinde dahi Anayasa Mahkemesine ilişkin olarak değişiklik talepleri yükselmeye başlamıştır. Nitekim, bu çerçevede, 2003 yılında, o zamanki Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Mustafa Bumin ve Anayasa Mahkemesi üyeleri bir taslak hazırlamıştır. Bu taslağı kamuoyuyla paylaştıkları gibi Meclis Başkanlığımıza da ve yine Anayasa Komisyonu Başkanlığına sunmuştur.

 

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu önümüzdeki görüştüğümüz teklifin 20’nci maddesine baktığımızda, aşağı yukarı, tıpatıp, yani o zamanki Sayın Mustafa Bumin’in teklif ettiği taslağın neredeyse aynıdır. Fark ne? Fark sadece şu: Birisi “bölümler” demiş, şu an teklifte, oradaki taslakta ise “daire” adını vermiş. Farksa, sadece böyle bir fark var.

 

Yine, karar yeter sayısı açısından birisi “Üye tam sayısının beşte 3’üyle karar verilir.” demiş, yine teklifte de “toplantıya katılanların üçte 2 çoğunluğuyla karar verilir” denilmiş. Farksa, bütün fark bu. Şimdi, bu…

 

ATİLLA KART (Konya) – Üyelerin seçimi nasıl?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu, bu…

 

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Üstün, üyelerin seçimi nasıl?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu hükümlerin Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilmektedir.

 

ATİLLA KART (Konya) – Üyeleri kim seçiyor? Onu doğru söyleyin.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, düşünün, bir Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri…

 

ATİLLA KART (Konya) – Üyeleri kim seçiyor?

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe yerimizden müdahale etmeyelim.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – …Anayasa’ya aykırı bir taslak hazırlayacaklar; bunu düşünebiliyor muyuz değerli arkadaşlar? Mümkün değil.

 

ATİLLA KART (Konya) – Üyeleri kim seçiyor, doğru söyleyin. Doğru söylemiyorsunuz, eksik söylüyorsunuz.

 

BAŞKAN – Sayın Kart, lütfen…

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin elbette çalışma usul ve esasları çok önemlidir.

 

ATİLLA KART (Konya) – Cumhurbaşkanından evvel kurum seçiyor. Sayın Üstün, doğru söyleyin.

 

BAŞKAN – Sayın Kart, böyle bir usulümüz yok, lütfen karşılıklı konuşmayın.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Ancak bir başka şeyi daha önemsiyorum.

 

ATİLLA KART (Konya) – Doğru konuşmuyorsunuz; yakışmıyor, yakışmıyor.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bu da Meclisin Anayasa Mahkemesine 3 üyeyle de olsa bir üye seçmesini gerçekten önemsiyorum çünkü uluslararası hukuka baktığımızda, mukayeseli hukuka baktığımızda…

 

ATİLLA KART (Konya) – Yazık, yazık!

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – …bir ülke gösteremezsiniz ki anayasa mahkemelerine Meclisin üye seçmemiş olması. O bakımdan, 3 üyeyle de olsa, belki bir başlangıç da olsa Meclisin gasbedilen bu hakkının iade edilmesi açısından bir başlangıç olarak önemsiyorum.

 

ATİLLA KART (Konya) – Yani bu kadar bariz de yanlış bilgi verilmez, burada bir kasıt var.

 

BAŞKAN – Sayın Kart, böyle bir usulümüz yok, lütfen.

 

ATİLLA KART (Konya) – Sadece hatırlatıyorum Sayın Başkan.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, anayasa mahkemeleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da kurulmuştur.

 

ATİLLA KART (Konya) – Türkiye’yi anlat, Türkiye’yi.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Muhalefet şunu söylüyor, diyor ki: “Evet, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra acılar yaşanmıştır. Dolayısıyla bu acılar çerçevesinde, o olayları örnek göstererek mutlaka Türkiye’de bir Anayasa Mahkemesi kurulmalıdır.” Elhak doğrudur. Peki, Avrupa’da olan bir olguyu, olan bir olayı örnek gösteriyorsunuz da Avrupa’da kurulan mahkemeleri niye örnek göstermiyorsunuz arkadaşlar? Bu bir çelişkidir.

 

Değerli arkadaşlar, evet, Anayasa Mahkemesiyle ilgili koruyucu demokrasi fikri ortaya atılmıştır. Bu, daha sonraki yıllarda bir militan demokrasi ilkesiyle daha da katılaştırılmıştır.

 

ATİLLA KART (Konya) – Militan demokrasiyle değil, hukuk yoluyla demokrasinin kurulması…

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bunun sebebi, Anayasa Mahkemesinin özgürlükler ortamında değil de maalesef bir darbe ortamında kurulmasıdır; bütün şanssızlığı budur, zamanlama hatasıdır. Eğer özgürlükler ortamında kurulsaydı özgürlükleri önceleyen, demokrasiyi önceleyen, insan haklarını önceleyen bir felsefeyle kurulacaktı.

 

ATİLLA KART (Konya) – Kavramları çarpıtıyorsun.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Aslında, değerli arkadaşlar, Aristo ile Eflatun da böyle bir tartışma ortamında bunu gündeme getirmişler. O zaman da koruyucu demokrasi…

 

ATİLLA KART (Konya) – Montesquieu ne diyor, onu da söyler misin.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu koruyucu demokrasi ilkesi ta o eski Yunanistan’dan geliyor. Aristo ile Eflatun bunu tartışırken koruyucu demokrasiyi ortaya atmış Eflatun…

 

ATİLLA KART (Konya) – Fransız Devrimi ne diyor?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Aristo da demiş ki: “Peki, koruyuculardan bizi kim koruyacak?”

Değerli arkadaşlar, koruyucular gelmiş ama maalesef bu memlekette demokrasiyi katletmişler, milletin haklarına tecavüz etmişler. O koruyuculardan bu hukuk sistemi bizi koruyamamış.

 

Değerli arkadaşlar, yine burada başka bir itiraz geldi. Dendi ki: “Efendim, Meclisin Anayasa Mahkemesine üye seçmesi uygun değildir çünkü Meclisteki bakanlar, başbakanlar yarın orada yargılanacaklar. Dolayısıyla yandaş bir yargı ortaya çıkıyor.”

 

ATİLLA KART (Konya) – Milletvekilliği dokunulmazlığı yetmiyor, bir de parti dokunulmazlığı istiyorsunuz.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bakın, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi başka kimleri yargılıyor? Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını yargılıyor. Bu zamana kadar bütün cumhurbaşkanları, oradaki Anayasa Mahkemesi üyelerini atadı, şimdi yandaş bir yargı mı kendisine tayin etti? Hayır. Başka kimleri yargılıyor? Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılıyor: Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî İdare Mahkemesi üyelerini yargılıyor. Arkadaşlar, eğer bu dediğiniz doğru olsaydı, Yargıtaydan, kendi üyeleri arasından seçilen insanlar orada görev yapıyorlar, demek ki kendi üyelerini orada yargılarken yandaş davranacaklar. Böyle bir itham yapılabilir mi? Böyle bir haksızlık yapılabilir mi Anayasa Mahkemesine? Kesinlikle hayır.

 

Değerli arkadaşlar, bakın, ben elbette Anayasa Mahkemesinin yapısını önemsiyorum ama Anayasa Mahkemesi istediğimiz bu özgürlükçü tutumu bir türlü takınamadı. Siyasi parti davalarında olsun veya norm denetimi yaparken maalesef bu, demokratik bir yaklaşım sergileyemedi. Şimdi, şu yüce Meclis, Anayasa Mahkemesine bu vesayetçi ortamı ortadan kaldıracak yeni bir görev veriyor, bireysel başvuru hakkını tanıyor. Bu çok önemli bir haktır. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi vesayetçi bir anlayışı terk edecek, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini önceleyen bir anlayışla görev yapacak. Bunlar neler değerli arkadaşlar? Bakın, bunları sayalım. Bunlar çünkü çok önemli. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kapsamındaki temel haklar.

 

ATİLLA KART (Konya) – Hukukçu olmayanlar nasıl yargılama yapacak?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Sayın Kart, lütfen dinleyin.

 

Yaşama hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, özgürlük ve güven hakkı, adil yargılama hakkı, cezaların yasallığı, özel ve aile hayatının korunması…

 

ATİLLA KART (Konya) – Anayasa Mahkemesi üst temyiz mercisi mi olacak, üst mahkeme mi olacak?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – …düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkı, ifade özgürlüğü hakkı, etkili başvurma hakkı, ayrımcılık yasağına ilişkin haklardır. Anayasa Mahkememiz bundan sonra yasaklayıcı bir anlayışla değil insan haklarına saygılı…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Üstün, size de ek süre veriyorum. Konuşmanızı lütfen tamamlayın efendim.

 

ATİLLA KART (Konya) – Diğer yüksek mahkemeleri ne yapacağız Sayın Üstün?

 

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Avrupa’da üyesi hukukçu olmayan mahkeme var mı? Onu açıklar mısınız.

 

ATİLLA KART (Konya) – Hukukçu olmayan yargıç var mı?

 

BAŞKAN – Sayın Kart, Sayın Köktürk, efendim, lütfen…

 

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Ya, ama bu sorumuza yanıt falan almıyoruz ki.

 

BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok, lütfen…

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – …özgürlükçü bir anlayış ile kararlarını verecektir. Bu, değişerek gelişmektir. Beklentimiz bu yöndedir.

 

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Var mı, öğrenelim bari.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Anayasa Komisyonumuzda çok düzeyli bir çalışma yaptık. Anayasa Komisyonumuzda gerçekten çok önemli hukukçular var: Sayın Burhan Kuzu, Sayın Faruk Bal, Sayın Atilla Kart, Sayın Atila Emek, yine Sayın Geylani…

 

ATİLLA KART (Konya) – “Ben bildiğimi yaparım.” diyorsun Sayın Üstün.

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bunların yaptıklarını beğenmiyor musunuz?

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayhan Bey, diğerleri dolgu malzemesi mi?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepsini sayabilirim, hepsini sayabilirim. Nevzat Bey, seni de sayabilirim.

 

Bakın, bunların yaptıklarını beğenmiyorsunuz ama Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanununu kimler yapmış, bir anlatayım:

 

Başkan: Tümgeneral Muzaffer Başkaynak.

 

Üye: Kıdemli Albay İsmet Onur.

 

Üye: Feridun Balatlıoğlu.

 

Üye: Albay Ersin Eserol.

 

Üye: Hâkim Binbaşı Tevfik Odman.

 

Değerli arkadaşlar, şimdi, Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanununu bunlar yapmış. Bunları ben duyduğumda benim içim acıyor. Ben inanıyorum ki sizler de bunları kabul etmiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

Değerli arkadaşlar, sizler Anayasa’nın müellifini kınıyorsunuz ama şu Anayasa’ya da müellifin eserine de sahip çıkmak için dört kolla sarılıyorsunuz.

 

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Üstün, söylediklerine inanıyor musunuz Allah aşkına?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gelin hep birlikte şu Anayasa’yı değiştirelim, vatandaşımızın özlediği demokratik, özgür, sivil anayasayı yapalım diyorum.

 

ATİLLA KART (Konya) – Söylediklerine inanıyor musun?

 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Vekilim, Anayasa’yı hep birlikte çıkarmayacağız ama sizi hep birlikte indireceğiz iktidardan, merak etmeyin.

 

BAŞKAN – Sayın Üstün, teşekkür ederim.

 

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 95

­­­­­­­___________________________________________________________________________

3 TBMM Genel Kurulu’nda Ondokuzuncu Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

 

3.1 Ondokuzuncu Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 26 Nisan 2010)

 

1.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen “toplantıya katılan üyelerin” ibaresinin “üye tam sayısının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                         Yılmaz Tunç

                                                                                                                              Bartın

 

2.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen “toplantıya katılan üyelerin” ibaresinin “üye tam sayısının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                     Azize Sibel Gönül

                                                                                                                             Kocaeli

 

3.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen “toplantıya katılan üyelerin” ibaresinin “üye tam sayısının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                         İkram Dinçer

                                                                                                                                Van

 

4.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen “toplantıya katılan üyelerin” ibaresinin “üye tam sayısının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                        Veysi Kaynak

                                                                                                                      Kahramanmaraş

Gerekçe (1, 2, 3 ve 4. Önerge)

 

Anayasa değişikliğinin iptaline, siyasi partilerin kapatılması ya da devlet yardımından yoksun bırakılma kararlarının önemine binaen daha yüksek bir nisapla karar verilmesi amaçlanmıştır.

 

Oylamanın Sonucu (1, 2, 3 ve 4. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLEŞTİRİLEREK OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

5.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bengi Yıldız (Batman)

 

Hasip Kaplan (Şırnak)

 

Sırrı Sakık (Muş)

 

İbrahim Binici (Şanlıurfa)

 

Madde 20 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

“Madde 149 - Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul hâlinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

 

Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.

 

Anayasa değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.

 

Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.

 

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve iş bölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir.

 

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hâllerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler.“

 

Gerekçe (5. Önerge)

 

İş yoğunluğu dikkate alınarak hızlı bir yargılama için üç dairenin oluşturulması, genel kurulun onbeş üyeden oluşması, savunma hakkının kısıtlanmaması ve adil yargılanma hakkı için parti temsilcisi ve en az üç avukatın savunma yapması amaçlanmıştır.

 

Oylamanın Sonucu (5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

6.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 20. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal (Konya)

 

Oktay Vural (İzmir)

 

Mehmet Şandır (Mersin)

 

Behiç Çelik (Mersin)

 

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

 

Metin Ergun (Muğla)

 

Yılmaz Tankut (Adana)

 

Gerekçe (6. Önerge)

 

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

 

İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;

 

• 21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

 

• Asırlık Anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

 

• Her kesimin benimseyebileceği bir Anayasa’ya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

 

MHP bu sebeple;

 

• “Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu” kurulmasını,

 

• Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

 

• Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

 

• Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

 

• Seçimler sonunda oluşacak Meclis’in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

 

MHP; bu kapsamda,

 

• Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

 

• Milletin değerlen ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

 

• Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

 

• Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

 

• Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

 

• Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

 

• Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

 

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

 

Anayasa değişikliği ancak böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

 

AKP, MHP’nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

 

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

 

AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

 

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

 

Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

 

Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.

 

Millet, AKP’den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

 

Millet, AKP’den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

 

Millet, AKP’den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.

 

Millet, AKP’den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

 

Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform beklemektedir.

 

Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.

 

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

 

AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.

 

AKP, tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.

 

AKP, hukuki ihtilaf ve suç sebeplerini ortadan kaldıracak hiçbir ekonomik, sosyal ve adli tedbir almamıştır. Aksine ceza yargısında yaptığı tahribat ile iş yükünü dayanılmaz boyuta ulaştırmıştır. Bu durum davaların makul sürede bitirilmesini engellemekte ve AİHM Türkiye’yi tazminata mahkûm etmektedir. Mahkemelere bilimsel ve teknolojik destek sağlanmadan bireysel başvuru hakkının tanınması yargılama sürecini uzatan başka bir sebep olacaktır.

 

AKP, başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelişin önünde engel gördüğü Anayasa mahkemesini yandaş yargı kurumu haline getirmektedir.

 

AKP, açılım adı altında PKK’nın siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile bin yıllık kardeşliğin ve milli bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamaktadır.

 

AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK AÇILIMI için bu yasa değişikliği ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple milletin hayrına değildir ve Anayasa’ya aykırıdır.

 

Oylamanın Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

7.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 2/256 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk (Mersin)

 

İsa Gök (Mersin)

 

Gerekçe (7. Önerge)

 

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Arkadaşlar, dün arz ettim. Burada konuşurken lütfen dürüst olun. Lütfen gerçeğe aykırı beyanda bulunmayın. Lütfen şu kitap, kâğıt…

 

AHMET YENİ (Samsun) – Sen git işine bak!

 

İSA GÖK (Devamla) – Dinle önce!

 

AHMET YENİ (Samsun) – Git işine bak!

 

İSA GÖK (Devamla) - …ve yazı neyse şunu doğru dürüst okuyun.

 

Az önce bir sözcü, Mustafa Bumin’in…

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada azarlamak alışkanlık yaptı. Grup başkan vekili çıkıp azarlıyor, milletvekili çıkıp azarlıyor. Ne demek bu?

 

İSA GÖK (Devamla) – Dinleyin Sayın Elitaş.

 

…Anayasa Mahkemesinin, 2003 yılında gönderdiği, yaptığı Anayasa Mahkemesi yapılanmasına ilişkin taslaktan bahsetti ve bu taslağı aynen uyguladıklarından bahsetti. El insaf! Hiç mi Allah korkusu yok! Hiç mi gerçeğe bağlılık konusunda şu kadarlık damar yok! Böyle bir şey olamaz!

 

Arkadaşlar, bakın…

 

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – İsa, sende de vicdan yok.

 

İSA GÖK (Devamla) – Dinleyin Sayın Başkan.

 

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sende hiç vicdan yok.

 

İSA GÖK (Devamla) – Aynen…

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyon Başkanı sataşmada bulunur mu?

 

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

 

İSA GÖK (Devamla) - Başkan, siz, okumayı bilmiyorsunuz, okumayı. Önce bir okuyun bunu, Sayın Bakan sizler de.

 

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım.

 

İSA GÖK (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, bir defa, Sayın Mustafa Bumin ve Hükûmetin tasarısı arasındaki benzerlikleri ben size söyleyeyim: Doğru, 17 üye; bravo, tebrik ediyorum sizi! İki daire, genel kurul, benzerlik bu; bravo, tebrik ediyorum sizi! Görev süresi on iki yıl. Başka ne benzerlik var? Başka ne benzerlik var? Buraya çıkan arkadaşımız az önce “Aynısını yaptık, alkış almamız lazım.” dedi. Alkışlıyorum sizi ama yalanlarınızdan dolayı alkışlıyorum sizi!

 

Arkadaşlar, bakın, her iki tasarıyı ben size karşılaştıracağım. Hükûmet “17 üye” diyor, doğru; Bumin de “17 üye” diyor, Anayasa Mahkemesi de “17” diyor.

 

Bakın, Hükûmet, “Cumhurbaşkanı 14 üye atayacak.” diyor. Anayasa Mahkemesi ise “2 üye atayacak.” diyor, 2 üye. Neden? Çünkü bizim Anayasa Mahkememizde Yüce Divan yetkisi var. Cumhurbaşkanı 14 üye atayacak. Anayasa Mahkemesinin konuşulan ve yalan atfedilen bu tasarısında “2 üye” diyor ve ayrıca mevcut Anayasa’nın 104’üncü maddesinin (c) fıkrasında Cumhurbaşkanı yetkileri vardır. Bu yetkilerden (104/c) şunu der: “Cumhurbaşkanının, yargıyla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi üyelerini seçmek yetkisi vardır. Cumhurbaşkanından bu yetkinin alınması gerekiyor.” diyor Anayasa Mahkemesi, yalnızca “2 üye seçer.” diyor. 2 üyeyi de nasıl belirliyor biliyor musunuz arkadaşlar? Vali, büyükelçi, falan, bunlara da, siyasal, iktisat, hukuk alanında eğitim görmüş olma şartı koyuyor. Siz 14 kişiyi atatıyorsunuz. YÖK, üst kademeden 4 tane yönetici. Ne isterseniz var Cumhurbaşkanından. Bu Mahkeme Yüce Divan yetkisini taşıyor, Yüce Divan yetkisini taşıyan anayasa mahkemeleri cumhurbaşkanı gibi siyasi makamlarca atatılmıyor dünyada.

 

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Hadi canım!

 

İSA GÖK (Devamla) - Ayrıca, bakın, Sayın Bumin’in Anayasa Mahkemesinin taslağında şunu diyor arkadaşlar...

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu andaki ne?

 

BAŞKAN – Lütfen hatibe müdahale etmeyelim, sakin olalım.

 

İSA GÖK (Devamla) – “Tam 11 üye, yüksek yargıca, yargı tarafından kendi başkan ve üyeleri arasından salt çoğunlukla seçilir.” diyor, 11 üye. Kim bunlar arkadaşlar? 5 tanesi Yargıtay, 4 tanesi Danıştay, 1’i Askerî Yargıtay, 1’i Yüksek İdare Mahkemesi. 11 üyeyi, o kurullar, o yüksek yargı, kendi başkan ve üyeleri arasından salt çoğunlukla seçiyor. Bu 11 üye sayısının bir sihri var. Nedir bu sihir? Aynı taslakta, parti kapatma ve Anayasa değişikliklerinin iptali konusunda da gerekli olan çoğunluğa “17 üyede 11 üye” diyor. Yani, Anayasa Mahkemesinin taslağında, önemli kararlarda, yargıdan gelin 11 üyeyi, parti kapatma ve iptal davalarında 11 üyeyle sınırlıyor, sihir burada. Siz ne yapıyorsunuz? Sizin tasarınızda parti kapatma ve Anayasa Mahkemesindeki iptallerde üçte 2 arıyorsunuz, yani, 12 üye. Bumin’in tasarısında ne var, Anayasa Mahkemesi tasarısında? 11 üye, yani beşte 3. Nerede benzerlik? Nerede benzerlik? Yalan söylemeyin!

 

Devam ediyorum arkadaşlar, bakın, seçim… Anayasa Mahkemesinin gönderdiği taslakta “Tüm seçimlerde salt çoğunluk.” diyor, salt çoğunluk ve hatta hatta mesela “Meclis 4 kişi seçer.” diyor Bumin’in tasarısında, 4 kişi. Bunun 2’si, 1’i YÖK, 1’i Barolar Birliği. “Barolar Birliği seçer adayını gönderir.” diyor. Diğerini de YÖK gönderir. YÖK’ün adayı kim olacak biliyor musunuz? Sarı çizmeli Memet Ağa değil! YÖK, doğrudan “Genel kamu, Anayasa, idare ve ceza hukukunda profesör olacak.” diyor YÖK’ten gelecekler. Bakın, bunu dahi düşünmüşler. Sayıştay “Nasıl bilirseniz yapın.” diyor Meclise…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Gök, süreniz doldu efendim. Size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

 

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun.

 

Bu kadar ince hesaplanmış bir Anayasa tasarısı var Anayasa Mahkemesinden gelen taslak metinde. Sizinkinde ise ne var? Yalnızca 17 üye, iki daire ve görev süresi harici hiçbir benzerlik yok, Allah’tan korkun. Buna atıf yapmayın, bu yalanı kullanmayın çünkü Yüce Divandan kurtulmak için 12 üyelik üçte 2 çoğunluğu getiriyorsunuz, buradaki hukukçu üye sayısını 6’ya, 7’ye düşürüyorsunuz, siyasi makamın seçeceği sayıyı artırıyorsunuz, sonra da “Dünyada böyle.” diyorsunuz, yalandır.

 

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Fransa’da da böyle.

 

İSA GÖK (Devamla) – Ben sana öğreteyim. Fransa… Alakası yok, alakası yok. Yalanlarla mahkeme kurulmaz.

 

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

Oylamanın Sonucu (7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

       

3.2 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

 

“Oy sayısı  :  408

Kabul         :  338

Ret              :    70

Çekimser    :       -

Boş             :       -

Geçersiz     :       -

 

Katip Üye Murat Özkan (Giresun)

 

Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)”

 

3.3 Ondokuzuncu Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 5 Mayıs 20)

 

1.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen "toplantıya katılan üyelerin" ibaresinin "üye tam sayısının" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Azize Sibel Gönül (Kocaeli)

 

Ahmet Yeni (Samsun)

 

Ahmet İyimaya (Ankara)         

 

Gerekçe (1. Önerge)

 

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çok Değerli Başkanım, çok değerli yüksek Genel Kurul; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Büyük Parlamentonun çok istisnaen kullandığı kurucu iktidar yetkisini kullanıyoruz. Temenni olunur ki müzakereler bu yetkinin önemine denk olarak fikir dolu, tez dolu, karşı tezler dolu müzakereler olsaydı. Bütün maddelerin müzakeratında bulundum. Genellikle slogan, sinir ve isnat, düşünceleri kuşattı.

Değerli arkadaşlar, sinirlerin yarıştığı yerde fikirler tatile çıkar.

 

ATİLA EMEK (Antalya) – Sayenizde, sayenizde…

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Müzakere kürsüsünün önemli doruk sözlerinden biri “Konuda güçlü, ifadede uslu ol.”

 

Şu anda ne yapıyoruz? Anayasa Mahkemesi maddeleri müzakeresinde ne yapıyoruz? Bir, Anayasa Mahkememizi dünya anayasa mahkemeleri ailesinin örnek bir yapısı, örnek bir unsuru olarak inşa ediyoruz.

 

İSA GÖK (Mersin) – Ahmet Bey, çarpılırsınız.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu anda ne yapıyoruz değerli arkadaşlar?

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – AKP anayasasını kuruyorsunuz, AKP mahkemesini…

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Anayasa’mızın altında ezildiği vesayet yükünden Anayasa Mahkememizi özgürlük ekseninde yorum yapan, Anayasa’mızın 2’nci maddesinin anlamına denk yeni bir yapıya kavuşturuyoruz.

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bu lafların hiçbiri karın doyurmuyor, millet aç.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu anda ne yapıyoruz? Kriz üreten, üstlendiği, tasarlandığı vesayet amacı doğrultusunda kriz üreten Anayasa Mahkemesinden Anayasa normuna sadık kararlar dönemine geçişi sağlayan bir yapılanma.

 

Şu anda ne yapıyoruz? Hak eksenli Anayasa Mahkemesine, ideolojik eksenli Anayasa Mahkemesinden hak eksenli Anayasa Mahkemesine geçiş temin ediliyor.

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Nasıl oluyor o? Nasıl oluyor?

 

İSA GÖK (Mersin) – Keşke bugün konuşmasaydın Sayın İyimaya.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Bakın, eleştirileri birer cümleyle karşılamak isterim.

 

İSA GÖK (Mersin) – Keşke sen konuşmasaydın.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – “Yasama organı Anayasa Mahkemesine üye seçmesin” deniyor. Ben, dünyada bu tip bir örneğin olmadığını söyleyerek değil, bir yasama organı, Anayasa’nın mahiyetinden kaynaklanan, Anayasa normunun niteliğinden kaynaklanan demokratik meşruiyeti kendi zirve Anayasa Mahkemesinden esirgemesini, kendisine atılan bir gerçekten silah olarak görüyorum.

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hangi çoğunlukla seçiyorlar onlar?

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Şu anda yine ne deniyor? “Seçim usulü.”

 

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Nitelikli çoğunluk var mı? Önce ona dikkatli bakın.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 4 kişi dışında Anayasa Mahkememizin yapılanmasında bir seçim yoktur. Teknik anlamda bir seçim yoktur. Paylaşımlı seçim vardır. Sözlüğe yeni bir sözcük girsin. “Seçişim” vardır. Belli kaynak, nispi temsille...

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hangi çoğunlukla seçiyorlar?

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Çoğunluk usulüyle değil, nispi temsille...

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Millet geçim derdinde, boş ver seçimi.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – ...3 aday falan seçecek, Cumhurbaşkanı veya diğer seçen kurul, Parlamento o 3 adaydan üye seçecektir.

 

ATİLA EMEK (Antalya) – Mahcup olacağın sözler söyleme!

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu bir rasyonelleştirmedir. Şu anda Anayasa Mahkememizi de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu da kurumların tek tip çoğunluğunu oraya ikame eden modelden demokratik eğilim çoğulculuğuna geçişi sağlayan bir yapılanmadır.

 

Değerli arkadaşlar...

 

İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, madem öyle Yargıtay Kanunu’nu niye geri çekiyorsun? Sen Komisyon Başkanısın.

 

BAŞKAN – Sayın Gök...

 

İSA GÖK (Mersin) – Yargıtay Kanunu’nu niye geri çektin şahsen?

 

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen...

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hukukçu üye az deniyor. Bakın, emsal aramamıza gerek yok...

 

İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, yapmayın ya! Yapmayın!

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Anayasa mahkemeleri, Yüce Divan sıfatıyla da olsa norm yargısı sıfatıyla da olsa bir hukuk mahkemesi değildir. Bakın, bir ekonomist olsaydı, bir sosyolog olsaydı Anayasa’nın ekonomik hükümlerini doğru okur...

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Et ithalatını yasaklardı.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – ...ve Türkiye’de özelleştirme yarışında Türkiye’ye 40 milyar kaybettiren bir değeri on yıl uğraştı. Nihayet Anayasa’mızın 47’nci maddesini değiştirdik, bu sorunu öyle çözdük.

Yüce Divan siyasal ağırlıklı bir yargıdır.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet, onun için sokaktan insanları toplayıp yargılatalım.

 

BAŞKAN – Sayın İyimaya, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bakın, Fransa 2007 yılında siyaset mahkemesi olarak modellendirdi ve Meclis Başkanını başkan yaptı.

 

Sayın Başkanım, tabii, burada polemikler de yapıldı tarihsel kişilikler, tarihsel şahsiyetler üzerinde. İki şeyi birbirine karıştırmayalım: Tarih bizim parçamız, koparmamız mümkün değil ama tarih eleştirilmez de değildir. Ben bu konuda uzun söz söylemek isterdim. Bizi faşizmle itham eden densiz söze farklı cevaplar vermek isterdim ama sizleri… Büyük Atatürk’ün ruhunun teslimi sırasında İnönü’nün neden orada olmadığını Refik Saydam olayıyla hatırlayalım. Bizim tarihimiz gerçeğimiz, çatışmaları, pozitifleri vesaireyle

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ne alakası var ya? Bu ne cehalet!

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – …ama bu kürsüler onlar için hakemlik yapılması gereken kürsüler değildir.

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tarihinize karşı bu ne düşmanlık ya?

 

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Tarih bir bütün olarak, pozitifiyle de negatifiyle de bizim ortak kültürümüzdür ama hiçbir devlet adamı da eleştirilmez değildir.

 

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tarihine düşman insanlarsınız!

 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İyimaya.

 

Oylamanın Sonucu (1. Önerge): Kabul Edilmemiştir

 

2.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde: 20- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin bir sonuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

"Madde 149 - Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

 

Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler."

 

Akın Birdal (Diyarbakır)

 

Fatma Kurtulan (Van)

 

Şerafettin Halis (Tunceli)

 

Sevahir Bayındır (Şırnak)

 

Gerekçe (2. Önerge)

 

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik öngören yasanın 20’nci maddesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Yapılması düşünülen değişiklik, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ile siyasi partilere ilişkin davaların ve Anayasa değişikliklerinin iptali davalarının görülme usullerini düzenlemektedir. Bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi “bölüm” ve “genel kurul” diye iki organdan oluşmaktadır. Bölümler bireysel başvuruları görüşecek, genel kurul ise siyasi parti davaları, Yüce Divan yargılanmaları ve Anayasa değişikliği iptallerine bakacaktır.

 

Şimdi, bu değişiklikler ilk bakışta, siyasi parti davalarında verilecek kararların alınması için aranan sayının artmış olması olumlu görülebilir ancak siyasi parti davalarında hâlâ hukuk dışı değerlendirmelerin geçerli olduğu unutulmamalıdır. Hâlâ siyasi partilerin faaliyetleri kapatma davalarında delil oluşturmaktadır. Bu durum sürdüğü sürece karar almada aranan çoğunluk sayısının değiştirilmesinin çok da fazla anlamlı olmadığı görülecektir. Demokratik Toplum Partisini oy birliğiyle kapatan bir hukuk anlayışı hüküm sürdükçe sayının artırılmasının bir yararı olmayacaktır. Önemli olan bu anlayışın değişmesidir. İktidar partisine kaç kez çağrıda bulunduk, Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin Avrupa Birliğince de kabul edilen Venedik Kriterlerini esas alalım diye ve hatta biz değil, AKP’nin kapatılmasına dair, Anayasa Mahkemesi Başkanı açıklarken kararını o da önermiştir ama ne yazık ki, AKP tarafından bu dikkate alınmamıştır ve sonuçta kendi milletvekillerinin, arkadaşlarının oylarıyla Anayasa’da bu ilgili maddenin değiştirilmek istenmesi, 8’inci maddesine de ne yazık ki geçirilememiştir.

 

Şimdi, evet, bir yargı ve kamu yönetimi reformu gereklidir. Demokratik, sivil, insan haklarına dayalı, çoğulcu, hukukun üstünlüğünü esas alan bir demokratik Anayasa’nın olması gerektiği konusunda zaten toplumsal bir mutabakat var. Bu konuda biz de hemfikiriz ve baştan beri de, bu görüşmelerin başladığından beri de böyle düşünmekteyiz. Nitekim, bu niyetimizi, yaklaşımımızı yüce Genel Kurulun bilgisine sunmuştuk ama ne yazık ki, bu konuda AKP tarafından hiçbir yaklaşım gösterilmemiştir.

 

Şimdi, 1762 yılında “Toplum Sözleşmesi” adı altında, Jean Jacques Rousseau “Bizim, parlamento, yasalar, günlük işlerimizi düzenlemekle ilgili çıkarılabilir ama geleceğimizle ilgili yasaların çıkarılmasında toplumsal bir konsensüs mutlak aranmalıdır ve bize sorulmalıdır.” diyor. Yani temsilde adalet olacaksa, gerçekten bu Anayasa’nın şekli baştan beri yanlıştır. Örneğin, buradaki siyasi partilere sorulmamıştır “Nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?” diye. Muhalefet partilerine, Parlamento dışındaki partilere sorulmamıştır, emek örgütlerine sorulmamıştır, meslek odalarına, derneklere, kadın ve gençlik örgütlerine. Yani bu coğrafyada yaşayan herkesi ilgilendiren bu hukuk paketi AKP tarafından getirilmiştir ve kabul edilmesi istenilmiştir. Şimdi biz bunu elbette ki kabul etmiyoruz.

 

Şimdi, örneğin Fransa’da… Tabii ben tenzih ediyorum, burayla ilgisi yok ama kamuoyunda bize öğüt veren kimi liberal, demokrat yazarlar, aralarında dost bildiklerimiz de var. Kimdir o dost? Emekten yana, demokrasiden, barıştan yana olduğunu düşündüklerimiz. Örneğin Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminde bir anlaşmazlık oluyor, en sonunda, Le Pen’le Chirac kalıyor sonunda. Fransa’nın sosyalistleri ne yapmaları gerektiği konusunda karar veremiyorlar ama sonunda gerçekten Chirac’tan yana tavır alıyorlar, biliyorsunuz gerekçelerini de, faşistlere karşı hırsızlardan yana olma. Ama, biz, bugün ne AKP’nin bu Anayasa paketinden yanayız ne de onun karşısındaki gerekçeleriyle CHP’nin ve MHP’nin getirdiği gerekçelerden yanayız. Bizim yanımız vicdandan yana…

 

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – CHP’yle yan yana, MHP’yle yan yana. CHP de girmiyor siz de girmiyorsunuz.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – …tam demokrasiden yana, adaletten yana, hukuktan yana, insan haklarından yana, ezilenlerden yana yani barıştan yana.

 

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – CHP’yle yan yana.

 

AHMET YENİ (Samsun) – CHP, MHP ortak.

 

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Bakın, orada.

 

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri...

 

AKIN BİRDAL (Devamla) - Niye bu kadar tepki gösteriyorsunuz? Bakın, bunu dahi siz sindiremiyorsunuz.

 

Şimdi…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.

 

Buyurun.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Şimdi, sizin hiç evladınız öldü mü savaşta? Sizin hiç cezaevinde şu anda bir yakınınız var mı?

 

 

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Var.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Ve siz hiç aç kaldınız mı?

 

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Kaldık.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) –  Siz yoksulluğun ne demek olduğunu bilir misiniz? Gerçekten, işte, bunları bilenler ve bizden… Bunlardan kurtulmak isteyenler taleplerini bize bildiriyorlar ve biz de ne yapacağımızı…

 

AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz!

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – …ve ne yapmamız gerektiğini bu yolda kullanıyoruz.

 

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Korkunuzdan oy bile kullanamıyorsunuz!

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bakın, sayın milletvekilleri, neden korkalım?

Şimdi, az önce baktım, yirmi tane Meclis araştırması önergesi getirmişiz Genel Kurulunuza. Örneğin JİTEM’i araştıralım demişiz, sizden yanıt yok. Darbecilerle hesaplaşalım demişiz, araştırma önergesi getirmişiz, sizden yanıt yok. Faili meçhul cinayetleri açığa çıkaralım demişiz, sizden yanıt yok.

 

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Dün neredeydin, dün?

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Cezaevlerinde hasta olanlar ölüyor diyoruz, gelin onları sağlıklarına nasıl kavuşturacağımızı konuşalım diyoruz, sizden yanıt yok. İnsan hakları savunucuları, sizlerin ihlallerini açığa çıkaranları, gelin, onları son günlerde tutukluyorsunuz, cezaevine tıkıyorsunuz, onları araştıralım diyoruz, sizden yanıt yok.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Birdal, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) - 1 Mayıs katliamını araştıralım diyoruz…

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Verdik önerge, işte, araştıracağız.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Tamam, iyi oldu, onu destekleyeceğiz.

 

BAŞKAN – Lütfen…

 

AHMET YENİ (Samsun) – Desteklemeseniz bile çıkarıyoruz.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Ee çıkarıyorsunuz tabii, işte bu çoğunluk anlayışı “Biz yaparız, olur.”

 

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Onlar anlamazlar!

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Ama bakın, sizin yaptıklarınız, kendi yargınızı yaratarak adaletsizliğe, hukuksuzluğa devam edeceksiniz.

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen edebiyatını yapıyorsun, biz gerçekleştiriyoruz.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bunun getireceği de toplumsal depremdir, toplumsal isyandır, direniştir. Neyin? Ezilenlerin, emekçilerin isyanı ve direnişi olacak.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!

 

BENGİ YILDIZ (Batman) – Size oy yok! Size oy yok!

 

BAŞKAN – Sayın Birdal, sizin mikrofonunuzu sadece selamlama için açtım. Süreniz doldu, ek süreniz doldu.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Peki Sayın Başkan, bitiriyorum.

Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: “Ben bakıyorum muhalefet partilerinin bilmem yüzde kaçı referanduma destek verecek.” Şimdi, Sayın Başbakan kamuoyu araştırması mı yaptırdı?

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tabii ki yapıyoruz, yapıyoruz... Anketler, anketler... Anketler var.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Diğer muhalefet partilerinin yüzde kaçının sizin referandumunuza oy vereceğini bilemem ama bizim tabanımız vermeyecek size.

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tabanın bunun hesabını soracak. Oy kullanmamanın hesabını soracak sana.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Vermeyecek, göreceksiniz.

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen tabanının yüzüne nasıl bakacaksın?

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Şimdi, ben daha...

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Birdal.

 

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bitiriyorum.

 

BAŞKAN – Sayın Birdal, ikinci kez uzattım sürenizi, lütfen...

AKIN BİRDAL (Devamla) – 24’üncü maddede bir sözüm daha var. Neden vermeyeceğiz, açıklayacağım size.

 

Teşekkürler Sayın Başkan. (BDP sıralarından alkışlar)

 

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Birdal.

 

Oylamanın Sonucu (2. Önerge): Kabul Edilmemiştir

 

3.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Engin Altay (Sinop)

 

Bülent Baratalı (İzmir)

 

4.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

 

Ahmet Orhan (Manisa)

 

Reşat Doğru (Tokat)

 

Gerekçe (3 ve 4. Önerge)

 

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasa’da Değişiklik Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

 

Günlerdir yüce Meclisin çatısı altında yoğun değerlendirmeler yapılmak suretiyle çalışmalar yürütülmekte, gerek teklif lehine gerekse aleyhine fikirler beyan edilmektedir. Ama, ne yazık ki tüm bu tartışmalara rağmen, güya uzlaşma arayışı içinde olduğunu söyleyen ve milletvekili çoğunluğuna güvenerek hareket eden AKP Grubuna hiçbir şeyi kabul ettirmek mümkün olmamıştır. Bu noktada bir hususu ayrı tutmak gerekmektedir ki, o da, milletimiz vicdanında derin kaygılar yaratan, devlet ve millet varlığımızı tehlikeye atan teklifin 8’inci maddesi yeterli oyu alamayarak düşmüştür.

 

Bilindiği gibi, anayasalar, kanunlara istikamet veren, sınırlarını belirleyen ve idarenin nizam içinde belirlenen görevleri yapmasını temin eden, kişilerin hak ve ödevlerini düzenleyen, kişiler ile devlet arasında sosyal mukavele olan üst hukuk normlarıdır.

 

Anayasalar ortaya konuluşları bakımından farklılıklar gösterse bile, anayasa değişiklikleri, çağdaş demokratik toplumlarda mümkün olan en geniş zeminde katılımı ve uzlaşmayı bünyesinde barındırması gerekmektedir.

 

Şimdi üzerinde görüşmeler yaptığımız üçü geçici olmak üzere yirmi dokuz maddelik Anayasa değişiklik paketine baktığımızda ise evrensel hukuk kuralına uyulduğunu söylememiz maalesef mümkün değildir. İktidarın sözde uzlaşma arayışlarına inanacak tek bir kişi bile yoktur. Orta yerdeki değişiklik tasarısı, tam bir dayatma tasarısıdır, “İstiyorum, olacak.” tasarısıdır. Bu davranış biçimindeki amaç da bellidir.

 

Söz konusu olan teklifin 20’nci maddesi, Anayasa’nın 149’uncu maddesinde değişiklik öngörmekte, Anayasa Mahkemesinin yapısını yeni ihdas edilen bölümlerle genişletmekte ve ortaya çıkan bölümlerin çalışma yöntemlerini tanımlamaktadır; esas itibarıyla, bireysel başvuruların ele alınabilmesi için bölümler görevlendirilmektedir.

 

Vermiş olduğumuz önergeyle, 20’nci maddenin tasarıdan tamamen çıkarılması suretiyle Anayasa Mahkemesinin mevcut yapısının geniş bir uzlaşma temin edilinceye kadar muhafaza edilmesi önerilmektedir.

 

Değerli milletvekilleri, milletimizin adalet kurumlarından beklentileri çok fazla olup, bunun başında da yargılamaların istenen evrensel sürat ve standartta tamamlanarak neticenin ortaya çıkmasıdır.

Bugünkü tablo milletimizin beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Cezaevleri kapasitelerinin çok üzerinde doludur. Sanıkların duruşmaları makul sürelerde tamamlanamadığı için tutukluluk hâlleri belki de haksız yere devam etmektedir.

 

Hukuk mahkemelerinin durumu daha kötüdür. Yarım asır süren davaların varlığı hepimizin malumudur. Vatandaşlarımızın hukuki ihtilaflarına, hukuk dışı çare arayışlarına sıklıkla şahit olmaktayız. Üst mahkemeler inanılmaz bir yük altındadır. Öyle ise Türkiye'nin adli görünümü böyleyken, bu tablo ve görünümü değiştirmek için çözüm üretemediğiniz hâlde niçin başka bir yargısal değişiklik peşindesiniz? Modern demokrasilerin en önemli özelliği olan kuvvetler ayrılığı prensibini bir kenara bırakarak, tüm erkleri niçin kontrol etme hevesindesiniz? Bu yaklaşımın, şüpheniz olmasın ki, ülkemize ve sizlere yararı olmayacaktır.

 

Herkese ayrı bir hukuk nizamı hiçbir zaman yaşamamıştır. Tesis edilse bile irade sahiplerine yaramamıştır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Yargının, yürütmenin kontrolüne girmesi bir felaket olacaktır.

 

Uygulamalarınızla yargıyı siyasallaştırdınız, yargıyı korkuttunuz, şimdi de yandaş yaygı yaratma peşindesiniz. Gelin, girdiğiniz bu çıkmaz yoldan, ısrarlardan vazgeçiniz. Milletimizin gerçek gündemine dönerek, illa hukuk alanında iyileştirmeler yapacaksanız mahkeme kapılarında bekleyen vatandaşlarımızın derdine çare bularak, onlara ihtiyaç duyulan noktada hizmet ediniz. Şu kutsal çatı altında bizlerden dertlerine derman olmamızı bekleyen milyonlarca işçi, köylü, emekli, çiftçi vatandaşlarımıza müjdeli haberler verebilmek için çalışalım. Gelin, gözü yaşlı anaların göz yaşlarını silelim.

 

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

 

5.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

 

Faruk Bal (Konya)

 

Şenol Bal (İzmir)        

 

Gerekçe (5. Önerge)

 

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız gerginliğin Anayasa değişikliği görüşmelerinde yaşanmamış olmasını temenni ederek sözlerime başlıyor ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlarım, anayasaların bir başka tarifi de güçlerin sınırlandığı temel hukuk normları olarak ifade edilir. Geçmişte kralların, geçmişte tek başına irade kullananların bu iradelerini sınırlayan metinler, günümüzde parlamenter demokrasilerde yasama gücünü ve yürütme gücünü sınırlayan metinler olarak ifade edilmektedir.

 

Önümüzdeki teklif -Anayasa Mahkemesiyle ilgili metni için ifade ediyorum- yürütmenin ve yasamanın yargı ile sınırlandırılması düşüncesini yaratılan yandaş yargıç ve yaratılmaya çalışılan yandaş yargı kavramı ile sınırsız hâle getirilebilecek bir düzenlemeyi içermektedir. Dolayısıyla güçleri sınırlamakla, bir metin olarak önümüze çıkan Anayasa’nın bu maddesi itibarıyla, Anayasa Mahkemesinde yapılacak değişiklik parlamenter demokratik sistemin genetiğini bozan bir değişiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Değerli arkadaşlarım, “Parlamenter demokratik sistemdeki güçler arasındaki denge ve denetimi bu şekilde bir defa bozar iseniz bir daha diktaya gidişi önleyemezsiniz.” şeklindeki düşünce bütün bilim adamları tarafından kabul edilmektedir. Tabii ki bu bilim adamlarını tekrar ben sizlere sayacağım. Bu bilim adamlarından yüzyılın sosyal siyaset uzmanı ve diktaya gidişleri önlemek için bilimsel çaba harcayan Giovanni Sartori, Robert Elgie ve Andrew Arato, size bunlarla ilgili görüşlerini açıklamıştım. “Eğer yasama gücünün ve yürütme gücünün denge ve denetim mekanizmalarında fren mekanizmasını ortaya koyacak yargıyla bir defa oynar iseniz bir daha bu dengeyi tekrar yerine oturtamazsınız, bir daha diktaya gidişi engelleyemezsiniz.” diyordu. Bundan esinlenen, anayasa hukukumuzda önemli görevler ifa etmiş, önemli çalışmalar yapmış çok değerli Türk hukukçular da bulunmaktadır. Sayın Ergun Özbudun bunlardan birisidir, Sayın Zafer Üskül bunlardan birisidir, Serap Hanımefendi bunlardan bir diğeridir ve bunlar Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa çalışmalarına katkıda bulunmuş değerli bilim adamlarıdır. Bunlar da “Parlamenter demokratik sistemde denge ve denetim mekanizmasının bozulması hâlinde diktaya gidişi engelleyemezsiniz.” şeklinde görüşlerini kitaplarında ve son zamanlarda okuduğumuz beyanatlarında ortaya koymuşlardır. Bunun yanı sıra, değerli bilim adamlarından Profesör Doktor Sayın Hasan Tunç, yine bilim adamlarından Sayın Murat Sezginer, Sayın Ethem Atay bu görüşlerini sizlerle paylaşmışlardır. Bunun yanı sıra Sayın Profesör Doktor Fazıl Sağlam, Doçent Doktor Selin Esen, Doçent Doktor Levent Gönenç ve yine sizin bilim adamları olarak değerlendirdiğiniz Profesör Doktor Levent Köker Beyefendi de görüşlerini açıklamışlardır.

 

Bütün bunlara rağmen, Anayasa değişikliğiyle ilgili ısrarınıza bir anlam yükleyemiyorum. Fakat Sayın Başbakanın açıklamış olduğu iki temel düşünceyi dikkate aldığımızda niyetinizin halis olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi başkanlık sistemi hevesidir, diğeri de bu Anayasa değişikliğinin açılımın ilk adımını teşkil ettiğine dair beyanatıdır.

 

Değerli arkadaşlarım, elbette ki başkanlık sistemi ve açılımla ilgili yasaların denetim mercisi Anayasa Mahkemesi olacaktır.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Bal, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

 

FARUK BAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

 

Yasama organının parlamenter demokratik sistemi özünden yaralayan bu iki temel hevesinizi dengeleyecek ve denetleyecek merci olan Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesi üzerinde oynadığınız bu oyun, elbette ki ileride yaşayacağımız ikinci, üçüncü adımlarınızla yaşayacağımız ve diktaya gidişi önleyecek tek mercidir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.

 

Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün, Anayasa Mahkemesine atamış olduğu 3 üye ile ilgili izlemiş olduğu çizgi, yandaş yargıç yaratmanın en spesifik örneğidir. Nasıl ki siz Sayın Ahmet Necdet Sezer’i YÖK’e üye atarken, iki oy almış, dört oy almış üyeleri rektör olarak atar iken eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, Anayasa Mahkemesinin genetiğiyle oynayacak bir şekilde, Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu yaratacak şekilde bu şeklide tanzim etmekte o derecede…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Bal, ek süreniz de doldu. Tekrar, bir selamlama imkânı için açıyorum. Genel Kurulu selamlayın lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

 

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Ahmet Necdet Sezer’i eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, bugün bu Anayasa Değişikliği Teklifi’nde o kadar haksızsınız. Dolayısıyla, yüce heyeti ben bir kez daha düşünmeye ve birlikte gelecek nesillere millî birlik ve bütünlük içerisinde, temel hak ve hürriyetleri sağlıklı bir biçimde kullanabileceğimiz günleri emanet edebilmek için vicdanınıza bir kez daha hitap ediyor ve değişiklik önergemize destek vermenizi talep ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

 

Oylamanın Sonucu(3,4 ve 5. Önergeler): Aynı Olduğundan Birleştirilerek Oylanmış Ve Kabul Edilmemiştir

 

6.Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü (Tekirdağ)

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

 

Diğer önerge sahipleri:

 

7.Önerge

 

Hikmet Erenkaya (Kocaeli)

 

Şükrü Elekdağ (İstanbul)

 

Gerekçe (6 ve 7. Önerge)

 

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesine ilişkin olarak verdiğimiz önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

 

Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi sözcüleri bu kürsüden Anayasa değişiklik paketinin yararlarını izah ederken kanun teklifinin 8’inci, 17’nci ve 23’üncü maddelerinde de değindiler ve bu maddelerde öngörülen değişikliklerin Türkiye’de hukuk devletinin temellerinin pekiştirilmesine ve demokrasinin geliştirilmesine hizmet edeceğini vurguladılar ancak değerli arkadaşlarım, demokrasiyi över ve onun erdemlerini dile getirirken demokrasinin olmazsa olmaz nitelikleri ve şartları üzerinde pek durmadılar.

Değerli arkadaşlarım, demokrasi, bir dengeler sistemi ve uzlaşma sürecidir. Bunlar kadar önemli bir niteliği de yapılmış hataların onarılmasına, düzeltilmesine imkân veren bir rejim olmasıdır. Demokratik bir sistemi demokrasi yapan, bu üç niteliğin, bu üç şartın mevcudiyetidir değerli arkadaşlarım.

 

Evet, demokrasi, her şeyden önce, bir fren ve denge mekanizmasını içeren bir rejimdir. İktidar her ne kadar çoğunluğa teslim edilirse de sadece çoğunluğun iradesine uyulan bir çoğunluk yönetimi değildir. Demokratik bir rejim, çoğunluğun tercihine saygı gösterir ama çoğunluğun azınlığa tahakküm etmesini önleyen fren ve denge mekanizmasıyla sistemi sürekli dengeler.

 

İşte bu nedenlerle, değerli arkadaşlarım, demokratik bir rejimin üstüne oturduğu birinci temel seçim ise, ikinci temel de sisteme bu fren ve denge mekanizmasını kazandıran kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Bir ülkenin anayasasında öngörülen kuvvetler ayrılığı mekanizması bozulur, yargı erki yasama erkiyle birlikte yürütmenin eline geçerse yani egemenlik tek bir elde toplanırsa o zaman demokrasi bir istibdat rejimine, bir diktatoryaya dönüşür.

 

İşte, değerli arkadaşlarım, tartıştığımız kanun teklifinin en belirgin özelliğini 17’nci ve 23’üncü maddelerindeki önerilerle kuvvetler ayrılığı ilkesini temelden tahrip etmeyi öngörmesi oluşturmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye’de yasama organının fiilen yürütme organının kayıtsız ve şartsız denetiminde olduğu bir gerçektir. Şimdi önerilen kanun teklifindeki bu maddeler ile yargı organı da yürütme organının emrine verilmek istenmektedir. Bu gerçekleştiği takdirde esasen kötüye kullanılan siyasal gücün tam anlamıyla zorbalığa ve bir baskı ve istibdat rejimine dönüşülmesi teşvik edilmiş olacaktır.

 

Konuşmamın başında, değerli arkadaşlarım, demokratik bir rejimin olmazsa olmaz nitelikteki vasıflarından birinin de uzlaşmacılık olduğunun altını çizmiştim. Özellikle Anayasa değişikliğine yönelik öneriler söz konusu olunca, bunların kamuoyuyla paylaşılması ve geniş katılımlı ve uzlaşmacı bir süreç bağlamında tartışılması zorunludur. Anayasa’nın bir devletin kuruluş felsefesini, devlet yapısını, bireylerin hak ve özgürlüklerini, ülkenin toplumsal ve siyasi ihtiyaçlarını ve iktidarın el değiştirme biçimini düzenleyen bir kurallar bütünü olduğu dikkate alındığında, bu belgede yapılacak önemli değişikliklerin ancak toplumun tüm katmanlarının ve geniş kesimlerin onayının alınmasıyla gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılır.

 

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifindeki öneriler, karşıt görüşler dikkate alınmadan, bir müzakere ve uzlaşma zemini oluşturulmadan iktidar partisi tarafından düzenlenmiştir. Bu bakımdan, usul ve öz bakımından sakıncalıdır, hata payı yüksektir, yaratacağı olumsuz sonuçların toplumumuzu germesi ve ciddi tepki ve sorunların çıkmasına yol açması beklenmelidir.

 

Değerli arkadaşlarım, yine konuşmamın başlangıcında ifade ettiğim üzere, demokratik sistemin en önemli bir fazileti de hataları onarma ve düzeltme yeteneğine sahip olmasıdır. Diğer rejimler yönetimlere böyle bir imkân sağlamamaktadır değerli arkadaşlarım. İngiltere Başbakanı Churchill “Demokrasi, yönetim sistemleri arasında en az kötü sistem.” derken demokrasinin zaafı bol bir yönetim biçimi olduğunu dikkate almıştır. Evet, değerli arkadaşlarım, demokrasinin zaafı boldur fakat büyük bir avantajı da kendi zaaflarını onarma erdemiyle mücehhez olmasıdır.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süre veriyorum.

 

Lütfen konuşmanızı tamamlayın.

 

Buyurun.

 

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Beni mazur görün değerli arkadaşlarım ama bugüne kadar iktidar partisinin ve Hükûmetinin maalesef bu erdemden nasibini aldığını iddia etmek zordur.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin parlak bir geleceğe istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi laik cumhuriyetin anayasal demokrasiyle bütünleşmesine bağlıdır. Oysa bu kanun teklifinin 17’nci ve 23’üncü maddeleri bu ulvi amacı ortadan kaldırmanın da ötesinde cumhuriyetimizi anayasal demokrasi zemininden uzaklaştırıyor, devletin tarafsız kimliğine son veriyor. Devleti, çoğunlukta olan siyasi partinin siyasi ideolojisinin tekeline teslim ediyor. Bu maddeler demokratik rejimin sigortası olan yargı bağımsızlığını imha etmekle kalmıyor, Anayasa’nın değişmez nitelikteki hükümlerini de ihlal ediyor. Bu bakımdan, değerli iktidar partisi mensubu arkadaşlarım, hatadan dönmek erdemini gösteriniz. 23’üncü madde, demokratik sistemin en büyük ve en güçlü koruyucu sigortası olan yargı bağımsızlığını imha ediyor, buna imkân vermeyin.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süreniz de doldu.

 

Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.

 

Buyurun.

 

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Zira, değerli arkadaşlarım, demokratik sistemimizin yapısı üzerine yıkıcı tahribat yapacak olan 23’üncü maddenin kabulünün yaratacağı sonuçların ülkemizde yoğun tepkilere, toplumsal sürtüşme ve huzursuzluğa yol açması kaçınılmazdır. Aklın ve sağduyunun emri, değerli arkadaşlarım, böyle yapay yeni sorunlar yaratmak yerine, Türkiye’nin enerjisi ve yaratıcı gücünün, halkımız tarafından birincil önceliği olan aş ve iş üretilmesine ve ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden ve her gün yeni şehitler vermemize yol açan terörle mücadele alanına yönlendirilmesidir.

Bu dilek ve beklentilerle yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

Oylamanın Sonucu (6 ve 7. Önerge): Aynı Olduğundan Birlikte Oylanmış ve Kabul Edilmemiştir

 

3.4 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

 

“Oy Sayısı       :               408

Kabul               :               336

Ret                   :               71

Çekimser         :               1

Boş                  :               -

Geçersiz           :               -

 

Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)

 

Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)

­­­­­­­­­­­­­___________________________________________________________________________

4 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Aşaması

(K.T:07.07.2010, E:2010/49, K:2010/87 Sayılı Anayasa Mahkemesi Kararından)

 

4.1 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin İptal ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi

 

“I.B.4. 7.5.2010 Tarihli ve 5982 Sayılı Kanun’un 19’uncu Maddesine İlişkin Anayasaya Aykırılık Gerekçeleri

 

I.B.4.a. 19’uncu Maddenin İkinci Fıkrasının Dördüncü Tümcesine İlişkin Anayasaya Aykırılık Gerekçeleri

 

5982 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü tümcesinde, Bölümlerin ve Genel Kurulun kararlarını salt çoğunlukla alacağı ifade edilirken, burada toplantıya katılanların salt çoğunluğunun mu, yoksa üye tamsayısının salt çoğunluğunun mu kastedildiği hususuna açıklık getirilmemiştir. Bu, özellikle uygulamada vahim sonuçlara yol açabilecek bir belirsizliktir.

 

Bir hukuk devletinde hukuk kurallarındaki belirsizlik, hukuki güvensizlik yaratacağı için kabul edilemez; çünkü hukuk devletinin en önemli unsurlarından birisi hukuki güvenliktir. Bu nedenle, belirsizlik yaratarak hukuki güvenliği ortadan kaldıran 19 uncu maddenin ikinci fıkrasının dördüncü tümcesinde yer alan bu düzenleme, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Böylesi bir düzenlemeyi getiren bir Anayasa değişikliğinin, Anayasanın 4 üncü maddesine aykırı bir biçimde, Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen “hukuk devleti” ilkesini değiştirmek anlamına geleceği kabul edilmelidir. Anayasanın 4 üncü maddesindeki değiştirilmezlik ilkesi böyle bir değişiklik yapılmasına imkan vermediği için 5982 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (2709 sayılı kanunun değişen 149 uncu maddesinin birinci fıkrası) dördüncü tümcesinin iptal edilmesi gerekmektedir.

 

I.B.4.b. 19’uncu Maddenin Dördüncü Fıkrasına İlişkin Anayasaya Aykırılık Gerekçeleri

 

1982 tarihli Anayasanın 149 uncu maddesinin, Anayasa değişikliklerinde iptale ve siyasi partilerle ilgili kapatma davalarında kapatmaya karar verilebilmesi için gerekli kıldığı çoğunluk, beşte üçtür.

 

5982 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının bu konudaki karar yeter sayısını yükseltmek suretiyle, Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliklerinin iptaline, siyasi parti kapatmaya ve Devlet yardımından yoksun bırakmaya karar vermesini, imkansız denecek ölçüde güçleştirdiği görülmektedir.

 

Böyle bir hüküm, Anayasa değişiklikleri konusunda Anayasanın getirdiği yasakların rahatça aşılmasına ve özellikle, Cumhuriyetin Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddelerinde gösterilen nitelik ve özelliklerinin güvencesiz kalmasına yol açacaktır.

 

Aynı durum siyasi parti yasakları bakımından da kendisini gösterecek ve Anayasanın 68 inci maddesine aykırı fiillerin işlendiği bir odak haline gelen partilerin kapatılması veya Devlet yardımından yoksun bırakılması, karar yeter sayısına ulaşılamadığı için imkânsızlaşacaktır. Böylece, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasında sıralanan ve büyük bir kısmı Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen değerleri koruma altına alan yasaklara uyulması güçleşecek; bunlar etkisizleştirilmiş olacaktır.

 

Bir hukuk devletinde, birtakım hukuk kurallarının belirlediği yasaklara uyulmamasını kolaylaştırmak veya getirdiği yaptırımların uygulanmasını imkansızlaştırmak üzere başka hukuk kuralları yapılması, kabul edilemez bir durumdur. Çünkü bu, hukuk devletinin sağlamak zorunda olduğu hukuk düzeninin etkinliğini ve hukuka güven duygusunu özünden zedeler. Bu açıdan söz konusu dördüncü fıkranın, Anayasanın 2 nci maddesindeki “hukuk devleti” ilkesine aykırı olduğu ve söz konusu dördüncü fıkra bir Anayasa değişikliği niteliğini taşıdığı için bunun, Anayasanın 4 üncü maddesine aykırı biçimde Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesinin değiştirilmesi anlamına geldiği kabul edilmelidir.

 

Bu açıklamalar, 19 uncu maddenin dördüncü fıkrasının, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin hukuk devleti niteliğini değiştirdiğini ortaya koymaktadır. Anayasanın 4 üncü maddesindeki değiştirilmezlik ilkesi böyle bir değişikliğe imkan vermediği için söz konusu dördüncü fıkra (2709 sayılı kanunun değişen 149 uncu maddesinin üçüncü fıkrası) iptal edilmelidir.”

 

4.2 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesince Yapılan İnceleme

 

 “5982 Sayılı Kanun’un 19. Maddesi Yönünden İnceleme

 

5982 sayılı Yasa’nın 19. maddesi ile Anayasa’nın 149. maddesi değiştirilerek Anayasa Mahkemesinin çalışma ve yargılama usulü yeniden düzenlenmiştir. Buna göre Anayasa Mahkemesinin iki bölüm ve genel kurul halinde çalışması öngörülmektedir.

 

Dava dilekçesinde, 149. maddenin birinci fıkrasında yer alan “Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır.” cümlesinde katılanların mı yoksa üye tamsayısının mı salt çoğunluğu gerektiği belirtilmediğinden düzenlemenin belirsiz olduğu, ayrıca maddenin üçüncü fıkrasında yer alan  “Anayasa değişikliklerinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.” hükmünün parti kapatılmasını ve Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerine aykırı Anayasa değişikliklerinin iptalini zorlaştırması nedenleriyle düzenlemenin Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

5982 sayılı Yasa’nın 19. maddesi ile değiştirilen Anayasa’nın 149. maddesinin birinci fıkrasında bölümlerin Başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanması öngörülmüştür. Bölümler her zaman beş üye ile toplanacak ve bunların salt çoğunluğu ile karar verecektir. Genel Kurul ise Başkan ya da belirleyeceği Başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üyenin katılımıyla toplanacaktır. En az onüç veya üstü sayılarla yapılan toplantılarda olağan olarak karar yeter sayısının toplantıya katılanların salt çoğunluğu olacağı açıktır. Bu, üçüncü fıkrada yer alan nitelikli çoğunlukla alınacak kararlara ilişkin düzenlemeden de anlaşılmaktadır. Nitelikli çoğunluk gerektiren kararlarda bile toplantıya katılanlar dikkate alınacağına göre, diğer kararlar bakımından da toplantıya katılanların salt çoğunluğunun aranması doğal olduğundan herhangi bir belirsizlik sözkonusu değildir.

 

Bu nedenle 149. maddenin birinci fıkrasında yer alan “Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır.” cümlesi hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıran ya da anlamsızlaştıran bir değişiklik içermemektedir.

 

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin belli konularda nitelikli oy çokluğu ile karar vermesi tali kurucu iktidarın takdir yetkisi içindedir ve hukuk sistemimizde eskiden de bu nitelikte hükümler yer almıştır. Nitekim, 149. maddenin ilk hâlinde Anayasa değişikliklerinin iptali üçte iki nitelikli çoğunluğun oyu ile mümkünken, 2001 yılında yapılan değişiklikle siyasi parti kapatma kararları da nitelikli çoğunluğun oyuna tabi tutulmuş, fakat nitelikli çoğunluk üçte ikiden, beşte üçe indirilmiştir. Bazı kararların nitelikli çoğunluğun oyu ile alınabilmesi anayasa koyucunun o konuya verdiği önemden kaynaklanmaktadır. Anayasa değişikliklerinin iptali ya da bir siyasi partinin kapatılmasının demokratik sistemin işleyişi açısından önemi ve istisnai olarak başvurulabilecek tedbirler olmaları nedeniyle bunların nasıl ve hangi koşullarda uygulanabileceğine ilişkin Anayasal düzenlemenin hukuk devletini ortadan kaldırdığı, ya da anlamsız hâle getirdiği söylenemez.

 

 Bu nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir.”

 

4.3 Ondokuzuncu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesinin Kararı (İstem Reddedilmiştir)

 

 “ H-  19. maddesiyle değiştirilen, Anayasa’nın 149. maddesinin, birinci fıkrasının “Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır.” biçimindeki dördüncü tümcesi ile üçüncü fıkrasının, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,”


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.