17 Temmuz 2019 ÇARŞAMBA Resmi Gazete Sayı : 30834
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2017/33
Karar Sayısı : 2019/20
Karar Tarihi: 10/4/2019
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY,
Levent GÖK, Özgür ÖZEL ile birlikte 130 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanun’un;
A. 6. maddesiyle 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile “Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ” şeklinde değiştirilen) 17. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ç) ve (d) bentleri ile (2) numaralı fıkrasında yer alan “Maarif
Müfettişleri” ibarelerinin “ Bakanlık MaarifMüfettişleri” şeklinde değiştirilmesinin,
B. 8. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesinin (9)
numaralı fıkrasına eklenen cümlenin;
C. 9. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 41. maddesinin
değiştirilen;
1. (2) numaralı fıkrasının (b) bendinin,
2. (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
Ç. 13. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’ye eklenen geçici 12.
maddenin;
1. (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin birinci cümlesinde yer alan “Maarif
Müfettişleri illerde il müdürüne...” ve “...il müdürünün vereceği diğer görevleri yapar.”
ibarelerinin,
2. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...şube müdürü ve üstü
kadrolarda fiilen çalışanlar ve...” ve “...yapılacak mülakatta başarılı olanlar,...”
ibarelerinin,
D. 26. maddesiyle 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53.
maddesinin değiştirilen (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan
“657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak... ” ibarelerinin,
E. 29. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/C maddesinin dördüncü
fıkrasının,
F. 30. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/Ç maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinin birinci cümlesinin,
G. 39. maddesiyle 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 10.
maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (b) bendinin,
Ğ. 52. maddesiyle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na eklenen ek
10. maddenin,
H. 53. maddesiyle 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na eklenen ek 3. maddenin “ ...üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara
yaygın yüklemelere girişilebilir. ” bölümünün,
Anayasa’mn 2., 5., 10., 27., 41., 42., 90., 130., 138., 161. ve 166. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi
talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;
A. 6. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin (KHK) 17.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının değişiklik yapılan (ç) ve (d) bentleri ile (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“ç) Bakanlık teşkilatı ve personeli ile Bakanlığın denetimi altındaki her türlü kuruluşun
faaliyet ve işlemlerine ilişkin olarak, usulsüzlükleri önleyici, eğitici ve rehberlik yaklaşımım
ön plana çıkaran bir anlayışla, Bakanlığın görev ve yetkileri çerçevesinde denetim, inceleme
ve soruşturma iş ve işlemlerini Bakanlık Maarif Müfettişleri aracılığıyla yapmak
d) Her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlan ile il ve ilçe millî eğitim
müdürlüklerinin rehberlik, işbaşında yetiştirme, denetim, değerlendirme, inceleme,
araştırma ve soruşturma hizmetlerini Bakanlık Maarif Müfettişleri aracılığıyla yürütmek
(2) Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve
bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyatı ilk
talep hâlinde göstermek, sayılmasına ve incelenmesine yardımcı olmakla mükelleftir.
Bakanlık Maarif Müfettişleri, görevleri sırasında kamu kurum ve kuruluşları ve kamuya
yararlı demekler ile gerçek ve tüzel kişilerden gerekli yardım, bilgi, evrak, kayıt ve belgeleri
istemeye yetkili olup kanuni engel bulunmadıkça bu talebin yerine getirilmesi zorunludur. ”
B. 8. maddesiyle cümlenin eklendiği 652 sayılı KHK’nın 37. maddesinin (9)
numaralı fıkrası şöyledir:
“(9) (Ek: 1/3/2014-6528/22 md.) Yurt içi veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve
kuruluşlarla veya başka ülkelerle işbirliği anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası
proje yürüten okul ve kurumlar, Bakan onayı ile proje okulu olarak seçilen ve belirli eğitim reformu ve
programları uygulanan okul ve kurumlar ile Bakan onayıyla doğrudan Bakanlık merkez teşkilatına
bağlanan kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri Bakan tarafından
yapılır. (Ek cümle: 2/12/2016-6764/8 md.) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesi
kapsamında üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarına bu okullarda okul müdürlüğü görevi
verilebilir. ”
C. 9. maddesiyle 652 sayılı KHK’nın 41. maddesinin değiştirilen;
1. (2) numaralı fıkrasının (b) bendi şöyledir:
“b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak. ”
2. (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“(6) Bakanlık Maarif Müfettişleri ve Bakanlık Maarif Müfettiş Yardımcılarının
görevlendirildikleri çalışma merkezinde en az bir yıl çalışmaları esastır. Başkanlık,
hizmetin gereği ve ihtiyaç halinde bu süre kaydını gözetmeden Bakanlık Maarif
Müfettişleri ve Bakanlık Maarif Müfettiş Yardımcılarının görevlendirildiği çalışma
merkezini değiştirebilir. ”
Ç. 13. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen geçici 12. maddenin;
1. (1) numaralı fıkrasının (b) bendi şöyledir:
“b) Maarif Müfettişleri illerde il müdürüne bağlı olarak inceleme, araştırma rehberlik
hizmetleri ile il müdürünün vereceği diğer görevleri yapar. Maarif müfettişlerinin çalışma
usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. ”
2. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde; 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Bakanlığa ait bölümünde yer alan Bakanlık
Maarif Müfettişi unvanlı toplam serbest kadro adedini geçmemek üzere, Maarif Müfettişi,
Eğitim Müfettişi, Millî Eğitim Denetçisi ve İl Eğitim Denetmeni unvanlarını ihraz etmiş olup
halen Bakanlık teşkilatında görevli olanlar ile Bakanlık teşkilatında şube müdürü ve üstü
kadrolarda fiilen çalışanlar ve millî eğitim uzmanı ile millî eğitim uzman yardımcılarından
yönetmelikte belirlenen yabancı dil ve tez şartını karşılayanlar arasından yapılacak
mülakatta başarılı olanlar, 9/3/2016 tarihli ve 6682 sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu ile belirlenen atama sayı sınırlarına tabi tutulmaksızın Bakan Onayı ile Bakanlık
Maarif Müfettişi olarak atanabilir. ”
D. 26. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin değiştirilen (b) fıkrası
şöyledir:
“b. (Değişik: 2/12/2016 - 6764/26 md.) Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının
öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma,
kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla
ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma
cezalarıdır.
(1) 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamındaki kamu görevlileri
için uyarma cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
a) Yetkili makamların bilgi ve belge istemini mazeretsiz olarak zamanında yerine
getirmemek.
b) Maiyetindeki elemanların yetiştirilmesinde özen göstermemek.
c) Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi,
kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarım belirtmemek.
(2) 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamındaki kamu görevlileri
için kınama cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
a) Yetkili makamların görevle ilgili bilgi ve belge istemini mazeretsiz olarak zamanında
yerine getirmemek.
b) Resmi olarak ders vermekle yükümlü bulunulan öğrencilere özel ders vermek.
c) Resmi ilan, afiş, program, yazı ve benzeri dokümanları koparmak, yırtmak veya tahrif
etmek.
d) Üniversite veya bağlı birimlerin sınırları içinde herhangi bir yeri kurumun izni
olmadan hizmetin amaçları dışında kullanmak veya kullandırmak.
e) Yayınlarında hasta haklarına riayet etmemek.
f) İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda veya diğer klinik araştırmalarda ilgili
mevzuat hükümlerine aykırı davranmak.
g) İncelemek üzere görevlendirildiği bir eserde yer alan bilgileri eser sahibinin açık izni
olmaksızın yayımlanmadan önce başkalarıyla paylaşmak.
h) Bilimsel bir çalışma kapsamında yapılan anket ve tutum araştırmalarında
katılımcıların açık rızasını almadan ya da araştırma bir kurumda yapılacaksa ayrıca
kurumun iznini almadan elde edilen verileri yayımlamak.
ı) Araştırma ve deneylerde, çalışmalara başlamadan önce alınması gereken izinleri
yetkili birimlerden yazılı olarak almamak.
j) Araştırma ve deneylerde mevzuatın veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerin ilgili araştırma ve deneylere dair hükümlerine aykırı çalışmalarda bulunmak.
k) Araştırmacılar veya yetkililerce, yapılan bilimsel araştırma ile ilgili olarak muhtemel
zararlı uygulamalar konusunda ilgilileri bilgilendirme ve uyarma yükümlülüğüne uymamak.
l) Akademik atama ve yükseltmelere ilişkin başvurularda bilimsel araştırma ve
yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak.
m) İçeriği itibarıyla şiddet, terör ve nefret amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve
benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kuramların herhangi bir yerine
asmak veya teşhir etmek.
n) Yükseköğretim kurumlan içinde siyasi parti faaliyetinde bulunmak veya siyasi parti
propagandası yapmak.
(3) Aylıktan veya ücretten kesme: Devlet yükseköğretim kurumlarında brüt aylıktan;
vakıf yükseköğretim kurumlarında brüt ücretten bir defaya mahsus olmak üzere 1/30 ila 1/8
arasında kesinti yapılmasıdır. 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun
kapsamındaki kamu görevlileri için aylıktan veya ücretten kesme cezasını gerektiren fiiller
şunlardır:
a) Yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumlarının organlarında yapılan
konuşma ve alınan kararları, yetkili olmadığı halde organ veya üyelerinin aleyhinde
davranışlara yol açmak maksadıyla dışarı yaymak.
b) Kuruma ait araç, gereç, belge ve benzeri eşyayı görevin sona ermesine ve kurumca
yazı ile islenmesine rağmen belirlenen süre içinde geri vermemek.
c) Araştırma ve deneylerde, hayvanlara ve ekolojik dengeye zarar vermek.
d) Bilimsel çalışmalarda, diğer kişi ve kurumlardan temin edilen veri ve bilgileri, izin
verildiği ölçüde ve şekilde kullanmamak, bu bilgilerin gizliliğine riayet etmemek ve
korunmasını sağlamamak.
e) Bilimsel araştırma için sağlanan veya ayrılan kaynakları, mekânları, imkânları ve
cihazları amaç dışı kullanmak.
f) Mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak.
g) Bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun
olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik
atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak.
h) Aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil
etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif
katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığ
hâlde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek.
ı) Dayanaksız, yersiz ve kasıtlı olarak suç isnadında bulunmak.
j) Hukuka aykırı olarak kurumun bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına kasten
girmek veya orada kalmak.
(4) Kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme: Devlet
yükseköğretim kurumlarında bulunulan kademedeki ilerlemenin, fiilin ağırlık derecesine
göre bir ila üç yıl arasında durdurulması; vakıf yükseköğretim kurumlarında ise fiilin ağırlık
derecesine göre üç ila altı ay süreyle brüt ücretten 1/4 ila 1/2 arasında kesintiye
gidilmesidir. 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamındaki kamu
görevlileri için kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
a) Hizmet içinde resmi bir belgeyi tahrif etmek, yok etmek, gizlemek veya sahte olarak
düzenlemek, sahte belgeyi bilerek kullanmak, kullandırmak.
b) Görevi sebebiyle veya görevi sırasında doğrudan veya dolaylı olarak her ne ad
altında olursa olsun menfaat sağlamak, iş sahiplerinden veya öğrencilerden borç para
istemek veya almak.
c) Kamu hizmetlerinin yürütülmesini engellemek, boykot ve işgal eyleminde bulunmak.
d) Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma ve sınav gibi öğretim
çalışmalarının yapılmasına engel olmak; görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına
çıkartmak; görev yapılmasına engel olmak; öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek
veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere iştirak etmek.
e) Basın-yayın veya bilişim sistemlerini kullanarak amiri, iş arkadaşları, personeli,
hizmetten yararlananlar veya öğrencileri hakkında gerçeğe aykırı açıklamada veya haksız
isnatta bulunmak veya rızaları olmaksızın özel hayatlarıyla ilgili açıklama yapmak.
f) İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda ve diğer klinik araştırmalarda ilgili
mevzuat hükümlerine aykırı davranmak suretiyle kişilere zarar vermek.
g) Bilimsel araştırmalarda gerçekte var olmayan veya tahrif edilmiş verileri kullanmak,
araştırma kayıtları veya elde edilen verileri tahrif etmek, araştırmada kullanılmayan cihaz
veya materyalleri kullanılmış gibi göstermek, destek alınan kişi ve kuruluşların çıkarları
doğrultusunda araştırma sonuçlarını tahrif etmek veya şekillendirmek
h) Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din
ve mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar veya zararım hedef tutan davranışlarda bulunmak.
ı) Kanunların izin verdiği haller dışında siyasi partilere üye olmak.
(5) Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma: Akademik bir kadroya bir daha
atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarmadır. Üniversite öğretim
mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını,
verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya
tamamen kendi eseri gibi göstermektir.
(6) Kamu görevinden çıkarma: Kamu kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim
kurumlarında öğretim elemanı ve memur olarak bir daha atanmamak üzere kamu
görevinden çıkarmadır. 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamındaki
kamu görevlileri için kamu görevinden çıkarma cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
a) Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek.
b) Amire, iş arkadaşlarına, personeline, hizmetten yararlananlara veya öğrencilerine
fiili saldırıda veya cinsel tacizde bulunmak.
c) Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz
kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak.
d) Uyuşturucu veya uyuşturucu olarak kabul edilen diğer uyarıcı maddeleri kullanmak,
bulundurmak, başkalarına vermek, kullanılmasını özendirmek, satmak, imal etmek.
e) Hukuka aykırı olarak kurumun verilerini elde etmek, kaydetmek, kullanmak,
depolamak, dağıtmak, değiştirmek veya yok etmek.
J) Kurumun bilişim sistemlerinin işleyişini kasten engellemek veya bozmak ”
E. 29. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/C maddesi şöyledir:
“Zamanaşımı:
MADDE 53/C (Ek: 2/12/2016 - 6764/29 md.)
Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren;
a) Uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme ve kademe ilerlemesinin
durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezalarında bir ay içinde,
b) Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezasında altı
ay içinde,
disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin soruşturması açılamaz.
Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiillerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl,
üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil açısından altı yıl geçmiş ise
disiplin cezası verilemez.
Bilimsel bir eserin akademik atama ve terfilerde kullanılması ya da kısmen veya
tamamen yeniden yayımlanması hâlinde ikinci fıkrada belirtilen zamanaşımı süreleri yeniden
işlemeye başlar.
Disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde, kararın idareye ulaştığı
tarihten itibaren kalan disiplin ceza zamanaşımı süresi içerisinde, zamanaşımı süresinin
dolması veya üç aydan daha az süre kalması hâlinde en geç üç ay içerisinde karar
gerekçesi dikkate alınarak yeniden disiplin cezası tesis edilebilir. ”
F. 30. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/Ç maddesi şöyledir:
”Disiplin cezası verme yetkisi
MADDE 53/Ç- (Ek: 2/12/2016 - 6764/30 md.)
Disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar şunlardır:
a) Uyarma ve kınama cezaları sıralı disiplin amirleri tarafından, rektörler ve bağımsız
vakıf meslek yüksekokulu müdürleri hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkam tarafından
verilir.
b) Aylıktan veya ücretten kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden
fazla ücretten kesme cezaları kişinin görevli olduğu birimdeki disiplin kurulu kararı ile
verilir.
c) Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezaları
atamaya yetkili amirin teklifi üzerine Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla verilir.
d) Rektörler, bağımsız vakıf meslek yüksekokulu müdürleri ve dekanlar hakkında
aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten
kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezaları Yüksek
Disiplin Kurulu kararıyla verilir.
e) Aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden
fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden ve kamu görevinden çıkarma
cezaları gerektiren fiillerle ilgili olarak öğretim elemanları hakkında Yükseköğretim
Kurulu Başkam disiplin amiri sıfatıyla doğrudan soruşturma açabilir. Bu kapsamda
yapılan soruşturmalar sonucunda verilecek cezalar Yüksek Disiplin Kurulunca verilir.
Disiplin cezası vermeye yetkili makamlar, soruşturmada eksiklik olduğunun tespiti
halinde eksikliklerin giderilmesi amacıyla dosyayı iade edebilir, soruşturmacı tarafından
önerilen disiplin cezasını aynen verebilir, hafifletebilir veya reddedebilir. Teklif edilen
cezanın reddedilmesi halinde ilgili disiplin amiri ya da kurulu tarafından ret gerekçesine
uygun olarak en geç üç ay içerisinde yeni işlem tesis edilebilir.
Disiplin cezası verme yetkisi devredilemez.
Disiplin kurulları gerekli gördüğü takdirde ilgilinin özlük dosyasını ve her türlü evrakı
incelemeye, ilgili yerlerden bilgi almaya, her türlü incelemeyi yaptırmaya, yeminli tanık ve
bilirkişi dinlemeye veya niyabeten dinletmeye, keşif yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir.
G. 39. maddesiyle 3308 sayılı Kanun’un değişiklik yapılan 10. maddesi şöyledir:
“Çıraklık şartlan
Madde 10 - Çırak olabilmek için aşağıdaki şartlar aranır.
a) (Mülga: 2/12/2016-6764/39 md.)
b) (Değişik: 2/12/2016-6764/39 md.) En az ortaokul veya imam-hatip ortaokulu
mezunu olmak.
c) Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun
olmak.
(Ek: 29/6/2001-4702/9 md.) Ancak, ondokuz yaşından gün almış olanlardan daha önce
çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak
düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir.
Ağır, tehlikeli veya özellik arz eden mesleklere alınacak çırakların öğrenim ve yaş
durumu ilgili kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir. ”
Ğ. 52. maddesiyle 4734 sayılı Kanun’a eklenen ek 10. madde şöyledir:
“FATİHProjesi kapsamında mal ve hizmet alımları ile yapım işleri
EK MADDE 10- (Ek: 2/12/2016-6764/52 md.)
Yurt içi üretimin ve katma değerin artırılması, teknoloji kazanımının sağlanması,
daha önce yurt içinde üretimi bulunmayan ürünlerin üretilebilmesi, yeni teknoloji ve
ürünlere yönelik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bilgi toplumuna
geçiş hedefleriyle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim
kademelerindeki okulların dersliklerine bilişim teknolojisi donanımı, yazılımı, ağ altyapısı
ve internet erişim imkânının sağlanması, dersler için çevrim içi ve çevrim dışı ortamlarda
e-içerik temin edilmesi ve e-içerik altyapısının oluşturulması, Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullarda görev yapan öğretmenlere ve örgün eğitim gören öğrencilere e-kitap,
tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amaçlarıyla Eğitimde Fırsatları
Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden
yasaklama hükümleri hariç, bu Kanun hükümlerine tabi değildir. Bu madde uyarınca
yapılacak alımlara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun
görüşü alınarak Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle rekabete açık
olacak şekilde düzenlenir. ”
H. 53. maddesiyle 5018 sayılı Kanun’a eklenen ek 3. madde şöyledir:
“FATİHProjesi kapsamında mal ve hizmet alımları ile yapım işleri
EK MADDE 3- (Ek: 2/12/2016-6764/53 md.)
Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi
kapsamında Millî Eğitim Bakanlığınca yapılacak yazılım, donanım, dijital içerik alımı,
internet erişim hizmetleri sağlanması, ağ altyapısı, AR-GE merkezi, veri merkezi kurulumu
ve bunlara ilişkin her türlü bakım, onarım ve işletme işlerinde üst yöneticinin onayıyla 15
yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir.
II. İLK İNCELEME
I. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan
ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer
TOPAL, M. Emin KUZ, Haşan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL ve Yusuf
Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 9/2/2017 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin
esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Elif KARAKAŞ tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Kanun’un 6. Maddesiyle 652 Sayılı KHK’nın 17. Maddesinin (1) Numaralı
Fıkrasının (ç) ve (d) Bentleri ile (2) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Maarif Müfettişleri”
İbarelerinin “Bakanlık Maarif Müfettişleri” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
3. 9/7/2018 tarihli ve 30473 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nm 22. maddesiyle 652 sayılı KHK’nın adı “Özel
Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname“ şeklinde değiştirilmiş ve yine aynı maddeyle dava konusu ibareleri içeren 17.
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle konusu kalmayan iptal talebi hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
B. Kanun’un 8. Maddesiyle 652 Sayılı KHK’nuı 37. Maddesinin (9) Numaralı
Fıkrasına Eklenen Cümlenin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
4. 652 sayılı KHK’nm 37. maddesinin (9) numaralı fıkrasının ilk cümlesi yurt içi
veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle işbirliği
anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar,
Millî Eğitim Bakanı (Bakan) onayı ile proje okulu olarak seçilen ve belirli eğitim reformu ve
programları uygulanan okul ve kurumlar ile Bakan onayıyla doğrudan Millî Eğitim Bakanlığı
(Bakanlık) merkez teşkilatına bağlanan kuramlara yapılacak öğretmen atamaları ile yönetici
görevlendirmelerinin Bakan tarafından yapılacağını öngörmektedir. Anılan fıkraya eklenen
dava konusu cümle ise üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarına 2547 sayılı
Kanun’un 38. maddesi kapsamında bu okullarda okul müdürlüğü görevi verilebileceğini
hüküm altına almaktadır.
5. (9) numaralı fıkraya dayanılarak hazırlanan 1/9/2016 tarihli ve 29818 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim
Kuramları Yönetmeliği’nin 4. maddesinin birinci fıkrasına 6/7/2018 tarihli ve 30470 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile eklenen (k) bendinde proje tanımına yer
verilerek projenin “yurt içinde ve yurt dışındaki yerli ve yabancı kuruluşlarla işbirliği
anlaşmaları çerçevesinde eğitim kurumanda belirli bir süre içerisinde yürütülecek olan
akademik, meslekî, sosyal, sanatsal ve kültürel alanlarda kaliteyi artırmak amacıyla okul
müdürlüğü, il müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüğü veya ilgili genel müdürlük tarafından
teklif edilen çalışmaları ” ifade ettiği belirtilmiştir.
6. Öte yandan 2547 sayılı Kanun’un 38. maddesi öğretim elemanlarının ilgili
kuramların talebi ve kendisinin muvafakati, üniversite yönetim kurulunun uygun görmesi ve
rektörün onayı ile ihtiyaç duyulan konularda, özlük işlemleri kendi kuramlarınca yürütülmek
kaydıyla diğer kamu kuram ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilebileceğini ve bu şekilde görevlendirilenlerin
kadrosunun bulunduğu yükseköğretim kuramlarındaki aylık ve diğer ödemeler ile öteki
haklarının devam edeceğini düzenlemektedir.
7. Buna göre kural uyarınca üniversitelerde görev yapan öğretim elemanları (9)
numaralı fıkrada yer alan okulların talebi, öğretim elemanının muvafakati, üniversite yönetim
kurulu ve rektörün onayı ile bu okullarda geçici olarak okul müdürü olarak
görevlendirilebilecektir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
8. Dava dilekçesinde özetle; kural ile üniversitelerde görev yapan öğretim
elemanlarına bazı okullarda müdürlük görevi verilmesinin mümkün kılındığı, bu okullarda
görev yapacak okul müdürleri için tecrübenin şart olduğu, öğretim elemanlarının ise
ortaöğretim düzeyinde herhangi bir çalışma tecrübesinin olmadığı, ortaöğretim ile
yükseköğretimin işleyiş sisteminin birbirinden farklı olduğu, dolayısıyla kural ile kamu
yararının gözetilmediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka
uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
10. Hukuk devleti ilkesi gereği kanunlar kamu yararı amacıyla çıkarılır. Anayasa
Mahkemesinin kararlarına göre kamu yararı genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı
ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir. Kanunun amaç öğesi bakımından
Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın
gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama belgelerinin incelenmesinden kanunun kamu
yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru bakımından
Anayasa’ya aykırılık söz konusudur. Kanun koyucunun kamu yararı amacıyla hareket edip
etmediği ancak ilgili yasama belgeleri incelenerek ve kuralın objektif anlamına bakılarak
tespit edilebilir.
11. Öte yandan kanun koyucu, Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyla kural koyma
yetkisine sahip olup yapılan bir düzenlemede kamu yararının bulunup bulunmadığını kendisi
takdir eder. Anayasa’ya uygunluk denetiminde kanun koyucunun kamu yaran anlayışının
isabetli olup olmadığı değil incelenen kuralın kamu yararı dışında belli bireylerin ya da
grupların çıkarları gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenir.
12. Kanun’un genel gerekçesinde, yapılan düzenlemelerle gözetilen amacın
Bakanlıkça yürütülen eğitim-öğretim hizmetlerinin daha çağdaş, verimli ve yüksek
standartlarda verilebilmesi olduğu belirtilmiştir. Kuralın, “Madde ile, akademisyenlerin
üniversitelerde edindikleri bilgi, beceri ve tecrübelerden okullarımızda yararlanabilmek için
düzenleme yapılmaktadır” şeklindeki gerekçesi de dikkate alındığında kural ile kamu
yararının amaçlanmadığı söylenemez. Kuralın uygulanması hâlinde kamu yararının
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususu ise yerindeliğe ilişkin olup anayasa yargısı denetiminin
kapsamı dışında kalmaktadır.
13. Anayasa’da üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin öğretildiği
kurum olarak nitelendirilmiştir. Üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının öncelikli
ve asli görevi de yükseköğretim kuramlarında, kanunlarda belirtilen amaç ve ilkelere uygun
biçimde ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde eğitim-öğretim ve uygulamalı çalışmalar
yapmak, proje hazırlıklarım ve seminerleri yönetmek, bilimsel araştırmalar ve yayımlar
yapmak, öğrenci yetiştirmek, öğrencilere rehberlik etmektir.
14. Bu itibarla ulusal veya uluslararası projeler yürütme, akademik, mesleki, sosyal,
sanatsal ve kültürel alanlarda kaliteyi artırma amacı ile kurulduğu anlaşılan anılan okulların
yönetiminde bir sonraki eğitim kademesi olan üniversitelerde görev yapan öğretim
elemanlarının görevlendirilebilmesi anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında olup kuralda kamu yararı dışında bir amacın gözetildiği söylenemez.
15. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nm 2. maddesine aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
C. Kanun’un 9. Maddesiyle 652 Sayılı KHK’nm 41. Maddesinin Değiştirilen (2)
Numaralı Fıkrasının (b) Bendi ile (6) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin
İncelenmesi
16. 9/7/2018 tarihli ve 30473 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nm 22. maddesiyle dava konusu bent ve cümlenin yer
aldığı 41. madde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle konusu kalmayan iptal talebi
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
Ç. Kanun’un 13. Maddesiyle 652 Sayılı KHK’ya Eklenen Geçici 12. Maddenin;
(1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin Birinci Cümlesinde Yer Alan “Maarif Müfettişleri
illerde il müdürüne...”, “...il müdürünün vereceği diğer görevleri yapar. ” İbareleri ile (2)
Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “...şube müdürü ve üstü kadrolarda
fiilen çalışanlar ve...”, “...yapılacak mülakatta başarılı olanlar...” İbarelerinin
İncelenmesi
17. 9/7/2018 tarihli ve 30473 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nm 22. maddesiyle dava konusu ibarelerin yer aldığı
geçici 12. madde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle konusu kalmayan iptal talebi
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
D. Kanun’un 26. Maddesiyle 2547 Sayılı Kanun’un 53. Maddesinin Değiştirilen
(b) Fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) Numaralı Bentlerinde Yer Alan “657 sayılı
Kanundaki fiillere ilave olarak...” İbarelerinin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
18. Anayasa Mahkemesinin 14/1/2015 tarihli ve E.2014/100, K.2015/6 sayılı
kararıyla 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1/3/2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun’la
değiştirilen (b) fıkrasının öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek
disiplin cezalarına ilişkin olarak “Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu
bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına
uygulanan usul ve esaslar da göz önüm alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca
düzenlenir. ” şeklindeki ikinci cümlesi iptal edilmiştir. İptal kararının gerekçesinde dava
konusu kuralın disiplin uygulamaları ile ilgili olarak genel ilkeleri ortaya koymadığı, disiplin
cezalarım gerektiren hâl ve durumları belirlemediği, kamu görevlilerinin hakları, cezaların
uygulanma şekli ve disiplin cezalarının hangi hâllerde özlük dosyasından silinebileceği gibi
konuların hiçbirini düzenlemediği belirtilerek kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine
dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca
düzenlenmesinin öngörülmesinin Anayasa’nm 38., 128. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı
vurgulanmıştır.
19. Söz konusu iptal kararı sonrası 6764 sayılı KanunTa 53. madde yeniden
düzenlenmiş ve maddenin dava konusu ibareleri içeren (b) fıkrasında devlet ve vakıf
yükseköğretim kuramlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek
disiplin cezalarına yer verilmiştir. Anılan fıkrada söz konusu disiplin cezaları ismen
sayıldıktan sonra her bir disiplin cezasını gerektiren eylemler ayrı ayrı altı bentte ifade
edilmiştir.
20. “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak... ” şeklindeki dava konusu ibareler
ise (b) fıkrasının sırasıyla uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe
ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme ve kamu görevinden çıkarma
cezalarım düzenleyen (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer almaktadır.
21. Buna göre (5) numaralı bentte düzenlenen ve niteliği gereği yalmzca üniversite
öğretim elemanlarına uygulanabilecek olan üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası
hariç diğer disiplin cezalarını gerektiren fiillerin (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerde
sayma yoluyla belirtilmesinin yanı sıra bu bentlerin her birinde dava konusu “657 sayılı
Kanundaki fiillere ilave olarak... ” ibarelerine yer verilmek suretiyle ilgili disiplin cezalan
yönünden 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Disiplin cezalarının
çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller’’ başlıklı 125. maddesine atıfta bulunulduğu ve bu
suretle 125. maddede öngörülen fiil ve hâllerin 53. maddenin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve
(6) numaralı bentleri kapsamına alındığı anlaşılmaktadır.
22. Dava konusu ibareleri içeren (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentler devlet ve
vakıf yükseköğretim kurumlanmn öğretim elemanları, memur ve diğer personeline birlikte
uygulanacak ortak kurallar niteliğindedir. Bu itibarla anılan bentler yönünden yükseköğretim
kuramlarındaki kamu görevlileri arasında herhangi bir ayran gözetilmeksizin tümü aynı
disiplin hükümlerine tabi tutulmuştur.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
23. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu ibarelerle devlet ve vakıf yükseköğretim
kuramlarının öğretim elemanı, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin
cezalarını gerektiren fiillere 657 sayılı Kanun’daki disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin
de ilave edildiği, bu şekilde 657 sayılı Kanun’da sayılan fiil ve hâllerin 2547 sayılı Kanun
kapsamına alındığı, üniversite öğretim elemanlarının memur statüsünde olmadığı hâlde bu
statüye ilişkin disiplin hükümlerine tabi tutulmalarının amacı aşan bir düzenleme olduğu,
akademik özgürlük ve güvencelerin hiyerarşik ilişkinin ve bürokrasinin hâkim olduğu devlet
memurluğu statüsü altında mümkün olamayacağı, 2547 sayılı Kanun kapsamındaki personelin
her iki Kanun’u dikkate almak zorunda bırakıldığı, bu itibarla gerek 657 sayılı gerekse 2547
sayılı Kanun’da benzeri fiilleri işleyenlere benzer cezaların verileceği hükmünün yer
almasının belirliliği ortadan kaldırdığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 27. ve 130.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
24. Anayasa'nm 128. maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği
öngörülmüştür. Anılan maddede geçen diğer kamu görevlileri kavramı söz konusu asli ve
sürekli görevlerde kamu hukuku ilişkisiyle görev yapan fakat memur olmayan kişileri ifade
etmekte olup üniversite öğretim elemanları da bu kapsamda yer alan kamu görevlilerindendir.
25. 657 sayılı Kanun’un 1. maddesinin üçüncü fıkrasında öğretim elemanlarının
kendi özel kanun hükümlerine tabi olduğu ifade edilmiş ve aynı Kanun’un disiplin kurallarını
düzenleyen 125. maddesinin altıncı fıkrasında özel kanunların disiplin suç ve cezalarına
ilişkin hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir.
26. Diğer taraftan 657 sayılı Kanun’un kamu personel rejimini düzenleyen temel
kanun niteliği taşıması nedeniyle diğer kamu görevlilerine ilişkin özel kanunlarda hüküm
bulunmayan hususlarda 657 sayılı Kanun’a atıfta bulunmak suretiyle anılan Kanun
hükümlerinin uygulanabileceği tabiidir. Ancak bu tür düzenlemeler yapılırken düzenlemeye
konu kamu görevlileri hakkında Anayasa ile ortaya konulan ilke ve ayrımların kanun koyucu
tarafından dikkate alınması gerekmektedir.
27. Anayasa’nm 130. maddesinde üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve
bilimin öğretildiği kurum olarak nitelendirilip bilimsel ve idari özerkliğe sahip kılınarak diğer
kamu kuramlarından farklı değerlendirilmiştir. Anılan maddenin öğretim elemanlarının
Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca
her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamayacakları yönündeki yedinci fıkrası
ile öğretim elemanlarının görevleri, atanmaları, yükselmeleri gibi birçok hususun kanunla
düzenleneceğini belirten dokuzuncu fıkrası gözetildiğinde öğretim elemanları yönünden diğer
kamu görevlilerine nazaran daha güvenceli bir personel rejiminin öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
28. Dava konusu ibarelerin yer aldığı maddenin gerekçesinde de “...öğretim
elemanlarına ilgili mevzuat ile yüklenen ödevlerin diğer kamu personeline nazaran farklı
nitelikte olması sebebiyle uygulanacak disiplin hükümlerinin de bu meslek sınıfının
özelliklerini gözetmesi gerektiği... ” ifade edilmiştir.
29. Buna göre Anayasa’nm 130. maddesinde belirtilen ve bilimsel özerkliğe dayalı
farklı konumlan gereğince öğretim elemanları hakkında yapılacak düzenlemelerde söz konusu
farklılığın dikkate alınması gerektiği açıktır.
30. Anayasa’nm 27. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, bilim ve sanatı serbestçe
öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir ”
hükmüne yer verilmek suretiyle bilim ve sanat hürriyeti güvence altına alınmıştır. Söz konusu
güvence herkes için öngörülmüş olmakla birlikte bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler
bünyesinde ifa edilen görevin kapsam ve niteliği gözetildiğinde öğretim elemanlığı ile bilim
ve sanat hürriyeti arasında daha yakın bir ilişki bulunduğu görülmektedir.
31. Anayasa’nm 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel unsurlarından biri de
belirlilik ilkesidir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden
herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı
koruyucu önlem içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey,
kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın
veya sonucun bağlandığım bilmelidir.
32. Dava konusu ibareler ile 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinde sayılan fiillerin
tamamı 2547 sayılı Kanun kapsamına alınmıştır. Başka bir ifadeyle yükseköğretim
kuramlarında görev yapan tüm kamu görevlileri ve dolayısıyla bunlar arasında yer alan
öğretim elemanları hakkında 657 sayılı Kanun’da yer alan fiiller nedeniyle disiplin
sorumluluğuna gidilebilecektir. Ancak söz konusu fiillerin bir kısmının öğretim elemanlarına
uygulanması anayasal bakımdan sorunlara yol açacak niteliktedir.
33. Şöyle ki 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (m)
alt bendinde “Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon
kurımlarına bilgi veya demeç vermek” kınama cezasmı gerektiren fiiller arasında sayılmıştır.
Söz konusu alt bentte herhangi bir aynm ya da sınırlamaya yer verilmemesi nedeniyle
bilimsel nitelik arz etmeyen konular ya da üniversite tüzel kişiliği adına yapılan açıklamalar
dışında kalan bilimsel alana ilişkin açıklamaların da yaptırıma tabi kılındığı anlaşılmaktadır.
Bir öğretim elemanının bilimsel faaliyet alanına ilişkin bir konuda basın veya medya
aracılığıyla kamuoyuna açıklamada bulunmasının disiplin yaptırımına bağlanması
Anayasa’nın 27. maddesinde güvence altına alman bilim hürriyeti ile bağdaşmamaktadır.
34. Anayasa’nın 68. maddesinin altıncı fıkrasında da “Yükseköğretim elemanlarının
siyasî partilere üye olmaları ancak kanunla düzenlenebilir. Kanun bu elemanların, siyasî
partilerin merkez organları dışında kalan parti görevi almalarına cevaz veremez ve parti
üyesi yükseköğretim elemanlarının yükseköğretim burumlarında uyacakları esasları belirler. ”
hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda 2547 sayılı Kanun’un 59. maddesinde parti faaliyetinde
bulunmamak, parti propagandası yapmamak ve birtakım idari görevlerde bulunmamak
kaydıyla yükseköğretim kuramlarındaki öğretim elemanlarının siyasi partilere üye
olabilecekleri düzenlenmiştir. 657 sayılı Kanun’un öğretim elemanları hakkında uygulanması
öngörülen 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (c) alt bendine göre ise siyasi
partiye girmek devlet memurluğundan çıkarılmayı gerektiren fiiller arasında gösterilmiştir.
Dava konusu ibare yoluyla da anılan fiil 2547 sayılı Kanun kapsamında kamu görevinden
çıkarma cezasını gerektirmektedir. Diğer taraftan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b)
fıkrasının (4) numaralı bendinin (ı) alt bendinde “Kanunların izin verdiği haller dışında siyasi
partilere üye olma” fiili kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme
cezasının dayanağı olarak gösterilmiştir.
35. Bu yönüyle Anayasa’nın öğretim elemanlarına yasaklamadığı siyasi partilere üye
olma fiilinin dava konusu ibareler yoluyla 2547 sayılı Kanun kapsamında kamu görevinden
çıkanna cezasının dayanağı sayılması, aynı fiilin kanunların izin verdiği hâller dışında
işlenmesinin ise kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme
cezasının sebeplerinden birini oluşturması hem Anayasa ile çelişmekte hem de Kanun’da aynı
fiili yaptırıma bağlayan farklı hükümlerin varlığından dolayı öğretim elemanlarına hangi
yaptırımın uygulanacağı hususunda belirsizliklere neden olmaktadır.
36. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinde sayılan fiiller esas olarak devlet memurları
için öngörülmüş olduğundan anılan fiillerin bir kısmı gerek içerik gerekse kullanılan
kavramlar ve ifade tarzı itibarıyla öğretim elemanlığı görevinin kapsam ve niteliğiyle
örtüşmemektedir. Nitekim kullanılan kavramlar noktasında ortaya çıkan bazı uyumsuzlukları
kanun koyucunun da öngördüğü anlaşılmaktadır. Örneğin 657 sayılı Kanun’un 125.
maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde “Memurluk sıfatı ile
bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunma” fiili
devlet memurluğundan çıkarma cezasının nedeni olarak gösterilirken 2547 sayılı Kanun’un
53. maddesinin (b) fıkrasının (6) numaralı bendinin (e) alt bendinde “Kamu hizmeti veya
öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici
hareketlerde bulunma ” fiili kamu görevinden çıkarma cezasının nedeni olarak gösterilmiştir.
Amlan bentte yer alan dava konusu ibareler nedeniyle her iki fiil de 2547 sayılı Kanun
kapsamında görev yapan tüm kamu personeli yönünden kamu görevinden çıkarma cezasını
gerektirmektedir. Aynı disiplin cezasına dayanak olan bu iki fiil arasında fiili işleyenlerin
mesleki sıfatı dışında bir farklılık bulunmamaktadır. Kanun koyucunun yükseköğretim
kuramlarında görev yapan tüm kamu personeline uygulanacağını öngördüğü bir fiilin
memurluk sıfatına özgülenmiş olduğunu gözeterek öğretim elemanı sıfatına sahip olanlar
yönünden aynı fiili ayrıca düzenleme gereği duyması kamu personel rejimine ilişkin dava
konusu ibarelerden kaynaklanan kavramsal farklılıkların uygulamada oluşturabileceği
belirsizlikleri önleme amacım göstermektedir.
37. Diğer taraftan devlet memuru vakarı, devlet memurunun itibar ve güven duygusu,
devlet memuruna yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetler gibi salt devlet memurluğu
sıfatına yönelik benzer ifadeler 125. maddedeki uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe
ilerlemesinin durdurulması cezalarım gerektiren fiillerin içeriğinde de bulunmaktadır. Ancak
kanun koyucu bu fiiller yönünden öğretim elemanlarına özgü ayrıca bir düzenleme
öngörmemiştir.
38. Kanun koyucunun kamu görevinden çıkarma cezasını düzenlediği bentte öğretim
elemanı sıfatına açıkça yer veren ayrı bir fiil ihdas ederken diğer disiplin cezaları bakmamdan
bu yöntemi izlemediği de gözönüne alındığında bu cezaları gerektiren fiillerin dava konusu
ibareler yoluyla öğretim elemanları hakkında geçerli olup olmadığı hususu belirli ve
öngörülebilir olmaktan uzaktır.
39. Öte yandan 657 sayılı Kanun’da uyarma cezasını gerektiren hâller arasında
“Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terk etmek”
ve “Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak” fiilleri yer almaktadır. Ancak
hiyerarşiye dayalı ve sınırları daha net çizilebilen çalışma koşulları içinde görev yapan
memurlar ile yürüttükleri hizmetin niteliği gereği Anayasa’da ayrıca düzenlenen ve bilimsel
özerklik temelinde farklı bir konumda değerlendirilen öğretim elemanlarına kılık ve kıyafet
ile çalışma saatlerinin belirlenmesi konusunda aynı ölçütlerin uygulanamayacağı açıktır. Bu
nedenle öğretim elemanları hakkında kılık ve kıyafet ile çalışma saatleri ve biçiminin
belirlenmesi konusunda memurlar için öngörülen düzenlemelerin aynen uygulanmasında
Anayasa’nın 130. maddesine uygunluk bulunmamaktadır.
40. Bu durumda öğretim elemanı, memur ve diğer personelden oluşan yükseköğretim
kurumlan kamu personeline ilişkin disiplin kuralları öngörülürken kanun koyucu tarafından
bunlar arasında görevin niteliğinden kaynaklanan ve Anayasa tarafından öngörülen aynın ve
farklılıkların dikkate alınmayarak öğretim elemanları ile memur ve diğer personelin tümüyle
aynı kurallara tabi kılınması ve dava konusu ibareler yoluyla öğretim elemanlannm disiplin
sorumluluğu kapsamına 657 sayılı Kanun’da sayılan fiillerin tamamının dâhil edilmesi,
Anayasa’da bu kişiler için öngörülen güvencelerle örtüşmediği gibi gerek uygulayıcılar
gerekse disiplin kurallarının muhatapları yönünden birtakım belirsizliklere de yol açtığından
dava konusu kuralların Anayasa’nm 2., 27. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nm 2., 27. ve 130. maddelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
E. Kanun’un 29. Maddesiyle 2547 Saydı Kanun’a Eklenen 53/C Maddesinin
Dördüncü Fıkrasının İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
42. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve
hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış; bu sınırların dışına çıkanların ise disiplin cezalan ile
cezalandınlmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür.
43. Ceza hukukunda olduğu gibi disiplin hukukunda da idarenin cezalandırma
yetkisinin kullanılması belirli sürelerle sınırlandırılmıştır. Kanun’da öngörülen sürelerin
geçmesiyle ilgililer hakkında disiplin soruşturması açılması ya da disiplin cezası verilmesi
imkânı ortadan kalkmaktadır. Bu bakımdan disiplin hukukunda zamanaşımı, belirli bir süre
geçtikten sonra disiplin cezası verilmesinde kamu yaran bulunmadığı ve kamu görevlilerinin
süresiz olarak ceza tehdidiyle karşı karşıya kalmaması için getirilen hukuki bir güvencedir.
44. Disiplin hukukunda soruşturma zamanaşımı ve ceza zamanaşımı olmak üzere iki
tür zamanaşımı söz konusudur. Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hâllerin
işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren kanunda belirtilen sürenin geçmesi nedeniyle disiplin
soruşturması açılmasını engelleyen zamanaşımına soruşturma zamanaşımı, fiilin işlendiği
tarihten itibaren kanuni süresi içinde soruşturma açılmakla birlikte ceza verilebilmesi için
kanunda öngörülen sürenin geçirilmesiyle disiplin cezası verilmesini engelleyen
zamanaşımına ise ceza zamanaşımı denilmektedir. Kamu düzenine ilişkin olan bu sürelerin
idari makamlar ve yargı mercileri tarafından resen gözetilmesi zorunludur.
45. 2547 sayılı Kanun’a 6764 sayılı Kanunla eklenen 53/C maddesinin ikinci
fıkrasında düzenlenen ceza zamanaşımı süresi, disiplin cezası verilmesini gerektiren fiillerin
işlendiği tarihten itibaren iki yıldır. Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını
gerektiren fiil yönünden ise bu süre altı yıl olarak belirlenmiştir. Söz konusu iki ve altı yıllık
sürelerin geçirilmesinden sonra ilgililer hakkında disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına
uğrar.
46. Dava konusu kural, iki ya da altı yıllık disiplin ceza zamanaşımı süresi içinde
verilen bir disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde, kararın idareye ulaştığı
tarihten itibaren kalan disiplin ceza zamanaşımı süresi içinde, zamanaşımı süresinin dolması
ya da üç aydan daha az süre kalması hâlinde en geç üç ay içerisinde kararın gerekçesi dikkate
alınarak idarece yeniden disiplin cezası verilebileceğini düzenlemektedir. Buna göre iptal
edilen disiplin cezasına ilişkin kalan ceza zamanaşımı süresinin üç aydan daha fazla olması
hâlinde idarece bu sürenin sonuna kadar iptal kararı gerekçesi doğrultusunda yeni bir disiplin
cezası verilebilecek, zamanaşımı süresinin dolması ya da üç aydan daha az bir süre kalması
hâlinde ise kural gereğince en geç üç ay içinde yeni bir disiplin cezası tayinine
gidilebilecektir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
47. Dava dilekçesinde özetle; bir disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edilmesine
rağmen yargı kararının etkisiz kılınarak 2547 sayılı Kanun kapsamında görev yapanların
sürekli baskı altında tutulmalarına ve aynı fiilden dolayı tekrar cezalandırılmalarına neden
olunduğu iddia edilen kuralın Anayasa’mn 2., 5. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
48. Anayasa’mn 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka
uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
49. Hukuk devletinin temel ilkeleri arasında yer alan aynı fiilden dolayı iki kez
yargılama olmaz (ne bis in idem) ilkesi gereğince kişi aym fiil nedeniyle birden fazla
yargılanamaz ve cezalandırılamaz.
50. Anayasa’mn 138. maddesinin son fıkrası “Yasama ve yürütme organları ile
idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmünü
içermektedir.
51. Mahkeme kararları gerekçe ve hüküm kısımları itibarıyla bir bütündür.
Dolayısıyla yargı yerince verilen bir iptal hükmünün gereği yerine getirilirken ilgili kamu
makamlarının kararın gerekçesini dikkate almaları gerektiği kuşkusuzdur.
52. İdari yargı mercilerince verilen iptal kararlan, davaya konu işlemin hukuk
âleminde hiç tesis edilmemiş olması sonucunu doğurur ve aym koşullar devam ettiği sürece
bu konuda yeniden işlem tesis edilemez. Disiplin cezasının, eylemin sübut bulmadığı ya da
zamanaşımı süresi geçtikten sonra tesis edildiği gibi gerekçelerle iptal edilmesi üzerine aynı
konuda yeniden bir disiplin cezası verilmesi mümkün değildir. Ancak bazı iptal kararlarının
gerekçesi idarece aynı konuda yeni bir işlem tesisini mümkün ya da gerekli kılabilir. Örneğin
iptal davasına konu bir disiplin cezasının dayanağı olarak ileri sürülen eylemin, niteliği gereği
daha hafif bir cezayı gerektirdiği gerekçesiyle verilen bir iptal kararı üzerine idari makamlar
anılan gerekçe doğrultusunda daha hafif olan cezanın verilmesi yoluna gidecektir. Yine dava
konusu işlemin yetki ve şekil unsurları yönünden, bir başka deyişle usul hükümleri yönünden
hukuka aykırılığının tespitine bağlı olarak verilen iptal kararları üzerine idare tarafından iptale
neden olan hukuka aykırılıklar giderildikten sonra aynı konuda yeniden işlem tesis
edilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır.
53. Dava konusu kural ile bir disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edilmesi ve
kararın idareye ulaştığı tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolması veya üç aydan daha az
süre kalması durumunda iptal kararının gerekçesi dikkate alınarak en geç üç ay içinde yeniden
disiplin cezası tesis edilebileceği ifade edilirken bu tür iptal kararlarının kastedildiği
anlaşılmaktadır.
54. 2547 sayılı Kanun’da disiplin ceza zamanaşımı süresi 657 sayılı Kanunda ve
kamu görevlilerine ilişkin diğer kanunlarda olduğu gibi genel olarak iki yıldır. Kanun’da söz
konusu zamanaşımı süresinin iptal karan gerekçesi doğrultusunda tesis edilecek yeni disiplin
işlemlerini kapsadığına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
55. Anılan zamanaşımı süresine disiplin cezasının verilmesinden sonraki yargısal
sürecin ve yargı karan uyannca yeniden disiplin cezası verilmesine ilişkin idari safhanın dâhil
olduğunun kabul edilmesi; bir disiplin soruşturmasının başlatılması, elde edilen bulgular ve
yapılan değerlendirmeler sonucunda fiile uygun disiplin cezasının verilmesi, bu cezaya karşı
dava açılması üzerine mahkemece yeni bir ceza verilmesini mümkün kılacak bir gerekçeyle
cezamn iptaline hükmedilmesi ve idare tarafından bu karara uygun şekilde yeniden disiplin
cezası tesis edilmesi şeklinde özetlenebilecek bir sürecin iki yıllık zamanaşımı süresi içinde
tamamlanmasını gerektirmektedir.
56. İdari düzenin korunması ve kamu hizmetinin düzgün işlemesi amacıyla getirilen
disiplin cezaları ile genel toplum düzenini koruyan ceza hukuku alanındaki cezalar arasında
cezanın amacı, veriliş usulü ve sonuçları yönünden farklılıklar bulunmaktadır. Anılan
farklılıklar zamanaşımının işleyişinde de kendini göstermektedir. Bu anlamda disiplin hukuku
bakımından disiplin cezası verme zamanaşımı, cezayı gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği tarih
itibarıyla başlayan ve cezanın verilmesine kadar geçen sürece ilişkindir. Anılan cezaya karşı
hak arama hürriyeti kapsamında idari ve yargısal mercilere başvurulması ve akabinde cezanın
iptal edilmesi üzerine iptal kararı doğrultusunda idarenin yeni bir disiplin cezası tesis
etmesine ilişkin sürecin ise ayrı bir aşama olması nedeniyle ceza zamanaşımından bağımsız
olarak değerlendirilmesi gerekir. Aksine bir kabul, zamanaşımı süresinin iki yıl olduğu ve
Kanım’da genel ceza hukukuna özgü zamanaşımını durduran ve kesen nedenlere de yer
verilmediği dikkate alındığında idari düzenin korunması ve kamu hizmetinin düzgün
işlemesini zedeleyebileceği gibi yargı kararlarının uygulanmasını güçleştirici hatta önleyici
sonuçlara da yol açabilecektir.
57. Öte yandan iptal kararının gerekleri doğrultusunda idarenin yeni bir disiplin
cezası tesis ederken hiçbir süreyle sınırlı tutulmaması da kabul edilemeyeceğinden idarenin
yeni cezayı makul bir sürede tesis etmesi gerekir.
58. Bu itibarla Kanun’da belirtilen ceza zamanaşımı süresi iptal kararından önce
verilen ilk disiplin cezası için geçerli olup iptal kararı uyannca yeni bir disiplin cezası tesis
edileceği durumlarda idarenin vakit geçirmeden harekete geçmesi ve makul bir süre içinde
yargı kararım uygulaması gerekmektedir. Nitekim doktrinde yer alan görüşlerin büyük kısmı
ile Danıştay içtihadı da bu yöndedir.
59. Kural ile söz konusu makul sürenin belirlenmesi amaçlanmış ve bu suretle ceza
verme zamanaşımı süresinin dolması ya da üç aydan daha az süre kalması hâlinde yargı kararı
doğrultusunda yeniden disiplin cezası tesis edilebilmesi için üç aylık bir süre öngörülmüştür.
Dava konusu düzenleme ile getirilen bu sürenin kişilerin süresiz olarak ceza tehdidi altında
kalmalarına yol açacak nitelikte olmadığı ve gerek bireysel gerekse kamusal çıkarlar
yönünden makul ölçüde olduğu sonucuna varılmıştır.
60. Kural uyarınca iptal kararının gerekleri doğrultusunda idarenin belirli bir süre
içinde yeniden disiplin cezası tesis etmesi söz konusudur. Ancak yargı kararı uyarınca verilen
yeni cezanın hukuki varlığı, aynı fiil nedeniyle daha önce verilen cezayı tesis edildiği tarihten
itibaren ortadan kaldıran ve hiç işlem yapılmamış gibi hukuki sonuç doğuran iptal kararma
bağlı olduğundan kuralda aynı fiil nedeniyle birden fazla cezalandırmama ilkesine aykırı bir
yön bulunmamaktadır.
61. Bu durumda idari düzenin korunması, kamu hizmetinin düzgün işlemesi ve yargı
kararlarının uygulanması amacıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsammda düzenlenen
kuralın yargı kararlarını etkisiz kılacak ve aynı fiilden dolayı iki kez cezalandırılmaya yol
açarak kişilerin baskı altında tutulmalarına neden olacak bir nitelik taşıdığı söylenemez.
62. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 138. maddelerine aykırı değildir.
İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 5. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
F. Kanun’un 30. Maddesiyle 2547 Sayılı Kanun’a Eklenen 53/Ç Maddesinin
Birinci Fıkrasının (e) Bendinin Birinci Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
63. Dava dilekçesinde özetle; kural ile bazı disiplin cezalarına konu fiiller
bakımından Yükseköğretim Kumlu (YÖK) Başkanımn öğretim elemanlarının disiplin amiri
konumuna getirildiği ve anılan sıfatla öğretim elemanları hakkında doğrudan soruşturma
açabilme yetkisinin tanındığı, bu yetkinin üniversitelerin özerk yapısına zarar verdiği,
üniversite çalışanlarına yönelik keyfî soruşturma açılmasına imkân tanıdığı, YÖK’ün
akademik personel üzerinde doğrudan baskı oluşturmasına yol açtığı belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 130. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 131.
maddesi yönünden de incelenmiştir.
65. Kural; aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya
birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden ve kamu görevinden çıkarma
cezalarını gerektiren fiillerle ilgili olarak YÖK Başkanımn disiplin amiri sıfatıyla öğretim
elemanları hakkında doğrudan soruşturma açabileceğini hüküm altına almaktadır.
66. Anayasa’nın 130. maddesinde çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir
düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile kurulan
üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olduğu belirtilmiştir. Ayrıca
anılan maddenin dokuzuncu fıkrasında öğretim elemanlarının atanmaları ve disiplin işleri de
dâhil olmak üzere üniversiteler ve öğretim elemanları ile ilgili birçok hususun kanunla
düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.
67. Anayasa’nm söz konusu maddesinin gerekçesinde İse "...Üniversiteleri, devletin
gözetim ve denetimi altında, kendi organları eliyle yönetilmesi, öğretim üye ve
yardımcılarının göreve alınmaları, yükseltilmeleri ve görevlerine son verilmesinin kendi
organları tarafından yürütülmesi de bilimsel özerkliğin bir gereği olarak belirtilmiştir./
Üniversitelerde öğretim ve eğitimin özgürlük ve güvenlik içinde yürütülmesi, yurt düzeyinde
yaygınlaşan üniversitelerin öğretim üye ihtiyaçlarının dengeli biçimde, ülke ihtiyaçları ve
kalkınma planı gerekleri dikkate alınarak karşılanması konularının ve genel olarak Devletin
üniversiteler üzerindeki gözetim ve denetim yetkilerinin düzenlenmesi konuları, bilimsel
özerklik dikkate alınmak suretiyle kanun koyucuya bırakılmıştır” denilmektedir.
68. Anayasa’mn 131. maddesinin birinci fıkrasında “Yükseköğretim burumlarının
öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim burumlarındaki
eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu burumların kanunda
belirtilen amaç ve ilkeler doği'ultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis
edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının
yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur” hükmü yer
almaktadır. Bu bakımdan yükseköğretim kuramlarının işleyişine ilişkin olarak yapılacak
düzenlemelerde YÖK’ün Anayasa’da tanımlanan görev ve işlevlerinin dikkate alınması
gerekir.
69. YÖK’e atfedilen bu görev ve işlevlerden bir kısmının gerekli görüldüğü hâllerde
YÖK’ün yetkili organlarından biri olan YÖK Başkanma bırakılması kanun koyucunun takdir
yetkisindedir. Bununla beraber Anayasa’mn 130. maddesinin gerekçesinde devletin
üniversiteler üzerindeki gözetim ve denetim yetkilerini düzenleyen konuların bilimsel özerklik
dikkate alınmak suretiyle kanun koyucuya bırakıldığını belirten Anayasa koyucunun
iradesinin bir kamu tüzel kişisi olan YÖK’ün üniversiteler üzerindeki denetim yetkisini
düzenleyen konulan da kapsadığı açıktır.
70. Bilimsel özerklik kavramı, yargı içtihatları ve öğretide, bilimsel çalışmaların
üniversite ortamında amacına uygun şekilde yürütülebilmesinin olmazsa olmaz koşulu olarak
görülmekte ve üniversite mensuplarının ekonomik, siyasi veya diğer başka yönlerden nüfuz
sahibi bulunan kişi ve kuramların baskısı, yönlendirmesi olmadan ve toplumda genel olarak
hâkim olan düşünce ve kabuller doğrultusunda sonuçlara varmak gibi bir zorunluluk
hissetmeden, sadece bilimsel ölçütler ve etik kurallar çerçevesinde eğitim, öğretim, araştırma
ve yayın yapabilme imkânlarına sahip bulunmaları biçiminde açıklanmaktadır.
71. Bilimsel özerkliğin yukarıdaki tanımına uygun koşulların oluşturulabilmesi
üniversitelerin kendi işleyişine ilişkin idari kararların alınmasında da serbest olmasını
gerektirmektedir. Nitekim Anayasa’mn 130. maddesinin gerekçesinde öğretim üye ve
yardımcılarının göreve alınmalarının, yükseltilmelerinin ve görevlerine son verilmesinin
kendi organları tarafından yürütülmesinin bilimsel özerkliğin bir gereği olduğu belirtilmiştir.
72. Diğer taraftan bilimsel özerkliğe sahip olunması üniversitelerin sınırsız bir
özgürlük ve keyfiliğe sahip olduğu anlamına da gelmez. Özerkliğin kötüye kullanılmasını
önlemek ve amacına uygun olarak kullanılmasını sağlamak için devletin gerekli önlemleri
alması tabiidir.
73. Bu bağlamda Anayasa’nm 131. maddesinde kurulması öngörülen YÖK ile
birlikte daha somut ve kuramsal bir görünüm kazanan devletin üniversiteler üzerindeki
gözetim ve denetim yetkisi ile Anayasa’nm 130. maddesinde ifade edilen bilimsel özerkliğe
sahip üniversite olgusu arasında hassas bir dengenin kurulması gerekmektedir.
74. Anayasa’mn 131. maddesinde YÖK’ün yükseköğretim kuramlarının öğretimini
planlama, düzenleme, yönetme görevlerinin yanında denetleme görevinin de bulunduğu ifade
edilmiş; ancak gerek maddenin lafzında gerekse de maddenin gerekçesinde bu denetleme
görevinin kapsam ve sınırlarına yer verilmemiştir. Maddede öğretim elemanlarına ilişkin
olarak yer verilen tek ifade ise öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmanın
YÖK’ün kuruluş amaçlarından biri olduğudur.
75. Anayasa’mn 131. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kuruluş amaçlarına
bakıldığında YÖK’ün yükseköğretim sisteminde eşgüdümü sağlamak üzere düzenleyici,
yönlendirici ve denetleyici bir kurum olarak öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu anlamda anılan
maddede ifade edilen denetim yetkisinin yükseköğretim alanında planlama ve iş birliğine
yönelik, bilimsel özerklikle uyumlu ve Kurulun üniversiteler üzerinde hiyerarşik üstünlüğüne
yol açmayacak şekilde kullanılması gerektiği vurgulanmalıdır.
76. Anayasa’mn 130. maddesinin altıncı fıkrasında kanunun belirlediği usul ve
esaslara göre rektörlerin Cumhurbaşkanınca, dekanların YÖK tarafından seçilip atanacağı
ifade edilmiştir. Anılan maddede öğretim elemanlarının seçiminin ve atamasınm üniversite
dışından kullanılacak bir yetki ile gerçekleşeceğine ilişkin bir hükme ise yer verilmemiştir. Bu
durum, öğretim üye ve yardımcılarının göreve alınmaları, yükseltilmeleri ve görevlerine son
verilmesinin kendi organları tarafından gerçekleştirilmesinin bilimsel özerkliğin bir gereği
olduğunu belirten Anayasa’nm 130. maddesinin gerekçesi ile de uyum arz etmektedir.
77. 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (a) fıkrasının 6764 sayılı Kanun’la
değiştirilmeden önceki metninde YÖK Başkam yalnızca YÖK ile üniversite rektörlerinin
disiplin amiri olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla soruşturma açma yetkisi Kurul ve rektörler
ile sınırlandırılmıştır. Dava konusu kuralla ise öğretim elemanlarının görev yaptığı
yükseköğretim kuramımdaki disiplin amirlerinin yetkisine ek olarak YÖK Başkanına da
disiplin amiri sıfatıyla öğretim elemanları hakkında doğrudan soruşturma açma yetkisi
verilmiştir. Başka bir ifadeyle disipline konu eylemleri nedeniyle öğretim elemanları
hakkında gerek çalıştığı yükseköğretim kurumu gerekse de YÖK Başkam doğrudan disiplin
soruşturması açma yetkisine sahiptir.
78. Dava konusu kuralla üniversite tüzel kişiliğini temsile yönelik idari bir görevi
bulunmayıp salt akademik faaliyet yürüten öğretim elemanlarının bazı disiplin fiilleriyle ilgili
olarak YÖK Başkanma doğrudan soruşturma açma yetkisi tanınmasının, YÖK’ün
üniversiteler üzerinde sahip olduğu denetim yetkisinin neredeyse yükseköğretim
kuramlarındaki tüm akademik personeli kapsayacak ve Kurulun üniversiteler üzerinde
hiyerarşik bir güce sahip olacak şekilde genişletilmesi sonucunu doğurduğu görülmektedir.
79. Bu itibarla bilimsel özerkliğe sahip öğretim elemanları hakkında üniversitenin
kendi iç mekanizması dışında yer alan ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunan YÖK’ün Başkam
tarafından disiplin soruşturmasına tabi tutulabilmesi Anayasa’da bilimsel özerkliğe sahip
olduğu belirtilen üniversitelerin iradesini zayıflatacak ve öğretim elemanlarının akademik
kaygılar dışında bir endişe taşımaksızın görev yapma imkânını zedeleyebilecek niteliktedir.
80. Anayasa’nın 130. maddesinin gerekçesinde öğretim elemanlarının görevlerine
son verilmesinin kendi organları tarafından yürütülmesinin bilimsel özerkliğin bir gereği
olduğunun ifade edildiği de dikkate alındığında YÖK Başkanma öğretim elemanları hakkında
soruşturma açma yetkisi tanıyan dava konusu kuralın bilimsel özerkliği zayıflatan ve YÖK’ün
sahip olduğu denetim yetkisini aşan yönü ile Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleri ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
81. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 130. ve 131. maddelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe ek gerekçeyle katılmıştır.
G. Kanun’un 39. Maddesiyle 3308 Sayılı Kanun’un 10. Maddesinin Birinci
Fıkrasının Değiştirilen (b) Bendinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
82. Dava dilekçesinde özetle; eğitim sistemimizde 60-66 aylık çocukların ilkokula
başlayabilmeleri dolayısıyla daha önce 14 olan çıraklığa başlama yaşının dava konusu kural
ile 13’e indirildiği, bu durumun Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşme
hükümlerine aykırı olduğu, çıraklık eğitiminin verildiği mesleki eğitim merkezlerinin
ortaöğretim kapsamına alındığı ancak bunların okul niteliği taşımadığı, 15 yaşın altındaki
çocukların mesleki eğitim merkezleri üzerinden çalıştırılmasının eğitim hakkını ihlal ettiği
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 5., 41., 42. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
83. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın
50. maddesi yönünden de incelenmiştir.
84. Kanun’un 39. maddesiyle 3308 sayılı Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasının
değiştirilen dava konusu (b) bendi, çırak olabilmek için “en az ortaokul veya imam-hatip
ortaokulu mezunu olma” koşulunu öngörmektedir.
85. Anayasa’nın “I. Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesinin
dördüncü fıkrasında devletin, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri
almakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Ayrıca Anayasa’mn “B. Çalışma şartları ve
dinlenme hakkı” başlıklı 50. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında “Kimse, yaşma,
cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz./Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî
yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar” hükmüne yer
verilerek çocuk istihdamında sömürünün engellenmesi anayasal güvence altına alınmıştır.
86. Anayasa’nın “II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesinin ilk
fıkrasında “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ” denilerek eğitim ve
öğrenim hakkının genelliği ilkesi benimsenmiş, ikinci fıkrasında da öğrenim hakkının
kapsamının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Dokuzuncu fıkrada ise, eğitim ve öğretim
kuramlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetlerin
yürütüleceği, bu faaliyetlerin her ne suretle olursa olsun engellenemeyeceği hüküm altına
alınmıştır.
87. 9/12/1994 tarihli ve 4058 sayılı Kanunda onaylanan Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme’nin 28. ve 32. maddelerinde, çocuğun eğitim hakkının varlığı kabul edilmiş; taraf
devletlere ilköğretimin parasız ve zorunlu yapılması, ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu
kadar mesleki nitelikte de olmak üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesi, eğitim ve meslek
seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar için elde edilir hâle getirme ve çocuğun
ekonomik sömürüsüne ve eğitimine zarar verecek nitelikte çalıştırılmasına karşı koruma
yükümlülüğü getirilmiştir.
88. Yine, 26/11/1992 tarihli ve 3850 sayılı Kanun’la onaylanan İnsan Kaynaklarının
Değerlendirilmesinde Meslekî Eğitim ve Yönlendirmenin Yeri Hakkındaki 142 Sayılı
Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’nin 2. maddesinde, her üyenin bu Sözleşme’de belirtilen
hedefleri dikkate alarak resmî eğitim sistemi içinde veya bunun dışında yer alacak şekilde,
genel, teknik ve mesleki eğitime, eğitim ve mesleki rehberliğe ve mesleki eğitime ilişkin açık,
esnek ve tamamlayıcı sistemleri oluşturup geliştireceği kuralı yer almaktadır.
89. 23/1/1998 tarihli ve 4334 sayılı Kanun’la onaylanan ve bütün sektörlerde çalışan
çocuk ve genç işçileri kapsayan İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 Sayılı
Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre asgari yaş sımrı zorunlu öğrenim
yaşının bittiği yaşın altında ve her halükârda 15 yaşın altında olamaz. Sözleşme bu kurala bazı
istisnalar da getirmiştir. Örneğin Sözleşme’nin 6. maddesine göre bu Sözleşme, çocuklar ve
gençler tarafından genel, mesleki ve teknik eğitim için okullarda ve diğer eğitim
kuruluşlarında yapılan işlere veya yetkili makamın varsa ilgili işçi ve işveren örgütlerine
danışarak belirlediği koşullara göre işyerlerinde en az 14 yaşındaki kişilerin yaptıkları ve esas
olarak bir okul ya da bir eğitim kuruluşunun sorumlu bulunduğu bir eğitim veya öğretim
kursunun, yetkili makam tarafından onaylanmış olup büyük ölçüde veya tamamen bir
işyerinde yürütülen bir eğitim programının veya eğitim veya meslek seçimini kolaylaştırmak
amacıyla hazırlanmış bir yönlendirme ya da rehberlik programının ayrılmaz parçası olan
işlere uygulanmaz.
90. Anayasa’nm 41., 42. ve 50. maddelerinde benimsenen ilkelerle öz yönünden bir
farklılık içermeyen söz konusu uluslararası sözleşmelerde, çocuğun temel eğitim ve mesleki-
teknik eğitim hakkı kabul edilerek taraf devletlere bu hakların gereğini yerine getirme ve
çocuk emeğinin sömürüsünü önleme ödevi yüklenmiştir.
91. Kanun’un genel gerekçesinde çıraklık eğitiminin altyapısının güçlendirilmesi ile
meslek lisesi ve üniversite öğrencilerinin staj yapmalarım özendirici tedbirlerin alınmasının
amaçlandığı; madde gerekçesinde ise çıraklık eğitiminin zorunlu ortaöğretim kapsamına
alınması nedeniyle çıraklığa giriş şartlarının da bu doğrultuda düzenlendiği ifade
edilmektedir.
92. 3308 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre aday çırak ve çıraklar öğrenci
statüsünde olup öğrencilik haklarından yararlanır ve bunlar işyerinde çalışan işçi sayısına
dâhil edilmezler. 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 6764 sayılı
Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 26. maddesi ile de çıraklık eğitiminin verildiği mesleki
eğitim merkezleri yaygın eğitim kapsamından çıkarılarak ortaöğretim kurumlan kapsamına
alınmış ve bu okullan bitirenlere Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen fark derslerin
tamamlanması koşuluyla ortaöğretim diploması verileceği hüküm altına alınmıştır.
93. Anılan hükümlerden çıraklık eğitiminin zorunlu örgün eğitim sisteminin bir
parçası olduğu, öğrenci statüsündeki çırak ve çırak adaylarının işçi olarak
nitelendirilemeyeceği anlaşılmaktadır.
94. Buna göre daha önce yaygın eğitim kapsamında iken zorunlu örgün eğitimin
ortaöğretim kapsamına alınan ve öğrencilerine mesleki eğitim merkezleri bünyesinde teori ile
pratiğin birleştiği bir mesleki eğitim süreci sağlayan çıraklık eğitimine başlayabilmek için
gereken şartlardan biri olarak öngörülen dava konusu kuralın çıraklık eğitiminin dâhil olduğu
ortaöğretimden bir önceki eğitim aşamasına işaretle “en az ortaokul veya imam-hatip
ortaokulu mezunu olmak” şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
95. Bu durumda ortaokul eğitiminden sonra başlanabilen örgün eğitim kapsamındaki
çıraklık eğitiminin çocuğun üretime yönelik çalıştırılması olarak değerlendirilmesine ve
çocuk emeğinin sömürüsü olarak nitelendirilmesine imkân bulunmamaktadır.
96. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nm 41., 42. ve 50. maddelerine aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nm 5. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Ğ. Kanun’un 52. Maddesiyle 4734 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 10. Maddenin
İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
97. Dava dilekçesinde özetle; Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme
Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında yapılacak mal ve hizmet alımlarmm 4734 sayılı
Kanun’un kapsamı dışına çıkarılmasıyla anılan Kanun’da öngörülen idareye şikâyet, Kamu
İhale Kurumuna itirazen şikâyet ve Kamu İhale Kurumu incelemesi ile Kamu İhale Kurumu
kararları üzerinden ihalelerin yargısal denetiminin ortadan kaldırılmasının amaçlandığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nm 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
98. Kanun’un 52. maddesiyle 4734 sayılı Kanun’a eklenen ek 10. maddenin birinci
cümlesi ile FATİH Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak mal ve
hizmet alımları ile yapım işlerinde, 4734 sayılı Kanun’un ceza ve ihalelerden yasaklama
haricindeki hükümlerinin uygulanmaması öngörülmüştür.
99. 4734 sayılı Kanun’un uygulaması dışında bırakılan işler; yurtiçi üretimin ve
katma değerin artırılması, teknoloji kazanmamın sağlanması, daha önce yurt içinde üretimi
bulunmayan ürünlerin üretilebilmesi, yeni teknoloji ve ürünlere yönelik araştırma-geliştirme
faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bilgi toplumuna geçiş hedefleriyle Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki okulların dersliklerine bilişim
teknolojisi donanımı, yazılımı, ağ altyapısı ve internet erişim imkânının sağlanması, dersler
için çevrim içi ve çevrim dışı ortamlarda e-içerik temin edilmesi ve e-içerik altyapısının
oluşturulması, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan öğretmenlere ve örgün
eğitim gören öğrencilere e-kitap, tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amacıyla
FATİH Projesi kapsamında yapılan mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinden ibarettir.
100. Maddenin son cümlesinde ise bu madde uyarınca yapılacak alımlara ilişkin usul
ve esasların Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle rekabete açık olacak şekilde düzenleneceği
kurala bağlanmıştır.
101. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alman hukuk devleti ilkesinin
gereklerinden biri kanunların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır.
Anayasa Mahkemesinin kimi kararlarında kamu yararı kavramından ne anlaşılması gerektiği
ortaya konulmuştur. Buna göre kamu yararı, genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı
ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
102. Devlet harcamalarında 4734 sayılı Kanun’un uygulanmasını zorunlu kılan bir
Anayasa kuralı bulunmadığından, kanun koyucunun bazı mal ve hizmetler yönünden farklı
usuller benimsemesinde anayasal açıdan bir engel yoktur. Ancak bir mal ve hizmet alımı
ihalesinin 4734 sayılı Kanun’da öngörülen saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenirlik,
gizlilik ve kamuoyu denetimi esas alınarak belirlenen usullerin dışına çıkarılırken hukuk
devleti ilkesinin bir gereği olan kamu yararı amacı gözetilmelidir.
103. Dava konusu kuralın gerekçesinde eğitimde FATİH Projesi kapsamında
okullara ve öğrencilere sağlanacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin
gerçekleştirilmesi, belirlenen sürede tamamlanabilmesi, proje hizmetlerinin kesintisiz olarak
öğrencilere eş zamanlı sunulabilmesi, ülkemizde bulunmayan teknolojilerin transferinin
sağlanması ve proje konusu ürün ve hizmetlerin azami düzeyde katma değerle yurtiçi
üretiminin temini amacıyla 2015 yılı sonuna kadar projenin 4734 sayılı Kanun kapsamı
dışında tutulduğu; ancak ortaya çıkan ihtiyaçlar ile projenin içerik alımları dâhil eğitimde bir
dönüşüm projesi olması ve kısıtlı bir süre içinde proje hedeflerinin gerçekleştirilmesinin
sağlıklı sonuçlar vermeyeceği gözönüne alınarak FATİH Projesi kapsamındaki alımların ilgili
Bakanlıklarca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde temin edilebilmesinin düzenlendiği
belirtilmiştir.
104. 4734 sayılı Kanun’da düzenlenen şikâyet ve itirazen şikâyet prosedürü, bu
Kanun kapsamına giren ihaleler yönünden uygulanması öngörülen özel idari başvuru yolu
niteliğinde olup bu prosedürün varlığı diğer ihaleler yönünden idari ve yargısal başvuru
yollarının kapatıldığı anlamına gelmemektedir. Anılan Kanun kapsamında olmayan
ihalelerdeki hukuka aykırılıkların genel hükümler çerçevesinde idari ve yargısal başvurulara
konu edilmesi mümkündür.
105. Nitekim Anayasa Mahkemesinin, 30/3/2012 tarihli ve 6287 sayılı Kanun’un 24.
maddesiyle 4734 sayılı Kanun’a eklenen ve benzer hüküm içeren geçici 13. madde ile ilgili
olarak verdiği 20/9/2012 tarihli ve E.2012/65, K.2012/128 sayılı kararı da bu yöndedir.
106. Sonuç olarak FATİH Projesi kapsamında kalan mal ve hizmet atımlarının 4734
sayılı Kanun kapsamı dışına çıkarılmasında kamu yararı amacı dışında bir amaç güdüldüğü
belirlenmediğinden kuralda Anayasa’nm 2. maddesi ihlal edilmemiştir.
107. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nm 2. maddesine aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
H. Kanun’un 53. Maddesiyle 5018 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 3. Maddenin
“...üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklemelere girişilebilir.”
Bölümünün İncelenmesi
I. İptal Talebinin Gerekçesi
108. Dava dilekçesinde özetle; bütçenin yıllık olması ilkesinden farklı bir süre ve
usul benimsenebilmesi için harcamanın, kalkınma planlan ile ilgili yatınmlara veya bir yıldan
fazla sürecek iş ve hizmetlere ilişkin olması gerektiği, halbuki internet erişim hizmetleri ve ağ
altyapısının sağlanması için yapılacak mal ve hizmet satın alma işlerinin bu kapsamda
olmadığı, Millî Eğitim Bakanlığınca uygulanan FATİH Projesi kapsamında yapılacak mal ve
hizmet alımlarmda birden fazla yıla yaygın yüklenmelere girişilmesine olanak tanındığı hâlde
diğer kamu kurum ve kuruluşlannca yürütülen bilişim projeleri yönünden bu şekilde bir
imkânın sağlanmamasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek kuralın
Anayasa’nm 10., 161. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırdık Sorunu
109. 5018 sayılı Kanun, kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu
bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini,
raporlanmasmı ve mali kontrolünü düzenlemektedir. Anılan Kanun’da, merkezî yönetim
bütçesinin yıllık olması esası öngörülmüştür. Bununla birlikte söz konusu Kanun’un 28.
maddesinde bütçenin yıllık olması ilkesine bazı istisnalar getirilmiştir.
110. Dava konusu kuralla, bütçenin yıllık olması ilkesine yeni bir istisna
getirilmektedir. Buna göre FATİH Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığınca yapılacak
yazılım, donanım, dijital içerik alımı, internet erişim hizmetleri sağlanması, ağ altyapısı,
AR-GE merkezi, veri merkezi kurulumu ve bunlara ilişkin her türlü bakım, onarım ve işletme
işlerinde üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere
girişilebilmesi mümkün kılınmıştır.
111. Anayasa’nm 161. maddesinin birinci fıkrasında kamu idarelerinin ve kamu
iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamalarının yıllık bütçeyle yapılacağı
kuralı getirilmiş; ikinci fıkrasında ise kanunla, mali yıl başlangıcı ile merkezî yönetim
bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü ile yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek
iş ve hizmetler için özel süre ve usullerin öngörülebileceği düzenlenmiştir. Anayasa koyucu,
bu tür harcamalar yönünden bütçenin yıllık olması ilkesine istisna getirilebileceğini
belirtmekle birlikte bu sürenin ne kadar uzatılabileceğine ilişkin herhangi bir hükme yer
vermeyerek bu konudaki takdiri kanun koyucuya bırakmıştır.
112. FATİH Projesi okul öncesi, ilköğretim ile ortaöğretim düzeyindeki tüm
okullarda bulunan 570.000 dersliğe dizüstü bilgisayar, LCD panel etkileşimli tahta ve internet
ağ altyapısı sağlamayı amaçlayan ve beş yılda tamamlanması planlanan; ancak ortaya çıkan
ihtiyaçlar nedeniyle devam etmekte olan bir proje olup bu projenin, Anayasamın 161.
maddesinin ikinci fıkrası anlamında bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmet niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla FATİH Projesi kapsamında yapılacak mal ve hizmet alanlarında
birden fazla yıla yaygın yüklenmelere girişilmesine imkân tanıyan kural Anayasa’nın 161.
maddesine aykırı değildir.
113. Anayasa’mn “I. Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey" başlıklı 166.
maddesinde, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayi ve tarımın yurt
düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve
değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamanın ve bu amaçla gerekli
teşkilatı kurmanın devletin görevi olduğu, planda, millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda
istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdam geliştirici tedbirler
öngörüleceği; yatırımlarda toplum yararları ve gereklerinin gözetileceği, kaynakların verimli
şekilde kullanılmasının hedef alınacağı; kalkınma girişimlerinin, bu plana göre
gerçekleştirileceği; kalkınma planlannın hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince
onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin
önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Böylece, sosyal
devlet ilkesini gerçekleştirmek amacıyla devletin sosyal ve ekonomik yaşama müdahalesinin
bir plan çerçevesinde yapılması öngörülmüştür.
114. Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmaları nedeniyle hukuki bir güç
kazandırılan kalkınma planlarının ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren
konularda kanun koyucuyu önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya
yönelttiği bir gerçektir. Ancak bu durum kanun koyucunun planm özüne bağlı kalarak ortaya
çıkan yeni gereksinmelere ve önceliklere göre düzenleme yapmasına engel değildir. Bu
itibarla herhangi bir kanun hükmünün plan düzenlemeleriyle uyumlu olmaması Anayasa’ya
aykırılık oluşturmaz. Kaldı ki 6/7/2013 tarihli ve 28699 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Onuncu Kalkınma Plam’nda (2014-2018) kural kapsamında yapılacak ihalelere
yönelik herhangi bir öneriye de yer verilmemiştir.
115. Ayrıca bir kuralın Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden kanunlaşmasının
Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası, şekle ilişkin olup Anayasa’nın 148. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca 6764 sayılı Kanun’un Resmî Gazete’de yayımlandığı 9/12/2016 tarihinden
itibaren 10 günlük süre içinde dava konusu edilmesi gerekirken 27/1/2017 tarihinde açılan bu
davada söz konusu iddianın incelenmesine imkân bulunmamaktadır.
116. Öte yandan Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin bir unsuru
olan eşit işlem görme hakkının öznesi bireyler ve bireyler tarafından oluşturulan topluluklar
olup kamu otoriteleri bu hakkın öznesi değildir. Kamu otoritelerinin yetki, görev ve
sorumluluklarının ne şekilde düzenleneceği kanun koyucunun takdir yetkisi içindedir.
117. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli ve 6287 sayılı Kanun’un 25.
maddesiyle 5018 sayılı Kanun’a eklenen ve dava konusu kurala benzer hüküm içeren geçici
20. maddenin Anayasa’nın 10., 161. ve 166. maddelerine aykırı olduğu iddialarına ilişkin
olarak verdiği 20/9/2012 tarihli ve E.2012/65, K.2012/128 sayılı kararı da bu yöndedir.
118. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 10., 161. ve 166. maddelerine aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
119. Dava dilekçesinde özetle, dava konusu kuralların bu hâliyle uygulanmasının
telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına sebebiyet vereceği belirtilerek yürürlüklerinin
durdurulması talep edilmiştir.
2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
A. 30. maddesiyle 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na
eklenen 53/Ç maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci cümlesine yönelik yürürlüğün
durdurulması talebinin, koşullan oluşmadığından REDDİNE,
B. 26. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin değiştirilen (b) fıkrasının
(1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave
olarak... ” ibarelerine yönelik iptal hükümlerinin yürürlüğe girmelerinin ertelenmesi
nedeniyle bu ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
C. 1. 8. maddesiyle 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Karamame’nin 37. maddesinin (9) numaralı
fıkrasına eklenen cümleye,
2. 29. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/C maddesinin dördüncü fıkrasına,
3. 39. maddesiyle 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanunu’nun 10.
maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (b) bendine,
4. 52. maddesiyle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na eklenen ek
10. maddeye,
5. 53. maddesiyle 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na eklenen ek 3. maddenin “ ...üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara
yaygın yüklenmelere girişilebilir. ” bölümüne,
yönelik iptal talepleri 10/4/2019 tarihli ve E.2017/33, K.2019/20 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu maddeye, fıkraya, bende, cümleye ve bölüme ilişkin yürürlüğün
durdurulması taleplerinin REDDİNE,
Ç. 1. 6. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin 17. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (ç) ve (d) bentleri ile (2) numaralı fıkrasında yer alan “Maarif
Müfettişleri” ibarelerinin “Bakanlık Maarif Müfettişleri” şeklinde değiştirilmesi,
2. 9. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin 41. maddesinin
değiştirilen (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ile (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi,
3. 13. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’ye eklenen geçici 12.
maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin birinci cümlesinde yer alan “Maarif
Müfettişleri illerde il müdürüne...”, “...il müdürünün vereceği diğer görevleri yapar.”
ibareleri ile (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...şube müdürü ve üstü
kadrolarda fiilen çalışanlar ve... ”, “ ...yapılacak mülakatta başarılı olanlar... ” ibareleri,
hakkında 10/4/2019 tarihli ve E.2017/33, K.2019/20 sayılı kararla karar verilmesine
yer olmadığına karar verildiğinden, bu cümleye, ibarelere ve değişikliğe ilişkin yürürlüğün
durdurulması talepleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
10/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V. HÜKÜM
2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
A. 6. maddesiyle 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Karamame’nin 17. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ç) ve (d) bentleri ile (2) numaralı fıkrasında yer alan “Maarif Müfettişleri”
ibarelerinin “Bakanlık Maarif Müfettişleri” şeklinde değiştirilmesine ilişkin iptal talepleri
hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
B. 8. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin 37. maddesinin (9)
numaralı fıkrasına eklenen cümlenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin
REDDİNE,
C. 9. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin 41. maddesinin
değiştirilen (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ile (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine
ilişkin iptal talepleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Ç. 13. maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’ye eklenen geçici 12.
maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin birinci cümlesinde yer alan “Maarif
Müfettişleri illerde il müdürüne...”, “...il müdürünün vereceği diğer görevleri yapar.”
ibareleri ile (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...şube müdürü ve üstü
kadrolarda fiilen çalışanlar ve...”, “...yapılacak mülakatta başarılı olanlar...” ibarelerine
ilişkin iptal talepleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
D. 26. maddesiyle 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53.
maddesinin değiştirilen (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan
“657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak... ” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve
İPTALLERİNE, iptal hükümlerinin, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ
GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
E. 29. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/C maddesinin dördüncü fıkrasının
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE,
F. 30. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen 53/Ç maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
G. 39. maddesiyle 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanunu’nun 10.
maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (b) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE,
Ğ. 52. maddesiyle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na eklenen ek
10. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE,
H. 53. maddesiyle 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na eklenen ek 3. maddenin “ ...üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara
yaygın yüklenmelere girişilebilir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE,
10/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL
Üye
M. Emin KUZ
Üye
Haşan Tahsin GÖKCAN
Üye
Kadir ÖZKAYA
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
Üye
Recai AKYEL
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
Esas Sayısı : 2017/33
Karar Sayısı : 2019/20
EK GEREKÇE
2547 sayılı Kanuna eklenen 53/Ç maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci
cümlesinin iptaline karar verilmiştir.
Oybirliğiyle alman bu karara katılmakla birlikte anılan kuralın aşağıdaki gerekçelerle
Anayasanın 10. maddesine de aykırı olduğunu düşünüyorum.
Bilindiği gibi, Anayasanın 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesi,
aynı hukukî durumda bulunan kişilerin aynı işleme tâbi tutulmalarının sağlanmasını, ayrım
yapılmasının ve ayrıcalık tanınmasının önlenmesini amaçlamakta ve aynı durumda bulunan
kişilere veya topluluklara farklı kurallar uygulanmasını yasaklamaktadır.
Bu çerçevede eşitlik ilkesi yönünden Mahkememizce yapılan anayasallık
denetiminde, aynı durumda bulunan kişilere farklı muamele yapılmasına imkân veren bir
hüküm bulunup bulunmadığı tespit edilmekte ve böyle bir düzenleme varsa bunun nesnel ve
makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve ölçülü olup olmadığı da İncelenmektedir.
İncelenen kuralın yer aldığı 53/Ç maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, aylıktan
ve ücretten kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme
cezalarının kişinin görevli olduğu birimdeki disiplin kurulu kararı ile verileceği hükme
bağlanmakta iken, incelenen (e) bendinin birinci cümlesine göre aynı cezaları gerektiren
fiillerle ilgili olarak öğretim elemanları hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanmm
doğrudan soruşturma açması hâlinde, soruşturmalar sonucunda verilecek cezaların aynı
bendin ikinci cümlesine göre Yüksek Disiplin Kurulunca karara bağlanmasının öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
Böylece, öğretim elemanları hakkında soruşturma açılmasına, soruşturma açmaya
yetkili makamlara ve disiplin cezası önerisini karara bağlamaya yetkili kurullara ilişkin olarak
dava konusu kuraldan önce yürürlükte olan düzenlemenin varlığını koruduğu da dikkate
alındığında, aynı hukukî durumda bulunan öğretim elemanları hakkında -aynı fiillerinden
dolayı- soruşturma açmaya iki farklı merciin yetkili kılınmasının, iki farklı soruşturma usulü
uygulanmasının ve farklı düzeydeki mercilerce disiplin cezası verilmesinin söz konusu olduğu
görülmektedir.
Diğer taraftan, aynı hukukî durumdaki bu kişilere -aynı fiillerinden dolayı- farklı
muamele yapılmasına imkân veren söz konusu hükmün nesnel ve makul bir temele dayandığı
da söylenemez.
Bu nedenle, (e) bendinin iptal edilen birinci cümlesi Anayasanın 130. ve 131.
maddeleri yanında 10. maddesine de aykırıdır.
Üye
M. Emin KUZ
ile ilişkili yeni içerik eklendiğinde e-mail gönderilsini istiyorsanız, üye olmanız gerekmetedir.
![]() Resmi Gazete Metni (Kaynak: Resmi Gazete resmi web sitesi) |
Söz Konusu Yargı Kararının Metinsel Değişiklik Yaptığı Mevzuat (3) |
Kanun (3) |
|
Söz Konusu Mahkeme Kararında İptal İstemine Konu Olan Mevzuat (6) |
Kanun Hükmünde Kararname (1) |
|
Kanun (5) |
|
Söz Konusu Yargı Kararının ilgili olduğu Mevzuat (1) |
Kanun (1) |
|
" *** Kırmızı renk, söz konusu kanunun yürürlükte olmadığını; sarı renk, söz konusu kanunun tasarı aşamasında olduğunu ve mavi renk ise söz konusu kanunun yürürlükte olduğunu nitelemektedir."
|