ALTINCI MADDE (TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HAKKIYLA İLGİLİ ANAYASANIN 53. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu görüşme hakkı yerine toplu sözleşme hakkının tanınması için Anayasanın 53. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun altıncı maddesi)

5982 Sayılı Kanunun Altıncı Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni

MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı “A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” olarak değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.”

________________________________________________________________________

­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­1 Altıncı Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmiştir)

1.1 Altıncı Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonunun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Şekil

Komisyona gelen teklif metni:

MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı "A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" şeklinde değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları-yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Uzlaştırma Kuruluna başvurabilir. Uzlaştırma Kurulu kararlan kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnalan, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Uzlaştırma Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esaslan ile diğer hususlar kanunla düzenlenir."’ iken, Komisyon ‘Uzlaştırma Kurulu’ ismini ‘Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’ olarak değiştirmiştir.

1.2 Altıncı Maddenin Madde Gerekçesi

Madde 6- Anayasanın 53 üncü maddesinin mevcut düzenlemesinde, memur ve diğer kamu görevlilerinin sadece toplu görüşme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmaktadır. Toplu görüşme kapsamında anlaşma sağlanması halinde, mutabakat metni imzalanmakta ve gereği için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulmaktadır. Anlaşma sağlanamazsa, konu yine Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılmaktaydı. Uzlaştırma Kuruluna gidilmesi de mümkündü. Ancak, Uzlaştırma Kurulunun

kararları Bakanlar Kurulunu bağlayıcı nitelikte olmadığından, anlaşmazlık, her zaman Bakanlar Kurulunun takdir ettiği şekilde sonuçlandırılıyordu.

 

Maddeye eklenen yeni hükümlerle, memur ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı getirilmektedir. Toplu sözleşme konusunda kamu işvereni ile memur ve diğer kamu görevlileri anlaşırlarsa, toplu sözleşme imzalanacak ve uygulamaya konacaktır. Eğer anlaşma olmazsa, konu Uzlaştırma Kuruluna götürülecektir. Uzlaştırma Kurulunun vereceği karar kesin olacak ve toplu sözleşme yerine geçecektir. Mevcut düzenlemedeki Bakanlar Kurulunun takdir yetkisi sona erdirilmektedir. Ayrıca, memur ve diğer kamu görevlilerine tanınan toplu sözleşme hakkının, emeklilere yansıtılmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu şekilde emeklilerin de kanunda öngörülen çerçevede toplu sözleşmenin sonuçlarından faydalanması imkanı getirilmektedir. Yapılan bu yeni düzenlemenin bir sonucu olarak 53 üncü maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.

 

Öte yandan, maddeyle, Uluslararası Çalışma Teşkilatının (ILO) Teşkilatlanma ve Kolektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 Sayılı Sözleşmesinin 4 üncü maddesinde öngörülen “serbest ve gönüllü toplu pazarlık” ilkesiyle bağdaşmayan 53 üncü maddenin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.

 

1.3 Altıncı Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

“Teklifin çerçeve 6 ncı maddesi Anayasanın 53 üncü maddesinde değişiklik öngörmektedir. Bu değişiklik ile memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı getirilmekte, toplu sözleşme konusunda taraflar arasında anlaşma olmaması halinde konunun Uzlaştırma Kurulu kararıyla çözülmesi usulü düzenlenmektedir. Ayrıca toplu sözleşme hakkının emeklilere yansıtılmasına ilişin usul ve esasların kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. Bazı üyelerimiz sendikal özgürlüklerin demokrasinin olmazsa olmaz şartları olduğunu, üvey evlat muamelesi gören sendikaları, iktidarın kendine bağlamaya çalıştığını belirtmişlerdir. Mevcut düzenlemede yer alan sendikaların kendi üyeleri adına yargıya başvurma hususu kaldırılmaktadır. Uzlaştırma Kurulu ile ilgili hiçbir ölçüt ve ilke getirilmemektedir. Artık sözleşememe diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Grev hakkı da getirilmemektedir. Grevsiz toplu sözleşme hakkı hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Uzlaştırma Kurulu ile tanınmış olan hak daha da geriye gitmektedir. Uzlaştırma Kurulunun kararlarının kesin olacağı ifade edilerek yeni bir yargı dışı alan yaratılmaktadır. Bu tam bir ironidir. Bazı üyelerimizce belirtilen düzenlemenin aleyhindeki görüşlere cevaben ILO sözleşmelerine uygun bir düzenleme getirildiği ifade edilmiştir. Madde üzerinde verilen bir önergenin kabulü ile “Uzlaştırma Kurulunun” adı “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu” şeklinde değiştirilmiştir. Kurulun yapacağı işlev karşısında bu isimlendirmenin daha doğru olacağı belirtilmektedir. Bu önerge çerçevesinde madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”

__________________________________________________________________________

2 Altıncı Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Altıncı Madde Hakkında MHP Grubu Adına Mehmet Ekici (Yozgat)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Anayasa değişiklik teklifinin 6’ncı maddesi üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, mevcut Anayasa’mızın 53’üncü maddesi “Toplu iş sözleşmesi hakkı” başlığı altında düzenlenmiş olup bu maddenin 1’inci ve 2’nci paragrafları değişiklik teklifinde aynen korunmuş, 4, 5, 6’ncı paragraflarla yeni düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerin özü memur ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme yapma haklarına ilişkindir.

Değerli milletvekilleri, bütün bu görüşme süreci boyunca değişiklik teklifi sahipleri, sözcüleri ve sayın bakanlardan duyduğumuz sözler var; uluslararası normlar, AB kriterleri, demokratik hak ve hürriyetlerin genişletilmesi, özgürlük alanlarının genişletilmesi gibi. Bu anlamda, cezbedici ve genel geçer başlıklar altında yapılan izahatların gerçeği ifade etmediğini büyük bir üzüntüyle tespit ediyoruz. Çeşitli vesilelerle bu kürsüden çalışma hayatımızın uluslararası anlaşma ve hukuk normlarına uygun hâle getirilmesi gereğini ifade etmiş bir siyasi parti olarak, bu düzenlenen maddenin bırakın uluslararası çalışma hayatı kriterlerine uygun hâle gelmemizi tam tersine aykırılık ve çelişki meydana getirdiğini tespit ediyoruz.

Bu tespitlere geçmeden önce, öncelikle bu konuda Hükûmetin siciline bakmakta yarar olduğunu düşünmekteyim. Bilindiği gibi kamu görevlileri konfederasyonları ile Kamu İşveren Kurumu arasında 2002 yılından itibaren sekiz toplu görüşme gerçekleştirilmiş ve bunlardan yalnızca 2005 ve 2008 yılları olmak üzere iki tanesi mutabakatla sonuçlanmıştır. 4688 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesi “Bakanlar Kurulu üç ay içinde mutabakat metni ile ilgili uygun idari ve icrai düzenlemeleri gerçekleştirir ve kanun tasarılarını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.” diyerek mutabakat metni ile ilgili düzenleme yükümlülüklerini Bakanlar Kuruluna vermiştir. Oysa, mutabakat metni çerçevesinde 2005 yılında mali haklarla ilgili 5, çalışma şartlarıyla ilgili 16 madde ve özelleştirme uygulamalarıyla ilgili 10 madde ile ilgili hiçbir düzenleme yapılmamıştır. 2008 yılı mutabakat metninde mali haklar dışında 23 ayrı konuda anlaşma yapılmış olmasına rağmen büyük çoğunluğu asla yerine getirilmemiştir yani Hükûmet kamu görevlilerine verdiği sözleri tutmamıştır, anlaştığı konularda kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirmemiştir. Bakanlar Kurulu, kanunların amir hükümlerini hiçe sayan uygulamalara imza atmıştır, kanunlar karşısındaki bu vurdumduymaz tavrıyla sosyal diyaloğu, toplu görüşme ve Uzlaştırma Kurulu sisteminin yasak savmadan ibaret bir süreç hâline gelmesine neden olmuştur. 2002, 2003, 4, 6, 7 ve 9 toplu görüşmelerinin arkasından doğan uzlaşmazlık sonucu Uzlaştırma Kuruluna gidilmiş, Uzlaştırma Kurulu kararları AKP Hükûmeti tarafından yok sayılmış, Kurul işlevsiz ve etkisiz hâle getirilmiştir.

İyi niyetli bir iktidar mevcut 4688 sayılı Kanun’la da memurların birçok sorununu çözebilirdi ancak tercihini çözümsüzlükten yana kullanmıştır. Bugün kamu görevlileriyle ilgili olarak ortaya çıkan sorunların büyük bölümü Hükûmetin kanunları hiçe sayan uygulamalarından mutabakat metinleriyle Uzlaştırma Kurulu kararlarını uygulamamasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir kötü sicile rağmen Hükûmet şimdi kalkmış yukarıda saydığım normları gerekçe göstererek Anayasa değişiklik teklifini, sosyal tarafların, muhalefetin, usul ve esas yönlü uyarılarını dikkate almadan değiştirmeye kalkmaktadır. Eğer kanunlara uyulmayacaksa Anayasa değişikliği beyhudedir. Bu mutabakat metinlerini uygulamayanların yarın toplu sözleşme hükümlerini uygulayacağının garantisini kim verebilir? İşte bu noktada teklifin en önemli eksiği de ortada. Eğer toplu sözleşme hakkı tanıdığınız kamu çalışanına grev hakkını tanımış olsaydınız, daha çağdaş ve uluslararası bir yaklaşımı kabul ettiğinizi, toplumsal yaşamda meydana gelen gelişmeyi gerçekten kavradığınızı, demokrasi anlayışınızın dar ekipçilikten kurtulduğunu, endüstri ilişkilerindeki gelişmeyi gerçekten anladığınızı, bu değişiklik teklifinde samimi olduğunuzu ve bu madde düzenlemesinin bazı niyetleri gizlemek için konulmuş bir madde olmadığını anlar, kavrar ve buna uygun bir davranış içinde olurduk.

Ancak şimdi sizlere soruyorum sayın milletvekilleri: Gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ILO’nun değişik sözleşmeleri işçi memur ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanlara toplu sözleşme ve grev hakkını tanırken, Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansı’nın 64’üncü toplantı kararları ortada dururken, 27 Haziran 1978 tarihli 151 No.lu Sözleşme ortada dururken, Avrupa Sosyal Şartı, AB istihdam ve sosyal politikasıyla ILO Sözleşmesi Türkiye’yi memur sendikacılığının gelişimi konusunda yükümlülük altına sokarken, 87 No.lu ILO Sözleşmesi, 98 No.lu ILO Sözleşmesi, 151 No.lu ILO Sözleşmesi’nin taahhütleri ortada dururken, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi hükmü çerçevesine rağmen, Danıştay kararlarına rağmen grevsiz toplu sözleşme hakkını Anayasa’ya koyarak bu iktidar kimi kandıracağını zannediyor, gerçek niyetlerine hangi kesimleri alet edeceğini zannediyor?

Yaptığınız tasarı sadece bir kandırmadan ibarettir. İyi niyetli ve çağdaş bir yorumla hareket etmiş olsaydınız, Anayasa’nın 53’üncü maddesinde ifadesini bulan toplu sözleşme ve 54’üncü maddesinde konu edilen grev hakkıyla ilgili düzenlemeyi memurları da kapsayacak hâle getirirdiniz ama niyetiniz üzüm yemek değil bağcı dövmekten ibaret ve bu gerçek gün gibi aşikâre düşmüş bir gerçektir.

Bu arada bazı aklıevvellerin “Grev hakkı ile iş güvencesi bir arada olmaz” sözleri ve tehditlerine de maruz kaldığımız oluyor. Bu görüşü savunanlar, ancak cahilliklerini ortaya koyarlar çünkü bu tezi ortaya koyanlar sosyal devlet ilkesini kavrayamamıştır, literatürü takip etmemiştir, memurluğun ne olduğunu anlamamıştır ve çağdaş verileri özümseyememiştir.

Değerli milletvekilleri, bu kürsülerden durmadan bir tehdit, güya bir tehdit atılıyor: “Halka gideriz.” Şimdi, en temel ve vahim hata da burada yapılıyor. Özellikle uluslararası alanda kabul görmüş temel hak ve hürriyetlerin halkoyuna sunulması, ilk başta büyük bir usul hatasıdır ve vahimdir. Bu konuda iktidarı uyarıyoruz. Bu şekliyle halkoylamasından olumsuz sonuç çıktığını düşünün bir an için; Hükûmet, toplumun temel hak ve özgürlüklerinden taviz mi verecek eğer halkoylaması aleyhine çıkarsa? Giderse aleyhine çıkacağı da çok aşikâr görülüyor. Ama maalesef popülizm birilerinin kanına işlemiş. Tüm insanlıkça kabul edilmiş temel hak ve hürriyetler referandum konusu yapılamaz. Referandum sonucu “hayır” çıkarsa, Hükûmet, ülkemizdeki cinsel istismara, cinsiyet eşitsizliğine, memur ve işçinin temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılmasına devam mı edecek?

Temel hak ve hürriyetleri millete oylatmak, topluma oylatmak hangi demokrasi kültürünün eseridir? Durmadan sözünü ettiğiniz Venedik Kriterlerinin 30’uncu maddesini bu teklifi hazırlayan ulema takımı hiç okumadı mı? Dolayısıyla yapılması planlanan her türlü değişiklik, daha fazla hak, daha fazla özgürlük sağlarsa anlamlı olur ve toplumsal desteği artar. Demokrasi de kazanır, millet de kazanır. Aksi hâl -ki bugün mevcuttur- uzlaşma ve müzakere kültürünün yok edilmesinden başka sonuç vermez. Unutulmamalıdır ki kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının iktidar mücadelesinde daha fazla güç elde etmek için millete pazarlık malzemesi yapılması, değişiklik girişiminin daha ilk aşamada toplum vicdanında sorgulanmasına neden olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, on dakikalık süreniz doldu. Size ilave iki dakika daha süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – Tabii, bu teklifte iyi iki husus vardır, onu da hakkı teslim adına söylemek istiyorum.

Emeklilerin toplu sözleşme hakkından yararlanması olumludur. Dördüncü fıkranın metinden çıkarılması da olumludur. Ama bir olumsuzluk örneği de Uzlaştırma Kurulu yani Hakem Kurulu olarak tespit edilen Kurulun prensipleri, oluşumu ve Uzlaştırma Kurulu raporunun sonuçlarının mahkemeye taşınabilirliği konusunda bugün ortada hiçbir somut verinin olmadığı gerçeklerine dikkat ederseniz de, Uzlaştırma Kuruluyla bağımsız bir denetim mekanizması meydana getirilmiyor, Bakanlar Kurulu etkisi yok edilmiyor, yok ediliyor gibi görünse de bu, gerçeği ifade etmiyor.

Onun için, yapılması gereken iş, Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman teklif ettiği gibi, bu 12 Eylül Anayasası’ndan -ki daha sonraki konuşmamda buna biraz daha geniş değinmek istiyorum- şikâyetiniz varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı altında, bütün partilerin katıldığı, süreçli ve münazaraya açık bir sürecin yaşatılmasını temin maksadıyla, bu maddeleri şimdiden çekmenizdir çünkü bu yanlış hesap elbette Bağdat’tan dönecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ederim.

2.2 Altıncı Madde Hakkında CHP Grubu Adına Ali Rıza Öztürk (Mersin)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6’ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu fotoğraflarda gözükenler derya kuzusu değil. Bunlar, bu Mecliste uyuyan milletvekilleri ve bakanlarımızın fotoğraflarıdır. Milletin hem kendisi uyutularak hem de vekilleri Mecliste uyuyarak bir Anayasa değişikliği yapmaya çalışıyoruz.

Elbette ki askerî darbenin etkilerinden kurtulmak, demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmek, değişen Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamak, demokrasiyi güçlendirmek adına yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Ancak, bu yeni anayasayı yapma ihtiyacının bugünkü ortamda ve bugünkü anlayışla karşılanması mümkün değildir. Çünkü değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye’de demokrasinin özünü oluşturan hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ilkesi, bağımsız yargı gibi kavramlarla arası hiç mi hiç hoş olmayan, tüm güçleri elinde toplamak isteyen, Türkiye’yi hızla güçler ayrılığından kuvvetler birliği ilkesine doğru götüren, Türkiye’de yargısız hükûmet etmek isteyen, millî iradeyi Türkiye’de Büyük Millet Meclisindeki çoğunluk partisinin görüşünden ibaret sayan, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak yasama ve yürütmenin yargı tarafından denetlenmesini millî iradenin vesayet altına alınması olarak gören, yargısal denetimi hiç hazmedemeyen, bütün bu yanlışlıklara karşı direnenleri halk iradesine karşı direnmekle suçlayan, bağımsızlığını korumaya çalışan yargı üzerinde sert mücadeleler estiren ama hepsinden önemlisi demokratik cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan laiklik sistemini yıkmaya yönelik hareketlerin odak ve merkezi olmaktan dolayı Anayasa Mahkemesince sabıkalı hâle gelmiş ve bu nedenle de sürekli kapatılma korkusu, kaygısı, paniği içerisinde olan bir siyasal parti ve onun Başbakanı vardır. Değerli arkadaşlarım, böyle bir ortamda gerçekten toplumun ihtiyaçlarını karşılayan, demokrat, çağdaş, ilerici, devrimci bir anayasa yapmak mümkün değildir. Nitekim, AKP’nin hazırladığı bu Anayasa değişikliğinin içeriğine baktığımızda, bunun ana omurgasını, eksenini yargıya yönelik düzenlemelerin oluşturduğunu görürüz ve bu değişikliğin aslında yargıdan rahatsız olan bir anlayışın ürünü olarak Meclise getirildiğini görürüz. Ancak bununla beraber bu acı zehri yutturabilmek için bunun üzerine birtakım pudra gibi şekerlemelerin yapıldığı, yine oltanın ucuna yem gibi konulan bazı maddelerin olduğunu görürüz. Aslında bugün şu görüştüğümüz 6’ncı madde de, işte Anayasa değişikliği içerisine şeker gibi konulan, oltanın ucuna yem olarak takılan maddelerden bir tanesidir. Siz bu paketteki şekerleri ayıkladığınız zaman, bu paketteki oltadaki yemi aldığınız zaman gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıkar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görülse de aslında toplu sözleşme yapma hakkı yoktur. Çünkü, fiilen kullanıldığı zaman hak sahibi yararına olumlu bir sonuç doğurmayı sağlayacak mekanizmalardan yoksun olan bir hakkın gerçekte, fiilen ve hukuken var olduğunu söylememiz mümkün değildir. Grev hakkı, toplu iş sözleşmesi hakkının motorudur, kalbidir. Grev hakkı olmadan toplu sözleşme yapmanın yaptırım gücü yoktur. Grev hakkıyla silahlandırılmayan toplu sözleşme kurumu, motorsuz güçtür, kalpsiz insan gibidir. Nasıl ki, kalpsiz bir insan yaşayamazsa, grev hakkı olmayan bir toplu sözleşme düzeninin yaşaması mümkün değildir değerli arkadaşlarım.

Bu getirilen düzenleme hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi hükmüne aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında toplu sözleşme ve grev hakkı açıkça bir hak olarak kabul edilmiştir. AİHM kararlarında sendikalar toplu sözleşme yapan, grev yapan örgütler olarak kabul edilmiştir, böyle tanımlanmıştır. Ancak burada grev hakkı tanınmadığı gibi, barışçıl bir çözüm yolu olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sendikaların yerine konulmuştur. Sendika, karar veren değil, talep eden konumuna sokulmuştur. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarına kesinlik sağlanarak, grev hakkı tanınmamış, toplu sözleşme hakkı da fiilen kullanılamaz hâle sokulmuştur. Hükûmet, söz yerindeyse, kamu görevlilerinin, kamu çalışanlarının sorunlarını Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna havale etmiştir. Anayasa’mıza grev yasağı sokulmuştur. Kısacası, memura grev yasaktır bu hükümle değerli arkadaşlarım. Çalışma, bir ödev olmaktan çıkarılıp temel bir hak olarak tanımlanmamıştır. Eğer kamu çalışanları yönünden gerçekten demokratik ve çağdaş bir anayasa yapılmak isteniyorsa, işçi, memur ayrımı olmaksızın tüm çalışanlara grevli toplu sözleşme hakkının verilmesi gerekmektedir. Nitekim, 1961 Anayasası’nda bu yönde var olan hüküm, 12 Mart 1971 darbesiyle işbaşına gelen askerî diktatörlük yönetimi tarafından kaldırılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu mevcut düzenlemede, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması gibi bir hüküm konulmuştur, bu hüküm de aslında yanıltmaya yöneliktir. Zaten mevcut uygulamada, memur maaş zammı memur emeklilerine yansıtılmaktadır, işçi ve BAĞ-KUR emeklilerine yansıtılmıyor, bu anlamda adaletsizlik var. Asıl önemli olan, emeklilere sendika hakkının tanınmasıdır. İtalya’da sendikaların üyelerinin 1/3’ü neredeyse emeklidir.

Yine, 54’üncü maddede, siyasi grev, dayanışma grevi gibi alanlardaki grev yasağı kaldırılmış gibi gözükse de aynı maddede grev erteleme müessesesi yerli yerinde durmaktadır. Mevcut uygulamada, grev ertelendikten sonra uyuşmazlığı Yüksek Hakem Kurulu çözüyor yani grev ertelenmesi sonrasında tekrar greve başlanılamıyor. Oysa 12 Eylül öncesindeki uygulamada, grev erteleme süresi bittikten sonra da yine greve başlanabiliniyordu.

Diğer önemli bir konu, hak grevinin tanınmamasıdır, 1982 Anayasası’yla getirilen yasak hâlâ korunmaktadır, değişiklikte buna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Paket, kısacası, hem kamu çalışanları yönünden hem de diğer emekçiler yönünden bir makyaj olmaktan öteye gidememiştir, tümüyle bir makyaj niteliğindedir değerli arkadaşlarım.

Bakın, bundan önce de çeşitli vesilelerle bu konularda düzenlemeler yapılmış, nitekim, o dönem muhalefette olan Fazilet Partisinin sözcüleri, grev hakkıyla donatılmayan bir toplu iş sözleşmesi ya da toplu sözleşmenin geçerli olmadığını açıkça belirtmişlerdir.

Bakınız, bu Hükûmetin, özellikle bugünkü oylamaların sonucuna baktığımızda, kamu çalışanlarını istismar ettiğini görürüz. Şayet, daha önceki vaatlerinde ve sözlerinde duruyorlarsa, bugün görüştüğümüz hükümler gibi, çalışanlara sendikal hak verilmeliydi.

“Bakınız, vermiş olmanız bir şeyi çözmüyor ki... Sizin verdiğiniz hak, sendikal bir hak değil, toplu sözleşmeli, grev hakkı olan bir hak değil; sadece dernek kurma hakkı. “ Yine, burada, aynı şekilde devam ediyor: “Siz hâlâ 1961 mantığını korumak istiyorsunuz. Güya, 12 Eylülü öven maddeleri çıkarmakla bu Anayasa’nın ruhu değişmiş mi oldu? Askerlerin yapmış olduğu, her şeyiyle hâkim olduğu Anayasa aynen duruyor. Siz ne yapıyorsunuz? Eğer, yapmış olduğunuz değişikliğin...” diyerek gidiyor. Değerli arkadaşım, bunlar, bu sözler, o dönem Fazilet Partisi olarak görev yapan ancak bugün AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı olan Salih Kapusuz’undur. Yani, Salih Kapusuz, 1991 yılında, grev silahıyla donatılmayan toplu sözleşme görüşme hakkının bir hak olmadığını, grev hakkının verilmesi gerektiğini söylüyor ancak bugün ne düşündüğünü çok merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliği paketi, halkın ihtiyaçlarından, köylünün ihtiyaçlarından, adliye binalarında sabah gidip akşam gelen, yıllarca sürüm sürüm sürünen, adil yargılanma hakkı isteyen, haksız tutuklanan insanların sorununu çözmüyor. Bu Anayasa değişikliği paketinin içerisinde işçi, köylü, orman köylüsü, çalışanlar yoktur. Bu Anayasa değişikliği paketinin buraya getirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, size de iki dakika ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu Anayasa değişiklik paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip dayatılmasının nedeni, AKP’nin ve özellikle Sayın Başbakanın yargıdan duyduğu rahatsızlıktır. Yine, Sayın Başbakanın ve onun yol arkadaşlarının, yarın mahşer gününde yani bu dünyadaki mahşer gününde, Anayasa Mahkemesinde kendi tanıdığı hâkim ya da savcıların önünde hesap vermeyi güvence altına alma anlayışıdır.

Burada, gerçekten halkımızın sorunlarını çözme yolunda, gerçekten demokrasiyi güçlendirme, insan haklarını büyütme yönünde bir adım görülmemektedir. Büyük bir iddiayla, demokrasi ve özgürlükler iddiasıyla ortaya sunulan bu Anayasa değişiklik paketinin hangi maddesinin gerçekten demokrasiyi güçlendirdiğini, gerçekten hangi maddesinin özgürlükleri güçlendirdiğini ben anlamadım, anlamakta da güçlük çekiyorum ki çok arıyorum, bir türlü bulamıyorum.

Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi savunmak, aslında bir hukuku savunmaktır. Hukuku öteleyerek, yargı denetimini, yasama ve yürütmenin yargı tarafından denetlenmesini millî iradenin vesayet altına alınması olarak görerek siz demokrasiyi savunamazsınız çünkü hukuk olmadan, hukuk mücadelesi olmadan demokrasi olmayacaktır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu ülkede, gerçekten halkımızın istediği, tam demokrasiyi savunan, insan haklarını güvence altına alan, çağdaş, demokrat ve devrimci bir anayasayı mutlaka yapacağız. Bu anayasayı yapma mücadelemiz devam edecektir. Biz, halkımızın kurtuluşu için, her aşamada yılmadan, bıkmadan mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu anlayışla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.

2.3 Altıncı Madde Hakkında AKP Grubu Adına Alaattin Büyükkaya (İstanbul)

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin, Anayasa’nın 53’üncü maddesinde değişiklik yapan çerçeve 6’ncı maddesi hakkında AK PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; evet, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde, bir sendikal hakkın olmayacağından bahsedilemez. Bu, gerçekten de doğrudur. Zaten, yapmış olduğumuz düzenlemelerin temelinde de bu vardır. Gene, bir özgürlükten bahsediyorsak, evet, çalışan bütün kesimlerin de sendikal bu haklardan yararlanması elbette gerekli.

Geçmişimize bir bakalım, nereden nereye geldik: Ülkemizde ilk defa, 1947 yılında, işçi ve işveren sendikaları hakkında düzenlemeler yapılmış. Daha sonra, 1961 Anayasası’yla, kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde bu anlayış genişletilmiş. 63 yılında ise ilk defa, Grev ve Lokavt Kanunu kabul edilmiş Sendikalar Kanunu’yla birlikte. 64 yılında ise Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılarak böylece bu haklar yeniden düzenlenmiş. Güzel. Sonra, 82 Anayasası gelmiş. Hepimizin şikâyet ettiği bir Anayasa. Peki, bu Anayasa’yla bu haklar ne olmuş? Geriye gitmiş, alınmış. Sonra, 1995 yılında, 82 Anayasası’nın 51 ve 53’üncü maddelerinde değişiklik yapılarak kamu hizmeti görevlilerine sendika kurma ve toplu görüşme yapma hakkı -görüşme yapma hakkı, sözleşme değil- tanınmış. Son olarak da 2003 yılında, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu kabul edilerek o iş yeniden bir zemine oturtulmuş.

Şimdi, burada en önemli nokta şu: Sözleşme mi, görüşme mi? Eğer “Görüşme devam etsin.” diyorsanız bu değişikliğe ihtiyaç yok. O zaman mevcut Anayasa’mızdaki hükümler aynen devam etmeliydi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yeterli mi Alaattin Bey?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, niye bu değişikliğe gidiyoruz o zaman? Niye bu değişikliğe gidiyoruz?

53’üncü maddemiz -Anayasa’mızın 53’üncü maddesi- açıkça şunu söylüyor, toplu görüşme hakkından bahsediyor.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Abdestsiz namaz kılıyorsunuz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Toplu sözleşme yapma hakkı değil, toplu görüşme hakkından bahsediyor ve onun için de yapılan görüşmelerin sonuçları Bakanlar Kurulunun takdirine sunuluyor. İster bu, uzlaşma kurulundan gelsin, ister anlaşsın, ister anlaşamasın…

MUHARREM VARLI (Adana) – Ne değişti? Şimdi de öyle zaten. Ne farkı oldu?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bakanlar Kurulunun takdirine sunuyorlar yani siyasi iradenin takdirine sunuyorlar…

OKTAY VURAL (İzmir) – Takdir sizsiniz yani.

MUHARREM VARLI (Adana) – Her şey siyasi iradenin takdiri.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …ve her dönemde de, unutmayalım ki, bu takdir çoğu zaman, daha çok “Kamunun hukukunu koruyalım.” düşüncesiyle, farklı bir anlayışla yorumlanıyor.

Peki, geçmişte görev yapanlar bunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Değiştirmeye cesaret ettiler mi? Hayır.

MUHARREM VARLI (Adana) – Yani siz neyi değiştirdiniz?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Peki, bu durum böyle devam etsin mi?

MUHARREM VARLI (Adana) – Farklı olan nedir, onu bir söyleyin.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, onu söyleyeceğim zaten.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – 2001’de yapılan değişikliklerden haberin yok herhâlde senin.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu durum böyle devam etsin mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe yerimizden müdahale etmeyelim.

MUHARREM VARLI (Adana) – Grev hakkı verdiniz mi, verebiliyor musunuz?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Hayır, biz “Bu durum böyle devam etmesin.” diyoruz.

MUHARREM VARLI (Adana) – Milletimizi aldatmasın, Sayın Başkan.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu durum böyle devam etmesin.

MUHARREM VARLI (Adana) – …doğruları söylesin.

BAŞKAN – Olur mu öyle şey?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu durumu değiştirelim, daha insani, daha çağdaş bir yaklaşım getirelim. Bunun için buradayız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen bilmiyorsun herhâlde 2001’deki değişiklikleri.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Peki, yapılan düzenleme ne? Yapılan düzenleme şu…

MUHARREM VARLI (Adana) – Grev hakkı verdin mi, grev hakkı? Grev hakkı verebiliyor musun? Yap, hep beraber oylayalım haydi.

AHMET YENİ (Samsun) – Arkadaşlar, dinleyelim sözcüyü.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Müsaade ederseniz, dinlerseniz, hepsinin cevabını bulacaksınız.

MUHARREM VARLI (Adana) – Senin gücün yetmez herhâlde bunu yapmaya.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Doğruları söylersen dinleyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Varlı, hiç uygun olmuyor, hiç böyle bir usulümüz yok.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – 53’üncü maddenin kenar başlığı vardır: “Toplu iş sözleşmesi hakkı.”

Şimdi, biz ne diyoruz? Buraya bir cümle ekliyoruz: “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı.” Niye bu cümleyi ekliyoruz? Niye bunu ekliyoruz? Çünkü burada kamu görevlilerinin hakkına bir anayasal güvence kazandırmak istiyoruz.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Mevcut Anayasa’da zaten var. 

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Daha sonra ne diyoruz, bakın: “Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.” “Görüşme” demiyoruz dikkat ederseniz, “toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Makyaj o, makyaj…

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplu iş sözleşmesi yok yani.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu düzenleme ilk defa oluyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yüksek Hakem Kurulunda işveren çoğunlukta mı, ona bak.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ve diyoruz ki: “Eğer taraflar anlaşamazsa Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilirler. Bunun aldığı karar kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.”

ATİLLA KART (Konya) – Yargı yolu niye kapalı?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, diyoruz ki: Bu bağımsız bir kurul olacak…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yargı yolu niye kapalı?

 

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …ve bu bağımsız kurul…

ATİLLA KART (Konya) – Bağımsız kurullara karşı yargı yolu yok mu?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Bağımsız kurullara karşı yargı yolu yok mu?

ATİLLA KART (Konya) – Yargı yolu niye kapalı?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …tabii ki -şimdi, söyleniyor- belirli kişilerden, öğretim üyelerinden… Bugüne kadar bağımsız bir kurulun nasıl oluştuğunu hepimiz biliyoruz; işçiden de olacak, işverenden de olacak, belirli yargıdan da olacak ve bu bir kanunla da düzenlenecek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’da sınırları yok ki.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anayasa’da var mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’da sınırı yok ki.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Anadol, böyle karşılıklı olmaz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, müsaade ederseniz efendim…

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü, yürürlüğü ve toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması gibi Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun şekli, hepsi kanunla belirlenecek, kimsenin şahsi inisiyatifine de bırakılmayacak. Bu anayasal bir güvenceye kavuşturuluyor.

Peki, bu düzenleme ne gibi yenilikler getiriyor? Bir: Sendikalarımızın en temel görevi toplu sözleşme yapma hakkıdır. Toplu sözleşme yapma hakkı getiriliyor. “Görüşme” demiyorum, “toplu sözleşme hakkı” getiriliyor. Bu ilk defa Türkiye’de.

MUHARREM VARLI (Adana) – Tekel işçilerinin Ankara’ya girmesine izin vermeyen hangi sözleşmeye izin verecek?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ayrıca, Bakanlar Kurulunun takdir yetkisi çıkıyor, yapılan anlaşma artık doğrudan yürürlüğe girebilecek.

MUHARREM VARLI (Adana) – Doğruları söyleyin efendim, doğruları.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Eğer bir anlaşma olmazsa bağımsız Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gidilecek ve bu, toplu sözleşme hükmünde olacak. Böylece siyasi irade devre dışı bırakılıyor, çalışanın, kamu görevlilerinin hukuku doğrudan korunmuş oluyor.

Ayrıca, yine ilk defa –hep emeklileri konuştuk bugün- emeklilerimize de bunun yansıtılacağı, toplu sözleşmeyle sağlanan hakların yansıtılacağı hem anayasal hem de yasal bir güvenceye kavuşturuluyor, sadece iki dudağın arasına değil.

Sonra, yine, MHP’den arkadaşım -onu bir olumlu olarak- ben takdirle teşekkür ediyorum onun sözlerine. 53’üncü maddenin dördüncü fıkrası kaldırılıyor. Böylece serbest, gönüllü toplu pazarlık ilkesi getiriliyor.

Evet “Grev hakkı yoktur.” diyebilirsiniz. Peki, grev hakkı, lokavt hakkıyla beraber değil mi, ikisi beraber işlemiyor mu?

OKTAY VURAL (İzmir) - Grev olmadan nasıl sözleşme hürriyeti olacak?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Kamu görevlilerinin çalışma hukuku düzenlendiği zaman, bunlarla ilgili düzenlemeler yapıldığı zaman bu konuda gelişmeler de elbette sağlanacaktır. Ayrıca, biraz önce de belirttim, buradaki her türlü husus yasayla belirleneceği için, bundan sonra artık herkes, kamu görevlilerimiz, gerçekten de yasal bir güvence içerisinde çalışma hakkına sahip olacaklardır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yumurtasız omlet pişirmeye çalışıyorsunuz!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Unutmayalım, kamu görevlilerimiz, ömür boyu iş güvencesi ve gelir güvencesi altındalar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yumurtasız omlet bu!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Yani bu işi bilen herkes bunun nasıl çalıştığını çok iyi bilir. Onun için, grev ve lokavt beraber işleyen bir müessesedir.

ATİLLA KART (Konya) – Hangi sınıfı temsil ediyorsunuz bunu gösteriyor bu!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, dolayısıyla, bu düzenlemeyle çağdaş, daha ileri bir düzenleme, bir gelişme sağlanmaktadır. Ben bu konuda emeği geçen bütün herkese, bir milletvekili olarak, Türk milletvekili olarak şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükkaya, süreniz doldu. Size de ek süre veriyorum efendim. Lütfen tamamlayın konuşmanızı.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Ve inanıyorum ki, bu düzenlemeyle kamu görevlilerimiz daha ileri bir hakka sahip olacaklardır. İnşallah bunun daha da ilerisini gene AK PARTİ iktidarlarında bu Meclis yerine getirecek ve yapacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Üzgünüm, bu millet sizi gönderecek.

BAŞKAN – Sayın Büyükkaya, teşekkür ediyorum.

2.4 Altıncı Madde Hakkında BDP Grubu Adına Özdal Üçer (Van)

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; 497 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’nın 53’üncü maddesiyle ilgili değişiklik içeren 6’ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu ülkenin en temel ihtiyaçlarından birincil ihtiyaç olarak değerlendirilebilecek Anayasa için bugün içinde bulunulan yapay tartışmaların kamuoyunun vicdanını rahatlatmadığını hepimiz bilmekteyiz. Bunu en iyi iktidar partisi milletvekilleri bilirler diye düşünüyorum. Çünkü tepkilerin çoğu onlara mail olarak akıyor diye biliyorum.

Evet, darbeci generallerin darbeyle yaptıkları toplumsal kıyımla yetinmeyip, ülkenin tüm geleceğini karartmak için düzenlemiş oldukları 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi konusunda toplumumuzun her kesimi ortak düşüncededir diye düşünmekteyiz. Toplumun farklı tüm kesimlerinin demokratik katılımıyla, 1982 Anayasası’nın mağdur ettiği ve ötelediği yurttaşları da kucaklayan bir anayasa bu ülkenin en temel ihtiyacıdır. Farklı etnik kimlik, farklı kültür, farklı inanç gruplarının ve tüm sosyal katmanların bir arada, huzurlu, demokratik bir yaşamını tesis edecek, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin tümünü güvence altına alan bir anayasa ülkemizi güzel günlere taşıyacaktır.

Bu gereklilik doğrultusunda yapılması gereken köklü bir değişiklikle eşitlikçi, özgürlükçü, tam demokratik yeni anayasa düzenlemek mümkünken, yama tutmaz Anayasa yeniden yamalanmaya çalışılmakta ve bu anlamda sanki iyi bir icraat yapılmaktaymış gibi de lanse edilmektedir. Hem yapılış biçimi hem de içeriğiyle demokratik zihniyetle düzenlenmesi gereken bir anayasa için maalesef AKP Hükûmeti yurttaşlarımızın beklentilerine cevap olamamış, tüm umutları suya düşürmüştür. Anayasa yapayım derken aslında toplumun ihtiyaçlarını görmezden gelip sadece erken seçimi, 29 Marttan bu yana AKP Hükûmetini kamuoyu baskısıyla erken seçime zorlayan emek çevrelerini, farklı sosyal katmanların bilincini bastırmak ve onların taleplerini sindirmek amacıyla bir altı yedi ay açılım teranesiyle geçti, birkaç ay da Anayasa teranesiyle geçsin diye bir uygulamadır diye algılamaktayız.

Evet, AKP zihniyetinde “kamu” sözcüğü söz konusu olunca “satmak” sözcüğüyle eş zamanlı bir çağrışım yapmaktadır. “Kamu malını babalar gibi satarız.” diyen bir zihniyet bugün Anayasa yapıyorum diye, baba yasayı dayatıyor bu Meclise, Türkiye kamuoyuna. Anayasa bu şekilde yapılmaz arkadaşlar. Yapılan bu çalışmanın sonucuna da Anayasa, çıkacak sonuca da, çıkacak yasalara da toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir anayasa betimlemesi yapmak da mümkün olamayacaktır. Yedi yıllık iktidarı boyunca emekçileri mağdur eden AKP Hükûmeti, bu aldatmacı Anayasa değişikliğiyle emekçilerin mağduriyetini gidermek yerine, yeni mağduriyetlere yol açmaktadır.

Örneğin, demin konuşmasını yapan Sayın Hatip, özellikle “kamu görevlileri” tabirini kullanıyordu. Bizim nazarımızda kamu görevlileri değildir, kamu çalışanlarıdır ve evrensel iş terminolojisi de bunu bu şekilde tanımlar. Kamu görevlileri tanımı neden? Çünkü çalışmayı bir görev olarak tanımlayan bir zihniyetin ifadesidir. “Kamu çalışanları” demekse çalışmayı bir hak olarak betimleyen bir terminolojinin ifadesidir.

Biz, bütün kamu çalışanlarını devletin kulu, kölesi sayan bir zihniyetle hareket eden AKP’yle ortaklaşırsak kamu vicdanı yarın bizi mahkûm eder, yargılar, “Vicdansızlık ettiniz.” der ama biz bu vicdansızlığı sindirmeyeceğiz, bu insafsızlığı kabul etmeyeceğiz.

Emekçilerin, çalışma niteliği ayrımı yapmaksınız, kamu emekçilerinin, kamu çalışanlarının tümünü işçi-memur ayrımı yapmaksızın bütün haklarının evrensel hukuk normlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi için bu kürsüde ne gerekiyorsa ifade edeceğiz ve her zaman, her alanda kamu emekçilerinin, işçinin, emekçinin yanında olacağız.

Milyonları bulan emekçiler belki Taksim’de 1 Mayısı kutlarken çok büyük bir şölen eşliğinde AKP Hükûmetine bir yanıt verecektir ama en büyük yanıtını emekçiler, önümüzdeki ilk seçim sandığında zarfların içinde sunacaktır AKP Hükûmetine. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Biz nice iktidarlar gördük, AKP gibi, gelip geçtiler. Şimdi esamesi okunmamaktadır Mecliste.

Sizin sataşmalarınıza cevap verip zaman harcamak istemiyorum sayın hocamın dediği gibi.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Kimse sataşmıyor Sayın Vekilim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, var, sesler geliyor da.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Biz sizi dinliyoruz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) –İyi, sataşmasanız iyi olur çünkü kimileri de kendi haddini aşıp kovmaya çalışıyor hatta Meclise yakışmayacak küfürleşmelere zemin oluşturuyor. Bunları da kınadığımızı ve asla kabullenmeyeceğimizi belirtmek istiyorum çünkü bizler doğru bildiklerimiz ve değerlerimiz için gerekirse idam sehpasında idam sehpalarını tekmelemiş, yağlı idam urganlarına boynumuzu uzatmışız ama asla, ölümü kabullenmekle beraber hakareti kabul etmemişiz. Buna asla, asla müsaade etmeyeceğiz. Bunu herkesin içine sindirmesi gerekiyor ve kimsenin de bir dahaki düzeyde haddini aşmaması gerekiyor.

SADIK YAKUT (Kayseri) – İdam yok.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, siz konuşun.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Milletvekillerini uyarır mısınız?

BAŞKAN – Siz, biraz karşılıklı tartışmayı seviyorsunuz herhâlde Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Yani siz konuşmanıza devam edin, Genel Kurula hitap edin siz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben konuşma hakkımı kullanıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani sanki böyle söz atılmasını bekler gibisiniz de.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – El kol hareketi yapanları uyarsanız daha iyi ederseniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen… Görüyorum ben.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Görev tarafsızlığınızı lütfen koruyunuz.

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap etmeye devam edin.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – El kol hareketi yapanları uyarmak sizin birincil görevinizdir. Lütfen görevinizi yapınız.

BAŞKAN – Gayet tabii. Ben görevimi biliyorum, siz Genel Kurula hitap etmeye devam edin.

Buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, lütfen yapınız. Bildiğinizden eminim. Lütfen yapınız.

Evet, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi de uluslararası hükümlerin esas alınması gerekliliğini ifade eder. Bunun için ekstra bir düzenleme yapmaya gerek yoktur. Aslında emekçinin, kamu çalışanlarının, işçilerin, memurların hem grev hakkı vardır hem de toplu sözleşme hakkı vardır ama yedi yıllık AKP Hükûmeti anayasal ibare söz konusu olduğu hâlde bunu gerçekleştirmemiştir. Çalışanlara hangi üslupla cevap verilmiştir? Sayın Başbakanın dediği gibi, milyonlarca işsizi alternatif olarak gösterip çalışanları tehdit eden bir zihniyet, Tekel emekçilerini terörist ilan eden bir zihniyet bu Anayasa’yı düzenlemeye muktedir olmayacaktır. Bunların ILO ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına bakıldığında, Anayasa’mızın da 90’ıncı maddesinin hükümlerine bakıldığında, aslında anayasal düzenlemeye gerek kalmaksızın bile bütün çalışanların toplu sözleşmeli grev hakkını kabul etmek gerekmekte ve onların taleplerini makul bir düzeyde karşılamak gerekmektedir ama seçim zamanında boş kadro vaatlerinde bulunup -biliyorsunuz yakın zamanda da 100 bin kişilik bir kadro ataması yapacağını açıkladı Sayın Başbakan- kadro atamaları ve yersiz zam haberleriyle kamu emekçilerini ya da bütün emekçileri kandırmaya dönük bir tutum, bundan sonra prim yapmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Üçer, sizin de süreniz doldu, size de ilave süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, bu maddenin yeniden düzenlenerek uluslararası hukuk normlarına uygun olarak toplu sözleşme ve grev hakkının birlikte anayasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir. İşçi-memur ayrımının yapılmaması gerekmektedir. Emeklilerin sorunlarının çözümü için, emeklilerin tüm temel hak ve özgürlüklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir.

Sendikalı-sendikasız ayrımı yapmaksızın bütün çalışanların sorunlarının ortak paydada değerlendirilip bir anayasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir.

Bütün bunları ifade ederken, çalışanların durumuna gelince, milyonlarca emekçi bir nebze demokrasi umuduyla, bir nebze huzur umuduyla AKP’ye oy verdi. Emekçileri siyasal, politik olarak kategorize etmeksizin bütün emekçilerin sorunlarını ortak değerlendiren ve bütün emekçilerin sorunlarını çözmeye dönük ortak bir tutum sergileme zafiyeti AKP’de mevcuttur. Bunu biz değil, emekçiler söylemektedir. Eğer bizim söylediğimizin geçerliliğine inanmıyorsanız buyurun, emek örgütlerinin temsilcileriyle ortak bir komisyon yapalım, ortak komisyonumuzla ziyaretlere gidelim, onların taleplerinin ne olduğunu dinleyelim.

Evet, dediğim gibi “kamu” ve “satmak” kelimeleri AKP İktidarının yedi yıllık iktidarı boyunca en çok kullandığı iki sözcüktür. Kamu malını babalar gibi sattınız, Anayasa diye baba yasayı bize yutturamazsınız.

Bu duygu ve düşüncelerimle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 90

_______________________________________________________________________________

3 TBMM Genel Kurulu’nda Altıncı Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Değiştirilmiş Metnin Kabulü

3.1 Altıncı Madde İçin Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 21 Nisan 2010)

1. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53 üncü maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen "memurlar ve diğer" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                                            İkram Dinçer

                                                                                                                                   Van

2. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53 üncü maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen "memurlar ve diğer" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                       

                                                                                                             Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu

                                                                                                                                   Siirt

Gerekçe (1. ve 2 . Önergeler):  Verilen önergeyle kamu görevlileri aynı zamanda memurları da kapsadığından ayrıca “memurlar ve diğer” ibaresinin metinden çıkarılması daha uygun olacaktır.

Oylama Sonucu (1 ve 2. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 4. fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir.” cümlesinin eklenmesiyle 5. fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna "Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            

                                                                                                                                İsa Gök

                                                                                                                                  Mersin

Gerekçe (3. Önerge):

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 6, Anayasa 53… Arkadaşlar, bu madde kesinlikle şeker bir madde değildir. Bu madde zehir bir maddedir ve çok hince düzenlenmiştir. Bakınız, Anayasa 53’e baktığınızda arkadaşlar, Anayasa 53, fıkra üç der ki: “Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir.” Bunu kaldırıyorsunuz. Yani sürülen memur, sürülen öğretmen -ey kamu emekçileri, dinleyin bunları- davalarını bugüne kadar, Kamu Emekçileri Sendikası Kanunu 19’uncu madde (f) fıkrasına göre sendikalar açardı, avukatlık ücreti ödenmezdi. Yargılama gideri, YD’li isterseniz 165 lira, YD’siz isterseniz, yürütmenin durdurulmasını istemezseniz 125 liraydı. Sendikaların dava açma hakkını elinden alıyorsunuz yani sendikayla üyelerini ayırıyorsunuz.

HALUK İPEK (Ankara) – Nerede ya?

İSA GÖK (Devamla) – Maddeyi iyi oku Haluk İpek, iyi okuyun.

Bu maddede elinden aldığınız anayasal imkânı bu yasayla vermiştiniz, 95’te Anayasa’ya bu girmişti. 2001’de verilen hakkı Anayasa değişikliğinden dolayı geri alacaksınız, sendikalar üyeleri adına dava açamayacak sürgünden dolayı. Bir memurun maaşı bin lira, bir avukatlık ücretiyle, yargılama gideriyle 1.500 lirayı ödeyemez bu insanlar, ödeyemeyecekler. Sendikadan koparacaksınız, bir.

İkincisi: Arkadaşlar, memurlar başta olmak üzere kamu görevlilerinin tüm özlük hakları kanunla düzenlenir der Anayasa 128. Bu maddenin hinliği nerede? Bu Anayasa paketinin çerçeve 13’üne bakın, çerçeve 13. Bu, çerçeve 6. Çerçeve 13’te Anayasa 128’i değiştiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Evet, memurların özlük, tedavi giderleri dâhil tüm hakları kanunla düzenlenir ama -Bakın, ama… Ne diyorsunuz?- mali ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” Bu çerçeve 6’ya ne koydunuz? Toplu sözleşme, memurlar dâhil. 3 milyon çalışan kamu görevlisi, emeklileriyle beraber 15 milyon. Nasıl kıyıyorsunuz 15 milyona?

Arkadaşlar, Danıştay 2. Dairesinin ve Anayasa Mahkemesinin bu kamu görevlilerinin sağlık yardımlarının kesintisine ilişkin aldığınız kararların, Hükûmet kararlarının iptaline ilişkin bir yığın kararı var. Şu anda bu kararları baypas ediyorsunuz. Burada toplu sözleşme hükümleri anayasal kesinliğe kavuşuyor. Sendika ile kamu görevlileri uyuşmazlığa düştü, toplu sözleşme kuruluna gitti -Bu kurulun yönetiminin nasıl oluşacağı belli değil, kurulun oluşumu belli değil- bu kurul bir karar verdi, dedi ki: “Kanser tedavisinde artık iki aylık parayı ödeyeceğim. İlaç katkı payının yarısını vereceğim.” dediğinde ne yapacaksınız? Anayasal kesinlik var, Anayasa madde 90 artık uygulanamaz burada çünkü toplu sözleşme hükümlerine anayasal kesinlik veriyorsunuz. AİHM’e gidemezsiniz, neden? Çünkü yargı yolunu kapıyorsunuz, yargı yolunu kapayan bir madde var burada. Ne oldu? Anayasa 128’le sağlanan, ama son fıkrayla toplu sözleşmeye atıf yapılan maddeyle memurlar başta olmak üzere -emeklileri de bu fıkraya dâhil ettiniz arkadaşlar, emeklileri de- 15 milyon insanın sağlık yardımı başta olmak üzere kırpılma, yok edilme imkânı yaratıyorsunuz. Bu insanlara nasıl kıyıyorsunuz?

Ha, gündeme şu gelecek arkadaşlar: Özel sağlık sigortaları. Özel sağlık sigortalarına pazar mı yaratıyorsunuz? Biliniyor ki Hükûmette kimi üyeler ve hatta eşleri sağlık sektörüne ciddi sermaye yatırmışlar. Bunu mu planlıyorsunuz?

Arkadaşlar, maddenin tümünü, çerçeve 13’le beraber değerlendirdiğinizde “Bunlar toplu sözleşmeye girmez.” demeyin çünkü 4688 sayılı Kanun’un 28’inci maddesine baktığınızda, arkadaşlar, tedavi yardımı, cenaze giderleri, kamu görevlileri için kat sayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her şey toplu sözleşmeye dâhildir. Toplu sözleşmeye siz, tüm kamu görevlileri -memurlar başta olmak üzere- bunlarla ilgili hükümler koyma imkânını getiriyorsunuz çerçeve 6’yla, Anayasa 53’ü değiştirerek.

Arkadaşlar, diğer taraftan bir de bu uzlaşmazlık durumunda oluşturulacak olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu çıkartıyorsunuz. Bu Hakem Kurulu kararları da kesindir. “Her tür konuda yargı denetimini açıyoruz.” diye seviniyorsunuz, insanlara bunu şeker gösteriyorsunuz ama burada kesinliğe bağlıyorsunuz.

Benzer uygulamayı şu anda siz, aslında, 4688 sayılı Yasa’yla yapıyorsunuz. Burada Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna, önergemizde diyor ki: “Kamu emekçileri ile bağlı kurul…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gök, süreniz doldu efendim. İlave bir dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

İSA GÖK (Devamla) – Bitiriyorum, sağ olun.

Bari “Kamu görevlileri ile bu kurulun karşı tarafı eşit temsil edilsin…” diyoruz ama ne yapıyorsunuz? Bir bakan (Kamu İşveren Kurulu Başkanı Devlet Bakanı), Başbakanlık Müsteşarı, Maliye Bakanı Müsteşarı, Hazine Müsteşarı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, İstatistik Kurumu Başkanı, Devlet Personel Başkanı, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü ve Kamu İşveren Sendikasını koyuyorsunuz, karşısında yalnızca benim -emeklileri de buraya dâhil ettiğiniz için bu maddeyle- kamu emekçisi kardeşim kalıyor. Sahipsiz, imkânsız, anayasal korumasız ve bu insanlarla siz bu kadar Kurulu bir masaya oturtuyorsunuz… Sağlık yardımları dâhil, arkadaşlar, bakın, Amerikan sigorta şirketlerine, Avrupa kaynaklı sigorta şirketlerine, Avrupa kaynaklı sigorta şirketlerine, belki de Recep Tayyip Erdoğan’ın hanımının ortak olduğu beyan edilen şirkete milyarlarca dolar aktarılacak. Lütfen, bunu yapmayın. 15 milyon kamu görevlisini, memuru, emekliyi perişan etmeyin. Bu insanları sağlık yardımından mahrum bırakmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK İPEK (Ankara) – Yakışmadı İsa Bey, yakışmadı!

İSA GÖK (Devamla) – Önergemizi kabul edin, bu adaletsizliğe engel olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ederiz.

     

Oylama Sonucu (3. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

4. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan "görevlileri" ibaresinden sonra “grevli" ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan "kesindir ve" ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı fıkranın sonuna, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir" cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  

Atilla Kart (Konya)

Bayram Meral (İstanbul)

Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)

Ali Koçal (Zonguldak)

Mehmet Sevigen (İstanbul)

"Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur "

Gerekçe (4. Önerge)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasanın 6’ncı maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür yasa görüşülüyor. AK PARTİ’li bazı milletvekili arkadaşlarım ve bazı bakanlar burada görüşlerini açıklıyorlar. “12 Eylül hukukunu ortadan kaldıracağız” anlamıyla Anayasa değişikliği getirenler, tam tersi, 12 Eylül’ün tahrip edemedikleri, geri bıraktıklarını ortadan kaldırmanın yolunu seçmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, 5510 sayılı Yasa’yı getirdiniz, emekliliği yani tarımda, inşaatlarda, ormanda, şeker fabrikalarında, yani kısacası, kısa süreli çalışan işçilerin emeklilik hakkını ortadan kaldırdınız, bir. İki: Emekli olan düşük ücretli arkadaşların taban ücretini kaldırdınız, emeklileri mağdur ettiniz, daha düşük ücretle emekli olmasını sağladınız. Malullük aylığı almak için, Hakk’ın rahmetine kavuşan bazı işçilerin 900 iş günü -beş yıl- çalışmasını 1.800 iş gününe -on yıla- çıkardınız, çalışırken Hakk’ın rahmetine kavuşan işçilerin geride bıraktıkları evlatlarına ücret aylığı bağlanmasını zorlaştırdınız. Bu saymakla bitmez. Bu bir.

İki: 57’nci Hükûmetin Başbakan Yardımcısı Sayın Bahçeli -burada oturuyor- ile Ecevit’in -o dönem rahatsız olduğu bir dönem- sabahlara kadar çıkardıkları yasayı tahrip ettiniz. 4857 sayılı Yasa’yı getirdiniz, “50 işçi çalıştıran bazı iş yerlerinde İş Yasası uygulanmaz.” hükmünü getirdiniz. Kölelik yasasını getirdiniz, değerli arkadaşlarım -saymakla bitmez- işçilerin haklarını ellerinden aldınız.

Şimdi Anayasa’yı değiştiriyoruz. Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül hukukuyla en fazla uğraşan insanlardan birisiyim. 12 Eylül, grevleri yasakladı, bazı iş kollarında grev yasağı getirdi. Hak grevini kaldırdı, örgütlenme yasağı getirdi, grevlerin ertelenme hakkını Bakanlar Kuruluna bıraktı. Yine saymakla bitmez, zaman kısa değerli arkadaşlarım. Siz bugün ne yapıyorsunuz muhterem arkadaşlarım? Ona benzer bazı maddeleri hayata geçiriyorsunuz. Bari “Memura hak veriyoruz ve sair, başka kurumlara hak veriyoruz.” demeyin, “Kendimize göre bir Anayasa düzenliyoruz.” deyin de millet bunu açık açık bilsin. Neden korkuyorsunuz?

Bakınız “Avrupa Birliğine gireceğiz.” diyorsunuz, rüyanız hayırlı olsun bana göre. Avrupa Birliğinde polislerin bile sendikası var. İskandinav ülkelerinde, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya’da genelkurmay başkanı hariç subayların sendikası var. Ne oluyor orada, sistem mi bozuk, düzen mi bozuk değerli arkadaşlarım?

Siz, hak vermezsiniz. Ne diyoruz? Memurlara grev hakkı verin. Dernekle sendikanın arasında bir fark vardır değerli arkadaşlarım. Sendikada grev hakkı varsa dernekten farklıdır. Eğer sendikada grev hakkı yoksa dernek eşittir sendikadır. Ondan dolayı bu maddeyi, bu teklifi önerdik. Bunu çok iyi bilen arkadaşlarsınız.

Ayrıca bir şey daha önerdik burada değerli arkadaşlarım. Siz de getirmişsiniz, memurlar toplu sözleşme yaptığı zaman hakem kuruluna gider. Sayın Bakanım da açıklamasında onu ifade etti.

Değerli arkadaşlarım, işçileri örnek verdi. İşçiler de grev yasağı olan iş kollarında Yüksek Hakem Kuruluna gider, diğerleri gitmez. Siz, tümünü grev kapsamı içine sokuyorsunuz Yüksek Hakem Kuruluna gitmekle memurları. Onun için eğer memur arkadaşlarımıza grevli toplu sözleşme hakkı verecekseniz, bazı iş kollarında, malum ki orada da grev yasağı söz konusu olursa, sağlık iş kolunda bilmem nede, orada Yüksek Hakem Kuruluna gitmenizde bir mahzurun olacağını düşünmüyorum. Aslında onun da olmaması lazım ama mutlaka getireceksiniz. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, konuşmanızı lütfen tamamlayınız. Bir dakika ilave süre veriyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Toplu sözleşmenin farklarının yani memurların yapacağı toplu sözleşmeden alınan farkların memur emeklilerine de yansıtılmasını gerçekte olumlu karşılıyorum. Orada şunu teklif ediyoruz, diyoruz ki: Kamu çalışanlarına yani işçilerin de yaptığı toplu sözleşmeden alınan farklar işçi emeklilerine de yansısın.

Ne olur burada değerli arkadaşlarım? Geçmişte sendika kuran, aidat ödeyen, sendikanın saflarında yer alan emekli arkadaşlarımızın sendikalarla bağları kopmaz. Dernektir, vesairedir, diğer kurumlar ortadan kalkar. Emekli işçinin sendikayla ilişkisi devam eder, sağlıklı bir gelişme olur. Siz de rahat edersiniz, biz de rahat ederiz, emekli de rahat eder. Ondan sonra “38 kuruş verdim.” diye emekliyi sızlattırmazsınız değerli arkadaşlarım.

Muhterem arkadaşlarım, verdiğimiz önergeyi kabul ederseniz, gelecekte, çalışanlar hakkında rahat bir sistem kurulmuş olur, memurlar için bunu söylüyorum. Bu takdiri sizlerden bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, ilave süreniz de doldu efendim.

Lütfen selamlayın Genel Kurulu.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (4. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

5. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "7.11.1982 tarihli Ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. 14/04/2010

       

                                                                                                                     Harun Öztürk

                                                                                                                                   İzmir

"Madde 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 uncu maddesinin kenar başlığı "A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" şeklinde değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri dahil işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar, gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla düzenlenir. "

Gerekçe (5. Önerge)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergem üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa’mızın 51’inci maddesinin beşinci fıkrası, işçilerle kamu görevlilerini birbirinden ayırmak için “İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki hakları…” şeklinde başlıyor. “Kamu görevlileri” kavramına, memurlar ve diğer kamu görevlileri girmektedir. “Memur” denilince ne anlaşılması gerektiği konusunda tereddüt yoktur. “Diğer kamu görevlileri” kapsamına ise 4/B maddesine göre sözleşmeli çalışanlarla, diğer kanunlara göre kadro karşılığı ya da pozisyon esası gözetilerek sözleşmeli çalışanların, üniversite öğretim elemanlarının, hâkim ve savcıların, askerî personelin girdiği konusunda da tereddüt olmaması gerekir. Bu durumda, 657 sayılı Kanun’un 4/C maddesi uyarınca geçici personel olarak çalıştırılanların “kamu görevlisi” kavramına girip girmeyeceği tartışmasını ortadan kaldırmak için, maddede bu kavram yerine “kamu hizmeti görevlileri” kavramının kullanılmasının daha doğru olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir. Bu nedenle, 51 ve 53’üncü maddelerde geçen “kamu görevlileri” ibaresi yerine “kamu hizmeti görevlisi” ibaresinin kullanılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, grev hakkının düzenlendiği 54’üncü maddede memurlar ve diğer kamu görevlileri için bir düzenleme yapılmıyor ancak tanınan toplu sözleşme hakkının kâğıt üzerinde kalmaması için, kamu görevlilerine de grev hakkının tanınması gerekir. Bunun için, 54’üncü maddeye de “İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları, gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla düzenleme yapılır.” şeklinde bir fıkra eklenmesinin yerinde olacağı düşüncesindeyim.

Değerli milletvekilleri, ILO’nun kamu çalışanlarını doğrudan ilgilendiren sözleşmesi 151 sayılı Sözleşme’dir. Bu sözleşmede, uyuşmazlıkların çözümünün idare ile sendikalar arasında bir görüşme sürecine bağlandığını görüyoruz. Bu süreçte, hakemlik ve uzlaşma gibi yöntemlerden de yararlanılabilmektedir. Bu sözleşmede, toplu sözleşme ve grev hakkı öngörülmemekle birlikte, bunların yapılamayacağına ilişkin yasaklayıcı bir hüküm de yer almamaktadır. Nitekim, biz, bu 151 sayılı Sözleşme’nin çözümle ilgili formüllerinden toplu görüşmeyi Anayasa’mıza aktarmışız. Teklifle, bu toplu görüşmeye biraz daha bağlayıcılık ve kesinlik getiriyoruz. Ancak, grev hakkını vermemize engel bir durum olmadığını tekrar vurgulamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, toplu görüşme yerine ikame edilen toplu sözleşme hükmünün, memurların maaş artışlarının yapılmasında esaslı bir yöntem değişikliği yapmadığı görüşündeyiz. Bu değişiklikten sonra ortaya konacak toplu sözleşmenin hayata geçirilmesi de ya bir Bakanlar Kurulu kararının çıkarılmasına ya da yasal bir düzenleme yapılmasına bağlı olacaktır. Yapılmaz ise yaptırımı bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, hakem kurulu kararlarının hayata geçirilmesi için yasa çıkarılması gereken durumlarda yasama organını noter durumuna düşürmek de kabul edilemez. Kaldı ki yürütme organı, Anayasa’mızın 65’inci maddesinde ifade edilen “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmüne dayanarak, bugüne kadar yaptığı gibi ayak sürüyebilir. Bunun için, Anayasa’da, 128’inci maddede yapılmak istenen değişiklik yeterli değildir.

Kamu hizmeti görevlilerinin statü hukukuna ilişkin hususların yasaya bırakılması, mali ve sosyal hakların ise tümüyle toplu görüşme ile belirlenmesinin yerinde olacağı düşüncemi ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.

Oylama Sonucu (5. Önerge):  KABUL EDİLMEMİŞTİR.

6. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             

Özdal Üçer (Van)

Hasip Kaplan (Şırnak)

Nezir Karabaş (Bitlis)

Hamit Geylani (Hakkari)

Akın Birdal (Diyarbakır)

Madde 6

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı “A. Toplu iş sözleşmesi hakkı” olarak, 53 üncü madde de aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 53.- İşçiler, memurlar ve diğer kamu görevlileri toplu iş sözleşmesi yapma ve grev hakkına sahiptirler. Lokavt yasaktır.

Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı ve grev hakkının kullanımı kanunla düzenlenir.

Gerekçe (6. Önerge):

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlar; önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.

Madde, Anayasa’nın 53’üncü maddesi şu anki hâliyle grev hakkını yalnızca sendikalaşmış işçilere tanımaktadır. Ayrıca, toplu iş sözleşme hakkı değil, toplu görüşme hakkını tanımakta. Şimdiki durumda memurlara toplu iş sözleşmesi yapma hakkını tanıyan bir anlayışı olumlu olarak değerlendirmek mümkündür. Fakat grevden yoksun bir toplu iş sözleşmesinin anlamsızlığını ifade etmeye gerek var mıdır, bilmiyorum burada. Şu anlama gelmektedir: Birine misafir muamelesi yapmak. İşte, misafir umduğunu değil, bulduğunu yer misali ona yapılan yemek ikramı gibidir. Yani memura “Sen bu sofraya oturabilirsin, sana sunulan yemek budur, ama ben bu yemeği yemek istemiyorum, daha iyi bir yemek yemek istiyorum, daha nitelikli bir hizmet almak istiyorum dediğin zaman, asla sofradan kalkma hakkın yoktur.” Böylesi basit bir benzetmeyle bile, grevsiz toplu iş sözleşmesinin bir anlam taşımadığını ifade etmek mümkündür.

Yani, bugün işçi sınıfının çok büyük bir kısmını oluşturan sendikasız işçiler, örgütlü olmadıkları ya da örgütlenmeleri engellendiği için grev hakkından yararlanamamaktadırlar. Bu işçilerin üretimi toplu hâlde durdurmaları, yasa dışı grev olarak kabul edilmektedir. Benzer yaklaşım, işçi sınıfının organik bir parçası olan memur tanımı içinde çalışan milyonlarca kişi için de söz konusudur. Bunlar, bu konuyla ilgili düzenlemeler, daha evvelden de belirttiğimiz gibi, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde, uluslararası hukuk usulüne göre imzalanmış anlaşmalar çerçevesinde geçerli olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Anayasa’mız böyle bir hükmü taşırken, bizim yeni oluşturacağımız Anayasa’da grev hakkı vermeyişimizin ve lokavt hakkını, hak olmayan lokavtı hakmış gibi göstermenin ne anlamı vardır? Lokavt bir hak değildir arkadaşlar. Lokavt, emeği sömüren sermaye güçlerinin sermayesini garanti altına almaktır, sömürme yetkisi vermektir. Zaten, emek gücünü kullanan çevrelerin, emek gücünün sahibi olan çevrelerin işverenle pazarlık hakkı sınırlıdır. İşveren, işçisini, her an, yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde işten çıkarma ve ona kendi taleplerini dayatma hakkına sahiptir. Greve karşı lokavt hakkını tanımak, lokavtı bir hak olarak tanımak, dünya demokrasi tarihi açısından ilkelliktir. Ya bu Meclis emekten, emekçiden yana olacaktır ya da emeği sömüren ve uluslararası hukuk normlarını hiçe sayan sermayedarlardan yana olacaktır. Elbette ki biz sermayedarların da bazı haklarının, temel haklarının güvence altında olmasını istiyoruz ama emeğin gücünün, sermayedarların sömürüsü altında ezilmesine de müsaade etmiyoruz, bunu da kabul etmiyoruz.

Grev hakkını vermiyorsunuz “Biz Anayasa’yı değiştirdik.” diyorsunuz. Anayasa değişmez arkadaşlar. Gidin sorun, yedi yaşındaki çocuklar size inanmaz. Grev hakkı verin, biz oylayalım, destekleyelim ama gidip orada burada “Biz Anayasa’yı değiştiriyoruz, bu ülkeyi güzelleştiriyoruz, DTP…” Kapattınız ya DTP’yi… “BDP bize destek vermiyor.” demenin bir anlamı yok ki. İnanın, yedi yaşında çocukları, tutukladığınız çocukları, tutuklattırdığınız çocukları kandıramazsınız.

Bütün sorunları iç içe tartışıp çıkmaza dönüştürmek, toplumun kafasını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz sona erdi. Size de bir dakika ilave süre veriyorum.

Buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Teşekkürler.

…toplumun kafasını bulandırıp, yani şu an, denize düşen yılana sarılır misali halkı çaresiz kılıp, ondan sonra, küçük küçük hamlelerle, yapay hamlelerle halkın sorunlarını gideriyormuş taktiğiniz artık sökmez. Bu halk, bunu kabul etmez. Gelin, Anayasa’yı düzeltin, bu konuda sonsuz destek verelim. Yani Anayasa’yı düzelteyim derken, kaş yapayım derken göz çıkartmaya kalkarsanız buna kimse müsaade etmez; memurlar müsaade etmez, işçiler müsaade etmez, vekilleri müsaade etmez, halk müsaade etmez, biz müsaade etmeyiz çünkü halkın temsilcileriyiz.

Bu vesileyle, tekrar, 1 Mayıs işçi, emekçi bayramını kutlayarak hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

7. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 6. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Behiç Çelik (Mersin)

Osman Çakır (Samsun)

Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)

K. Erdal Sipahi (İzmir)

Recep Taner (Aydın)

Cemaleddin Uslu (Edirne)

Osman Durmuş (Kırıkkale)

Beytullah Asil (Eskişehir)

Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)

Mehmet Günal (Antalya)

Hüseyin Yıldız (Antalya)

Hasan Özdemir (Gaziantep)

Tunca Toskay (Antalya)

Metin Çobanoğlu (Kırşehir)

Emin Haluk Ayhan (Denizli)

Ahmet Bukan (Çankırı)

Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon)

D. Ali Torlak (İstanbul)

Ali Uzunırmak (Aydın)

Şenol Bal (İzmir)

Yılmaz Tankut (Adana)

Gerekçe (7. Önerge)

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini,

21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

MHP bu sebeple;

"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,

Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

MHP, bu kapsamda,

Devlet ile milleti kucaklaştıracak,

Milletin değerleri ile devletin değerlerini bağdaştıracak,

Demokrasi ile cumhuriyeti barıştıracak,

Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi subjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi getirilmektedir

Bu teklif, parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

Bu teklifin içinde millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.

Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.

Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.

AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale getirmektedir.

AKP memur sendikaları ile toplu görüşmede;

AKP 8 yıllık iktidarında devleti partileştirmiştir.

AKP, kadrolaşmanın ötesinde devlette AKEPELİLEŞTİRME yaratmıştır.

2003 yılından itibaren % 2 refah payını kaldırmıştır.

Toplu görüşme sonunda Uzlaştırma Kurulu kararlarına uymamış, uygulamamıştır.

Uluslararası sözleşmelerden doğan mükellefiyetlerini yerine getirmemiştir.

Teklifte yer alan Hakem Kurulu AKP'nin inisiyatifine göre kurulacaktır.

Memur AKP'nin iktidarına mahkûm edilmektedir.

AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak istemiştir.

Grev hakkı tanınmayan toplu görüşme temel dayanaktan yoksun bir uygulamadır.

Oylama Sonucu (7. Önerge):  KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3.2 Altıncı Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu:

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6’ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 336; Ret: 70; Çekimser: -; Boş: 1; Geçersiz:1

Katip Üye Katip Üye

Harun Tüfekci Yusuf Coşkun

Konya   Bingöl”

3.3 Altıncı Madde İçin İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 2 Mayıs 2010)

1. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 53 üncü maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen “memurlar ve diğer” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                         Azize Sibel Gönül

                                                                                                                  Kocaeli

2. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 53 üncü maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen “memurlar ve diğer” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                            Zekeriya Aslan

                                                                                                           Afyonkarahisar

Gerekçe (1. ve 2. Önergeler)

Verilen önerge ile kamu görevlileri aynı zamanda memurları da kapsadığından ayrıca “memurlar ve diğer” ibaresinin metinden çıkarılması daha uygun olacaktır.

Oylama Sonucu (1. Ve 2. Önergeler):  KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin altıncı maddesindeki “sahiptirler.” kelimesinden sonra “Toplu sözleşmelerdeki uyumsuzluk durumunda grev yapma hakkına sahiptirler.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                            Hasan Erçelebi

                                                                                                                  Denizli

 

Gerekçe (3. Önerge)

HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, siz, bu getirdiğiniz 6’ncı maddeyle kamu sendikalarını ortadan kaldırıyorsunuz. Nasıl mı kaldırıyorsunuz? Bu Anayasa’nın 53’üncü maddesinde üçüncü fıkrayı tümden kaldırıyorsunuz. Üçüncü fıkra, Anayasa’nın 128’inci maddesine atıfla, kamu görevlileri sendikalarının kuruluşuyla ilgilidir. Bunu tümden kaldırdığınız zaman, kamu sendikalarını ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Eğer 51’inci maddedeki “Çalışanlar” ifadesini “Kamu görevlileri ve işçiler.” olarak algılıyorsanız, o zaman, bu hazırladığınız değişiklik Anayasa’nın 54’üncü maddesiyle çelişmektedir çünkü Anayasa’nın 54’üncü maddesi diyor ki: “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması hâlinde işçiler grev hakkına sahiptir.” Peki, o zaman ya kamu görevlileri ne olacak? Siz, bu sözde “Sözleşme” sözüyle aslında bir kelime oyunu yapıyorsunuz ve kamu görevlilerini mevcut durumdan daha da geriye götürüyorsunuz çünkü bir uyuşmazlık hâlinde, siz o zaman, uyuşmazlık komisyonuna havale ediyorsunuz. Uyuşmazlık komisyonunda kim var? Sizin atayacağınız kamu görevlileri var. Yani siz bu maddeyle, bu madde ile bu değişiklik ile memuru memura kırdırmayı düşünüyorsunuz. Bu çok yanlış. Gelin, bundan vazgeçiniz. Grevli, toplu sözleşmeli olmayan bir sendika aslında yoktur. Siz, bu madde ile kamu sendikalarını ortadan kaldırıyorsunuz, ILO sözleşmelerine aykırı davranıyorsunuz, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırı davranıyorsunuz. Dolayısıyla, bu sizin düzenlediğiniz maddeye göre memurlar nasıl toplu sözleşme yapacaklardır, birer birer mi yapacaklardır yoksa sendika yoluyla mı, belli değildir.

İşte o nedenle, gelin, benim önergemdeki bu düzenlemeye olumlu oy verin, siz de bir yanlıştan kurtulun. Yarın bu önergedeki sözü çok arayacaksınız. Ben diyorum ki: Bu 6’ncı maddede “sahiptirler” ifadesinden sonra “Toplu sözleşmelerdeki uyumsuzluk durumunda grev yapma hakkına sahiptirler.” ifadesini koyalım. Eğer bunu koymazsanız inanın ileride çok sıkıntıya gireceksiniz.

Dün 1 Mayıstı, bütün Türkiye’de olduğu gibi Taksim’de de coşkulu bir kalabalık vardı. Gerçekten büyük bir coşkuydu, gerçekten büyük bir dayanışmaydı. Emekçiler, kendilerine karşı yapılan haksızlığı ve hukuksuzluğu unutmuyorlar. Gelin, siz de bugün bu haksızlıktan ve hukuksuzluktan vazgeçiniz. Dün Taksim’de yüz binler özgürlük için, demokrasi için, emek mücadelesi için hep beraber haykırdık. Sizler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erçelebi, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Evet, Taksim Alanı, özgürlük alanı. Onun için, emekçilerin sizden bir talebi var. Lütfen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanınıza bunu söyleyiniz. Diyorlar ki: “Taksim Alanı’nın adı 1 Mayıs Alanı olarak değiştirilsin.” Bu haklı isteğe de olumlu cevap veriniz.

Eğer, emeğe karşı, emekçilere karşı haksızlık yaparsanız onlar sizi referandumda, önümüzdeki seçimde bekliyorlar. Siz istediğiniz kadar seçim barajları kurunuz, barikatlar kurunuz, onları, emekçilerle, halkımızla omuz omuza aşacağız, bunu göreceksiniz ve şu anda vermediğiniz hakları, grev hakkını, mutlaka ama mutlaka, biz düzenleyeceğiz. Çünkü biz, emek mücadelesinden gelen bir partiyiz. Sizlere son defa şunu söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erçelebi, ek süreniz de doldu efendim.

Sadece selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum. Genel Kurulu selamlayıp lütfen yerinize oturun.

HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Tabii, tabii.

Sayın milletvekilleri, gelin, emek tarihine kötü geçmeyiniz, önergeme olumlu oy veriniz, gelecekteki birtakım hatalardan kurtulunuz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.

Oylama Sonucu (3. Önerge):  KABUL EDİLMEMİŞTİR.

4. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan “görevlileri” ibaresinden sonra “grevli” ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan “kesindir ve” ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir.” cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

Bayram Meral (İstanbul)

 

“Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.”

5. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan “görevlileri” ibaresinden sonra “grevli” ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan “kesindir ve” ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir” cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ensar Öğüt (Ardahan)

Selçuk Ayhan (İzmir)

“Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.”

Gerekçe (5. Önerge)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Biliyorsunuz, işçi sınıfının grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı, Cumhuriyet Halk Partili rahmetli Bülent Ecevit döneminde verilmiştir ve o günün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da bugün çirkin bir şekilde itham edilen rahmetli İsmet İnönü’dür.

Değerli arkadaşlarım, bugüne değin yapılan oturumların tutanaklarını incelediğimde, AKP’nin üç nokta üstünde durduğunu görüyorum: Bir; biz sivil bir anayasa getiriyoruz; iki, muhalefet 12 Eylül askerî darbe Anayasası’nı savunuyor; üç, bizim getirdiğimiz Anayasa Avrupa standartlarına ve Venedik Kriterlerine uygun.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 12 Eylül askerî darbesi, başta solcular, sosyal demokratlar olmak üzere Türkiye’nin ulusal bağımsızlığını savunan milliyetçi, muhafazakâr birçok insana vurmuş ve 12 Eylül askerî darbe koşullarında Türkiye’de radikal siyasal İslam ve ayrılıkçı terör örgütü güçlenmiştir. Türkiye’nin son otuz yılına baktığınızda bunun böyle olduğunu görürsünüz. O dönemde hapishanelerde yatanlar, siyasi yasaklı hâle getirilenler, işkence çekenler, ne kamu kurumlarında ne özel sektörde uzun yıllar iş bulamamış; bir kısmı mafya tetikçisi olmuş, bir kısmı ellerinde çantayla işporta tezgâhı satıcılıklarını yapmış, bir kısmı yeni doğmuş bebeklerini cam bölmeli aynanın arkasında görerek içten içe ağlamışlardır. Bugün kalkıp bazıları bize demokrasi, insanlık, sivil anayasa dersi vermeye kalkarken, bunu yaşayan insanların yüreğindeki acıyı da bilmeleri gerekir.

İkincisi, “Sivil anayasa yaptık” diyorsunuz. Sivil anayasa sivil kıyafetle yapılmaz arkadaşlar. Sivil anayasa sivil beyinle yapılır. Eğer beyninizde darbeci diktatörlük mantığı varsa üzerinizdeki giysi ne olursa olsun sizden sivil anayasa çıkmaz. Sizin yaptığınız Anayasa, kuvvetler ayrılığı ilkesini tamamen ortadan kaldıran, yargıyı da AKP güdümüne alan, yargıyı da siyasallaştıran bir anayasadır. Bunun örnekleri çok açık. Daha geçen haftaki oturumda Sayın eski Millî Eğitim Bakanı dedi ki: “Benim kararlarımı bozan hâkimi, üzerine müfettiş gönderterek sürdürdüm.” Sayın Bakan Yazıcı dedi ki: “Bu Anayasa, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi halkın iktidara getirdiği bir partiyi kapatmaya kalkmıştır.” Diyorsunuz ki: “Uluslararası kriterlere, Avrupa Birliği kriterlerine, Venedik Kriterlerine uygun bir anayasa yapıyoruz.”

Değerli arkadaşlar, ne Venedik Kriterlerine referandum anlayışı itibarıyla uyuyor ne de Fransa örneğinde olduğu gibi, Avrupa Birliği kriterlerine uyuyor. Ama uyduğunu kabul ederek size bir şey soruyorum: Eğer bir ülkede yolsuzluktan, dolandırıcılıktan hakkında iddia olan bir kişi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda, bir bakanın “İstifa et.” demesine rağmen, Başbakan tarafından kollanarak hâlâ tutuluyorsa, hangi Avrupa ülkesinde böylesi bir hükûmet ayakta kalabilir? TOKİ, bir bakanın yakınına 400 milyarlık işi 1 trilyon 800 milyar liraya veriyorsa, o TOKİ’nin bağlı olduğu Bakan nasıl Hükûmette istifa etmeden kalabilir?

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Başbakana bağlı.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Başbakana bağlıysa Başbakanın istifa etmesi gerekir.

Evladına aldığı gemi için “3 trilyoncuk gemi” diyen, daha sonra da kızı için 25 milyarcık isteyen bir insan, Avrupa’da hangi ülkede iktidarda kalabilir, hangi ülkede hükûmette kalabilir?

Değerli arkadaşlar, sizlerin getirdiği Anayasa AKP anayasasıdır, sivil bir anayasa değildir, baskıcı bir diktatörlük anayasasıdır. Bakın, Türkiye’nin gerçekten demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. Birey özgürlüğünü sağlayan, tüm kurumları sağlamlaştıran, insan haklarını güvenceye alan bir anayasaya ihtiyacı var ama bu bir intikamcı mantıkla, bu bir diktatörlük hevesiyle sağlanamaz.

Son olarak şunu söyleyeyim, zamanım azalıyor: Geçen hafta size bir referandum yaptım. Tutanakları okudum. “Şu hayvanları seviyor musunuz?” demiştim. “Seviyoruz, seviyoruz.” demişsiniz. Sizi kutluyorum. Bayan milletvekilleri dâhil, salyangozu da, solucanı da, fareyi de iğrenmeden benimseyebiliyorsunuz, kutluyorum. Akrepten, yengeçten, yılandan ürkmüyorsunuz; aslandan, kaplandan korkmuyorsunuz. Gerçekten cesur insanlarsınız, kutluyorum ama Anayasa görüşmeleri sırasında önergelerle yapılan değişiklikler sonunda bu kamuoyu araştırması son şeklini aldı değerli arkadaşlarım, önergeler demokratik bir şekilde tartışıldı, milletvekillerimiz düşüncelerini sundu, yeniden şekillendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Tamam Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Dört tane yeni madde ilave ettik arkadaşlar; at, eşek, inek ve domuz ve referandumu değiştirdik. Bu hayvanların, daha önce saydıklarımla beraber, etini yiyorsanız “Evet.” deyin, yemiyorsanız “Hayır.” deyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen oyunu kullan, oyunu!

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Yarın tutanaklardan okurum ne dediğinizi.

BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım ikinci önerge üzerinde Sayın Bayram Meral, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, bizleri derinden üzen şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, dün 1 Mayıs idi. 1 Mayıs’ta bütün çalışanlar, daha doğrusu halkımızın büyük bir bölümü Taksim Meydanı’nı doldurdu ve onurluca bir tablo sergilediler. Hepimizi mutlu eden ve bizi şu kanıya da vardıran, yani insanlara özgürlük hakkını tanıdığınız sürece sorun yaratmadan, sorun olmadan orada bir bütünlük sağlıyorlar. Hangi yöreden gelirse gelsin, hangi sendikanın üyesi olursa olsun orada bir birliktelik içerisinde bayramlarını kutluyor ve dağılıyorlar. Yalnız, orada küçük denecek kadar bir grup hırsına, kinine sahip olamadı, çok önemsiz bir rahatsızlık yarattı, onları da onların cahilliğine bağışlıyorum değerli arkadaşlarım.

Muhterem arkadaşlarım, şimdi, sessiz sedasız bir maddeyi kabul ettiniz, 5’inci madde. Onun sendikalara getirildiğini biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bir insanın iki partiye birden üye olması gibi bir kural var mı? Bir işçiyi iki sendikaya birden üye yapıyorsunuz! O, bir sendikanın altına dinamit koymaktır, sendikaları bitirmektir, sendikaları birbirine düşürmektir, işçileri işverenin zulmüne, baskısına mahkûm etmektir. Bunu yaptınız, bunu yaptınız değerli arkadaşlarım.

Şimdi, öyle maddeler getiriyorsunuz ki, sizi tebrik ediyorum, 12 Eylül Anayasası’na savaş açtınız! Muhterem arkadaşlarım, 12 Eylül Anayasası’nın unuttuğu bazı şeyleri siz getirdiniz şimdi, getiriyorsunuz. Verdiğimiz önergede ne istiyoruz onu bir izah edeyim size: Memura grev hakkı verilsin.

Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül, bazı işkollarında grev yasağını getirdi, grev yasağı sonrası bu insanlar toplu sözleşme yapamazsa Yüksek Hakem Kuruluna gitti. Şimdi, siz de yeni bir kurul oluşturuyorsunuz kamu kurulunda. Grev hakkı olmayanları, onları da oraya gönderiyorsunuz, o kurulun verdiği kararı kesin kılıyorsunuz. Kim atayacak oraya o insanları? Hükûmet. Hangi babayiğit Hükûmetin dediğini yapmayacak! Siz milletvekilisiniz, Genel Başkanınızın dediğini yapmıyor musunuz? Var mı içinizde öyle bir babayiğit? Devletin memuru nasıl yapmayacak bunu değerli arkadaşlarım? Getirdiğiniz o. Ne getirdiğinizden haberiniz yok sizin! Bu bir. (AK PARTİ sıralarından “Oy ver, oy!” sesleri, gürültüler) İkinci bir olay…

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, “Efendim, memurların yaptığı toplu iş sözleşmesinden elde edilen haklar memur emeklilerine de yansısın.” Gayet güzel ama burada bir boşluk var değerli arkadaşlarım. İşçilerin yaptığı toplu sözleşme de işçi emeklilerine yansısın, talep ettiğimiz teklifin biri de budur.

Üç: Bu kurulların verdiği kararlarda bir eksiklik varsa yargıya gitsin. Yargı yolunu niye kapatıyorsunuz? Hani yargıdan şikâyet ediyoruz ya hep birlikte. Niye kapatıyorsunuz bunu?

Dört: Bu kurulda, memur sendikası, diğer, sizin kurduracağınız kamu sendikasındaki sayılar eşit olsun, oradaki başkanlık sırayla yapılsın. Adaletten bahsediyoruz ya! Bunda çekinilecek ne var değerli arkadaşlarım?

Şimdi, bakınız, muhterem arkadaşlarım, teklif ettiğimiz bu, sizden destek istiyoruz buna. Eğer hakikaten memura, emekliye bazı haklar…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Oyunuzu verin de yapalım ağabey.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Oy vereceğim buna, evet. Bunu kabul edin, önergeyi kabul edin, vereceğiz. Önerge veriyoruz, önerge.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, sizi tebrik ederim. İktidar olmanın gücünü kullanarak gündem değiştirmeyi çok başarıyorsunuz. Ya, arkadaşlar memlekette dünya kadar sorun var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın efendim bir dakika içerisinde konuşmanızı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ya ne çabuk bitiyor bu beş dakika da.

Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliğinin köylüye bir getirisi var mı? Yok. Çiftçiye bir getirisi var mı? Yok. İşsize bir getirisi var mı? Yok. Emekliye bir getirisi var mı? Yok. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)

Bakınız, muhterem arkadaşlarım, 5 milyon 400 bin sigorta emeklisinin 4 milyon 200 bini açlık sınırının altında ücret alıyor, BAĞ-KUR emeklisinin tümü alıyor açlık sınırının altında. Hangi sefadan, hangi saltanattan bahsediyorsunuz? Tablo bu! Devletin kayıtları bunlar muhterem arkadaşlarım.

Şimdi, bunları bir tarafa bırakmışız ama ne yapıyorsunuz? Çiftçiyi öldürdünüz, tarımı çökerttiniz, hayvancılığı çökerttiniz. Sizi tebrik ederim. Hormonlu etleri bir daha Türkiye’ye getiriyorsunuz. Hani, bir zaman da domuz etiyle at etini serbest etmiştiniz ya, onlar ne oldu bilmiyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yalan yanlış…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Onlar ne oldu acaba? Onlara da kredi veriyor musunuz? Onlara verdiğiniz krediyi hayvan üretimi yapanlara verseniz ya değerli arkadaşlarım. Neden bunları yapmıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, ek süreniz de doldu. Lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim. Lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, sonunda bir selam için açıyordunuz, bana da açın lütfen Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Meral, ek süreniz de doldu, sadece Genel Kurulu selamlamanız için mikrofonu açacağım ama.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Peki.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – 1 Mayıs için de teşekkür edin Sayın Başkan.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Bize teşekkür edin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ve değerli arkadaşlarım, şu ismini saydığım emekli, çiftçi, işçi, işsiz, köylü, bütün vatandaşlara selamlarımı gönderiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onlar yanıldılar, bir yanlışlık yaptılar, AK PARTİ’ye oy verdiler, sakın ola bir daha yanılmasınlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (4. Ve 5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

6. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

M. Nezir Karabaş (Bitlis)

Benhi Yıldız (Batman)

Ufuk Uras (İstanbul)

Hasip Kaplan (Şırnak)

Madde : 6

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı “A. Toplu iş sözleşmesi hakkı” olarak değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Çalışanlar ve emekliler, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar hakkın bağlı olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak şekilde kanunla düzenlenir.

Gerekçe (6. Önerge)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu Anayasa değişiklik kanun teklifi üzerine uzun bir süredir görüşmeler yapıyoruz ve bu teklifi verenlerin iddiası demokratikleşme, demokratik bir zihniyetin gelişmesi, özellikle kamu çalışanlarını, işçileri, sendikaları ilgilendiren konularda da her anlamda örgütlenmenin önünü açmak ve sendikaları etkin kılma iddiası var. Tabii mevcut, yapılan kanun değişiklikleri, ister Anayasa’daki değişiklikler olsun, ister diğer yasalardaki değişiklikler olsun, bu değişiklikler yapılırken değişiklik teklifine imza atanların, bu konuda, şu anda iktidar olan ve yasaları uygulamakla görevli olan yetkililerimiz, Sayın Başbakanımız, Hükûmet yetkilileri, sayın bakanlar örgütlenmeye, örgütlere, sendikalara nasıl bakıyor, hangi mantıkla bakıyor, biraz ona bakmamız gerekiyor.

Sayın Başbakan Türkiye’nin genelinde olaysız geçen ve otuz iki yıldan sonra bu yıl Taksim’de yapılan etkinlikle ilgili, sendikaların, çeşitli sivil toplum örgütlerinin yaptığı, işte “Yıllardır verdiğimiz mücadele sonucu Taksim’e çıktık.” söylemine şöyle söylüyor, diyor ki: “Bunlar hepsi hava cıva. Bizim istemediğimiz, vermediğimiz hiçbir şeyi kimse zorla alamaz.”

Dünyanın her yerinde sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler ve her türlü sosyal, toplumsal örgütlenmelerin amacı taleplerini dile getirmek, taleplerini savunmak, devlete, devleti yöneten hükûmetlere, iktidarlara bu talepler yönünde baskı yapmaktır ve zaten sivil toplum örgütlerine birçok zaman “baskı kurumları” söyleniyor. Eğer siz kendiniz dışında hiçbir örgütlülüğün, istemezseniz, taleplerinin geçmeyeceğini, taleplerini kabul ettiremeyeceklerini diyorsanız, siz biraz padişah mantığı, hükümdar mantığı; lütfeden, biz istersek olur, biz istersek bir yasayı buradan geçiririz; biz istersek işçiye, emekçiye hak veririz; biz istersek Kürt’e, Alevi’ye hak veririz; biz istersek çocuğa, kadına hak veririz… Yani böyle bir mantığın gideceği yer örgütlülüğün genişletilmesi, işçinin, emekçinin sendikal haklarının genişletilmesi değil, tam tersine, mevcut, şimdiye kadar kullanılan hakların bile yeri geldiği zaman, Tekel işçilerinin direnişinde olduğu gibi, Hükûmetin, iktidarın, devletin, devleti yönetenlerin istemine bağlı olduğu bir noktaya gideriz.

Şimdi, biz, birinci tur görüşmelerde dile getirdik. Bu konuda sendikaların, hem işçi sendikalarının, konfederasyonlarının hem de kamu emekçileri sendikalarının, konfederasyonlarının talepleri vardı; grevsiz bir sendikal düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini ve sonuçta o hakkı alıncaya kadar da mücadele edeceklerini söylüyorlardı. Yani şimdi bizim bu teklifte yaptığımız düzenleme sonucu, işçinin, emekçinin, hem örgütlenme hem de o örgütlülük altında yıllardır dünyanın her tarafında verilen ve demokratik ülkelerde yasal güvenceye alınan hakları için, bu teklif yasalaştıktan sonra, Anayasa’ya geçtikten sonra da bu mücadele devam edecek. Peki, biz neyin çabasını sarf ediyoruz burada? Bir teklif getiriyoruz, Anayasa’yı değiştiriyoruz. Bu, tüm siyasi partiler arasında, Parlamentoda bir gerilimin nedeni oluyor; tüm toplumda tartışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, süreniz doldu. Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Bu teklifin içinde işçi, emekçi kendisini bulmuyor, yeterli bulmuyor. Kürt kendisini bulmuyor, Alevi kendisini bulmuyor, kadın, çocuk kendisini bulmuyor ve zaten 82 Anayasası çıktıktan bu yana yapılan değişiklikler de hep böyle oldu. Peki, bu dönem bunu neden çıkarıyoruz? Yıllardır, bundan önceki, 82’den bu yana gelen tüm iktidarların, tüm hükûmetlerin, tüm siyasi partilerin iddiası şu olmuştur: “Anayasa’yı değiştireceğiz.” Bu vaatlerle halka gitmişler ve sonradan da yaptıkları her değişiklikte şu anda mevcut iktidarın getirdiği gerekçeleri getirmişler. “Anayasa’yı tümden değiştirmek istiyoruz. Bu bir darbe Anayasası’dır ama koşullar buna elvermiyor. Biz şimdi birazını değiştireceğiz. Bunu değiştirdikten sonra, önümüzdeki bir seçimden sonra tümünü değiştireceğiz.”

Daha önce söylemiştim, şimdi de iddia ediyorum: Hükûmet bu teklifi kabul eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu efendim.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – …grevsiz sendikayı kabul eden işçi ve memur sendikasını burada ilan ediyor. Bu işçinin talebi değil, işçinin talebini karşılamıyor. Bu konuda bunun da teklife alınmasını istiyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

7. Önerge:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 6. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandır (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Behiç Çelik (Mersin)

Mehmet Ekici (Yozgat)

Gerekçe (7. Önerge)

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkanı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gelişmiş, tam ve mütekâmil bir demokrasi, belirli ayaklar üzerine oturan bir demokrasidir bu demokrasi. Dolayısıyla, bu ayaklardan birisi parlamento ise, diğer bir ayağı da örgütlü sivil toplum ve mesleki örgütlenmelerdir. Şayet toplum hayatı örgütlü, hakkını aramayı bilen bir toplum hayatı olarak düzenlenemezse o ülkede katılımcılık adına gerçek, reel uygulanabilir bir demokrasiden bahsetmek de mümkün değildir.

Örgütlü toplum ve mesleki grupların emeğin doğru kullanılmasına, toplum şuurunun gelişmesine, mesleki kariyerlerin geliştirilmesine faydaları olduğu kadar, bunlar kadar önemli, en önemli faydası iş kolu ve meslek erbabının hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek olmalı. Tabii, düzenlenen 6’ncı madde memurlarla, özellikle emekçilerle ilgili, emekçinin, memuru işçisi de olmaz, emek emektir, memurlar ve işçilerle ilgili hakları tanzim ediyor. Birinci ve ikinci paragraflarda işçiler için geçerli olan grev hakkı memurlar için tanınmıyor. Tabii, Hükûmetimizin çalışma hayatındaki sicili son derece kötü. Sayın Başbakan memur kuruluşlarına daha önce yapılan toplu görüşmelerde grev hakkını vereceğini vaat etmiş olmasına rağmen Anayasa gibi çok temel bir metinde bile grev hakkını görememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Peki, memur hakkını nasıl koruyacak? İşçi için bir problem yok gibi görünüyor, ama memurlar da Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuracak. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesin olacak ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Şimdi, grevsiz bir çalışma hayatı, emek hayatı topal ördek gibidir. Grev olmadan memurla yapacağınız toplu görüşme veya toplu sözleşme nasıl uyuşmazlıkla sonuçlandığında bu konuda karar verecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu yanlış karar verirse bunu nasıl uygulamaya sokacaksınız, bir.

İkincisi, maşallah işinize geldiği gibi Anayasa tekniği uygulamakta mahir bir grupsunuz. Şimdi grev gibi bir hakkı tanımıyorsunuz. Bir önceki maddede bir temenni maddesini uyguluyorsunuz, ama ILO’nun olmazsa olmaz dediği grevi tanımıyorsunuz. Hadi bunu da geçtik, daha önemli yaptığınız bir iş var: Şu Anayasa’nın bazı maddeleri tüzük gibi tanzim edilmiş, sanki bir tüzük yapar gibi, iki günde adaylık müracaatı, iki günde adaylığın kabulü iki günde… Ama diğer maddelerinin hepsi, yani “Süs ve makyaj maddeleri” diye adlandırdığımız maddelerin hepsinde şöyle bir hüküm var: “Bu konudaki hususlar kanunla düzenlenir.” Üç bin iki yüz otuz beş sene sonra herhâlde bu kanunlar da çıkar bu gidişle.

Dolayısıyla, ortaya konulan grevsiz toplu görüşme hakkı vermek, kamu görevlilerinin talep ettiği bir husus değildir. Türkiye’de yanlı-yansız bütün memur sendikalarının, ILO’nun, uluslararası sözleşmenin ve çalışma hayatıyla ilgili temel insan hakları kavramlarının emrettiği hükmü unutmuşsunuz, o da grev hakkı.

Dolayısıyla, bu, bir kâr getirecek, fayda getirecek, memurun sosyal hayatına, çalışma hayatına fayda getirecek bir düzenleme olmaktan çok, bir aldatma ve kandırma maddesi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, bu maddenin böyle düzenlenmesinin Anayasa’ya bir fazlalık ve lüzumsuz bir teferruat olduğu kanaatini taşıyoruz. Kanunu nasıl düzenleyeceğinizi şimdiden merak ediyorum eğer bu Anayasa geçer, kabul edilirse nasıl düzenleneceği de ayrı bir merak konusu. Bu Hakem Kurulunun kararları hakkında yargıya gidilir mi, gidilmez mi, bunların hepsi muamma ama bu tam bir aldatmacadır. Onun için, bu maddenin bu ikinci tur görüşmelerinde bu metinden çıkarılması gerekir. Eğer grev hakkı tanımayan, grevi olmayan bir toplu görüşmede taraflardan her zaman yürütme güçlüdür, her zaman, talep eden kamu görevlileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…bu yapılan toplu görüşmelerden zararla çıkacaktır çünkü “uzlaştırma” dediğiniz Kurul da büyük oranda yürütmenin emrindeki organizasyonlardan oluşacaktır.

Bu maddeye Uzlaştırma Kurulunun tespitiyle ilgili bir norm koymuş olsaydınız, onun, Hükûmetin etkilerinden uzak çalışabileceği bir normu koymuş olsaydınız bir parça anlaşılırdı ama bu norm da yok. Dolayısıyla, bu maddenin bu metinden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Dediğim gibi, makyaj malzemesidir. Kamu görevlilerinin kalbini kazanmak, sempatisini kazanmak için konulmuş bir maddedir ve lüzumsuz teferruattır.

Hepinize saygılar sunuyorum.  (MHP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3.4 Altıncı Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Komisyonca Sunulan Metin Kabul Edilmiştir)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 338; Ret: 71; Çekimser: -; Boş: -; Geçersiz: - 

Katip Üye Yusuf Coşkun (Bingöl)

Katip Üye Fatih Metin (Bolu)

 


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.