YİRMİBİRİNCİ MADDE (ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİYLE İLGİLİ ANAYASANIN 157. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne ilişkin hususların, ‘askerlik hizmetinin gerekleri’ esası kaldırılarak ve sadece ‘hakimlik teminatı’ esas alınarak düzenlenmesi için Anayasanın 156. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun yirminci maddesi)

Yirmibirinci Maddenin Halkoyuna Sunulan Metni

 

MADDE 21- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 22” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 21” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.

___________________________________________________________________________

 

1 Yirmibirinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)

 

1.1 Yirmibirinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması (Fark Yok)

 

Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:

 

MADDE 22- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

1.2 Yirmibirinci Maddenin Madde Gerekçesi

 

MADDE 22- Anayasanın 145 ve 156 ncı maddelerinde, askerî yargı ve Askerî Yargıtayla ilgili yapılan değişikliklere paralel olarak, Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işlerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenmesi öngörülmekte ve mevcut metinde yer alan “askerlik hizmetinin gerekleri” ibaresi, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlendirilmesi amacıyla madde metninden çıkarılmaktadır.

 

1.3 Yirmibirinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

 

Teklifin Anayasanın Askerî Yargıtayı düzenleyen 156 ncı maddesi ile Askerî Yüksek İdare Mahkemesini düzenleyen 157 nci maddelerinde değişiklik öngören çerçeve 21 ve 22 nci Maddeleri Komisyonumuzca kabul edilmiştir. Bu Maddelerde yapılan değişiklikle “askerlik hizmetinin gerekleri” ibaresi 156 ve 157 nci madde metinlerinden çıkartılmıştır. Bu düzenleme ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesinin amaçlandığı gerekçesinde yer almaktadır.

___________________________________________________________________________

2 Yirmibirinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

 

2.1 Yirmibirinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Turgut Dibek (Kırklareli)

 

Değerli milletvekilleri, Anayasa değişiklik paketinin 22’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Öncelikle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlar, bir haftayı aşkın süre oldu. Hükûmetin, AKP Hükûmetinin bir dayatmayla Türkiye’nin önüne getirmiş olduğu bu paketi maalesef gece gündüz görüşüyoruz değerli arkadaşlar. Dayatma olduğu, aslında az önce Sayın Zafer Üskül’ün açıklamalarında da zımnen de olsa üstü örtülü olsa da bir anlamda kabul edildi zaten.

 

Değerli arkadaşlar, bunun öncesini de düşündüğümüzde, yani bu paket burada görüşülüyor ama komisyon aşaması var, artı, Hükûmetin işte günlerce dilinden düşmemişti hatırlıyorsunuz, onları düşündüğümüzde iki ayı aşkın süredir Türkiye’de AKP İktidarı, Hükûmet, bir defa devlet tüm görevlerini askıya almış gözüküyor. Yani Türkiye’de ne oluyor, ne bitiyor, bununla ilgilenen yok maalesef.

 

Şimdi, gecenin bu saatinde tabii bunları konuşmak zorunda kalıyoruz fakat değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Başbakan dâhil, bakanlar dâhil burada yatıp kalkıyorlar neredeyse ki milletvekillerinin hâli ortada! Şimdi, bakanlar görevlerini askıya almış durumdalar. AKP Hükûmeti tarafından, Başbakan tarafından bu ülkede bir sıkıyönetim, Ankara’da bir sıkıyönetim ilan edilmiş, bunun adı ancak budur değerli arkadaşlar.

 

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sıkıyönetim sizde var, bizde yok.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) - Ülkede çok ciddi sorunlar var. Ben, bugün, sayın bakanları Meclis bahçesinde, basına demeç verirken görüyorum. Bilmiyorum kendileri bu durumdan üzülüyorlar mı ama ben gerçekten üzülüyorum. Siirt’te yaşanan konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar kimler? Millî Eğitim Bakanı, kadın ve aileden sorumlu olan Devlet Bakanı, ancak Meclisin bahçesinde basına demeç verebiliyor arkadaşlar! Böyle bir noktaya gelmiş.

 

Şimdi, değerli arkadaşlar, ilk gün, bu görüşmelerin başladığı ilk gün, aslında sizin de üzülmeniz gereken bir tabloyla, daha doğrusu bir görüntüyle karşılaştık burada. Hükûmetin bir Bakanı Kayseri’de çirkin bir saldırıya maruz kaldı, Sayın Taner Yıldız. Hepimiz gerçekten o saldırıya üzüldük ama değerli arkadaşlarım, Taner Yıldız hastaneye gitti, neyse, kendisine gerekli tıbbi müdahale yapıldı; helikopterle buraya getirdiniz, o yüzü gözü şiş hâlde, burada o insana oy kullandırdınız ve Sayın Bakan ancak ve ancak Meclisteki, buradaki odada veya kuliste dinlendirildi. Değerli arkadaşlar, siz bundan üzülmediniz mi, utanmadınız mı? Bu yakışıyor mu bir Bakana? Yakışıyor mu değerli arkadaşlarım? Yani o insanın dinlenmeye ihtiyacı var...

 

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sen bunu anlayamazsın?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bir dakika…

 

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sen bunun ne anlama geldiğini anlayamazsın?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Acaba, doktorlar kendisine dinlenmesi için kaç gün rapor verdiler? Ama buraya getirdiniz o insanı!

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Kendisi, sorumluluğunu bilen bir Bakandır.

 

BAŞKAN – Lütfen…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sorumluluk ayrı mesele.

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Siz de sorumluluğunuzu bilin, oy kullanın.

 

BAŞKAN – Lütfen…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sorumluluk ayrı mesele…

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hiçbir şey anlamıyorsunuz!

 

BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakan.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ben şunu anlatmaya çalışıyorum: Bakın…

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sen hiçbir şey anlamıyorsun!

 

BAŞKAN – Sayın Akdağ, lütfen…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Bakanım, ben size söylemiyorum.

 

Bakın, ben şunu anlatmaya çalışıyorum.

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bir şey anlamıyorsun!

 

BAŞKAN – Sayın Akdağ, lütfen müdahale etmeyin.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – O kişi burada, Meclisin odalarında veya kuliste yatarak dinlenmeye mahkûm edildi sizin tarafınızdan. Böyle bir utanç tablosunu bu Türkiye’ye izlettiriyorsunuz bir haftadan bu yana değerli arkadaşlar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Utanç tablosu, burada olup oy vermeyenlerdir.

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – O, sorumluluğunu bilen bir milletvekili! Siz de sorumluluğunuzu bilin, oy kullanın!

 

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Bakan, dövecek misiniz? Sayın Bakan dövecek mi?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Demokratik sorumluluğu olan bir milletvekili!

 

BAŞKAN – Sayın Akdağ, lütfen…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye’de neler oluyor, neler bitiyor. Ben, birkaç somut örnekle... (Gürültüler)

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, müdahale etmelisiniz.

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sen kendi demokratik bilincine sahip ol!

 

BAŞKAN – Sayın Akdağ, lütfen… Sayın Bakan…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Bakanım, siz niye rahatsız oluyorsunuz?

 

AHMET YENİ (Samsun) – Ortalığı germe!

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tabii, burada yok Taner Yıldız, burada yok!

 

BAŞKAN – Sayın Bakan…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Siz niye rahatsız oluyorsunuz?

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hiçbir şey anlamıyorsunuz!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ben, sizlerin söylemesi gereken bir şeyi söylüyorum burada. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hakkında konuşuyorsun, haksızlık ediyorsun!

 

AHMET YENİ (Samsun) – Niçin oy kullanamadığınızı söyleyin.

 

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen… Lütfen, müdahale etmeyin.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sizlerin rahatsız olması gereken bir şeyi söylemeye çalışıyorum.

 

BAŞKAN – Sayın Dibek, siz Genel Kurula hitap edin efendim. Sayın Dibek, siz Genel Kurula hitap edin.

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ne kadar ayıp!

 

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim. (Gürültüler)

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Şimdi bakın, değerli arkadaşlar…

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Bakan olmak imtiyazlı mı? Ayrıcalıklı mı Bakan olmak?

 

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Niye rahatsız oluyor ki Sayın Bakan.

 

OKTAY VURAL (İzmir) – O arkadaşın ismi var efendim.

 

BAŞKAN – Sayın Dibek, siz konuşmanıza devam edin efendim, siz devam edin.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Niye oy kullanamıyorsunuz, onu söyle önce.

 

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, yerinizden hatibe söz atmayın.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, bu Anayasa değişikliğinin altında ne var diye burada günlerdir konuşuluyor. Arkadaşlarımız söylüyorlar, diğer muhalefet sözcüleri söylüyorlar. Aslında, sizin çok iyi yaptığınız, sekiz yıldan bu yana yaptığınız tek şey var. Değerli arkadaşlar, buraya geliyorsunuz veya değişik ortamlarda, ya yapmak istediğiniz şeyin tam tersini söylüyorsunuz, onu konuşuyorsunuz ya da yapmak istediğiniz şeyleri gizliyorsunuz.

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ne söylüyorsak, o.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Buna “takiye” de denebilir, buna takiye de denebilir değerli arkadaşlar. O yöntemi burada da kullanıyorsunuz. Hükûmet içerisinde bunu, Sayın Çiçek, en iyi yapan o, ama diğer arkadaşlar, sözcüler de bunu yapmaya gayret ediyorlar. Bu yöntemi bu değişiklikte de kullanıyorsunuz değerli arkadaşlar.

 

Türkiye’de neler olup neler bitiyor, birkaç tane somut örnek vereceğim size değerli arkadaşlar:

Şimdi bakın, geçenlerde gazetede küçük bir kupür hâlindeydi ama Diyarbakır’da bir genç, babası ve kardeşiyle bir tartışmaya girdiler işsizlik konusuyla ilgili olarak. O genç, babasını ve kardeşini silahla vurdu, öldürdü. Merak ediyorum, buradaki arkadaşların kaçının umurundaydı o mesele yani? Bununla ilgili olarak kim ne dedi, kim ne etti? Diyarbakır milletvekilleri, burada, bu konuyla ilgili olarak acaba ne kadar ilgilendiler?

 

Yine, basına düşen bir haber daha vardı. Bir baba, iki aylık evladının fotoğrafını çekmiş eşiyle beraber, işsiz kalan bir baba, balkona çıkmış, intihar etmiş.

 

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de bunlar yaşanıyor. Siirt’teki olayı geçiyorum. O, hepimiz için bir utanç tablosudur. Sayın Bakanlar, burada oturmak zorunda kalıyorlar. Bizim değerli milletvekili arkadaşlarımız, gitmişler ve bugün, Siirt’teki bu konuyu ilgililerle görüşüp veya oradaki mağdurlarla görüşüp en azından ne olup ne bittiğini anlamaya çalışıyorlar.

 

Değerli arkadaşlar, 2010 yılının ilk üç ayında bu ülkede 60’a yakın kadın ya intihar etmiş ya da öldürülmüş, yani üç ayda, üç ayda! Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde çocuk yaşta kızlarımız var, intihara sürüklenenler de var. Bunlarla acaba ilgileniyor musunuz, umurunuzda mı? Burada yatıp kalkıyorsunuz da, acaba bu konulara bakıyor musunuz?

 

Bakın, asgari ücret 577 lira, siz bu millete 30 liraya kıyma yediriyorsunuz! Vatandaş bunun hesabını size soracak. Yani hiç çekinmeyin, soracak. Bu millete 30 liraya kıyma yediren bir iktidara, bu halk ne yapar ne eder hesap sorar.

 

Şimdi, Sayın Başbakan veya ilgili bakan çıkmış, burada biz tarımla, hayvancılıkla ilgili konuşurken, Sayın Tarım Bakanı buraya geliyor, yirmi dakika nutuk atıyor burada. Değerli arkadaşlar, Türkiye’yi siz yönetiyorsunuz. Bu et, bu kıyma niye 30 liraya çıktı? Bunun hesabını siz mi vereceksiniz, biz mi vereceğiz?

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Biz vereceğiz, biz. Muhalefet sorumlusu!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sekiz yıldır niye bu konu bu hâle geldi? Hiç konuşan yok değerli arkadaşlar.

 

Anneler, babalar -bakın, aynı telefonlar size de geliyordur- evde evlatlarını yalnız bırakamıyorlar. Bunu samimiyetle söylüyorum. Diyorlar ki: “Birimiz gidip işimizi göreceksek diğerimiz evde kalıyor, çocuğumuzla yalnız kalıyor.” Bu ülkede eğitimli işsizlik oranını neredeyse üçte 1’e, dörtte 1’e çıkardınız. Yani çocuklardan korkuyorlar başlarına bir şey gelir mi evde yalnız kalırlarsa diye. Böyle bir ülke bıraktınız Türkiye’de değerli arkadaşlar.

 

Aslında bunları uzatabiliriz, çok daha fazla uzatabiliriz ama bunlara girmek istemiyorum. Şunları söyleyeyim değerli arkadaşlar…

 

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ergenekon’u da anlatsana biraz, anlat, anlat, onu da anlat.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Onlara da gireriz, onlara da gireriz.

 

Bakın, gündem bunlar değerli arkadaşlar. SONAR bugün bir anket yayınladı. Tabii, bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi. Orada tercihlerle ilgili rakamlar da var, girin, bakın. SONAR ciddi bir kurum ama bakarsanız nerelere düştüğünüze… Yüzde 28’lere düşmüşsünüz orada. Yani çok değil, bir sonraki ankette herhâlde Cumhuriyet Halk Partisi sizin de üzerinizde olacak değerli arkadaşlar.

 

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Seçimde göreceksiniz, merak etme.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ama bakın, ülkenin gündemini de sormuşlar vatandaşlara. Türkiye’deki vatandaşlar, bizim milletimiz, en çok şu anda Türkiye’nin gündeminde olan sorunlar sorulduğunda, yüzde 71,20’si işsizlik demiş, yüzde 70,30’u ekonomik sorunlar, yani hayat pahalılığı demiş. “Ne pahasına olursa olsun vazgeçmeyeceğiz.” dediğiniz o Kürt açılımı meselesi var ya, yüzde 20, 20, vatandaşın gündeminde yüzde 20!

 

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Siz masaüstü anketleri bırakın da milletin içine girin, içine!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ya bugün şurada konuştuğumuz mesele ne kadar arkadaşlar? Girersiniz, bakarsınız. Bak, hepinizin elinde bilgisayarlar, telefonlar var.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Niçin oy kullanmıyorsunuz?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Yüzde 18,6 değerli arkadaşlar. Yani şu Anayasa değişikliğinin Türkiye’deki, vatandaşın gündemindeki yeri bu değerli arkadaşlar, bunu da bilmeniz gerekiyor.

 

AHMET AYDIN (Adıyaman) – CHP yüzde kaç görünüyor orada?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bakın, bir de şunu da söyleyeyim, şurada yaşanan tablo da utanç verici, onu da söyleyeyim: Gelen, çıkan, konuşan “askerî darbe Anayasası”, “12 Eylül Anayasası” diyor, başka bir şey demiyor.

 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, arkadan vurmayasın ha!

 

Sayın Başkan, arkadan vurur Sayın Bakan ha, arkadan vurur!

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Duymuyorum, ne diyorsun?

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Arkadaşlar, şurada yaşanan tablo. Burada yaşı büyük olan ve 12 Eylül Anayasası’nda oy kullanan AKP’li milletvekilleri var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Arkadan vurmayasın Sayın Bakan, arkadan vurmayasın!

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ne diyorsun ya?

 

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen…

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Şunu merak ediyorum değerli arkadaşlar, şunu: Orada biliyorsunuz sarı bir zarf vardı, incecik. Bir mavi oy vardı, bir de beyaz oy vardı. Yani mavi “hayır” oyuydu, beyaz da “evet” oyuydu. Yani o mavi oyu sandığın başına gidip atmak yürek istiyordu değerli arkadaşlar, çünkü zarfa baktığınız zaman içinde gözüküyordu. Merak ediyorum, şu içinizden kaçınız “hayır” oyu kullandı acaba, buraya gelip darbe Anayasası’ndan bahsediyorsunuz?

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 12 Eylül valileri var burada.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bakın, buradaki tabloyu ben, oradan, yerimden takip ediyorum, ne olduğunu biliyorum. Milletvekillerinin peşine refakatçi takmışsınız.

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Öyle bir şey yok, iftira ediyorsunuz!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Milletvekillerine burada diyorsunuz ki: Kapalı kabine girmeyeceksin, açık atacaksın…

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Valiler var, valiler… Danışma Meclisine başvuranlar var.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – …elindeki o pusulayı da -iki tane, o yeşil ve kırmızı var ya- onları da bir arkadaşa teslim edeceksiniz.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşmayın!

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu başkası yapıyor.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Arkadaşlar, bunları görüyoruz.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu başkası yapıyor, karıştırıyorsunuz!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Herkes için geçerli değil, şüphelileriniz var, şüphelileriniz…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oy kullanmadın sen!

 

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşmayın!

 

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Yalan konuşuyorsun! Yalan konuşuyorsun!

 

BAŞKAN – Sayın Dibek, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ben yalan konuşmuyorum arkadaşım, hepsini gördüm.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oy kullanmadın sen. Ancak işkembeyi kübradan konuşuyorsun!

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, sizin bu oylamadaki uygulamalarınızın hiç farkı yok o darbe Anayasası’ndan. Sizin yaptığınız da darbe değişikliği anayasasıdır, hiç fark etmiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

 

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar, müdahale etmeyelim.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Az önce bir şey söyledim, onlarla sözlerimi bitireyim. Bakın arkadaşlar, “Gerçek niyetinizi saklıyorsunuz.” dedim. Ya saklıyorsunuz ya da tersini konuşuyorsunuz. Bu değişiklikle aslında neyi anlatmaya çalışıyorsunuz, birkaç şey de ben söyleyeyim size arkadaşlar, gerçek niyetiniz nedir?

 

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Hani, nerede oyun?

 

AHMET YENİ (Samsun) – O zaman oy kullanın.

 

TURGUT DİBEK (Devamla) – Şunu diyorsunuz: “Sekiz yıldır iktidardayız, bizim dönemimizde o kadar çok yolsuzluk ve usulsüzlükler oldu ki, bizim dönemimizde bize yakın o kadar çok dolar milyoneri veya milyarderi türedi ki.” Bir bakıyoruz, onların hiçbiri, daha, vergi listelerinde en çok verenler içerisinde yok. “Yahu, mutlaka bunların hesabı sorulacak ilk seçimde, önlem almamız lazım.” diyorsunuz.

 

Bakın, binlerce insanın telefonu dinlendi, hâkimler, Danıştay, Yargıtay üyeleri, telefonları dinlenmeyen insan kalmadı. Anayasa’nın veya yasaların soruşturma ve sorgulamayla ilgili güvence altına aldığı insanları sorguladınız, tutuklattınız. “Hukuk devleti yerle bir edildi, mutlaka önlem almamız gerekir.” diyorsunuz.

 

İlk kez, belki de burada konuşulmayan bir şeyi de söyleyeyim, bilmeyenler vardır, bu taslağı hazırlayanlar onu bilerek hazırladılar, bir de Deniz Feneri meselesi var arkadaşlar.

 

Bakın, en büyük korku da o, bunu hazırlayanlar için söylüyorum. O Deniz Feneri meselesinde diyorsunuz ki: “Bir tarafından bize bulaşırsa, yandık.”

 

Değerli arkadaşlar, o Deniz Feneri meselesiyle ilgili çok yakında ben gelişmeler olacağını düşünüyorum, zaten bugün basında da var ama o vatandaşlarımız milyonlarca avroyu oraya bağışlarken hangi niyetlerle bağışlamışlardır biliyorsunuz. “Bize yakın olan.” diyorsunuz. O insanlar bu paraları aldılar, iç ettiler, Türkiye’ye getirdiler, Kanal 7’de kullandılar. “Yahu, bu paraların bizimle ilgisini bir şekilde belgelerle falan acaba bir ortaya çıkarsa biz mahvoluruz, nasıl anlatırız millete.” diyorsunuz, O nedenle “şu siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili maddeleri şöyle bir düzenleyelim.” diyorsunuz, ona göre bir sistem kurmaya çalışıyorsunuz.

 

Bakın, en çok kullandığımız bir atasözü var “Korkunun ecele faydası yok.” Korkularınızdan kurtulun. Bakın, bu millet kafasında hesabını, sizin biletinizi kesmiş. Öyle güzel bir Osmanlı tokadı yiyeceksiniz ki ilk seçimde feleğinizi şaşıracaksınız, benden söylemesi. (CHP sıralarından alkışlar)

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Elli senedir o tokadı yiyorsunuz, elli senedir.

 

BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ederim.

 

2.2 Yirmibirinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Kürşat Atılgan (Adana)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa’nın 157’nci maddesi üzerinde yapılan değişiklik üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli milletvekilleri, 24 Şubat 1972 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine AYİM’le ilgili, yani Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyle ilgili kanun tasarısı sunuldu, 4 Temmuzda kabul edildi, 20 Temmuzda da yani 1972 yılında yürürlüğe girmiştir.

 

Peki, neden böyle bir mahkemeye ihtiyaç duyulmuştur derseniz, bunun gerçek sebebi şudur: İdari nitelikteki askerî işlem, eylem ve kararların, özellikle Danıştayın görevine giren işlerin özelliğinden çok farklı olması ve herhangi bir konuda takdire yer vermesi gerekirken, askerî eylem ve işlemlerin askerlik alanındaki derece ve yetkisine bakılarak yapılması zorunlu olmuştur. Bunun somut örneği ise yine bildiğiniz gibi Danıştay paşaları hadisesidir. Dolayısıyla Danıştay kararıyla Silahlı Kuvvetlere dönen birçok general Silahlı Kuvvetler içinde büyük bir kargaşanın doğmasına neden olduğu için Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur. Şu anda idare hukukunun asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmektedir.

 

Değerli arkadaşlarım, askerî yargı üzerinde yapılacak her türlü değişiklik çok dikkatli bir şekilde yapılmak zorundadır. Yapılan değişikliklerin hiçbir şekilde ordunun en kuvvetli silahı olan disiplini üzerinde bir olumsuz etkisi olmamalıdır. Ancak, 156’ncı maddenin değişikliğinde de söylediğim gibi, şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî yargıda görevli hâkim ve savcılarının sicil, terfi, tayin işlemleri belirsizlik içindedir çünkü dört ay önce Anayasa Mahkemesinin, askerî bir hâkimin açtığı dava sonucu, komutanların askerî hâkimlere sicil verememesiyle ilgili aldığı karar, askerî hâkimlik ve askerî yargıda görev yapan hukukçuların durumunu belirsiz hâle getirmiştir. İşte, Millî Savunma Bakanımız da dinliyor. En kısa zamanda bu belirsizlik giderilmezse askerî yargıda görev yapan arkadaşlarımızın gerek terfileri gerek tayinleri çok sıkıntılı bir şekilde önümüze gelecektir. Dolayısıyla, çok geçmeden bu durumu açıklığa kavuşturacak bir çalışma yapılmak zorundadır.

 

Değerli arkadaşlarım, milletimizin ve ülkemizin geleceği ve bağımsızlığı için çok önemli olan Silahlı Kuvvetlerimizin disiplinini zafiyete uğratmamak gerekir. Disiplini bozulmuş bir ordu hiçbir anlam ifade etmez. Zayıflatılmış ve morali bozulmuş bir ordu, üzerinde oyun oynanan ve… Silahlı Kuvvetleri her gün yıpratmanın bu ülkeye, bu millete, hiçbirimize bir faydası yoktur. Silahlı Kuvvetler, hepimizin ordusudur, milletin ordusudur, dünyada örneği görülmeyen millî bir ordudur. Yani, ülkenin her kesiminden, milletin her kesiminden, ülkenin her yerinden gelen Anadolu çocuklarının bir şekilde eğitilerek bu ülkenin hizmetine hayatlarını verdiği ve gerçekten halkın ve milletin bütününü temsil eden gerçek bir millî ordudur ve dünyada örneği çok azdır. Dolayısıyla, bu ordu düşmanlığını bir kenara bırakmak gerekir ve ayrıca, ordu üzerindeki oyunlar üzerinde herkes gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir. Özellikle ordunun bağlı olduğu Başbakan ve Başkomutan olan Cumhurbaşkanı, orduyla ilgili yapılan spekülasyonlarda en kısa zamanda devreye girerek ordunun bir şekilde açıklamalarını önlemeli ve ayrıca, siyasete müdahale gibi olan birtakım söylemlerini de önlemesi gerekir. Eğer bu kurumlardaki zatlar müdahale etmezse, mecburen ordu kendini savunmak için birtakım açıklamalar yapar, o da siyasete müdahale gibi anlaşılır. Dolayısıyla, Başbakan ve Cumhurbaşkanı anayasal sorumluluklarını yerine getirip, ordunun kalkanı olmak zorundadır.

 

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Müdahale…

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Çünkü, morali bozulan ve yıpratılan bir ordu, sadece ve sadece senin işine yaramaz değerli kardeşim, bu ülkeyi bölmek isteyenlerle, bu coğrafyada büyük olan, hesapları olan güçlerin, emperyalist güçlerin işine yarar. Belki sana dokunuyordur böyle orduyu savunuyormuş gibi bir görüntü ama bu orduyu kimlerin nasıl yıprattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

 

Değerli arkadaşlarım…

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Orduyu savunmak bu grupta hiç kimseye dokunmaz.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Orduyu savunmak senin de görevin Sayın Kılıç.

 

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Hepimizin görevi.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Yaşın gençtir, belki orduda görev yapmamışsındır ama ordunun en önemli savunucularından biri sen de olmak zorundasın. Anayasa…

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Orduyu savunmak bu grupta kimseye dokunmaz.

 

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Hepimiz savunuyoruz, merakın olmasın, hepimiz savunuyoruz.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Aferin, savunmaya devam edin, dolayısıyla takdir edelim biz de sizi. Savunduğunuzu gayet iyi biliyoruz, çok iyi biliyoruz, aferin!

 

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – 336 kişi de savunuyor. Merak etme sen, endişeli olma.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, orduyla ilgili söyleyeceklerim bu kadar.

 

Tekrar Anayasa değişikliği üzerindeki görüşlerime gelmek istersem, yine, iş biraz çığırından çıktı bu Anayasa görüşmeleri esnasında bu Mecliste. Bir anekdotla sözlerime devam etmek istiyorum. Bir tarih öğretmeni bir okula tayin olur ve çocukların bilgi seviyesini kontrol etmek için ortaya bir soru sorar: “Çocuklar Roma’yı kim yaktı?” der. Çocuklar hep bir ağızdan der ki: “Hocam biz yakmadık.” Hoca hiddetlenir ve koridora çıkar, koridorda müdürle karşılaşır, hocanın yüzündeki kızgınlığı gören müdür der ki: “Hayrola hocam, ne oldu?” Der ki: “Böyle bir soru sordum, bana böyle bir cevap verdiler.” Müdür der ki: “Hocam, üzülme, bu talebe milleti hem yakar hem de yakmadım der.” der. Hoca daha da hiddetlenir ama bir şey diyemez müdür olduğu için. Akşam evine gider, yüzünden hiddet bellidir. Karısı der ki: “Bey, ne oldu?” Der ki: “Bugün okula girdim, böyle böyle dedim, onlar bana bunu dedi, daha sonra müdürle karşılaştım, o da bana bunu dedi.” der. Bunun üzerine eşi der ki: “Üzülme. Az önce televizyonda Kenan Doğulu diye bir şarkıcı vardı ‘Roma’yı da yakarım, Roma’yı da yakarım’ diye şarkı söylüyordu, muhtemelen o yakmıştır” der.

 

Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliğiyle ilgili soruyorum: Roma’yı kim yaktı? Evet, hepiniz biliyorsunuz Roma’yı kimin yaktığını.

 

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Ülkeyi kim yaktı, ülkeyi, onu söyle!

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Roma’yı kimin yaktığını hepiniz biliyorsunuz ama sessiz kalıyorsunuz, sessiz.

 

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Bu ülkeyi 2002’ye kadar kim yaktı, onu söyle.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen yakmış olabilirsin Paşam!

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Elitaş da çok iyi biliyor Roma’yı kimin yaktığını ama sessiz kalıyor.

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen yakmışsın gibi bir hâlin var Paşam!

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Ama milletin geleceği söz konusu ise sessiz kalmak ihanetle eş değerdir değerli arkadaşlar.

 

Değerli milletvekilleri, getirmek istediğiniz düzen… Aslında kadılık sistemini geri getirmek istiyorsunuz ama esas itibarıyla kadılık sisteminden bile geri bir sistem getirmek istiyorsunuz çünkü kadılık sisteminde padişahlar ve vezirler zaman zaman kadının karşısına çıkarak hesap verirdi. Siz hesap vermemenin yollarını arıyorsunuz ama hiç unutmayın ki herkes yaptığının karşılığını, bu dünyada da öbür dünyada da hesabını vermek zorundadır ve verecektir.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hesabı millet sandıkta verir.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sadece sandıkta vermez…

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu dünyada da öbür dünyada da verecek…

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hesabı millet sandıkta görür.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Sadece sandıkta vermez Elitaş, sadece sandıkta vermez; öbür dünyada da vereceğiniz hesap var, merak etmeyin.

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

 

Sayın Atılgan, siz Genel Kurula hitap edin.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, dünyada bakınız sağlık devleti yoktur, ekonomi devleti de yoktur, eğitim devleti de yoktur, kültür devleti de yoktur ama bütün devletler, sistemleri ne olursa olsun, en azından kendilerini hukuk devleti olmak isterler çünkü bir devlet hukuk devleti ise o devlet de sağlık da vardır, ekonomi de vardır, eğitim de vardır, kültür de vardır. Sizin ortadan kaldırmak istediğiniz şey, insanların hayatları pahasına asırlardır mücadele ettiği hukuk devleti olma mücadelesini ortadan kaldırmadan başka bir şey değildir. Çünkü hukuk devletinin en önemli unsuru olan yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığını ortadan kaldırıyorsunuz. Bunun içindir ki her haksızlık karşısında bütün dünya “Berlin’de hâkimler var.” sözünü hatırlar. Siz, evet siz Ankara’da hâkimler olsun istemiyorsunuz.

 

Şimdi, esas şu hayati soruyu sormak istiyorum: Yıllardır tartışılan ve âdeta kanayan bir yara hâline gelen dokunulmazlıkları kaldıran, bu yaptığınız değişikliklerde dokunulmazlığı kaldıran en ufak bir cümle var mı? Niçin yok? Mahkemelerin veya HSYK’nın kaç kişi olacağı sizleri bu kadar ilgilendiriyor da, dokunulmazlık gibi bir zırhın sırtımızdaki ağırlığını duymuyor musunuz, hiçbiriniz duymuyor mu? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

 

Hesap vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Herkes yaptığının hesabını hem bu dünyada hem de öbür dünyada bir şekilde verecektir.

 

Değerli milletvekilleri, değişiklik teklifinde ilginç bir noktaya daha temas etmek istiyorum. YAŞ kararlarını ve HSYK kararlarının bazılarını yargı denetimine açıyorsunuz; evet, YAŞ kararları ve HSYK’nın bazı kararlarını yargı denetimine açıyoruz.

 

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hukuk devletinde böyle işte, evet.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Ama parti kapatmayla ilgili bulduğunuz, dünya hukuk literatürüne geçecek kadar hilkat garibesi bir komisyon kararının kesin olduğunu yazıyorsunuz.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Atılgan, normal süreniz doldu, size iki dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan. Evet, daha söyleyecek çok şey vardı ama neyse iki dakikada idare edelim.

 

Neden Komisyon kararı hukuk şeyine açılmıyor?

 

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yargı kararı değil ki komisyon kararı.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Evet, tabii, çok güzel. Çünkü yargı denetimini bu kadar istediğinize göre Türkiye Büyük Millet Meclisinde kapatmayla ilgili kurulmasını istediğiniz komisyon kararı niçin yargı kararı dışında? Az önce belirtmeye çalıştım, hukuk ve yargı insanoğlunun en önemli, en büyük özgürlüğüdür değerli arkadaşlarım. Yargıyı âdeta…

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen demokrasiden…

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Senin yaşın yetmez! Evet, senin yaşın yetmez! Laf atma oturduğun yerden, varsa bilgin, gel buradan anlat.

 

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ne var yaşında?

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’yı değiştirelim o zaman öyleyse.

 

BAŞKAN – Lütfen değerli milletvekilleri, Hatibe müdahale etmeyelim.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Evet, hukuk ve yargı insanoğlunun en önemli, en büyük özgürlüğüdür.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’daki seçilme yaşını artıralım o zaman.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Sayın Elitaş, sana da hiç yakışmıyor yerinden laf atmak. Yani bir grup başkan vekilinin burada hatibe laf atması, Sayın Başkan, ne kadar yakışıyor, sizlerin takdirine bırakıyorum.

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama “yaşın yetmez” demek de sizin gibi bir beyefendiye hiç yakışmıyor.

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

 

Sayın Atılgan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Yargıyı âdeta yürütmeye dolaylı bir biçimde bağlamak yerine, eğer samimiyseniz gerçek bir yargı reformuyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelirdiniz.

 

Şimdi size iki şeyden bahsedeceğim, başka hiçbir dilde olmayan iki tabirden; Türkçemizde var: Biri “mahkemelerde süründürmek”, diğeri ise “mahkemelerde sürünmek.” Adalet ile bu iki deyim bağdaşır mı değerli arkadaşlarım? Adliyenin kapısından aşağıya inerken vatandaşa “Ne yapıyorsunuz?” diye sorun. Der ki: “Mahkemede sürünüyorum.” Veya birbirine kızdığı zaman der ki: “Seni mahkemelerde sürüm sürüm süründüreceğim.” Bu, hukuk anlayışıyla, adalet anlayışıyla ne kadar bağdaşan bir husustur? İşte, yapılmak istenen olay şu olmalıydı değerli arkadaşlarım: Türkiye’deki yargılama sürecini iki, üç aya indirecek bir yargı reformu getirseydiniz, biz de sizi takdirle karşılar ve “Evet.” oyu verirdik.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek süreniz de doldu efendim.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Selamlayayım.

 

BAŞKAN – Sadece Genel Kurulu selamlayarak konuşmanızı tamamlamanız için mikrofonunuzu tekrar açıyorum, sadece selamlama için ama.

 

Sayın Atılgan buyurun.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Peki efendim.

 

Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan anlayışınıza. Sadece selamlamak için vakit verdiniz, ama…

 

Yaptığınız değişiklikler vatandaşın mahkemelerde sürünmesine ne kadar fayda temin ediyor? İki üç aya indirecek bir düzenleme getirmeyi düşünüyor musunuz? Hayır. Dolayısıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bir kez daha yapılan bu değişiklikleri düşünmenizi sizlere tavsiye ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

 

2.3 Yirmibirinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Tabii, günlerdir Anayasa’da yapılacak değişiklikleri tartışıyoruz. Bugün de askerî yargıdaki değişiklikler üzerine görüşmeler yapılıyor.

 

Tabii, ilginç bir ironi var. Şimdi, bir tarafta Hükûmet, AKP, çok ciddi değişiklikler yaptıklarını, askerî yargının yapısını, Avrupa, çağdaş dünya standartlarına getirdiklerini söylüyor; bir taraftan bazı hatipler, sürekli, geçmişten beri bağımsız yargıdan bahsediyorken askerî yargının genel hukukun dışına çıkarılmış olan, geçmişte dünyanın birçok ülkesinde benzeri olmasına rağmen mevcut, günümüz, çağımız hukukunda idari yargı içine alınan bu tür değişikliklere, asgari değişikliklere bile şiddetle karşı çıkıyorlar; bazı hatipler de mevcut çağdaş, çağcıl hukukla uyuşmayan, denk gelmeyen askerî yargıdaki değişiklikleri askerin zayıflatılmasına, askerin gücünün zayıflatılmasına bağlıyor.

 

Bunların hiçbiri gerçekçi değil. Burada gerçeğin ne olduğunu halka aktarmamız gerekiyor. Ne Hükûmetin getirdiği, her ne kadar Hükûmet “Bir grup partili, AK PARTİ’li getirdi.” diyorsa bile Hükûmetin getirdiği bu teklif, ne askerî vesayeti ve askerî yargının bulunduğu durumu çağdaş hukuk seviyesine getiriyor ne de muhalefet milletvekillerinin bu konuda dedikleri gerçekçidir.

 

Şimdi, dünyanın tüm ülkelerinde belli dönemlerde, geçmişte, askerin kendisine göre kendisinin oluşturduğu bir hukuku, bir yargısı vardı ama özellikle 1900’lü yılların yarısından bu yana, 1945’lerden, 50’lerden bu yana bu ülkelerin birçoğu askerî yargıyı ya tümüyle ortadan kaldırdı, sadece disiplin suçlarına bakan askerî yargılama kaldı veya askerî mahkemeler olsa bile onların işleyişini, onların denetimini sivil yargıya, adli yargıya bağladı.

 

Şimdi 157’nci maddeye bakıyoruz, 157’nci maddede yapılan tek değişiklik “askerlik hizmetlerinin gereklerine göre” kısmı çıkarılmış. 157’nci maddeye baktığımız zaman, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idare işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir.

 

Şimdi, değerli milletvekilleri, biz, işte, Avrupa hukukuyla, Avrupa Birliği normlarıyla uyuşan bir askerî yargı oluşturmayı düşünüyoruz. Bugün Avrupa ülkelerinin birçoğunda askerî mahkeme bile yok sadece disiplin mahkemeleri var. Fakat askerî mahkemelerin olduğu ülkelerde de yüksek askerî yargı kaldırılmış durumda. Askerî mahkemelerde hatta disiplin mahkemelerinde görülen her dava, verilen her karar sivil, adli mahkemelerin denetimine açıktır ve bu mahkemelere itiraz yapma hakkı vardır.

 

Şimdi, bunu burada tutuyorken, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi yerinde duruyorken ve tesis edilmiş olan kararlar idari mahkeme tarafından verilmiş olsa bile bunların son karar mercisi Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyken burada koparılan kıyamet nedir? AKP’nin bir taraftan “Ben Avrupa normlarında, Avrupa Birliği normlarında bir hukuk düzenlemesi getirdim. “ muhalefetin de işte “Askeri denetim altına alıyorsunuz, askerin gücünü kırıyorsunuz, askerin idarenin denetimine geçmesini ve görev yapmasını engelliyorsunuz.” diyor. Yani bu kıyametin koparılmasının nedeni nedir? Tek bir sözcüğün buradan çıkarılması, askerin vesayetini, askerî yargılamadaki eksikliği Avrupa normlarında, çağdaş hukuk normlarında uyumlu olmamasını ortadan kaldırmaz.

 

Şimdi, bu askerî mahkemelerin yapısına da biraz bakmamız gerekiyor. Burada yapılan bir düzenlemeyle Askerî Şûra kararları yargı denetimine tabi tutuldu fakat askerî disiplin mahkemeleri var ve disiplin mahkemesinde görev yapan disiplin mahkemelerinin 3 tane görevlisi yargıç, hâkim subaylardan oluşmuyor, hâkim olmayan subaylardan oluşuyor ve bunlar karar alıyorlar. Peki, bunlar neden itiraza, bu verilen kararları idari yargıya taşımaya açık değil ve yine Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin de, Askerî Danıştayın da kararları son kararlardır ve adli yargı denetimine kapalıdır.

 

Peki, bu mahkemelerin yapısı nasıl oluşuyor? Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin subay olan üyeleri birliklerinin komutanı tarafından atanıyor; hâkim olan üyeleri de, yargıç olan üyeleri de yargıyla ilgili disiplin ve terfi işlemleri hâkimler tarafından ancak diğer taraftan bunlar askerî yapıya, askerî hiyerarşi içinde askerî yönden de bunlara verilen terfiler ve notlar işleme alınıyor ve ortalaması alınıyor.

 

Peki, biz mevcut çağcıl hukuka, yargının bağımsızlığına, yargının bağımsız ve tarafsız olma ilkesine sahipsek ve bu kürsülerden her siyasi partinin temsilcisi bunu savunuyorken, bu mahkemelerin yapısını Avrupa Birliği standartlarına taşıdığımızı nasıl söyleyebiliriz? Şimdi, Bakan, Komisyon Başkanı sanırım bu konuda gelip bir açıklama yaparlar. Yani Avrupa’da böyle mi işliyor Sayın Başkan? Avrupa’da askerî yargı bu şekilde mi işliyor?

 

Evet, son dönemde, 2003’ten bu yana yapılan değişikliklerle askerî yargının bakmakla yükümlü olduğu birçok konu idari yargı kararlarının denetimine alındı, bu kişilerin askerî yargıda yargılanmasından vazgeçildi ancak bunlar yeterli değil. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askerî Yargıtay olduğu sürece ve bunların yargılaması idari yargı denetimine açık olmadığı sürece, idari yargıya bu davalarla ilgili ve bu davalarda mahkemelerin verdiği kararla ilgili itiraz edilecek bir üst idari mahkeme olmadığı sürece askerî vesayetin bittiğinden bahsedemeyiz ve gerçek, çağcıl Avrupa Birliği hukukuna denk bir hukuki düzenlemenin yapılmasından bahsedemeyiz. Bu nedenle, bu konudaki önerimiz, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askerî Danıştayın Anayasa’mızdan ve yargı sistemimizden çıkarılması gerekiyor.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Karabaş, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

 

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

 

Askerî disiplin mahkemesi ve askerî mahkemelerin her türlü kararı da idari yargıya açılmalı ve bu konuda verilen kararların itiraz mercisinin idari yargılar olması gerekiyor. O zaman askerde, askerî idare mahkemesi ve askerî mahkeme olsa bile bunların en azından kararlarının denetlenmesi, bunların verdikleri kararların, hakkında karar verilenlerin içine sindirilmesinden bahsedebiliriz.

 

Şimdi, tümüyle askerî disiplinlinin içinde işleyen… Ki dünyanın her yerinde bir ordu, bir asker varsa o askerin disiplini vardır ve askerin disiplininde çağdaş tüm ülkelerin hukukun tarafsız ve bağımsızlığının kabul ettiği bir işleyiş yoktur. Hiçbir orduda, sadece Türkiye Cumhuriyet ordusunda değil dünyanın hiçbir ordusunda böyle bakış yoktur. Orada da esas olan disiplindir. Onun için biz ordudaki işleyişi, orada işlenen yargısal süreçleri ve orada verilen kararlarda, hakkında karar verilen askerî kişi eğer tatmin değilse sivil idari mahkemelere bu sorunu taşıyabilmesinin yolunun açılması gerekir diyoruz. Bu düzenlemenin askerî vesayeti kaldırmayacağını, askerî mahkemeler konusunda gerçek, herkesin içine sinen bir karar veremeyeceğini belirtiyoruz.

 

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

 

2.4 Yirmibirinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Musa Sıvacıoğlu (Kastamonu)

 

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa’nın 157’nci maddesinde değişiklik yapan çerçeve 122’nci maddesi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Tarihî bir görev ifa ettiğimiz en kapsamlı Anayasa değişikliği çalışmalarımızın bugün yedinci günündeyiz. Hayırlısıyla iki gün sonra da çalışmalarımızı tamamlayacağız.

 

Normlar hiyerarşisi içinde en üstte bulunan, devletin yapısını, siyasi rejimini, bireylerin hak ve özgürlüklerini, kısacası bir sistem bütünlüğünün ifadesi olan Anayasa değişikliği, milletten aldığımız yetkiyle, onun temsilcileri olarak bu Anayasa değişikliklerini hep birlikte, iktidar ve muhalefet olarak müzakere ediyoruz. Gönül isterdi ki 90’ıncı yılını kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın bu yıl dönümünde bu kutsal çatı altında bir Anayasa değişikliği çalışmasını yapmayalım, demokratik ve özgürlükçü, Türk milletine laik bir anayasamız olsun. Amacımız da hedef gösterilen muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak olduğuna göre, bugünleri elbette ki milletimizin yararına olarak gece gündüz çalışmak suretiyle de kullanmak durumundayız.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasama, yürütme ve yargı olarak üçlü bir sacayağı oluşturan kuvvetler ayrılığı kurumlar arasındaki ilişkileri birbirlerine üstünlük ve rekabet yerine anayasal çerçevede iş birliği ile kendi görevlerini yapacak olurlarsa demokrasimiz güçlenir ve kökleşir. Bunun gerçekleşmesi için de, başta Anayasa’mız olmak üzere, özellikle de yargımızın ve onun organlarının tartışılır olmaktan çıkarılmış olması gerekir.

 

Bu noktada, bu konuyla ilgili olması nedeniyle, yasama ve yürütmeyi bir kenara bırakarak yargıyla ilgili olarak bazı konulara da değinmek istiyorum. Bir ülkenin gerçek hukuk devleti olup olmadığının anlaşılabilmesi için adil yargılamasına, bağımsız mahkemelerine, yargı dâhil yasama ve yürütmenin hukuka bağlı olarak hukukun üstünlüğünü gerçekleştirip gerçekleştirememesine göre ölçülür, hassas adalet terazisinin hassasiyetine göre ölçülür. Bunun sağlanmasının yolu da yargı birliğinden geçmektedir. Ancak ülkemizde yargı birliğinden bahsetmek maalesef mümkün bulunmamaktadır.

 

Yüksek mahkemelerimizden sivil Yargıtayın karşılığı Askerî Yargıtay, Danıştayın karşılığı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi. Sivil ve askerî mahkemeler arasındaki ihtilafları çözen de uyuşmazlık mahkemelerimiz bulunmaktadır. Kuvvetler ayrılığı prensibinin en önemli ayağı olan yargıdaki bu ikilem uygulamaya da yansımaktadır ve bu durum, adalete ve mahkemelere olan güveni de sarsmaktadır.

 

Dün ve bugünkü konuşmacılarımız da zikrettikleri için ben de kısaca değinmek istiyorum. Kamuoyunda “Şemdinli Davası” olarak bilinen bir yargılamada, daha sonra askerî mahkemeye dosyanın gönderilmesi nedeniyle, bu konu kamuoyunda uzun uzun tartışılmış; şu anda da hâlen yargılanması devam etmektedir. Bu da yargılama birliğinin sağlanamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Suçların askerî mahkemelerde, hangilerinin sivil mahkemelerde yargılanacağı hâlen de tartışılır olmaktadır.

 

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin muhtelif kararlarında, ilerleme raporlarında ve istişari raporlarda yargı sistemimiz eleştiri konusu yapılmaktadır ve bu eleştirilerin dozajı da gittikçe artmaktadır. Daha önceki konuşmacılarımız da zikretmişlerdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Rusya’dan sonra en fazla ihtilafı olan, en fazla dosyası olan bir ülke konumundayız. Bundan kurtulmanın yolu da tam demokrasi ve yargı bağımsızlığından geçmektedir. 13 bine yakın bir dosyanın hâlen buralarda bulunmuş olması, elbette ki savunulacak bir durum değildir.

 

Mukayeseli hukuk göstermektedir ki pek çok ülkede ayrı bir yargı sistemi bulunmamakta ve askerî kişiler de adliye mahkemelerinde yargılanmaktadır. Bazı ülkelerde ise, askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi olarak oldukça sınırlı bir alanda görev yapmaktadırlar. Buna karşın, askerî yargı ülkemizde, demokrasi ve hukuk devleti standartlarının dışında geniş bir görev alanına sahiptir. Askerî yargının görev alanının geniş belirlenmiş olması, yukarıda da belirttiğim gibi, yargı mercileri arasında görev uyuşmazlıklarına neden olmaktadır.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, yargı bağımsızlığı konusunda, bir mahkemenin bağımsızlığı, mahkeme üyelerinin atanma ve görevden alınma usulü, görev süreleri ve bu üyelere emir vermeye yetkili herhangi bir organın bulunup bulunmadığı, hâkimlerin her türlü dış tesirden korunmalarını sağlayacak mekanizmaların bulunup bulunmadığına göre ölçülmektedir. Bu ölçütlerden hareketle, yargı sistemimiz, başta Anayasa’mız ve ilgili kanunlar incelendiğinde ikili bir yapılanmanın olduğu bariz bir şekilde görülmektedir.

 

Anayasa’mızın “Yargı” başlıklı Üçüncü Bölüm’ünde, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik ve savcılık teminatı, hâkimlik ve savcılık mesleğinin ülke ve gerekli sivil yargıya… Yani adli ve idari yargı düzenlenirken “Askerî yargı” başlıklı 145’inci maddesindeki “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.” ifadesiyle düalist bir yargı sisteminin olduğu açıkça görülmektedir. Bu yapının hukuki, akademik ve belli hukuk çerçevesi dışında, siyaset arenasında da fazla tartışıldığı görülmemektedir.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizden önce konuşan değerli, muhalefete mensup sözcülerimiz, Anayasa tartışmalarının ve müzakerelerinin devam ettiği böyle bir günde, sadece Adalet ve Kalkınma Partisini karalama adına “İşsizlikten bahsetmiyorsunuz, emekten bahsetmiyorsunuz, ekonomi kötü durumda.” derken, Adalet ve Kalkınma Partisi, çok daha önceleri, kurulduğu 18 Ağustos 2001 tarihinden itibaren millete neleri vaat etmişse, hangi sözleri vermişse onların hepsini de yerine getirmektedir.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elimde Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimlere giderken 2002 yılında hazırlamış olduğu seçim beyannamesi var. Bu seçim beyannamesinde yargıyla, hukuk devletiyle ve ekonomiyle ilgili olarak neler vaat etmiş ise… Tam sekiz yıl önce bu beyannameyle milletin huzuruna çıkmış ve bu beyannameyle Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, 2 tanesi milletvekili seçimi, 2 tanesi de mahallî seçimler olmak üzere 4 kez yüzünün akıyla seçimlerden çıkmış, şu anda da Parlamentonun en büyük grubunu teşkil etmektedir.

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz senedir niye bekliyorsunuz?

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Bu konuyla ilgili olarak bakınız o yıl ne demişiz: “Temel hak ve özgürlükleri ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterleri’nde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli değişikliği yapacaktır.”

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bir sefer de doğru söyleyin.

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Bu söz, evet, 3 Kasım 2002 tarihinde seçimlere giderken milletimize vaat ettiğimizdir.

 

Bunun dışında, yargıyla ilgili olarak, “Hukuk ve Adalet Reformu.” başlığı altında hazırlanan bu beyannamemizde ne demişiz: “Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi yeniden düzenlenecek, yasama, yürütme ve yargı arasında denge kurularak Türkiye Büyük Millet Meclisine de üye seçme yetkisi tanınacaktır.” Tam sekiz yıl önce biz bu sözü milletimize vermişiz. Onlarla kurduğumuz gönül köprüsü dolayısıyla neler vaat etmiş isek bugün de bunları gerçekleştiriyoruz.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Sıvacıoğlu, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı lütfen tamamlayınız.

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Değerli Başkanım.

 

Yine ne demişiz: Temsilî demokrasiden katılımcı demokrasiye geçişi sağlamak için referandum yolu yaygınlaştırılacaktır.” Ne zaman demişiz bunu? Evet, sekiz yıl önce Adalet ve Kalkınma Partisinin katıldığı ilk seçim beyannamemizde bunları zikretmişiz.

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz de uzaydan geldiniz değil mi? Daha önce Refahtaydınız, CHP’deydiniz, MHP’deydiniz, o zaman da başka şeyler yapıyordunuz!

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Bütün bu verdiğimiz sözlerin hepsini de tekrar yerine getiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, ekonomiyle ilgili olarak en çok önümüze getirdikleri de bu. Bakınız, burada ne demişiz: Temel yaklaşımlar, ekonomik politikalarla ilgili olarak, “Mevcut programın yetersizlikleri, programımızın amaçları ve stratejileri, maliye politikalarımız, borç yönetimi…” O tarihteki borcun ne olduğunu da biz biliyoruz. “Finans sektörü politikaları, KİT’ler ve özelleştirme, enflasyonla mücadele…” Evet, bu tarihte enflasyonun yüzde kaçlarda olduğunu hepimiz hatırlıyoruz.

 

YILMAZ TANKUT (Adana) – Yüzde kaç o zaman?

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – “Reel sektörün canlandırılması, yabancı sermayenin cezbedilmesi, yeni bir ihracat hamlesi…” Bizim teslim aldığımızda 30 milyar dolar ihracatımız vardı…

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İthalat ne kadar, bütçe açığı ne kadar, cari açık ne kadar?

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Şu anda ise 110 milyar dolarları aşmıştır. “Ucuz ve güvenli enerji, madencilik, ulaşım hamlesi, turizmin geliştirilmesi” gibi konularda milletimize neler vadetmiş isek 4 defadır yapılan seçimler dolayısıyladır ki, Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına burada. Önceki dönemlerde de bize hep söylediniz, “Siz gideceksiniz biz geleceğiz.” dediniz ama hâlâ değişen bir şey yok.

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Geldik buradayız.

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Biz yine iktidar olarak buradayız, siz yine muhalefet olarak ikiye de bölünmüş bir şekilde orada oturuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kamuoyu yoklamalarına bak bakalım, neredesiniz?

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Son değinmek istediğim konu da “Millet sizin biletinizi kesti.” deniliyor ve ayrıca, bağımsızlıktan bahsederken bir de sık sık vurgulanan dokunulmazlık konusu. 1999 yılına kadar Memurin Muhakematı Hakkında Muvakkat Kanun, yılarca yürürlükte olduğu hâlde ancak 1999 tarihinde bir değişiklik yaptınız, orada da mevcut dokunulmazlıkların karşısına yeni dokunulmazlıklar ilave ettiniz!

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu Zahit Akman’a dokunulmazlığı biz mi verdik? RTÜK Başkan ve üyelerine dokunulmazlığı siz verdiniz!

 

BAŞKAN - Sayın Sıvacıoğlu, iki dakika ek süreniz de doldu, lütfen, Genel Kurulu selamlayın efendim. Lütfen, mikrofonunuzu Genel Kurulu selamlamanız için açıyorum.

 

Buyurun.

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

 

Üzerinde çok durulması gereken belki bu dokunulmazlık konusu idi ama milletvekilleri dışında kimlerin dokunulmazlıkların zırhı altında olduğunu hepinizin takdirlerine bırakıyor…

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hep beraber getirin, hepsini getirin!

 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – RTÜK’e dokunulmazlığı kim verdi, RTÜK’e?

 

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – …hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

BAŞKAN - Peki, Sayın Sıvacıoğlu, teşekkür ederiz.

 

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 95

­­­­­­­­­­­­­­­­­­­___________________________________________________________________________

3 TBMM Genel Kurulu’nda Yirmibirinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Yirmibirinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 26 Nisan 2010)

 

1. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                      Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu

                                                                                                                         Siirt

 

“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

2. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                   Yılmaz Tunç

                                                                                                                        Bartın

 

“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

 

3. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                  İkram Dinçer

                                                                                                                         Van

 

“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Gerekçe (1, 2 ve 3. Önergeler)

 

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin çalışma usullerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hakimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.

 

4. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                     Necla Arat                           Metin Arifağaoğlu

                                       İstanbul                                       Artvin

 

“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Gerekçe (4. Önerge)

 

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 22’nci madde için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

 

2002 seçimleri öncesinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan milletvekili adayı dahi olamamıştı ancak partisi yüzde 35’e yakın oy almıştı. Yüzde 35’e yakın oy alan bir partinin genel başkanının milletvekili seçilememesini demokrasi anlayışına sığdıramayan ve örnek bir davranış sergileyen Sayın Deniz Baykal “Bu durumdaki liderlerin önünü tıkayan Anayasa maddesini getirin, değiştirelim.” demiştir. Böylece, Anayasa’nın ilgili maddesi de değiştirilerek Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmasının önündeki yasal engel kaldırılmış oldu. Sayın Baykal ve 22’nci Dönem Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri demokrasiye inandıkları için bu değişikliğe destek verdiler. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanmak söylemle değil, eylemle olur.

 

25 Ekim 2002 günü “Seçim Arenası” programında dokunulmazlık zırhının kaldırılması sözü verildi mi? Verildi. Sayın Başbakan, bir yıl değil sekiz yıl geçti, neredesiniz? Anayasa Değişikliği Teklifi’nde milletvekili dokunulmazlığını ilgilendiren 83’üncü madde neden yok? iktidar olmanızın rehavetiyle, verilen sözleri unuttunuz, ancak bu millet 25 Ekim 2002 tarihini unutmadı, unutmayacak. Sizleri iktidara taşıyan bu aziz millet, iktidardan uzaklaştırmasını da bilecektir. İçi ve içeriği boş olan demokratik açılım söylemiyle ve Habur hukukuyla demokrat olunamaz, hukukun üstünlüğü de sağlanamaz.

 

Değerli milletvekilleri, birçok milletvekili hakkında, biliyorsunuz, fezleke var, dosya açılmış. Cumhuriyet savcılarının iddiaları var. Bu iddialar doğru mu, değil mi? İlgili milletvekilleri mahkeme huzuruna çıksa, iddialar karşısında kendini savunsa daha iyi olmaz mı? Dokunulmazlıkları kaldırırsak Parlamentoya olan güven çoğalmaz mı? Milletvekillerini bu ayrıcalıklı durumdan kurtarsak daha güzel olmaz mı? Milletvekilleri mahkeme huzuruna çıksın, orada aklanabiliyorsa aklansın. Fezleke sahibi milletvekilleri, özellikle AKP milletvekilleri, sizler mahkemede aklanabilirseniz, işte o zaman AK PARTİ olursunuz. Şu anda isminiz AK PARTİ diye sütten çıkmış ak parti değilsiniz.

 

Anayasa değişikliği çok önemlidir, sıradan bir kanun değişikliği değildir. Anayasa değişikliklerinde toplumsal mutabakat esas olmalıdır. Anayasa değişikliği çoğunlukçu değil, çoğulcu bir anlayışla, geniş katılımlı bir toplumsal uzlaşmayla gerçekleştirilmelidir. Anayasa, toplumsal mutabakat sözleşmesidir. Hazırlanan Anayasa değişikliğinde ana muhalefet ve muhalefet partileri yoktur. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler, yüksek yargı organları, Barolar Birliği yoktur. Tartışma ve uzlaşma yolu aranmamıştır. Bu Anayasa değişikliği dayatma bir metindir, sivil anayasa metni olarak kabul edilemez. Toplumsal mutabakata ulaşmak diye bir niyetiniz olmamıştır. Sizlerin gayesi yargıyı kuşatmaktır. Yürütme elinizde, çoğunluğunuz da var, yasama da elinizde. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde bağımsız yargı bulunmaktadır. Bu düzenlemelerle oraya da el attınız.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, size de ek bir dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

 

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Bağımsız yargıyı bağımlı hâle getireceksiniz, bunun adına da sivil anayasa diyeceksiniz. Bu millet bir kişinin otoriter yapısını kabul etmez, AK PARTİ anayasasına evet demez. Toplumsal mutabakatın olmadığı Anayasa değişikliğine bu millet rıza göstermez. Bu, milletin anayasası değildir. Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa, yüzlerce değil, binlerce dinleme, izleme ve fişleme olayı yaşanmıştır. Hiçbir demokratik ülkede böyle durumlarla karşılaşmak mümkün değildir.

 

Değerli milletvekilleri, bu önergemiz ortak önerge, zannedersem beş önergemiz var, sadece biz bu önergeye bir harf ekliyoruz ve o harf de… “Tarafsızlığı” bu önergeye sokmak yani askerî yüksek idare mahkemeleri bağımsız olacak, tarafsız olacak ve hâkim teminatı altında olacak.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Önergemize destek vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, teşekkür ederim.

 

Oylamanın Sonucu (1, 2, 3 ve 4. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

5. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 

 

Bengi Yıldız (Batman)

 

Hasip Kaplan (Şırnak)

 

Akın Birdl (Diyarbakır)

 

M. Nezir Karabaş (Bitlis)

 

Sırrı Sakık (Muş)

 

MADDE: 22- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesi kaldırılmıştır.

 

Gerekçe (5. Önerge)

 

Sözleşme hükümlerine uygun olarak yargı birliği sağlanmıştır.

 

Oylamanın Sonucu (5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

6. Önerge

 

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin (22) maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.

 

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

 

Gerekçe (6. Önerge)

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 22’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması yönünde verdiğim önergenin üzerine söz almış bulunuyorum, saygılar sunuyorum.

 

Şimdi, değerli milletvekilleri, mevcut Anayasa’da 157 ve Askerî Yargıtay ve askerî idare mahkemelerindeki mevcut hükümlerin de burada, “Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usul ve mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.” diyor. Mevcut metinde de “askerlik hizmetlerinin gerekleri de dikkate alınarak düzenlenir.” diyor. Eğer zaten bu askerlik hizmetlerinin gereklerini kaldırırsanız bu maddeye gerek yok. Gerek buna gerek 157’nci maddeye gerek yok çünkü yani askerlerin de düzenledikleri işlemler bir idari işlemdir. İdari işlemlere karşı biliyorsunuz bizde Danıştay ve idare mahkemeleri vardır. Dolayısıyla “askerî hizmetlerin gerekleri” kelimesini burada kaldırdığımız zaman askerî mahkemeler zaten fuzuli oluyor yani idari yargı içinde. İdari yargının Danıştay ve idare mahkemesi bunlara bakar. Bence, tabii, burada, işte bilmiyorum, Komisyon getirdiği bu metnin ne anlama geldiğini kavrayacak nitelikte midir değil midir, onu da ayrıca bileceğiz.

 

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, devamlı burada çıkıyoruz, zaman zaman konuşmalar yapıyoruz. AKP… Başta Meclis Başkanlığından kaynaklanan bir sıkıtı var burada. İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre milletvekilleri her madde üzerinde yedi önerge verir. Bu daha önce dört önergeydi. Anayasa Mahkemesine gidildi, Anayasa Mahkemesi dedi ki “Dört önerge az.” ve bunu iptal etti. Bunun üzerine yeni bir düzenleme getirdi. Yedi önergeye çıkarıldı ama “Her grubun da ayrıca önerge verme hakkı saklıdır.” denildi. Buna göre yani dört tane grup olduğuna göre dört grup önergesi ve yedi de milletvekillerinin verdiği önerge olması lazım ama Başkanlık bunu yanlış uyguluyor. Ben bunu niye şey ediyorum? Anayasa Mahkemesine nasıl olsa gidecek. Bu yönüyle de, İç Tüzük’ün bu yönüyle de… Burada çok yapılan hata var. Bunun düzeltilmesi gerekir.

 

Ayrıca da sayın milletvekilleri, şimdi, bugüne kadar hep AKP’liler, buraya çıktığımız zaman, işte buradan hakaret ediyorlar, söz atıyorlar, tehdit ediyorlar. Bugün yeni bir şeyle karşı karşıya kaldık. Güya benim elli, altmış dairem varmış, iş hanım varmış, ondan sonra hayalî ihracatçıların avukatlığını yapmışım.

 

Peki, sayın milletvekilleri, yani böyle bir şey olur mu? Vergilerimi ödemiyormuşum. İşte Kemal Bey burada, kendisi herhâlde Maliye Bakanıyken kendi bürokratlarına da -ben en fazla onu tenkit ettiğime göre- gerekli talimatı vermiştir, “Bu Kamer Genç’in neyi var neyi yok araştırın.” demiştir.

 

Şimdi, böyle şeylere ne var. Benim dairem varsa, elli, altmış dairem, çıkarırsın burada dersin ki “Arkadaş, şurada şu şu daireler var.” söylersin. İş hanım varsa söyle. Neredeyse söylersin. Benim bir defa avukatlık ruhsatım yok. Ben nasıl hayalî ihracatçıların avukatlığını yapacağım? Ha, şimdi, ben sizin yaptığınız soygunlara, suistimallere isim veriyorum size. İşte İstanbul Belediyesinde yapılan soygunları söylüyorum, TOKİ’de yapılan soygunları söylüyorum, İstanbul Belediyesinde o imar yolsuzluklarını söylüyorum, işte Tayyip Bey’in gidip de Halk Bankasıyla, Vakıflar Bankasından aldığı usulsüz 750 milyon dolar krediyi söylüyorum. Her gün uçaklara haksız olarak, işte, Abdullah Bey’le Tayyip Bey’in yandaşlarını uçaklara doldurup getirip ne paralar harcandığı, ne kadar şeylerinden aldığını biliyorum, işte ne hediyeler aldığını söylüyorum. Bunlar açık şeyler. Şimdi, bunlara açıkça cevap vereceğinize beni tehdit etmeye kalkıyorsunuz. Ya ben korkmam arkadaşlar, bunu bilesiniz. Bir defa bende korku yok tamam mı, korku yok.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun, yalan!

 

KAMER GENÇ (Devamla) – Benimle ilgili bir şeyiniz varsa bakın, bütün teşkilat sizin elinizde, maliye sizin elinizde, her şey sizin elinizde, dersiniz, getirirsiniz “Kardeşim, bak bu Türkiye’de…” İşte incelersiniz, ne çıkarsa çıkar. Yani iftira atayım da çamur kalsın meselesi değil. Bakın, mesela Mustafa Elitaş, işte bundan bir süre önce Tayyip Bey’in bir gezisine katılmak için gidiyor, 2.900 dolar para veriyor. Niye katıldığını ben de anlamıyorum yani. İlle ben de sizin yanınızda bulunayım, iş adamlarıyla şey edeyim. Birtakım insanlarla ilgili bende şey var da değerli arkadaşlarım, biz burada bir hizmet yapıyoruz. Niye hizmeti yapıyoruz? Bu memleket bizim diyoruz. Şimdi, bu saate kadar burada kalmışız, 400 milletvekili var, saat gelmiş ikiye, her gün buralardayız, Türkiye’nin hangi meselesini hallediyoruz arkadaşlar? Allah’ı severseniz yani söyleyin. Türkiye’nin hangi meselesini şey ediyoruz? İşsizin işsizlik çaresini mi hallediyoruz? Yoksulun yoksulluk meselesini mi hallediyoruz? Ne imiş? Tayyip Bey talimat vermiş. “İlle ben diktatör olacağım.” diyor, “Yargıyı kaldıracağım ama bu yargı da bana bağlı olacak çünkü bu yargı benim ciğerimi kanatıyor.” diyor.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun, yalan! Sen hep yalan konuşuyorsun!

 

BAŞKAN – Sayın Genç, size de ilave bir dakika süre veriyorum, lütfen tamamlayın efendim.

 

KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Bey, şimdi bu yargı senin ciğerini niye kanatıyor? Yani bu senin yaptığın keyfî, bu ülkeyi yok etme yolundaki tesis ettiğiniz keyfî işlemler, yaptığınız ihalelerdeki yapılan soygunlar… Bunları eğer idari yargı hukuka bağlı kalıyorsa ve bunları iptal ediyorsa senin ciğerin niye kanıyor kardeşim? Bir onu söyle de biz de anlayalım. Senin ciğerin niye kanıyor? Yani bunu bir söyle de onu şey edelim. Onun için, bunun bir anlamı yok. Bu halk da bizi dinliyor.

 

AHMET YENİ (Samsun) – Hep yalan konuşuyorsun!

 

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, burada tamamen insanları, burada göz boyama, gündem değiştirme... Ekonomi çökmüş...

 

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Maddeyle ilgili ne...

 

KAMER GENÇ (Devamla) – Söyledim ya maddenin ne anlama... Zaten ne anlarsınız ki siz! Ondan sonra maddeyle ilgili her şeyi de söyledim. Dolayısıyla vatandaşı kandırıyorsunuz. Bu vatandaş görecek. Benim gördüğüm kadarıyla bu iş gidecek, Anayasa Mahkemesi bunu durduracak ve ondan sonra siz de gideceksiniz “Ya, bakın, gördünüz mü, işte bizim elimiz kolumuz bağlı. Ey halk, ben mağdurum, bana oy verin.” diyeceksiniz ama bu defa tutmaz bu. Bu defa bu millet görür sizin ne şeytanlıklar peşinde koştuğunuzu…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Genç, ek süre de doldu efendim. Ek süreniz de doldu.

 

Teşekkür ederiz.

 

7. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 22. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve talep ederiz.

 

Faruk Bal (Konya)

 

Oktay Vural (İzmir)

 

Mehmet Şandır (Mersin)

 

Behiç Çelik (Mersin)

 

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

 

Erdal Sipahi (İzmir)

 

Hüsayin Yıldız (Antalya)

 

Gerekçe (7. Önerge)

 

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

 

İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;

 

21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

 

Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

 

Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

 

MHP bu sebeple;

 

“Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu” kurulmasını,

 

Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

 

Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

 

Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

 

Seçimler sonunda oluşacak Meclis’in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

 

MHP; bu kapsamda,

 

Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

 

Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

 

Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

 

Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

 

Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

 

Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

 

Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

 

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

 

Anayasa değişikliği ancak böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

 

AKP, MHP’nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

 

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

 

AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

 

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

 

Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

 

Millet, AKP’den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

 

Millet, AKP’den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

 

Millet, AKP’den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.

 

Millet, AKP’den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

 

Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform beklemektedir.

 

Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.

 

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

 

AKP, millet için değil, kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.

 

AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.

 

AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç yaratmış, yargıyı siyasallaştırmıştır.

 

AKP, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek, üstünlerin hukukunu yaratmak istiyor.

 

AKP, açılım adı altında PKK’nın siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve milli bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.

 

AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK açılımı için bu yasa değişikliği ile anayasal zemin hazırlamaktadır.

 

Bu sebeple bu Anayasa değişikliği milletin hayrına değildir ve Anayasa’ya aykırıdır.

 

Oylamanın Sonucu (6 ve 7. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

3.2 Yirmibirinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin gizli oylama sonucu:

 

“Oy sayısı   :  407

Kabul          :  335

Ret               :    70

Çekimser     :      1

Boş              :      1

Geçersiz      :       -

 

Katip Üye Murat Özkan (Giresun)

 

Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)”

 

3.3 Yirmibirinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 5 Mayıs 2010)

 

1. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ahmet Yeni (Samsun)

 

Nurettin Canikli (Giresun)

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

2. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alev Dedegil (İstanbul)

 

Bekir Bozdağ (Yozgat)

 

Agâh Kafkas  (Çorum)

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Gerekçe (2. Önerge)

 

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ile ilgili Anayasa maddesinde değişiklik yapan maddeyle alakalı verilen önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Tabii, askerî yargıyla ilgili alanda yapılan düzenlemeler, bu alandaki düzenlemelerin hukuk devletinin standartlarına uygun bir şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. Biliyorsunuz, hem askerî yargıda hem Askerî Yargıtayda hem de Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde hâkimler karar verirken, yargı bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerî hizmetin gereklerine göre karar vereceğini hüküm altına alıyordu. Tabii “askerî hizmetin gerekleri” ifadesi yer aldığı zaman, yargının bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, hukuk devleti, askerlik hizmetinin gerekleri söz konusu olduğu zaman bunu bir dengelemek, gerektiği zaman da göz ardı etmek gibi bir sonucu da ortaya çıkarıyordu. Bizim Anayasa’mızda hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir ayıptı ve bu düzenlemeyle bu ayıp Anayasa’mızdan çıkartılmaktadır. Önemli bir değişimdir, önemli bir reformdur.

 

Tabii, hukuk adına ayıplar sadece bunlarla da kalmıyor. Bizim hukukumuza baktığınız zaman, içerisinde pek çok alanda yaşanan ayıplar da var, pek çok siyasinin başına gelen nice olaylar da var. Şimdi, ben, Sayın Başbakanımızla ilgili birkaç hususun altını çizmek isterim bu vesileyle.

 

Biliyorsunuz, Sayın Başbakanımız 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi. O dönemde değişik iktidarlarla çalıştı. 94’te DYP-SHP, bilahare CHP Hükûmeti oldu, daha sonra Anayol Hükûmeti oldu, bir dönem Refahyol oldu, ondan sonra Anasol-D, devam eden iktidarlar oldu ve bu iktidarlar döneminde görevde bulundu. Görevde bulunduğu süre içerisinde, Sayın Başbakan kadar iktidarların incelemesine, denetlemesine, sorgulamasına, sorgulanmasına tabi olan ikinci bir başkan bizim tarihimizde var mı yok mu bilmiyorum.

 

HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başbakan kaç yıl Belediye Başkanlığı yaptı?

 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Müfettiş üzerine müfettişler geldi ve bir şey bulamadılar. “Uydur” dendi belki, uyduramadılar, hiçbir şey çıkmadı. Dokunulmazlık da yok, yargılanma imkânı da var. Bir yargılama imkânı da kullanıldı, yargılandı -demin Hayati Bey de ifade etti- mahkemeler oldu, bir bir beraat etti. Ama siyaseten Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olacağı belli bir kişilik. Toplumun her tarafından sevgi ve saygı kendini İstanbul’a doğru gösteriyor ve Ankara’ya çağırıyor âdeta. Bu yolu kesmek lazım. Onun için, yolsuzlukla kesilemedi bu yol, hırsızlıkla kesilemedi bu yol. Boğazından geçen bir haram lokmayı bulamadı yol kesmek isteyenler, olmadı ve okul kitaplarında millî şairlerimizden bir tanesinin şiirinden, hukukun en büyük ayıplarından, en büyük cinayetlerinden biri işlenerek bir karar verildi. Ben o kararı okudum, emin olun gerekçesini okurken yüzüm kızardı. O gerekçeyi yazanlar nasıl yazdılar, emin olun okurken benim yüzüm kızardı. Ama böyle bir gerekçe yazıldı, hukuk ayaklar altına alındı, Yargıtay bunu onayladı.

 

Daha sonra, yine ilginçtir, 1999’dan sonra 4616 sayılı Yasa çıktı. Bu çerçevede, Sayın Başbakan, avukatları aracılığıyla, suçun vaki olmamış sayılması ve adli sicil kaydının silinmesiyle ilgili Diyarbakır 3 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesine müracaat ediyor. Müracaatı üzerine, mahkeme talebi reddediyor oy çokluğuyla. Daha sonra itiraz ediyor. İtiraz edince, bir sonra gelen numaralı DGM buna bakıyor, itirazı kabul ediyor, suçun vaki olmamış sayılmasına karar veriyor ve arkasından da adli sicilin silinmesine karar veriyor. Bu karar Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne ibraz ediliyor ve sicil kaydı siliniyor, adli sicile ilişkin belge alınıyor. Baktığınız zaman, buraya kadar işlem, hukukun içinde işleyen bir işlem ama o arada Sayın Sabih Kanadoğlu hemen devreye giriyor. Temyiz yetkisi yok…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen bitirin.

 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlelerim.

 

BAŞKAN - Önergeniz üzerinde hiçbir şey söylemediniz.

 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, hukukla ilgili konuşuyorum, konu da hukuk devleti.

Şimdi, bunun üzerine Yargıtay Başsavcısı “Bu itiraz üzerine verilen şey, aslında Tayyip Bey’in avukatları temyiz etmiştir, itiraz değildir.” diyor, dosyayı getiriyor ve Yargıtayda 8. Ceza Dairesi toplanıyor.

 

TURGUT BİDEK (Kırklareli) – Ne anlatıyor Sayın Başkan?

 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bizim hukukumuzda da -cümle çok açık, biliyor musunuz- diyor ki Ceza Muhakemesi Usul Kanunu: “İtiraz üzerine verilen karar kesindir.” Kesin kararı temyiz ediyorlar, Yargıtay temyiz üzerine… Hadi, anladık, hukuku çiğnediniz, Yargıtay bir daha çiğniyor, ilk derece mahkemesine göndermiyor, mahkeme yerine kendi geçiyor, kararını veriyor ve adli sicil kaydını yeniden ikame ediyor, milletvekili listesinden siliyorlar.

 

Bunu niye anlattım, biliyor musunuz: Sayın Başbakanın yolunu kesmek isteyenler, hukuku da böylece katlettiler. Eğer bir yolsuzluk, eğer bir hırsızlık, tek bir lokma yetim hakkı olaydı, hukuku katletmeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim.

 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -  …başka yollarla o yolu keserlerdi. Başaramadılar, bundan sonra da başaramayacaklar diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

3. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

                                                                                                                    Kayhan Türkmenoğlu

                                                                                                                                  Van

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Gerekçe (3. Önerge)

 

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin çalışma usullerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.

 

4. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

 

Mehmet Ali Susam (İzmir)

 

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

 

Gerekçe (4. Önerge)

 

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddeleriyle ilgili değişiklik öneren kanun teklifinin 22’nci maddesinde Cumhuriyet Halk  Partisi adına verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle ilgili on sekiz gündür çalışıyoruz. Bu on sekiz gün içerisinde ikinci tur oylamalarda bir madde düştü, diğer maddeler kanunun gerektirdiği 330’u aşarak bu noktaya geldi. Peki, az önce, konuşmalardan da anlaşıldığı üzere, AKP dışında diğer siyasi partilerin bu Anayasa değişikliğiyle ilgili itirazları var. Sadece siyasi partilerin mi itirazları var? Buraya gelmeden önce masama gelmiş bir faks vardı Eğitim-İş Sendikasından. O faksta diyor ki: “Toplumda sadece Meclis çoğunluğuyla alınmış Anayasa değişiklikleri kabul görmüyor. Bizim görüşümüzü almadan yaptığınız Anayasa değişiklikleri bizim için geçerli değildir.”

 

Değerli arkadaşlarım, diyebilirsiniz ki: “Eğitim-İş ne kadar temsil edebiliyor?” Ama size şunu söyleyeyim: Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Siz anayasaları yaparken sadece bir siyasi partinin anayasasını yaparsanız ve bu anayasanın -sonuçta referandumda yüzde 51 de alsanız- toplumun uzlaşma metni olduğunu kabul ettiremezsiniz. Neden? Neden ettiremezsiniz? Çünkü demokrasilerde kültür artık değişti, anayasalar çoğunlukçu anayasa değil, anayasalar demokratik anayasa olursa kabul edilebilir. Artık demokrasi çoğunluğun demokrasisi değil, artık demokrasi azınlıkların haklarının olduğu demokrasi. Azınlıkların haklarını göz ardı ederek “Bizim çoğunluğumuz var, biz istediğimizi yaparız.” anlayışıyla Anayasa değişikliği yapmak demokratik değildir. Aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerinden örnekler vererek de bu işi yapmak doğru değildir.

 

Bakın, arkadaşlar, Türkiye’de yargının, yürütmenin ve yasamanın ayrı ayrı güçler dengesini ortadan kaldıran bir süreci yaşıyoruz. Yasama ve yürütme tek elden idare edilir noktaya geldi. Bu Anayasa değişikliğiyle yapılacak olan otuza yakın maddenin üç tane maddesini de değiştirirseniz yani Partiler Kanunu’nu bir yana bıraktım, Anayasa’yı ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunu da Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yani AKP çekirdek kadrosunun tayin ettiği insanlarla oluşacak bir yargı hâline getirirseniz, Türkiye’de güçler ayrılığı prensibini bir kenara itip bir kişinin idare ettiği bir anlayışa götürürsünüz. Bu, toplumda böyle algılanır ve bu toplumda bu algılanmadan sonuç çıkmaz, barış çıkmaz ve sizin için de iyi sonuç çıkmaz.

 

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ne demek iyi sonuç çıkmaz? Doğrudan söyle.

 

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, AKP’nin ne yapması gerekir? Eğer bu ülkeyi yönetmek istiyorsa, bu ülkeyi yönetirken uzlaşmayı ön plana koymak gerekir…

 

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Milletle uzlaşma, milletle…

 

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …ama bu ülkeye sahip olmak istiyorsa, kavgayı ve tartışmayı ön plana koymak gerekir. AKP eğer bu ülkede demokratik bir anayasa yapmak istiyorsa, toplumun uzlaşmasıyla bir anayasa yapmak gerekir ama kendi anayasasını yapmak istiyorsa, işte böyle “Benim çoğunluğum vardır, ben istediğimi yaparım.” anlayışıyla anayasa yaparsınız.

 

MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Uzlaşma komisyonuna üye vermediniz.

 

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Peki, bundan, ülkenin ekonomik sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı yaratabilir misiniz? Ülkenin siyasal sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı yaratabilir misiniz?

Şimdi, bir aydır bu konuyu tartışıyoruz. Bundan sonra en az üç ay daha referandum süreci içerisinde bu konuları tartışacağız. Peki, ülkenin gerçek gündemi bir kenara itilerek bu gergin ortamda ve bu gerginliklerin sonucunda bu ülkede bu iktidarı…

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Susam, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

 

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …bu iktidarınızı ağız tadıyla, bu ülkeye hizmet vererek götürebileceğinizi zannediyor musunuz? Götüremezsiniz. Yarın yapılacak bir seçimde... Şu anki oy oranınız en son yerel seçimde yüzde 30’lar civarında. Peki arkadaş, yüzde 30’luk bir oy oranıyla bu ülkenin yüzde yüz Anayasa’sına egemen olacak bir anlayışı hayata geçirmeye çalışmak, bu ülkede demokratik, çağdaş, ileri bir Anayasa yapıp toplumda uzlaşmayı sağlamak mı, yoksa yüzde 30’la bu ülkede diktatörlük kurmaya giden yolun önünü açmak mı? (CHP sıralarından alkışlar)

 

Değerli arkadaşlarım, onun için sizleri uyarıyorum, sizlere bir kez daha söylüyorum: Bu, ne size ne ülkemize huzur ve barış getirmez. Hepinizin, aklınızı başınıza alıp bir kez daha bu konuyu düşünmenizi rica ediyor, bu Parlamentonun vicdanlı sesinin bu konuda duyarlı olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

OYLAMANIN SONUCU (1, 2, 3 ve 4. ÖNERGE): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.

 

BAŞKAN – Şimdi okutacağım en aykırı üç önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alıyorum, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

 

Önergeleri okutuyorum:

 

5. Önerge

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22 nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 

 

Şerafettin Halis (Tunceli)

 

Sevahir Bayındır (Şırnak)

 

Akın Birdal (Diyarbakır)

 

Sebahat Tuncel (İstanbul)

 

M. Nezir Karabaş (Bitlis)

 

Gerekçe (5. Önerge)

 

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifinin 22’nci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Tabii, 12 Eylül faşist askerî darbesi Anayasası’nın değiştirilmesini tartışıyoruz. 12 Eylül’den sonra ilk seçimde gelen siyasi partiler, Anavatan dâhil, bugüne kadar tüm siyasi partiler, seçimler geldiği zaman, seçimden sonra Anayasa’yı -12 Eylül Anayasası’nı- değiştireceğini, sivil, demokratik bir Anayasa yapacağını söylemiştir. AKP de 2002’de, 2004 yerel seçimlerinde ve özellikle 2007 genel seçimlerinde bu vaatlerde bulunmuştur.

 

Bugün ise bu dar, Türkiye'nin beklentisine denk gelmeyen teklifi tartışıyoruz. Ama işin diğer tarafı daha önemli: Yıllardır, Türkiye’deki hukuksuzluğu, süren çatışma, şiddet ve savaşı reddeden, buna karşı çıkan, bunun için milletvekillerinden genel merkez yöneticilerine, kadınına, gençliğine kadar bedel ödememiş tek bir kişisi kalmamış bir parti Barış ve Demokrasi Partisi. Altı defa partisi kapatılmış bu parti şimdi statükonun yanında, Ergenekon’un yanında değerlendiriliyor.

 

Şu kürsüde bulunan tüm siyasi partiler ve bulunmayan siyasi partiler… Evet, Türkiye’de 12 Eylül darbesini asker yapmıştır, ondan sonraki hukuksuz bir çok uygulamayı asker yapmıştır, doğru. Ancak, ilk seçimden sonra seçilen Anavatan Partisi dâhil bugüne kadarki tüm siyasi partiler, başbakanlar, milletvekilleri ve onların yereldeki temsilcileri, işlenen o cinayetlere ortak olmuşlardır. Tüm siyasi partilerin, şu anda da AKP’nin bölgedeki temsilcileri -Ergenekon dedikleri kimse, çeteler, JİTEM- Ergenekoncularla birlikte olmuşlar; bunların içinde olan, bu dönem üzerinde holdingleşen tüm kesimler, istisnasız, kim iktidarsa, ranttan geçindikleri için, zaten orada Kürt halkının o acısına ortak olmayan kesimlerin tek gittikleri yer devlet partisidir. O parti kimse, o parti üzerinden rant elde etme, holdingleşme yoluna gitmişlerdir.

 

Şimdi, bölgede, şu anda burada bulunan milletvekilleri, şu anda Barış ve Demokrasi Partisinin Genel Merkezinin görevlileri, il ve ilçelerde bulunan tüm yöneticilerden, baskıdan, tutuklamadan, işkenceden geçmeyen tek insan yok. Peki “Bu otuz yıl boyunca 50 bin kayıp verdik.” diyoruz. Sayın Başbakandan tut diğer yetkililere kadar ”Bu ülke 50 bin şehit verdi.” diyor. Bu 50 bin kişinin yüzde 80’i öldüğü zaman, açın basın arşivlerini, bu insanların bırakın –“Şehit oldu.” diyoruz, 50 bin şehit verdik- şehit olmasından, ölümünden bahsedilmiyor. Etkisiz hâle getirilen insanlardır! Bugün ise gelip bunların üzerinden siyaset yapıyorsunuz ve siz barışı, demokrasiyi; siz statükoyu ortadan kaldırıyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi statükonun yanında yer alıyor!

 

8’inci maddede gördük. Bu teklifi siz getirdiniz ve arkasında durdunuz şimdiye kadar ama 8’inci maddede statükodan yana olan, şoven, ırkçı tüm kesimler, 8’inci madde dışında, Anayasa Mahkemesinin, HSYK’nın değişmesi sizi çok ilgilendirmiyor çünkü Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki hâkimle, Anayasa Mahkemesindeki şu andaki hâkimle, AKP’nin atadığı veya şu anda Diyarbakır’da Cumhuriyet Başsavcısının mantığı arasında bir fark yoktur. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı biz her gittiğimizde “AKP’nin getirdiği teklife destek verin.” diyor ama aynı hâkim, Anayasa Mahkemesi hâkimi, 11’i birden, DTP’nin kapatılmasına oy veren hâkimden farklı düşünmüyor. Bu zihniyeti değiştirecek misiniz? Bu zihniyeti değiştirecek misiniz? Kürtleri bu ülkede kabul edecek misiniz?

 

Şu anda Anayasa’yı değiştiriyorsunuz. Anayasa’yı değiştirme talebi kimlerin talebidir? Bu ülkede ezilenlerin talebidir, haksızlığa uğrayanların talebidir.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Milletin talebi, milletin.

 

BAŞKAN – Sayın Karabaş, size de ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen konuşmanızı.

 

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Kadının talebidir, Alevi’nin talebidir ama sizler işçiyi, emekçiyi, Kürt’ü, bu Anayasa teklifini hazırlarken dikkate almıyorsunuz. Bizimle yan yana durmaktan korkuyorsunuz, Kürt sorununu çözeceksiniz! Kürt sorununu Özal çözemedi, Demirel çözemedi, sizler de çözemezsiniz. Kürt halkıyla birlikte, onun temsilcileriyle birlikte çözebilirsiniz.

 

Buradan basının bazı temsilcilerine de seslenmek istiyorum: Bu ülkede o coğrafya, bölge coğrafyası baştan başa yanıyorken, on sene, on beş sene önceki basın arşivlerini açalım; üç beş tane namuslu yazar hariç, ne kadar bunun arkasında durdunuz? O statükoyu sürdüren, orada katliamları yapan, orada köyleri yakan mevcut yapı, statüko ve vesayet karşısında ne kadar direndiniz? Bugün sizler barıştan yana oluyorsunuz, statükoyu değiştirmekten yana oluyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi, onun milletvekilleri de statükonun temsilcileri oluyor!

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu. Genel Kurulu selamlayın lütfen.

 

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz, bu teklifin çıkmasından hemen sonra Anayasa talebinin tekrar devam edeceğini, Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin tekrar yeni bir Anayasa isteyeceğini söylüyoruz. Bu Anayasa teklifi mevcut talebi öteliyor, bu Anayasa teklifi sorunların çözümüne cevap olmayacak diyoruz. Bunun için, buna karşı değiliz, bu yetersizdir diyoruz.

 

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

 

Diğer önerge sahipleri:

 

6. Önerge

 

Oktay Vural (İzmir)

 

Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)

 

Gerekçe (6. Önerge)

 

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

 

Sözlerime başlarken -İktidarın özellikle siyaseten yaptığı yanlışlar sonucu maalesef terör tırmanmaya ve can almaya devam ediyor- şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı diliyorum.

 

Değerli milletvekilleri, anayasalar toplumun bir arada yaşama iradesinin yazılı beyanıdır. Dolayısıyla anayasa değişiklikleri, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, bilim çevrelerinin görüş ve katkılarıyla olgunlaştırılıp yapılır.

 

Sayın milletvekilleri, 82 Anayasası’nın yirmi sekiz yılda seksen dört maddesi değişmiş, bunun otuz dokuzunda Milliyetçi Hareket Partisinin imzası ve mutabakat vardır. En son, Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerini sizlerle birlikte burada değiştirdik. Bugün ise Sayın Başbakan “Ben Meclisin yüzde 68’ine sahibim.” ifadesiyle “Kimseye ihtiyacım yok.” demek istiyor. Yüzde 68 Meclis çoğunluğunu yüzde 46 ile elde eden AKP, bugün ise yüzde 30’lara gerilemiş, dolayısıyla Meclis iradesi şekil değiştirmiştir. Ve bu şartlarda yüzde 30’luk destekle tek başına temel yasayı değiştirmek kimsenin hakkı olamaz. Dolayısıyla, yaptığınız iş demokrasiyle örtüşmemektedir. Bugüne kadar demokrasiyi hep kalkan olarak kullanıp birliğimizi, beraberliğimizi bozup, temel değerlerimizi tahrip edip halklar arasında husumet yerleştirmenizi tarih ve bu millet asla ve asla affetmeyecektir.

 

Değerli milletvekilleri, 2007’de 23’üncü Dönemin hemen başında, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli siz ve bütün topluma çağrıda bulunarak “Gelin, bir Anayasa hazırlık ve uzlaşma komisyonu kurup bütün toplumun desteğini alacak bir Anayasa değişikliğini hep birlikte yapalım.” demiştir, ama siz bu önemli çağrıya itibar etmediniz, bu anlamlı sese kulak vermediniz.

 

Değerli milletvekilleri, biz her şeye muhalefet anlayışıyla hareket etmedik. Bakın, Sayın Genel Başkanımız parti grubumuza her zaman şunu önermiştir: “Ülkemizin ve milletimizin lehine olan her türlü Parlamento çalışmasını destekleyin. Aksi durumda ise yanlışların düzeltilmesi için iktidara önerilerde bulunarak yol gösterin.” İşte, bizim siyaset ve muhalefet anlayışımız budur.

 

Milletimize seslenerek şunu da çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum ki: Milliyetçi Hareket Partisi olarak varlık sebebimiz, ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği içindir.

 

Değerli milletvekilleri, yine 23’üncü Dönemin hemen başında Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa değişikliği için komisyon oluşturulması talebini, Meclis Başkanlığına müracaatla istemiştir. Belge mi istiyorsunuz? İşte belgesi! (AK PARTİ sıralarından “Vay” sesleri)

 

Bu belge, Milliyetçi Hareket Partisinin 82 Anayasası’nı uzlaşma ve mutabakatla değiştirme isteğinin belgesidir. Bu belge, kimin dayatmacı, kimin uzlaşmacı olduğunun belgesidir.

 

Bakın, Genel Başkanımızın talimatıyla Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’a yaptığımız yazılı müracaattan aynen okuyorum:

 

“Bu düşüncelerden hareketle, zatıalinizin başkanlığında oluşturulacak, siyasi parti gruplarının temsilcilerinin yer alacağı bir heyetin Anayasa hazırlık ve uzlaşma komisyonu olarak görev alması ve bu heyetin hazırlık ve uzlaşma konusunda usul ve yöntemleri belirleyecek çalışmalarda bulunmasını yüksek takdirlerinize arz ediyoruz.

 

Oktay Vural (Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili)

 

Mehmet Şandır (Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili)

 

Tarih: 24 Eylül 2007, değerli milletvekilleri.

 

Bütün milletim bilsin ve duysun ki: Biz, Anayasa değişikliğine değil, AKP’nin despot ve dayatmacı tavrına ve zamanlamasına karşıyız. 24 Eylül 2007’de AKP’nin aklı neredeydi? Aradan üç yıl geçtikten sonra mı aklınız başınıza geldi?

 

Soruyorum: İyi niyet bunun neresinde, hayır bunun neresinde, dürüstlük bunun neresinde, hele hele, uzlaşma ve demokrasi bunun neresinde?

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın efendim. Bir dakika ek süre verdim.

 

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - Tekrar ediyorum: Bunu üç yıl önce değil de neden üç yıl sonra, neden seçim öncesinde gündeme getirdiğinizi, samimiyetle, dürüstçe ve Allah aşkına bu millete doğruca açıklayın.

 

Bakın, grubunuzda dün ahtan bahsedildi. Verdiğiniz sözleri -ben bu iktidar partisinin sayın milletvekillerine bunu söylüyorum- bugün verdiğiniz sözleri unutup, devasa sorunlarla boğuşan ve sizin göz ardı ettiğiniz ve sanal gündemlerle avutmaya çalıştığınız bu milletin ahı size yetecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

 

Diğer önerge sahipleri:

 

7. Önerge

 

Reşat Doğru (Tokat)

 

Kürşat Atılgan (Adana)

 

Gerekçe (7. Önerge)

 

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 157’nci maddesinde yapılan değişiklik üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve sizi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlarım, 157’nci madde Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyle ilgilidir. Bu anayasal kurumumuz 1972 yılının Temmuz ayında yürürlüğe giren bir kanunla kurulmuştur, yani otuz sekiz yıllık bir anayasal kurumdur. Kurulmasının asli sebebi “Danıştay Paşaları” diye adlandırılan olaydır. Askerî Şûra kararıyla emekliliğe ayrılan Silahlı Kuvvetlerdeki bazı generallerin Danıştaya başvurarak tekrar Silahlı Kuvvetlere dönmesi üzerine Silahlı Kuvvetlerde meydana gelen kargaşa ve disiplinsizlik nedeniyle böyle bir mahkemenin kurulmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla, askerî konulara askerî bir mantık içinde karar verilmesi gerektiği nedeniyle bu tür, idarenin, yani askerî idarenin tasarruflarının Danıştay yerine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi gibi bir kurumda değerlendirilmesi lüzumu ortaya çıktığı için bu kurum kurulmuştur. Bu nedenle, değerli arkadaşlarım, askerî yargı üzerinde yapılacak her türlü değişiklik çok dikkatlice yapılmak zorundadır. Silahlı Kuvvetlerin, bütün dünya ordularında olduğu gibi, en önemli iki özelliği disiplin ve itaattir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplinini zafiyete uğratacak herhangi bir değişikliği yaparken üzerinde çok dikkatlice düşünerek, çok itinayla düşünerek ve silahlı kuvvetlerin o konu hakkındaki görüşlerini de çok dikkate alarak bir değişik yapmak zorundayız.

 

Aslında bu Anayasa değişikliği nedeniyle askerî yargıda yapılan değişikliklerin çok büyük bir anlamı olduğunu da düşünmüyorum. Ama özellikle iktidar partisi arkadaşlarımızın amacı Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete müdahalesini engellemekse, onun yolunun da bu olmadığını kesinlikle söylemek isterim. Onun birinci şartı, ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri iyi yönetebilme erkinden geçer. Emin olun ki ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri çok iyi yönetebildiğinizi söylemek mümkün değildir.

 

Eğer Silahlı Kuvvetler içinde herhangi bir müdahale heveslileri veya müdahale teşebbüsü veya nakıs teşebbüs veya müdahale hazırlığı varsa, o konuda da öncelikle millet iradesini yansıtan bu Meclisin bütün milletvekillerinin, bütün partilerinin ortak bir hareket tarzıyla milletin ve Millet Meclisinin gücünü muhafaza edecek şekilde hareket etmesi gerekir. Yoksa, silahlı kuvvetler bize dokunduğu zaman kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığıyla hareket ederseniz olmaz. “Bunu niye söylüyor?” derseniz, size yakın tarihimizde çok önemli bir olayı hatırlatmak için söylüyorum bu düşüncemi. Bildiğiniz gibi 2008 Mart ayında Kuzey Irak’a yapılan operasyondan sonra özellikle partimizin liderinin ve ana muhalefet partisinin liderinin neden operasyonun erken bittiği noktasında siyasete ve siyaset kurumuna yani Başbakana ve yürütmeye çok ciddi eleştirileri olmuştu ve bunun üzerine o zamanki Genelkurmay Başkanı, partimizin liderini, partimizi ve ana muhalefet partisini kastederek “Bunlar PKK’dan daha tehlikeli.” gibi laflar etmişti. İşte, bu laflar karşısında siz demokrasi havarisi kesilen AKP’li arkadaşlarımızın birçoğunun sevindiğini, alkışladığını hatta neredeyse zil takıp oynama noktasına geldiğini gördük. Değerli arkadaşlarım, bu davranışı, bir demokrasi havarisi kesilen sizlerin davranışını bu kürsüden kınamak istiyorum.

 

Diğer bir konu, yani bize dokunduğu zaman silahlı kuvvetler kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığı böyle her konuşmasında demokrasiyi gündeme getiren siz arkadaşlarımızın büyük bir ayıbı olarak tarihe geçmiştir. Bunu buradan tutanaklara geçmesi için söylüyorum.

 

Diğer bir konu ise, değerli arkadaşlarım, basına da yansıdığı şekliyle eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlükleridir. Özden Örnek’in günlüklerinde, eğer bu günlükler doğruysa, milletin iradesiyle ilgili birtakım hazırlıkların olduğu görülmektedir. Günlüğün kendisine ait olduğu söylenen Deniz Kuvvetleri Komutanı, “Hayır, bu bana ait değildir.” diyerek reddetmektedir ama o zamanki Genelkurmay Başkanı “Var da diyemem, yok da diyemem.” demektedir, “Doğru da diyemem, yalan da diyemem.” demektedir.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Bir şey ya vardır ya yoktur, ya doğrudur ya değildir. Dolayısıyla, gerçek demokrat olan insanların işte bu olayın da üzerine gitmesi gerekirdi ve doğruyu çıkarması gerekirdi. Yoksa, artık aylarla, yıllarla ifade edebileceğimiz bir zaman diliminde onlarca insanı suçlu-suçsuz hapishaneye doldurarak adaleti yaralamak değildir. Dolayısıyla, gerçek demokrasiye inanan insanlar, bu tür demokrasiye müdahale noktasında olabilecek hadiselerin üzerine giderler. İşte siz değerli AKP’li arkadaşlarımın demokrasi anlayışını burada milletimize bir kere daha ifşa etmiş oluyorum.

 

Evet, değerli arkadaşlarım “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” veciz sözünü hatırlatmak istiyorum. Çünkü, görüyorum ki, başta demokrasi olmak üzere savunduğunuz her kavram ve değerin altını dolduramıyor ve sadece söylem düzeyinde bu kavram ve değerleri savunuyorsunuz.

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Sayın Atılgan, size ek süre de verdim. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.

 

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

 

O nedenle, değerli arkadaşlarım, millet sizden laf değil iş üretmenizi bekliyor. Burada benim söylediklerimi manidar bulmuyorsanız, bari milletin söylediklerine kulak verin. Onlar sizden kaos, kargaşa, kavga ve safsata beklemiyor. Onlar sizden iş, aş, istihdam ve refah üretmenizi bekliyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

 

Oylamanın Sonucu (5, 6 ve 7. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞRTİR.

 

3.4 Yirmibirinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin gizli oylama sonucu açıklıyorum:

 

“Oy Sayısı       : 408

Kabul               : 337

Ret                   : 71

Çekimser         :   -

Boş                  :   -

Geçersiz           :   -

 

Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)

 

Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)”


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.