DOKUZUNCU MADDE (MİLLETVEKİLLİĞİNİN DÜŞMESİYLE İLGİLİ ANAYASANIN 41. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

Partilerinin kapanmasına eylem ve beyanlarıyla sebep olan milletvekillerinin milletvekilliklerinin düşmesini öngören düzenlemenin kaldırılması için Anayasanın 84. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun dokuzuncu maddesi)

 

5982 Sayılı Kanunun Dokuzuncu Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni

MADDE 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 10” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 9” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.

___________________________________________________________________________

1Dokuzuncu Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Değişmemiştir)

1.1  Dokuzuncu Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması  (Fark Yok)

Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:

MADDE 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

 

1.2 Dokuzun Maddenin Madde Gerekçesi

Madde 10- Maddeyle, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Söz konusu fıkra, partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgilidir.

 

Milletvekilliği, seçmen iradesi ile oluşan ve öznesi, seçilmiş kişi olan demokratik bir statüdür. Partinin kapatılması, millet ile milletvekili arasında kurulu olan bağı sona erdiremez. Kaldı ki milletvekilliği düşen kişi, ilk seçimlerde bağımsız milletvekili olarak yeniden Meclise dönebilmektedir. Bu durum göz önüne alındığında, milletvekilliğinin düşürülmesi yaptırımının bir mantığı kalmamaktadır.

 

Öte yandan bu yaptırım, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Nolu Protokolün 3 üncü maddesinde yer verilen “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde… seçimler yapmayı taahhüt ederler.” şeklindeki hükümle de bağdaşmamaktadır. Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, konuyla ilgili olarak, ülkemiz hakkında vermiş olduğu kararı da bu yöndedir.

 

Ayrıca milletvekilinin, bir suç işlemesi durumunda dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanması yolu her zaman açıktır. Maddeyle, seçme ve seçilme temel hakkının özünü yok eden ölçüsüz bir yaptırım niteliğinde olan bu müessese, yürürlükten kaldırılmaktadır.

1.3 Dokuzuncu Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti       

Teklifin Anayasanın Milletvekilliğinin düşmesini düzenleyen 84 üncü maddesinin, partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşmesini öngören son fıkrasını kaldıran çerçeve 10 uncu  Maddeleri Komisyonumuzca kabul edilmiştir.

___________________________________________________________________________

2 Dokuzuncu Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Dokuzuncu Madde Hakkında CHP Grubu Adına Atila Emek (Antalya)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, teklifin çerçeve 10’uncu maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin son fıkrasını yürürlükten kaldırmıştır. Değerli arkadaşlarım, değişiklikle yürürlükten kaldırılan Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası “Partisinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olduğu Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararında belirtilen milletvekilinin milletvekilliği, bu kararın Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlandığı tarihte sona erer. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu kararın gereğini derhal yerine getirip Genel Kurula bilgi sunar.” şeklindedir. Anayasa hükmü bu değişiklikle yürürlükten kaldırılmaktadır. Değişiklik teklifindeki bu düzenlemeyle partisinin kapatılmasına neden olan milletvekilinin milletvekilliği düşmemektedir, milletvekilliğini bağımsız olarak sürdürecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişiklik teklifinde siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenlemeler ve kapatılma durumunda doğacak sonuçlara bakıldığında, siyasi partilerin kapatılması imkânsız kılınmakta ve bir bakıma milletvekili dokunulmazlığının yanında parti tüzel kişiliğine de dokunulmazlık getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 seçimlerine giderken Cumhuriyet Halk Partisi, o tarihte aday olan milletvekillerimiz dokunulmazlığın kürsü dokunulmazlığıyla sınırlanması konusunda milletimize söz vermişti, AKP de dokunulmazlıkların kaldırılmasını kabul etmişti. 2002 seçimlerine sayılı günler kala Cumhuriyet Halk Partimizin Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ile AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan katıldıkları bir televizyon programında ve milletin huzurunda, seçimlerden sonra milletvekili dokunulmazlığının kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmasına birlikte söz verdiler. Seçimler gerçekleşti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama görevine başladı, AKP aradan sekiz yıl geçmesine rağmen millete verdiği bu sözünü tutmadı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin bu tutumu yüzünden milletin Meclisi olan bu yüce Meclis, üzülerek ifade ediyorum ve ne acıdır ki, suçluların sığınak yeri hâline geldi.

Değerli arkadaşlarım, AKP dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına yanaşmadığı gibi, Mecliste milletvekilleri için düzenlenmiş fezlekelerle ilgili işlem yapılmasına ve hakkında fezleke düzenlenmiş milletvekillerine çoğunluğuna dayanarak yargılanma hakkını vermedi. Yolsuzluk temeline dayalı bu fezlekelerin büyük çoğunluğu AKP milletvekillerine ve yöneticilerine ait olup bunun içinde çok ciddi suç isnatları, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırmak, sahte evrak tanzimi ve benzerleri gibi suçlar bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP, sekiz yıllık iktidarında seksen yılda bu milletin binbir emekle ortaya koyduğu birikimlerini mirasyedi evlat misali har vurup harman savurdu; yakınlarının, yandaşlarının birikimleri ele geçirmesine olanak sağladı. Millet yoksulluk içinde kıvranırken, işsizliğe, aşsızlığa mahkûm edilirken, AKP’ye yakın olanlar iktidar desteğiyle bir elleri yağda bir elleri balda mutluluk tablosu sergilediler. AKP iktidara gelirken “Fakir fukara, garip gureba.” sözlerini dilinden düşürmezken AKP’nin iktidar olanaklarıyla vurgun ve talana dayalı AKP zenginleri arttı, millet yoksullaştı. Fakir fukara, garip gureba unutuldu ve kaderlerine terk edildi.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz burada Anayasa değişikliklerini görüşürken Türkiye'nin bütün yörelerinde olduğu gibi, en verimli bölgeleri olan Marmara, Ege, Akdeniz çanağında çiftçinin ve üreticinin çaresizlik içinde yoksullaştığını, esnafın perişan edildiğini, işsizliğin had safhaya vardığını millet her gün çok trajedik bir şekilde yaşamaktadır.

Bakın değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu bölgelerinde 10 çiftçiden 9’u borçlu, 3’ü icra takibinde, 1’i hapiste. Turfanda sebze yetiştiren Antalya, Mersin, Adana’da üretilen sebzeler maliyetinin yarı fiyatına satılmaktadır. Bir yerleşim biriminde çiftçi sayısı 17 bin, icra dosyası 16 bin. Çiftçi kan ağlıyor, esnaf perişan. Türkiye yoksulluk içinde, yolsuzluklar diz boyu, almış başını gidiyor. Bu manzara içinde, milletvekilleri olarak milletin sorunlarına çare bulacağımız yerde AKP’nin özel hesapları ve gelecek kaygısıyla Anayasa değiştirmekle meşgulüz.

Sayın milletvekilleri, AKP’nin iktidarında millet bu sıkıntıları çekerken devletin önemli kurum ve kuruluşlarında liyakate değil sadakate bağlı AKP’nin siyasal kadrolaşması da egemen oldu. AKP’nin devri iktidarında devlette bu kadrolaşma olurken medya üzerinde büyük operasyonlar gerçekleşti, büyük bölümü AKP tarafından kontrol altına alındı ve yandaş medya yaratıldı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte bu ortamda Anayasa değişikliği teklifini hayata geçirmek isteyen AKP, parlamenter sistemin doğal sonucu olan kuvvetler ayrılığını bir kenara bırakarak ve Meclisteki çoğunluğuna dayanarak yargıyı ele geçirmek ve AKP yargısını gerçekleştirmek üzere yargıya yönelik bu değişiklik tekliflerini getirmiş bulunmaktadır. Amaç, yandaş medya yanında yandaş yargıyı da yaratmak ve böylece Türkiye Cumhuriyeti devletini yeniden şekillendirerek parti devletini kurmaktır.

Değerli milletvekilleri, çerçeve 10’uncu maddede yapılan değişiklik de bu anlayışın bir sonucu ve yansımasıdır. AKP’nin hukuk devletine ve bağımsız yargıya karşı sürdürdüğü çalışmaların gelecekte milletimizi büyük sıkıntılara sokacağı, siyasi hırs ve ihtirasların ülkeye ve milletimize büyük zararlar vereceği inkâr edilemez bir gerçektir. AKP’nin milletin gündeminden uzak, kendi gündemi ve ihtirası doğrultusunda yaptığı bu dayatmaya halkımız izin vermeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük milletimiz, AKP’nin hukuk devletine yönelik, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran ve yargıyı siyasetin emrine veren bu düzenlemelerini kabul etmeyecektir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak inancımız odur ki, dışına tatlandırıcı sarılmış içi zehir olan AKP hapını yüce milletimiz yutmayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye’miz hukukun üstünlüğüne dayalı, bağımsız yargının bütün kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandığı bir yönetim anlayışına, seçimlerden sonra milletimizin takdir ve oylarıyla kavuşacaktır.

AKP, gelecek kaygısıyla yargıyı siyasetin emrine vermeyi, AKP yargısı yaratmayı ve devleti dönüştürmeyi, milletimizin kararlı duruşu ve tutumu karşısında başaramayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Emek, teşekkür ediyorum.

2.2 Dokuzuncu Madde Hakkında MHP Grubu Adına Behiç Çelik (Mersin)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı AKP anayasasının değişiklik teklifinin çerçeve 10’uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünü ifade etmek üzere söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, değişiklik, Anayasa Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşümüzü arz etmemize rağmen dikkate alınmadan, olgunlaşmamış bir zihniyetin ürünü olarak Genel Kurula kadar geldi.

Anayasa Komisyonunda zorlu bir maratondan sonra görüldü ki AKP kendi dökülen boyalarını tamir etmek için suni bir gündem oluşturmayı tercih etmiştir; AKP, iflasını gizlemek için kafa karıştırmayı tercih etmiştir, bölünmüş Türkiye’yi sağlamak için böyle bir yolu tercih etmiştir. Kamplaşma yaratmak istiyor, çıkış yolunu da burada arıyor.

Komisyonda 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun teklif hâlinde görüşülürken biz, iktidara “Acaba elinizde hazırladığınız gizli Anayasa değişikliği metinleri var mı? Acaba muhalefeti sindirerek tek parti diktasına giden düzenlemeler mi düşünüyor?” diye sormuştuk. Bu sorulara cevap yok, cevap verilmedi, ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bunu bir kenara yazdık, not ettik.

Başbakanın 19 Nisan 2010’da basına yansıyan açıklamaları dikkat çekici, diyor ki: “2012 yılına kadar başkanlık sistemine geçebiliriz.” Hiç şaşırmadık. 2003 yılında “Başkanlık sistemi benim arzumdur.” diyen Sayın Erdoğan, Türkiye’de Hüsnü Mübarek rejimi kurmak için daha baştan kararlı olduğunu, her şeyi buna göre düzenlediğini, dış destek alarak kendini en güçlü gördüğü bugünlerde bu niyetini itiraf etmiştir. Bu itirafıyla aslında, Erdoğan’ın meşruiyeti de tartışmaya açılmalıdır.

Bu zihniyete sormak lazım: Başkanlık sistemi isterken federal sisteme geçiş mi istiyorsunuz? Madem başkanlık sistemi, niçin yargı bağımsızlığı veya hâkim teminatı ayaklar altına alınıyor? Türk Silahlı Kuvvetlerini adı başkanlık olan dikta rejiminize engel mi görüyorsunuz? Güçlü sivil toplum kuruluşlarının oluşmasını niçin engelliyorsunuz ya da olanları niçin bastırıyorsunuz? Toplum çıkarlarını değil, sivil dikta heveslilerinin çıkarlarını gözeten medyayı niye oluşturdunuz; üstelik suç işleyerek?

Aslında bu yapılanları biz biliyoruz, ibretle izliyoruz. Yüce Divan korkusu, hesap sorma ihtimali malum çevreyi rahatsız etmiş, tükenişlerinin işaretlerini vermeye başlamıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, AKP’ye bir nasihatte de bulunmak isteriz: Bakın, gelin bu çıkmaz yoldan geri dönün. En güçlü anınız en zayıf anınızdır. Mağdur olmayın, mağrur olmayın, sizden büyük Allah var. Böbürlenmeyin, tövbe edin. Bilin ki, sivil darbe heveslilerinin sonu hüsrandır.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz durum, siyasi iktidarın bu menfi girişimi, siyasal sistemi dönüştürme çabalarında kendisine engel gördüğü tüm anayasal kurumları ve organları bertaraf etme, değiştirme ve nihayet tahakküm altına alma girişimidir. Cümle âlem bilmektedir ki, esasen üç konuya önem verilmektedir. Böylece, suiniyet iyot gibi ortaya çıkmaktadır. Diğer keyfekeder maddeler, tabii ki, bu da onun yanında güzel gösterilerek sunulmak istenmektedir. Aslında, topluma sunulan ölüm övücülüğüdür; ölüm övücülüğü özendiriliyor.

2007 yılında gündeme gelen sivil anayasa tartışmaları tepkiler üzerine, yeterince olgunlaşmadığı düşünülerek soğumaya terk edilmiştir. Ancak iktidarın tepetaklak gitmekte olduğu bir süreçte yargı bağımsızlığından anladığı nedir? Yargı bağımsızlığı mı, adaletin iyi yönetimi mi, hâkim teminatı mı? Bu prensiplerin hepsi iktidarın tahakküm uygulamalarına feda edilmek istenmektedir. Tıpkı yandaş bürokrasi, yandaş medya, yandaş polis, yandaş iş adamında olduğu gibi yandaş yargı getirilmek isteniyor.

Değerli milletvekilleri, kuvvetler ayrımı devlet organları arasında üstünlük sıralaması olmayıp belirli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibarettir. Bununla bu da sınırlı ve medeni bir iş bölümüdür. İktidar Anayasa değişikliği ile buna aykırı bir davranış sergilemektedir. Bu tutum ve davranış dahi mevcut Anayasa hükümlerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer husus da “dolanma” tabiridir. Yani “kanuna karşı hile” de diyebileceğimiz bu faaliyet, iktidarın suçüstü yakalandığının en önemli kanıtıdır. Mevcut kurulu rejimin, temel kıymet hükümlerimizin, siyasi müktesebatımızın, atalarımızdan bize miras kalan varlıklarımızın hile ile iktidar elitince gasbedilmek istenmesi asla kabul edilemez. Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, millî devlet, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gibi, rejimimizi oluşturan temel üstün değerlerle oynamak doğal olarak kanuna karşı hiledir, kanunu ya da Anayasa’yı dolanmadır.

Tabiidir ki bu değişiklik açıkça Anayasa’ya aykırıdır. 20’nci yüzyılda, dolanma ile nice diktatöryel rejimler kurulduğu bilinmektedir. Bu sebeple bizde, Anayasa koyucu başlangıç ile ilk dört maddeyi mutlak koruma altına almıştır. Dolayısıyla kimliğini bulamamış bir iktidar fitne tohumlarını bin yıllık kardeşliğe ekerek Anayasa değişikliği yapmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği üzerinden gerilim siyaseti sürdürülmemelidir. Uzlaşma kültürü egemen kılınmalıdır, bu uzlaşmayla netice alınması tüm milletin hayrına olacaktır ama görüyoruz ki bu istenmiyor.

Değerli arkadaşlar, “Anayasa değişiklik teklifi” olarak sunulan metnin bir tasarı olduğunu da unutmamamız gerekir. Anayasa’nın açık hükmüne rağmen ve bir imza skandalından sonra tasarı içerikli bir teklif olarak komisyona havale edilmesi dikkat çekicidir.

Bas bas bağırıyorlar: “Hâkimlerin yönetimi var Türkiye’de, jüritokrasi var.” diye ama biz bakıyoruz, partizan bir yönetim ve baskıcı bir yönetim, kirlenmişliklerle bu mevcut düzenin adı “jüritokrasi” değil, olsa olsa plütokrasidir, oligarşidir, nepotizmdir.

Değerli arkadaşlar, dayatılan metin, hiçbir hukuki değer taşımamaktadır, Türk milletinin ihtiyacına değildir, tam bir AKP anayasasıdır. Bu dayatmalar karşısında diyoruz ki: Toplumu gerseniz de gidicisiniz, mağduriyet edebiyatı yapsanız da gidicisiniz, dikta heveslisisiniz, zaten gidicisiniz. Biz Türkiye’yi yıktırmayacağız, dimdik ayaktayız, milliyetçiyiz ve demokratız. Temiz toplum ve dürüst yönetim istiyoruz.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, dürüst yönetim için kuvvetli vurgu yapmıştır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep etmiştir. Parti kapatmalarında, şiddet ve terör unsuru dışında, yasak getirilmesini savunmuştur ve vekillerin bireysel sorumluluğunu dile getirmiştir. Siyasi ahlak yasasının çıkarılmasını talep etmiştir. YÖK Kanunu’nun değiştirilmesini istemiştir ve Alevi kökenli kardeşlerimizin taleplerinin karşılanmasına işaret etmiştir ama bunlar maalesef kale alınmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, süreniz doldu efendim. Size iki dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Şu anda, halk zaten “Anayasa” demiyor, “açız” diyor ama insanlarımızın açlık ve yoksulluğunun oya dönüştürülmesini önleyen hiçbir tedbir getirilmemektedir. Türkiye'nin şu andaki gündemi, hükûmet sistemi arayışları değil, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması da değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim mekanizmalarının artırılması ve yargı bağımsızlığını arttırıcı çalışmaların yapılmasıdır.

Tarih nice sözde kurtarıcı insanlar tanımıştır; aslında yıkan, darmadağın edendir bunlar.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak AKP İktidarı istismarcıdır. Anayasa değişikliğine açılım politikalarının bir yolu olarak yaklaşmaktadır. İktidardan gidici olduğunun farkına vardığından yargıya egemen olmak için çırpınmakta ve toplumu kutuplaştırmaktadır.

Değerli arkadaşlar, çerçeve 10’uncu madde ile 1982 Anayasası’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Burada, zaten dün görüştüğümüz parti kapatmalarına ilişkin hükümden sonra milletvekillerinin vekilliklerinin kaldırılmasına ilişkin bu düzenlemenin yürürlüğe sokulması yani hükümden kaldırılması da bir anlam ifade etmemektedir. Onun için, burada iktidar partisinin, özellikle Anayasa teklifinde sunduğu Anayasa’nın 14’üncü maddesine aykırılık, 6’ncı maddesine aykırılık, 2’nci maddesine aykırılık, başlangıç ilkesine aykırılık ve İç Tüzük’ün 75’inci maddesine aykırılık içerdiğinden biz söz konusu Anayasa teklifine esastan ve usulden tümüyle karşıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, ek süreniz de doldu.

Efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın. Sadece selamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum, lütfen…

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu duygularla tekrar hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

2.3 Dokuzuncu Madde Hakkında BDP Grubu Adına Hasip Kaplan (Şırnak)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, öncelikle bir yanlışı düzeltmek istiyorum, yanlış anlaşılmaya neden olan durumu. Biz, Parlamento ve demokratik sistemi benimsemiş milletvekilleri olarak buradaki bütün mücadelemizi -Parlamento içinde- İç Tüzük haklarımızı kullanarak yaparız. Bu nedenle tarafınızdan yapılan açıklama ve medyaya, basına, kamuoyuna yansıyan durum “Beni öldürtecek misiniz? Vurdurtacak mısınız?” sözlerinin maksadı çok aştığını ve kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini belirtmek istiyorum. Bu konuda açıklama bekliyorum. Böyle bir kastımın olmadığını ve asla olmayacağını da ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, şunu öncelikle ifade etmek istiyorum: Söz konusu madde, siyasi parti kapatma rejimleri sonrası milletvekilliklerinin düşürülmesiyle ilgili bir fıkranın kaldırılmasıyla ilgili.

Tabii, Türkiye çoğulcu demokrasiye geçtikten sonra neleri yaşadık çok kısa bir değinmekte yarar var. 1946 seçimleri, ilk çoğulcu sisteme geçiyoruz, CHP 390, Demokrat Parti 65 milletvekili; sonrası 1950 seçimleri, Demokrat Parti 408, CHP 69; 1954 seçimleri, Demokrat Parti 503, CHP 31 milletvekili alıyor ve işte burada, 27 Mayıs 1960 darbesi oluyor. O zaman siyasi partilerin denetimi Anayasa Mahkemesine tabi değildi, sulh ceza hâkimi veya Çemişgezek savcısı istediği parti liderini alıp içeri atabiliyordu. İşte, buna bir de darbe eklendiği zaman siyasi trajik tarihimize -saygıyla anmak istiyorum, bütün idam edilen siyasileri, düşüncelerinden dolayı- bu ülkenin Başbakanı Sayın Adnan Menderes’in asılması sonucunu doğurdu. Bu trajik olaydan belki bir geri adım atıldı, bugün hava limanlarına, meydanlara isimleri veriliyor. Ancak devamı olan 60 süreci ve 82 Anayasasıyla getirilen rejimle de, 84’üncü madde uyarınca bir parti kapatıldığı zaman bütün milletvekilliklerinin -üyesinin- düşürülmesi hükmü vardı. İşte o dönem, 1994 yılını hatırlamakta yarar vardır. Ben, bir avukat olarak Meclisin koridorlarındaydım o zamanlar ve DEP milletvekillerinin yargılanma sürecinin bir avukat tanığı olarak Meclis koridorlarında dolaşıyordum.

Evet, DEP ile ilgili, Demokrasi Partisiyle ilgili dokunulmazlıklar 19 taneydi, burada görüşüldü İç Tüzük hükümlerine göre ve Anayasa’ya göre, İç Tüzük hükümlerine göre dokunulmazlığı kalkan milletvekilinin yedi gün içinde, 85’inci maddeye göre Anayasa Mahkemesine itiraz hakkı olmasına rağmen, Meclisin etrafı sarıldı özel timlerle, polisle, jandarmayla ve Meclisin daha birinci günü, 2 Mart 1994 günü, işte, şu tarihî çirkin ve siyasi hayata korkunç müdahale teşkil eden… Sevgili Orhan Doğan, milletvekili meslektaşım şu an hayatını kaybetti, on yıl Ulucanlar Cezaevinde yattıktan sonra, evet, Meclisin dokunulmazlık kararını kaldırdıktan sonra, daha hakkındaki karar kesinleşmeden, Orhan Doğan ve Hatip Dicle, Dikmen kapısında bu şekilde gözaltına alınmıştı. Siyasi tarihimiz çok uzun değil, kısa bir geçmişi var. Bundan çok önemli dersler çıkarmamız gerekiyor. Ve bu olay üzerine Anayasa Mahkemesindeki davalara girdik, dokunulmazlık davalarına, parti kapatma davasına gittik, Strasbourg’da beş tane davaya girdim ve elli yıllık Avrupa tarihinin yargılamasında ilk, hür seçimleri ihlalden mahkûm olan ülke Türkiye oldu. Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 no.lu Protokolü’nün 3’üncü maddesi hür seçimleri düzenliyor ve DEP milletvekillerinin üyeliklerinin düşürülmesi sonucu Türkiye mahkûm oldu. Başka mahkûmiyet kararları da var.

Şimdi, bu tarihi şöyle bir göz önüne alırsanız çok büyük tepkiler, Avrupa’da, sivil toplum örgütlerinde, kamu vicdanında çok sert tartışmalar yaşandı. Bunun üzerine Anayasa’da 1995 yılında bir değişikliğe gidildi ve denildi ki: “Eğer milletvekili kendi eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olmuşsa onların üyeliği düşer.” Akabinde Refahyol İktidarının düşürülmesi -biliyorsunuz 28 Şubat sürecine denk geliyor- ve Refah Partisinin kapatılmasıyla, DEP milletvekillerinin Ulucanlar’da on yıl ceza yatması sonucu o hükmün değişmesi sayesinde Refah Partisi 3-4 milletvekilinin üyeliğinin düşmesiyle kurtuldu. Bugün kadroları büyük çoğunlukla AK PARTİ’dedir ve AK PARTİ bugün iktidardır sekiz yıl...

Peki, şunu sormak istiyorum samimi olarak: Bu çoğulcu demokrasilerde halkın özgür iradesiyle seçilen milletvekilleri bir partiye üye oldu diye, yani parti kapatıldı, üyeliğinin düşmesi bir kolektif ceza anlayışı değil mi? Çağ dışı değil mi? Orta Çağ derebeylik hukuku değil mi? Türkiye bir aşiret devleti değil arkadaşlar. Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi ve çok güçlü bir yapısı olan bir ülke, bunu ciddiyetle görmek lazım.

Parti kapatmalarda reel ve yakın tehlike son derece önemli ancak bu düzenlemelere baktığım zaman bunu düzenleyen Sayın İyimaya… Sayın Kuzu burada yoklar. Soracağım, niye bunu eksik bıraktınız? Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası duruyor. Diyor ki: “14’üncü maddesindeki suçlar istisna” diyor. Bunu kaldıracaksınız. Farz edin… Yakın tarih, 11 Aralık, partimiz DTP kapatıldı, Sayın Ahmet Türk ve Sayın Aysel Tuğluk’un milletvekilliği düşürüldü, yakın tarih. Bu darbeler sonucu zaten bütün partiler kapatılmıştı, bütün üyelikler düşmüştü.

Şimdi sormak istiyorum: Zorla ifade alma olayı var. 500’ün üstünde fezleke var ve 14’üncü maddeyle ilgili neden bu istisnai durumu kaldırmadınız? Sormak istiyorum ve samimi cevabını bulmak istiyorum. AK PARTİ’nin demokrasi sınavındaki testi çok önemlidir. Komisyon Başkan Vekili burada. Şunu soruyorum: Niye Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasını değiştirmediniz? Niye hâlâ Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Sebahat Tuncel hakkında mahkemelerin zorla ifadeye çağrılma kararları var? Evet, ifadeden, mahkemeden korkmuyoruz, kaçmıyoruz. Bu kürsünün masuniyetine, dokunulmazlığına, bu ülkeye olan kutsal bağımız kadar bağla inanıyoruz. Bu kürsü -bu konuşma, burada- sorumsuzluğuna evet ama gelin, diğerlerini kaldıralım. Birlikte, dokunulmazlıkların tamamını kaldıralım.

Burada samimiyet testinde bir şey daha uyaracağım ve yine, Adalet Komisyonu dâhil, Anayasa Komisyonuna buradan soruyorum; sizin eğer Anayasa’ya, eğer demokrasiye, demokratik seçimlere saygınız varsa soruyorum: Anayasa’nın 14’üncü maddesi 2001 değişikliği, 3 Ekim 2001… Sayın Bahçeli, o zaman sizlerin koalisyon dönemi değil mi? Sizler kaldırdınız bu maddeyi. Evet, Sayın Bahçeli döneminde, DSP döneminde, Gökkuşağı Koalisyonu olarak bilinen Sayın Ecevit döneminde -rahmetle anıyorum- kaldırıldı ve sonuncu bir fıkra var. Ey hukukçu milletvekilleri, bunu okuyacağım, lütfen dinleyin: “Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.” Sekiz sene geçti, sekiz sene sekiz ay…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, size iki dakika ek süre veriyorum diğer arkadaşlarıma verdiğim gibi, lütfen tamamlayın.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sekiz… Hayır, 2001’den 2010’a kadar dokuz sene geçti. Sekiz sene iktidarsınız, niye bu kanunu çıkarmadınız arkadaşlar? Niye 14’üncü maddenin suçlarını çıkarmadınız? Yani, kabahat nevinden bir fiilden dolayı milletvekilini zorla ifadeye çağırıyorlar. Yani, Sayın Ahmet Türk’ü Genel Başkan olarak zorla ifadeye çağırıyorlar. Her gün 500 tane celp geliyor. Celp polisleri posta gibi çalışıyorlar her gün. Niye kaldırmadınız? Sizi tutan bir güç mü vardı? Size bu kanunu çıkarmayın diyen mi vardı? Gerçekten demokratsanız, sınav, test işte budur. Gelin, bu 14’üncü madde… Şu çok açık arkadaşlar: Türkiye Cumhuriyeti devletinin, gerçekten, birliğini, düzenini ihlal eden ağır suçları kapsar, düşünce açıklamasını değil. “…”(x) dedi diye veya bir “nevroz”a katıldı diye veya bir düşünce açıkladı diye milletvekillerini zorla ifadeye çekmek onurunuza dokunmuyor mu Allah aşkına? Biz gideriz, alışığız, peki sizin onurunuza dokunmuyor mu? Her gün kelepçelenip, her gün başına, kapısına polisin dayandığı milletvekili fotoğrafı sizi vicdanen rahatsız etmiyor mu? Niye bu kanunu dokuz senedir çıkarmıyorsunuz söyler misiniz? Allah aşkına, dokuz senedir niye çıkarmıyorsunuz? Göreviniz yasama değil mi? Soruyorum, yasama değil mi? Yapın görevinizi, gelin, tam demokrat olun. Öyle taksitli demokrat, parçacı demokrat, eksik demokrat olmaz, eksik akıl olmaz hukukta, bilimde, parlamentoda. Gelin, önce demokratik seçimlerden başlayın. Bundan başlamadığınız zaman demokratlığınızı meydanlarda hep sorgulayacağız.

Bu duygularla bu ayıptan kurtulmak üzere hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, ben de teşekkür ederim.

2.4 Dokuzuncu Madde Hakkında AK Parti Grubu Adına Haluk Özdalga (Ankara)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 10’uncu maddesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, görüşmekte olduğumuz bu madde 84’üncü maddenin son fıkrasını yürürlükten kaldırmaktadır. Bu fıkradaki düzenlemeyle, bir parti kapatıldığı zaman Anayasa Mahkemesi kararına göre sözleri ve eylemlerinden dolayı sorumlu tutulan milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği o nedenle düşmüş olmayacaktır. Mevcut durum, mevcut hüküm orantısız cezaya yol açmaktadır, haksızlığa neden olmaktadır ve zannediyorum en önemlisi temsilî demokrasiyi zedeleyen bir nitelik taşımaktadır. Orantısız cezaya yol açmaktadır çünkü o söz ve eylemlerden dolayı milletvekilinin partisi zaten kapatılarak cezalandırılmaktadır. Kendisi 69’uncu maddeye göre zaten beş yıl siyaset cezasına çarptırılmaktadır, bir siyasi partiye kurucu üye ve yönetici olamamaktadır. Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesi, üçüncü ve orantısız bir ceza niteliği taşımaktadır, haksızlıklara neden olmaktadır çünkü aynı hükümle karşı karşıya kalan, milletvekilliği düşen kişilerden biri sadece birkaç ay sonra yapılacak bir seçimde tekrar milletvekili olabilirken tamamen tesadüfi zamanlamaya bağlı olarak bir başka milletvekili ancak uzun yıllar bekledikten sonra bu hakka kavuşabilmektedir mevcut durumda. Bu da ciddi bir eşitsizlik yaratmaktadır ama en önemlisi, mevcut durumun temsilî demokrasinin işleyişini zedelemesi ve sakatlamasıdır. Milletvekilliğinin düşmesiyle geniş bir seçmen kitlesini temsil edilme hakkından mahrum kalmaktadır. Bu açıdan, asıl cezalandırılan hiçbir suçu olmamasına rağmen o milletvekilinin temsil ettiği kitle olmaktadır. Teklif edilen düzenlemeyle bu mahzurlar kalkmış olacaktır.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 10’uncu madde çerçevesinde ele aldığımız bu konu esas itibarıyla siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili olup onun sonuçlarından, türevlerinden biridir.

Partilerin kapatılmasıyla ilgili esas maddeyi dün gece müzakere ettik. Ben burada sadece bir noktaya işaret edeceğim: Hepimizin, hepinizin bildiği gibi, burada değişik arkadaşların ifade ettiği gibi Türkiye bir partiler mezarlığı. 1960’tan bu yana 25 tane kapatılan parti var, askerî yönetimler tarafından kapatılanlar hariç. Bu sayı Avrupa’da, Avrupa ülkelerinin tamamında 5-6 civarında. Yani Türkiye’de ortalama iki yılda bir, bir parti kapatılıyor. Neden böyle? Bu sorunun cevabını araştırmamız ve bir çözüme dönük adımlar atmamız gerekiyor.

Bu durumun mantıken üç tane sebebi olabilir: Bizim partilerimizde bir yanlış olabilir. Belki sık sık suç işleme eğiliminde bizim partilerimiz, birinci şık. İkinci şık, hukuk normlarımızda kusur var ve parti kapatmayı istisnai bir durum, bir müeyyide değil, kolayca kullanılabilecek bir önlem olarak hukuk normlarımıza getirmiş durumdayız. Üçüncüsü de, o normları uygulamak durumunda olan kurumlarımızın yorumlarında bazı sıkıntılar var.

Bu Anayasa değişikliği paketinde ilgili düzenlemeler açısından temel varsayım, bizim partilerimizde, milletimizin kurduğu partilerde çok büyük yanlışlar olduğu istikametinde değildir. Bizim milletimizin kurduğu  partiler, bu kadar sık kapatılmayı hak eden partiler değildir. Siyasi partilerin kapatılması ve onlarla ilgili türev düzenlemeler de bu perspektif açısından görülmelidir, ele alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şuna da önemle işaret etmek istiyorum: Bu Anayasa değişikliği paketinde getirilen değişiklikler, siyasi partilerin kapatılmasındaki eşiğin yükseltilmesi dâhil daha yüksek standartlarda bir demokrasiyi ve demokratik devleti öngörmektedir. Demokratik devlet ve iyi işleyen bir temsilî sistem, aynı zamanda ülke bütünlüğünün, millî birliğimizin ve beraberliğimizin en büyük güvencelerinden biri olacaktır. Halkımızın daha yüksek koruma altına alınmış partilerde teşkilatlanabilmesi, görüş ve taleplerini demokratik bir ortam içinde dile getirebilmesi, o görüşler bize zaman zaman çok ters ve aykırı olsa dahi şiddet öngörmediği sürece ülkemizin birlik ve bütünlüğünü zayıflatan, zedeleyen, tehdit eden değil, güçlendiren ve pekiştiren sonuçlar doğuracaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde duran basit bir gerçek daha var. Türkiye çok partili demokrasiye 1950’de geçti. Aradan geçen altmış sene gibi uzun süreye rağmen henüz milletin kendi temsilcilerinin eliyle demokratik meşruiyeti olan bir anayasa yapmayı hâlâ başaramadık. Bu acı bir gerçek. Demokratik tecrübesi bizden çok daha zayıf olan Güney Avrupa, Doğu Avrupa ülkelerinin çoğu bunu başardı ama ne yazık ki aradan geçen altmış seneye rağmen biz bunu başaramadık. O arada, geçen altmış sene içinde, bazıları çıkıp milletin meşru temsilcileri tarafından hazırlanıp “doğrudan onun eliyle vazolunan, doğrudan milletin kendi eliyle yürürlüğe konulan” diye halkın gözünün içine baka baka kaba tahrifatları mukaddimesine, en başa koyduğu anayasaları getirdiler, yürürlüğe koydular ama biz bu anayasaları bile hâlâ değiştiremedik. Öyle görünüyor ki 23’üncü Dönem, ne yazık ki 1982 askerî rejim Anayasası yerini alacak yeni bir anayasayı yapamadan son bulacak.

Hangi partiler yeni bir anayasa yapılmasını istedi, hangileri istemedi? Kim uzlaşma istedi, kim uzlaşmaya yanaşmadı? Tamamen yeni bir anayasayı kimler istedi, kimler istemedi? Ben, bu tartışmalara ve karşılıklı suçlamalara burada girmeyeceğim çünkü her şey milletimizin gözü önünde cereyan etti. Kimin, hangi partinin neyi istediği, kimin neyi istemediğini milletimiz çok iyi biliyor, bunun da hesabını sandıkta kesecek.

Şimdi, önümüzde duran bir sınırlı değişiklik öngören bir paket var. Şu ana kadar görünen o ki bu paketin, halk oylamasına, referanduma gitmeyi zorunlu kılacak bir sayı ile Meclisten geçmesi büyük bir ihtimal. Sanıyorum hatırlayacaksınız, ana muhalefet partisi ısrarlı bir şekilde AK PARTİ’nin referanduma gidemeyeceğini, kaybetmekten korktuğu için gidemeyeceğini, eğer kaybederse erken seçime gitmekten çekindiği için referanduma gidemeyeceğini ısrarlı olarak dile getirdi. Şimdi, öyle görünüyor ki -göreceğiz- bu müzakerelerin sonunda büyük bir ihtimalle iş referanduma gidecek ama ne kadar ilginç ki -başka kelime kullanmayayım- ana muhalefet partisi şimdi referandumun önünü kesmek için Anayasa Mahkemesine gitmek üzere imza tamamlamaya çalışacağını açıkladı. Anayasa Mahkemesine gitmenin bir hak olduğunu, böyle bir hakkın var olup olmadığını tartışmıyorum. Elbette böyle bir hak var ama bizim de bir hakkımız var. Siyaseten çözülmesi gereken bir sorunu gerçek iktidarın ve egemenliğin sahibi milletin o iktidarını kullanmasının önünü kesmek için mahkemeye gidenleri bizim de millete şikâyet etme hakkımız var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sen onu git, Avrupa’ya şikâyet et!

BAŞKAN – Sayın Özdalga, süreniz doldu, size iki dakika ek süre veriyorum efendim.

Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Evet, iki dakikam var.

Son olarak bir konuya daha işaret edeyim. Dün gece burada 9’uncu maddeyle ilgili olarak yapılan müzakereler sırasında ana muhalefet partisinin sözcüsü bizlere döndü, AK PARTİ’ye döndü ve bizlerin vicdanına hitap etti, vicdanına bir çağrı yaptı. Şu yirmi adım ötedeki kulübeye giderken, perdenin arkasında oylarınızı kullanırken vicdanınızın sesini dinleyin anlamına gelecek bir çağrıda bulundu. Ben bu çağrı için de çok teşekkür ediyorum. O perdenin arkasında oyunu kullanan AK PARTİ’li veya bir başka partili hiçbir milletvekilinin vicdanının sesinden başka bir şeyi dinlemesi mümkün değildir.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Hangi perde? Hangi perde?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Perdeler açıktı!

HALUK ÖZDALGA (Devamla) – Ama yirmi adım atıp o kulübeye kadar gidemeyenlerin, vicdanına kilit vurulmuş kişilerin (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) nasıl böyle bir çağrı yaptığına da hayret etmek gerekir, hayret etmek gerekir.

Bu duygularla, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 91

___________________________________________________________________________

3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Dördüncü Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Dokuzuncu Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir–22 Nisan 2010)

 1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinde geçen “son fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanunun yayımı tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Ahmet Aydın

                                                                                                                   Adıyaman

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinde geçen “son fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanunun yayımı tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                        Abdurrahman Arıcı

                                                                                                              Antalya

Gerekçe (2.Önerge):

Kanun tekniği açısından maddenin daha iyi anlaşılır hâle gelmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.

Oylamanın Sonucu (1,2 Nolu Önerge): İLK 2 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

          Hasip Kaplan                            Akın Birdal                  Hamit Geylani

Şırnak                                     Diyarbakır                  Hakkari

 

Şerafettin Halis          Sebahat Tuncel

Tunceli                                               İstanbul

MADDE: 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Son fıkra yerine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Siyasi etike aykırılıktan dolayı milletvekilliğinin düşürülmesi kanunla ayrıca düzenlenir.”

Gerekçe (3.Önerge):

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elimde Hükûmet Programı var. Burada okunan şeyleri söz olarak kabul ediyoruz. “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yaklaşırken ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını hak etmektedir.” Ve tabii anlatıyor: “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ... Yeni anayasa, olabilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.” Böyle, paket paket, taksit taksit, parça parça istemiyoruz; toptan, gerçek bir anayasa istiyoruz çünkü dibacesini, girişini değiştirmediğiniz Anayasa’nın devamını değiştiremezsiniz, girişi hepsini belirliyor.

Şimdi, ben, burada, özellikle, önergemizde siyasi etik kanunundan bahsettim. Siyasi etik kanunundan niye bahsediyorum? Bu Meclisin siyasi etik kanununa ihtiyacı var. Bugüne kadar bütün milletvekillerinin siyasi düşüncelerinden dolayı üyelikleri düşürüldü. Oysaki hırsızlık, yolsuzluk, yüz kızartıcı suçlar, Yüce Divan suçları dikkate alındığı zaman, Yüce Divanda 1928’de Yavuz Zırhlısı’ndan tutun 1981’de gümrük, 1985’de rüşvet, 1993’te otoyol ihalesi, 2004’de yolsuzluk… Hep akçeli işler, pis işler.

Şimdi, bunlarla ilgili Yüce Divan yolu var ama diğer yandan da, bu kürsüde şöyle savunmaları da Meclis tutanaklarından okursunuz: “Dokunulmazlığımın kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben rüşvet almadım; ben ihaleye fesat karıştırmadım; ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını da yemedim; ben vergi kaçakçılığı da yapmadım; halka ihanet etmedim; devlet parasını beş yıldızlı otellerde birilerine peşkeş de çekmedim; hayali ihracatla köşe bucak da olmadım. Bunun için korkmuyorum. Ben, tarihe ve tarih içinde halka hesap verememekten korkarım. Nasıl ki, tek çiçekli bir bahçe, tek sazlı bir orkestra olamazsa Türkiye insanının da tek tip düşünmesi beklenmemelidir. Nasıl ki, bir bahçede allı morlu, yeşilli ve sarılı çiçekler ayrı renk ve özellikleriyle hep bir arada, usta bir bahçıvan gözetiminde yaşayabiliyorsa, Türk ve Kürt halkı da kendi özgün kimlik ve kültürünü geliştirerek bir arada yaşama şansına sahiptir hâlâ.” 2 Mart 1994, Orhan Doğan’ın bu kürsüden yaptığı savunmayı okudum.

Şimdi, getiriyorum, 84’üncü maddeyi kaldırıyorsunuz. Ahmet Türk’ün, Sayın Aysel Tuğluk’un daha üç ay önce üyelikleri düşürüldü. Arkasından geçici 18’inci madde var. Şimdi, Anayasa yargısı CMK hükümlerine göre yapılıyor, ceza hükümlerine göre yapılıyor ve bir hüküm lehe olduğu zaman geçmişe şamil uygulanması lazım. Geçici 18’inci madde var, burada diyor ki: “Görülmekte olan davalara uygulanır.”

Şimdi, ben buradan çağrıda bulunuyorum, toplum vicdanına sesleniyorum, Meclisin vicdanına sesleniyorum: Türkiye’nin barışı için, Türkiye’nin geleceği için eğer sizler Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un üyeliğinin düşürülmesini vicdanen sindiremiyorsanız, kabul edemiyorsanız, gelin 18’inci maddeye, vakit var, geçici maddeye bir hüküm koyalım, tıpkı görülmekte olan davalar gibi, bu dönem içinde milletvekilliği düşen milletvekillikleri ile ilgili, Anayasa hükmü değiştiği için “tekrar üyelikleri devam eder” diye bir hüküm koyalım. Türkiye için var mısınız, böylesine bomba gibi, toplumsal barışı sağlayacak, Türkiye’yi sarsacak, vicdanları zorlayan bu kararı kaldıracak, vicdanları bırakın, Türkiye’nin 72 milyon vicdanında, barışında, birliğinde, ülkenin bütünlüğü içinde ve kardeşliğe doğru, huzur ortamına doğru verilecek en güçlü mesajı verelim?

İşte, siyaset budur. Siyaset öyle “Bu kadarını yaparım, o kadarı olur.” değildir arkadaşlar. Siyaset cesur kararlar zamanıdır. Cesur kararlar, siyasi kararlar, yerinde olan kararlar alınır. Böylesi dönemlerde tarih yazacaksak yazılır. Böylesi dönemlerde vicdanınız isyan ediyorsa, sesini dinlersiniz. Ahmet Türk’ün üyeliğinin düşmesinde gerçekten bir adaletsizlik, bir hukuksuzluk yok mu?

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Devam ediyorum.

Yani gerçekten, siyasi düşüncelerini açıklama dışında bir kaygı, bir nedenle üyeliği düşürülmedi mi arkadaşlar? Neden 21 milletvekili içinde Sayın Ahmet Türk seçildi, Sayın Aysel Tuğluk seçildi?

İşte, böylesi tarihî kararlara imza atarsak, birlikte yürürsek ve birlikte muhteşem o Türkiye’nin yeni, yepyeni anayasasını yaptığımız zaman, Türkiye Cumhuriyeti’nin 23’üncü Dönem Büyük Millet Meclisi, barışa ve kardeşliğe -yarın 23 Nisan- ve çocuklarına, yarınlarına yepyeni bir anayasayı 90’ıncı yıl dönümünde hediye etme onuruna, şerefine, büyüklüğüne, erdemliğine kavuşacak. Bunun için biraz sağduyu, biraz daha uzlaşı, biraz daha diyalog, biraz daha konuşabilmek; bütün mesele bu. Bunu İç Tüzük’te başardık, inanının Anayasa’da da başarabiliriz.

Bu inançla, 18’inci madde önümüzde, süre var, değerlendirilmesini diliyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Oylamanın Sonucu (3.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

4. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Hüseyin Ünsal                                                                     Hakkı Suha Okay

                  Amasya                                                                                   Ankara

MADDE 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili, beyan ve eylemleri nedeniyle Anayasanın 83. maddesi kapsamındaki dokunulmazlık hükümlerinden yararlandırılmaz.”

Gerekçe (4.Önerge):

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra sayılı kanunun 10’uncu maddesi üzerine verilen önerge için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Konuşmama başlarken saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu 10’uncu madde üzerine konuşma yapan AKP Grubundan Çevre Komisyonu Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisine, vicdanlarından bahsederek konuşmasına devam etti. Milletvekili vicdanının kulvar değiştirdiği, partiye göre mobilize olduğu ve bu perdenin arkasında ona göre oy kullandığını söylemesi… Veyahut da bizim aklımız pek ermedi. Bu vicdan meselesi değildir. Kendisi şimdi her değişik dönemde değişik kulvarlarda, değişik vicdan kullanmaktadır, vicdanı mobilize olmuştur ve diğer partili arkadaşlarıma, tüm Türkiye Meclisindeki partili arkadaşlarıma da söylüyorum: Artık partinizi veya diğer bir partiyi veya herhangi bir grubu uluslararası planda şikâyet etmek istiyorsanız, artık bir uluslararası muhbirimiz var. Kendisi buradadır. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisini bu konuda ihbar eden, Sosyalist Enternasyonale ve Avrupa Konseyine ihbar eden konuşmacıyı da ayrıyeten kınıyorum.

Getirilen önerge, partisinin temelli kapatılmasına neden olan milletvekillerinin dokunulmazlıktan yararlanmayacağıdır. Bu durum engellenmektedir. Bu gayet doğal. Yani bu, bizim Cumhuriyet Halk Partisi önerisi olarak geldi ama siyasi partilerin hemen hemen hepsinin bu konuya yakın durmasında fayda vardır. Hem partinin temelli kapatılmasına neden olacaksın hem de milletvekili dokunulmazlığın devam edecek. Milletvekilliğinin devamını ama dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen bir öneridir. Dolayısıyla buna Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığını görmek beni de üzdü, bunu da belirtmek istiyorum ama neden katılmadıklarını da çok merak ediyorum. Ama aklıma sorular geliyor.

Değerli arkadaşlarım, dokunulmazlık kalkarsa neler olacak? İşlediği iddia edilen kalpazanlık suçundan dolayı fezlekesi Meclise gönderilen bir Başbakan yargılanacak. Bu, dünyada herhâlde ilk defa olacak. Kalpazanlık suçu işlediği iddia edilen bir Başbakanımız var. İtalya’da da böyle bir Başbakan var, aile dostu bir Başbakan ama kendisinin kalpazanlık değil, başka suçları var.

ATV-Sabah Grubuna, damadının yöneticiliğini yaptığı gruba haksız kredi veren, Halk Bankası kredilerini, Vakıfbank kredilerini sarf eden, veren, esnaf kredi beklerken bir gruba bir kalemde 750 milyar lirayı verebilen bir Başbakan ve buna göz yuman bir Başbakan yargılanacak.

Telekom ihalesi ve sonrası yaptığı yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yuman bir Başbakan dokunulmazlık kalkarsa yargılanacak.

Tekelin belli bölümlerini yok pahasına satan, Türk tütüncülüğünü yok eden, Tekel işçilerini sokağa döken Başbakan yargılanacak.

Deniz Feneri yolsuzluğunun açığa çıkmamasına göz yuman, geciktiren bir Başbakan yargılanacak.

Her şeyden önemlisi, Habur Sınır Kapısı’nda yaşanan istenmeyen olaylara göz yuman Başbakan yargılanacak.

Devletin uçaklarını düğün davetiyesi dağıtmak için kullanan, Arap şeyhlerinin düğününe karısını, kızını gönderen Başbakan yargılanacak.

Bu dokunulmazlık kalkınca bunlar olacak. Dolayısıyla hem Komisyon hem Hükûmet buna katılmak istemiyor.

Değerli arkadaşlarım, sekiz yıllık iktidarınızda ülkenin hiçbir temel sorununa çözüm getirmediniz.

Ülkenin ekonomik düzenini de işçi, köylü, esnaf, emekli, memur yararına değil, aile efradına ve yandaşlara menfaat sağlamak şeklinde kullandınız.

Dış siyasetiniz iflas etti. Bugün de bu siyasetinizin iflas ettiği nihayet Ermenistan’da ortaya çıktı. Ülkeyi kargaşa ve terörün esiri hâline getirdiniz. “Açılım” adı altında ne yaptığınızı bilmez durumdasınız.

Bu dönemde halk desteğini kaybettiniz. Dolayısıyla kaygılısınız. İki tane kaygınız var: Bir tanesi, acaba iktidarı nasıl devam ettiririz? Bir tanesi de, iktidardan düşersek kendimizi nasıl koruruz? O yüzden de bu Anayasa değişikliği gündeme geldi. Bunun için hukuku rafa kaldırmak, yargıyı kuşatmak, hatta ele geçirmek, dokunulmazlıkları ise geçiştirmek istiyorsunuz, Anayasa’yı bu anlamda değiştirmek istiyorsunuz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinden istifa eden bir milletvekili arkadaşımız şunu söylemişti: “Dualarla geldik, beddualarla gideceğiz.”

Değerli arkadaşlarım, şimdi, iktidara yüksek bir oyla geldiniz, “çoğunluk bizde” diye bunun sarhoşluğu içerisindesiniz, büyüklüğü içerisindesiniz ama bu durum devam etmeyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünsal, size de ek süre veriyorum bir dakika, lütfen tamamlayınız.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Saygıdeğer AKP’li milletvekilleri, köylü perişan, Anayasa değişikliği değil destek bekliyor. İşçi perişan, emekli perişan, memur perişan, esnaf perişan.

Sayın Başkan ve saygıdeğer milletvekilleri; esnaf siftah etmeden kepenk kapatıyor. Yakın zamanda esnaf kefalet kooperatifi kongrelerine gidenler, tarım kredi kooperatifi kongrelerine gidenler esnafın, köylünün ne demek istediğini hep biliyorlardır.

Dolayısıyla önergemizin lehinde oy kullanmanızı talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (4.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

5.Önerge

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği teklifinin, 10. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

Behiç Çelik (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Hüseyin Yıldız (Antalya)

M. Akif Paksoy (Kahramanmaraş)

Ahmet Orhan (Manisa)

Beytullah Asil (Eskişehir)

Recep Taner (Aydın)

Gerekçe (5.Önerge) :

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;

• 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

• Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

• Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,

tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

MHP bu sebeple;

• "Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,

• Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

• Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

• Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

• Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

MHP; bu kapsamda,                      

• Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

• Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

• Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

• Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

• Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

• Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

• Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.

Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.

AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale getirmektedir.

AKP, 8 yıldır dokunulmazlıkları kaldırmamıştır.

AKP, yolsuzluğa bulaşmış bürokratları meclise taşıyarak dokunulmazlık zırhına büründürmüştür.

AKP, yolsuzlukların üstünü dokunulmazlık ile örtmüştür.

AKP, PKK terör açılımının ilk adımı olarak getirdiği bu anayasa değişikliği ile yeni dokunulmazlık alanları yaratmaktadır.

AKP, bu anayasa değişikliğinde siyasallaşacak PKK’ya dokunulmaz alanlar yaratmaktadır.

AKP, bu değişiklik ile PKK’nın siyasallaşmasının önündeki anayasal engelleri kaldırmaktadır.

Oylamanın Sonucu ( 5. Önerge) : KABUL EDİLMEMİŞTİR

6.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10. maddesinin Anayasa aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ali Rıza Öztürk                                                                        Yaşar Tüzün

                   Mersin                                                                                    Bilecik

Gerekçe (6.Önerge):

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliği teklifinin 10’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi Anayasa’mızın 84’üncü maddesinin son fıkrasını yürürlükten kaldırıyor. Peki, nedir bu fıkra? Partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekillerinin milletvekilliğinin sona erdirilmesiyle ilgili bir fıkra.

Peki, değerli arkadaşlarım, dün akşam biz burada geç saatlere kadar tartıştık, oylamasını gerçekleştirdik ve yine, her zaman olduğu gibi AKP’nin oy çokluğuyla bu madde kabul edildi. Kabul edilen metne göre, bundan böyle hiçbir şekilde zaten parti kapatılamayacak. Parti yöneticileri ve parti mensupları hangi şartlarda hangi suçları işlemiş olsalar bile partileri kapatılmayacağına göre dolayısıyla da milletvekilliği düşmesi söz konusu olmayacak. Hâl böyleyse biz bu fıkrayı neden değiştiriyoruz, neden böyle bir Anayasa teklifinin 10’uncu maddesine bunu koyduk, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiye’nin gündemi Anayasa değişikliği değil. Türkiye’nin gündemi öncelikle işsizlik, yoksulluk. Vatandaşımız gerçekten aç, susuz, perişan bir vaziyette yaşamını sürdürüyor. Çiftçimiz, işçimiz kan ağlıyor. Emeklimizin sorunları oldukça fazla. Tabii, sorumluluk sahibi hükûmetler öncelikle bu sorunlara değinmesi gerekirken, Türkiye’yi farklı noktaya, farklı bir sürece sürükleyen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti biraz sorumluluk sahibi olsaydı, şimdi gündemde olan sorunları çözebilme adına birtakım kanunlar çıkarması gerekirken, Türkiye’nin gündeminde, vatandaşımızın gündeminde olmayan sorunları bu masaya ve yasalarla düzeltmeye değil, maalesef vitrine oynamayı ve vatandaşımızın kafasını kurcalamayı tercih ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, yine Anayasa’mızın 84’üncü maddesi 23/7/1995 tarihinde değişmiş. Eski 1982 Anayasası’na göre milletvekilliği düşürülmesine salt çoğunluk oyu gerekiyordu, 1995’te oy çokluğuna döndürülmüş. Dolayısıyla 1995’te değişen yani on beş yıl önce değişen bu 84’üncü maddeyi yine aynı şekilde, milletvekili hangi suçu işlerse işlesin düşürülmesi mümkün olmayan bir noktaya getiriyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi bundan sekiz yıl önce Türkiye’de üç “Y” ile iktidara geldi. Neydi bu “Y” belki unutmuş olabilirsiniz: Birincisi yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar konusunda, 2002 kampanyasında ciddi açıklamalarda bulundunuz. Maalesef, bu açıklamaların hiçbirini yerine getirmiş değilsiniz. Yoksulluk 2002 yılından bugüne kadar azalması gerekirken daha da artmıştır. Yolsuzluk keza anlatmakla bitmez, çok daha artmıştır. Maalesef, yasaklar konusundaki anlayışınız da, Anayasa değişikliği yapmakla bundan kaçacağınızı zannetmeyin.

Değerli arkadaşlarım, tabii, demokrasinin kazanımları, demokrasinin ilerlemesi, demokrasiyi yaşatabilme çok güzel bir duygu. Buna her türlü desteği vermeye razıyız ancak önce cumhuriyet. Yıl 1923, önce cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyetin kazanımları, cumhuriyet dönemindeki devrimler 1950’ye kadar devam etti. Peki ne oldu? Mensubu olmaktan gurur duyduğum, onur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisi, belki de Türkiye’de ve dünyada hiçbir siyasi partiye nasip olmayacak bir şekilde demokrasiyi kazandırdı, ülkenin gündemine getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, size de ek süre veriyorum. Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Peki, şimdi, önce cumhuriyet… Cumhuriyet demokrasiyi doğuruyor. Demokrasi hayırlı evlat mı, değil mi? Demokrasi adı altında yürütülen bu kampanya cumhuriyete, cumhuriyetin kazanımlarına, rejime sahip çıkıyor mu, çıkmıyor mu? Demokrasiyi arttıralım, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yaşatalım derken, cumhuriyetin kazanımlarına, rejimin daha sağlıklı işleyebilmesi adına demokrasiyi hangi yönde kullandığınızı çok iyi biliyorsunuz. Maalesef, demokrasinin kurum ve kurallarını yaşatalım ve arttıralım derken, rejimi, kuşkusuz, cumhuriyetimizin kazanımlarına ve cumhuriyetin temel niteliklerine zarar verir hâle geldiniz. Bu nedenle, birlikte hazırlayabileceğimiz, 1982 Anayasası’nı çok daha farklı bir noktada gerçekleştireceğimiz bir fırsatı kaçırmış bulunuyorsunuz. Bunu da bu seçimlerde hem referandum sürecinde hem de halkımıza en iyi şekilde anlatarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, ek süre de doldu. Sadece selamlamanız için Genel Kurulu, açıyorum mikrofonu tekrar.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Sizin bu yanlış oyununuza son vereceğimizi düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

7.Önerge

TBMM Başkanlığına

Anayasa değişiklik teklifinin 10. maddesi Anayasaya aykırıdır. Teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. 14.4.2010

                                                                                                Tayfun İçli

      Eskişehir

Gerekçe (7.Önerge):

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlarım.

Teklifin bu maddesinde Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrasının kaldırılması amaçlanıyor. Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası, partisinin temelli kapatılmasına sebep olan milletvekilinin  milletvekilliğinin düşeceğine ilişkin.

Değerli arkadaşlarım, milletvekilinin işi nedir? Milletvekili niçin seçilir halk tarafından ve Parlamentoya gönderilir? Milletvekilinin işi siyaset yapmaktır, yani yasama organında milletin ihtiyacına uygun yasaların çıkması için çaba sarf eder, Bakanlar Kurulunu, Başbakanı, bakanları denetler. Bunun tanımı nedir değerli arkadaşlarım? Siyaset yapmaktır.

Dün gece yarısı Anayasa’nın 69’uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası yeniden düzenlendi. Anayasa’nın 69’uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası nedir? “Bir partinin temelli kapatılmasına eylemleriyle neden olan bir kişi, partinin kurucusu dâhil olmak üzere üyeleri beş yıl müddetle siyaset yapmaktan yasaklanır.” Bu ne biçim iştir? Bir taraftan Anayasa 69/9’a göre insanlara siyaset yapma yasağı getireceksiniz, bir taraftan da milletvekilliğini kurtarmaya çalışacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, burası suçluların kaçtığı, sığındığı ve halkın vergilerini alarak burada krallar gibi yatma yeri midir? Parlamento yatma yeri midir değerli arkadaşlarım? Burada bir ikiyüzlülük var. Ya adam gibi 69’un 9’unu da kaldıracaksınız, siyaset yapma yasağını da kaldıracaksınız, ikisini birlikte, ama bir taraftan siyaset yapma yasağı getirdikten sonra “Milletvekilliği yapsın bu arkadaşımız.” diyeceksiniz. Bir kere burada bir ikiyüzlülük var, bir samimiyetsizlik var ve bu ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik Anayasa’nın 68, 69 ve 14’üncü maddeleriyle çelişmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yine dün gece yapılan bir değişiklikle siyasi partilerin kapatılması imkânsız hâle getirildi, her ne kadar burada hüküm olmakla birlikte. E, madem bir siyasi parti hiç kapatılamayacaksa, niye milletvekilliğinin düşmesini burada koruyorsunuz? Bir de şöyle bir hinlik var burada, bir incelik var: Değerli arkadaşlarım, bir siyasi partinin temelli kapatılmasına neden olanlar, sıradan milletvekilleri değil. Bir siyasi partinin kapatılmasına sebep olanlar, o siyasi partilerin kurucuları, genel başkanı ve kurmay heyeti. Türkiye’de açılan bütün siyasi parti kapatma davalarında, o partinin genel başkanı, kurmay heyeti, genel başkan yardımcılarının milletvekilliği düşer, herhangi bir, bu merkez kararda, merkez yürütmede olmayanların düşmez.

E, peki şöyle bir düşünce: Bir siyasi partinin genel başkanı milletvekili değil veyahut merkez karar yönetim kurulunda olanlar değil ama sizler milletvekilisiniz. Düşünebiliyor musunuz, sizler burada milletvekilliği yapacaksınız ama sizin partinizin genel başkanı, kurmay heyeti siyaset yapamayacak ve Siyasi Partiler Yasası’nın 95’inci maddesine göre bu kişiler, siyaset yasağı alan kişiler hiçbir şekilde seçimlerde aday gösterilemeyecek. Bu ne biçim iş, bu ne biçim çelişki?

Bir de, değerli arkadaşlarım, bir siyasi partinin kapatılması hangi hâlde çok daha mümkün? Odak olma hâli; Anayasa’nın 69’uncu maddesinin altıncı fıkrası. Bakın, okuyorum: “Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller…” Yani 68’dekini kastediyor, eylem, fiil. “…o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği takdirde…” Yani odak olduğu takdirde bir siyasi parti kapatılır Yani bir eylem, bir fiille bir siyasi parti kapatılmaz.

Bu değişiklik 2001 yılında yapıldı. Şimdi, bu kadar… Dün akşam da iyice zorlaştırdınız oylarınızla. Değerli arkadaşlarım, bu nasıl bir anlayıştır, nasıl bir çelişkidir?

Bir de, bir siyasi parti neden kapatılıyor? Yani tutup birini dövdüğü için, ya, burada kürsüde kürsü masuniyetinden dolayı, konuşmalarından dolayı kapatılmıyor ki. Bir parti, 68’inci maddenin dördüncü fıkrasındaki eylemler; devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk… 68/4 bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, bir dakika size ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Sayın Başkan, bağlıyorum.

Bir de ne? Anayasa 14: “Devletin ülkesi…” Aynı hükümlerdir. “…bölünmez bütünlüğünü bozmayı…”

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesiyle, kesin kararla, bir milletvekilinin veyahut bir üyenin bu derece ağır bir suçu işlediğini siz kabul edeceksiniz, bir taraftan da onun milletvekilliği yapmasını burada ve kürsü masuniyeti ve 69’da dün akşam yapılan değişikliklerle, kürsüdeki oyları ve sözleri, idarenin eylem ve işlemleri artık suç olmayacağına göre burada bir milletvekili istediğini söyleyecek.

Değerli arkadaşlarım, bu da bir çelişki. O milletvekiline de yazık, hülle yapacak, yalan söyleyecek, buradan ayda 10 milyar,15 milyar maaş alacak, özlük hakları devam edecek, kendi tabanına mesajlar gönderecek. Bu bir çelişki, bu ikiyüzlülük değil mi?

Bu hususları özellikle dikkatinize sunmak ve bu düzenlemenin Anayasa 68, 69 ve 14’üncü maddelere aykırı olduğunu belirtmek için söz aldım. Sabrınız için hepinize teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın İçli, teşekkür ederim.

Oylamanın Sonucu (6 ve7.Önergeler): SON 2 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLEŞTİRİLEREK OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.2 Birinci Tur Dokuzuncu Maddeye İlişkin Gizli Oylama Sonucu

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin gizli oylama sonucu:

Oy Sayısı: 408; Kabul: 335; Ret: 70; Çekimser: 3; Boş: -; Geçersiz:

                 Kâtip Üye                                                                               Kâtip Üye

             Yusuf Coşkun                                                                         Murat Özkan

                   Bingöl                                                                                   Giresun”

 

3.3  İkinci Tur önergeler (Dokuzuncu Madde – 3 Mayıs 2010)

1.önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu maddesinde geçen “son fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanunun yayımı tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                          Azize Sibel Gönül

                                                                                                                  Kocaeli

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu maddesinde geçen “son fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanunun yayımı tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                          Abdullah Çalışkan

                                                                                                                  Kırşehir

3.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu maddesinde geçen “son fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanunun yayımı tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

               Veysi Kaynak                                                                         Ahmet Yeni

             Kahramanmaraş                                                                            Samsun

Gerekçe(3.Önerge):

Kanun tekniği açısından maddenin daha anlaşılır hale gelmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.

Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3.Önergeler) : İLK 3 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

4.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hamit Geylani (Hakkari)

Sırrı Sakık (Muş)

Osman Özçelik (Siirt)

Ufuk Uras (İstanbul)

Madde: 10 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin  son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Son fıkra yerine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Siyasi etik kanunu bir yıl içinde ayrıca düzenlenir.”

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde milletvekilliğinin düşmesi daha çok sıradanlaşan siyasi partilerin kapatılmasıyla gündeme gelmiştir. Parti kapatma kültürü ise bu sistemin DNA’sında vardır. Türkiye siyasi parti kapatma ayıbıyla ilk kez, 1925 yılında, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kapatarak tanışmıştır. Daha sonra, askerî, adli ve anayasa mahkemeleri kararlarıyla 50’den fazla siyasi parti kapatılmış ve siyasi yasaklılık geleneğiyle milletvekillerinin siyasi yaşamlarına son verilmiştir. 80 darbesiyle de tüm siyasi partiler kapatıldı ve bütün milletvekillikleri düşürüldü. 61 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi tarafından ise şimdiye kadar 26 siyasi parti kapatılmıştır. Bunlardan 18’i bölücülük, solculuk ya da laikliğe aykırılık iddiasıyla kapatılmış ve bazı milletvekillerinin vekilliği düşürülmüştür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular neticesinde ise, Refah Partisi davası hariç diğer bütün partilerin kapatılmasında adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle milletvekillerinin düşmesini de haksız bularak Türkiye’yi tazminatlara mahkûm etmiştir. Türkiye’de açılan kapatma davaları, ifade özgürlüğü noktasında siyasi partilerin program ve tüzüklerinde yer alan ifadeler ve parti yöneticilerinin beyanları gerekçe gösterilerek, kapatma ve milletvekilliğini düşürme kararları verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşmiş bir içtihadına göre “Bir düşünce açıklaması toplum açısından ne kadar şok edici, ne kadar sarsıcı olursa olsun, şiddet çağrısı içermedikçe bu açıklamanın ifade özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor.” denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, demokratik bir düzende, insan haklarıyla birlikte, tüzel kişilik olan siyasi partilerin ve seçilen milletvekillerinin de hakları vardır. Siyasi hakların kullanılması, özgürce faaliyet gösteren demokratik siyasi partiler kanalıyla gerçekleşir. Türkiye'nin de imzalamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesinde “Siyasi partiler, demokrasinin tam olarak işlemesi için temel örgütlenme biçimlerinden en önemlisidir.” denilmektedir. Siyasi partilerin program, tüzük, proje ve tüm etkinliklerinin başta ana dil ve her tür yazılı, basılı ve sözlü araçlarla yapılması da siyasetin doğasıdır. Onun için, Venedik Kriterleri gereğince, siyasal etkinliklerinde yakın tehlike yaratacak somut ve reel şiddet içermedikçe siyasi partiler kapatılamaz. Bu durumda bile uluslararası hukuk normları öncelikli olmalıdır. Ama Türkiye, canı istediği zaman parti kapatıyor, siyasi yasak getiriyor ve milletvekilliğini de düşürüyor. Son olarak Demokratik Toplum Partisinin kapatılması ve eski Eş Genel Başkanımız Ahmet Türk ile Milletvekilimiz Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin düşürülmesi ile beş yıllık siyasi yasaklılık siyaseten can isteme keyfîliğidir. Fakat, yolsuzluklar, ihaleye fesat karıştırma, vergi kaçırma ve benzeri iddialarla yüzlerce dokunulmazlık fezlekesi hâlen Meclisin tozlu raflarında duruyor.

Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, düşünce açıklamalarıyla birlikte, yasama sorumsuzluğu dışında kalan bütün suçlarda milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Sadece ana dil ile muhalif düşünce açıklamalarından ve sistemi sorgulamaktan ötürü partilerin kapatılması ve milletvekilliklerinin düşürülmesi siyasi bir cinayettir ve bu ülkenin bir ayıbıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Geylani, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu ayıp 1994’te DEP milletvekillerinde en kaba bir şekilde işlendi. Yapılan insanlık dışı, haksız ve hukuksuz uygulamalar ne yazık ki bugün de devam etmektedir.

Partilerin kapatılmadığı, siyasi yasakların olmadığı ve siyaseten milletvekilliğinin de düşürülmediği özgür bir ülke dileğiyle, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Oylamanın sonucu (4.Önerge) : KABUL EDİLMEMİŞTİR

5.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Ali Koçal                                                                                 İsa Gök

                  Zonguldak                                                                                Mersin         

“Madde 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili, beyan ve eylemleri nedeniyle Anayasanın 83. maddesi kapsamındaki dokunulmazlık hükümlerinden yararlandırılmaz.”

Gerekçe (5.Önerge):

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, her metnin, her hukuki metnin bir sistematiği vardır, bir bütünlüğü vardır. Bunu yazanlar baştan sona kadar -metnin tümüne itiraz edebilirsiniz, ama- bir sistematik dâhilinde suçu, suçun tarifini, eylemini, müeyyidesini koyar. Bu bütünlüğü bozduğunuzda bir defa absürt bir konu ortaya çıkar zira suç var, müeyyide yok; eylem var veya suç yok, bunun mantığını bozmamak lazım.

Şimdi Anayasa’mızın 84’üncü maddesinin son fıkrası –özet olarak söylüyorum- partisinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebebiyet veren milletvekilinin durumunu düzenliyor. Anayasa Mahkemesi bir partinin kapatılmasına, temelli kapatılmasına karar veriyor. Karar verirken bu kararında beyan ve eylemleri sebebiyle, milletvekili, partinin kapatılmasına sebebiyet verebilir. Bunu burada bırakıyorum.

Anayasa’nın -sistematiği arz etmeye çalışıyorum arkadaşlarım- 68’inci maddesinde, parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma var. Partilerin tüzüklerinin, çalışmalarının, beyan ve eylemlerinin hangi şartlar dâhilinde olabileceğini düzenleyen maddedir. Derken, siyasi partilerin uyacakları esaslar var, 69’uncu madde. Şimdi, bu maddede de yine Anayasa, sistem ve rejim olarak, tehdit olarak gördüğü hususları on fıkra olarak saymıştır. On fıkra olarak rejime ve sisteme tehdit gördüğü hususları saydıktan sonra, bu tehditleri gerçekleştiren milletvekilleri yönünden beyan ve eylemleri itibarıyla müeyyideyi ise 84’e sona koymuştur. Eğer ki var olan Hükûmet tasarısında bu 84’e son fıkranın metninde baki kalması arzu edilirse arada bir defa sistematik bozuluyor, 69 duruyor, 68 duruyor yani Tüzük’teki hükümler duruyor, beyan ve eylemler duruyor, temelli kapatma duruyor, milletvekilinin bir partinin kapatılmasına sebebiyet vermesi duruyor ve temelli kapatma duruyor ama o milletvekili belki de partisinin kapatılmasına sebebiyet verecek. Arkadaşlar, bu konuda hassasiyetinizi istirham ediyorum, bakın, burası çok önemli: A milletvekili X partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebebiyet verebilecek, bu sebebiyet verme Anayasa Mahkemesi tarafından sabit görülecek, kapatma kararı verilebilecek ama bu kapatma kararının akabinde, bu beyan ve eylemleri gerçekleştiren milletvekili hiçbir şekilde -cezalandırma kelimesini kullanmak istemiyorum- bu sonuçtan sorumlu olmayacak. Bu, ceza hukukunun genel prensipleriyle, muz cumhuriyetindeki ceza hukuku ilkeleriyle dahi bağdaşmaz. Neden bağdaşmaz? Çünkü X partisindeki A milletvekili radikal işler yapıyor, büyük eylemler yapıyor, bölücü olabilir, ayrılıkçı olabilir, yıkıcı olabilir…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Faşist olabilir.

İSA GÖK (Devamla) – …Anayasa’nın 68 ve 69’daki “rejim tehdidi” denilen fıkraları gündeme getirebilir, Anayasa Mahkemesi de bunları ciddi görüp kararına derç edebilir ama o milletvekilinin milletvekilliği, eğer ki bu Anayasa teklifindeki son fıkranın kaldırılması hükmü baki kalırsa, o milletvekili burada kalıp milletvekilliğini sürdürür, sürdürür. Bu bir tehdittir. Kime karşı tehdittir? Partiye karşı tehdittir. Siz milletvekiline, mensubu olduğu partiye karşı bir provokasyon yapabilme olanağı doğurursunuz. O yüzden, böyle bir ihtimalin vücuda gelmemesi için, Anayasa’daki var olan sistematiğin korunması için ve gelinen bu nokta itibarıyla 84’üncü maddenin son fıkrasındaki, fıkra yok etme şeklindeki hükmün mutlaka kaldırılması gerekiyor. Zira bu değişiklik gerçekleşecek olursa, milletvekilliğinin parti kapatılmasına sebebiyet vermesine rağmen, mahkeme kararında delil olarak kabul edilmesine rağmen, partinin temelli kapatılmasının sonuçlanmasına rağmen vekilliği devam edecek, düşmeyecek, aynen burada milletvekilliğini sürdürecek. Bu kabul edilemez. Bu, hukuk anlamında da sistematiğe aykırıdır ve bir de Anayasa’mızın getirdiği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gök, ek süre veriyorum bir dakika kadar, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

İSA GÖK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, ben burada herhangi bir parti, herhangi bir siyasi duruş, herhangi bir şahıs için asla bunu zikretmiyorum. Ben yalnızca teknik anlamda, hukuki teknik anlamda ve Anayasa yapma tekniği anlamında olayın yanlışını vurgulamaya çalıştım. Bu yanlışlığın giderilmesi yüce Meclisin takdirindedir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ederim.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU’NUN AÇIKLAMASI

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Komisyon bir açıklama ihtiyacı hissetti herhâlde.

Buyurun efendim.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Gök’ün ifade ettiği madde, malumunuz parti kapatıldığı zaman sebep olanların milletvekilliğinin düşmesiyle alakalı bir hüküm. Dünyada bunun hiçbir örneği yok bizden başka.

İkinci bir husus, zaten bağımsız olarak gelme imkânı her zaman var yani partili olarak bulunma durumu söz konusu değil. Burada düşmediği zaman bağımsız olarak kalacak, partisiyle bağı zaten kopmuş oluyor yani parti kapatıldığı için hâliyle. Dolayısıyla zannediyorum konuya bu minvalde bakmak lazım.

Bir de İnsan Hakları Mahkemesinin daha önce verdiği kararlar var Nazlı Ilıcak ve benzeri davalarda. İnsan Hakları Mahkemesi bu hükmü ağır bulmuştur, orantısız bulmuştur. Hatta onlar Anayasa Mahkemesine dilekçe verdiler tekrar dönmek için. Onların dedikleri, Anayasa Mahkemesinin “Bu benim işim değil, ben kararımı verdim.” şeklinde olmuştu. Dolayısıyla bu konuda çok böyle abartılacak bir tablo yoktur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, bir şey arz etmek istiyorum, isim zikrettiği için Sayın Komisyon Başkanı.

BAŞKAN – Sayın Gök, yerinizden lütfen.

Buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, Avrupa Parlamenterler Meclisinde dahi parti kapatılma sonrası sebebiyet veren milletvekillerinin Avrupa Parlamentosundaki parlamenterliğinin düşmesi hükmü vardır. Sayın Komisyon Başkanı bu konuda yanlış bilgi biliyorlar. Bu hüküm zaten vardır, Avrupa’da dahi düşmektedir.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Yok efendim.

BAŞKAN – Peki efendim. Zabıtlara geçti, Genel Kurul değerlendirir.

Teşekkür ederim.

6.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                  Malatya

“Madde 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”

“Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili, beyan ve eylemleri nedeniyle Anayasanın 83. maddesi kapsamındaki dokunulmazlık hükümlerinden yararlandırılmaz.”

Gerekçe (6.Önerge):

Yasaları ihlal edenlerin dokunulmazlık zırhından yararlanmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

Oylamanın Sonucu ( 5 ve 6.Önergeler): 5 VE 6. ÖNERGELER AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

7.Önerge

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 10. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

Behiç Çelik (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Gerekçe (7.Önerge) :

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Değişiklik Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesinin tekliften çıkarılmasını öngören önergemiz üzerinde konuşmak için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası bu hükümle, çerçeve 10’la yürürlükten kaldırılmaktadır. Diyor ki: “Beyan ve eylemleriyle kendi partisinin temelli kapatılmasına yol açan milletvekilinin vekilliği Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının açıklanmasından sonra düşmektedir.” Mealen hüküm bu şekilde. Ancak 84’üncü madde düzenlemesi doğrudan parti kapatılmasına ilişkin 68’inci maddedeki müeyyidelerle bağlantılıdır. Dolayısıyla 69 atıfta bulunduğu için 69’la da bağlantılı bir hükümdür. Şimdi burada siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin 68’inci maddenin dördüncü fıkrasındaki hükme ilişkin herhangi bir milletvekili beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına yol açtığı takdirde doğrudan parti kapatılırken milletvekilinin vekilliğinin de düşmesi öngörülüyordu ancak 84’teki bu hükmün kaldırılmış olması suçun ortada olmasını ama bunun müeyyidesinin kaldırılmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu değişiklik maddesinin, yani çerçeve 10’uncu maddenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği artık çok net bir şekilde ortadadır. Onun için söz konusu heyetin, yani iktidar partisinin bu konuyu ele alarak yeniden bu madde üzerinde düşünmesinin önemi ortadadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa değişikliği baştan sona Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nizamını doğrudan ilgilendiren, olumsuz olarak ilgilendiren hükümlerle doludur. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve hukuk devleti niteliğini ayaklar altına alan, keyfî, idareyi en ön plana çıkaran maddeler içermektedir. Dolayısıyla sadece bu değil, ama bunun yanında bu düzenlemeler bütünü, aslında, açılımın ve Habur zihniyetinin Türkiye'nin temel nizamına yedirilmesi olayından ibarettir ama bu da yetmiyor. Anayasa Değişikliği Teklifi yaklaşık bir aydır Türk kamuoyunda tartışılırken gözden uzak tutulmak istenen asıl sorun tabii, açlık, sefalet, işsizlik yani ekonomik sorunlar milleti canından bezdirmiş ve bu hususlar, ne yazık ki icra makamı olan Hükûmet tarafından çözümsüz olarak bırakılmakta, sadece Anayasa’yla yatıp kalkıyoruz ama ortada en ufak bir iyileşme belirtisi söz konusu değil.

Onun için, bizim tavsiyemiz şudur Milliyetçi Hareket Partisi olarak: Gelin, açılımdan vazgeçin. Gelin, milleti iktisaden kalkındıracak, refaha ulaştıracak iyileştirmeler yapalım, politikalarımızı buna göre belirleyelim. Milliyetçi Hareket Partisi her zaman, Türk milletinin lehine olan, halkımızın lehine olan her işe olumlu bakmaya hazırdır ama burada bu yapılmıyor, sürekli olarak tartıştığımız konu -biraz önce arz etmiş olduğum gibi- Türkiye'nin temel taşlarının yerinden oynatılmasıdır. Biz buna direniyoruz. Biz, Türk milletinin karnının tok, sırtının pek olmasını istiyoruz, daha kalkınmış bir ülke istiyoruz, daha dik duran bir ülke istiyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayın lütfen, ek süre veriyorum.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

…dışarıyla ilişkilerinde daha onurlu bir ülke istiyoruz ancak bunlar söz konusu değil, bunlar yapılmıyor. Tüccar, esnaf perişan olmuş. 1 milyon 200 bin kredi kartı mağduru mevcut; intiharlar var, cinayetler var, cinnetler var, soygunlar var; aileler dağılıyor, boşanmalar artıyor.

Arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bunun adı sosyal patlamadır, toplumsal çözülme ve dağılmadır. Onun için, bunlara çözüm bulacak yeni yöntemler, yeni politikalar geliştirmeli ve biraz önce arz etmiş olduğum değişikliğin düşünülmesini özellikle tavsiye ediyor ve öneriyorum.

Bu duygularla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ederim.

Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.4 İkinci Tur  Dokuzuncu Maddeye İlişkin Gizli Oylama Sonucu  ( Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 335; Ret: 73; Çekimser: 0; Boş: 1; Geçersiz:

                  Kâtip Üye                                                                              Kâtip Üye

               Harun Tüfekci                                                                      Bayram Özçelik

                     Konya                                                                                   Burdur”

 


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.