D Ö N E M : 2 3 C İ L T : 6 4 Y A S A M A Y I L I : 4 TÜRKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 77'nci Birleşim 24 Mart 2010 Çarşamba (Bu Tutanak Dergisi 'ndeyer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.) İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ 521 II. - GELEN KÂĞITLAR 523 III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR 525,530 A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 525:528,530:532 1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik'in, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması 525:526 2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya'da yaşa nan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması 526:528 3.- Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun'un, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması 530:532 IV.- AÇIKLAMALAR 528 1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz'ün, Malatya'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması 528 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genc'in, Malatya'da yaşanan don olayı nın yol açtığı zararlara ve Elâzığ'da meydana gelen deprem nedeniyle Tun celi'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması 528:529
D Ö N E M : 2 3 C İ L T : 6 4 Y A S A M A Y I L I : 4 TÜRKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 77'nci Birleşim 24 Mart 2010 Çarşamba (Bu Tutanak Dergisi 'ndeyer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.) İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ 521 II. - GELEN KÂĞITLAR 523 III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR 525,530 A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 525:528,530:532 1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik'in, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması 525:526 2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya'da yaşa nan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması 526:528 3.- Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun'un, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması 530:532 IV.- AÇIKLAMALAR 528 1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz'ün, Malatya'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması 528 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genc'in, Malatya'da yaşanan don olayı nın yol açtığı zararlara ve Elâzığ'da meydana gelen deprem nedeniyle Tun celi'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması 528:529 TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Savfa 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Malatya'da yaşanan don ola yının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması 529:530 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kura Nehri'nin taşması nede niyle bazı köylerdeki toprak evlerin yıkıldığına ve Ardahan çiftçisinin hâlen fiğ paralarını alamadığına ilişkin açıklaması 530 5.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis'in, Malatya'da yaşanan don ola yının yol açtığı zararlara ve Elâzığ'da meydana gelen deprem nedeniyle Tun celi'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması 530 V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI 532 A) TEZKERELER 532:533 1.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, (2/633) esas numaralı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin, İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca kendi komisyonla rında görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tezkeresi (3/1129) 532:533 B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 533:540 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, üniversite öğ rencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlen mesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635) 533:534 2- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) 534:536 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılma sına ilişkin önergesi (10/637) 536:538 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) 538:540 VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 540,620 A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 540:619,620:629 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasansı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 540 2.- Türk Borçlar Kanunu Tasansı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) 540 3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Ban kasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Millet lerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458) 540 - 5 1 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Savfa 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Malatya'da yaşanan don ola yının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması 529:530 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kura Nehri'nin taşması nede niyle bazı köylerdeki toprak evlerin yıkıldığına ve Ardahan çiftçisinin hâlen fiğ paralarını alamadığına ilişkin açıklaması 530 5.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis'in, Malatya'da yaşanan don ola yının yol açtığı zararlara ve Elâzığ'da meydana gelen deprem nedeniyle Tun celi'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması 530 V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI 532 A) TEZKERELER 532:533 1.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, (2/633) esas numaralı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin, İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca kendi komisyonla rında görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tezkeresi (3/1129) 532:533 B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 533:540 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, üniversite öğ rencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlen mesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635) 533:534 2- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) 534:536 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılma sına ilişkin önergesi (10/637) 536:538 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) 538:540 VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 540,620 A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 540:619,620:629 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasansı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 540 2.- Türk Borçlar Kanunu Tasansı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) 540 3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Ban kasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Millet lerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458) 540 - 5 1 8 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 Savfa 4.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İş birliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) 540:602,620:629 5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/769) (S. Sayısı: 486) 603:619 VII.- OYLAMALAR 620 1.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifı'nin oylaması 620:629 VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 630 1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Silifke'deki Devlet Hasta nesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11782) 630:634 2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ' in , sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11846) 635:638 3.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez'in, hasta haklan ihlal lerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11849) 639:642 4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü'nün, yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11850) 643:647 5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız'ın, özürlü istihdamına ilişkin so rusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11851) 648:650 6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, doktorların özlük hak larına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11936) 651:655 7.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur'un, istihdamın teşvikiyle il gili bir düzenleme kapsamında çalıştırılanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12734) 655:657 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, çalışma müşavirlikleri ve ataşeliklerindeki sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12735) 658:663 9.- Mersin Milletvekili İsa Gök'ün, Tekel işçilerinin geçici personel ola rak çalıştırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12736) 664:666 - 5 1 9 -
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 Savfa 4.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İş birliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) 540:602,620:629 5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/769) (S. Sayısı: 486) 603:619 VII.- OYLAMALAR 620 1.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifı'nin oylaması 620:629 VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 630 1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Silifke'deki Devlet Hasta nesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11782) 630:634 2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ' in , sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11846) 635:638 3.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez'in, hasta haklan ihlal lerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11849) 639:642 4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü'nün, yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11850) 643:647 5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız'ın, özürlü istihdamına ilişkin so rusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11851) 648:650 6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, doktorların özlük hak larına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11936) 651:655 7.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur'un, istihdamın teşvikiyle il gili bir düzenleme kapsamında çalıştırılanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12734) 655:657 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, çalışma müşavirlikleri ve ataşeliklerindeki sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12735) 658:663 9.- Mersin Milletvekili İsa Gök'ün, Tekel işçilerinin geçici personel ola rak çalıştırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12736) 664:666 - 5 1 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 Sayfa 10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel'in, müşteri şikayetleri hakem he yetine yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yar dımcısı Ali Babacan'ın cevabı (7/12739) 667:678 11.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız'ın, işsiz kalanların sağlık hiz metlerinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12829) 679:680 12.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, ilaç takip sistemine ilişkin so rusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/13022) 681:684 13.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse'nin, eczanelerin kullandığı elektronik sistemdeki sorunlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güven lik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/13023) 684:688 - 5 2 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 Sayfa 10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel'in, müşteri şikayetleri hakem he yetine yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yar dımcısı Ali Babacan'ın cevabı (7/12739) 667:678 11.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız'ın, işsiz kalanların sağlık hiz metlerinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12829) 679:680 12.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, ilaç takip sistemine ilişkin so rusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/13022) 681:684 13.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse'nin, eczanelerin kullandığı elektronik sistemdeki sorunlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güven lik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/13023) 684:688 - 5 2 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.05'te açılarak dört oturum yaptı. Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın, 17-18 Mart 2010 tarihlerinde Malatya'da meydana gelen don afetine ilişkin gündem dışı konuşması ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Elâzığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'nın aynı konudaki açıklamalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi. Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, 21 Mart Nevruz Bayramı ve önemine, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, Adana ve Türkiye'nin pek çok bölgesinde bulunan bazı ilçe ve belde belediyelerinin sorunlarına, İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, 17-18 Mart 2010 tarihlerinde Malatya'da, Niğde Milletvekili Mümin İnan, Niğde'de, Elâzığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya, Elâzığ'da, Meydana gelen don afetine; Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, 21 Mart Nevruz Bayramı'na; İlişkin birer açıklamada bulundular. Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun (6/1612) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi. Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun (10/631), Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 25 milletvekilinin, Mersin'deki tarım ürünleri yetiştiricilerinin sorunlarının (10/632), Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 25 milletvekilinin, Mersin ilinde işsizlik ve yoksulluktaki artışın (10/633), Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, işsizlik sorununun (10/634), Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş'a ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 485, 486, 487, 479,477, 114, 306 ve 469 sıra sayılı kanun taşanlarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 'inci sıralanna alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 485 ve 477 sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzük'ün 91 'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra; Kabul edildi. - 5 2 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.05'te açılarak dört oturum yaptı. Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın, 17-18 Mart 2010 tarihlerinde Malatya'da meydana gelen don afetine ilişkin gündem dışı konuşması ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Elâzığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'nın aynı konudaki açıklamalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi. Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, 21 Mart Nevruz Bayramı ve önemine, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, Adana ve Türkiye'nin pek çok bölgesinde bulunan bazı ilçe ve belde belediyelerinin sorunlarına, İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, 17-18 Mart 2010 tarihlerinde Malatya'da, Niğde Milletvekili Mümin İnan, Niğde'de, Elâzığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya, Elâzığ'da, Meydana gelen don afetine; Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, 21 Mart Nevruz Bayramı'na; İlişkin birer açıklamada bulundular. Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun (6/1612) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi. Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun (10/631), Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 25 milletvekilinin, Mersin'deki tarım ürünleri yetiştiricilerinin sorunlarının (10/632), Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 25 milletvekilinin, Mersin ilinde işsizlik ve yoksulluktaki artışın (10/633), Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, işsizlik sorununun (10/634), Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş'a ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 485, 486, 487, 479,477, 114, 306 ve 469 sıra sayılı kanun taşanlarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 'inci sıralanna alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 485 ve 477 sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzük'ün 91 'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra; Kabul edildi. - 5 2 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 477 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın temel kanun olarak görüşülmesinin İç Tüzük'ün 90 ve 91 'inci maddelerine aykırı olması nedeniyle Danışma Kurulu önerisinden çıkarılması gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunda bir değişiklik olmadığını açıkladı. Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi'nin, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifı'nin (2/499) İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının: 1 'inci sırasında bulunan (6/885), 5'inci (6/1005), 6'ncı (6/1006), 7'nci (6/1017), 10'uncu (6/1039), 13'üncü (6/1047), 57'nci (6/1195), 59'uncu (6/1202), 61'inci " (6/1204), 62'nci " " (6/1205), 68'inci " (6/1223), 89'uncu " (6/1279), 93'üncü " (6/1284), 120'nci (6/1326), 131'inci (6/1348), 144'üncü " (6/1369), 195'inci (6/1452), 196'ncı (6/1453), 197'nci (6/1454), 239'uncu " (6/1516), 300'üncü " (6/1591), 307'nci (6/1600), 327'nci (6/1623), 363'üncü " (6/1667), 366'ncı (6/1670), 378'inci (6/1685), 408'inci (6/1720), 409'uncu " " (6/1721), 410'uncu " (6/1722), 439'uncu " (6/1752), 471'inci (6/1784), 478'inci (6/1791), 526'ncı (6/1841), 527'nci " " (6/1842), 552'nci " " (6/1867), 570'inci (6/1885), 5 2 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 477 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın temel kanun olarak görüşülmesinin İç Tüzük'ün 90 ve 91 'inci maddelerine aykırı olması nedeniyle Danışma Kurulu önerisinden çıkarılması gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunda bir değişiklik olmadığını açıkladı. Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi'nin, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifı'nin (2/499) İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının: 1 'inci sırasında bulunan (6/885), 5'inci (6/1005), 6'ncı (6/1006), 7'nci (6/1017), 10'uncu (6/1039), 13'üncü (6/1047), 57'nci (6/1195), 59'uncu (6/1202), 61'inci " (6/1204), 62'nci " " (6/1205), 68'inci " (6/1223), 89'uncu " (6/1279), 93'üncü " (6/1284), 120'nci (6/1326), 131'inci (6/1348), 144'üncü " (6/1369), 195'inci (6/1452), 196'ncı (6/1453), 197'nci (6/1454), 239'uncu " (6/1516), 300'üncü " (6/1591), 307'nci (6/1600), 327'nci (6/1623), 363'üncü " (6/1667), 366'ncı (6/1670), 378'inci (6/1685), 408'inci (6/1720), 409'uncu " " (6/1721), 410'uncu " (6/1722), 439'uncu " (6/1752), 471'inci (6/1784), 478'inci (6/1791), 526'ncı (6/1841), 527'nci " " (6/1842), 552'nci " " (6/1867), 570'inci (6/1885), 5 2 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Esas numaralı sözlü sorulara Maliye Bakanı Mehmet Şimşek cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay da cevaplara karşı görüşlerini açıkladı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının: l'inci sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun (1/324) (S. Sayısı: 96), 2'nci sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun (1/499) (S. Sayısı: 321), 3'üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun (1/761) (S. Sayısı: 458), Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 4'üncü sırasına alınan ve İç Tüzük'ün 91 'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 24 Mart 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere birleşime 20.13'te son verildi. Sadık YAKUT Başkan Vekili Gülsen ORHAN Murat ÖZKAN Van Giresun Kâtip Üye Kâtip Üye No.: 107 II.- GELEN KÂĞITLAR 24 Mart 2010 Çarşamba Tasarı 1.- Kamu Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasansı (1/836) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri; Plan ve Bütçe; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Adalet Komisyonlanna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2010) - 5 2 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Esas numaralı sözlü sorulara Maliye Bakanı Mehmet Şimşek cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay da cevaplara karşı görüşlerini açıkladı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının: l'inci sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun (1/324) (S. Sayısı: 96), 2'nci sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun (1/499) (S. Sayısı: 321), 3'üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun (1/761) (S. Sayısı: 458), Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 4'üncü sırasına alınan ve İç Tüzük'ün 91 'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 24 Mart 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere birleşime 20.13'te son verildi. Sadık YAKUT Başkan Vekili Gülsen ORHAN Murat ÖZKAN Van Giresun Kâtip Üye Kâtip Üye No.: 107 II.- GELEN KÂĞITLAR 24 Mart 2010 Çarşamba Tasarı 1.- Kamu Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasansı (1/836) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri; Plan ve Bütçe; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Adalet Komisyonlanna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2010) - 5 2 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/637) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) - 5 2 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/637) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2010) - 5 2 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 24 Mart 2010 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk söz, nevruz kutlamaları hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili Osman Özçelik'e aittir. Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik'in, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Mart günü kutladığımız özgürlük ve barış bayramı "nevroz" ile ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. "Nevroz", efsanevi bir gün olarak yüzyıllardır Orta Doğu, Kafkas ve Orta Asya halkları ara sında kutlanan ve her bir halkın kendince özel bir anlam yüklediği bir gündür. Kimi tarihçiler "Nevroz"u dört bin üç yüz elli yıl öncesine, Kürtlerin ataları olduğu kabul edi len Gutilere kadar götürmektedirler ama en yaygın efsane ve en yaygın kabul, Ninova'da Zalim Kral Dehak'a karşı Demirci Kava'nın halka öncülük ederek, kırmızı-sarı-yeşil önlüğünü bayrak gibi kul lanarak, elindeki demirci balyozuyla Zalim Kral Dehak'ın sarayına yürüyerek halkın bir başkaldırı sını ifade etmektedir. Söz konusu olay 21 Martta gerçekleştiği için bu güne farklı anlamlar da yüklenmektedir. 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu bir gündür. Ayrıca baharın başlangıcı, baharın gelişi olarak kabul edil mekte ve kimi zaman yeni bir yıl başlangıcı olarak da "nevroz" kabul edilmektedir. Kürtler "nevroz"a "zulme karşı direniş" ve "özgürlük" gibi anlamlar yüklemişler ve buna uygun biçimde "nevroz" kutlamaları yapılmıştır. "Nevroz" Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya halkları ta rafından kutlanmakla beraber hiçbir yerde Kürt coğrafyasındaki kadar coşkulu kutlanmamaktadır. Osmanlı döneminde "nevroz" geleneksel ve folklorik biçimde kutlanmaktaydı ancak cumhuriyet dö neminde birkaç kez dışında "nevroz" kutlamalarına izin verilmedi ve "nevroz" yasaklandı. Ancak, Kürtler, çok ağır bedellere karşın "nevroz" ateşini söndürmediler. Ne yazık ki özellikle Türkiye ve Suriye'de "nevroz" kutlamalarına ağır saldırılarda bulunuldu, yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Memnuniyetle ifade edebiliriz ki son yıllarda izinli "nevroz" kutlamaları büyük bir coşku içinde ve olaysız geçmektedir. İzin verilmeyen "nevroz" kutlamalarında halk sokaklara dökülmekte ve gü venlik kuvvetlerinin müdahalesiyle karşılaşılmakta idi, çatışma ve şiddet ortamına tanık olmaktay dık. İzinli kutlamalarda ve güvenlik güçlerinin dağıtma amaçlı müdahalesinin olmadığı kutlamalarda, - 5 2 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 24 Mart 2010 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk söz, nevruz kutlamaları hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili Osman Özçelik'e aittir. Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik'in, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Mart günü kutladığımız özgürlük ve barış bayramı "nevroz" ile ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. "Nevroz", efsanevi bir gün olarak yüzyıllardır Orta Doğu, Kafkas ve Orta Asya halkları ara sında kutlanan ve her bir halkın kendince özel bir anlam yüklediği bir gündür. Kimi tarihçiler "Nevroz"u dört bin üç yüz elli yıl öncesine, Kürtlerin ataları olduğu kabul edi len Gutilere kadar götürmektedirler ama en yaygın efsane ve en yaygın kabul, Ninova'da Zalim Kral Dehak'a karşı Demirci Kava'nın halka öncülük ederek, kırmızı-sarı-yeşil önlüğünü bayrak gibi kul lanarak, elindeki demirci balyozuyla Zalim Kral Dehak'ın sarayına yürüyerek halkın bir başkaldırı sını ifade etmektedir. Söz konusu olay 21 Martta gerçekleştiği için bu güne farklı anlamlar da yüklenmektedir. 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu bir gündür. Ayrıca baharın başlangıcı, baharın gelişi olarak kabul edil mekte ve kimi zaman yeni bir yıl başlangıcı olarak da "nevroz" kabul edilmektedir. Kürtler "nevroz"a "zulme karşı direniş" ve "özgürlük" gibi anlamlar yüklemişler ve buna uygun biçimde "nevroz" kutlamaları yapılmıştır. "Nevroz" Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya halkları ta rafından kutlanmakla beraber hiçbir yerde Kürt coğrafyasındaki kadar coşkulu kutlanmamaktadır. Osmanlı döneminde "nevroz" geleneksel ve folklorik biçimde kutlanmaktaydı ancak cumhuriyet dö neminde birkaç kez dışında "nevroz" kutlamalarına izin verilmedi ve "nevroz" yasaklandı. Ancak, Kürtler, çok ağır bedellere karşın "nevroz" ateşini söndürmediler. Ne yazık ki özellikle Türkiye ve Suriye'de "nevroz" kutlamalarına ağır saldırılarda bulunuldu, yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Memnuniyetle ifade edebiliriz ki son yıllarda izinli "nevroz" kutlamaları büyük bir coşku içinde ve olaysız geçmektedir. İzin verilmeyen "nevroz" kutlamalarında halk sokaklara dökülmekte ve gü venlik kuvvetlerinin müdahalesiyle karşılaşılmakta idi, çatışma ve şiddet ortamına tanık olmaktay dık. İzinli kutlamalarda ve güvenlik güçlerinin dağıtma amaçlı müdahalesinin olmadığı kutlamalarda, - 5 2 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 bu yıl olduğu gibi, tam bir bayram havası içinde "nevroz" gerçekleşmiştir. Bu yıl milyonlarca insan "nevroz"u büyük bir coşku içinde kutlamış, güvenlik güçlerinin sağduyulu yaklaşımı nedeniyle tek bir kişinin bile burnu kanamamış, polise, panzere taş atılmamıştır. Bu duyarlılığın sağlanmasında Sayın İçişleri Bakanının önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz, katkısı olan herkese teşekkür ediyo ruz. "Nevroz" kutlamalarına katılımı ve coşkusu nedeniyle de "nevroz" kutlamalarına katılan halkı mıza da buradan teşekkürü bir borç biliyoruz. Sayın milletvekilleri, 21 Mart aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından 1966 yılında Dünya Irkçılığa Karşı Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Türkiye 2002 yılında Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme'yi imzalamıştır. Bu nedenle 21 Mart gününün "Özgürlük ve Barış Bayramı" olarak kutlanması amacıyla bir yasa teklifi verdik. Bu teklifimizin bir an önce Genel Kurul gündemine getirilmesinin toplumsal barışa hizmet edeceği inancındayız. Sayın milletvekilleri, "nevroz" sözcüğünün de doğru yazılması ve orijinal dilinde olduğu gibi ya zılması gereği vardır. "Nevruz" veya "nevroz" gibi yazılımlar yanlıştır. Doğru yazılış bu şekildedir. (Elindeki "NEWROZ" yazılı kağıdı Genel Kurula gösterdi.) "New" yeni demektir; "ruz", "roj"dan gelmektedir, "gün" demektir; "yeni gün" demektir. Kürtçe, Hint-Avrupa dil grubuna giren bir dildir ve bu gruptaki dil gruplarının tamamında "new" veya "nu" sözcükleri yeniyi ifade etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) - Kravatı da "c" ile yazalım! "Cravat" yazalım! BAŞKAN - Sayın Özçelik lütfen tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. "Roj" da günü ifade etmektedir. Kürtçe bir kelime olması nedeniyle doğru yazılımının, orijinal di linde olduğu gibi yazılması gereğine inanıyoruz. "W" Türk alfabesinde yok diye çoğu zaman "newroz" sözcüğü yasaklandı. Evet, zaten Türk alfabesinde olmayan bir harftir bu, Kürt alfabesinde vardır, Latinceden alınmıştır; hem Türkçe hem Kürtçe alfabesi Latin harflerinden alınmıştır, ses uyumuna bağlı olarak, ses biçimlerine bağımlı olarak harfler seçilmiştir. "W" sesi Kürtçedeki bir ses olduğu için böyle yazılması gerekir. Bunun yasaklanması hiçbir şey ifade etmez. Yasaklarla bir yere varamayız. Tekrar, ben, bütün halkımızın ve sizlerin "nevroz"unu kutluyorum, "nevroz" "..." ( x ) diyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Gündem dışı ikinci söz Malatya'da yaşanan tabii afet ve don olayı hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na aittir. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu 'nun, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli arkadaşlarım; ülkemizin neresinde olursa olsun, hangi bölgesinde olursa olsun çocuklann ek meği hangi bölgede gidiyorsa ona sahip çıkmak hepimizin görevidir. Onun için bu konuda bir haf tadır duyarlılığınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. İnanın, hakikaten gördüğünüzde sizler de çok üzülüp sizler de hakikaten yaşanan don olayından dolayı, insanların karşı karşıya kaldığı du rumdan çok çok üzüleceksiniz arkadaşlar. Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan birtakım kelimeler ifade edildi. - 5 2 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 bu yıl olduğu gibi, tam bir bayram havası içinde "nevroz" gerçekleşmiştir. Bu yıl milyonlarca insan "nevroz"u büyük bir coşku içinde kutlamış, güvenlik güçlerinin sağduyulu yaklaşımı nedeniyle tek bir kişinin bile burnu kanamamış, polise, panzere taş atılmamıştır. Bu duyarlılığın sağlanmasında Sayın İçişleri Bakanının önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz, katkısı olan herkese teşekkür ediyo ruz. "Nevroz" kutlamalarına katılımı ve coşkusu nedeniyle de "nevroz" kutlamalarına katılan halkı mıza da buradan teşekkürü bir borç biliyoruz. Sayın milletvekilleri, 21 Mart aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından 1966 yılında Dünya Irkçılığa Karşı Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Türkiye 2002 yılında Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme'yi imzalamıştır. Bu nedenle 21 Mart gününün "Özgürlük ve Barış Bayramı" olarak kutlanması amacıyla bir yasa teklifi verdik. Bu teklifimizin bir an önce Genel Kurul gündemine getirilmesinin toplumsal barışa hizmet edeceği inancındayız. Sayın milletvekilleri, "nevroz" sözcüğünün de doğru yazılması ve orijinal dilinde olduğu gibi ya zılması gereği vardır. "Nevruz" veya "nevroz" gibi yazılımlar yanlıştır. Doğru yazılış bu şekildedir. (Elindeki "NEWROZ" yazılı kağıdı Genel Kurula gösterdi.) "New" yeni demektir; "ruz", "roj"dan gelmektedir, "gün" demektir; "yeni gün" demektir. Kürtçe, Hint-Avrupa dil grubuna giren bir dildir ve bu gruptaki dil gruplarının tamamında "new" veya "nu" sözcükleri yeniyi ifade etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) - Kravatı da "c" ile yazalım! "Cravat" yazalım! BAŞKAN - Sayın Özçelik lütfen tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. "Roj" da günü ifade etmektedir. Kürtçe bir kelime olması nedeniyle doğru yazılımının, orijinal di linde olduğu gibi yazılması gereğine inanıyoruz. "W" Türk alfabesinde yok diye çoğu zaman "newroz" sözcüğü yasaklandı. Evet, zaten Türk alfabesinde olmayan bir harftir bu, Kürt alfabesinde vardır, Latinceden alınmıştır; hem Türkçe hem Kürtçe alfabesi Latin harflerinden alınmıştır, ses uyumuna bağlı olarak, ses biçimlerine bağımlı olarak harfler seçilmiştir. "W" sesi Kürtçedeki bir ses olduğu için böyle yazılması gerekir. Bunun yasaklanması hiçbir şey ifade etmez. Yasaklarla bir yere varamayız. Tekrar, ben, bütün halkımızın ve sizlerin "nevroz"unu kutluyorum, "nevroz" "..." ( x ) diyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Gündem dışı ikinci söz Malatya'da yaşanan tabii afet ve don olayı hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na aittir. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu 'nun, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli arkadaşlarım; ülkemizin neresinde olursa olsun, hangi bölgesinde olursa olsun çocuklann ek meği hangi bölgede gidiyorsa ona sahip çıkmak hepimizin görevidir. Onun için bu konuda bir haf tadır duyarlılığınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. İnanın, hakikaten gördüğünüzde sizler de çok üzülüp sizler de hakikaten yaşanan don olayından dolayı, insanların karşı karşıya kaldığı du rumdan çok çok üzüleceksiniz arkadaşlar. Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan birtakım kelimeler ifade edildi. - 5 2 6 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 2 7 - Değerli arkadaşlarım, dün Sayın Bakan bahsetti "1.100 rakımın altındaki yerler hep dondu." dedi. Doğrudur, Malatya 800 rakımdadır, 800 rakım ve kayısı üretim bölgelerimizin ağırlığı yani yüzde 95 kayısımızı üreten rakım 1.100'ün altında olduğu için yüzde 95 oranında bir kayısımızı kay bettik ve burada yine dün Sayın Bakan sigorta yaptıranlar ve yaptırmayan... Değerli arkadaşlarım, artık sigorta yaptıranın ve yaptırmayanın hiçbir farkı kalmadı çünkü TARSİM, baştan beri söyledik, TARSÎM çiçek dönemini her nedense kapsam içine almıyor. Mutlaka -dün Sayın Bakan bahsetti ama- dünyanın belli bölgelerinde belli risk oranları, belli fiyatlarla çiçek dönemi de sigorta kapsamı içine alınabiliyor. Sayın Bakanın "Buna bir çözüm bulabiliriz, orta bir nokta bulacağız." demesi bizi biraz ümitlendirdi. Diliyorum ki. . . Artık bu sene tüm kayısımız öldü, sadece kayısımız değil, şu mevsimde çiçek açan her şeyimiz gitti yani çiftçimizin neyi varsa... Bu mevsim Malatya'nın ılıman iklime geçiş sürecidir. Yaşanan don olaylarından çiftçimizin bir yıllık ek meği gitti arkadaşlar. Bu insanlar bir yıl ne yiyecek? Bu nedenle olayın üzerinde bu kadar hassas du ruyoruz. Bizde iki ürün, üç ürün yok, tek ürün var arkadaşlar yani ya kayısımız var ya kirazımız var yani bir bahçede bir ürün oluyor. Yılda iki üç defa ürün veren meyvelerimiz yok bizim ve bu mev simdir genelde Malatya'daki arazinin, Malatya'daki sebze ve meyvelerin ağırlıklı yeşermesi ve çiçek dönemini kapsadığı için ve bu mevsim hepsini kaybettik. Hakikaten çiftçimiz çok zor durumda. Üzüntümüz şu: Bu çiftçimiz ne yiyecek bir yıl? Onun için sigorta kapsamı... Hepsi sigorta yaptırsa dahi sigorta artık bize hiçbir şey vermiyor. Bundan sonra her gün don da olsa varsın olsun, çünkü bir şeyimiz kalmadı arkadaşlar. Ama yapılacak bir tek şey var arkadaşlar... Dün Sayın Bakan ifade etti, Hükümetin ilgili müs teşar yardımcısını ve bir heyeti Malatya'ya gönderdiğini ve hasar tespitleri yapılacağını belirtti, te şekkür ediyorum. Ancak, sigorta kapsamı ile sigorta kapsamında, poliçeye, olanlar, olmayanlar ayrımını artık bir kaldırıp atmalıyız. Artık o poliçelerin hiçbir hükmü kalmadı. Çünkü çiçek dönemini kapsamıyor arkadaşlar. Yapılacak bir tek şey var: Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun bu kadar büyük bir alandaki bir don olayı bir tabii afettir bu. 2090 sayılı Tabii Afetler Yasası var arkadaşlar. Mutlaka bu Yasa'nın çalış tırılması lazım. Biz 2005 yılında da yine aynı buna benzer, yine yüzde 95 oranında ürünümüzü kaybet tiğimizde 2090 sayılı Tabii Afetler Yasası çalıştırılıp yine çiftçinin önemli bir sorunu giderilmişti. Bizim derdimiz, bizim sorunumuz, hasar tespitinin öncelikle yapılması. Tüm arkadaşlarımın, Malatya'daki tüm milletvekili arkadaşlarımın hepsinin ortak tespitidir. Yani biz.. . Ekmeğin ve çoluk çocuğun rızkının siyaseti olmaz arkadaşlar. Yani bunu hepimiz idrak etmeliyiz ve yine söylüyorum: Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun aynı duyarlılıkta kalkıp, aynı duyarlılıkta bu sorunları ne rede olursa olsun ifade ederim. Çünkü mesele hepimizin meselesi. Bu nedenle ben geçen haftadan beri... Belki geçen hafta söylediğimde sorun çok yeniydi, bazı arkadaşlanm bu kadar büyük bir olay olduğunu bilmiyordu. Ama olay çok geniş bir alanda, hatta Elâzığ'ın Baskil ilçesi dâhil çok büyük bir alanda bu olmuştur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen tamamlayınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. 1.100 rakım doğru bir rakımdır. 1.100 rakımın üstünde kalanlar çiçek açmadığı için... Ama o da kayısı üretiminin yüzde 10'u değildir. Yani 1.100 rakımın üstünde olan ağaçlar donmamıştır, doğ rudur ama rekoltenin yüzde 10'u donmamıştır.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 2 7 - Değerli arkadaşlarım, dün Sayın Bakan bahsetti "1.100 rakımın altındaki yerler hep dondu." dedi. Doğrudur, Malatya 800 rakımdadır, 800 rakım ve kayısı üretim bölgelerimizin ağırlığı yani yüzde 95 kayısımızı üreten rakım 1.100'ün altında olduğu için yüzde 95 oranında bir kayısımızı kay bettik ve burada yine dün Sayın Bakan sigorta yaptıranlar ve yaptırmayan... Değerli arkadaşlarım, artık sigorta yaptıranın ve yaptırmayanın hiçbir farkı kalmadı çünkü TARSİM, baştan beri söyledik, TARSÎM çiçek dönemini her nedense kapsam içine almıyor. Mutlaka -dün Sayın Bakan bahsetti ama- dünyanın belli bölgelerinde belli risk oranları, belli fiyatlarla çiçek dönemi de sigorta kapsamı içine alınabiliyor. Sayın Bakanın "Buna bir çözüm bulabiliriz, orta bir nokta bulacağız." demesi bizi biraz ümitlendirdi. Diliyorum ki. . . Artık bu sene tüm kayısımız öldü, sadece kayısımız değil, şu mevsimde çiçek açan her şeyimiz gitti yani çiftçimizin neyi varsa... Bu mevsim Malatya'nın ılıman iklime geçiş sürecidir. Yaşanan don olaylarından çiftçimizin bir yıllık ek meği gitti arkadaşlar. Bu insanlar bir yıl ne yiyecek? Bu nedenle olayın üzerinde bu kadar hassas du ruyoruz. Bizde iki ürün, üç ürün yok, tek ürün var arkadaşlar yani ya kayısımız var ya kirazımız var yani bir bahçede bir ürün oluyor. Yılda iki üç defa ürün veren meyvelerimiz yok bizim ve bu mev simdir genelde Malatya'daki arazinin, Malatya'daki sebze ve meyvelerin ağırlıklı yeşermesi ve çiçek dönemini kapsadığı için ve bu mevsim hepsini kaybettik. Hakikaten çiftçimiz çok zor durumda. Üzüntümüz şu: Bu çiftçimiz ne yiyecek bir yıl? Onun için sigorta kapsamı... Hepsi sigorta yaptırsa dahi sigorta artık bize hiçbir şey vermiyor. Bundan sonra her gün don da olsa varsın olsun, çünkü bir şeyimiz kalmadı arkadaşlar. Ama yapılacak bir tek şey var arkadaşlar... Dün Sayın Bakan ifade etti, Hükümetin ilgili müs teşar yardımcısını ve bir heyeti Malatya'ya gönderdiğini ve hasar tespitleri yapılacağını belirtti, te şekkür ediyorum. Ancak, sigorta kapsamı ile sigorta kapsamında, poliçeye, olanlar, olmayanlar ayrımını artık bir kaldırıp atmalıyız. Artık o poliçelerin hiçbir hükmü kalmadı. Çünkü çiçek dönemini kapsamıyor arkadaşlar. Yapılacak bir tek şey var: Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun bu kadar büyük bir alandaki bir don olayı bir tabii afettir bu. 2090 sayılı Tabii Afetler Yasası var arkadaşlar. Mutlaka bu Yasa'nın çalış tırılması lazım. Biz 2005 yılında da yine aynı buna benzer, yine yüzde 95 oranında ürünümüzü kaybet tiğimizde 2090 sayılı Tabii Afetler Yasası çalıştırılıp yine çiftçinin önemli bir sorunu giderilmişti. Bizim derdimiz, bizim sorunumuz, hasar tespitinin öncelikle yapılması. Tüm arkadaşlarımın, Malatya'daki tüm milletvekili arkadaşlarımın hepsinin ortak tespitidir. Yani biz.. . Ekmeğin ve çoluk çocuğun rızkının siyaseti olmaz arkadaşlar. Yani bunu hepimiz idrak etmeliyiz ve yine söylüyorum: Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun aynı duyarlılıkta kalkıp, aynı duyarlılıkta bu sorunları ne rede olursa olsun ifade ederim. Çünkü mesele hepimizin meselesi. Bu nedenle ben geçen haftadan beri... Belki geçen hafta söylediğimde sorun çok yeniydi, bazı arkadaşlanm bu kadar büyük bir olay olduğunu bilmiyordu. Ama olay çok geniş bir alanda, hatta Elâzığ'ın Baskil ilçesi dâhil çok büyük bir alanda bu olmuştur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen tamamlayınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. 1.100 rakım doğru bir rakımdır. 1.100 rakımın üstünde kalanlar çiçek açmadığı için... Ama o da kayısı üretiminin yüzde 10'u değildir. Yani 1.100 rakımın üstünde olan ağaçlar donmamıştır, doğ rudur ama rekoltenin yüzde 10'u donmamıştır. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 2 8 - Bu nedenle konumuz çok ciddidir, tüm Malatya'nın sorunudur. Ben, bir kez daha Hükümete bu konuda çiftçilerimizin, sadece çiftçimizin değil oradaki berberin, oradaki çaycının, Malatya'daki ter zinin, Malatya'daki benzincinin, herkesin ekmeği olduğu için bir kez daha bu konuyu dikkatlerine sunuyor, yardım eden herkese şimdiden teşekkür etmek istiyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu. Sayın Öz, söz talebiniz var, Malatya'daki olayla ilgili mi? ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Evet. BAŞKAN - Buyurun. İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesine göre kısa bir süre... IV.- AÇIKLAMALAR 1.-Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz un, Malatya 'dayaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce Sayın Aslanoğ- lu'nun de belirttiği gibi, hakikaten "Mal canın yongasıdır." düsturundan baktığımızda, Malatya'nın tek gelir kaynağı olan, Malatya'nın demeyelim aslında, Türkiye'nin millî ürünü olan... Çünkü dünya kuru kayısı tüketiminin yüzde 80'ini Malatya'da yetiştirilen kayısılar karşılıyordu, ayrı bir özelliği var. Bu sene ne yazık ki ağaçların erken çiçek açması dolayısıyla, sonra da meydana gelen don va sıtasıyla yüzde 80 hatta yüzde 90'a yakın bir oranda yanmış bulunmaktadır. Ne yazık ki çiçek dönemi teminat kapsamında olmadığından, TARSİM aracılığıyla bir şey yapma imkânımız pek görünmü yor. Belki belirli noktalarda TARSİM'in ödeyeceği miktar çıkabilir. Bununla ilgili Sayın Bakanımız ve Sayın Başbakanımız konuya hassasiyetle eğilmişlerdir. Bununla ilgili olarak Tarım Bakanlığı yet kilileri ve TARSİM yetkilileri bugün Malatya'da -az önce de görüştüm- tespitler yapmaya başla mışlardır. Burada yapılması gereken, aynen 2008'de kuraklık olduğunda, hububatla ilgili özellikle, bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılarak zarar gören çiftçilerimizin sıkıntıları giderilmiştir. Ben inanı yorum ki Sayın Başbakanımızın talimatları doğrultusunda tespitler yapıldıktan sonra çiftçimizin bu maruzatı giderilecektir. Buna sadece çiftçinin geliri olarak bakmamak lazım, ortada ortalama 50-55 bin çiftçiyi kapsıyor ama Malatya'daki bütün kesim, tüm esnaf kesimi bundan etkilenmektedir. Dolayı sıyla bu mağduriyetin giderileceği konusunda Hükümetimize güvenimiz tamdır. Bu konuda siyasi ayrım yapmaksınız bu konuyu sahiplenen tüm siyasi partilerin vekillerine de teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öz. Sayın Genç, sizin talebiniz nedir? KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de depremle ilgili bir açıklama yapacağım. BAŞKAN - Depremle ilgili öyle mi? Buyurun Sayın Genç. 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genc'in, Malatya 'dayaşanan don olayının yol açtığı zararlara ve Elâzığ 'da meydana gelen deprem nedeniyle Tunceli 'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet böl gesi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 2 8 - Bu nedenle konumuz çok ciddidir, tüm Malatya'nın sorunudur. Ben, bir kez daha Hükümete bu konuda çiftçilerimizin, sadece çiftçimizin değil oradaki berberin, oradaki çaycının, Malatya'daki ter zinin, Malatya'daki benzincinin, herkesin ekmeği olduğu için bir kez daha bu konuyu dikkatlerine sunuyor, yardım eden herkese şimdiden teşekkür etmek istiyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu. Sayın Öz, söz talebiniz var, Malatya'daki olayla ilgili mi? ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Evet. BAŞKAN - Buyurun. İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesine göre kısa bir süre... IV.- AÇIKLAMALAR 1.-Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz un, Malatya 'dayaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce Sayın Aslanoğ- lu'nun de belirttiği gibi, hakikaten "Mal canın yongasıdır." düsturundan baktığımızda, Malatya'nın tek gelir kaynağı olan, Malatya'nın demeyelim aslında, Türkiye'nin millî ürünü olan... Çünkü dünya kuru kayısı tüketiminin yüzde 80'ini Malatya'da yetiştirilen kayısılar karşılıyordu, ayrı bir özelliği var. Bu sene ne yazık ki ağaçların erken çiçek açması dolayısıyla, sonra da meydana gelen don va sıtasıyla yüzde 80 hatta yüzde 90'a yakın bir oranda yanmış bulunmaktadır. Ne yazık ki çiçek dönemi teminat kapsamında olmadığından, TARSİM aracılığıyla bir şey yapma imkânımız pek görünmü yor. Belki belirli noktalarda TARSİM'in ödeyeceği miktar çıkabilir. Bununla ilgili Sayın Bakanımız ve Sayın Başbakanımız konuya hassasiyetle eğilmişlerdir. Bununla ilgili olarak Tarım Bakanlığı yet kilileri ve TARSİM yetkilileri bugün Malatya'da -az önce de görüştüm- tespitler yapmaya başla mışlardır. Burada yapılması gereken, aynen 2008'de kuraklık olduğunda, hububatla ilgili özellikle, bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılarak zarar gören çiftçilerimizin sıkıntıları giderilmiştir. Ben inanı yorum ki Sayın Başbakanımızın talimatları doğrultusunda tespitler yapıldıktan sonra çiftçimizin bu maruzatı giderilecektir. Buna sadece çiftçinin geliri olarak bakmamak lazım, ortada ortalama 50-55 bin çiftçiyi kapsıyor ama Malatya'daki bütün kesim, tüm esnaf kesimi bundan etkilenmektedir. Dolayı sıyla bu mağduriyetin giderileceği konusunda Hükümetimize güvenimiz tamdır. Bu konuda siyasi ayrım yapmaksınız bu konuyu sahiplenen tüm siyasi partilerin vekillerine de teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öz. Sayın Genç, sizin talebiniz nedir? KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de depremle ilgili bir açıklama yapacağım. BAŞKAN - Depremle ilgili öyle mi? Buyurun Sayın Genç. 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genc'in, Malatya 'dayaşanan don olayının yol açtığı zararlara ve Elâzığ 'da meydana gelen deprem nedeniyle Tunceli 'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet böl gesi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de Malatya ve civarında don felaketi nedeniyle zarara uğrayan çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Şu anda Hükümetten hiçbir temsilci Genel Kurulda yok ama herhalde Hükümetin bu zararları karşılayacağına inanıyorum. Efendim, 3-4 Martta Elâzığ'da bir deprem meydana geldi. Bu deprem üzerine ben de Tunceli'nin Nazimiye, Mazgirt ve Pertek'in bazı köylerini gezdim, burada çok ciddi hasar var. Bu hasar nedeniyle maalesef hiçbir Hükümet yetkilisi bu bölgeye gitmedi, Elâzığ'a gitti bütün herkes ama Tunceli'ye git medi. Burada çok zarara uğrayan vatandaşlarımız var. Ben Hükümetin bu bölgeyi de gezerek, orada zarar tespiti yapmasını ve bölgede meydana gelen zarar nedeniyle özellikle Mazgirt, Nazimiye ve Per- tek'in belli kısımlarının afet bölgesine alınmasını ve afet bölgesine alınarak bu konuda, evleri ağır hasara uğrayan, az hasara uğrayan vatandaşlara konut yapılması konusunda gerekli gayreti sarf et mesini diliyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Sayın Çalık, söz istediniz ama dün bu konuyla ilgili gündem dışı konuştunuz. Teşekkür ediyorum. ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Lütfen Sayın Çalık. Sayın Öğüt, sizin talebiniz nedir efendim? ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sel felaketi... BAŞKAN - Sayın Öğüt, olağanüstü hâlle ilgili herhangi bir şey olduğu takdirde gündem dışı ko nuşmayla ilgili arkadaşlarıma söz verdim ama bunun daha da genişletilmesi söz konusu değil. Sayın Şandır, sizin talebiniz var. Buyurun. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yine, Malatya'da yaşanan don felaketiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak... BAŞKAN - Sayın Şandır, dün grup olarak ifade ettiniz. Dün tüm gruplara söz verdik Sayın Şandır. Yani, sizin grubunuz da ifade etti düşüncelerini, her gruba söz verdik. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yani eğer müsaade ederseniz konuşacağım yoksa konuşmam. BAŞKAN - Buyurun Şandır. Bir dakika süre veriyorum. 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır 'ın, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Çok teşekkür ederim. Gerçekten Malatya'da yaşanan Malatya kayısıcılarının, çiftçilerinin yaşadığı felaketi Milliyetçi Hareket Partisi İl Teşkilatı olarak, Genel Merkezi olarak yakından takip ediyoruz. Bu konuda Hü kümetin gereken tedbirleri acilen, geciktirmeden almasını biz de talep ediyoruz. Ümit ediyoruz ki bir daha ülkemiz bu türlü felaketleri yaşamaz, insanımız mağdur duruma düşmez. Hükümeti tekrar uya rıyoruz ve bu konuda gereken gayreti göstermesini beklediğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum. - 5 2 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de Malatya ve civarında don felaketi nedeniyle zarara uğrayan çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Şu anda Hükümetten hiçbir temsilci Genel Kurulda yok ama herhalde Hükümetin bu zararları karşılayacağına inanıyorum. Efendim, 3-4 Martta Elâzığ'da bir deprem meydana geldi. Bu deprem üzerine ben de Tunceli'nin Nazimiye, Mazgirt ve Pertek'in bazı köylerini gezdim, burada çok ciddi hasar var. Bu hasar nedeniyle maalesef hiçbir Hükümet yetkilisi bu bölgeye gitmedi, Elâzığ'a gitti bütün herkes ama Tunceli'ye git medi. Burada çok zarara uğrayan vatandaşlarımız var. Ben Hükümetin bu bölgeyi de gezerek, orada zarar tespiti yapmasını ve bölgede meydana gelen zarar nedeniyle özellikle Mazgirt, Nazimiye ve Per- tek'in belli kısımlarının afet bölgesine alınmasını ve afet bölgesine alınarak bu konuda, evleri ağır hasara uğrayan, az hasara uğrayan vatandaşlara konut yapılması konusunda gerekli gayreti sarf et mesini diliyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Sayın Çalık, söz istediniz ama dün bu konuyla ilgili gündem dışı konuştunuz. Teşekkür ediyorum. ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Lütfen Sayın Çalık. Sayın Öğüt, sizin talebiniz nedir efendim? ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sel felaketi... BAŞKAN - Sayın Öğüt, olağanüstü hâlle ilgili herhangi bir şey olduğu takdirde gündem dışı ko nuşmayla ilgili arkadaşlarıma söz verdim ama bunun daha da genişletilmesi söz konusu değil. Sayın Şandır, sizin talebiniz var. Buyurun. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yine, Malatya'da yaşanan don felaketiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak... BAŞKAN - Sayın Şandır, dün grup olarak ifade ettiniz. Dün tüm gruplara söz verdik Sayın Şandır. Yani, sizin grubunuz da ifade etti düşüncelerini, her gruba söz verdik. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yani eğer müsaade ederseniz konuşacağım yoksa konuşmam. BAŞKAN - Buyurun Şandır. Bir dakika süre veriyorum. 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır 'ın, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zararlara ilişkin açıklaması MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Çok teşekkür ederim. Gerçekten Malatya'da yaşanan Malatya kayısıcılarının, çiftçilerinin yaşadığı felaketi Milliyetçi Hareket Partisi İl Teşkilatı olarak, Genel Merkezi olarak yakından takip ediyoruz. Bu konuda Hü kümetin gereken tedbirleri acilen, geciktirmeden almasını biz de talep ediyoruz. Ümit ediyoruz ki bir daha ülkemiz bu türlü felaketleri yaşamaz, insanımız mağdur duruma düşmez. Hükümeti tekrar uya rıyoruz ve bu konuda gereken gayreti göstermesini beklediğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum. - 5 2 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 3 0 - BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır. Sayın Öğüt, buyurun. Bir dakika süre veriyorum. 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kura Nehri 'nin taşması nedeniyle bazı köylerdeki toprak evlerin yıkıldığına ve Ardahan çiftçisinin hâlen fiğ paralarını alamadığına ilişkin açıklaması ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, çok teşekkür ederim. Bizim Kura Nehri'mizde bir taşma oldu. Kura Nehri'nin dışında köylerde korkunç derecede bir yıkılma oldu toprak evlerde. Şu ana kadar Ardahan çiftçisi hâlen daha bitki paralarını alamadılar, diğer adıyla fiğ parasını ala madılar. Ben Hükümetten istirham ediyorum, bitki paralarının derhâl, acilen ödenmesi lazım, hay vancılıkla uğraşan çiftçilerimiz çok zor durumda. Bu konuda Hükümetten ben yardım talep ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt. Sayın Halis, siz buyurun. 5.- Tunceli Milletvekili Şer afettin Halis 'in, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zarar lara ve Elâzığ 'da meydana gelen deprem nedeniyle Tunceli 'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) - Ben de Malatya halkının birinci derecede geçim kaynağı olan kayısının don nedeniyle zarar görmesinden dolayı kendilerine geçmiş olsun dileklerimi sunu yorum partim adına ve bu konuda Hükümetin gerçekten o zarar ziyanın ödenmesi noktasında, gide rilmesi noktasında bir hassasiyet göstermesini diliyorum. Ayrıca, Elâzığ'da 4 Martta, bilindiği gibi, bir deprem olmuş, üç köyde -51 insanın, daha sonra Hükümet bunu 41'e düşürdü- 41 insanın ölümüne neden olan bir zayiat yaşanmıştı. Bu bölge tabii Tunceli'ye sınırdaş olduğu için Tunceli'de de büyük oranda hasarlı binalar var ve büyük oranda da risk taşıyan binalar var. Bu anlamda Tunceli'nin de bu risk alanı nedeniyle afet kapsamına alınma sını diliyorum ve bu konuda Hükümetin duyarlı olmasını temenni ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Halis. Gündem dışı üçüncü konuşma nevruz kutlamaları hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun'a aittir. Buyurun Sayın Coşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam) 3.- Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun 'un, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması YUSUF COŞKUN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de nevruz kutlamalanyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, baharın gelişini müjdeleyen nevruz özellikle 1990'lı yıllardan sonra şiddet ve çatışmaların egemen olduğu ve öyle anıldığı ve yine 21 Mart yaklaştıkça Güneydoğu başta olmak üzere bütün ülkede gerginliğin tırmandığı ve bilindiği bir dönem olmuştu ancak demokratik açılım sürecinde atılan adımlar nevruz kutlamalarına da yansıdı. Nevruz bu defa farklı kutlandı. Gece bari katlar kurulup gerçekten yollar kesilmedi, polisler taş yağmuruna tutulmadı, kamu binalarına ve ban kalara saldırılmadı, vatandaşın camı ve çerçevesi de indirilmedi.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 3 0 - BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır. Sayın Öğüt, buyurun. Bir dakika süre veriyorum. 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kura Nehri 'nin taşması nedeniyle bazı köylerdeki toprak evlerin yıkıldığına ve Ardahan çiftçisinin hâlen fiğ paralarını alamadığına ilişkin açıklaması ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, çok teşekkür ederim. Bizim Kura Nehri'mizde bir taşma oldu. Kura Nehri'nin dışında köylerde korkunç derecede bir yıkılma oldu toprak evlerde. Şu ana kadar Ardahan çiftçisi hâlen daha bitki paralarını alamadılar, diğer adıyla fiğ parasını ala madılar. Ben Hükümetten istirham ediyorum, bitki paralarının derhâl, acilen ödenmesi lazım, hay vancılıkla uğraşan çiftçilerimiz çok zor durumda. Bu konuda Hükümetten ben yardım talep ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt. Sayın Halis, siz buyurun. 5.- Tunceli Milletvekili Şer afettin Halis 'in, Malatya 'da yaşanan don olayının yol açtığı zarar lara ve Elâzığ 'da meydana gelen deprem nedeniyle Tunceli 'nin hasar gören ilçe ve köylerinin de afet bölgesi kapsamına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) - Ben de Malatya halkının birinci derecede geçim kaynağı olan kayısının don nedeniyle zarar görmesinden dolayı kendilerine geçmiş olsun dileklerimi sunu yorum partim adına ve bu konuda Hükümetin gerçekten o zarar ziyanın ödenmesi noktasında, gide rilmesi noktasında bir hassasiyet göstermesini diliyorum. Ayrıca, Elâzığ'da 4 Martta, bilindiği gibi, bir deprem olmuş, üç köyde -51 insanın, daha sonra Hükümet bunu 41'e düşürdü- 41 insanın ölümüne neden olan bir zayiat yaşanmıştı. Bu bölge tabii Tunceli'ye sınırdaş olduğu için Tunceli'de de büyük oranda hasarlı binalar var ve büyük oranda da risk taşıyan binalar var. Bu anlamda Tunceli'nin de bu risk alanı nedeniyle afet kapsamına alınma sını diliyorum ve bu konuda Hükümetin duyarlı olmasını temenni ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Halis. Gündem dışı üçüncü konuşma nevruz kutlamaları hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun'a aittir. Buyurun Sayın Coşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam) 3.- Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun 'un, nevruz kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması YUSUF COŞKUN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de nevruz kutlamalanyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, baharın gelişini müjdeleyen nevruz özellikle 1990'lı yıllardan sonra şiddet ve çatışmaların egemen olduğu ve öyle anıldığı ve yine 21 Mart yaklaştıkça Güneydoğu başta olmak üzere bütün ülkede gerginliğin tırmandığı ve bilindiği bir dönem olmuştu ancak demokratik açılım sürecinde atılan adımlar nevruz kutlamalarına da yansıdı. Nevruz bu defa farklı kutlandı. Gece bari katlar kurulup gerçekten yollar kesilmedi, polisler taş yağmuruna tutulmadı, kamu binalarına ve ban kalara saldırılmadı, vatandaşın camı ve çerçevesi de indirilmedi. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Nevruz, ilk defa, geçen pazar günü ülke genelinde huzur içinde ciddi bir asayiş sorunu yaşan madan coşku ve neşe içerisinde kutlandı. Bundan da ülke olarak büyük bir memnunluk duyduk. Hal kımıza ve güvenlik güçlerimize sağduyulu, hoşgörülü, anlayışlı tavırlarından dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. Umut ediyoruz ki, artık bundan sonra Türkiye tüm nevruzlarını bu şekilde hatta bundan daha güzel, daha coşkulu, heyecanlı ve daha fazla birbirine kenetlenmiş şekilde kutlayacak ve baharı da artık tek yürekle karşılayacağız. Bahar nasıl uyanışsa, yeniden dirilişse 2010 nevruzunun baharı nın da Türkiye için yeni bir diriliş, uyanış, başlangıç ve milat olmasını yürekten temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, özellikle bazı illerdeki törenlerde ve konuşmalarda gerçekten maksadını aşan ifadeler kullanıldığını, sloganlar atıldığını, pankart ve resimlerin açıldığını, gösterilerin yapıldığını da üzüntüyle müşahede ettik. Tabii, halkımız ve hiçbirimizin de bunu tasvip etmemiz, bunu doğru bulmamız mümkün değil dir. Gönül isterdi ki o meydanlarda, o kadar rengin temsil edildiği o meydanlarda, hepimizin ortak değeri olan Türk Bayrağı'nın da olması ona çok daha ayrı bir güzellik katardı, ama öyle umut edi yorum ki bu Millî Birlik ve Kardeşlik Projemiz önümüzdeki yıllarda bunu da gerçekleştirecektir. Ancak bu bir kısım yanlış söylem ve tavırlar Türkiye geneline hâkim olan bayram coşkusunu göl gelemeye, lekelemeye ve de karalamaya yetmedi. Özellikle sorumluluk mevkisinde olanların bu 2010 nevruzundaki manzaraları iyi değerlendir melerini ve oradan gerekli mesajı çıkarmalarını ve yine üzerlerindeki vesayetten kurtularak, özel likle özgür ve demokratik siyaset zeminine doğru yol almalarını diliyoruz. Eğer bunu Türkiye olarak başarabilirsek... MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) - Sen devlet güçlerinin nevruz... BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... YUSUF COŞKUN (Devamla) - .. .inanıyoruz ki o özlenen barışı çok daha Türkiye'nin geneline de yansıtmış olacağız. Tabii, şunu da görmek durumundayız... İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Geçen sene Van'da saldın oldu. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz, lütfen. YUSUF COŞKUN (Devamla) - Pazar günü ülke geneline hâkim olan nevruz heyecanı, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin en zor eşiği aşmakta olduğunun da güzel bir tezahürü oldu, Türkiye'nin demokratik görünümüne de katkıda bulundu. İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Bu halkın mesajlarını dikkate almalısınız! YUSUF COŞKUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, artık biliyoruz ki nevruz bir bayramdır, birçok halkın, birçok kadim milletin kutladığı bir bayramdır; bahan ve hayatı müjdeler; canlanma dır, neşedir, sıcaklıktır, umuttur ve sevgidir. Gün ve gece eşittir orada. İnsanların din, dil ve ırk ay rımı yapılmadan eşit olduğunun altının kalınca çizildiği gündür. Ahmet Arifin "Dağlanna bahar gelmiş memleketimin." dizelerinin karşılığıdır. Yine, Fevzi Halıcı'nın: "İstanbul'da köprü üstü, Herkesin bir işi vardır. Uzaklarda, çok uzaklarda, Şimdi Bingöl'de bahardır." dizelerinin de karşılığıdır. - 5 3 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Nevruz, ilk defa, geçen pazar günü ülke genelinde huzur içinde ciddi bir asayiş sorunu yaşan madan coşku ve neşe içerisinde kutlandı. Bundan da ülke olarak büyük bir memnunluk duyduk. Hal kımıza ve güvenlik güçlerimize sağduyulu, hoşgörülü, anlayışlı tavırlarından dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. Umut ediyoruz ki, artık bundan sonra Türkiye tüm nevruzlarını bu şekilde hatta bundan daha güzel, daha coşkulu, heyecanlı ve daha fazla birbirine kenetlenmiş şekilde kutlayacak ve baharı da artık tek yürekle karşılayacağız. Bahar nasıl uyanışsa, yeniden dirilişse 2010 nevruzunun baharı nın da Türkiye için yeni bir diriliş, uyanış, başlangıç ve milat olmasını yürekten temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, özellikle bazı illerdeki törenlerde ve konuşmalarda gerçekten maksadını aşan ifadeler kullanıldığını, sloganlar atıldığını, pankart ve resimlerin açıldığını, gösterilerin yapıldığını da üzüntüyle müşahede ettik. Tabii, halkımız ve hiçbirimizin de bunu tasvip etmemiz, bunu doğru bulmamız mümkün değil dir. Gönül isterdi ki o meydanlarda, o kadar rengin temsil edildiği o meydanlarda, hepimizin ortak değeri olan Türk Bayrağı'nın da olması ona çok daha ayrı bir güzellik katardı, ama öyle umut edi yorum ki bu Millî Birlik ve Kardeşlik Projemiz önümüzdeki yıllarda bunu da gerçekleştirecektir. Ancak bu bir kısım yanlış söylem ve tavırlar Türkiye geneline hâkim olan bayram coşkusunu göl gelemeye, lekelemeye ve de karalamaya yetmedi. Özellikle sorumluluk mevkisinde olanların bu 2010 nevruzundaki manzaraları iyi değerlendir melerini ve oradan gerekli mesajı çıkarmalarını ve yine üzerlerindeki vesayetten kurtularak, özel likle özgür ve demokratik siyaset zeminine doğru yol almalarını diliyoruz. Eğer bunu Türkiye olarak başarabilirsek... MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) - Sen devlet güçlerinin nevruz... BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... YUSUF COŞKUN (Devamla) - .. .inanıyoruz ki o özlenen barışı çok daha Türkiye'nin geneline de yansıtmış olacağız. Tabii, şunu da görmek durumundayız... İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Geçen sene Van'da saldın oldu. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz, lütfen. YUSUF COŞKUN (Devamla) - Pazar günü ülke geneline hâkim olan nevruz heyecanı, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin en zor eşiği aşmakta olduğunun da güzel bir tezahürü oldu, Türkiye'nin demokratik görünümüne de katkıda bulundu. İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Bu halkın mesajlarını dikkate almalısınız! YUSUF COŞKUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, artık biliyoruz ki nevruz bir bayramdır, birçok halkın, birçok kadim milletin kutladığı bir bayramdır; bahan ve hayatı müjdeler; canlanma dır, neşedir, sıcaklıktır, umuttur ve sevgidir. Gün ve gece eşittir orada. İnsanların din, dil ve ırk ay rımı yapılmadan eşit olduğunun altının kalınca çizildiği gündür. Ahmet Arifin "Dağlanna bahar gelmiş memleketimin." dizelerinin karşılığıdır. Yine, Fevzi Halıcı'nın: "İstanbul'da köprü üstü, Herkesin bir işi vardır. Uzaklarda, çok uzaklarda, Şimdi Bingöl'de bahardır." dizelerinin de karşılığıdır. - 5 3 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 3 2 - Uzun yıllara yayılmış ortak hatalarımız yüzünden bayram olmaktan çıkıp sembole dönüşmüş olsa da gerçekten bayramdır nevruz. Artık biliyoruz, yılların korkularına dayalı olarak herkesin kendi yaktığı ateşin üzerinden atlaması doğru olmamıştır. Artık şölen ateşine dönüştürdüğümüz aynı ate şin etrafında toplanmayı başarmamız ve yumurtaları birbirimizin kafasına atmak yerine tokuştur mayı öğrenmemiz gerekmektedir. Artık ayrımcılığın değil dayanışmanın ve birlikteliğin ön plana çıkacağı gün olmalıdır nevruz ve artık meydanlarda devletin ve milletin birlikte coşku içinde kutla yacağı bir bayram olmalıdır nevruz. İnşallah demokratik açılım sürecimiz bunu gerçekleştirecektir. Anadolu Mevlevilerimizin nevruzu kutladıkları şu duayla bitirmek istiyorum sözlerimi: "Ey gece ve gündüzün tedbircisi..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YUSUF COŞKUN (Devamla) - "Ey gözleri ve gönülleri başka hâle çeviren, ey kudret ve hâl leri değiştiren; hâlimizi en güzele çevir, hâlimizi en güzele çevir!" En derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, (2/633) esas numaralı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 'nin, İç Tüzük'ün 34 'üncü mad desi uyarınca kendi komisyonlarında görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tez keresi (3/1129) 24/3/2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlığınızca, 2/633 esas numaralı "Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" 15/03/2010 tarihinde esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'na havale edilmiştir. Söz konusu teklif, esas komisyon olarak Komisyonumuzun görev alanına girmektedir. Bu nedenle; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'na havale edilmiş bulunan "Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifı"nin, İçtüzü ğün 34 üncü maddesi uyarınca Komisyonumuzda görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasını bilgilerinize saygılarımla arz ederim. Nusret Bayraktar İstanbul Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 3 2 - Uzun yıllara yayılmış ortak hatalarımız yüzünden bayram olmaktan çıkıp sembole dönüşmüş olsa da gerçekten bayramdır nevruz. Artık biliyoruz, yılların korkularına dayalı olarak herkesin kendi yaktığı ateşin üzerinden atlaması doğru olmamıştır. Artık şölen ateşine dönüştürdüğümüz aynı ate şin etrafında toplanmayı başarmamız ve yumurtaları birbirimizin kafasına atmak yerine tokuştur mayı öğrenmemiz gerekmektedir. Artık ayrımcılığın değil dayanışmanın ve birlikteliğin ön plana çıkacağı gün olmalıdır nevruz ve artık meydanlarda devletin ve milletin birlikte coşku içinde kutla yacağı bir bayram olmalıdır nevruz. İnşallah demokratik açılım sürecimiz bunu gerçekleştirecektir. Anadolu Mevlevilerimizin nevruzu kutladıkları şu duayla bitirmek istiyorum sözlerimi: "Ey gece ve gündüzün tedbircisi..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YUSUF COŞKUN (Devamla) - "Ey gözleri ve gönülleri başka hâle çeviren, ey kudret ve hâl leri değiştiren; hâlimizi en güzele çevir, hâlimizi en güzele çevir!" En derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, (2/633) esas numaralı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 'nin, İç Tüzük'ün 34 'üncü mad desi uyarınca kendi komisyonlarında görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tez keresi (3/1129) 24/3/2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlığınızca, 2/633 esas numaralı "Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" 15/03/2010 tarihinde esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'na havale edilmiştir. Söz konusu teklif, esas komisyon olarak Komisyonumuzun görev alanına girmektedir. Bu nedenle; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'na havale edilmiş bulunan "Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifı"nin, İçtüzü ğün 34 üncü maddesi uyarınca Komisyonumuzda görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasını bilgilerinize saygılarımla arz ederim. Nusret Bayraktar İstanbul Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı T B M M B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun talebi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyo nunca da uygun bulunduğundan, bu istem İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir. Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum: B) MECLÎS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına iliş kin önergesi (10/635) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Üniversitelerde okuyan öğrencilerimizin sorunları ve alınması gereken tedbirler hususunda Ana yasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz ederiz. 1) Reşat Doğru (Tokat) 2) Alim Işık (Kütahya) 3) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 4) Recep Taner (Aydın) 5) Abdülkadir Akçan (Afyonkarahisar) 6) Rıdvan Yalçın (Ordu) 7)KadirUral (Mersin) 8) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 9) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 10) Mustafa Kalaycı (Konya) 11) Hasan Özdemir (Gaziantep) 12) Şenol Bal (İzmir) 13) Mehmet Şandır (Mersin) 14) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 15) Hasan Çalış (Karaman) 16) Hüseyin Yıldız (Antalya) 17) Erkan Akçay (Manisa) 18) Mümin İnan (Niğde) 19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 20) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 21) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon) Gerekçe: Vatandaşlarımızın liseden sonra meslek sahibi olmaları için güdülendiği/güdülendirildiği; yük sek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul gibi çe şitli bölümleri olan devlet ya da vakıf gibi çeşitleri olan kuruluşlara Üniversite diyoruz. Ülkemizde 94 devlet, 45 Vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 139 adet Üniversite vardır. Bu üniversitelerimizde yaklaşık 2 milyon 500 bin öğrencimiz eğitim görmektedir. - 5 3 3 -
T B M M B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun talebi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyo nunca da uygun bulunduğundan, bu istem İç Tüzük'ün 34'üncü maddesi uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir. Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum: B) MECLÎS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına iliş kin önergesi (10/635) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Üniversitelerde okuyan öğrencilerimizin sorunları ve alınması gereken tedbirler hususunda Ana yasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz ederiz. 1) Reşat Doğru (Tokat) 2) Alim Işık (Kütahya) 3) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 4) Recep Taner (Aydın) 5) Abdülkadir Akçan (Afyonkarahisar) 6) Rıdvan Yalçın (Ordu) 7)KadirUral (Mersin) 8) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 9) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 10) Mustafa Kalaycı (Konya) 11) Hasan Özdemir (Gaziantep) 12) Şenol Bal (İzmir) 13) Mehmet Şandır (Mersin) 14) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 15) Hasan Çalış (Karaman) 16) Hüseyin Yıldız (Antalya) 17) Erkan Akçay (Manisa) 18) Mümin İnan (Niğde) 19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 20) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 21) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon) Gerekçe: Vatandaşlarımızın liseden sonra meslek sahibi olmaları için güdülendiği/güdülendirildiği; yük sek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul gibi çe şitli bölümleri olan devlet ya da vakıf gibi çeşitleri olan kuruluşlara Üniversite diyoruz. Ülkemizde 94 devlet, 45 Vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 139 adet Üniversite vardır. Bu üniversitelerimizde yaklaşık 2 milyon 500 bin öğrencimiz eğitim görmektedir. - 5 3 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 2007 yılından itibaren tüm illerimize üniversiteler kurulmuş, böylece ülkemizde üniversitesi bu lunmayan ilimiz kalmamıştır. Ancak bu üniversiteler kampus, akademik personel ve bina yönünden sıkıntılı olarak kurulmuştur. Herkese yerinde üniversite söylemiyle başlayan, ancak tercihler ve eğitim kalitesi nedeniyle taş rada bulunan gençlerimiz bulundukları yerlerin dışına çıkmak zorunda kalmışlardır. Bu zorunlu çıkış şüphesiz yükseköğrenim gören öğrencilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Gerek yeni açılan, gerekse hâlihazırda öğrenimine devam eden üniversitelerde geçmişten bugüne kadar yaşanan bir yurt sorunu vardır. Öğrencileri Üniversite sınavını kazandıktan sonra daha büyük bir engel beklemektedir. Bu da kalacak yer sorunudur. Büyükşehirlerde kendilerine yurt çıkmayan gençlerimiz hiç bilmedikleri bu şehirlerde ya yüksek ücretlerle özel yurtlara kayıt yaptırmakta, ya da sağlıksız ev koşullarında öğrenim görmek zorunda kalmaktadırlar. Aynı şekilde yurtlarda sağlık prob lemleri ile ilgili yetkili doktor ya da sağlık personeli bulunmamaktadır. Bu durum öğrenim maliyet lerini kat be kat artırmaktadır. Öte yandan il merkezleri dışındaki fakülte ve yüksekokullarda, gerek eğitim binası, gerekse ba rınma yönünden büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Birçok üniversitemiz bünyesinde yeni bölümler açılmış, ancak derslik olmadığı için eğitim öğretime başlanılamamıştır. Bazı yerlerde ise kurum ve kuruluşlara ait yıllardır kullanılmayan binalar kiralanmış, zor şartlar altında eğitim yapılmaktadır. Bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir. Özellikle küçük yerlerde yaşanan yurt sıkıntısı, öğrenciler için ucuz yerde pahalı eğitim sıkıntısını yaşatmaktadır. Hiçbir özelliği bulunmayan tek odalı, kullanışsız mekânlar öğrencilere fahiş fiyatlarla ki ralanmaktadır. Yurtta kalan öğrenciler ise tek odalarda 7-8 kişi bir arada yaşamakta, ilk kez bir araya gelen insanlar arasında huzursuzluk baş göstermektedir. Bunlara TV, İnternet ve kütüphane yetersiz likleri de eklenince öğrencilerimiz için yüksekokul okumak tam bir sıkıntıya sebep olmaktadır. Konunun bir kez de Meclis tarafından araştırılması durumunda yükseköğrenim gören genç be yinlerimiz daha sağlıklı ve rahat ortamlarda eğitimlerine devam edebileceklerdir. Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır. 2- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin top lumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gere ken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) Güvenlik güçleri tarafından toplumsal gösterilerde yoğun ve sürekli bir şekilde kullanılan biber gazının kullanım oranı, insan sağlığı üzerindeki bütün etkileri, bu kullanımlar sonucu ölümle sonuç lanan olayların yaşanıp yaşanmadığının tespit edilip gereken önlem ve tedbirlerin alınması için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na 1) Selahattin Demirtaş 2) Gültan Kışanak 3) Ayla Akat Ata 4) Bengi Yıldız 5) Akın Birdal 6) Emine Ayna 7) Fatma Kurtulan (Diyarbakır) (Diyarbakır) (Batman) (Batman) (Diyarbakır) (Mardin) (Van) - 5 3 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 0 : 1 2007 yılından itibaren tüm illerimize üniversiteler kurulmuş, böylece ülkemizde üniversitesi bu lunmayan ilimiz kalmamıştır. Ancak bu üniversiteler kampus, akademik personel ve bina yönünden sıkıntılı olarak kurulmuştur. Herkese yerinde üniversite söylemiyle başlayan, ancak tercihler ve eğitim kalitesi nedeniyle taş rada bulunan gençlerimiz bulundukları yerlerin dışına çıkmak zorunda kalmışlardır. Bu zorunlu çıkış şüphesiz yükseköğrenim gören öğrencilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Gerek yeni açılan, gerekse hâlihazırda öğrenimine devam eden üniversitelerde geçmişten bugüne kadar yaşanan bir yurt sorunu vardır. Öğrencileri Üniversite sınavını kazandıktan sonra daha büyük bir engel beklemektedir. Bu da kalacak yer sorunudur. Büyükşehirlerde kendilerine yurt çıkmayan gençlerimiz hiç bilmedikleri bu şehirlerde ya yüksek ücretlerle özel yurtlara kayıt yaptırmakta, ya da sağlıksız ev koşullarında öğrenim görmek zorunda kalmaktadırlar. Aynı şekilde yurtlarda sağlık prob lemleri ile ilgili yetkili doktor ya da sağlık personeli bulunmamaktadır. Bu durum öğrenim maliyet lerini kat be kat artırmaktadır. Öte yandan il merkezleri dışındaki fakülte ve yüksekokullarda, gerek eğitim binası, gerekse ba rınma yönünden büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Birçok üniversitemiz bünyesinde yeni bölümler açılmış, ancak derslik olmadığı için eğitim öğretime başlanılamamıştır. Bazı yerlerde ise kurum ve kuruluşlara ait yıllardır kullanılmayan binalar kiralanmış, zor şartlar altında eğitim yapılmaktadır. Bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir. Özellikle küçük yerlerde yaşanan yurt sıkıntısı, öğrenciler için ucuz yerde pahalı eğitim sıkıntısını yaşatmaktadır. Hiçbir özelliği bulunmayan tek odalı, kullanışsız mekânlar öğrencilere fahiş fiyatlarla ki ralanmaktadır. Yurtta kalan öğrenciler ise tek odalarda 7-8 kişi bir arada yaşamakta, ilk kez bir araya gelen insanlar arasında huzursuzluk baş göstermektedir. Bunlara TV, İnternet ve kütüphane yetersiz likleri de eklenince öğrencilerimiz için yüksekokul okumak tam bir sıkıntıya sebep olmaktadır. Konunun bir kez de Meclis tarafından araştırılması durumunda yükseköğrenim gören genç be yinlerimiz daha sağlıklı ve rahat ortamlarda eğitimlerine devam edebileceklerdir. Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır. 2- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin top lumsal gösterilerde kullandığı biber gazının insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gere ken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) Güvenlik güçleri tarafından toplumsal gösterilerde yoğun ve sürekli bir şekilde kullanılan biber gazının kullanım oranı, insan sağlığı üzerindeki bütün etkileri, bu kullanımlar sonucu ölümle sonuç lanan olayların yaşanıp yaşanmadığının tespit edilip gereken önlem ve tedbirlerin alınması için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na 1) Selahattin Demirtaş 2) Gültan Kışanak 3) Ayla Akat Ata 4) Bengi Yıldız 5) Akın Birdal 6) Emine Ayna 7) Fatma Kurtulan (Diyarbakır) (Diyarbakır) (Batman) (Batman) (Diyarbakır) (Mardin) (Van) - 5 3 4 - T B M M B : 7 7 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 Dünyada toplumsal olayları kontrol amaçlı olarak kullanılan biber gazı (göz yaşartıcı gaz), ge çici rahatsız edici etkileri nedeni ile güvenlik güçlerince yaygın olarak kullanılmaktadır. Bugün pek çok ülkede bu kimyasallar, güvenlik güçleri tarafından "toplumun güvenliğini sağ lamak" gibi "meşru" olduğu iddia edilen gerekçelerle, geniş toplum kesimleri üzerinde kullanılmak tadır. Ancak bu kimyasalların insan sağlığı üzerine etkilerinin neler olduğu araştırmaların yetersizliği nedeni ile kesin olarak bilinmemektedir. Toplumsal gösterilerde kullanılan bu kimyasal silahların, etkileri kısa süreli ve geçici olduğu düşünülse de, uzun dönem de insan sağlığı için riskler taşıdığı ve insan yaşamını tehdit edici boyut lara ulaşabileceğini tıp doktorları ve ilgili sağlık örgütleri dile getirmektedirler. Biber gazının; göz lerde yanma, aşın yaşarma, burun ve boğazda yanma, deride kızarıklık gibi geçici rahatsızlık verici etkilerinin yanı sıra, gazlara daha yoğun ve uzun süre maruz kalanlarda solunum yollan ve akciğer lerde hasar ve öksürük, sindirim kanalında tahrişe bağlı kusma, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, kan ba sıncında düşme gibi durumlann görülebileceği tıp doktorlan tarafından da belirtilmektedir. Uzmanlar çocuklar, yaşlılar, astım, kronik bronşit, hipertansiyon, kalp yetmezliği olan kişilerde risklerin daha yüksek olabileceğini savunmaktadırlar. Dünyadaki birçok örneğin yanı sıra ülkemizde de biber gazının kontrolsüz kullanımının örnek leri basına ve kamuoyuna yansımıştır; İstanbul Taksim'de gerçekleştirilen IMF protestolan sırasında, İshak Kalvo isimli bir vatandaşın kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi biber gazından olabileceği iddialarını gündeme getirmişti. Son olarak Tekel işçilerine sıkılan biber gazı sonucunda birçok işçi gazdan olumsuz şekilde et kilenmiştir. Toplumsal gösterilerde kullanılan biber gazı, insan haklan açısından da doğru bir uygulama ol madığı düşünülmektedir. Güvenlik güçleri tarafından, herhangi bir gösteriye müdahale etmek üzere biber gazı kullanıldığında; çevrede bulunan vatandaşlar da gazdan ciddi oranda etkilenmektedir. Bu durum, Türkiye'de biber gazı kullanımında ciddi bir orantısızlığın olduğunun da açık göstergesidir. - 5 3 5 - 8) Hasip Kaplan (Şırnak) 9) Hamit Geylani (Hakkâri) 10) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 11) M. Nuri Yaman (Muş) 12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul) 14) Osman Özcelik (Siirt) 15)ÖzdalÜçer (Van) 16) Pervin Buldan (İğdır) 17) Sebahat Tuncel (İstanbul) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Sırrı Sakık (Muş) 20) Şerafettin Halis (Tunceli) Gerekçe:
T B M M B : 7 7 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 Dünyada toplumsal olayları kontrol amaçlı olarak kullanılan biber gazı (göz yaşartıcı gaz), ge çici rahatsız edici etkileri nedeni ile güvenlik güçlerince yaygın olarak kullanılmaktadır. Bugün pek çok ülkede bu kimyasallar, güvenlik güçleri tarafından "toplumun güvenliğini sağ lamak" gibi "meşru" olduğu iddia edilen gerekçelerle, geniş toplum kesimleri üzerinde kullanılmak tadır. Ancak bu kimyasalların insan sağlığı üzerine etkilerinin neler olduğu araştırmaların yetersizliği nedeni ile kesin olarak bilinmemektedir. Toplumsal gösterilerde kullanılan bu kimyasal silahların, etkileri kısa süreli ve geçici olduğu düşünülse de, uzun dönem de insan sağlığı için riskler taşıdığı ve insan yaşamını tehdit edici boyut lara ulaşabileceğini tıp doktorları ve ilgili sağlık örgütleri dile getirmektedirler. Biber gazının; göz lerde yanma, aşın yaşarma, burun ve boğazda yanma, deride kızarıklık gibi geçici rahatsızlık verici etkilerinin yanı sıra, gazlara daha yoğun ve uzun süre maruz kalanlarda solunum yollan ve akciğer lerde hasar ve öksürük, sindirim kanalında tahrişe bağlı kusma, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, kan ba sıncında düşme gibi durumlann görülebileceği tıp doktorlan tarafından da belirtilmektedir. Uzmanlar çocuklar, yaşlılar, astım, kronik bronşit, hipertansiyon, kalp yetmezliği olan kişilerde risklerin daha yüksek olabileceğini savunmaktadırlar. Dünyadaki birçok örneğin yanı sıra ülkemizde de biber gazının kontrolsüz kullanımının örnek leri basına ve kamuoyuna yansımıştır; İstanbul Taksim'de gerçekleştirilen IMF protestolan sırasında, İshak Kalvo isimli bir vatandaşın kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi biber gazından olabileceği iddialarını gündeme getirmişti. Son olarak Tekel işçilerine sıkılan biber gazı sonucunda birçok işçi gazdan olumsuz şekilde et kilenmiştir. Toplumsal gösterilerde kullanılan biber gazı, insan haklan açısından da doğru bir uygulama ol madığı düşünülmektedir. Güvenlik güçleri tarafından, herhangi bir gösteriye müdahale etmek üzere biber gazı kullanıldığında; çevrede bulunan vatandaşlar da gazdan ciddi oranda etkilenmektedir. Bu durum, Türkiye'de biber gazı kullanımında ciddi bir orantısızlığın olduğunun da açık göstergesidir. - 5 3 5 - 8) Hasip Kaplan (Şırnak) 9) Hamit Geylani (Hakkâri) 10) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 11) M. Nuri Yaman (Muş) 12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul) 14) Osman Özcelik (Siirt) 15)ÖzdalÜçer (Van) 16) Pervin Buldan (İğdır) 17) Sebahat Tuncel (İstanbul) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Sırrı Sakık (Muş) 20) Şerafettin Halis (Tunceli) Gerekçe: TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Bu kimyasal gazların zararları sadece bilimsel çalışmalar ile değil, "Avrupa İşkencenin ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT)" raporları ile de sabittir. Hollanda'ya 2007 yılında gerçek leştirilen ziyaretin ardından biber gazının potansiyel olarak tehlikeli bir madde olduğu ve kapalı alan larda kullanılmaması gerektiği, açık havada kullanılması konusunda da CPT'nin çekinceleri olduğu, açık havada kullanıldığı takdirde istisnai olarak kullanılması ve bu durumda kişilerin korunmasına yönelik güvencelerin (örneğin biber gazına maruz kalan kişilerin derhal sağlık muayenesinden geçi rilmesi ve bu kişilere antidote (panzehir) sağlanması vs. gibi) kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Etkileri tam olarak bilinmeyen, maruz kalan kişilerde ciddi sağlık sorunları ve hatta ölümlere yol açtığı iddia edilen bu kimyasalların kullanılmasının kesin olarak yasaklanması gerektiği düşünül mektedir. Biber gazlarının sorumsuzca kullanımı insanlık için büyük bir tehdit olmakta ve kullanı mına karşı etkin tavır alınması gerekmektedir. Biber gazının uzun süreli etkilerini ve kontrolsüz kullanımını gösteren çok sayıda olay birlikte değerlendirildiğinde, bu kimyasal bileşiklerin "toplumun güvenliği"ni sağlamaktan çok toplum sağ lığını tehdit ettiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle, 1969'da seksen ülkenin imzaladığı Cenova Söz leşmesi ile savaşta kullanımı yasaklanan maddeler arasına alınan bu "kimyasal silahın" kullanımına karşı tedbirlerin alınması ve insan sağlığı üzerindeki bütün etkilerinin araştırılması gerekmektedir. Kimyasal silah hâline gelen bu gazın güvenlik güçleri tarafından toplumsal gösterilerde kullanım oranı, biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkileri ve bu kullanımlar sonucu ölümle sonuçlanan olayların yaşanıp yaşanmadığının tespit edilip gereken önlem ve tedbirlerin alınması için bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/637) Son yıllarda artış gösteren ve kişi güvenliğini tehdit eden linç olaylarının ortaya çıkış biçimle rinin, yetkili makamların linç girişimlerinin gerçekleşmesindeki sorumluluklarının ve hukuk devleti açısından oluşturduğu tehlikenin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105' inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na 1) Selahattin Demirtaş 2) Gültan Kışanak 3) Ayla Akat Ata 4) Bengi Yıldız 5) Akın Birdal 6) Emine Ayna 7) Fatma Kurtulan 8) Hasip Kaplan 9) Hamit Geylani 10) İbrahim Binici 11) M. Nuri Yaman (Diyarbakır) (Diyarbakır) (Batman) (Batman) (Diyarbakır) (Mardin) (Van) (Şırnak) (Hakkâri) (Şanlıurfa) (Muş) - 5 3 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Bu kimyasal gazların zararları sadece bilimsel çalışmalar ile değil, "Avrupa İşkencenin ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT)" raporları ile de sabittir. Hollanda'ya 2007 yılında gerçek leştirilen ziyaretin ardından biber gazının potansiyel olarak tehlikeli bir madde olduğu ve kapalı alan larda kullanılmaması gerektiği, açık havada kullanılması konusunda da CPT'nin çekinceleri olduğu, açık havada kullanıldığı takdirde istisnai olarak kullanılması ve bu durumda kişilerin korunmasına yönelik güvencelerin (örneğin biber gazına maruz kalan kişilerin derhal sağlık muayenesinden geçi rilmesi ve bu kişilere antidote (panzehir) sağlanması vs. gibi) kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Etkileri tam olarak bilinmeyen, maruz kalan kişilerde ciddi sağlık sorunları ve hatta ölümlere yol açtığı iddia edilen bu kimyasalların kullanılmasının kesin olarak yasaklanması gerektiği düşünül mektedir. Biber gazlarının sorumsuzca kullanımı insanlık için büyük bir tehdit olmakta ve kullanı mına karşı etkin tavır alınması gerekmektedir. Biber gazının uzun süreli etkilerini ve kontrolsüz kullanımını gösteren çok sayıda olay birlikte değerlendirildiğinde, bu kimyasal bileşiklerin "toplumun güvenliği"ni sağlamaktan çok toplum sağ lığını tehdit ettiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle, 1969'da seksen ülkenin imzaladığı Cenova Söz leşmesi ile savaşta kullanımı yasaklanan maddeler arasına alınan bu "kimyasal silahın" kullanımına karşı tedbirlerin alınması ve insan sağlığı üzerindeki bütün etkilerinin araştırılması gerekmektedir. Kimyasal silah hâline gelen bu gazın güvenlik güçleri tarafından toplumsal gösterilerde kullanım oranı, biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkileri ve bu kullanımlar sonucu ölümle sonuçlanan olayların yaşanıp yaşanmadığının tespit edilip gereken önlem ve tedbirlerin alınması için bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. 3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, linç girişimi iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/637) Son yıllarda artış gösteren ve kişi güvenliğini tehdit eden linç olaylarının ortaya çıkış biçimle rinin, yetkili makamların linç girişimlerinin gerçekleşmesindeki sorumluluklarının ve hukuk devleti açısından oluşturduğu tehlikenin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105' inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na 1) Selahattin Demirtaş 2) Gültan Kışanak 3) Ayla Akat Ata 4) Bengi Yıldız 5) Akın Birdal 6) Emine Ayna 7) Fatma Kurtulan 8) Hasip Kaplan 9) Hamit Geylani 10) İbrahim Binici 11) M. Nuri Yaman (Diyarbakır) (Diyarbakır) (Batman) (Batman) (Diyarbakır) (Mardin) (Van) (Şırnak) (Hakkâri) (Şanlıurfa) (Muş) - 5 3 6 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 1 12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 13) Mehmet Uruk Uras (İstanbul) 14) Osman Özçelik (Siirt) 15) Özdal Üçer (Van) 16) Pervin Buldan (İğdır) 17) Sebahat Tuncel (İstanbul) 18) Sevahir Bayındır (Sımak) 19) Sırrı Sakık (Muş) 20) Şerafettin Halis (Tunceli) Gerekçe: Son yıllarda ülkemizde demokratik eylem ve etkinlikler ile örgütlenme özgürlüğüne yönelik gerçekleştirilen linç girişimleri "linç kültürünü" tartışılır bir olgu haline getirmiştir. Toplumun farklı kesimlerince yapılan tartışmalarda linç, problem çözme, problemi anlama ve hoşgörünün azaldığı noktada, sorun olarak nitelenen şeyin yok edilmesine yönelik ilkel bir toplumsal davranış modeli olarak tanımlanmaktadır. Linç ve oluşturduğu kültür, kendi doğasında hukuksuzluğu, şiddeti, iktidarı, denetimi ve farklı olanı tehdit olarak görme anlayışını barındırmaktadır. Bu nedenle linç olayları de mokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğü önünde ciddi engeller teşkil etmektedir. Oysaki toplumun muhalif kesimlerinin sesini duyurabilmesinin bir aracı olan de mokratik eylem ve etkinlikler, demokratik toplumlarda siyasal ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez un surları olarak kabul edilmektedir. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı olan demokratik eylem ve etkinlikler gerek uluslararası belgelerle gerekse de yasalarımızca tanınmış bir haktır. Ana yasanın yirmi beşinci ve yirmi altıncı maddeleri ile düşünce ve kanaat hürriyetine vurgu yapılmakta ve herkes düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir, denilmektedir. Ve her ne amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatleri sebebi ile kınanamayacağı, suçlanamayacağı açıkça belirtilmektedir. Ülkemizde geçmişten beri var olan linç kültürünün, bugünde farklı tezahürlerinin yaşanması ve giderek yaygınlık kazanması kaygılan arttırmaktadır. Nitekim; 6-7 Eylül olaylarının 50. yıldönü münde açılan bir fotoğraf sergisi ile TESEV raporunun açıklanması için düzenlenen bir toplantının basılması, 6 Nisan 2005'te Trabzon'da bildiri dağıtmak isteyen Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Da yanışma Derneği (TAYAD) üyelerine yönelik linç girişimi, 6 Eylül 2005'te Gemlik'te yapılması plan lanan mitinge katılmak için yola çıkan kitleye yönelik Bozüyük'te yapılan linç girişimi, 21 Mayıs 2006'da İzmir Kemalpaşa'da Kürt vatandaşlara yönelik saldırılar, 20 Temmuz 2006'da Kırklareli Kı- yıköy'de kamp yapan Temel Haklar ve Özgürlükler Dernekleri Federasyonu üyelerine polis saldırısı ardından gerçekleştirilen linç girişimi, 27 Nisan 2008'de Sakarya'da düzenlenen 'Banş ve Kardeşlik Şöleni'ne yönelik saldırı, 22 Kasım 2009'da İzmir'de Demokratik Topum Partisi'nin konvoyuna ya pılan saldın ve son olarak Manisa'nın Selendi İlçesi'nde Roman vatandaşlara yönelik linç girişimleri açık birer örnek olarak önümüzde durmaktadır. İnsan haklan kuruluşlarının verilerine göre; sadece 2009 yılında linç girişimleri sonucunda 4 kişinin yaşamını yitirdiği, 43 kişinin ise yaralandığı, 13 ki şinin memleketlerine geri dönme kararı almak zorunda kaldığı, 42 ev ve işyerinin hasar gördüğü belirtilmektedir. - 5 3 7 -
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 1 12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 13) Mehmet Uruk Uras (İstanbul) 14) Osman Özçelik (Siirt) 15) Özdal Üçer (Van) 16) Pervin Buldan (İğdır) 17) Sebahat Tuncel (İstanbul) 18) Sevahir Bayındır (Sımak) 19) Sırrı Sakık (Muş) 20) Şerafettin Halis (Tunceli) Gerekçe: Son yıllarda ülkemizde demokratik eylem ve etkinlikler ile örgütlenme özgürlüğüne yönelik gerçekleştirilen linç girişimleri "linç kültürünü" tartışılır bir olgu haline getirmiştir. Toplumun farklı kesimlerince yapılan tartışmalarda linç, problem çözme, problemi anlama ve hoşgörünün azaldığı noktada, sorun olarak nitelenen şeyin yok edilmesine yönelik ilkel bir toplumsal davranış modeli olarak tanımlanmaktadır. Linç ve oluşturduğu kültür, kendi doğasında hukuksuzluğu, şiddeti, iktidarı, denetimi ve farklı olanı tehdit olarak görme anlayışını barındırmaktadır. Bu nedenle linç olayları de mokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğü önünde ciddi engeller teşkil etmektedir. Oysaki toplumun muhalif kesimlerinin sesini duyurabilmesinin bir aracı olan de mokratik eylem ve etkinlikler, demokratik toplumlarda siyasal ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez un surları olarak kabul edilmektedir. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı olan demokratik eylem ve etkinlikler gerek uluslararası belgelerle gerekse de yasalarımızca tanınmış bir haktır. Ana yasanın yirmi beşinci ve yirmi altıncı maddeleri ile düşünce ve kanaat hürriyetine vurgu yapılmakta ve herkes düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir, denilmektedir. Ve her ne amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatleri sebebi ile kınanamayacağı, suçlanamayacağı açıkça belirtilmektedir. Ülkemizde geçmişten beri var olan linç kültürünün, bugünde farklı tezahürlerinin yaşanması ve giderek yaygınlık kazanması kaygılan arttırmaktadır. Nitekim; 6-7 Eylül olaylarının 50. yıldönü münde açılan bir fotoğraf sergisi ile TESEV raporunun açıklanması için düzenlenen bir toplantının basılması, 6 Nisan 2005'te Trabzon'da bildiri dağıtmak isteyen Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Da yanışma Derneği (TAYAD) üyelerine yönelik linç girişimi, 6 Eylül 2005'te Gemlik'te yapılması plan lanan mitinge katılmak için yola çıkan kitleye yönelik Bozüyük'te yapılan linç girişimi, 21 Mayıs 2006'da İzmir Kemalpaşa'da Kürt vatandaşlara yönelik saldırılar, 20 Temmuz 2006'da Kırklareli Kı- yıköy'de kamp yapan Temel Haklar ve Özgürlükler Dernekleri Federasyonu üyelerine polis saldırısı ardından gerçekleştirilen linç girişimi, 27 Nisan 2008'de Sakarya'da düzenlenen 'Banş ve Kardeşlik Şöleni'ne yönelik saldırı, 22 Kasım 2009'da İzmir'de Demokratik Topum Partisi'nin konvoyuna ya pılan saldın ve son olarak Manisa'nın Selendi İlçesi'nde Roman vatandaşlara yönelik linç girişimleri açık birer örnek olarak önümüzde durmaktadır. İnsan haklan kuruluşlarının verilerine göre; sadece 2009 yılında linç girişimleri sonucunda 4 kişinin yaşamını yitirdiği, 43 kişinin ise yaralandığı, 13 ki şinin memleketlerine geri dönme kararı almak zorunda kaldığı, 42 ev ve işyerinin hasar gördüğü belirtilmektedir. - 5 3 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Ülkenin temel sorunlarını demokratik yöntemlerle çözme yollarının kapatıldığı, farklı olana karşı tahammülsüzlüğün arttığı dönemlerde linç, farklı kesimler üzerinde bir sindirme aracı olarak kullanılmaktadır. Sürekli ve sistematik bir şekilde geliştirilen bu politikanın, yetkili makamlar tara fından "masum tepkiler" olarak yansıtılması, bu durumun bir insan haklan ve demokrasi sorunu ol duğunun da göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Yine linç girişimlerine karşı etkin bir müdahale ve yargısal bir soruşturmanın yapılmaması vatandaşlar açısından kişi güvenliğini tehdit eden önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Son yıllarda sıkça yaşanmaya başlayan ve kişi güvenliğini tehdit eden boyutlara ulaşan linç olaylannın ortaya çıkış biçimlerinin, yetkili makamlann linç girişimlerinin gerçekleşmesindeki so rumluluklarının ve hukuk devleti açısından oluşturduğu tehlikenin araştırılması amacıyla Anaya- sa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105' inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) Gerek hukuksal metinlerde, gerekse de siyasi alanda uzun zamandır sık sık gündeme gelen "dev let sırn" kavramının ne olup olmadığı, nelerin devlet sun olarak kabul edilebileceğinin araştınlması; bu konuda gerekli çalışmaların yapılması için Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci mad deleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini dilerim. 17.02.2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1)5 2 ) ( 3 ) / 4 ) 1 5)7 6 )1 7 )1 8 )1 9 )1 10) 11) 12) 13) 14) 15) 16) 17) 18) 19) 20) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) Gültan Kışanak (Diyarbakır) Ayla Akat Ata (Batman) Bengi Yıldız (Batman) Akın Birdal (Diyarbakır) Emine Ayna (Mardin) Fatma Kurtulan (Van) Hasip Kaplan (Sımak) Hamit Geylani (Hakkâri) İbrahim Binici (Şanlıurfa) ) M. Nuri Yaman (Muş) ) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) ) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul) ) Osman Özçelik (Siirt) ) Özdal Üçer (Van) Pervin Buldan (İğdır) Sebahat Tuncel (İstanbul) Sevahir Bayındır (Şırnak) Sırn Sakık (Muş) Şerafettin Halis (Tunceli) - 5 3 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Ülkenin temel sorunlarını demokratik yöntemlerle çözme yollarının kapatıldığı, farklı olana karşı tahammülsüzlüğün arttığı dönemlerde linç, farklı kesimler üzerinde bir sindirme aracı olarak kullanılmaktadır. Sürekli ve sistematik bir şekilde geliştirilen bu politikanın, yetkili makamlar tara fından "masum tepkiler" olarak yansıtılması, bu durumun bir insan haklan ve demokrasi sorunu ol duğunun da göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Yine linç girişimlerine karşı etkin bir müdahale ve yargısal bir soruşturmanın yapılmaması vatandaşlar açısından kişi güvenliğini tehdit eden önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Son yıllarda sıkça yaşanmaya başlayan ve kişi güvenliğini tehdit eden boyutlara ulaşan linç olaylannın ortaya çıkış biçimlerinin, yetkili makamlann linç girişimlerinin gerçekleşmesindeki so rumluluklarının ve hukuk devleti açısından oluşturduğu tehlikenin araştırılması amacıyla Anaya- sa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105' inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, devlet sırrı konusunun araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) Gerek hukuksal metinlerde, gerekse de siyasi alanda uzun zamandır sık sık gündeme gelen "dev let sırn" kavramının ne olup olmadığı, nelerin devlet sun olarak kabul edilebileceğinin araştınlması; bu konuda gerekli çalışmaların yapılması için Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci mad deleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini dilerim. 17.02.2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1)5 2 ) ( 3 ) / 4 ) 1 5)7 6 )1 7 )1 8 )1 9 )1 10) 11) 12) 13) 14) 15) 16) 17) 18) 19) 20) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) Gültan Kışanak (Diyarbakır) Ayla Akat Ata (Batman) Bengi Yıldız (Batman) Akın Birdal (Diyarbakır) Emine Ayna (Mardin) Fatma Kurtulan (Van) Hasip Kaplan (Sımak) Hamit Geylani (Hakkâri) İbrahim Binici (Şanlıurfa) ) M. Nuri Yaman (Muş) ) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) ) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul) ) Osman Özçelik (Siirt) ) Özdal Üçer (Van) Pervin Buldan (İğdır) Sebahat Tuncel (İstanbul) Sevahir Bayındır (Şırnak) Sırn Sakık (Muş) Şerafettin Halis (Tunceli) - 5 3 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 Gerekçe Uzun zamandan beri siyasi gündemimizde yer eden Ergenekon soruşturmaları, darbe girişimle rinin araştırılması/soruşturulması, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Seferberlik Tetkik Dairesindeki kozmik odanın aranması gibi olaylar demokratik bir ülke olma yolunda önemli çabalar gibi görül mektedir. Gerçek anlamda demokratik bir ülke olmanın gereği olarak katliamların, faili meçhul ci nayetlerin, siyasi cinayetlerin, devletin kimi resmi/yarı resmi organlarınca, kurumlarınca gerçekleştirilmiş hukuk dışı işlemlerin, demokrasi dışı girişimlerin ortaya çıkarılması ve bunlarla yüzleşilmesi toplumun büyük bir bölümünce istenmektedir. Ancak bunlarla istek ve girişimler çoğu zaman "devlet sırrı" kavramına çarpmakta ve bu kav ramla engellenmektedir. Oysa demokrasilerde şeffaf ve açık bir yönetimin iki temel unsuru vardır: Birincisi, toplumun ve tek tek kişilerin bilgilenme ve gerçekleri öğrenme hakkı, ikincisi ise dev letin kamu kurum ve kuruluşlarının yaptıklarına, işlediklerine ilişkin sır alanının sınırlandırılmasıdır. Aynı zamanda bunların yasal güvencelerinin sağlanması gerekmektedir. Devlet sırrı kavramı hukuksal metinlerde sadece Ceza Muhakemesi Yasasının 47. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, "açıklanması, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzene ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikte bilgiler devlet sırrı sayılır". (Madde 47) Ancak bu gün ki uygulamada pek çok hukuk dışı uygulamalar, darbe girişimleri ve yasal olarak suç sayılabilecek kimi uygulamalar "devlet sırrı" denerek açıklanmamaktadır. Suç olan bir şey aslında sır sayılamaz, sır olamaz... Devlet sırrı nedir, neyin devlet sırrı olduğunu kim belirleyecektir? Gizli kalması gereken bilgi ve belgeler nelerdir? Bu soruların yanıtının demokratik hukuk devleti olma, insan haklarına dayalı bir yönetim oluş turma çabalarıyla koşut olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Devletin yurttaşına karşı işlediği suçların, hukuk dışı uygulamaların hiçbir savunusu olamaz ve bu uygulamalar hiçbir şekilde "devlet sırrı" kavramı ile açıklanamaz. Devlet yönetimini hukuk dışı uygulamalardan arındırmanın, kimi kurumların bir suç örgütü ol masını önlemenin, yurttaşlarımızın korkusuzca daha demokratik bir ülkede barış içinde yaşamasını önemsiyorsak devlet sırrının ne olup ne olmadığının belirlenmesi sınırlarının oldukça daraltılması ve bir yasal çerçeveye bağlanması gerekmektedir. Oysa bu gün bütün kamu kurumlan kendi kararlarıyla neyin "devlet sırrı" olup olmadığına karar verebilmektedirler. Dolayısıyla "devlet sim" kavramı yasal bir tanımlama olmaktan daha çok kamu otoritesinin bir tasarrufu olarak kullanılmaktadır. Ve ne yazık ki bu tasarruf hukuk dışı uygulamala rın, suç oluşturan işlerin korunması olarak işlemiştir. Bu gün kamuoyu, Mehmet Ağar'ın "bin operasyonunu" merak etmektedir. Kozmik odadan aydın, yazar ve gazetecilerin katledilmesiyle ilgili siyasi cinayetlere ilişkin belgelerin çıkıp çıkmadığını öğ renmek istemektedir. Botaşın Silopi'deki kuyulannı kimlerin doldurduğunu, Şemdinli'deki bombayı bilmek istemektedir. Hrant Dink'in gerçek katillerinin ortaya çıkmasını istemekte ve beklemektedir. - 5 3 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 Gerekçe Uzun zamandan beri siyasi gündemimizde yer eden Ergenekon soruşturmaları, darbe girişimle rinin araştırılması/soruşturulması, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Seferberlik Tetkik Dairesindeki kozmik odanın aranması gibi olaylar demokratik bir ülke olma yolunda önemli çabalar gibi görül mektedir. Gerçek anlamda demokratik bir ülke olmanın gereği olarak katliamların, faili meçhul ci nayetlerin, siyasi cinayetlerin, devletin kimi resmi/yarı resmi organlarınca, kurumlarınca gerçekleştirilmiş hukuk dışı işlemlerin, demokrasi dışı girişimlerin ortaya çıkarılması ve bunlarla yüzleşilmesi toplumun büyük bir bölümünce istenmektedir. Ancak bunlarla istek ve girişimler çoğu zaman "devlet sırrı" kavramına çarpmakta ve bu kav ramla engellenmektedir. Oysa demokrasilerde şeffaf ve açık bir yönetimin iki temel unsuru vardır: Birincisi, toplumun ve tek tek kişilerin bilgilenme ve gerçekleri öğrenme hakkı, ikincisi ise dev letin kamu kurum ve kuruluşlarının yaptıklarına, işlediklerine ilişkin sır alanının sınırlandırılmasıdır. Aynı zamanda bunların yasal güvencelerinin sağlanması gerekmektedir. Devlet sırrı kavramı hukuksal metinlerde sadece Ceza Muhakemesi Yasasının 47. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, "açıklanması, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzene ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikte bilgiler devlet sırrı sayılır". (Madde 47) Ancak bu gün ki uygulamada pek çok hukuk dışı uygulamalar, darbe girişimleri ve yasal olarak suç sayılabilecek kimi uygulamalar "devlet sırrı" denerek açıklanmamaktadır. Suç olan bir şey aslında sır sayılamaz, sır olamaz... Devlet sırrı nedir, neyin devlet sırrı olduğunu kim belirleyecektir? Gizli kalması gereken bilgi ve belgeler nelerdir? Bu soruların yanıtının demokratik hukuk devleti olma, insan haklarına dayalı bir yönetim oluş turma çabalarıyla koşut olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Devletin yurttaşına karşı işlediği suçların, hukuk dışı uygulamaların hiçbir savunusu olamaz ve bu uygulamalar hiçbir şekilde "devlet sırrı" kavramı ile açıklanamaz. Devlet yönetimini hukuk dışı uygulamalardan arındırmanın, kimi kurumların bir suç örgütü ol masını önlemenin, yurttaşlarımızın korkusuzca daha demokratik bir ülkede barış içinde yaşamasını önemsiyorsak devlet sırrının ne olup ne olmadığının belirlenmesi sınırlarının oldukça daraltılması ve bir yasal çerçeveye bağlanması gerekmektedir. Oysa bu gün bütün kamu kurumlan kendi kararlarıyla neyin "devlet sırrı" olup olmadığına karar verebilmektedirler. Dolayısıyla "devlet sim" kavramı yasal bir tanımlama olmaktan daha çok kamu otoritesinin bir tasarrufu olarak kullanılmaktadır. Ve ne yazık ki bu tasarruf hukuk dışı uygulamala rın, suç oluşturan işlerin korunması olarak işlemiştir. Bu gün kamuoyu, Mehmet Ağar'ın "bin operasyonunu" merak etmektedir. Kozmik odadan aydın, yazar ve gazetecilerin katledilmesiyle ilgili siyasi cinayetlere ilişkin belgelerin çıkıp çıkmadığını öğ renmek istemektedir. Botaşın Silopi'deki kuyulannı kimlerin doldurduğunu, Şemdinli'deki bombayı bilmek istemektedir. Hrant Dink'in gerçek katillerinin ortaya çıkmasını istemekte ve beklemektedir. - 5 3 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 (x) 485 S. Sayılı Basmayazı 23/03/2010 tarihli 76'ncı Birleşim Tutanağı 'na eklidir. - 5 4 0 - Bütün bunlar demokratik bir devlet yönetimi önünde duran engellerdir. Bunların "devlet sırrı" olamayacağı açıktır. O nedenle devlet sırrı kavramının yasal çerçevesinin oluşturulması, ne olup ne olmadığının belirlenmesi, böylelikle suç oluşturan uygulamaların bu kavram arkasına gizlenmesinin önlenmesi için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak, araştırma yapılmasını dilerim. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Tek lifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. l 'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüş melerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ /.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüş melerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleş mesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hü kümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş leri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4'üncü sırada yer alan, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Ta sarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Gö revleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yer den devam edeceğiz. 4.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru 'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) (x)
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 (x) 485 S. Sayılı Basmayazı 23/03/2010 tarihli 76'ncı Birleşim Tutanağı 'na eklidir. - 5 4 0 - Bütün bunlar demokratik bir devlet yönetimi önünde duran engellerdir. Bunların "devlet sırrı" olamayacağı açıktır. O nedenle devlet sırrı kavramının yasal çerçevesinin oluşturulması, ne olup ne olmadığının belirlenmesi, böylelikle suç oluşturan uygulamaların bu kavram arkasına gizlenmesinin önlenmesi için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak, araştırma yapılmasını dilerim. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Tek lifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. l 'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüş melerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ /.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüş melerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleş mesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hü kümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışiş leri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4'üncü sırada yer alan, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Ta sarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Gö revleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yer den devam edeceğiz. 4.- Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru 'nun; Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/805, 2/549) (S. Sayısı: 485) (x) TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 BAŞKAN - Komisyon? Yerinde. Hükümet? Yerinde. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, şahıslar adına konuşmalar yapılacaktır. Söz sırası Fazilet Dağcı Çığlık, Erzurum Milletvekili. Buyurun Sayın Çığlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama geçmeden önce hepinizi saygıyla selamlıyor, böyle bir gündemle karşınızda olmaktan duyduğum mutluluğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben de bir yaşından 2007 yılına kadar yurt dışında yaşamış, oradaki insanlarla aynı kaderi pay laşmış biri olarak yurt dışındaki vatandaşlarımızın durumunu bu çatı altında gündeme getirmenin önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Benim ailem de 1968 yılında Erzurum'dan İsviçre'ye ekmek parasını kazanmak için göç etmiş ve hâlen orada yaşamaktadır. Yani gurbetin nasıl yaşandı ğını, gurbetin nasıl bir duygu olduğunu yaşayanlardanım. Siyah beyazlı fotoğraflardan hatırladığınız ve Haydarpaşa Garı'ndan trene binen bir hazin duyguyu televizyon ekranından gören değil yaşayan bir ailenin kızı olarak aranızdayım. O dönemlerin acı hatıralarına fotoğraflardan bakıp gözyaşı dök meyen çok az insan vardır. O yıllarda kısa bir süre sonra geriye dönüşü kendine hedef koyan ailem, aradan geçen kırk seneye rağmen birçok vatandaşımız gibi hâlâ geriye dönememiştir. Ha bugün ha yarın derken ailem ve tüm vatandaşlarımız gurbeti hayatlarının bir parçası hâline getirmişlerdir. Bu hayat, gurbetteki bütün vatandaşlarımızın yakınları için, özellikle ana babalar için, gidip gelmelerin zor olduğu, uçak seferlerinin az olduğu yıllarda gurbet tam anlamıyla yaşanıyordu. Birçok sıkıntılar çekmemize rağmen güzel yönlerinin de olduğunu inkâr edemeyiz. Artık, Avrupa'da dördüncü jenerasyon dönemi başlamıştır. İlk zamanlardaki göç, yeni nesillerle nitelik değiştirmiştir. Bu da vatandaşlarımızın toplumsal yaşam içinde yavaş yavaş ağırlıklarını his settirmeye başlamasına sebep olmuştur, bu yaşam zenginliğiyle yaşadıkları ülkelere sadece emekle riyle değil kültürleriyle, dilleriyle, sosyal yaşantılarıyla da katkılar sağlamışlardır. Değerli milletvekilleri, özellikle Avrupa'da yaşayan Türk toplumunun önemli bir bölümü genç lerden oluşmaktadır. Yaşadıkları ülkeleri tanıyan, bu ülkede yetişmiş, yaşadıkları ülkelerin dillerini hakkıyla bilen, bu ülkelere bakışı ve geleceğe bakış açısı doğal olarak ilk kuşaktan çok farklıdır. Gü nümüzde, Avrupa'da, mesleki eğitim dâhil olmak üzere, üniversitede birçok Türk öğrencisi bulun maktadır. Sayıları devamlı artan vatandaşlarımızın arasında üniversite mezunları avukat, doktor, mühendis, öğretmen, ekonomist ve işletmeci olarak çalışmaktadırlar. Bu ülkede yaşayan Türkler arasında son zamanlarda mal ve mülk sahibi olma eğiliminin gittikçe güçlendiği görülmektedir. Vatandaşlarımızın serbest mesleğe atılmaları 70'li yılların ortasında baş lamıştır. Son yirmi yıl içinde bugün kendi başına iş kuranların sayısında önemli artışlar kaydedil miştir. Vatandaşlarımızda belirgin bir şekilde gözlenen girişimcilik hem entegrasyona yardımcı olmakta hem de istihdam ve ekonomik durumu yakından ilgilendirmektedir. Sadece bulundukları ülkenin vatandaşlığına geçenlerin sayısı değil, vatandaşlar arasında sivil toplum örgütleri ve iş yer lerinin kurulması göçe farklı bir boyut kazandırmıştır. Bu durum vatandaşların işçi statüsünden çık malarına yol açmış, yaşadıkları ülkeler için kalıcı planlar yapmaya başlamışlardır. O ülkelere giden vatandaşlarımız âdeta Türkiye Cumhuriyeti'nin gönüllü elçileri olmuşlardır ancak bazen sorunlarını iletecek makam bulamadıklarından şikâyet etmektedirler. - 5 4 1 -
TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 BAŞKAN - Komisyon? Yerinde. Hükümet? Yerinde. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, şahıslar adına konuşmalar yapılacaktır. Söz sırası Fazilet Dağcı Çığlık, Erzurum Milletvekili. Buyurun Sayın Çığlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama geçmeden önce hepinizi saygıyla selamlıyor, böyle bir gündemle karşınızda olmaktan duyduğum mutluluğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben de bir yaşından 2007 yılına kadar yurt dışında yaşamış, oradaki insanlarla aynı kaderi pay laşmış biri olarak yurt dışındaki vatandaşlarımızın durumunu bu çatı altında gündeme getirmenin önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Benim ailem de 1968 yılında Erzurum'dan İsviçre'ye ekmek parasını kazanmak için göç etmiş ve hâlen orada yaşamaktadır. Yani gurbetin nasıl yaşandı ğını, gurbetin nasıl bir duygu olduğunu yaşayanlardanım. Siyah beyazlı fotoğraflardan hatırladığınız ve Haydarpaşa Garı'ndan trene binen bir hazin duyguyu televizyon ekranından gören değil yaşayan bir ailenin kızı olarak aranızdayım. O dönemlerin acı hatıralarına fotoğraflardan bakıp gözyaşı dök meyen çok az insan vardır. O yıllarda kısa bir süre sonra geriye dönüşü kendine hedef koyan ailem, aradan geçen kırk seneye rağmen birçok vatandaşımız gibi hâlâ geriye dönememiştir. Ha bugün ha yarın derken ailem ve tüm vatandaşlarımız gurbeti hayatlarının bir parçası hâline getirmişlerdir. Bu hayat, gurbetteki bütün vatandaşlarımızın yakınları için, özellikle ana babalar için, gidip gelmelerin zor olduğu, uçak seferlerinin az olduğu yıllarda gurbet tam anlamıyla yaşanıyordu. Birçok sıkıntılar çekmemize rağmen güzel yönlerinin de olduğunu inkâr edemeyiz. Artık, Avrupa'da dördüncü jenerasyon dönemi başlamıştır. İlk zamanlardaki göç, yeni nesillerle nitelik değiştirmiştir. Bu da vatandaşlarımızın toplumsal yaşam içinde yavaş yavaş ağırlıklarını his settirmeye başlamasına sebep olmuştur, bu yaşam zenginliğiyle yaşadıkları ülkelere sadece emekle riyle değil kültürleriyle, dilleriyle, sosyal yaşantılarıyla da katkılar sağlamışlardır. Değerli milletvekilleri, özellikle Avrupa'da yaşayan Türk toplumunun önemli bir bölümü genç lerden oluşmaktadır. Yaşadıkları ülkeleri tanıyan, bu ülkede yetişmiş, yaşadıkları ülkelerin dillerini hakkıyla bilen, bu ülkelere bakışı ve geleceğe bakış açısı doğal olarak ilk kuşaktan çok farklıdır. Gü nümüzde, Avrupa'da, mesleki eğitim dâhil olmak üzere, üniversitede birçok Türk öğrencisi bulun maktadır. Sayıları devamlı artan vatandaşlarımızın arasında üniversite mezunları avukat, doktor, mühendis, öğretmen, ekonomist ve işletmeci olarak çalışmaktadırlar. Bu ülkede yaşayan Türkler arasında son zamanlarda mal ve mülk sahibi olma eğiliminin gittikçe güçlendiği görülmektedir. Vatandaşlarımızın serbest mesleğe atılmaları 70'li yılların ortasında baş lamıştır. Son yirmi yıl içinde bugün kendi başına iş kuranların sayısında önemli artışlar kaydedil miştir. Vatandaşlarımızda belirgin bir şekilde gözlenen girişimcilik hem entegrasyona yardımcı olmakta hem de istihdam ve ekonomik durumu yakından ilgilendirmektedir. Sadece bulundukları ülkenin vatandaşlığına geçenlerin sayısı değil, vatandaşlar arasında sivil toplum örgütleri ve iş yer lerinin kurulması göçe farklı bir boyut kazandırmıştır. Bu durum vatandaşların işçi statüsünden çık malarına yol açmış, yaşadıkları ülkeler için kalıcı planlar yapmaya başlamışlardır. O ülkelere giden vatandaşlarımız âdeta Türkiye Cumhuriyeti'nin gönüllü elçileri olmuşlardır ancak bazen sorunlarını iletecek makam bulamadıklarından şikâyet etmektedirler. - 5 4 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 4 2 - Dış Türkler Başkanlığının, vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilenerek eğitimden sosyal güvenliğe, yaşam kalitesinden yaşadığı ülkenin sosyal hayaüna ve siyasi süreçlere aktif katılımına kadar pek çok konuda destek sağlayarak çok önemli katkılarda bulunacağının bilinmesi gerekmektedir. Bu konuda, yurt dışındaki vatandaşlarımızı ve sorunlarını önemseyen başta Sayın Başbakanı mıza, büyük çaba sarf eden Bakanımız Sayın Faruk Çelik Bey'e ve bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen bürokratlarımıza çok teşekkür ediyorum. Teşkilat kanununun hayırlı olmasını diliyor, bu kanunu bu çatı altında bulunan tüm milletvekille rinin desteklemesini özellikle istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çığlık. Şimdi, tasarının tümü üzerinde Hükümet adına söz isteyen Devlet Bakanı Faruk Çelik. Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlı ğımca hazırlanan Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat Kuruluş ve Görevle riyle İlgili Tasan vesilesiyle huzurlannızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Konuşmamın başında, Türk sporuna çok önemli katkılan olan, Galatasaray'a yıllarca kulüp baş kanlığı yapmış olan değerli hemşehrimiz Özhan Canaydın Bey'i rahmetle anıyorum, sevenlerine de başsağlığı temennisinde bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye imparatorluk bakiyesi bir cumhuriyet. Dolayısıyla büyük coğrafyada sayılan yüz milyonlan aşan soydaş, akraba ve kardeş topluluklar yaşamaktadır. Bu manada tarihimizin ve kültürümüzün bize yüklediği çok önemli sorumluluklar vardır. Diğer taraftan, vatandaşlanmızın aş için, iş için başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere dün yanın dört bir tarafına göç edişlerinin ellinci yılını şimdi değerlendiriyoruz ve yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sayısı da yaklaşık olarak 5 milyonun üzerindedir. Bu çerçeveden olaya baktığımız zaman, göç eden, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Tür kiye'den talepleri var, Türkiye'yle ilişkilerinde sorunları var, o sorunların çözümünü bizlerden talep etmektedirler. Ayrıca, bu ölçüde yurt dışında vatandaşı bulunan bir ülke olarak dünya ülkelerine bak tığımız zaman, her ülkenin, yurt dışındaki vatandaşının sorunlarını takip etmek, o vatandaşların ya şadığı ülkede mutlu olmalarının yanında, kendi ülkeleriyle ilişkileriyle ilgili de çeşitli önlemler aldıklarını, çeşitli birimler kurduklarını, çeşitli idari yapılanmalara girdiklerini de görüyoruz. Bundan dolayı, böyle bir idari birimin kurulması Türkiye için de bir zorunluluk ama ne yazık ki Türkiye, burada da siyasi parti gruplarına mensup arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi geç de kalın mış bir düzenlemeyi bugün gerçekleştirmektedir. Bundan dolayı, gerek komisyon safhasında gerekse Genel Kurulda bu hassas ve önemli konuya bu birimin oluşmasına katkı sağlayan bütün siyasi parti gruplarına, milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, bu düzenleme, bu idari birimin oluşması, yani "Bu idari birimi oluşturu- verelim, böyle bir idari birim olsun." düşüncesinden hareketle ortaya çıkmış bir düzenleme değil. 22'nci Dönem Parlamentomuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi bir araştırma komisyonu kurmuş, bu Araştırma Komisyonu böyle bir idari birimin oluşmasını, aslında, tavsiye etmektedir. Bu çerçevede, benden önceki Değerli Bakan Arkadaşım Sait Yazıcıoğlu Bey Araştırma Komisyonunun bu önerisini dikkate alarak otuz kurumun katılımıyla bir strateji belgesi oluşturmuş, yurt dışında yaşayan vatan daşlanmızın sorunlanyla ilgili ve sorunlannın çözümüyle ilgili bir strateji belgesi ortaya çıkmış. O bel gede de, strateji belgesinde de böyle bir idari yapılanmanın, idari birimin olma zarureti ortaya çıkmış.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 4 2 - Dış Türkler Başkanlığının, vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilenerek eğitimden sosyal güvenliğe, yaşam kalitesinden yaşadığı ülkenin sosyal hayaüna ve siyasi süreçlere aktif katılımına kadar pek çok konuda destek sağlayarak çok önemli katkılarda bulunacağının bilinmesi gerekmektedir. Bu konuda, yurt dışındaki vatandaşlarımızı ve sorunlarını önemseyen başta Sayın Başbakanı mıza, büyük çaba sarf eden Bakanımız Sayın Faruk Çelik Bey'e ve bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen bürokratlarımıza çok teşekkür ediyorum. Teşkilat kanununun hayırlı olmasını diliyor, bu kanunu bu çatı altında bulunan tüm milletvekille rinin desteklemesini özellikle istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çığlık. Şimdi, tasarının tümü üzerinde Hükümet adına söz isteyen Devlet Bakanı Faruk Çelik. Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlı ğımca hazırlanan Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat Kuruluş ve Görevle riyle İlgili Tasan vesilesiyle huzurlannızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Konuşmamın başında, Türk sporuna çok önemli katkılan olan, Galatasaray'a yıllarca kulüp baş kanlığı yapmış olan değerli hemşehrimiz Özhan Canaydın Bey'i rahmetle anıyorum, sevenlerine de başsağlığı temennisinde bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye imparatorluk bakiyesi bir cumhuriyet. Dolayısıyla büyük coğrafyada sayılan yüz milyonlan aşan soydaş, akraba ve kardeş topluluklar yaşamaktadır. Bu manada tarihimizin ve kültürümüzün bize yüklediği çok önemli sorumluluklar vardır. Diğer taraftan, vatandaşlanmızın aş için, iş için başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere dün yanın dört bir tarafına göç edişlerinin ellinci yılını şimdi değerlendiriyoruz ve yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sayısı da yaklaşık olarak 5 milyonun üzerindedir. Bu çerçeveden olaya baktığımız zaman, göç eden, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Tür kiye'den talepleri var, Türkiye'yle ilişkilerinde sorunları var, o sorunların çözümünü bizlerden talep etmektedirler. Ayrıca, bu ölçüde yurt dışında vatandaşı bulunan bir ülke olarak dünya ülkelerine bak tığımız zaman, her ülkenin, yurt dışındaki vatandaşının sorunlarını takip etmek, o vatandaşların ya şadığı ülkede mutlu olmalarının yanında, kendi ülkeleriyle ilişkileriyle ilgili de çeşitli önlemler aldıklarını, çeşitli birimler kurduklarını, çeşitli idari yapılanmalara girdiklerini de görüyoruz. Bundan dolayı, böyle bir idari birimin kurulması Türkiye için de bir zorunluluk ama ne yazık ki Türkiye, burada da siyasi parti gruplarına mensup arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi geç de kalın mış bir düzenlemeyi bugün gerçekleştirmektedir. Bundan dolayı, gerek komisyon safhasında gerekse Genel Kurulda bu hassas ve önemli konuya bu birimin oluşmasına katkı sağlayan bütün siyasi parti gruplarına, milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, bu düzenleme, bu idari birimin oluşması, yani "Bu idari birimi oluşturu- verelim, böyle bir idari birim olsun." düşüncesinden hareketle ortaya çıkmış bir düzenleme değil. 22'nci Dönem Parlamentomuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi bir araştırma komisyonu kurmuş, bu Araştırma Komisyonu böyle bir idari birimin oluşmasını, aslında, tavsiye etmektedir. Bu çerçevede, benden önceki Değerli Bakan Arkadaşım Sait Yazıcıoğlu Bey Araştırma Komisyonunun bu önerisini dikkate alarak otuz kurumun katılımıyla bir strateji belgesi oluşturmuş, yurt dışında yaşayan vatan daşlanmızın sorunlanyla ilgili ve sorunlannın çözümüyle ilgili bir strateji belgesi ortaya çıkmış. O bel gede de, strateji belgesinde de böyle bir idari yapılanmanın, idari birimin olma zarureti ortaya çıkmış. T B M M B : 7 7 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 4 3 - Ben Bakan olduktan sonra, madem bu kadar ihtiyaç duyuluyor, gerek yüce Meclisin yapmış ol duğu, Araştırma Komisyonunun neticesindeki değerlendirme, daha sonra otuz kurumun katılımıyla TÜBİTAK'ın öncülüğünde gerçekleşen çalışmalarda böyle bir birime ihtiyaç var, o hâlde bu birimin kurulmasıyla ilgili gerekli çalışmaları yasal anlamda yapalım diye çalışmalarımızı başlattık ve bugün huzurlarınıza gelen bu düzenlemenin, bu çalışmaların, bu geçmişin ürünü olarak huzurlarınızda ol duğunu ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki bu kadar geniş bir coğrafyada akrabaları olan, soy daşları olan ve kardeş toplulukları olan ve ayrıca vatandaşları olan bir milletin, bir devletin bu olay lara çözüm bulma konusunda, bu taleplere çözüm bulma konusunda danışmanlık düzeyinde bu sorunları çözmesi veya bir bakanlık, devlet bakanlığı bünyesinde bir koordinasyon merkezi etrafında bunu çözmesi mümkün değil. Bunu net bir şekilde çalışmalarımızda da görme imkânını bulduk. Bu kadar yoğun talepler karşısında bu birimin ihtiyaç olduğu bir gerçektir ve bu ihtiyacın ürünü olarak da bu yasal düzenleme huzurlarınıza getirilmiştir. "Görev alanı ne olacak bu birimin?" diye baktığımız zaman, görev alanı, öncelikle yurt dışın daki vatandaşlarımızın Türkiye'de çözülmesi gereken sorunlarla ilgili talepleri cevaplandıracak, ko- ordine edecek bu birim. Akabinde soydaş ve akraba topluluklarımızla ilişkilerimizin, özellikle kültürel ilişkilerimizin geliştirilmesi konusunda bir sorumluluğu olacak, bir görevi olacak bu birimin. Yine, üçüncü olarak yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili politikalann tespiti... Bakınız, bugün 9 bin ci varında yabancı uyruklu öğrenci ülkemizde eğitimini, öğretimini sürdürmektedir. Bunlarla ilgili Tür kiye'ye ciddi kaynak transferi de gerçekleştirmektedir ama burada çok daha sağlıklı politikaların tespiti ve "geri dönüşüm" diye ifade edebildiğimiz Türkiye'nin bu çalışmalarının geri dönüşümünü de dikkate alacak şekilde bir politika tespitinin gerekli olduğunu da vurgulamak istiyorum. İşte, bu birim, bu değerlendirmeleri de yapacak olan bir birim. Ayrıca, vatandaşlarımızın kurmuş oldukları tüm derneklerle, sivil toplum örgütleriyle de bir likte çok önemli çalışmalar gerçekleştirilecek. Hasılı, nerede vatandaşımız varsa o vatandaşlarımı zın orada güçlü, müreffeh, huzur içerisinde yaşamalarıyla ilgili üzerimize düşen ne varsa bunların yapılması konusunda yoğun bir çaba ve gayret gösterilecektir. Bu birim, kurulacak olan bu birim bir bürokratik birim değil yani yurt dışında temsilcilikleri yok, yurt içinde temsilcikleri olan bir birim değil. Ankara merkezli bir birim olacak. Bugüne kadar otuz kurum ve kuruluş tarafından yürütülen işlerin bir merkezde koordine edilmesi ve Başbakanlık adına bunun koordine edilerek bu gelen taleplerin, sorunların çözümü konusunda görev yapacak olan bir birim. Tabii, bildiğiniz gibi, TİKA kalkınma yardımları çerçevesinde dış politikamızda son derece önemli enstrümanlardan bir tanesi. Bu birimin de dış politikamızın önemli tamamlayıcı enstrüman larından birisi olacağını da ifade etmemin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Bu düzenlemeyi oluştururken -yasal düzenlemenin altyapısını az önce izah ettim ama- sosyolo jik açıdan da bu birimin ne kadar gerekli olduğunu, tüm Balkan dernekleriyle bir araya geldiğimizde, tüm Kafkas dernekleriyle bir araya geldiğimizde ve son olarak da İstanbul'da dünyanın bütün coğ rafyalarından örgütlenmiş olan derneklerle bir araya geldiğimizde gördük ki, bu yapılanma yani yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ve bizimle ilişkilerini geliştirmek isteyen soydaş ve akraba top luluklarımızın bir merkezle muhatap olmalarının çok çok önemli olduğunu görmüş bulunduk. Bun dan dolayı önemli bir düzenlemeyi hep birlikte gerçekleştiriyoruz.
T B M M B : 7 7 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 4 3 - Ben Bakan olduktan sonra, madem bu kadar ihtiyaç duyuluyor, gerek yüce Meclisin yapmış ol duğu, Araştırma Komisyonunun neticesindeki değerlendirme, daha sonra otuz kurumun katılımıyla TÜBİTAK'ın öncülüğünde gerçekleşen çalışmalarda böyle bir birime ihtiyaç var, o hâlde bu birimin kurulmasıyla ilgili gerekli çalışmaları yasal anlamda yapalım diye çalışmalarımızı başlattık ve bugün huzurlarınıza gelen bu düzenlemenin, bu çalışmaların, bu geçmişin ürünü olarak huzurlarınızda ol duğunu ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki bu kadar geniş bir coğrafyada akrabaları olan, soy daşları olan ve kardeş toplulukları olan ve ayrıca vatandaşları olan bir milletin, bir devletin bu olay lara çözüm bulma konusunda, bu taleplere çözüm bulma konusunda danışmanlık düzeyinde bu sorunları çözmesi veya bir bakanlık, devlet bakanlığı bünyesinde bir koordinasyon merkezi etrafında bunu çözmesi mümkün değil. Bunu net bir şekilde çalışmalarımızda da görme imkânını bulduk. Bu kadar yoğun talepler karşısında bu birimin ihtiyaç olduğu bir gerçektir ve bu ihtiyacın ürünü olarak da bu yasal düzenleme huzurlarınıza getirilmiştir. "Görev alanı ne olacak bu birimin?" diye baktığımız zaman, görev alanı, öncelikle yurt dışın daki vatandaşlarımızın Türkiye'de çözülmesi gereken sorunlarla ilgili talepleri cevaplandıracak, ko- ordine edecek bu birim. Akabinde soydaş ve akraba topluluklarımızla ilişkilerimizin, özellikle kültürel ilişkilerimizin geliştirilmesi konusunda bir sorumluluğu olacak, bir görevi olacak bu birimin. Yine, üçüncü olarak yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili politikalann tespiti... Bakınız, bugün 9 bin ci varında yabancı uyruklu öğrenci ülkemizde eğitimini, öğretimini sürdürmektedir. Bunlarla ilgili Tür kiye'ye ciddi kaynak transferi de gerçekleştirmektedir ama burada çok daha sağlıklı politikaların tespiti ve "geri dönüşüm" diye ifade edebildiğimiz Türkiye'nin bu çalışmalarının geri dönüşümünü de dikkate alacak şekilde bir politika tespitinin gerekli olduğunu da vurgulamak istiyorum. İşte, bu birim, bu değerlendirmeleri de yapacak olan bir birim. Ayrıca, vatandaşlarımızın kurmuş oldukları tüm derneklerle, sivil toplum örgütleriyle de bir likte çok önemli çalışmalar gerçekleştirilecek. Hasılı, nerede vatandaşımız varsa o vatandaşlarımı zın orada güçlü, müreffeh, huzur içerisinde yaşamalarıyla ilgili üzerimize düşen ne varsa bunların yapılması konusunda yoğun bir çaba ve gayret gösterilecektir. Bu birim, kurulacak olan bu birim bir bürokratik birim değil yani yurt dışında temsilcilikleri yok, yurt içinde temsilcikleri olan bir birim değil. Ankara merkezli bir birim olacak. Bugüne kadar otuz kurum ve kuruluş tarafından yürütülen işlerin bir merkezde koordine edilmesi ve Başbakanlık adına bunun koordine edilerek bu gelen taleplerin, sorunların çözümü konusunda görev yapacak olan bir birim. Tabii, bildiğiniz gibi, TİKA kalkınma yardımları çerçevesinde dış politikamızda son derece önemli enstrümanlardan bir tanesi. Bu birimin de dış politikamızın önemli tamamlayıcı enstrüman larından birisi olacağını da ifade etmemin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Bu düzenlemeyi oluştururken -yasal düzenlemenin altyapısını az önce izah ettim ama- sosyolo jik açıdan da bu birimin ne kadar gerekli olduğunu, tüm Balkan dernekleriyle bir araya geldiğimizde, tüm Kafkas dernekleriyle bir araya geldiğimizde ve son olarak da İstanbul'da dünyanın bütün coğ rafyalarından örgütlenmiş olan derneklerle bir araya geldiğimizde gördük ki, bu yapılanma yani yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ve bizimle ilişkilerini geliştirmek isteyen soydaş ve akraba top luluklarımızın bir merkezle muhatap olmalarının çok çok önemli olduğunu görmüş bulunduk. Bun dan dolayı önemli bir düzenlemeyi hep birlikte gerçekleştiriyoruz. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 4 4 - Burada ifade edilen bazı endişeler vardı bazı milletvekillerimiz tarafından; bunları kapsamadı ğını da burada belirtmek istiyorum. Özellikle 1173 sayılı Kanun'a göre milletlerarası münasebetle rin yürütülmesinin Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, Dışişleri Bakanlığının bir görevi olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerle sorunlarının çö zümü tabii ki Dışişleri Bakanlığının görev alanı içerisindedir ama orada yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye ile ilgili sorunlarının çözümünün koordine edilmesi de bu birimin görevi olacaktır. Ayrıca, oradaki vatandaşlarımızın birlik içerisinde yaşamaları da, tabii ki ülkemizin önemli, dış politikada ar zuladığı hususiyetlerden bir tanesidir. Ben -süreç içerisinde eğer gerekli görülürse, yine konuşma ih tiyacı duyulursa, cevaplandırılması gereken hususiyet varsa o süreçlerde söz alabiliriz ama- Meclisin bu kadar önemli bir düzenlemeye sağduyulu bakışından dolayı çok teşekkür ediyorum ve hayırlı ol ması temennisiyle katkı veren bütün siyasi parti gruplarına teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SIRRI S AKİK (MUŞ) - Biz katkı vermiyoruz Allah için. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - "Katkı veren" dedim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Tasarı üzerinde şahsı adına söz isteyen Metin Yılmaz, Bolu Milletvekili. Buyurun Sayın Yılmaz. METİN YILMAZ (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en derin saygılarımla selamlarım. Bugün, yurt dışında hayatını sürdüren vatandaşlarımız, Türk dünyası ve akraba topluluklarla il gili hizmetlerin kolaylaşması, erişimin hızlanması ve işlemlerin kolaylaşmasına vesile olacak önemli bir yasa tasarısını görüşmekteyiz. Avrupa'daki Türklerin tarihi, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan ilişkileri kadar uzun bir geç mişe sahiptir. Avrupa Birliğinde yaşayan 5 milyona yakın Türk vatandaşının sayısı, Lüksemburg'un toplam nüfusunun 10 katıdır, yine İrlanda nüfusuna eşit, Danimarka ve Finlandiya nüfuslarına da yaklaşıktır, ayrıca Yunanistan, Portekiz ve İsveç gibi ülkelerin nüfuslarının yaklaşık yansı oranındadır. Kırk yıldan beri Avrupa Birliğinin değişik ülkelerinde yaşayan 5 milyonu aşmış Türkiye kökenli Av rupalıya ek olarak, dünyanın çok daha farklı bölgelerinde hayatını sürdürmekte olan vatandaşlanmızın sayısı da hızla artmaktadır. Elbette ki hızla artan bu sayı, ülkemizin dünya çapındaki gücünü artır makla birlikte ihtiyaçlan ve bunun neticesinde de yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Bildiğiniz gibi, yurt dışındaki vatandaşlarla ilgili hizmetler yurt dışında konsolosluklar bünye sinde verilmektedir. Dünyanın her yerine yayılmış olan vatandaşlanmızdaki artış, Latin Amerika ve Afrika da dâhil olmak üzere pek çok ülkede yeni konsolosluklar açmamızı gerektirmektedir. Her geçen gün konsolosluk sayımız artmaktadır. Ancak, bu hizmetlere yönelik politikaların oluşturul masıyla görevli, yurt içinde sayıları onu aşan farklı bakanlığa bağlı kamu kurum ve kuruluşlanndan meydana gelen bir yapı bulunmaktadır. Bu kurumlann sunduğu hizmetlerin farklılık arz etmesi, idari yapılarından kaynaklanan sorunlar nedeniyle vatandaşlarımız önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Aslında, her dönemde, bu konularla ilgili koordinasyonda bir devlet bakanı görevlendirilmiştir. Bu alanda ülkemizde otuza yakın kurum çalışmakta, bu da hizmette mükenerliğe sebep olduğu gibi, kaynaklann verimli ve etkin kullanımına engel olmaktadır. Kurumlar tarafından yapılan farklı yo rumlar yetki karmaşasına neden olmakta, yurt dışında yaşayan vatandaşlanmıza yönelik koordinasyon
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 4 4 - Burada ifade edilen bazı endişeler vardı bazı milletvekillerimiz tarafından; bunları kapsamadı ğını da burada belirtmek istiyorum. Özellikle 1173 sayılı Kanun'a göre milletlerarası münasebetle rin yürütülmesinin Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, Dışişleri Bakanlığının bir görevi olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerle sorunlarının çö zümü tabii ki Dışişleri Bakanlığının görev alanı içerisindedir ama orada yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye ile ilgili sorunlarının çözümünün koordine edilmesi de bu birimin görevi olacaktır. Ayrıca, oradaki vatandaşlarımızın birlik içerisinde yaşamaları da, tabii ki ülkemizin önemli, dış politikada ar zuladığı hususiyetlerden bir tanesidir. Ben -süreç içerisinde eğer gerekli görülürse, yine konuşma ih tiyacı duyulursa, cevaplandırılması gereken hususiyet varsa o süreçlerde söz alabiliriz ama- Meclisin bu kadar önemli bir düzenlemeye sağduyulu bakışından dolayı çok teşekkür ediyorum ve hayırlı ol ması temennisiyle katkı veren bütün siyasi parti gruplarına teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SIRRI S AKİK (MUŞ) - Biz katkı vermiyoruz Allah için. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - "Katkı veren" dedim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Tasarı üzerinde şahsı adına söz isteyen Metin Yılmaz, Bolu Milletvekili. Buyurun Sayın Yılmaz. METİN YILMAZ (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en derin saygılarımla selamlarım. Bugün, yurt dışında hayatını sürdüren vatandaşlarımız, Türk dünyası ve akraba topluluklarla il gili hizmetlerin kolaylaşması, erişimin hızlanması ve işlemlerin kolaylaşmasına vesile olacak önemli bir yasa tasarısını görüşmekteyiz. Avrupa'daki Türklerin tarihi, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan ilişkileri kadar uzun bir geç mişe sahiptir. Avrupa Birliğinde yaşayan 5 milyona yakın Türk vatandaşının sayısı, Lüksemburg'un toplam nüfusunun 10 katıdır, yine İrlanda nüfusuna eşit, Danimarka ve Finlandiya nüfuslarına da yaklaşıktır, ayrıca Yunanistan, Portekiz ve İsveç gibi ülkelerin nüfuslarının yaklaşık yansı oranındadır. Kırk yıldan beri Avrupa Birliğinin değişik ülkelerinde yaşayan 5 milyonu aşmış Türkiye kökenli Av rupalıya ek olarak, dünyanın çok daha farklı bölgelerinde hayatını sürdürmekte olan vatandaşlanmızın sayısı da hızla artmaktadır. Elbette ki hızla artan bu sayı, ülkemizin dünya çapındaki gücünü artır makla birlikte ihtiyaçlan ve bunun neticesinde de yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Bildiğiniz gibi, yurt dışındaki vatandaşlarla ilgili hizmetler yurt dışında konsolosluklar bünye sinde verilmektedir. Dünyanın her yerine yayılmış olan vatandaşlanmızdaki artış, Latin Amerika ve Afrika da dâhil olmak üzere pek çok ülkede yeni konsolosluklar açmamızı gerektirmektedir. Her geçen gün konsolosluk sayımız artmaktadır. Ancak, bu hizmetlere yönelik politikaların oluşturul masıyla görevli, yurt içinde sayıları onu aşan farklı bakanlığa bağlı kamu kurum ve kuruluşlanndan meydana gelen bir yapı bulunmaktadır. Bu kurumlann sunduğu hizmetlerin farklılık arz etmesi, idari yapılarından kaynaklanan sorunlar nedeniyle vatandaşlarımız önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Aslında, her dönemde, bu konularla ilgili koordinasyonda bir devlet bakanı görevlendirilmiştir. Bu alanda ülkemizde otuza yakın kurum çalışmakta, bu da hizmette mükenerliğe sebep olduğu gibi, kaynaklann verimli ve etkin kullanımına engel olmaktadır. Kurumlar tarafından yapılan farklı yo rumlar yetki karmaşasına neden olmakta, yurt dışında yaşayan vatandaşlanmıza yönelik koordinasyon TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 görevinin ifasında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu durum, kurumsal hafızanın oluşmasını ve hizmet lerin sürekliliğini de engellemektedir. Yurt dışında yaklaşık olarak 5 milyonun üzerinde vatandaşımı zın yaşadığını düşünürsek, ülkemizdeki yakınlarını da hesaba kattığımız zaman bu sayı daha da artmaktadır. Bu vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması, sorunlarının çözümü konusunda hizmet veren kurum ve kuruluşlarla iş birliği ve koordinasyonu sağlayacak bir birime ihtiyaç duyulmaktadır. Yine aynı şekilde, Türk dünyası ve akraba topluluklarla ilgili işlerin koordinasyonunda da ben zer sorunlar yaşanmaktadır. Başlangıçta Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı bu amaçla ku rulmuş, ancak değişen şartlar TİKA'nın, yurt dışında teknik ve kalkınma yardımı yapan bir kuruluş hâline gelmesini sağlamıştır. TİKA'nın yapmış olduğu çalışmalar ülkemizin itibarını yükseltmekte, uluslararası arenada da takdirle karşılanmaktadır. TİKA'nın bu hizmetler dışında yapacağı diğer ça lışmalar uluslararası arenadaki saygın konumunu zedeleyebilme ihtimaline sahiptir. Soydaş ve akraba toplulukların yaşadığı bölgelerde, kamu kaynaklarının ortak hedefler çerçe vesinde harcanmasını sağlayacak politikaların oluşturulup hedefe yönelik olarak kullanılmasını sağ lamak ve kurumlar arasında koordinasyon görevini yürütmek üzere ayrı bir birim kurulması da daha uygun olacaktır. Yeni bir teşkilat kurulmasına ihtiyaç duyulan diğer bir konu da, ülkemize yurt dışından öğrenci getirme projeleridir. Millî Eğitim Bakanlığı bu çalışmaları iki farklı genel müdürlük vasıtasıyla yü rütmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı dışında farklı kamu kurumlan tarafından da eğitim öğretim mak sadıyla yabancı uyruklu öğrenciler getirilmektedir. Bu faaliyetler de koordinasyon gerektirmektedir. Kurumlann görevlerine müdahale edilmeksizin farklı kurumların yetkisi içinde bulunan ve lo bicilik yönü de önemli olan yabancı uyruklu öğrencilere yönelik çalışmaların tek bir birim tarafın dan koordine edilerek bütünlük sağlanması stratejik önemi haizdir. Bu sebeplerle, Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlardan diplomatik yollarla çözüleceklerin dışındakilerin takip ve çözümü, soydaş ve akraba topluluklara yönelik hizmetlerin bir plan dâhilinde yürütülmesi, yabancı uyruklu öğrencilere yönelik çalışmalara dair kurumlar arasında koordinasyonun sağlanma sıyla görevli bir birimin kurulması faydalı olacaktır. Tasanyla belirtilen amaçlar doğrultusunda kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli, Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türk ler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmaktadır. Bu çerçevede, emeği geçen herkese teşekkürlerimi ifade ederek, kurulacak olan bu Başkanlığın önemli hizmetlere imza atacağı düşüncesiyle hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlanm. (AK PARTİ sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz. Şimdi tasarının tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana aracılığınızla bir sorum olacak: Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkan lığının kendisine ait belirli bir öz geliri bulunmamaktadır. Bütçesi tamamen genel bütçeden aktarıla cak hazine yardımlarından oluşmaktadır. Durum böyle olmasına rağmen niçin genel bütçeli idareler arasına değil de özel bütçeli idareler arasına dâhil ettiniz? Teşekkür ediyorum. - 5 4 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 görevinin ifasında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu durum, kurumsal hafızanın oluşmasını ve hizmet lerin sürekliliğini de engellemektedir. Yurt dışında yaklaşık olarak 5 milyonun üzerinde vatandaşımı zın yaşadığını düşünürsek, ülkemizdeki yakınlarını da hesaba kattığımız zaman bu sayı daha da artmaktadır. Bu vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması, sorunlarının çözümü konusunda hizmet veren kurum ve kuruluşlarla iş birliği ve koordinasyonu sağlayacak bir birime ihtiyaç duyulmaktadır. Yine aynı şekilde, Türk dünyası ve akraba topluluklarla ilgili işlerin koordinasyonunda da ben zer sorunlar yaşanmaktadır. Başlangıçta Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı bu amaçla ku rulmuş, ancak değişen şartlar TİKA'nın, yurt dışında teknik ve kalkınma yardımı yapan bir kuruluş hâline gelmesini sağlamıştır. TİKA'nın yapmış olduğu çalışmalar ülkemizin itibarını yükseltmekte, uluslararası arenada da takdirle karşılanmaktadır. TİKA'nın bu hizmetler dışında yapacağı diğer ça lışmalar uluslararası arenadaki saygın konumunu zedeleyebilme ihtimaline sahiptir. Soydaş ve akraba toplulukların yaşadığı bölgelerde, kamu kaynaklarının ortak hedefler çerçe vesinde harcanmasını sağlayacak politikaların oluşturulup hedefe yönelik olarak kullanılmasını sağ lamak ve kurumlar arasında koordinasyon görevini yürütmek üzere ayrı bir birim kurulması da daha uygun olacaktır. Yeni bir teşkilat kurulmasına ihtiyaç duyulan diğer bir konu da, ülkemize yurt dışından öğrenci getirme projeleridir. Millî Eğitim Bakanlığı bu çalışmaları iki farklı genel müdürlük vasıtasıyla yü rütmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı dışında farklı kamu kurumlan tarafından da eğitim öğretim mak sadıyla yabancı uyruklu öğrenciler getirilmektedir. Bu faaliyetler de koordinasyon gerektirmektedir. Kurumlann görevlerine müdahale edilmeksizin farklı kurumların yetkisi içinde bulunan ve lo bicilik yönü de önemli olan yabancı uyruklu öğrencilere yönelik çalışmaların tek bir birim tarafın dan koordine edilerek bütünlük sağlanması stratejik önemi haizdir. Bu sebeplerle, Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlardan diplomatik yollarla çözüleceklerin dışındakilerin takip ve çözümü, soydaş ve akraba topluluklara yönelik hizmetlerin bir plan dâhilinde yürütülmesi, yabancı uyruklu öğrencilere yönelik çalışmalara dair kurumlar arasında koordinasyonun sağlanma sıyla görevli bir birimin kurulması faydalı olacaktır. Tasanyla belirtilen amaçlar doğrultusunda kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli, Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türk ler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmaktadır. Bu çerçevede, emeği geçen herkese teşekkürlerimi ifade ederek, kurulacak olan bu Başkanlığın önemli hizmetlere imza atacağı düşüncesiyle hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlanm. (AK PARTİ sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz. Şimdi tasarının tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana aracılığınızla bir sorum olacak: Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkan lığının kendisine ait belirli bir öz geliri bulunmamaktadır. Bütçesi tamamen genel bütçeden aktarıla cak hazine yardımlarından oluşmaktadır. Durum böyle olmasına rağmen niçin genel bütçeli idareler arasına değil de özel bütçeli idareler arasına dâhil ettiniz? Teşekkür ediyorum. - 5 4 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Sakık, buyurun. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum. Biraz önce Sayın Bakanımız konuşurken bu kurulacak Yurtdışı Türkler Başkanlığı teşkilatının merkezinin Ankara'da olacağını söyledi. Hemen arkasından baktım, alacakları ücretle ilgili olarak euro üzerinden bir hesaplama yapılmış. Acaba Türk parasına güvenmemekte miyiz? Yani Türk pa rası bu konuda tatmin edici değil midir Ankara'da? Bunu öğrenmek istemiştim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sakık. Sayın Birdal, buyurun. AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan. Biraz sonra gerek söz alarak gerekse sorularla bu yasa tasarısına ilişkin görüşlerimizi bildirece ğiz ama bence tasarının adından başlamak gerekiyor. Yani yurt dışındaki Türkler, yaklaşık 3,5 mil yon yurttaşımız var ve Kürt, Ermeni, Rum, Çerkez, Laz ama Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. O nedenle, "yurt dışındaki Türkler" yerine "yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarımız" diye değiştirilmesi, herhalde ayrımcılığa veya başka çağrışımlara yol açmayacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda Sayın Bakan ne düşünüyorlar? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birdal. Sayın Barış... TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Rum tarafı arasında görüşmeler yapılmaktadır ancak gelinen noktada henüz bir sonuca varılmamıştır. Son görüşmeler hangi aşamada ve bu aşamada oluşabilecek bir anlaşmanın Türkiye tarafından kabulü ve bu anlaşmanın gerçek bir anlaşma olması için ne gibi maddelerin konacağını düşünüyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Çok teşekkür ediyorum. Harun Bey'in sorusu: Tabii ki, bu birim yardım ve bağışlara da açık bir birim olacaktır. Bundan dolayı o ibare orada kullanılmıştır. Ücretler döviz olarak... Bilemiyorum, Sun Bey nerede gördünüz? Ücretler TL olarak yasada be lirlenmiş durumda. Bir diğer konu da, isimle ilgili, bu tasarının ismiyle ilgili yapılan tüm değerlendirmeleri saygıyla kar şılıyoruz. Çünkü, doğrusu, isim konusunda Komisyonda yoğun bir şekilde çalışma yapıldı, en sonunda böyle bir isimde anlaşıldı. "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" konusunda bir muta bakat sağlandı. Burada bu ismin kapsayıcı olduğunu düşünerek bu düzenlemeyi yapıyoruz yoksa dış layıcı bir şey söz konusu değil. Kim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise onlara hitap eden bir birimdir, - 5 4 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Sakık, buyurun. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum. Biraz önce Sayın Bakanımız konuşurken bu kurulacak Yurtdışı Türkler Başkanlığı teşkilatının merkezinin Ankara'da olacağını söyledi. Hemen arkasından baktım, alacakları ücretle ilgili olarak euro üzerinden bir hesaplama yapılmış. Acaba Türk parasına güvenmemekte miyiz? Yani Türk pa rası bu konuda tatmin edici değil midir Ankara'da? Bunu öğrenmek istemiştim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sakık. Sayın Birdal, buyurun. AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan. Biraz sonra gerek söz alarak gerekse sorularla bu yasa tasarısına ilişkin görüşlerimizi bildirece ğiz ama bence tasarının adından başlamak gerekiyor. Yani yurt dışındaki Türkler, yaklaşık 3,5 mil yon yurttaşımız var ve Kürt, Ermeni, Rum, Çerkez, Laz ama Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. O nedenle, "yurt dışındaki Türkler" yerine "yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarımız" diye değiştirilmesi, herhalde ayrımcılığa veya başka çağrışımlara yol açmayacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda Sayın Bakan ne düşünüyorlar? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birdal. Sayın Barış... TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Rum tarafı arasında görüşmeler yapılmaktadır ancak gelinen noktada henüz bir sonuca varılmamıştır. Son görüşmeler hangi aşamada ve bu aşamada oluşabilecek bir anlaşmanın Türkiye tarafından kabulü ve bu anlaşmanın gerçek bir anlaşma olması için ne gibi maddelerin konacağını düşünüyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Çok teşekkür ediyorum. Harun Bey'in sorusu: Tabii ki, bu birim yardım ve bağışlara da açık bir birim olacaktır. Bundan dolayı o ibare orada kullanılmıştır. Ücretler döviz olarak... Bilemiyorum, Sun Bey nerede gördünüz? Ücretler TL olarak yasada be lirlenmiş durumda. Bir diğer konu da, isimle ilgili, bu tasarının ismiyle ilgili yapılan tüm değerlendirmeleri saygıyla kar şılıyoruz. Çünkü, doğrusu, isim konusunda Komisyonda yoğun bir şekilde çalışma yapıldı, en sonunda böyle bir isimde anlaşıldı. "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" konusunda bir muta bakat sağlandı. Burada bu ismin kapsayıcı olduğunu düşünerek bu düzenlemeyi yapıyoruz yoksa dış layıcı bir şey söz konusu değil. Kim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise onlara hitap eden bir birimdir, - 5 4 6 - TBMM B : 7 7 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 4 7 - kim ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendisini görmüyor veya öyle bir bağı yoksa onları il gilendiren bir birim de zaten oluşmuyor; bundan dolayı bir ayrılıkçı düşüncenin ürünü değil, aksine birleştirici bir düşüncenin ürünü olarak arkadaşlarımız çalışma yaptılar ve böyle bir mutabakat sağ landığını ifade edebilirim. Kıbrıs'la ilgili soruyu doğrusu tam anlayamadım yani yasayla ilgili mi yoksa genel bir değer lendirme miydi? Onu eğer -vaktimiz var- Değerli Milletvekilimiz tekrar ederse... BAŞKAN - Sayın Barış, buyurun. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Şunu sormuştum: "Yıllardır büyük sorunlar yaşayan Kıbrıs Türk halkıyla ilgili son zamanlarda yapılan görüşmeler hangi aşamada ve kalıcı bir barış için ve Kıbrıs Türk halkının geleceğini garanti altına almak için ne gibi maddeleri bu anlaşmada düşünüyorsunuz?" dedim. Örneğin, Türkiye'nin garantörlüğü, bu yapılacak olan anlaşmada söz konusu olacak mı? Yani Kıbrıs Türk halkının gelecek korkusu olmaması için Türkiye Cumhuriyeti ne tür tedbirler alacaktır bu anlaşmada? BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Yani "Türkiye'nin garantörlüğü konusunda bir endişe mi var?" diye ben de sormak istiyorum. Tabii ki Türkiye'nin Kıbrıs konusunda garantörlüğü ilanihaye devam edecektir Kıbrıs'ta huzur ve barış temin edilinceye kadar. Bu süreçle ilgili -Hükü met olarak dikkat ederseniz- çok konuşulmasına rağmen, rastgele değerlendirmeler yapılmasına rağ men, Kıbrıs'la ilgili şaibe bile uyandıracak en ufak bir taviz söz konusu olmamıştır, olmayacağını da net bir şekilde ifade edebilirim. Türkiye'nin garantörlüğü konusunda da hiç kimsenin endişesi olma sın derim. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Efendim, hangi aşamada görüşmeler? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Görüşmeler liderler düzeyinde devam ediyor bildiğiniz gibi ve garantör ülke olarak da Türkiye bunu hassasiyetle takip ediyor. Türkiye'nin bu ko nudaki çizgilerini hepiniz, hepimiz biliyoruz. Geçmiş hükümetlerin de mevcut Hükümetin de gele cek hükümetlerin de Kıbrıs konusundaki hassasiyetlerinde çok çok farklı bir politika olması söz konusu değil ama Türkiye'nin bu konuda özellikle İktidarımız döneminde kazandığı zemin vardır, o zemin de gerek Kıbrıs halkı tarafından... ŞENOL BAL (İzmir) - Kayan bir zemin var Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - ...gerekse vatandaşlarımız tarafından çok sağ lıklı bir şekilde algılanmaktadır; yani dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti suçlayıcı ve suçlanan bir konumdayken, bugün çok daha başı dik bir şekilde müzakerelerini sürdürüyor. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın Taner, buyurun. RECEP TANER (Aydın) - Sayın Bakan, bu yapılan düzenleme yurt dışında yaşayan soydaşla rımızı, Türk milletini, oradaki vatandaşlarımızı rahatlatacak, bundan dolayı biz kanunu çıkardığınız için teşekkür ediyoruz ama Türkiye'de yaşayan, yurt dışından gelmiş olan Ahıskalıların, Ahıska Türklerinin sorunlarına bir türlü çözüm bulamadık, hâlâ onların sorunları şiddetli bir şekilde devam etmekte. Ahıska Türklerinin sorunlarının giderilmesi için de bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Teşekkür ederim.
TBMM B : 7 7 24 . 3 . 2010 0 : 1 - 5 4 7 - kim ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendisini görmüyor veya öyle bir bağı yoksa onları il gilendiren bir birim de zaten oluşmuyor; bundan dolayı bir ayrılıkçı düşüncenin ürünü değil, aksine birleştirici bir düşüncenin ürünü olarak arkadaşlarımız çalışma yaptılar ve böyle bir mutabakat sağ landığını ifade edebilirim. Kıbrıs'la ilgili soruyu doğrusu tam anlayamadım yani yasayla ilgili mi yoksa genel bir değer lendirme miydi? Onu eğer -vaktimiz var- Değerli Milletvekilimiz tekrar ederse... BAŞKAN - Sayın Barış, buyurun. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Şunu sormuştum: "Yıllardır büyük sorunlar yaşayan Kıbrıs Türk halkıyla ilgili son zamanlarda yapılan görüşmeler hangi aşamada ve kalıcı bir barış için ve Kıbrıs Türk halkının geleceğini garanti altına almak için ne gibi maddeleri bu anlaşmada düşünüyorsunuz?" dedim. Örneğin, Türkiye'nin garantörlüğü, bu yapılacak olan anlaşmada söz konusu olacak mı? Yani Kıbrıs Türk halkının gelecek korkusu olmaması için Türkiye Cumhuriyeti ne tür tedbirler alacaktır bu anlaşmada? BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Yani "Türkiye'nin garantörlüğü konusunda bir endişe mi var?" diye ben de sormak istiyorum. Tabii ki Türkiye'nin Kıbrıs konusunda garantörlüğü ilanihaye devam edecektir Kıbrıs'ta huzur ve barış temin edilinceye kadar. Bu süreçle ilgili -Hükü met olarak dikkat ederseniz- çok konuşulmasına rağmen, rastgele değerlendirmeler yapılmasına rağ men, Kıbrıs'la ilgili şaibe bile uyandıracak en ufak bir taviz söz konusu olmamıştır, olmayacağını da net bir şekilde ifade edebilirim. Türkiye'nin garantörlüğü konusunda da hiç kimsenin endişesi olma sın derim. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Efendim, hangi aşamada görüşmeler? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Görüşmeler liderler düzeyinde devam ediyor bildiğiniz gibi ve garantör ülke olarak da Türkiye bunu hassasiyetle takip ediyor. Türkiye'nin bu ko nudaki çizgilerini hepiniz, hepimiz biliyoruz. Geçmiş hükümetlerin de mevcut Hükümetin de gele cek hükümetlerin de Kıbrıs konusundaki hassasiyetlerinde çok çok farklı bir politika olması söz konusu değil ama Türkiye'nin bu konuda özellikle İktidarımız döneminde kazandığı zemin vardır, o zemin de gerek Kıbrıs halkı tarafından... ŞENOL BAL (İzmir) - Kayan bir zemin var Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - ...gerekse vatandaşlarımız tarafından çok sağ lıklı bir şekilde algılanmaktadır; yani dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti suçlayıcı ve suçlanan bir konumdayken, bugün çok daha başı dik bir şekilde müzakerelerini sürdürüyor. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın Taner, buyurun. RECEP TANER (Aydın) - Sayın Bakan, bu yapılan düzenleme yurt dışında yaşayan soydaşla rımızı, Türk milletini, oradaki vatandaşlarımızı rahatlatacak, bundan dolayı biz kanunu çıkardığınız için teşekkür ediyoruz ama Türkiye'de yaşayan, yurt dışından gelmiş olan Ahıskalıların, Ahıska Türklerinin sorunlarına bir türlü çözüm bulamadık, hâlâ onların sorunları şiddetli bir şekilde devam etmekte. Ahıska Türklerinin sorunlarının giderilmesi için de bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 - 5 4 8 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, Ahıska Türkleriyle ilgili yine Parlamen toda yaptığımız çalışmalar var; bizzat benim de yürüttüğüm yani 30 bine yakın Ahıskalı soydaşımız, vatandaşımız oldular. Onunla ilgili yasal düzenlemeyi gerçekleştirdik biliyorsunuz ve onlar vatan daşımız oldular, o yönüyle bir sorun şu an itibarıyla yaşanmıyor ama genelde, gerek Azerbaycan'da gerekse dünyanın ve Orta Asya'nın ve Asya'nın muhtelif yerlerinde yaşayan Ahıskalıların ana yurt larına dönmesiyle ilgili de Türkiye uluslararası düzeyde çalışmalarını sürdürüyor. Bu konularla ilgili süre uzatımları gerçekleşti, belli sayıda Ahıskalının da ana yurtlarına yerleşmesiyle ilgili tablo ger çekleşti ama yeterli düzeyde bir geri dönüşün olmadığını da görüyoruz. Bu mücadele, bu çalışma, bu çaba Türkiye'nin de desteğiyle sürmeye devam edecektir. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Bu şekilde, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 20'nci maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Metin Ergun, Muğla Milletvekili... Yok. Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Esfender Korkmaz, İs tanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletve killeri; saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlar, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı aslında gecikmiş bir tasarıdır. Bu tasanda milletvekili olarak katkı yapan Mehmet Şandır ve Reşat Doğru'ya teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum. Değerli arkadaşlar, yurt dışında yaşayanları ikiye ayırmak gerekiyor. Eğer olaya doğru bir teş his koymak istiyorsak bunun altyapısını da iyi araştırmamız gerekiyor: Yurt dışında yaşayanlar ve yurt dışında yaşayan akraba topluluklar, birincisi. İkincisi, yurt dışında yaşamaya mecbur olanlar. Değerli arkadaşlar, yurt dışında yaşamaya mecbur olanlan ayrı bir kategoride incelememiz ve bunun nedenlerini ayrı yorumlamamız lazım. Neden yurt dışında yaşamaya mecbur oluyor? Çünkü Türkiye'de fiilî işsiz sayısı 5,5 milyondur 2009 yılı ortalaması, çünkü Türkiye'de gençler arasında 4 kişiden 1 kişi işsizdir yani işsizlik yüzde 25'tir, çünkü Türkiye'de beyin göçü vardır. Değerli arkadaşlar, beyin göçü, bir fabrikayı başkasına vermek kadar önemlidir. Siz, bir kişiyi eğitiyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz ama bunu, iş veremediğiniz için, iş bula madığınız için başka ülkeye hediye ediyorsunuz, gidip başka ülkede çalışıyor. Yani maliyetini siz karşılıyorsunuz, faydasını gelişmiş ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülkeler gö rüyor. Bu demektir ki Türkiye'de gençler arasındaki işsizlik, beyin göçünü önemli ölçüde etkileyen bir faktördür.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 - 5 4 8 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, Ahıska Türkleriyle ilgili yine Parlamen toda yaptığımız çalışmalar var; bizzat benim de yürüttüğüm yani 30 bine yakın Ahıskalı soydaşımız, vatandaşımız oldular. Onunla ilgili yasal düzenlemeyi gerçekleştirdik biliyorsunuz ve onlar vatan daşımız oldular, o yönüyle bir sorun şu an itibarıyla yaşanmıyor ama genelde, gerek Azerbaycan'da gerekse dünyanın ve Orta Asya'nın ve Asya'nın muhtelif yerlerinde yaşayan Ahıskalıların ana yurt larına dönmesiyle ilgili de Türkiye uluslararası düzeyde çalışmalarını sürdürüyor. Bu konularla ilgili süre uzatımları gerçekleşti, belli sayıda Ahıskalının da ana yurtlarına yerleşmesiyle ilgili tablo ger çekleşti ama yeterli düzeyde bir geri dönüşün olmadığını da görüyoruz. Bu mücadele, bu çalışma, bu çaba Türkiye'nin de desteğiyle sürmeye devam edecektir. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Bu şekilde, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 20'nci maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Metin Ergun, Muğla Milletvekili... Yok. Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Esfender Korkmaz, İs tanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletve killeri; saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlar, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı aslında gecikmiş bir tasarıdır. Bu tasanda milletvekili olarak katkı yapan Mehmet Şandır ve Reşat Doğru'ya teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum. Değerli arkadaşlar, yurt dışında yaşayanları ikiye ayırmak gerekiyor. Eğer olaya doğru bir teş his koymak istiyorsak bunun altyapısını da iyi araştırmamız gerekiyor: Yurt dışında yaşayanlar ve yurt dışında yaşayan akraba topluluklar, birincisi. İkincisi, yurt dışında yaşamaya mecbur olanlar. Değerli arkadaşlar, yurt dışında yaşamaya mecbur olanlan ayrı bir kategoride incelememiz ve bunun nedenlerini ayrı yorumlamamız lazım. Neden yurt dışında yaşamaya mecbur oluyor? Çünkü Türkiye'de fiilî işsiz sayısı 5,5 milyondur 2009 yılı ortalaması, çünkü Türkiye'de gençler arasında 4 kişiden 1 kişi işsizdir yani işsizlik yüzde 25'tir, çünkü Türkiye'de beyin göçü vardır. Değerli arkadaşlar, beyin göçü, bir fabrikayı başkasına vermek kadar önemlidir. Siz, bir kişiyi eğitiyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz ama bunu, iş veremediğiniz için, iş bula madığınız için başka ülkeye hediye ediyorsunuz, gidip başka ülkede çalışıyor. Yani maliyetini siz karşılıyorsunuz, faydasını gelişmiş ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülkeler gö rüyor. Bu demektir ki Türkiye'de gençler arasındaki işsizlik, beyin göçünü önemli ölçüde etkileyen bir faktördür. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Şimdi, "Yurt dışında yaşayan Türklerin sorunu yeni değil." dedik. 2001 yılında Devlet Plan lama Teşkilatının bir raporu var; o raporla ilgili bugüne kadar, bakıyoruz, AKP Hükümeti hiçbir şey yapmamış. Bazı önemli noktalarını vurgulamak istiyorum o günden bugüne gelen sorunların: Bir defa Avrupa Birliğinde Fransa olsun, Almanya olsun, çalışan Türk işçilerine, ücret ve çalışma ko şullan açısından farklı davranılıyor. Her gün Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık teklif eden Merkel'i bu açı dan uyarmak lazım: Acaba, neden Avrupa insan haklan söz konusu olunca konuşabiliyor da Almanya'da çalışan Türk işçilerine ücret ve çalışma koşulları açısından farklı davranılması üstünde, nasıl, insan hakları olduğunu unutuyor? Vize uygulaması konusunda sorunlar var. Aileden kaynak lanan sorunlar ve uyum sorunları var. Değerli arkadaşlar, dış Türkler yalnız bunlann sorunlarını çözmek açısından Türkiye için önem lidir ama daha önemlisi, bunlann içinde bulundukları ülkeler açısından etkili hâle gelmesi ve Türkiye için lobi oluşturmalandır. Bu anlamda, dış Türkler kadar Türk cumhuriyetlerinin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Değerli arkadaşlar, Türk cumhuriyetleriyle ilgili uygulamalarda, Türkiye sürükleyici bir ülke ola mamıştır. Bugün Türkiye için peş peşe çıkanlan ve Türkiye'yi soykınm yapmakla suçlayan yasalar kar şısında, Türkiye eğer Türk cumhuriyetleriyle dayanışma içerisinde olsaydı daha sağlam duracaktı ve daha etkili olacaktı. Türkiye, sürükleyici bir ülke olamamıştır. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'nın etkisi ön plana çıkmıştır. Azerbaycan'da, Rusya'nın etkisi ön plana çıkmıştır. Onun için, Türkiye'nin dış Türkleri değerlendirmesi yanında TÜRKPA'yı da de ğerlendirmesi lazım. Değerli arkadaşlar, bakın, TÜRKPA, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi; bu nunla ilgili çoğu arkadaşımızın bilgisi yok yahut da bilgisi var ama yeteri kadar TÜRKPA ile ilgili kanaat sahibi değil. Değerli arkadaşlar, bugün dört ülke var TÜRKPA üyesi. TURKPA'ya mutlaka -Türk Dili Ko nuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesine- bu kanunla organik bağ kurdurmak lazım. Türk Dili Ko nuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde Türkiye var, Azerbaycan var, Kazakistan ve Kırgızistan var; Türkmenistan ve Özbekistan yok. Türkmenistan neden yok? "Ben tarafsızlık politikası uygulu yorum." diyor. Özbekistan neden yok? Azerbaycan'la Hazar Denizi sorunları var. Şimdi ben soruyorum arkadaşlar: Hükümet bu iki ülkenin TURKPA'ya katılması için bugüne kadar hiçbir girişimde bulundu mu? Hükümet TÜRKPA'nın genişletilmesi ve TÜRKPA'nın Türki ye'yi destekleyen bir organizasyon hâline gelmesi, iş birliğinin artırılması konusunda hangi adımları attı? Bunu Sayın Bakana da soruyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar; Hükümet, dış politikasını "sıfır sorunlu dış politika" olarak tarif edi yor ama sonuçlara bakın, sıfır yerine eksidir, sonuçlar açısından politikalar eksidir. Örneğin, Ermeni meselesinde, Sayın Başbakan "100 bin Ermeni'yi sınır dışı edelim." diye teh dit etti. Bu, önemli ölçüde, haklı Türkiye'yi haksız Türkiye hâline getirdi. Üstelik de burada bir olay meydana çıktı, o da Türkiye'de 100 bin değil, 30 binmiş. Bakın, NTV'de geçenlerde bir program iptal edildi, bu program şuydu, programın içinde geçen haber şuydu: "Ermenilere karşı Başbakan pot kırdı." Can Dündar'ın sunacağı bu program iptal edildi geçen hafta. - 5 4 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 1 Şimdi, "Yurt dışında yaşayan Türklerin sorunu yeni değil." dedik. 2001 yılında Devlet Plan lama Teşkilatının bir raporu var; o raporla ilgili bugüne kadar, bakıyoruz, AKP Hükümeti hiçbir şey yapmamış. Bazı önemli noktalarını vurgulamak istiyorum o günden bugüne gelen sorunların: Bir defa Avrupa Birliğinde Fransa olsun, Almanya olsun, çalışan Türk işçilerine, ücret ve çalışma ko şullan açısından farklı davranılıyor. Her gün Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık teklif eden Merkel'i bu açı dan uyarmak lazım: Acaba, neden Avrupa insan haklan söz konusu olunca konuşabiliyor da Almanya'da çalışan Türk işçilerine ücret ve çalışma koşulları açısından farklı davranılması üstünde, nasıl, insan hakları olduğunu unutuyor? Vize uygulaması konusunda sorunlar var. Aileden kaynak lanan sorunlar ve uyum sorunları var. Değerli arkadaşlar, dış Türkler yalnız bunlann sorunlarını çözmek açısından Türkiye için önem lidir ama daha önemlisi, bunlann içinde bulundukları ülkeler açısından etkili hâle gelmesi ve Türkiye için lobi oluşturmalandır. Bu anlamda, dış Türkler kadar Türk cumhuriyetlerinin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Değerli arkadaşlar, Türk cumhuriyetleriyle ilgili uygulamalarda, Türkiye sürükleyici bir ülke ola mamıştır. Bugün Türkiye için peş peşe çıkanlan ve Türkiye'yi soykınm yapmakla suçlayan yasalar kar şısında, Türkiye eğer Türk cumhuriyetleriyle dayanışma içerisinde olsaydı daha sağlam duracaktı ve daha etkili olacaktı. Türkiye, sürükleyici bir ülke olamamıştır. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'nın etkisi ön plana çıkmıştır. Azerbaycan'da, Rusya'nın etkisi ön plana çıkmıştır. Onun için, Türkiye'nin dış Türkleri değerlendirmesi yanında TÜRKPA'yı da de ğerlendirmesi lazım. Değerli arkadaşlar, bakın, TÜRKPA, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi; bu nunla ilgili çoğu arkadaşımızın bilgisi yok yahut da bilgisi var ama yeteri kadar TÜRKPA ile ilgili kanaat sahibi değil. Değerli arkadaşlar, bugün dört ülke var TÜRKPA üyesi. TURKPA'ya mutlaka -Türk Dili Ko nuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesine- bu kanunla organik bağ kurdurmak lazım. Türk Dili Ko nuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde Türkiye var, Azerbaycan var, Kazakistan ve Kırgızistan var; Türkmenistan ve Özbekistan yok. Türkmenistan neden yok? "Ben tarafsızlık politikası uygulu yorum." diyor. Özbekistan neden yok? Azerbaycan'la Hazar Denizi sorunları var. Şimdi ben soruyorum arkadaşlar: Hükümet bu iki ülkenin TURKPA'ya katılması için bugüne kadar hiçbir girişimde bulundu mu? Hükümet TÜRKPA'nın genişletilmesi ve TÜRKPA'nın Türki ye'yi destekleyen bir organizasyon hâline gelmesi, iş birliğinin artırılması konusunda hangi adımları attı? Bunu Sayın Bakana da soruyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar; Hükümet, dış politikasını "sıfır sorunlu dış politika" olarak tarif edi yor ama sonuçlara bakın, sıfır yerine eksidir, sonuçlar açısından politikalar eksidir. Örneğin, Ermeni meselesinde, Sayın Başbakan "100 bin Ermeni'yi sınır dışı edelim." diye teh dit etti. Bu, önemli ölçüde, haklı Türkiye'yi haksız Türkiye hâline getirdi. Üstelik de burada bir olay meydana çıktı, o da Türkiye'de 100 bin değil, 30 binmiş. Bakın, NTV'de geçenlerde bir program iptal edildi, bu program şuydu, programın içinde geçen haber şuydu: "Ermenilere karşı Başbakan pot kırdı." Can Dündar'ın sunacağı bu program iptal edildi geçen hafta. - 5 4 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 0 - Değerli arkadaşlar, biz baskıyla, iptalle bu sorunları, bu dış politika sorunlarını çözemiyoruz. Mamafih Azerbaycan'la ilişkilerimiz de bu nedenle bozuldu. Bakın, Azerbaycan Başbakanı Artur Rasizade'nin söylediklerini aynen size aktarıyorum, diyor ki: "Rusya, Karabağ sorununun çözümlen mesini istemiyor. Türkiye'nin protokolü paraf etmesi ve bunu Meclise sevk etmesi Hükümetin Kara bağ işgaline rıza göstermesi anlamına gelir, böyle bir imaj ortaya çıkar. Meclis, Türkiye-Ermenistan protokolünü reddetse de bu protokolün imzalanmış olması Hükümetin eğilimini gösterir." Yine, Baş bakan diyor ki: "Bu durum bizi sıkıntıya sokuyor çünkü Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa gibi ülkeler, 'Türkiye rıza gösterdi..."' (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) - '" . . .siz neden göstermiyorsunuz?' diyor." (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşım da "sıkılma" diyor. Ben Türkiye'nin millî meselelerinde, ülkenin çıkarlarında her zaman sıkılırım, sıkılmayanlar utansın. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, Azerbaycan'ın kurucusu Aliyev ne dedi: "Biz aynı milletiz, iki devletiz." Bu kürsüde bunların Türk olmadığını söyleyenler utansın. Bunlar Türk'tür ve bunların kurucusu Ali yev "İki devlet, bir millet" diye bunu tescil etmiştir. Değerli arkadaşlar, Azerbaycan'da tespit ettiğim çok olumsuz gelişmeler var ama bunları zaman yokluğuyla söyleyemiyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Murat Özkan, Giresun Milletvekili. Buyurun Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, bu kanun tasarısının kapsamı hem 1960'lardan itibaren Avrupa ülke lerine işçi olarak giden ve ciddi bir bölümü gittikleri ülkelerde yerleşik hâle gelen vatandaşlarımız hem de kısaca Türk dünyası ve akraba topluluklarla olan ilişkilerimizi düzenlemektedir. Büyük coğ rafyada yaşayan tarihî ve kültürel akrabalarımız hem de çeşitli ülkelerden yüksek tahsil için ülkemize gelen yabancı uyruklu öğrenciler bu kapsama girmektedirler. Tasarının amacı ise bütün bu topluluklarla ilgili çalışmalar yapmak, sorunlarına çözüm önerileri hazırlamak, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini geliştirmektir. Bu amaçla belli bir sistem dâhi linde faaliyetler yürütmek üzere tasarlanmıştır. Sayın milletvekilleri, ekonomik ve siyasal bir sistem olarak Doğu Bloku'nun 1980'lerden sonra çökmesi dünya için büyük sonuçlar doğurmuş ve bu çöküşün hemen akabinde, 1991 yılı nın sonunda Sovyetler Birliği "glasnost, perestroika" sloganlarıyla şuurlu olarak dağıtılmış ve Rus İmparatorluğu'nun üçüncü safhasının kuruluş adımları atılmaya başlanmıştır. Bu kuruluş mü cadelesi hâlen devam etmektedir. Ardından Doğu Bloku'nda yer alan ülkelerin bazılarında rejim değişikliği de meydana gelmiştir. Yugoslavya gibi ülkeler ise birliğini koruyamayarak dağılmıştır.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 0 - Değerli arkadaşlar, biz baskıyla, iptalle bu sorunları, bu dış politika sorunlarını çözemiyoruz. Mamafih Azerbaycan'la ilişkilerimiz de bu nedenle bozuldu. Bakın, Azerbaycan Başbakanı Artur Rasizade'nin söylediklerini aynen size aktarıyorum, diyor ki: "Rusya, Karabağ sorununun çözümlen mesini istemiyor. Türkiye'nin protokolü paraf etmesi ve bunu Meclise sevk etmesi Hükümetin Kara bağ işgaline rıza göstermesi anlamına gelir, böyle bir imaj ortaya çıkar. Meclis, Türkiye-Ermenistan protokolünü reddetse de bu protokolün imzalanmış olması Hükümetin eğilimini gösterir." Yine, Baş bakan diyor ki: "Bu durum bizi sıkıntıya sokuyor çünkü Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa gibi ülkeler, 'Türkiye rıza gösterdi..."' (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) - '" . . .siz neden göstermiyorsunuz?' diyor." (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşım da "sıkılma" diyor. Ben Türkiye'nin millî meselelerinde, ülkenin çıkarlarında her zaman sıkılırım, sıkılmayanlar utansın. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, Azerbaycan'ın kurucusu Aliyev ne dedi: "Biz aynı milletiz, iki devletiz." Bu kürsüde bunların Türk olmadığını söyleyenler utansın. Bunlar Türk'tür ve bunların kurucusu Ali yev "İki devlet, bir millet" diye bunu tescil etmiştir. Değerli arkadaşlar, Azerbaycan'da tespit ettiğim çok olumsuz gelişmeler var ama bunları zaman yokluğuyla söyleyemiyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Murat Özkan, Giresun Milletvekili. Buyurun Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, bu kanun tasarısının kapsamı hem 1960'lardan itibaren Avrupa ülke lerine işçi olarak giden ve ciddi bir bölümü gittikleri ülkelerde yerleşik hâle gelen vatandaşlarımız hem de kısaca Türk dünyası ve akraba topluluklarla olan ilişkilerimizi düzenlemektedir. Büyük coğ rafyada yaşayan tarihî ve kültürel akrabalarımız hem de çeşitli ülkelerden yüksek tahsil için ülkemize gelen yabancı uyruklu öğrenciler bu kapsama girmektedirler. Tasarının amacı ise bütün bu topluluklarla ilgili çalışmalar yapmak, sorunlarına çözüm önerileri hazırlamak, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini geliştirmektir. Bu amaçla belli bir sistem dâhi linde faaliyetler yürütmek üzere tasarlanmıştır. Sayın milletvekilleri, ekonomik ve siyasal bir sistem olarak Doğu Bloku'nun 1980'lerden sonra çökmesi dünya için büyük sonuçlar doğurmuş ve bu çöküşün hemen akabinde, 1991 yılı nın sonunda Sovyetler Birliği "glasnost, perestroika" sloganlarıyla şuurlu olarak dağıtılmış ve Rus İmparatorluğu'nun üçüncü safhasının kuruluş adımları atılmaya başlanmıştır. Bu kuruluş mü cadelesi hâlen devam etmektedir. Ardından Doğu Bloku'nda yer alan ülkelerin bazılarında rejim değişikliği de meydana gelmiştir. Yugoslavya gibi ülkeler ise birliğini koruyamayarak dağılmıştır. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 Bu durum Türkiye'nin etrafında büyük bir stratejik boşluk ortaya çıkarmaktadır. Ne yazık ki, Türk siyasal eliti bu stratejik boşluğun önemini yeterince kavrayamamıştır. Bu arada Türkiye'nin ve Türk milletinin tarihî ve kültürel bağları olan Türk cumhuriyetleri siyasal bağımsızlıklarına da kavuş muşlardır. Yıllarca Türk milliyetçilerinin bu husustaki sözlerine kulaklarını tıkayan devlet kurumla rımız ve Türk siyasal elitleri büyük bir şaşkınlıkla bu gelişmeleri sadece -maalesef- izleyebilmiştir. Sovyetler Birliği'nin şuurlu olarak dağıtılması, komünizmin çökmesi, bağımsız ve özerk Türk cumhuriyetlerinin, akraba toplulukların ortaya çıkmasıyla Türkiye'nin "Türk dünyası" diye de anı lan bu bölgede sorumluluğu daha da artmıştır. Önce bağımsız Türk cumhuriyetleri Türkiye tarafın dan tanınmış, sonra ilişkilere bir sistem getirmek üzere 1993 yılından itibaren cumhuriyet hükümetlerince bir Devlet Bakanlığı görevlendirilmiştir. Türkiye, Türk cumhuriyetlerinin ve akraba devletlerin bağımsızlıklarının tanınması, çeşitli ulus lararası kuruluşlara kabul edilmeleri, iç demokratik sistemlerinin ve ekonomik yapılarının kurulması, geliştirilmesi gibi konularda maddi, teknik ve insani yardım yapmak gibi hususlarda imkânlar ölçü sünde, bazen bu imkânlarını da zorlayarak hareket etmiştir. Bunlar, Büyük Öğrenci Projesi, Eximbank kredileri ve çeşitli siyasal ve sosyal altyapı desteklerini kapsamaktadır. Bu anlamda kurmuş olduğumuz TİKA ve ortak kurum olan TÜRKSOY bütün bu yardımlarda öncülük etmiştir ayrıca sivil toplum kuruluşları da çeşitli desteklerde bulunmuşlardır fakat bütün bu yardımların ne envanteri yapılmış ne de geri dönüşleri takip edilmiştir. Bu nedenle, kurulması ön görülen Başkanlığa ihtiyaç hasıl olmuştur ve biz parti olarak bu tasarıyı, yukarıda saydığım neden lerden dolayı da desteklemekteyiz. Sayın milletvekilleri, belirttiğimiz gibi, Türkiye aradan geçen on sekiz yıllık süre içerisinde, genel olarak "Türk dünyası" adıyla andığımız bu bölgelere imkânlar ölçüsünde yardımcı olmuştur. Fakat ilişkilerimiz, başlangıçtaki ümit ve beklentilerin çok altında kalmıştır, özellikle ticari ilişkile rimizin umulanın çok çok altında kaldığı görülmektedir. Hükümetin bölgeye olan ilgisizliği dikkate alındığında yeni bir yol haritasına acilen ihtiyaç olduğu da aşikârdır. Öte yandan, çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan vatandaş larımızın talep ve hukuki durumları da elli yıl öncesine göre çok değişmiştir. Artık onların sorunla rına klasik dış işleri anlayışıyla çözüm bulmak imkânsız hâle gelmiştir. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çeşitli hukuki, kültürel ve ekonomik sorunlarıyla ilgilenecek ayrı bir teşkilat ya pısına acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle yabancı ülkelerde doğup büyüyen üçüncü ve dördüncü neslin sorunları birinci ve ikinci nesle göre farklılaşmış, bu nesillerin ana dil ve kültürümüzü öğren meleri bugün başlıca gündem konumuz hâline gelmiştir. Muhterem milletvekilleri, şurası bilinmelidir ki, bu tasarının kapsamına giren toplulukların hem siyasi statüleri hem de diğer sorunları çok farklıdır. Bundan elli yıl önce, biraz para kazanıp yurda dönmek için çeşitli Avrupa ülkelerine işçi olarak giden vatandaşlarımızın sorunları ile bağımsız Türk cumhuriyetlerinde yaşayan soydaş ve akraba toplulukların hukuki durumları ve sorunları, çeşitli dev letlerde özerk bölgelerde yaşayan tarihî, kültürel akrabaların sorun ve hukuki statüleri, bağımsız dev letlerde yaşayan akraba toplulukların kültürel problemleri ve hukuken azınlık statüsüne sahip olan Türk topluluklarının sosyal, ekonomik ve hukuki problemleri birbirinden oldukça farklıdır. Sorun ları hukuki durumları itibarıyla birbirinden oldukça farklı kuruluşları, çok çeşitli ve çok geniş teşki latlanması olmayacak olan bir başkanlık ile çözüm aramak kolay olmayacaktır. İnşallah durum daha da içinden çıkılmaz bir hâle gelmez. Bizim önerimiz bu konuda müstakil bir bakanlığın teşkilatlan dırılması hususunda bir düzenleme yapılmasıdır. - 5 5 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 Bu durum Türkiye'nin etrafında büyük bir stratejik boşluk ortaya çıkarmaktadır. Ne yazık ki, Türk siyasal eliti bu stratejik boşluğun önemini yeterince kavrayamamıştır. Bu arada Türkiye'nin ve Türk milletinin tarihî ve kültürel bağları olan Türk cumhuriyetleri siyasal bağımsızlıklarına da kavuş muşlardır. Yıllarca Türk milliyetçilerinin bu husustaki sözlerine kulaklarını tıkayan devlet kurumla rımız ve Türk siyasal elitleri büyük bir şaşkınlıkla bu gelişmeleri sadece -maalesef- izleyebilmiştir. Sovyetler Birliği'nin şuurlu olarak dağıtılması, komünizmin çökmesi, bağımsız ve özerk Türk cumhuriyetlerinin, akraba toplulukların ortaya çıkmasıyla Türkiye'nin "Türk dünyası" diye de anı lan bu bölgede sorumluluğu daha da artmıştır. Önce bağımsız Türk cumhuriyetleri Türkiye tarafın dan tanınmış, sonra ilişkilere bir sistem getirmek üzere 1993 yılından itibaren cumhuriyet hükümetlerince bir Devlet Bakanlığı görevlendirilmiştir. Türkiye, Türk cumhuriyetlerinin ve akraba devletlerin bağımsızlıklarının tanınması, çeşitli ulus lararası kuruluşlara kabul edilmeleri, iç demokratik sistemlerinin ve ekonomik yapılarının kurulması, geliştirilmesi gibi konularda maddi, teknik ve insani yardım yapmak gibi hususlarda imkânlar ölçü sünde, bazen bu imkânlarını da zorlayarak hareket etmiştir. Bunlar, Büyük Öğrenci Projesi, Eximbank kredileri ve çeşitli siyasal ve sosyal altyapı desteklerini kapsamaktadır. Bu anlamda kurmuş olduğumuz TİKA ve ortak kurum olan TÜRKSOY bütün bu yardımlarda öncülük etmiştir ayrıca sivil toplum kuruluşları da çeşitli desteklerde bulunmuşlardır fakat bütün bu yardımların ne envanteri yapılmış ne de geri dönüşleri takip edilmiştir. Bu nedenle, kurulması ön görülen Başkanlığa ihtiyaç hasıl olmuştur ve biz parti olarak bu tasarıyı, yukarıda saydığım neden lerden dolayı da desteklemekteyiz. Sayın milletvekilleri, belirttiğimiz gibi, Türkiye aradan geçen on sekiz yıllık süre içerisinde, genel olarak "Türk dünyası" adıyla andığımız bu bölgelere imkânlar ölçüsünde yardımcı olmuştur. Fakat ilişkilerimiz, başlangıçtaki ümit ve beklentilerin çok altında kalmıştır, özellikle ticari ilişkile rimizin umulanın çok çok altında kaldığı görülmektedir. Hükümetin bölgeye olan ilgisizliği dikkate alındığında yeni bir yol haritasına acilen ihtiyaç olduğu da aşikârdır. Öte yandan, çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan vatandaş larımızın talep ve hukuki durumları da elli yıl öncesine göre çok değişmiştir. Artık onların sorunla rına klasik dış işleri anlayışıyla çözüm bulmak imkânsız hâle gelmiştir. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çeşitli hukuki, kültürel ve ekonomik sorunlarıyla ilgilenecek ayrı bir teşkilat ya pısına acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle yabancı ülkelerde doğup büyüyen üçüncü ve dördüncü neslin sorunları birinci ve ikinci nesle göre farklılaşmış, bu nesillerin ana dil ve kültürümüzü öğren meleri bugün başlıca gündem konumuz hâline gelmiştir. Muhterem milletvekilleri, şurası bilinmelidir ki, bu tasarının kapsamına giren toplulukların hem siyasi statüleri hem de diğer sorunları çok farklıdır. Bundan elli yıl önce, biraz para kazanıp yurda dönmek için çeşitli Avrupa ülkelerine işçi olarak giden vatandaşlarımızın sorunları ile bağımsız Türk cumhuriyetlerinde yaşayan soydaş ve akraba toplulukların hukuki durumları ve sorunları, çeşitli dev letlerde özerk bölgelerde yaşayan tarihî, kültürel akrabaların sorun ve hukuki statüleri, bağımsız dev letlerde yaşayan akraba toplulukların kültürel problemleri ve hukuken azınlık statüsüne sahip olan Türk topluluklarının sosyal, ekonomik ve hukuki problemleri birbirinden oldukça farklıdır. Sorun ları hukuki durumları itibarıyla birbirinden oldukça farklı kuruluşları, çok çeşitli ve çok geniş teşki latlanması olmayacak olan bir başkanlık ile çözüm aramak kolay olmayacaktır. İnşallah durum daha da içinden çıkılmaz bir hâle gelmez. Bizim önerimiz bu konuda müstakil bir bakanlığın teşkilatlan dırılması hususunda bir düzenleme yapılmasıdır. - 5 5 1 - TBMM B: 77 24 . 3 .2010 O: 1 - 5 5 2 - Türkiye'nin tarihî ve kültürel bağlarının olduğu Türk dünyası coğrafyasıyla uluslararası hukuka dik kat ederek ilgilenmesinin kardeşlik hukuku bağlamında doğal ve normal olduğunu düşünmekteyiz. Bu aynı zamanda tarihî bir sorumluluğumuzdur. Bunun altında hiç kimse farklı bir niyet aramasın, niyet okuyuculuğu da yapmasın. Bu son derece insani ve kardeşlik duygularıyla ortaya çıkan bir neticedir. Çeşitli coğrafyalarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde bizimle tarihî ve kültürel bağları olan insanlar vardır ve onlar bizim kardeşlerimizdir. Mesele sadece bu kardeşlik hukuku esasına dayanmaktadır, bu zaten yeni bir şey de değildir. Yıllardır ilgilendiğimiz bir coğrafyayla ilişkileri, yıllardır yükseköğre nim görmek için ülkemize gelen öğrenci hamlesini ve bugün dördüncü nesle ulaşan yurt dışındaki iş çilerimizle ilgili sorunları bir başkanlık bünyesinde toplayarak daha sistemli hâle getirmek bu tasarının amacı olarak görülmektedir. Temennim odur ki tasarı bu amaçlara hizmet edebilsin. Bu vesileyle tekrar tasarının hayırlı olmasını diler, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan. Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sum Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar) BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Baştan beri bizim eleştirilerimiz... Bir taraftan demokratik açılım bir taraftan birçok kimlikle rin kabulüyle ilgili adımlar atılması gerekirken veyahut bu konuda çabalar olurken yeniden "Türk ler başkanlığı" diye bir başkanlığın kurulmasını çok da şık bulmadığımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bunun altında da özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin önü müzdeki seçimlerle ilgili hesap kitap işi olduğunu düşünüyoruz. Eğer, gerçekten niyetiniz yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin temel sorunlarıyla ilgilenmekse, ilk önce, evimizin önündeki çöpleri topla maktan geçer, iç sorunlarımızı çözmekten geçer. Ben buraya gelmeden önce, benim seçim bölgemden Adana'ya yerleşen bir grup insan arayıp aynen şöyle diyorlardı: "Biz Alpaslan-I Barajı, Bulanık'ta mağdur olan insanlarız. Biz yıllardır o topraklarda yaşıyoruz. Tapumuz yoktu ve burası istimlak edildi. Tapusu olanların parası ödendi. Biz mağdurduk ve bizi sürdüler. Adana'dayız şu anda. Adana Valisinin de haberi var. Aç ve perişanız." Şimdi, yurt içindeki insanlarımızla ilgili küçük bir adım atmazken yurt dışında şunlar... Yurt dı şında onlarca, Bakanlığımıza bağlı birimler var. Peki, bu birimler ne yapıyor Allah aşkına, ne yapı yorlar? Yani yeniden bir kurum, yeniden bir başkanlık yaratmak niye? Peki, bu insanların evini barkını alıp istimlak etmeden -yıllar önce atası yerleşmiş, bütün anıları orada- onların hakkını huku kunu ödemeyeceksiniz ve sosyal bir devletten bahsedeceksiniz. Sonra döneceksiniz "Biz yurt dışın daki kardeşlerimizle ilgili olumlu şeyler yapıyoruz." Ben, çok yakın bir tarihte, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Hocamla birlikte Azerbaycan'daydım. Allah adına, yani bu kadar da size, bize sevdalı değiller. Bir tek niyetleri var, bir tek anlayışları var: "Türkler gelsin" diyor. Ne yapsınlar? "Karabağ'a girsinler, Karabağ'ı alsın lar." diyor. Yani böyle beklentileri vardı. Ben orada gördüm.
TBMM B: 77 24 . 3 .2010 O: 1 - 5 5 2 - Türkiye'nin tarihî ve kültürel bağlarının olduğu Türk dünyası coğrafyasıyla uluslararası hukuka dik kat ederek ilgilenmesinin kardeşlik hukuku bağlamında doğal ve normal olduğunu düşünmekteyiz. Bu aynı zamanda tarihî bir sorumluluğumuzdur. Bunun altında hiç kimse farklı bir niyet aramasın, niyet okuyuculuğu da yapmasın. Bu son derece insani ve kardeşlik duygularıyla ortaya çıkan bir neticedir. Çeşitli coğrafyalarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde bizimle tarihî ve kültürel bağları olan insanlar vardır ve onlar bizim kardeşlerimizdir. Mesele sadece bu kardeşlik hukuku esasına dayanmaktadır, bu zaten yeni bir şey de değildir. Yıllardır ilgilendiğimiz bir coğrafyayla ilişkileri, yıllardır yükseköğre nim görmek için ülkemize gelen öğrenci hamlesini ve bugün dördüncü nesle ulaşan yurt dışındaki iş çilerimizle ilgili sorunları bir başkanlık bünyesinde toplayarak daha sistemli hâle getirmek bu tasarının amacı olarak görülmektedir. Temennim odur ki tasarı bu amaçlara hizmet edebilsin. Bu vesileyle tekrar tasarının hayırlı olmasını diler, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan. Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sum Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar) BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Baştan beri bizim eleştirilerimiz... Bir taraftan demokratik açılım bir taraftan birçok kimlikle rin kabulüyle ilgili adımlar atılması gerekirken veyahut bu konuda çabalar olurken yeniden "Türk ler başkanlığı" diye bir başkanlığın kurulmasını çok da şık bulmadığımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bunun altında da özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin önü müzdeki seçimlerle ilgili hesap kitap işi olduğunu düşünüyoruz. Eğer, gerçekten niyetiniz yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin temel sorunlarıyla ilgilenmekse, ilk önce, evimizin önündeki çöpleri topla maktan geçer, iç sorunlarımızı çözmekten geçer. Ben buraya gelmeden önce, benim seçim bölgemden Adana'ya yerleşen bir grup insan arayıp aynen şöyle diyorlardı: "Biz Alpaslan-I Barajı, Bulanık'ta mağdur olan insanlarız. Biz yıllardır o topraklarda yaşıyoruz. Tapumuz yoktu ve burası istimlak edildi. Tapusu olanların parası ödendi. Biz mağdurduk ve bizi sürdüler. Adana'dayız şu anda. Adana Valisinin de haberi var. Aç ve perişanız." Şimdi, yurt içindeki insanlarımızla ilgili küçük bir adım atmazken yurt dışında şunlar... Yurt dı şında onlarca, Bakanlığımıza bağlı birimler var. Peki, bu birimler ne yapıyor Allah aşkına, ne yapı yorlar? Yani yeniden bir kurum, yeniden bir başkanlık yaratmak niye? Peki, bu insanların evini barkını alıp istimlak etmeden -yıllar önce atası yerleşmiş, bütün anıları orada- onların hakkını huku kunu ödemeyeceksiniz ve sosyal bir devletten bahsedeceksiniz. Sonra döneceksiniz "Biz yurt dışın daki kardeşlerimizle ilgili olumlu şeyler yapıyoruz." Ben, çok yakın bir tarihte, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Hocamla birlikte Azerbaycan'daydım. Allah adına, yani bu kadar da size, bize sevdalı değiller. Bir tek niyetleri var, bir tek anlayışları var: "Türkler gelsin" diyor. Ne yapsınlar? "Karabağ'a girsinler, Karabağ'ı alsın lar." diyor. Yani böyle beklentileri vardı. Ben orada gördüm. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 3 - CANAN ARITMAN (İzmir) - Hayır, hayır. Bu doğru değil, böyle bir şey yok. SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, böyle ilişkiler var, böyle talepler var. Ve siz yurt dışındaki insanlarınızla hangi konuda bir birliktelik oluşturdunuz? Siz oradaki in sanlar arasında sürekli ayrım yaptınız. Şimdi, "akrabalık" diyorsunuz, "Türkler" diyorsunuz. Peki, bu rada Türk olmayan diğer halklar ne yapacak? Biz Kürtler ne yapacağız? Bu ülkenin Ermenileri ne yapacak, Arapları ne yapacak? Süryaniler ne yapacak? Burada Türk'ün Türk'e. . . Efendim, Türklük hayalleriyle oluşabilecek şeyden Türkiye'nin bir an önce kaçınması gerekir. Eğer bu noktada ger çekten önemli şeyler yapmak istiyorsanız, bakınız, kan ve gen bağından daha kutsal olan bir şey var dır, o da duygu bağıdır, eğer duygu bağıyla ilgili bir şey yaparsanız biz sizinle birlikte oluruz, birlikte hayatı inşa ederiz ama siz kan ve gen bağı üzerinde yeniden bir yapılanma yaparsanız... Tarih bun ları çöplüğe gömdü. Onun için, Sayın Başbakan çok yakın bir tarihte bu ülkenin vatandaşları olan Ermenilerle ilgili çok talihsiz bir açıklama yaptı. (CHP sıralarından gürültüler) Siz niye rahatsız oluyorsunuz, onu anlamıyorum yani sizler gerçekten niye rahatsız oluyorsunuz, onu anlamıyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen hatibe söz atmayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın Başbakan, buraya gelip yerleşen, aslında sayıları 100 bini falan bulmayan... 9-10 bin arasında insanlar çıkıp buraya gelmişler ve burada birçok yerlerde çalışıyorlar ve bu insanlar buraya geldiklerinde bu ülkenin hukukuna sığınarak kimileri tezgâhtarlık yapıyor, kimileri hasta bakıyor, kimileri evlerde çalışıyor ve yakınlarına buradan 400 milyon lira, 300 milyon lira para gönderiyorlar, oradaki yakınlarını geçindiriyorlar. Şimdi, Sayın Başbakan'ın bu dili, o kutsal ruh dediğimiz Enver'in, Talat'ın, Cemal'in ruhudur, İttihat Terakkinin ruhudur. O ruh kirlidir, o dil paslıdır, o dil 1915'lerin dilidir, o dil hâlen uluslararası arenada karşımıza çıkan o günkü ruhtur. Onun için, Sayın Başbakan bu konuda attığı her adımda halkların kimliğine, kültürüne saygılı olmalıdır. Biz 1915'lerde olup bitenleri biliyoruz. Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aynen şunu söylüyor Kazım Karabekir'e seslenerek: "Bu bir alçaklıktır. Ermenilerle ilgili yapılan bir kat liamdır." Bu bizim tespitimiz değil, Sayın Mustafa Kemal'in o günkü tespitidir. Şimdi, hepimizin yaralarımızı sarmamız gerekirken, gerçekten bu kardeşlerimizin acıları var, Kürtlerin acıları var, bunlann acılarını ortaklaştırmamız gerekirken, kendimize göre yeniden ayrış tırmaları çağrıştıracak yeniden başkanlıklar kuruyoruz. Neyin adına kuruyoruz? Efendim, önümüz deki dönem seçimler için. Şimdi, ben, burada Dışişleri Bakanına söylemiştim: Yunanistan cezaevinde onlarca Kürt ço cukları var, umuda doğru yolculuğa çıkmışlar, gitmişler, burada iş imkânı bulamadıkları için gitmiş ler ve orada yakalanmışlar; her biri on beş-on altı yıl ceza almış ve o çocuklar uzun süredir cezaevinde. Ama bunlann kimlikleri Kürt olduğu için, Sayın Bakan "Ben sizi bilgilendireceğim." dedi, bir yıldır hâlen bize bir bilgi ulaşmadı. Sorun, işte, eğer gerçekten kendi kardeşleriniz ve yurttaşlannızsa ortaklaşmak gerekir, ama sorun Kürtler olunca "tu kaka", Ermeniler olunca, gayrimüslimler olunca; ama sorun Türkler olunca, Parlamentoda, evet, ulusal ittifak oluşuyor.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 3 - CANAN ARITMAN (İzmir) - Hayır, hayır. Bu doğru değil, böyle bir şey yok. SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, böyle ilişkiler var, böyle talepler var. Ve siz yurt dışındaki insanlarınızla hangi konuda bir birliktelik oluşturdunuz? Siz oradaki in sanlar arasında sürekli ayrım yaptınız. Şimdi, "akrabalık" diyorsunuz, "Türkler" diyorsunuz. Peki, bu rada Türk olmayan diğer halklar ne yapacak? Biz Kürtler ne yapacağız? Bu ülkenin Ermenileri ne yapacak, Arapları ne yapacak? Süryaniler ne yapacak? Burada Türk'ün Türk'e. . . Efendim, Türklük hayalleriyle oluşabilecek şeyden Türkiye'nin bir an önce kaçınması gerekir. Eğer bu noktada ger çekten önemli şeyler yapmak istiyorsanız, bakınız, kan ve gen bağından daha kutsal olan bir şey var dır, o da duygu bağıdır, eğer duygu bağıyla ilgili bir şey yaparsanız biz sizinle birlikte oluruz, birlikte hayatı inşa ederiz ama siz kan ve gen bağı üzerinde yeniden bir yapılanma yaparsanız... Tarih bun ları çöplüğe gömdü. Onun için, Sayın Başbakan çok yakın bir tarihte bu ülkenin vatandaşları olan Ermenilerle ilgili çok talihsiz bir açıklama yaptı. (CHP sıralarından gürültüler) Siz niye rahatsız oluyorsunuz, onu anlamıyorum yani sizler gerçekten niye rahatsız oluyorsunuz, onu anlamıyorum. BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen hatibe söz atmayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın Başbakan, buraya gelip yerleşen, aslında sayıları 100 bini falan bulmayan... 9-10 bin arasında insanlar çıkıp buraya gelmişler ve burada birçok yerlerde çalışıyorlar ve bu insanlar buraya geldiklerinde bu ülkenin hukukuna sığınarak kimileri tezgâhtarlık yapıyor, kimileri hasta bakıyor, kimileri evlerde çalışıyor ve yakınlarına buradan 400 milyon lira, 300 milyon lira para gönderiyorlar, oradaki yakınlarını geçindiriyorlar. Şimdi, Sayın Başbakan'ın bu dili, o kutsal ruh dediğimiz Enver'in, Talat'ın, Cemal'in ruhudur, İttihat Terakkinin ruhudur. O ruh kirlidir, o dil paslıdır, o dil 1915'lerin dilidir, o dil hâlen uluslararası arenada karşımıza çıkan o günkü ruhtur. Onun için, Sayın Başbakan bu konuda attığı her adımda halkların kimliğine, kültürüne saygılı olmalıdır. Biz 1915'lerde olup bitenleri biliyoruz. Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aynen şunu söylüyor Kazım Karabekir'e seslenerek: "Bu bir alçaklıktır. Ermenilerle ilgili yapılan bir kat liamdır." Bu bizim tespitimiz değil, Sayın Mustafa Kemal'in o günkü tespitidir. Şimdi, hepimizin yaralarımızı sarmamız gerekirken, gerçekten bu kardeşlerimizin acıları var, Kürtlerin acıları var, bunlann acılarını ortaklaştırmamız gerekirken, kendimize göre yeniden ayrış tırmaları çağrıştıracak yeniden başkanlıklar kuruyoruz. Neyin adına kuruyoruz? Efendim, önümüz deki dönem seçimler için. Şimdi, ben, burada Dışişleri Bakanına söylemiştim: Yunanistan cezaevinde onlarca Kürt ço cukları var, umuda doğru yolculuğa çıkmışlar, gitmişler, burada iş imkânı bulamadıkları için gitmiş ler ve orada yakalanmışlar; her biri on beş-on altı yıl ceza almış ve o çocuklar uzun süredir cezaevinde. Ama bunlann kimlikleri Kürt olduğu için, Sayın Bakan "Ben sizi bilgilendireceğim." dedi, bir yıldır hâlen bize bir bilgi ulaşmadı. Sorun, işte, eğer gerçekten kendi kardeşleriniz ve yurttaşlannızsa ortaklaşmak gerekir, ama sorun Kürtler olunca "tu kaka", Ermeniler olunca, gayrimüslimler olunca; ama sorun Türkler olunca, Parlamentoda, evet, ulusal ittifak oluşuyor. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 4 - Sevgili kardeşlerim, şimdi, 12 Eylül döneminde de bu ülkeden binlerce insan, 30 bin insan bu ül keyi terk etmek zorunda kaldı o faşist cunta döneminde. O insanların 15 bini yurt dışında, hatta bura daki bu Parlamento, onların haklarını, hukuklarını gasbederek yurttaşlıktan çıkardı. Şu anda yurt dışında 5 milyon civarında insanımız yaşıyor ve bu insanlarımızın -yani içinde sadece Türkler değil diğer halklar da yaşıyor- bütün sorunlarını ortaklaştırmamız gerekir. Ve yurt dışındaki elçiliklerimizin diğer kesimlere, diğer insanlarımıza karşı nasıl bir acımasız tutum içerisinde olduklarını da biliyoruz. O vesileyle, biz, ilk önce burada birliği ve barışı sağlayabilecek bir duruş sergilemeliyiz. Eğer biz gerçekten tarihin yükü altından kurtulmak istiyorsak tarihimizle de yüzleşmemiz gerekir. Tarihte neler oldu? Bizim dışımızda... CANAN ARITMAN (izmir) - Ne demek istiyorsunuz? SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, siz sürekli soy avcılığına çıkan birisiniz. Siz Sayın Cumhur başkanının da ailesinin Ermeni olduğunu... CANAN ARITMAN (izmir) - Aynı ağzı kullanma! BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Soy avcılığı yapan birisiniz. Ben bir soy avcılığı yapanla ne tartı şırım ne konuşurum. BAŞKAN - Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin lütfen. Buyurun. SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın Başkan, sürekli bir... BAŞKAN - Uyarıyorum efendim. SIRRI SAKIK (Devamla) - Böyle bir gelenek hâline getirmiş, buradan sadece seçmenlere mesaj iletmek adına ne kadar ırkçı bir tavır varsa onu sergiliyor ve burada... CANAN ARITMAN (İzmir) - Kimin ırkçı olduğu görülüyor. BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Yani, iyi ki siz değilim ben. Benim ne olduğum bellidir. CANAN ARITMAN (İzmir) - Irkçı sensin, etnik milliyetçi sensin! SIRRI SAKIK (Devamla) - Benim ne olduğum belli. Ben neyi savunduğumu... Bakınız, ben hayatın her yerinde insan hakları, hukuk, demokrasi, halkların kardeşliğini savu nuyorum. Ama asıl faşist sizsiniz. Siz ırkçılığı savunuyorsunuz. Yani, bir dönün aynada kendinize bakın, neyi savunduğunuzu... BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben başta da söyledim. Ben yıllar önce bir film izlemiştim. O filmde bir küçük çocuk evinden kaçırılıp götürülüyordu. O çocuk başkaları tarafından kaçırılıyor ve ailesi araştırıyor, sonra buluyorlar. Yargı yoluyla çocuk ailesine teslim ediliyor ama o çocuk kendisini aileden biri olarak hissetmiyor ve sürekli evden ayrı lıyor. Aile, gerçekten çocuğun mutlu olmadığını görünce mahkeme kararıyla alınan aileye geri -diğer aileye- veriyor. Sonra, bir pazar günü çocuk eve geliyor. Evde, annesi sandığı açarken o san dığın kokusunu hissedince, orada sedir ağacının kokusunu görünce "Evet, ben bu eve aitim." İşte orada kan ve gen bağının bir şey ifade etmediğinin, duygu bağının neyi ifade ettiğinin bir göstergesidir. Aslında, Türkiye de böyle bir ülkedir. Bu ülkede sedir ağacının kokusunu hepimiz hissedebilirsek, hepimiz kan ve gen bağından kurtulursak, birimiz bir başkasının soyağacını araştırmazsak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 4 - Sevgili kardeşlerim, şimdi, 12 Eylül döneminde de bu ülkeden binlerce insan, 30 bin insan bu ül keyi terk etmek zorunda kaldı o faşist cunta döneminde. O insanların 15 bini yurt dışında, hatta bura daki bu Parlamento, onların haklarını, hukuklarını gasbederek yurttaşlıktan çıkardı. Şu anda yurt dışında 5 milyon civarında insanımız yaşıyor ve bu insanlarımızın -yani içinde sadece Türkler değil diğer halklar da yaşıyor- bütün sorunlarını ortaklaştırmamız gerekir. Ve yurt dışındaki elçiliklerimizin diğer kesimlere, diğer insanlarımıza karşı nasıl bir acımasız tutum içerisinde olduklarını da biliyoruz. O vesileyle, biz, ilk önce burada birliği ve barışı sağlayabilecek bir duruş sergilemeliyiz. Eğer biz gerçekten tarihin yükü altından kurtulmak istiyorsak tarihimizle de yüzleşmemiz gerekir. Tarihte neler oldu? Bizim dışımızda... CANAN ARITMAN (izmir) - Ne demek istiyorsunuz? SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, siz sürekli soy avcılığına çıkan birisiniz. Siz Sayın Cumhur başkanının da ailesinin Ermeni olduğunu... CANAN ARITMAN (izmir) - Aynı ağzı kullanma! BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Soy avcılığı yapan birisiniz. Ben bir soy avcılığı yapanla ne tartı şırım ne konuşurum. BAŞKAN - Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin lütfen. Buyurun. SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın Başkan, sürekli bir... BAŞKAN - Uyarıyorum efendim. SIRRI SAKIK (Devamla) - Böyle bir gelenek hâline getirmiş, buradan sadece seçmenlere mesaj iletmek adına ne kadar ırkçı bir tavır varsa onu sergiliyor ve burada... CANAN ARITMAN (İzmir) - Kimin ırkçı olduğu görülüyor. BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Yani, iyi ki siz değilim ben. Benim ne olduğum bellidir. CANAN ARITMAN (İzmir) - Irkçı sensin, etnik milliyetçi sensin! SIRRI SAKIK (Devamla) - Benim ne olduğum belli. Ben neyi savunduğumu... Bakınız, ben hayatın her yerinde insan hakları, hukuk, demokrasi, halkların kardeşliğini savu nuyorum. Ama asıl faşist sizsiniz. Siz ırkçılığı savunuyorsunuz. Yani, bir dönün aynada kendinize bakın, neyi savunduğunuzu... BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen... SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben başta da söyledim. Ben yıllar önce bir film izlemiştim. O filmde bir küçük çocuk evinden kaçırılıp götürülüyordu. O çocuk başkaları tarafından kaçırılıyor ve ailesi araştırıyor, sonra buluyorlar. Yargı yoluyla çocuk ailesine teslim ediliyor ama o çocuk kendisini aileden biri olarak hissetmiyor ve sürekli evden ayrı lıyor. Aile, gerçekten çocuğun mutlu olmadığını görünce mahkeme kararıyla alınan aileye geri -diğer aileye- veriyor. Sonra, bir pazar günü çocuk eve geliyor. Evde, annesi sandığı açarken o san dığın kokusunu hissedince, orada sedir ağacının kokusunu görünce "Evet, ben bu eve aitim." İşte orada kan ve gen bağının bir şey ifade etmediğinin, duygu bağının neyi ifade ettiğinin bir göstergesidir. Aslında, Türkiye de böyle bir ülkedir. Bu ülkede sedir ağacının kokusunu hepimiz hissedebilirsek, hepimiz kan ve gen bağından kurtulursak, birimiz bir başkasının soyağacını araştırmazsak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 5 - BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - ...yani herkes kendisine duyulan saygıyı bir başkasına duyarsa, bir başka kimliğe saygılı olursa sorunlarımız o noktada çözülür. Ama ne yazık ki, birileri hep kendisini ülkenin asıl sahibi... Siz halkın iradesiyle de gelseniz gelip kendilerinden icazet alacaksınız, kendi lerine tabi olacaksınız. İşte bu ruh İttihat Terakkinin ruhudur, Cemal'in ruhudur, Enver'in ruhudur, Talat'ın ruhudur. Bu ruhlar iflas etmelidir. Bu ruhlar iflas ederse, halklar barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşar. Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nurettin Akman, Çankırı Milletvekili. Buyurun Sayın Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) NURETTİN AKMAN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı'nın birinci bölümüyle ilgili olarak görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmaları yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklarıyla sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu topluluklara yönelik faaliyetleri yürütmek ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen yabancı öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı şekilde sonuçlandırılmasını sağlamak amacını güden söz konusu yasanın çıkarılmasında aslında çok geç kalınmıştır. Zira aradan yarım asır geçmiş olmasına rağmen biz vatandaşlarımızla ilgili sorumlu bir makamı yeni kuruyoruz. Ancak genel seçimlerde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza oy kullanma hakkını yeni verdiğimiz gibi, neticede bu yasa da büyük bir eksikliği gidermiş olacaktır. Özellikle belirtmek istiyorum: Şu gerçekleşecek olan bu Başkanlık Avrupa'da yaşayan, Türk dünyasında yaşayan tüm insanlarımıza, Türk'ümüze, Kürt'ümüze, Laz'ımıza, Çerkez'imize, hülasa tüm vatandaşlarımıza hizmet etmiş olacaktır. Onun için, burada böylesi bir ayrımı yapmak mümkün değildir. Bu anlamda emeği geçen tüm arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu yasayla kurulacak teşkilat Türk dünyasıyla birlikte 2009 yılı sonu itibarıyla yurt dışındaki 5 milyon 216 bin insanımıza hizmet edecektir. Bu nüfusun 4 milyon 217 bini Avrupa Birliği ülkelerine göçmen olarak gelen Türk iş gücüdür. En çok nüfusumuz 2 milyon 720 bin ile Almanya'da bulun maktadır. 2 milyon 800 bin insanımız yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuşlardır. Değerli arkadaşlarım, "İş gücü istenmişti, insanlar geldi." sözünün üzerinden tam kırk dokuz yıl geçti. Dün "Alamana" bugün ise "euro Türk" dediğimiz vatandaşlarımızın yurt dışı mücadelesi 1961 Anayasası ile yurt dışı seyahatin serbest bırakılması sonrası başlamıştır. Bunun sonrası işçi göçü kolaylaşmış, Almanya ile Türkiye arasında 30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan işçi alım anlaş ması ile de ülkemizden binlerce Türk işçisi Almanya'ya akın etmiştir. 1970'li yıllar Almanya ve Avrupa ülkelerinin yaşadığı petrol krizi ve ekonomik durgunluk sonrası Almanya işçi alımını durdurmuş ancak Türk işçileri 1 milyona yakın bir sayıya ulaşmıştır. Daha sonraki yıllarda yeni işçi göçü turist vizesiyle gerçekleşmiş, 1980'li yıllarda ise aile birleşimi ile işçilerimiz eş ve çocuklarını yanlarına almışlardır. "Bir traktör parası biriktirip ülkeme dönerim." düşüncesi Avrupa'dan gelen işçilerimizin durumunu zamanla burada ikamette kalıcı duruma dönüştürmüştür. Ancak yaşanılan sorunlar sebebiyle de işçilerimizin bir kısmı geriye dönmüştür.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 5 - BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - ...yani herkes kendisine duyulan saygıyı bir başkasına duyarsa, bir başka kimliğe saygılı olursa sorunlarımız o noktada çözülür. Ama ne yazık ki, birileri hep kendisini ülkenin asıl sahibi... Siz halkın iradesiyle de gelseniz gelip kendilerinden icazet alacaksınız, kendi lerine tabi olacaksınız. İşte bu ruh İttihat Terakkinin ruhudur, Cemal'in ruhudur, Enver'in ruhudur, Talat'ın ruhudur. Bu ruhlar iflas etmelidir. Bu ruhlar iflas ederse, halklar barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşar. Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nurettin Akman, Çankırı Milletvekili. Buyurun Sayın Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) NURETTİN AKMAN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı'nın birinci bölümüyle ilgili olarak görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmaları yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklarıyla sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu topluluklara yönelik faaliyetleri yürütmek ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen yabancı öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı şekilde sonuçlandırılmasını sağlamak amacını güden söz konusu yasanın çıkarılmasında aslında çok geç kalınmıştır. Zira aradan yarım asır geçmiş olmasına rağmen biz vatandaşlarımızla ilgili sorumlu bir makamı yeni kuruyoruz. Ancak genel seçimlerde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza oy kullanma hakkını yeni verdiğimiz gibi, neticede bu yasa da büyük bir eksikliği gidermiş olacaktır. Özellikle belirtmek istiyorum: Şu gerçekleşecek olan bu Başkanlık Avrupa'da yaşayan, Türk dünyasında yaşayan tüm insanlarımıza, Türk'ümüze, Kürt'ümüze, Laz'ımıza, Çerkez'imize, hülasa tüm vatandaşlarımıza hizmet etmiş olacaktır. Onun için, burada böylesi bir ayrımı yapmak mümkün değildir. Bu anlamda emeği geçen tüm arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu yasayla kurulacak teşkilat Türk dünyasıyla birlikte 2009 yılı sonu itibarıyla yurt dışındaki 5 milyon 216 bin insanımıza hizmet edecektir. Bu nüfusun 4 milyon 217 bini Avrupa Birliği ülkelerine göçmen olarak gelen Türk iş gücüdür. En çok nüfusumuz 2 milyon 720 bin ile Almanya'da bulun maktadır. 2 milyon 800 bin insanımız yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuşlardır. Değerli arkadaşlarım, "İş gücü istenmişti, insanlar geldi." sözünün üzerinden tam kırk dokuz yıl geçti. Dün "Alamana" bugün ise "euro Türk" dediğimiz vatandaşlarımızın yurt dışı mücadelesi 1961 Anayasası ile yurt dışı seyahatin serbest bırakılması sonrası başlamıştır. Bunun sonrası işçi göçü kolaylaşmış, Almanya ile Türkiye arasında 30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan işçi alım anlaş ması ile de ülkemizden binlerce Türk işçisi Almanya'ya akın etmiştir. 1970'li yıllar Almanya ve Avrupa ülkelerinin yaşadığı petrol krizi ve ekonomik durgunluk sonrası Almanya işçi alımını durdurmuş ancak Türk işçileri 1 milyona yakın bir sayıya ulaşmıştır. Daha sonraki yıllarda yeni işçi göçü turist vizesiyle gerçekleşmiş, 1980'li yıllarda ise aile birleşimi ile işçilerimiz eş ve çocuklarını yanlarına almışlardır. "Bir traktör parası biriktirip ülkeme dönerim." düşüncesi Avrupa'dan gelen işçilerimizin durumunu zamanla burada ikamette kalıcı duruma dönüştürmüştür. Ancak yaşanılan sorunlar sebebiyle de işçilerimizin bir kısmı geriye dönmüştür. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 - 5 5 6 - Bugün, işçilerimiz ülkelerinde, bu yaşadıkları ülkelerde, asimile olmadan, kurdukları dernek, vakıf ve cemiyetlerin çatısı altında birleşerek örf, âdet ve inançlarını muhafaza etmişler, kendi kül tür ve kimliklerine sahip çıkmışlar, entegrasyon sürecini başlatmışlardır, diğer taraftan, ülkeleriyle de bağlantılarını hiçbir zaman koparmamışlardır. İşçilerimizin ilk emekliliği 1984 yılında gerçekleşmiş, bugün ilk jenerasyon emekli olmuş, ikinci ve üçüncü jenerasyon yurt dışında çok büyük başarılara imza atmaktadırlar. Avrupa'nın yaşlı nüfusu her geçen gün artarken buradaki işçilerimizin genç nü fusu âdeta Avrupa'ya bir ümit olma durumundadır. Bu işçilerimizi sadece işçi olarak kabul etmek mümkün değil, bilhassa Avrupa ülkelerinde Türk iş adamlarının patron düzeyinde çok büyük başa rılara imza attıklarını görüyorum ve oralarda o ülke insanlarını çalıştırır hâle gelmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, işçilerimizin en büyük sorunu eğitim sorunudur. Ancak bugün 800 bin Türk çocuğu yurt dışındaki okullarda öğrenim görmektedir, 50 bine yakın Türk genci üniversitelerde öğrenim görmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akman, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. NURETTİN AKMAN (Devamla) - Biz bugün, Avrupa Birliğine girmek için büyük çaba sarf ediyoruz. Aslında 5 milyon insanımızla Avrupa'nın içerisindeyiz değerli arkadaşlarım. Bugün, yeti şen gençler, o ülkenin lisanını bilen, hukukunu, çalışma hayatını, sosyal hayatını bilen, hatta o ülke lerin Avrupa Birliği müktesebatını bilen insanlarımız olmuştur. İşte bugün kurulacak Dış Türkler Başkanlığının kadrolarında ümit ediyoruz ki Avrupa Birliği ülkelerinde yetişen gençlerimiz görev ala caklardır ve bu anlamda devletimiz yurt dışındaki vatandaşlarımıza bu kanun ile sahip çıkacak hem onların gönüllerini alacak hem de uyuyan devi uyandırmak suretiyle euro Türkler, ülkesiyle mille tiyle bir bütünlük içerisinde geleceğe koşacaktır. Bu duygular içerisinde kanunun yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımıza ve Türk dünyasına hayırlı olmasını temenni ediyor, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla se lamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akman. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili. Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) SELÇUK AYHAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasan üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum, birinci bölümü için. Bu vesileyle, İsveç-Türk İşçi Dernekleri Federasyonu ve Türk Kadınlar Federasyonundan bana ve diğer siyasi partilerimizin grup başkan vekilliklerine gelen bir mail üzerine, onların düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, yurt dışındaki Türk vatandaşlarımızla ilgili görüşülmekte olan bu tasannın son hâline gelinceye kadarki süreçlerde, yurt dışında yaşayıp çalışan, temsil kabiliyeti olan vatandaşlarımızın oluşturduğu örgütlerimizin görüş ve önerilerinin alınmamasının bir alınganlığını ifade ediyor o böl gedeki yurttaşlarımız ve temsilcileri. Şimdi, her ne kadar tasan hazırlanırken yurt dışındaki yurttaşlarımızın oluşturduğu dernekler den görüş alındığı ifade ediliyorsa da bana gelen bu mesajda böyle bir şeyin olmadığı söz konusu. Demek ki bu konuda sağlıklı, yaygın bir değerlendirme yapılmamış. Yapılan değerlendirme, belki, yandaş dernek mantığı ile yapılmış gibi bir imaj söz konusu oluyor değerli arkadaşlanm.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 1 - 5 5 6 - Bugün, işçilerimiz ülkelerinde, bu yaşadıkları ülkelerde, asimile olmadan, kurdukları dernek, vakıf ve cemiyetlerin çatısı altında birleşerek örf, âdet ve inançlarını muhafaza etmişler, kendi kül tür ve kimliklerine sahip çıkmışlar, entegrasyon sürecini başlatmışlardır, diğer taraftan, ülkeleriyle de bağlantılarını hiçbir zaman koparmamışlardır. İşçilerimizin ilk emekliliği 1984 yılında gerçekleşmiş, bugün ilk jenerasyon emekli olmuş, ikinci ve üçüncü jenerasyon yurt dışında çok büyük başarılara imza atmaktadırlar. Avrupa'nın yaşlı nüfusu her geçen gün artarken buradaki işçilerimizin genç nü fusu âdeta Avrupa'ya bir ümit olma durumundadır. Bu işçilerimizi sadece işçi olarak kabul etmek mümkün değil, bilhassa Avrupa ülkelerinde Türk iş adamlarının patron düzeyinde çok büyük başa rılara imza attıklarını görüyorum ve oralarda o ülke insanlarını çalıştırır hâle gelmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, işçilerimizin en büyük sorunu eğitim sorunudur. Ancak bugün 800 bin Türk çocuğu yurt dışındaki okullarda öğrenim görmektedir, 50 bine yakın Türk genci üniversitelerde öğrenim görmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akman, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. NURETTİN AKMAN (Devamla) - Biz bugün, Avrupa Birliğine girmek için büyük çaba sarf ediyoruz. Aslında 5 milyon insanımızla Avrupa'nın içerisindeyiz değerli arkadaşlarım. Bugün, yeti şen gençler, o ülkenin lisanını bilen, hukukunu, çalışma hayatını, sosyal hayatını bilen, hatta o ülke lerin Avrupa Birliği müktesebatını bilen insanlarımız olmuştur. İşte bugün kurulacak Dış Türkler Başkanlığının kadrolarında ümit ediyoruz ki Avrupa Birliği ülkelerinde yetişen gençlerimiz görev ala caklardır ve bu anlamda devletimiz yurt dışındaki vatandaşlarımıza bu kanun ile sahip çıkacak hem onların gönüllerini alacak hem de uyuyan devi uyandırmak suretiyle euro Türkler, ülkesiyle mille tiyle bir bütünlük içerisinde geleceğe koşacaktır. Bu duygular içerisinde kanunun yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımıza ve Türk dünyasına hayırlı olmasını temenni ediyor, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla se lamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akman. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili. Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) SELÇUK AYHAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasan üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum, birinci bölümü için. Bu vesileyle, İsveç-Türk İşçi Dernekleri Federasyonu ve Türk Kadınlar Federasyonundan bana ve diğer siyasi partilerimizin grup başkan vekilliklerine gelen bir mail üzerine, onların düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, yurt dışındaki Türk vatandaşlarımızla ilgili görüşülmekte olan bu tasannın son hâline gelinceye kadarki süreçlerde, yurt dışında yaşayıp çalışan, temsil kabiliyeti olan vatandaşlarımızın oluşturduğu örgütlerimizin görüş ve önerilerinin alınmamasının bir alınganlığını ifade ediyor o böl gedeki yurttaşlarımız ve temsilcileri. Şimdi, her ne kadar tasan hazırlanırken yurt dışındaki yurttaşlarımızın oluşturduğu dernekler den görüş alındığı ifade ediliyorsa da bana gelen bu mesajda böyle bir şeyin olmadığı söz konusu. Demek ki bu konuda sağlıklı, yaygın bir değerlendirme yapılmamış. Yapılan değerlendirme, belki, yandaş dernek mantığı ile yapılmış gibi bir imaj söz konusu oluyor değerli arkadaşlanm. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 7 - Bunun dışında, daha önce gereğince verimli ve etkin çalışıp çalışmadığı tartışılsa da Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu var hepinizin bildiği gibi. Bu mevcut Danışma Kurulu bile yok sayılmış, yani bunun bile konuya ilişkin görüşlerine başvurulmamış. Bunu da bir eksiklik ola rak arkadaşlarımız bize iletmişler. Yurt dışındaki sivil toplum örgütleri olarak adlandırılan yapılanmalarla ilgili ilişkilerden söz ediliyor tasarıda ancak anılan örgütlerin bulundukları bölgenin birer bağımsız sivil toplum örgütü niteliğinde olduğu gerçeğinin de göz ardı edildiği söyleniyor. Bunun yanında, yıllar önce, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın Türkiye'deki seçimlerde, genel seçimlerde bulunduğu ülkede oy verme hakkıyla ilgili bir yasa çıkarılarak yürürlüğe girdiği hâlde ge rekli mevzuat ve diğer hazırlıklar yapılıp uygulamada somut adımlar henüz atılmadığı için bu arka daşlarımızın bu hakkının kadük bırakıldığı ve çözüm beklendiği, yasalaşacak olan tasarıda bu hakka ve uygulamasına ilişkin bir yaklaşımın da belirtilmesi gerektiği bir eksiklik olarak belirtilmiş. Ayrıca, vatandaşlarımızın sınır kapılarında değil, bulundukları ülkede oylarını kullanabilmesi şeklinde bir talep var. Artı, yurt dışındaki yurttaşlarımıza seçilme hakkının da verilmesi, en azından Parlamentoda onların da temsilcilerinin bulunması ve yurt dışındaki yurttaşlarımızın sorunlarının Parlamentomuzda bizzat kendi temsilcileri kanalıyla da dile getirilmesi fırsatının verilmesi gerektiği talep edilmiş. Şimdi, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun yapısıyla ilgili olarak, bu Kurulda yer alacak temsilcilerin seçimle gelmesi gerektiği, yani atamayla yapılacak bir temsilin oradaki yurttaşlarımı zın, oradaki sivil toplum örgütlerinin temsilini sağlamayacağı ifade ediliyor ve görev alacak kişile rin seçimle gelmesi önerilmekte. Atama yoluyla yapılacak yapılanmanın da demokratik olmayacağı ve temsil yeteneğinin zayıf olacağı ifade ediliyor. Ülkemizin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri de göz önünde tutularak, özellikle Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerimizden temsilci sayısının geniş katılımlı olarak değerlendirilmesi talebi söz konusu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerimizin söz konusu Danışma Kuru lunda eskiden olduğu gibi temsil edilmesi de bir başka talep olarak karşımıza çıkıyor. Ben yurt dı şında yaşayan yurttaşlarımızın oluşturduğu bir kısım... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız sözlerinizi. Buyurun. SELÇUK AYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. ...federasyonların, bazı sivil toplum örgütlerinin taleplerini, görüşlerini, önerilerini ve eleştiri lerini sizlerle paylaşma fırsatı buldum, dikkate alınacağını umuyorum. Beni dinlediğiniz için bu vesileyle tekrar yüce Meclisi, Sayın Başkan şahsınızı saygıyla selam lıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yap tıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.06
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 1 - 5 5 7 - Bunun dışında, daha önce gereğince verimli ve etkin çalışıp çalışmadığı tartışılsa da Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu var hepinizin bildiği gibi. Bu mevcut Danışma Kurulu bile yok sayılmış, yani bunun bile konuya ilişkin görüşlerine başvurulmamış. Bunu da bir eksiklik ola rak arkadaşlarımız bize iletmişler. Yurt dışındaki sivil toplum örgütleri olarak adlandırılan yapılanmalarla ilgili ilişkilerden söz ediliyor tasarıda ancak anılan örgütlerin bulundukları bölgenin birer bağımsız sivil toplum örgütü niteliğinde olduğu gerçeğinin de göz ardı edildiği söyleniyor. Bunun yanında, yıllar önce, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın Türkiye'deki seçimlerde, genel seçimlerde bulunduğu ülkede oy verme hakkıyla ilgili bir yasa çıkarılarak yürürlüğe girdiği hâlde ge rekli mevzuat ve diğer hazırlıklar yapılıp uygulamada somut adımlar henüz atılmadığı için bu arka daşlarımızın bu hakkının kadük bırakıldığı ve çözüm beklendiği, yasalaşacak olan tasarıda bu hakka ve uygulamasına ilişkin bir yaklaşımın da belirtilmesi gerektiği bir eksiklik olarak belirtilmiş. Ayrıca, vatandaşlarımızın sınır kapılarında değil, bulundukları ülkede oylarını kullanabilmesi şeklinde bir talep var. Artı, yurt dışındaki yurttaşlarımıza seçilme hakkının da verilmesi, en azından Parlamentoda onların da temsilcilerinin bulunması ve yurt dışındaki yurttaşlarımızın sorunlarının Parlamentomuzda bizzat kendi temsilcileri kanalıyla da dile getirilmesi fırsatının verilmesi gerektiği talep edilmiş. Şimdi, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun yapısıyla ilgili olarak, bu Kurulda yer alacak temsilcilerin seçimle gelmesi gerektiği, yani atamayla yapılacak bir temsilin oradaki yurttaşlarımı zın, oradaki sivil toplum örgütlerinin temsilini sağlamayacağı ifade ediliyor ve görev alacak kişile rin seçimle gelmesi önerilmekte. Atama yoluyla yapılacak yapılanmanın da demokratik olmayacağı ve temsil yeteneğinin zayıf olacağı ifade ediliyor. Ülkemizin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri de göz önünde tutularak, özellikle Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerimizden temsilci sayısının geniş katılımlı olarak değerlendirilmesi talebi söz konusu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerimizin söz konusu Danışma Kuru lunda eskiden olduğu gibi temsil edilmesi de bir başka talep olarak karşımıza çıkıyor. Ben yurt dı şında yaşayan yurttaşlarımızın oluşturduğu bir kısım... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız sözlerinizi. Buyurun. SELÇUK AYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. ...federasyonların, bazı sivil toplum örgütlerinin taleplerini, görüşlerini, önerilerini ve eleştiri lerini sizlerle paylaşma fırsatı buldum, dikkate alınacağını umuyorum. Beni dinlediğiniz için bu vesileyle tekrar yüce Meclisi, Sayın Başkan şahsınızı saygıyla selam lıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yap tıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.06 TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 5 8 - İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van) • BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasannın 1 'inci maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 485 Sıra sayılı Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansmın başlığındaki "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" adının "Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı (Türk Dünyası Başkanlığı)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet Şandır S. Nevzat Korkmaz Şenol Bal Mersin İsparta İzmir Süleyman Latif Yunusoğlu Hüseyin Yıldız Trabzon Antalya BAŞKAN - Şimdi ikinci önergeyi okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 1 inci maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir "c) Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluş larınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülen soydaş ve akraba topluluk çocuklarının, ülkemizde eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandınlması için her türlü esası belirleyerek, ilgili ku rumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak," BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili. Buyurun Sayın Öztürk.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 5 8 - İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van) • BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükümet yerinde. Tasannın 1 'inci maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 485 Sıra sayılı Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansmın başlığındaki "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" adının "Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı (Türk Dünyası Başkanlığı)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet Şandır S. Nevzat Korkmaz Şenol Bal Mersin İsparta İzmir Süleyman Latif Yunusoğlu Hüseyin Yıldız Trabzon Antalya BAŞKAN - Şimdi ikinci önergeyi okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 1 inci maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir "c) Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluş larınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülen soydaş ve akraba topluluk çocuklarının, ülkemizde eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandınlması için her türlü esası belirleyerek, ilgili ku rumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak," BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili. Buyurun Sayın Öztürk. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın l'inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarı, AKP hükümetleri dâhil bugüne kadar görev yapan bütün hü kümetlerin yurt dışındaki Türklerin hak ve hukukunu Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla koruyamadık larının bir itirafıdır. Yine bu tasarı, siyasilerin yurt dışındaki Türklerin sorunlarıyla ilgilenmek üzere bir bakanlık kurulması yönünde bugüne kadar verdikleri sözün AKP tarafından başkanlık düzeyine indirgendiğini göstermektedir. Bu tasarının bir teşkilat tasarısı olmasına, personel ve kadrolarla aylık ve atamalara ilişkin hükümler içermesine rağmen Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemesi bir eksikliktir. Keza Millî Eğitim Bakanlığını ilgilendiren yönleri nedeniyle Millî Eğitim, Kültür, Genç lik ve Spor Komisyonunca ele alınmaması da bir eksikliktir. Değerli milletvekilleri, tasarıyla kurulması öngörülen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile mevcut sorunlar daha iyi çözüm yoluna girecekse buna kimsenin itirazı olamaz. Bizim, kurulacak Başkanlıkla söz konusu sorunların hâl yoluna gireceği konusunda endişelerimiz vardır. Endişelerimiz, yeni teşkilat kurmanın sorunların çözümünde tek başına yeterli olmayacağını bilme- mizdendir çünkü bugüne kadar, Dışişleri Bakanlığı, dış teşkilatında birçok kamu kurum ve kurulu şunu temsil eden müşavir ve ataşe kadroları da bulunmasına rağmen yurt dışındaki Türklerin ve akraba topluluklarının sorunlarını çözmekte yetersiz kalmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan lığında "Yurtdışı İşçi Hizmetleri" adında bir genel müdürlük olmasına rağmen sorunlar tam olarak çözülememiştir. Şimdi tasarıyla bu çoklu yapıya koordinasyon görevini üstlenmek üzere yeni bir başkanlık ekliyoruz. Endişemiz, çoklu yapı içinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarının daha çok ortada kalacağına ilişkindir. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasannın 1,2,15, 17,19,20, 22 ve geçici l'inci madde leriyle ilgili değişiklik önergeleri verdim. Önergeler üzerinde ayn ayn söz almayacağım için gerekçele rine -yeri geldiğinde okunacak da olsa- burada birer cümleyle değinmenin yararlı olacağını düşündüm. l'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, tasan kapsamına girmeyen yabancı uyruklu öğrencilerin işlemlerinin bugüne kadar olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmesine imkân sağlamak içindir. 2'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, kanunda gereksiz tekrarları önlemek amacıyla verilmiştir. Grupların bu önergeye imza koyarak destek vermelerinden duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. 15'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, maddede "Başbakanın onayıyla" ibaresinin "ilgili Bakanın onayıyla" şeklinde değiştirilmesine dairdir. Bize göre bu değişiklik, kurulan Baş kanlığın Başbakan yerine görevlendirilecek bir bakana bağlanması durumunda maddede sözü edilen işin bizzat Başbakan tarafından mı yoksa görevlendirilecek olan bakan tarafından mı yapılması ge rektiği yolunda ortaya çıkacak tereddütleri gidermek içindir. 17'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, maddede öngörülen kurulda görev almak üzere yurt dışındaki vatandaşlar arasından dört yıllığına kaç kişinin seçileceğine açıklık getirmek içindir. 19'uncu maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem l'inci maddeyle ilgili olarak vermiş oldu ğum önergeme paralel bir değişiklik yapılmasını amaçlamaktadır. 20'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem "yolluk" ve "harcırah" kavramlarının yan yana kullanılmasını önlemek içindi çünkü "harcırah" terimi yolluğu da kapsayacak biçimde, yol masrafı, gündelik ve yer değiştirme masraflarından birini veya tamamını kapsamak üzere kullanılmaktadır. Yine, gruplann bu önergeye verecekleri destek için şimdiden teşekkür ediyorum. - 5 5 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın l'inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarı, AKP hükümetleri dâhil bugüne kadar görev yapan bütün hü kümetlerin yurt dışındaki Türklerin hak ve hukukunu Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla koruyamadık larının bir itirafıdır. Yine bu tasarı, siyasilerin yurt dışındaki Türklerin sorunlarıyla ilgilenmek üzere bir bakanlık kurulması yönünde bugüne kadar verdikleri sözün AKP tarafından başkanlık düzeyine indirgendiğini göstermektedir. Bu tasarının bir teşkilat tasarısı olmasına, personel ve kadrolarla aylık ve atamalara ilişkin hükümler içermesine rağmen Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemesi bir eksikliktir. Keza Millî Eğitim Bakanlığını ilgilendiren yönleri nedeniyle Millî Eğitim, Kültür, Genç lik ve Spor Komisyonunca ele alınmaması da bir eksikliktir. Değerli milletvekilleri, tasarıyla kurulması öngörülen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile mevcut sorunlar daha iyi çözüm yoluna girecekse buna kimsenin itirazı olamaz. Bizim, kurulacak Başkanlıkla söz konusu sorunların hâl yoluna gireceği konusunda endişelerimiz vardır. Endişelerimiz, yeni teşkilat kurmanın sorunların çözümünde tek başına yeterli olmayacağını bilme- mizdendir çünkü bugüne kadar, Dışişleri Bakanlığı, dış teşkilatında birçok kamu kurum ve kurulu şunu temsil eden müşavir ve ataşe kadroları da bulunmasına rağmen yurt dışındaki Türklerin ve akraba topluluklarının sorunlarını çözmekte yetersiz kalmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan lığında "Yurtdışı İşçi Hizmetleri" adında bir genel müdürlük olmasına rağmen sorunlar tam olarak çözülememiştir. Şimdi tasarıyla bu çoklu yapıya koordinasyon görevini üstlenmek üzere yeni bir başkanlık ekliyoruz. Endişemiz, çoklu yapı içinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarının daha çok ortada kalacağına ilişkindir. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasannın 1,2,15, 17,19,20, 22 ve geçici l'inci madde leriyle ilgili değişiklik önergeleri verdim. Önergeler üzerinde ayn ayn söz almayacağım için gerekçele rine -yeri geldiğinde okunacak da olsa- burada birer cümleyle değinmenin yararlı olacağını düşündüm. l'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, tasan kapsamına girmeyen yabancı uyruklu öğrencilerin işlemlerinin bugüne kadar olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmesine imkân sağlamak içindir. 2'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, kanunda gereksiz tekrarları önlemek amacıyla verilmiştir. Grupların bu önergeye imza koyarak destek vermelerinden duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. 15'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, maddede "Başbakanın onayıyla" ibaresinin "ilgili Bakanın onayıyla" şeklinde değiştirilmesine dairdir. Bize göre bu değişiklik, kurulan Baş kanlığın Başbakan yerine görevlendirilecek bir bakana bağlanması durumunda maddede sözü edilen işin bizzat Başbakan tarafından mı yoksa görevlendirilecek olan bakan tarafından mı yapılması ge rektiği yolunda ortaya çıkacak tereddütleri gidermek içindir. 17'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem, maddede öngörülen kurulda görev almak üzere yurt dışındaki vatandaşlar arasından dört yıllığına kaç kişinin seçileceğine açıklık getirmek içindir. 19'uncu maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem l'inci maddeyle ilgili olarak vermiş oldu ğum önergeme paralel bir değişiklik yapılmasını amaçlamaktadır. 20'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem "yolluk" ve "harcırah" kavramlarının yan yana kullanılmasını önlemek içindi çünkü "harcırah" terimi yolluğu da kapsayacak biçimde, yol masrafı, gündelik ve yer değiştirme masraflarından birini veya tamamını kapsamak üzere kullanılmaktadır. Yine, gruplann bu önergeye verecekleri destek için şimdiden teşekkür ediyorum. - 5 5 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 22'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem Başkan Yardımcısı, Başkan Müşaviri, Daire Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri ve Basın Müşaviri kadrolarına yapılacak atamaların Başkanın tek lifi ve Başbakanın ya da ilgili bakanın onayıyla yapılmasının doğru olduğu, bu yetkinin Başbakan veya ilgili bakan tarafından Başkana devredilmesinin ise kamudaki atama usullerine uygun düşme diği içindir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. Geçici 1 'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem de kamu personel sınavına girmeden Başkanlıktaki uzman yardımcılığı kadrolarına atama yapılmamasını sağlamak içindir diyor, tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 485 Sıra sayılı Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının başlığındaki "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" adının "Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı (Türk Dünyası Başkanlığı)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. S. Nevzat Korkmaz (İsparta) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyo ruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tarihe not düşmek adına bu önergeyi verdik ve gerekçesini arz etmek için söz aldım. Kurulan başkanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı. "Yurtdışı Türkler" kelimesinden yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları kastedilmektedir. Bu başlı başına bir alan dır. 5 milyonu geçkin insanımızın birçok konuda ve birçok bakanlığı, ilgili devlet birimini ilgilendi ren sorunları bulunmaktadır ve bu sorunlarla gerçekten koordinasyon düzeyinde de ilgilenilmesi gerektiği kesindir. Ona hiç itiraz etmiyorum ama bu kanunun tanzimindeki amaç yurt dışı Türklerin sorunlarının çözümü için koordinasyon kurmaktan çok, Türk dünyası, Türk ve akraba toplulukla rıyla gelişen ilişkilerimizi koordine etmek üzere bir ayrı devlet biriminin kurulması amaçlanmakta dır. Sayın Bakanın da söylediği gibi, uzun yıllara dayalı hazırlıklar ve geçen seneki araştırma komisyonunun raporu da bunu kapsamaktadır çünkü; önümüzde. - 5 6 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 22'nci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem Başkan Yardımcısı, Başkan Müşaviri, Daire Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri ve Basın Müşaviri kadrolarına yapılacak atamaların Başkanın tek lifi ve Başbakanın ya da ilgili bakanın onayıyla yapılmasının doğru olduğu, bu yetkinin Başbakan veya ilgili bakan tarafından Başkana devredilmesinin ise kamudaki atama usullerine uygun düşme diği içindir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. Geçici 1 'inci maddeyle ilgili vermiş olduğum önergem de kamu personel sınavına girmeden Başkanlıktaki uzman yardımcılığı kadrolarına atama yapılmamasını sağlamak içindir diyor, tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 485 Sıra sayılı Yurt dışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının başlığındaki "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" adının "Türk Dünyası İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı (Türk Dünyası Başkanlığı)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. S. Nevzat Korkmaz (İsparta) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyo ruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tarihe not düşmek adına bu önergeyi verdik ve gerekçesini arz etmek için söz aldım. Kurulan başkanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı. "Yurtdışı Türkler" kelimesinden yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları kastedilmektedir. Bu başlı başına bir alan dır. 5 milyonu geçkin insanımızın birçok konuda ve birçok bakanlığı, ilgili devlet birimini ilgilendi ren sorunları bulunmaktadır ve bu sorunlarla gerçekten koordinasyon düzeyinde de ilgilenilmesi gerektiği kesindir. Ona hiç itiraz etmiyorum ama bu kanunun tanzimindeki amaç yurt dışı Türklerin sorunlarının çözümü için koordinasyon kurmaktan çok, Türk dünyası, Türk ve akraba toplulukla rıyla gelişen ilişkilerimizi koordine etmek üzere bir ayrı devlet biriminin kurulması amaçlanmakta dır. Sayın Bakanın da söylediği gibi, uzun yıllara dayalı hazırlıklar ve geçen seneki araştırma komisyonunun raporu da bunu kapsamaktadır çünkü; önümüzde. - 5 6 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Türkiye büyük bir ülkedir. Kendi iç sorunlarıyla boğuşurken bir gerçeği göz ardı edemez, et memelidir. O da Türkiye'nin önünde bu yeni çağın getirdiği bir şans doğmuştur, devasa bir Türk dünyası gerçeği ortaya çıkmıştır. Coğrafyasıyla, coğrafyasının sahip olduğu tabii kaynaklarıyla, zen ginlikleriyle, bu coğrafyanın jeopolitiğiyle, tarihiyle, kültürüyle, insan potansiyeliyle, sosyal potan siyeliyle gerçekten bu küreselleşen dünyada bir küresel güç merkezi olmuştur. Bu büyüklükten hiç kimse rahatsızlık duymamalıdır. Bu büyüklük hiç kimseye karşı değil, hiç kimseyi dışlamayan ve in sanlığın barışına, dünya barışına da hizmet edecek bir birliktir, kökleri olan, tarihî kökleri olan bir bir liktir. İşte, bu büyüklüğü, bu gerçekliği koordine edecek, ilişkileri geliştirecek, bunu insanlığın huzuru için, dünya barışı için bir güç kaynağı yapacak bir koordinasyona ihtiyaç vardır. Bu, bir başkanlık kap samından daha öte bir hadise, bir bakanlık kurulmalıdır, "Türk Dünyası Bakanlığı." Bundan kork maya, bundan kaçmaya, bundan dolayı doğacak birtakım sorunların ürküntüsünde böyle kafamızı kuma sokmaya gerek yok. Bakın, Değerli Bakanım, yani isteseniz de istemeseniz de "Türk dünyası" diye bir olayın Türkiye'deki yansımaları devasa boyutlara ulaştı. Bugün Türkiye'de çok sayıda organizasyonlar var. Bunu Türkiye Cumhuriyeti devleti yapıyor. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi yapılıyor Türk Konseyi adı altında, Türk Devletleri Kurultayı düzenleniyor. TÜDEV var, TİKA var, TÜPvKSOY var, çağdaş Türk lehçeleri arasında alfabe birliğini sağlayacak çalışmalar var, Türk Dil Kurumunun yaptığı çalışmalar var. Moğolistan'da yapılan hadiseyi birlikte gidip gördük. TURKPA var, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı var. Dolayısıyla sizin Hükümetiniz döneminde de Türkiye Cum huriyeti devletinin bir gayreti var, bir çalışması var. Tüm bunları bir araya getirerek, ben Türkiye'nin böyle emperyal bir politika geliştirmesi anlamında da söylemiyorum, dünya barışına hizmet edecek, insanlığın huzuruna hizmet edecek bu Türk dünyası gerçeğini bizim kabul etmemiz ve buna dönük hizmetleri koordine edecek, bununla ilişkileri geliştirecek bir yapı kurmak bir zorunluluk diye düşü nüyorum. Onun için, çıkardığımız kanunu gerçekten böyle ürkek, böyle utanarak falan çıkarmamamız lazım. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili bir birim kurun. Zaten çok sayıda birim var. Söylenen, bazı sözcülerin söylediği yani "Dışişleri Bakanlığı bugüne kadar başarısız mı ki yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarıyla ilgili yeni bir birim kuruyorsunuz?" sözü de doğrudur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız. MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ama Türk dünyasıyla ilgili gerçekten bugüne kadar bakan lık düzeyinde, Bakanlığa bağlı uzmanlar vasıtasıyla götürülen hizmetlerin yetersizliği şu on sekiz- yirmi yıl içerisinde ortaya çıktı. Onun için, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Başkanlığın, bu birimin "Türk Dünyası Başkanlığı" olarak kurulması ve Türk dünyasının tüm gerçeğiyle belirlene rek bu gerçeğin büyüklüğünün övüncünde burayı geliştirecek, buranın gücünü Türkiye'nin geleceği için kullanacak bir yapı kurulmasını çok gerekli ve doğru bulmaktayız. Kanun teklifimiz de bu amaç laydı. Onun için, geliniz, tanım önemlidir, tanım kapsamı belirler. Eğer tanımı yanlış yaparsanız daha sonra geliştireceğiniz kapsam doğru olmaz. Bu sebeple, geliniz, bu birimin başkanlığını "Türk Dün yası Başkanlığı" olarak kuralım, içeriğini de öyle dolduralım. Bu amaçla verdiğimiz bu önergenin kabulünü istirham ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selam lıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkan, komisyon adına bir açıklamada bulunabilir miyim? BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. - 5 6 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Türkiye büyük bir ülkedir. Kendi iç sorunlarıyla boğuşurken bir gerçeği göz ardı edemez, et memelidir. O da Türkiye'nin önünde bu yeni çağın getirdiği bir şans doğmuştur, devasa bir Türk dünyası gerçeği ortaya çıkmıştır. Coğrafyasıyla, coğrafyasının sahip olduğu tabii kaynaklarıyla, zen ginlikleriyle, bu coğrafyanın jeopolitiğiyle, tarihiyle, kültürüyle, insan potansiyeliyle, sosyal potan siyeliyle gerçekten bu küreselleşen dünyada bir küresel güç merkezi olmuştur. Bu büyüklükten hiç kimse rahatsızlık duymamalıdır. Bu büyüklük hiç kimseye karşı değil, hiç kimseyi dışlamayan ve in sanlığın barışına, dünya barışına da hizmet edecek bir birliktir, kökleri olan, tarihî kökleri olan bir bir liktir. İşte, bu büyüklüğü, bu gerçekliği koordine edecek, ilişkileri geliştirecek, bunu insanlığın huzuru için, dünya barışı için bir güç kaynağı yapacak bir koordinasyona ihtiyaç vardır. Bu, bir başkanlık kap samından daha öte bir hadise, bir bakanlık kurulmalıdır, "Türk Dünyası Bakanlığı." Bundan kork maya, bundan kaçmaya, bundan dolayı doğacak birtakım sorunların ürküntüsünde böyle kafamızı kuma sokmaya gerek yok. Bakın, Değerli Bakanım, yani isteseniz de istemeseniz de "Türk dünyası" diye bir olayın Türkiye'deki yansımaları devasa boyutlara ulaştı. Bugün Türkiye'de çok sayıda organizasyonlar var. Bunu Türkiye Cumhuriyeti devleti yapıyor. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi yapılıyor Türk Konseyi adı altında, Türk Devletleri Kurultayı düzenleniyor. TÜDEV var, TİKA var, TÜPvKSOY var, çağdaş Türk lehçeleri arasında alfabe birliğini sağlayacak çalışmalar var, Türk Dil Kurumunun yaptığı çalışmalar var. Moğolistan'da yapılan hadiseyi birlikte gidip gördük. TURKPA var, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı var. Dolayısıyla sizin Hükümetiniz döneminde de Türkiye Cum huriyeti devletinin bir gayreti var, bir çalışması var. Tüm bunları bir araya getirerek, ben Türkiye'nin böyle emperyal bir politika geliştirmesi anlamında da söylemiyorum, dünya barışına hizmet edecek, insanlığın huzuruna hizmet edecek bu Türk dünyası gerçeğini bizim kabul etmemiz ve buna dönük hizmetleri koordine edecek, bununla ilişkileri geliştirecek bir yapı kurmak bir zorunluluk diye düşü nüyorum. Onun için, çıkardığımız kanunu gerçekten böyle ürkek, böyle utanarak falan çıkarmamamız lazım. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili bir birim kurun. Zaten çok sayıda birim var. Söylenen, bazı sözcülerin söylediği yani "Dışişleri Bakanlığı bugüne kadar başarısız mı ki yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarıyla ilgili yeni bir birim kuruyorsunuz?" sözü de doğrudur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız. MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ama Türk dünyasıyla ilgili gerçekten bugüne kadar bakan lık düzeyinde, Bakanlığa bağlı uzmanlar vasıtasıyla götürülen hizmetlerin yetersizliği şu on sekiz- yirmi yıl içerisinde ortaya çıktı. Onun için, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Başkanlığın, bu birimin "Türk Dünyası Başkanlığı" olarak kurulması ve Türk dünyasının tüm gerçeğiyle belirlene rek bu gerçeğin büyüklüğünün övüncünde burayı geliştirecek, buranın gücünü Türkiye'nin geleceği için kullanacak bir yapı kurulmasını çok gerekli ve doğru bulmaktayız. Kanun teklifimiz de bu amaç laydı. Onun için, geliniz, tanım önemlidir, tanım kapsamı belirler. Eğer tanımı yanlış yaparsanız daha sonra geliştireceğiniz kapsam doğru olmaz. Bu sebeple, geliniz, bu birimin başkanlığını "Türk Dün yası Başkanlığı" olarak kuralım, içeriğini de öyle dolduralım. Bu amaçla verdiğimiz bu önergenin kabulünü istirham ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selam lıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkan, komisyon adına bir açıklamada bulunabilir miyim? BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. - 5 6 1 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 2 DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, değerli arkadaşlar; kayıtlara geçmek açısından söz aldım Komisyon adına. Tabii, Sayın Şandır'ın önerisini biz Komisyonda da çok detaylı bir şekilde tartıştık, bu isim üze rinde, tasarının ismi üzerinde uzun uzun görüşmelerde bulunduk. Aslında bu isim üzerine önerilerden bir tanesini de "Türk Dünyası, Soydaş ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" olarak da değerlendirdik. Ancak "Dış Türkler" isminin bir anlamda Türk dünyasında yaşayan soydaşlarımızı da kapsadığını varsayıyoruz burada. Yani sadece yurt dışında yaşayan Türk Cumhuriyeti vatandaşlarını değil, Türk dünyasında yaşayan dış Türkleri, soydaşlarımızı da kapsadığı için bu tasannın adını "Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" olarak koyduk. Çok uzun uzun tartışmalar neticesinde bu karara vardık. Bunu ifade etmek istedim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. l 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Akın Birdal Osman Özçelik Nezir Karabaş Diyarbakır Siirt Bitlis Pervin Buldan Sim Sakık Nuri Yaman İğdır Muş Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Konuşacak mısınız Sayın Birdal? AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Evet. BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak isteyen Akın Birdal, Diyarbakır... AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, hitap tarzınızda nüans yok mu? BAŞKAN-Efendim? AKIN BİRDAL (Devamla) - "Konuşacak mısınız?" ve "Grup adına Akın Birdal.. ." Neden bu konuda sunumda farklılık yapıyorsunuz? BAŞKAN - Ne gibi farklılık Sayın Birdal? AKIN BİRDAL (Devamla) - Diğer bütün üyelere "sayın" diye hitap ediyorsunuz. BAŞKAN - Hayır Sayın Birdal... AKIN BİRDAL (Devamla) - Hayır, lütfen... - 5 6 2 -
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 2 DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, değerli arkadaşlar; kayıtlara geçmek açısından söz aldım Komisyon adına. Tabii, Sayın Şandır'ın önerisini biz Komisyonda da çok detaylı bir şekilde tartıştık, bu isim üze rinde, tasarının ismi üzerinde uzun uzun görüşmelerde bulunduk. Aslında bu isim üzerine önerilerden bir tanesini de "Türk Dünyası, Soydaş ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" olarak da değerlendirdik. Ancak "Dış Türkler" isminin bir anlamda Türk dünyasında yaşayan soydaşlarımızı da kapsadığını varsayıyoruz burada. Yani sadece yurt dışında yaşayan Türk Cumhuriyeti vatandaşlarını değil, Türk dünyasında yaşayan dış Türkleri, soydaşlarımızı da kapsadığı için bu tasannın adını "Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" olarak koyduk. Çok uzun uzun tartışmalar neticesinde bu karara vardık. Bunu ifade etmek istedim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. l 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Akın Birdal Osman Özçelik Nezir Karabaş Diyarbakır Siirt Bitlis Pervin Buldan Sim Sakık Nuri Yaman İğdır Muş Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Konuşacak mısınız Sayın Birdal? AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Evet. BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak isteyen Akın Birdal, Diyarbakır... AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, hitap tarzınızda nüans yok mu? BAŞKAN-Efendim? AKIN BİRDAL (Devamla) - "Konuşacak mısınız?" ve "Grup adına Akın Birdal.. ." Neden bu konuda sunumda farklılık yapıyorsunuz? BAŞKAN - Ne gibi farklılık Sayın Birdal? AKIN BİRDAL (Devamla) - Diğer bütün üyelere "sayın" diye hitap ediyorsunuz. BAŞKAN - Hayır Sayın Birdal... AKIN BİRDAL (Devamla) - Hayır, lütfen... - 5 6 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Hiçbir sayın milletvekiline farklılık... AKIN BİRDAL (Devamla) - "Konuşacak mısın?"... BAŞKAN - Bir saniye Sayın Birdal. Eğer Tüzük'ü açıp bakarsanız, ben öncelikle önerge sahibine "Konuşacak mısınız?" diye sormak durumundayım, Tüzük gereği. AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, "Konuşacak mısınız sayın..." sıfatını söylüyorsunuz, adını söylüyorsunuz. "Konuşacak mısın?" Konuşup konuşmayacağımın işaretini ben veriyorum oradan. Lütfen dikkat edin bundan sonra. BAŞKAN - Sayın Birdal, lütfen... Sözlerinize dikkat edin. Ben sormak zorundayım, Tüzük gereği yapıyorum. Sizden de İç Tüzük'ü öğrenecek değilim. Buyurun şimdi. AKIN BİRDAL (Devamla) - Sayın Başkan "Konuşacak mısın?" ne demek? Tutanakları getir tin o zaman, diğer arkadaşlara... BAŞKAN - "Konuşacak mısınız?" diye sormak durumundayım. Ne demek olduğunu siz takdir edin, ben İç Tüzük gereği soruyorum size. AKIN BİRDAL (Devamla) - O zaman soruş biçimini, aynen diğer partilerdeki arkadaşlara soruş biçiminde sorun. BAŞKAN - Ben tüm partilere, tüm sayın milletvekillerine aynı şekilde hitap ediyorum. AKIN BİRDAL (Devamla) - Bu farklılığı her yerde yansıtmayın, dilinize, anlayışınıza, tavrınıza... BAŞKAN - Sayın Birdal, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşına Türkiye Cumhuriyeti Hü kümeti, devleti olarak aynı şekilde yaklaşılmakta. Ancak sizin kafanızdaki o ayrımcılık düşüncesini bir defa ortadan atmanız gerekir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Buyurun Sayın Birdal, lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan... SUAT KILIÇ (Samsun) - Mikrofon açılmadı Akın Bey. AKIN BİRDAL (Devamla) - Mikrofonu açsınlar da konuşalım. SUAT KILIÇ (Samsun) - Problem yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Ellerinizde olsa buradaki söz hakkımızı bile tanımayacaksınız, bırakın konuşalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Lütfen Sayın Birdal... AKIN BİRDAL (Devamla) - Evet, nedir bu tutum? Nedir bu tutum? BAŞKAN - Ajitasyona gerek yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Nedir bu tutum? BAŞKAN - Burada hiçbir sayın milletvekilinin ajitasyon yapmasına gerek yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Ben şimdi orada oturan Başkanlığa nasıl saygı duyuyorsam, Sayın Başkanlık da bana saygı duymak zorunda, siz de saygı duymak zorundasınız. (BDP sıralarından al kışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) - 5 6 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Hiçbir sayın milletvekiline farklılık... AKIN BİRDAL (Devamla) - "Konuşacak mısın?"... BAŞKAN - Bir saniye Sayın Birdal. Eğer Tüzük'ü açıp bakarsanız, ben öncelikle önerge sahibine "Konuşacak mısınız?" diye sormak durumundayım, Tüzük gereği. AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, "Konuşacak mısınız sayın..." sıfatını söylüyorsunuz, adını söylüyorsunuz. "Konuşacak mısın?" Konuşup konuşmayacağımın işaretini ben veriyorum oradan. Lütfen dikkat edin bundan sonra. BAŞKAN - Sayın Birdal, lütfen... Sözlerinize dikkat edin. Ben sormak zorundayım, Tüzük gereği yapıyorum. Sizden de İç Tüzük'ü öğrenecek değilim. Buyurun şimdi. AKIN BİRDAL (Devamla) - Sayın Başkan "Konuşacak mısın?" ne demek? Tutanakları getir tin o zaman, diğer arkadaşlara... BAŞKAN - "Konuşacak mısınız?" diye sormak durumundayım. Ne demek olduğunu siz takdir edin, ben İç Tüzük gereği soruyorum size. AKIN BİRDAL (Devamla) - O zaman soruş biçimini, aynen diğer partilerdeki arkadaşlara soruş biçiminde sorun. BAŞKAN - Ben tüm partilere, tüm sayın milletvekillerine aynı şekilde hitap ediyorum. AKIN BİRDAL (Devamla) - Bu farklılığı her yerde yansıtmayın, dilinize, anlayışınıza, tavrınıza... BAŞKAN - Sayın Birdal, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşına Türkiye Cumhuriyeti Hü kümeti, devleti olarak aynı şekilde yaklaşılmakta. Ancak sizin kafanızdaki o ayrımcılık düşüncesini bir defa ortadan atmanız gerekir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Buyurun Sayın Birdal, lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan... SUAT KILIÇ (Samsun) - Mikrofon açılmadı Akın Bey. AKIN BİRDAL (Devamla) - Mikrofonu açsınlar da konuşalım. SUAT KILIÇ (Samsun) - Problem yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Ellerinizde olsa buradaki söz hakkımızı bile tanımayacaksınız, bırakın konuşalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Lütfen Sayın Birdal... AKIN BİRDAL (Devamla) - Evet, nedir bu tutum? Nedir bu tutum? BAŞKAN - Ajitasyona gerek yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Nedir bu tutum? BAŞKAN - Burada hiçbir sayın milletvekilinin ajitasyon yapmasına gerek yok. AKIN BİRDAL (Devamla) - Ben şimdi orada oturan Başkanlığa nasıl saygı duyuyorsam, Sayın Başkanlık da bana saygı duymak zorunda, siz de saygı duymak zorundasınız. (BDP sıralarından al kışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) - 5 6 3 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 6 4 - BAŞKAN - Bu konuda kimse tenkit edemez Sayın Birdal. Lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Sizi buraya gönderen irade ne ise bizi de buraya gönderen irade odur. Halkın iradesine saygı duyun. M. NURİ YAMAN (Muş) - Hani bu kürsü hürdü? BAŞKAN - Hayır, başka bir alan bulun eğer başka şekilde konuşmak istiyorsanız. M. NURİ YAMAN (Muş) - Hani her şey söylenecekti bu kürsüden? AKIN BİRDAL (Devamla) - Ben burada Barış ve Demokrasi Partisi adına söz alıyorum ve Barış ve Demokrasi Partisi adına ve onu gönderen halka saygı duyacaksınız. BAŞKAN - Sürenizi açtım, konuşmanıza devam edin Sayın Birdal, lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Tamam. O zaman uzatacaksınız ve hakkımı vereceksiniz. BAŞKAN - Ne demek "vereceksiniz?" AKIN BİRDAL (Devamla) - Söz hakkımı... BAŞKAN - Verdim ben zaten. SIRRI SAKIK (Muş) - Ya, saatlerdir Hatibi konuşturmuyorsunuz! BAŞKAN - Verdim diyorum. Mikrofonu açtım, zamanında konuşacaksınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi, bakın, burada bir tutumda farklılık var. Şimdi, her arkadaşa -tutanakları getirtelim- "Konuşacak mı sınız?", bana oradan "Konuşacak mısın?"... Ne demek bu? Lütuf mu veriyor bana? Benim söz hak kımı halk vermiştir ve söz hakkımı da halk ancak alabilir, bir başkan değil. (BDP sıralarından alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş) - Bravo! AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, bunları polemik yapmayalım. Bakın, az önce Sayın Bakan bu yasa tasarısının adlandırılmasından saiki söyledi. Ne dedi? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kastedildiğini söyledi. Şimdi biz bunu anlayışla karşılarız ama bizim hassasiyetimizi de anlamak ge rekir, neden buna tepki gösteriyoruz? Şimdi, Hükümet yeni bir yasa tasarısı getirdi, 26 madde, 3'ü geçici olmak üzere, işte, darbe Anayasası'nda kimi değişiklikler. Şimdi, bu Anayasa'nın tekilci oluşu... Bizim hassasiyetimizi, orada reddedici, dilini, kimliğini, kültürünü, bir halkı reddeden bir anayasanın şu anda tam da tartışıldığı günlerdeki bir hassasiyetimizi anlamak gerekir. Örneğin, Türkiye'den yurt dışına çıkmak zorunda kalan Kürtler bu yasa tasarısında murat edilen yurttaşlar olarak anlaşılıyor mu? Yurt dışına çıkar mak zorunda kaldığımız -Mardin Midyat'ta gerçekten şu anda bir iki hane kaldı- 30 bini aşkın Süryani yurttaşımız, bu yasadan, yurt dışındaki Türklerden murat edilen anlaşılıyor mu? Rumlar, Ermeniler, Yezidiler... O nedenle, neden ısrar ediyoruz yurt dışındaki Türklerde? O zaman bizim bu hassasiyetimizi anlayın ve tam da demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa niyeti varsa oraya "Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları" deyin ya da "Yurt dışındaki Türkiyeliler" deyin, o zaman anlaşılır. Biz adı üzerinde fanatik değiliz ama neden hassasiyetimizi anlamıyorsunuz? Bir dilin, kimliğin, kültürün ve bir varlığın reddedilişine karşı bir tepkidir bu ve bir hassasiyettir. O nedenle bunun anlaşılmasını istiyoruz yoksa niyet -işte, Sayın Bakan açıkladı- öyle olmayabilir. Önemli olan, burada tekilci bir anlayışa ve de böyle bir açıklamaya gereksinme bırakmadan bir yasa ad- landırılmalı, yoksa artık ülkeler, bölgesel topluluklar bir hukuk oluşturuyor. Kimsenin diline, di nine, cinsiyetine, ırkına, siyasal, ulusal, etnik kimliğine bakmaksızın "herkes" kapsamı içerisinde...
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 6 4 - BAŞKAN - Bu konuda kimse tenkit edemez Sayın Birdal. Lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Sizi buraya gönderen irade ne ise bizi de buraya gönderen irade odur. Halkın iradesine saygı duyun. M. NURİ YAMAN (Muş) - Hani bu kürsü hürdü? BAŞKAN - Hayır, başka bir alan bulun eğer başka şekilde konuşmak istiyorsanız. M. NURİ YAMAN (Muş) - Hani her şey söylenecekti bu kürsüden? AKIN BİRDAL (Devamla) - Ben burada Barış ve Demokrasi Partisi adına söz alıyorum ve Barış ve Demokrasi Partisi adına ve onu gönderen halka saygı duyacaksınız. BAŞKAN - Sürenizi açtım, konuşmanıza devam edin Sayın Birdal, lütfen... AKIN BİRDAL (Devamla) - Tamam. O zaman uzatacaksınız ve hakkımı vereceksiniz. BAŞKAN - Ne demek "vereceksiniz?" AKIN BİRDAL (Devamla) - Söz hakkımı... BAŞKAN - Verdim ben zaten. SIRRI SAKIK (Muş) - Ya, saatlerdir Hatibi konuşturmuyorsunuz! BAŞKAN - Verdim diyorum. Mikrofonu açtım, zamanında konuşacaksınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi, bakın, burada bir tutumda farklılık var. Şimdi, her arkadaşa -tutanakları getirtelim- "Konuşacak mı sınız?", bana oradan "Konuşacak mısın?"... Ne demek bu? Lütuf mu veriyor bana? Benim söz hak kımı halk vermiştir ve söz hakkımı da halk ancak alabilir, bir başkan değil. (BDP sıralarından alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş) - Bravo! AKIN BİRDAL (Devamla) - Şimdi, bunları polemik yapmayalım. Bakın, az önce Sayın Bakan bu yasa tasarısının adlandırılmasından saiki söyledi. Ne dedi? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kastedildiğini söyledi. Şimdi biz bunu anlayışla karşılarız ama bizim hassasiyetimizi de anlamak ge rekir, neden buna tepki gösteriyoruz? Şimdi, Hükümet yeni bir yasa tasarısı getirdi, 26 madde, 3'ü geçici olmak üzere, işte, darbe Anayasası'nda kimi değişiklikler. Şimdi, bu Anayasa'nın tekilci oluşu... Bizim hassasiyetimizi, orada reddedici, dilini, kimliğini, kültürünü, bir halkı reddeden bir anayasanın şu anda tam da tartışıldığı günlerdeki bir hassasiyetimizi anlamak gerekir. Örneğin, Türkiye'den yurt dışına çıkmak zorunda kalan Kürtler bu yasa tasarısında murat edilen yurttaşlar olarak anlaşılıyor mu? Yurt dışına çıkar mak zorunda kaldığımız -Mardin Midyat'ta gerçekten şu anda bir iki hane kaldı- 30 bini aşkın Süryani yurttaşımız, bu yasadan, yurt dışındaki Türklerden murat edilen anlaşılıyor mu? Rumlar, Ermeniler, Yezidiler... O nedenle, neden ısrar ediyoruz yurt dışındaki Türklerde? O zaman bizim bu hassasiyetimizi anlayın ve tam da demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa niyeti varsa oraya "Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları" deyin ya da "Yurt dışındaki Türkiyeliler" deyin, o zaman anlaşılır. Biz adı üzerinde fanatik değiliz ama neden hassasiyetimizi anlamıyorsunuz? Bir dilin, kimliğin, kültürün ve bir varlığın reddedilişine karşı bir tepkidir bu ve bir hassasiyettir. O nedenle bunun anlaşılmasını istiyoruz yoksa niyet -işte, Sayın Bakan açıkladı- öyle olmayabilir. Önemli olan, burada tekilci bir anlayışa ve de böyle bir açıklamaya gereksinme bırakmadan bir yasa ad- landırılmalı, yoksa artık ülkeler, bölgesel topluluklar bir hukuk oluşturuyor. Kimsenin diline, di nine, cinsiyetine, ırkına, siyasal, ulusal, etnik kimliğine bakmaksızın "herkes" kapsamı içerisinde... TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 Ki, bizim de tam üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliğinin bir hukuku var. Şimdi, yurt dışındaki Türkleri tartışırken ben şunu tartışmakta daha çok yarar görürdüm: Örneğin, küresel ekonomik kri zin gerçekten yurt dışında bulunan yurttaşlarımızı ekonomik ve sosyal haklarından yoksun bıraka cağına karşı nasıl önlemler alabiliriz? Yoksa yurt dışındaki Türklerin ya da başka bir ulusun farklı hukukları yok ki. Avrupa Birliğinin bir hukuku var, mültecilerin, göçmenlerin bir hukuku var ve İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi 'yle başlayan ve sonra da Avrupa Konseyinden çıkan hukuku var. Bu hukuk çerçevesinde eğer Türklere karşı bir ayrımcılık olursa o zaman elbette buna karşı çıkılır. Önemli olan, bu hukukun herkes için ve de Türkiyelilere de eşit uygulanmasını istemek olmalıdır. Örneğin, bu hafta yarından sonra bir yasa teklifi sunuyoruz. Şimdi bu sizi rahatsız etmiyor mu? Ben bir Türkiye yurttaşıyım ama örneğin yıllardır beni rahatsız eden bir şey var, bir Türk olmama kar şın: Türk Mühendis Mimar Odalan Birliği. Neden Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği? Neden Türk Diş He-kimleri Birliği? Neden Türk Eczacılar Birliği? Yasa teklifi veriyoruz yarından sonra "Türkiye Mühendis..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Teşekkür ederim. "Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği, Türkiye Eczacılar..." Bu coğrafyada yaşayan hiç kimse kendisine karşı ayrımcılık yapıldığı duygusuna kapılmasın. O nedenle çoğulcu... ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Seni rahatsız eden yeri neresi? BAŞKAN - Lütfen, Sayın Milletvekili, müdahale etmeyin. AKIN BİRDAL (Devamla) - Beni rahatsız eden yanı, bu coğrafyada herkesin yaşadığının red- didir. Siz niye rahatsız oluyorsunuz? ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Sen "Türk" kelimesinden rahatsız olduğun zaman oluyoruz. AKIN BİRDAL (Devamla) - Hayır, hayır, bakın, bence Türkiye'deki, dışandaki Türklerin iti- bannı, onurunu düşünmek ne demek biliyor musunuz: Tam bir demokrasiye bağlı olmak, evrensel insan haklan hukukuna bağlı olmak ve kendi coğrafyasında aynmcı, dışlayıcı, ötekileştirici olmamak. Ve o zaman, bakın, yurt dışındaki Türkler ve Türkiyeliler Kürt'üyle, Ermeni'siyle, Rum'uyla nasıl saygı görecek, itibar görecek. Yoksa siz... Kimliğini reddeden biri başka bir ülkede reddediliyorsa bunun savunma gücü kalmaz. O nedenle, evrensel hukuku, ister yurt içindeki ister yurt dışındaki yurttaşlanmızın hak ve özgürlüklerini koruyalım ve buna bağlı düzenlemeler yapalım. Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (BDP sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3'üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup aykırılıklanna göre iş leme alacağım. Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 3'üncü maddesine aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Harun Öztürk İzmir İbrahim Yiğit İstanbul Yılmaz Helvacıoğlu Siirt - 5 6 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 Ki, bizim de tam üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliğinin bir hukuku var. Şimdi, yurt dışındaki Türkleri tartışırken ben şunu tartışmakta daha çok yarar görürdüm: Örneğin, küresel ekonomik kri zin gerçekten yurt dışında bulunan yurttaşlarımızı ekonomik ve sosyal haklarından yoksun bıraka cağına karşı nasıl önlemler alabiliriz? Yoksa yurt dışındaki Türklerin ya da başka bir ulusun farklı hukukları yok ki. Avrupa Birliğinin bir hukuku var, mültecilerin, göçmenlerin bir hukuku var ve İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi 'yle başlayan ve sonra da Avrupa Konseyinden çıkan hukuku var. Bu hukuk çerçevesinde eğer Türklere karşı bir ayrımcılık olursa o zaman elbette buna karşı çıkılır. Önemli olan, bu hukukun herkes için ve de Türkiyelilere de eşit uygulanmasını istemek olmalıdır. Örneğin, bu hafta yarından sonra bir yasa teklifi sunuyoruz. Şimdi bu sizi rahatsız etmiyor mu? Ben bir Türkiye yurttaşıyım ama örneğin yıllardır beni rahatsız eden bir şey var, bir Türk olmama kar şın: Türk Mühendis Mimar Odalan Birliği. Neden Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği? Neden Türk Diş He-kimleri Birliği? Neden Türk Eczacılar Birliği? Yasa teklifi veriyoruz yarından sonra "Türkiye Mühendis..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Teşekkür ederim. "Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği, Türkiye Eczacılar..." Bu coğrafyada yaşayan hiç kimse kendisine karşı ayrımcılık yapıldığı duygusuna kapılmasın. O nedenle çoğulcu... ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Seni rahatsız eden yeri neresi? BAŞKAN - Lütfen, Sayın Milletvekili, müdahale etmeyin. AKIN BİRDAL (Devamla) - Beni rahatsız eden yanı, bu coğrafyada herkesin yaşadığının red- didir. Siz niye rahatsız oluyorsunuz? ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Sen "Türk" kelimesinden rahatsız olduğun zaman oluyoruz. AKIN BİRDAL (Devamla) - Hayır, hayır, bakın, bence Türkiye'deki, dışandaki Türklerin iti- bannı, onurunu düşünmek ne demek biliyor musunuz: Tam bir demokrasiye bağlı olmak, evrensel insan haklan hukukuna bağlı olmak ve kendi coğrafyasında aynmcı, dışlayıcı, ötekileştirici olmamak. Ve o zaman, bakın, yurt dışındaki Türkler ve Türkiyeliler Kürt'üyle, Ermeni'siyle, Rum'uyla nasıl saygı görecek, itibar görecek. Yoksa siz... Kimliğini reddeden biri başka bir ülkede reddediliyorsa bunun savunma gücü kalmaz. O nedenle, evrensel hukuku, ister yurt içindeki ister yurt dışındaki yurttaşlanmızın hak ve özgürlüklerini koruyalım ve buna bağlı düzenlemeler yapalım. Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (BDP sıralanndan alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3'üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup aykırılıklanna göre iş leme alacağım. Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 3'üncü maddesine aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Harun Öztürk İzmir İbrahim Yiğit İstanbul Yılmaz Helvacıoğlu Siirt - 5 6 5 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 Osman Özçelik Nuri Yaman Akın Birdal Siirt Muş Diyarbakır Ufuk Uras M. Nezir Karabaş İstanbul Bitlis BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyo ruz Sayın Başkanım çünkü bu kabul edildiği takdirde yasa metninde mükerrerlik oluşturacak, o açı dan katılamıyoruz. BAŞKAN -Teşekkür ederim. Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? Buyurun Sayın Özçelik. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarıda önemli saptamalar var. Önce şuna bakmak lazım: Bir, Türkiye Cumhuriyeti vatan daşı olup da çeşitli nedenlerle yurt dışında yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımız var. Bunlar Tür kiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bunların bir bölümü ekonomik nedenlerle Avrupa ve diğer ülkelere göç etmiş kişiler, bir bölümü göçe zorlanmış insanlar. Yaşanmakta olan şiddet ortamından, otuz yıl dır yaşanmakta olan çatışmalı ortamdan dolayı yasa dışı duruma düşmüş -haklı veya haksız- insan lar var, Avrupa'nın çeşitli ülkelerine iltica etmiş insanlar var. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olup yurt dışında yaşamak zorunda kalanlar. Bir başka kategori: Başka ülkelerin sınırlan içinde kalan Türk kökenli yani Türk soydaşı olan insanlar; Bulgaristan'daki Türkler gibi, Irak'taki Türkmenler gibi, bir kısmı Suriye'de ve diğer ül kelerde. O ülkelerin içinde, söz konusu ülkelerin içinde azınlık statüsünde -yasal olarak kabul edilip edilmediği ayrı bir şekilde ama, azınlık hakları tanınıp tanınmadığı ayrı ama- orada bir topluluk ola rak, farklı bir kültürel topluluk olarak yaşayan Türkler var. Ayrıca, yine, Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan ama devlet statüsünde olan ülkeler var; işte Azerbaycan gibi, diyelim Kırgızistan gibi, Türkmenistan gibi. Şimdi, biz bunlardan hangileriyle, hangi ölçüde ilgileneceğiz konusu muğlak bize göre. Aynca, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan biz Kürtlerin akrabalan ve soydaşlan da var, Türkiye dışında yaşayan insanlar; Irak'ta var, Suriye'de var, Ermenistan'da var ve başka ülkelerde var. Eğer ilgileneceksek bunların tamamıyla ilgilenmek lazım azınlık statüsünde yaşayanlarla ilgili olarak. Bir devlet statüsünde azınlık durumunda yaşayanlann o ülkenin hukuku içinde belirli haklan vardır ve o hakları kullanıyorlardı^ o devletlerin hukukuna bağlıdırlar. Şimdi, biz bunlardan hangisine müda hale edeceğiz? Eğer yurt dışında yaşayan vatandaşlanmızın sorunlannı çözmek ise zaten Dışişleri Ba kanlığı ve çeşitli bakanlıklar o vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgileniyorlar, ilgilenmek zorundalar. - 5 6 6 - "f) Yurtdışında yaşayan vatandaşlar: Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ile kaybettirme halleri dı şında vatandaşlıktan çıkmış olanları," Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 Osman Özçelik Nuri Yaman Akın Birdal Siirt Muş Diyarbakır Ufuk Uras M. Nezir Karabaş İstanbul Bitlis BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyo ruz Sayın Başkanım çünkü bu kabul edildiği takdirde yasa metninde mükerrerlik oluşturacak, o açı dan katılamıyoruz. BAŞKAN -Teşekkür ederim. Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? Buyurun Sayın Özçelik. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarıda önemli saptamalar var. Önce şuna bakmak lazım: Bir, Türkiye Cumhuriyeti vatan daşı olup da çeşitli nedenlerle yurt dışında yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımız var. Bunlar Tür kiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bunların bir bölümü ekonomik nedenlerle Avrupa ve diğer ülkelere göç etmiş kişiler, bir bölümü göçe zorlanmış insanlar. Yaşanmakta olan şiddet ortamından, otuz yıl dır yaşanmakta olan çatışmalı ortamdan dolayı yasa dışı duruma düşmüş -haklı veya haksız- insan lar var, Avrupa'nın çeşitli ülkelerine iltica etmiş insanlar var. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olup yurt dışında yaşamak zorunda kalanlar. Bir başka kategori: Başka ülkelerin sınırlan içinde kalan Türk kökenli yani Türk soydaşı olan insanlar; Bulgaristan'daki Türkler gibi, Irak'taki Türkmenler gibi, bir kısmı Suriye'de ve diğer ül kelerde. O ülkelerin içinde, söz konusu ülkelerin içinde azınlık statüsünde -yasal olarak kabul edilip edilmediği ayrı bir şekilde ama, azınlık hakları tanınıp tanınmadığı ayrı ama- orada bir topluluk ola rak, farklı bir kültürel topluluk olarak yaşayan Türkler var. Ayrıca, yine, Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan ama devlet statüsünde olan ülkeler var; işte Azerbaycan gibi, diyelim Kırgızistan gibi, Türkmenistan gibi. Şimdi, biz bunlardan hangileriyle, hangi ölçüde ilgileneceğiz konusu muğlak bize göre. Aynca, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan biz Kürtlerin akrabalan ve soydaşlan da var, Türkiye dışında yaşayan insanlar; Irak'ta var, Suriye'de var, Ermenistan'da var ve başka ülkelerde var. Eğer ilgileneceksek bunların tamamıyla ilgilenmek lazım azınlık statüsünde yaşayanlarla ilgili olarak. Bir devlet statüsünde azınlık durumunda yaşayanlann o ülkenin hukuku içinde belirli haklan vardır ve o hakları kullanıyorlardı^ o devletlerin hukukuna bağlıdırlar. Şimdi, biz bunlardan hangisine müda hale edeceğiz? Eğer yurt dışında yaşayan vatandaşlanmızın sorunlannı çözmek ise zaten Dışişleri Ba kanlığı ve çeşitli bakanlıklar o vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgileniyorlar, ilgilenmek zorundalar. - 5 6 6 - "f) Yurtdışında yaşayan vatandaşlar: Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ile kaybettirme halleri dı şında vatandaşlıktan çıkmış olanları," Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Yasa tasarısında, bu durumda olanların diyelim asimilasyona karşı korunmaları gerektiği şeklinde tedbirlerin alınması öngörülüyor, son derece doğru. Yurt dışında yaşayan Türklerin asimilasyona uğ raması konusunda ülkenin tedbir alması gerektiği ve bu yasa tasarısıyla birtakım tedbirlerin alınması öngörülmüşken ama Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayıp da farklı kültürlerde, farklı dillerde olan in sanlar yok sayılıyor, hepsi Türk kabul ediliyor, onların asimilasyonuna ilişkin herhangi bir önlem yok. Bu devam ederken yurt dışında yaşayanların asimilasyonuna karşı tedbir almanın çok inandı rıcı, demokratik bir anlayış olmadığı düşüncesindeyiz. Deniliyor ki "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir ırk cumhuriyeti değil, bir soy cumhuriyeti değil." ama uygulamalar böyle değil. Yani Türkiye'nin dışında yaşayan Türklere, Türk soyundan gelen kardeşlerimize farklı bir yaklaşım, Türkiye Cumhu riyeti vatandaşı olan biz Kürtlerin soydaşlarına farklı bir yaklaşım söz konusu. Bu nedenle, bu yasa tasarısı ayrımcılık içermektedir, bu yasa tasarısı ırk ayrımına dayalı bir mantıkla hazırlanmıştır, so runlara çözüm getirecek bir yasa tasarısı değildir. Önce, Türkiye'de yaşayan farklı etnik grupların ve kültürlerin haklarının anayasal güvence altına alınması, farklı inanç gruplarının yaşamlarının demo kratik bir düzen içinde, kendilerini ifade etmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması daha acil bir durumdur. Bu yasa tasarısı bunlara hizmet edecek bir durumda değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Bu nedenle, bu yasa tasarısını olumsuz buluyoruz, "Hayır" oyu, ret oyu vereceğiz, toplumsal ba rışımıza hizmet edecek bir anlayışın ürünü olmadığını düşünüyoruz. Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 3'üncü maddesine aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları "f) Yurtdışında yaşayan vatandaşlar: Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ile kaybettirme halleri dı şında vatandaşlıktan çıkmış olanları," BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yasa metninde mükerrerlik oluşturacağı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Söz talebi? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun metninde uzun tekrarları önlemek üzere işbu değişiklik önergesi verilmiştir. - 5 6 7 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Yasa tasarısında, bu durumda olanların diyelim asimilasyona karşı korunmaları gerektiği şeklinde tedbirlerin alınması öngörülüyor, son derece doğru. Yurt dışında yaşayan Türklerin asimilasyona uğ raması konusunda ülkenin tedbir alması gerektiği ve bu yasa tasarısıyla birtakım tedbirlerin alınması öngörülmüşken ama Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayıp da farklı kültürlerde, farklı dillerde olan in sanlar yok sayılıyor, hepsi Türk kabul ediliyor, onların asimilasyonuna ilişkin herhangi bir önlem yok. Bu devam ederken yurt dışında yaşayanların asimilasyonuna karşı tedbir almanın çok inandı rıcı, demokratik bir anlayış olmadığı düşüncesindeyiz. Deniliyor ki "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir ırk cumhuriyeti değil, bir soy cumhuriyeti değil." ama uygulamalar böyle değil. Yani Türkiye'nin dışında yaşayan Türklere, Türk soyundan gelen kardeşlerimize farklı bir yaklaşım, Türkiye Cumhu riyeti vatandaşı olan biz Kürtlerin soydaşlarına farklı bir yaklaşım söz konusu. Bu nedenle, bu yasa tasarısı ayrımcılık içermektedir, bu yasa tasarısı ırk ayrımına dayalı bir mantıkla hazırlanmıştır, so runlara çözüm getirecek bir yasa tasarısı değildir. Önce, Türkiye'de yaşayan farklı etnik grupların ve kültürlerin haklarının anayasal güvence altına alınması, farklı inanç gruplarının yaşamlarının demo kratik bir düzen içinde, kendilerini ifade etmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması daha acil bir durumdur. Bu yasa tasarısı bunlara hizmet edecek bir durumda değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Bu nedenle, bu yasa tasarısını olumsuz buluyoruz, "Hayır" oyu, ret oyu vereceğiz, toplumsal ba rışımıza hizmet edecek bir anlayışın ürünü olmadığını düşünüyoruz. Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 3'üncü maddesine aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları "f) Yurtdışında yaşayan vatandaşlar: Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ile kaybettirme halleri dı şında vatandaşlıktan çıkmış olanları," BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yasa metninde mükerrerlik oluşturacağı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Söz talebi? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun metninde uzun tekrarları önlemek üzere işbu değişiklik önergesi verilmiştir. - 5 6 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4'üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Ufuk Uras Akın Birdal Osman Özçelik İstanbul Diyarbakır Siirt Pervin Buldan Sim Sakık Nuri Yaman İğdır Muş Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Uras. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; biraz önce bir vekilimiz yurt dışından gelen tepkileri ifade etti haklı olarak ama bir tepki gelmedi. Yıllardır toplumsal yaşamın her alanında eşit haklar için çalışmalar yapan, uğraş veren, yaşa dıkları ülke ve Türkiye ile bağlı sorunlarına ilişkin çözümler üretmeye çaba gösteren ve sonuçlan sü rekli yetkililere ulaştırmaya özen göstermiş bir dizi göçmen federasyonu var. Bu konularda son derece hassaslar fakat konuyla ilgili, haberdar olmamaktan kaynaklanan, geç kalmışlıktan kaynaklanan so runlar nedeniyle görüşlerini Hükümete aktaramıyorlar. Şimdi, demokrasiyse her alanda demokrasi. Yurt dışındaki yurttaşlarımızla ilgili bir yasa çıka- nrken herhalde öncelikli olarak oradan gelen talepler doğrultusunda hareket etmeliyiz ve tasannın son hâline gelinceye kadar süreçlerde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın oluşturduğu örgütlerin gö rüşlerinin alınmamasının son derece önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Daha önce gereği gibi işletilmese bile var olan "Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu" biçiminde adlan dırılan Danışma Kurulunun yok sayılmasının, görüşlerine başvurulmamasının da tasarının kolektif bir çabanın ürünü olmasını engellediğini düşünmekteyiz. Tasarıda, yurt dışındaki sivil toplum örgütleri olarak adlandırılan yapılarla olan ilişkilerden söz edildiğini görüyoruz. Yasada bu ilişkilere yer verilirken söz konusu örgütlerin, yaşanılan ülkelerin birer bağımsız örgütü olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Yurt dışında yaşayan göçmenlerin seçme ve yaşadıklan ülkelerde ülke seçimleri için oy kul lanma hakkıyla ilgili bir yasa bildiğiniz gibi çıkanlmıştı ancak henüz gerekli hazırlıklar yapılmadı, pratik uygulama adımlan atılmadı. Üstelik bütün bu sürecin bağımsız adaylık için de olumsuz işle diğini, bu yüzden, bir dizi milletvekilimizi sınırlardan gelen oylann bağımsızlar için geçerli olmaması nedeniyle yitirdiğimizi biliyoruz ve bu hakkın seçilebilme ayağının da eksik bırakıldığını görüyoruz ve bütün bunlar çözüm bekliyor. Tartışılmakta olan tasanda, hak ve hayata geçirilişiyle ilgili bu yak laşımlarda demokrasi son derece önemli. Göçmenler sınırda değil, yaşadıklan ülkelerde o yüzden ba ğımsızları da kapsayacak şekilde oy kullanabilirse, seçilme haklan verilirse, yurt dışında göçmenleri temsilen milletvekilleri seçilebilirse çok olumlu. - 5 6 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4'üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Ufuk Uras Akın Birdal Osman Özçelik İstanbul Diyarbakır Siirt Pervin Buldan Sim Sakık Nuri Yaman İğdır Muş Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Uras. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; biraz önce bir vekilimiz yurt dışından gelen tepkileri ifade etti haklı olarak ama bir tepki gelmedi. Yıllardır toplumsal yaşamın her alanında eşit haklar için çalışmalar yapan, uğraş veren, yaşa dıkları ülke ve Türkiye ile bağlı sorunlarına ilişkin çözümler üretmeye çaba gösteren ve sonuçlan sü rekli yetkililere ulaştırmaya özen göstermiş bir dizi göçmen federasyonu var. Bu konularda son derece hassaslar fakat konuyla ilgili, haberdar olmamaktan kaynaklanan, geç kalmışlıktan kaynaklanan so runlar nedeniyle görüşlerini Hükümete aktaramıyorlar. Şimdi, demokrasiyse her alanda demokrasi. Yurt dışındaki yurttaşlarımızla ilgili bir yasa çıka- nrken herhalde öncelikli olarak oradan gelen talepler doğrultusunda hareket etmeliyiz ve tasannın son hâline gelinceye kadar süreçlerde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın oluşturduğu örgütlerin gö rüşlerinin alınmamasının son derece önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Daha önce gereği gibi işletilmese bile var olan "Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu" biçiminde adlan dırılan Danışma Kurulunun yok sayılmasının, görüşlerine başvurulmamasının da tasarının kolektif bir çabanın ürünü olmasını engellediğini düşünmekteyiz. Tasarıda, yurt dışındaki sivil toplum örgütleri olarak adlandırılan yapılarla olan ilişkilerden söz edildiğini görüyoruz. Yasada bu ilişkilere yer verilirken söz konusu örgütlerin, yaşanılan ülkelerin birer bağımsız örgütü olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Yurt dışında yaşayan göçmenlerin seçme ve yaşadıklan ülkelerde ülke seçimleri için oy kul lanma hakkıyla ilgili bir yasa bildiğiniz gibi çıkanlmıştı ancak henüz gerekli hazırlıklar yapılmadı, pratik uygulama adımlan atılmadı. Üstelik bütün bu sürecin bağımsız adaylık için de olumsuz işle diğini, bu yüzden, bir dizi milletvekilimizi sınırlardan gelen oylann bağımsızlar için geçerli olmaması nedeniyle yitirdiğimizi biliyoruz ve bu hakkın seçilebilme ayağının da eksik bırakıldığını görüyoruz ve bütün bunlar çözüm bekliyor. Tartışılmakta olan tasanda, hak ve hayata geçirilişiyle ilgili bu yak laşımlarda demokrasi son derece önemli. Göçmenler sınırda değil, yaşadıklan ülkelerde o yüzden ba ğımsızları da kapsayacak şekilde oy kullanabilirse, seçilme haklan verilirse, yurt dışında göçmenleri temsilen milletvekilleri seçilebilirse çok olumlu. - 5 6 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Tasanda yer alan Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun yapısıyla ilgili olarak da yurt dışında çalışan vatandaşlardan bu Kurulda yer alması düşünülenlerin seçim yoluyla görevlendirilmeleri önemli. Atama yoluyla yapılacak görevlendirmeler demokratik olmayacağı gibi temsili zayıf kılacak. Ayrıca sorunlann ve çözümlerin kumla taşınması süreci, eksik ve antidemokratik ve güçlü bir des tekten yoksun kalacaktır. Kurulda, Mecliste bulunan partilerin birer kişiyle temsilci bulundurması son derece uygundur ve ülkede bulunan işçi konfederasyonlarının da bu kurumlarda temsil edilmesi gerektiği kanısındayız. Şimdi, bu Türk ve Türk dili meselesiyle ilgili, grubun yaptığı itirazlar sadece bu yasayla ilgili değil. Bakın, size bir örnek vereyim: Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın ba şında ne diyor? "Türk dili konuşan ülkeler." Madde 23'te ne diyor? "İşbu anlaşma ... Azerice, Ka zakça, Kırgızca, Türkçe ve İngilizce olarak ... imzalanmıştır." Şimdi burada bir tuhaflık yok mu? Başta diyorsunuz "Türk diliyle konuşan", 23'üncü maddede diyorsunuz ki "...Azerice, Kazakça, Kırgızca, Türkçe ve İngilizce olarak ... imzalanmıştır." Dolayısıyla hakikaten bu konuda biraz samimi olmakta fayda var diye düşünüyorum. Ben bütün Türki cumhuriyetlerin filmlerini büyük ölçüde izliyorum, hepsini alt yazıyla izliyorum. Keşke anla yabilsem. Ama hakikaten eğer Türki cumhuriyetlerle sağlıklı bir ilişki kurulacaksa Sayın Cumhur başkanından Meclis Başkanına, Dışişleri Bakanından... Defalarca, mesela, Abhazya ile ilgili "23 Nisanda bütün dünya gençleri çağrılırken niye Abhaz gençliği çağrılmıyor, niye orayla ilişki kurulmuyor?" dediğimizde, herhalde dünyanın bazı büyük güçlerinden icazet almadan biz orayla ilişki kuramıyoruz. Hadi buyurun, Çin'deki Uygurlarla ilgili, oradaki insan haklanyla ilgili çok somut, açık tutum alalım. Çin'den gelen heyetlerle yapılan müza kerelerde, buralarda ne dendiğini biliyorum. Yurt dışındaki yurttaşlarımıza baktığımızda, oradaki insanlarımızla konuştuğumuzda -"göçmen, göç": "Migration"; Latince kökeni "migrare": Acı çekmek- acı çeken insanlarımız var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Uras. Buyurun. MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Bu acı çeken yurttaşlarımızın çok sahici meseleleriyle yüzleşmek durumundayız. Açılımlar iyi ama bütün açılımlann esası, zihinsel açılımdır. Bu konuda zihinsel açılımlarınız, politik alışkanlık- lann zihinsel alışkanlıklardan kaynaklanması nedeniyle yeterli olmuyor diye düşünüyorum. Önü müzdeki süreçte bütün bu sahici meselelerle ilgili tutum almamız aslında var olan kurumları sorgulamamızı gerekli kılıyor. Hani devleti küçültecektik? Hani bürokrasiyi küçültecektik? Eğer ha kiki meselelerle yüzleşirsek hem yurt dışındaki yurttaşlarımız hem akraba kavimler ve diğerleriyle ilgili daha somut adım atabiliriz diye düşünüyorum. Ne demişti Tevfik Fikret: "Vatanım ruy-i zemin, milletim nev'i beşer" (Vatanım tüm yeryüzü, milletim tüm insanlık) Mustafa Kemal'in belki bu yüzden en sevdiği şairdi Tevfik Fikret. Bu pers pektifle bakmamızda fayda var. NECAT BİRİNCİ (İstanbul) - Şinasi, Tevfik Fikret değil. MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Şinasi'nin olduğu da iddia ediliyor, evet. (BDP sırala rından alkışlar) - 5 6 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Tasanda yer alan Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulunun yapısıyla ilgili olarak da yurt dışında çalışan vatandaşlardan bu Kurulda yer alması düşünülenlerin seçim yoluyla görevlendirilmeleri önemli. Atama yoluyla yapılacak görevlendirmeler demokratik olmayacağı gibi temsili zayıf kılacak. Ayrıca sorunlann ve çözümlerin kumla taşınması süreci, eksik ve antidemokratik ve güçlü bir des tekten yoksun kalacaktır. Kurulda, Mecliste bulunan partilerin birer kişiyle temsilci bulundurması son derece uygundur ve ülkede bulunan işçi konfederasyonlarının da bu kurumlarda temsil edilmesi gerektiği kanısındayız. Şimdi, bu Türk ve Türk dili meselesiyle ilgili, grubun yaptığı itirazlar sadece bu yasayla ilgili değil. Bakın, size bir örnek vereyim: Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı'nın ba şında ne diyor? "Türk dili konuşan ülkeler." Madde 23'te ne diyor? "İşbu anlaşma ... Azerice, Ka zakça, Kırgızca, Türkçe ve İngilizce olarak ... imzalanmıştır." Şimdi burada bir tuhaflık yok mu? Başta diyorsunuz "Türk diliyle konuşan", 23'üncü maddede diyorsunuz ki "...Azerice, Kazakça, Kırgızca, Türkçe ve İngilizce olarak ... imzalanmıştır." Dolayısıyla hakikaten bu konuda biraz samimi olmakta fayda var diye düşünüyorum. Ben bütün Türki cumhuriyetlerin filmlerini büyük ölçüde izliyorum, hepsini alt yazıyla izliyorum. Keşke anla yabilsem. Ama hakikaten eğer Türki cumhuriyetlerle sağlıklı bir ilişki kurulacaksa Sayın Cumhur başkanından Meclis Başkanına, Dışişleri Bakanından... Defalarca, mesela, Abhazya ile ilgili "23 Nisanda bütün dünya gençleri çağrılırken niye Abhaz gençliği çağrılmıyor, niye orayla ilişki kurulmuyor?" dediğimizde, herhalde dünyanın bazı büyük güçlerinden icazet almadan biz orayla ilişki kuramıyoruz. Hadi buyurun, Çin'deki Uygurlarla ilgili, oradaki insan haklanyla ilgili çok somut, açık tutum alalım. Çin'den gelen heyetlerle yapılan müza kerelerde, buralarda ne dendiğini biliyorum. Yurt dışındaki yurttaşlarımıza baktığımızda, oradaki insanlarımızla konuştuğumuzda -"göçmen, göç": "Migration"; Latince kökeni "migrare": Acı çekmek- acı çeken insanlarımız var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Uras. Buyurun. MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Bu acı çeken yurttaşlarımızın çok sahici meseleleriyle yüzleşmek durumundayız. Açılımlar iyi ama bütün açılımlann esası, zihinsel açılımdır. Bu konuda zihinsel açılımlarınız, politik alışkanlık- lann zihinsel alışkanlıklardan kaynaklanması nedeniyle yeterli olmuyor diye düşünüyorum. Önü müzdeki süreçte bütün bu sahici meselelerle ilgili tutum almamız aslında var olan kurumları sorgulamamızı gerekli kılıyor. Hani devleti küçültecektik? Hani bürokrasiyi küçültecektik? Eğer ha kiki meselelerle yüzleşirsek hem yurt dışındaki yurttaşlarımız hem akraba kavimler ve diğerleriyle ilgili daha somut adım atabiliriz diye düşünüyorum. Ne demişti Tevfik Fikret: "Vatanım ruy-i zemin, milletim nev'i beşer" (Vatanım tüm yeryüzü, milletim tüm insanlık) Mustafa Kemal'in belki bu yüzden en sevdiği şairdi Tevfik Fikret. Bu pers pektifle bakmamızda fayda var. NECAT BİRİNCİ (İstanbul) - Şinasi, Tevfik Fikret değil. MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Şinasi'nin olduğu da iddia ediliyor, evet. (BDP sırala rından alkışlar) - 5 6 9 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 7 0 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uras. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Pervin Buldan Osman Özçelik Ufuk Uras İğdır Siirt İstanbul M. Nezir Karabaş Akın Birdal Nuri Yaman Bitlis Diyarbakır Muş Sırrı Sakık Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Kısa bir açıklama yapabilir miyim Sayın Başkan? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, değerli arkadaşlar bu tasarıyla ilgili öner geler veriyorlar, saygı duyuyoruz ama doğrusu ben kendilerine de izah ettim, burada yurt dışı Türk ler, akraba topluluklar ve tasarının içeriğindeki kavramların ne kadar hassas hazırlandığını. Örneğin, 2'nci madde kapsam maddesi. Bu yasanın kapsamı nedir? Diyor ki: Bu kanun, Türkiye dışında ya şayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsıyor. Önerge veriyor arkadaşlarımız, diyorlar ki: "Bunu tasarıdan çıkaralım." Bunu tasarıdan çıkarınca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsıyor. Bu konuda bir ihtilaf var mı? Yok. Tıpkı şimdi 5'inci maddede de bu şekilde. Yani içerik açısından çok daha sağlıklı bir değerlendirme yapılırsa... Konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, biz burada diyalogdan ve sorunun çözümünden yana hep tavır ortaya koymuşuz. Ama o şekilde açıklayıcı bir bakış açısı değil ama toptan reddedici bir mantığın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Çünkü 5 milyonun üzerinde vatandaşımız yurt dışında ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu vatandaşlarla ilgilenmek Türkiye Cumhuriyeti'nin görevidir. İkincisi, akrabalarımız vardır, soydaşlarımız vardır, bunların Türkiye'den beklentileri var dır, Türkiye'nin bunlara karşı da sorumlulukları, yükümlülükleri vardır. Bunları da yerine getirmek durumundadır. Dolayısıyla bu çerçeveden baktığımız zaman, neye niçin karşı olduğumuzu, ayrılıkçılığın burada işin neresinde olduğunu ben doğrusu anlamakta zorlandığımı ifade etmek istiyorum. Bu kadar iyi niyetlerle, bu kadar kuşatıcı bir düzenlemeyi zoraki olarak başka yorumlamalarla değerlendirmenin haksızlık olacağı inancındayım. Fakat tüm görüşlere de saygımız olduğunu ifade ediyorum, saygılar sunuyorum ve katılmadığımızı ifade ediyorum.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 7 0 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uras. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Pervin Buldan Osman Özçelik Ufuk Uras İğdır Siirt İstanbul M. Nezir Karabaş Akın Birdal Nuri Yaman Bitlis Diyarbakır Muş Sırrı Sakık Muş BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Kısa bir açıklama yapabilir miyim Sayın Başkan? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, değerli arkadaşlar bu tasarıyla ilgili öner geler veriyorlar, saygı duyuyoruz ama doğrusu ben kendilerine de izah ettim, burada yurt dışı Türk ler, akraba topluluklar ve tasarının içeriğindeki kavramların ne kadar hassas hazırlandığını. Örneğin, 2'nci madde kapsam maddesi. Bu yasanın kapsamı nedir? Diyor ki: Bu kanun, Türkiye dışında ya şayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsıyor. Önerge veriyor arkadaşlarımız, diyorlar ki: "Bunu tasarıdan çıkaralım." Bunu tasarıdan çıkarınca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsıyor. Bu konuda bir ihtilaf var mı? Yok. Tıpkı şimdi 5'inci maddede de bu şekilde. Yani içerik açısından çok daha sağlıklı bir değerlendirme yapılırsa... Konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, biz burada diyalogdan ve sorunun çözümünden yana hep tavır ortaya koymuşuz. Ama o şekilde açıklayıcı bir bakış açısı değil ama toptan reddedici bir mantığın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Çünkü 5 milyonun üzerinde vatandaşımız yurt dışında ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu vatandaşlarla ilgilenmek Türkiye Cumhuriyeti'nin görevidir. İkincisi, akrabalarımız vardır, soydaşlarımız vardır, bunların Türkiye'den beklentileri var dır, Türkiye'nin bunlara karşı da sorumlulukları, yükümlülükleri vardır. Bunları da yerine getirmek durumundadır. Dolayısıyla bu çerçeveden baktığımız zaman, neye niçin karşı olduğumuzu, ayrılıkçılığın burada işin neresinde olduğunu ben doğrusu anlamakta zorlandığımı ifade etmek istiyorum. Bu kadar iyi niyetlerle, bu kadar kuşatıcı bir düzenlemeyi zoraki olarak başka yorumlamalarla değerlendirmenin haksızlık olacağı inancındayım. Fakat tüm görüşlere de saygımız olduğunu ifade ediyorum, saygılar sunuyorum ve katılmadığımızı ifade ediyorum. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Önerge üzerinde Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. Buyurun Sayın Sakık. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bakanımız tabii burada ırkçı bir söylemin veyahut da bir yapılanmanın olmadığını söylüyor ama biz pratikte nelerin olup bittiğini hep biliyoruz. Gidin bakın, Avrupa'nın dört bir yanında yani buradaki baskı ve şiddetten dolayı kendi topraklarını terk edip, gidip oraya yerleşen, iltica eden kardeşlerimizin nasıl dışlandıklarını biz he pimiz çok çok iyi biliyoruz. Yani onun için bize buradan tutup, yok, ayrımcılık yoktur... Bu coğraf yanın her tarafında ayrımcılık vardır. Yani eğer kimliğiniz tek kimliğe hapsedilmiyorsa, siz kendinizi Türk kimliğinde görmüyorsanız bütün kimliklere karşı ayrımcılığın olduğunu biliyoruz. Zaten kav gamız da bu. Bu ülkede otuz yıldır, seksen altı yıldır kavganın tek nedeni tekliktir. Siz bütün kimlikleri tek kimliğe hapsederseniz hayatın geri kalan kısmını göremezsiniz. Yani kimi özgürlükler de taşkın bir nehir gibidir. Eğer o nehrin önünü alamazsanız çamur da getirir, kum da getirir. Siz de bütün kim likleri tek kimliğe hapsederseniz diğer kimlikler asimile olur, yok olur. Bizim tepkimiz bunadır. Biz kendimizi Türkiye'yle birlikte tanımlıyoruz. Burası bizim ana yurdumuz, kaderimiz bir. Ama ne yazık ki yasalar bu şekilde uygulanmıyor. Şimdi, siz Hükümet olarak -geçen gün de burada söyledim- acemi bir cerrah gibisiniz. Türki ye'nin temel sorunlarını yatırıyorsunuz, neşter atıyorsunuz -Kürt sorunu, neşter atıyorsunuz- dikiş atmıyorsunuz. Sonra yarayı sarmıyorsunuz. Sonra, bundan beslenen, ana damarı bu olan akbabalar saldırıyor, oradan nemalanıyorlar. Alevi sorunu aynı şekilde, efendim, Romanlarla ilgili konu yine aynı noktada. Ciddi şekilde bir projeniz, programınız yok. Siz sorunları gündeme getiriyorsunuz, ama sorunlarla ilgili ciddi bir projeniz yok. Siz "Diyalogdan yanayız." diyorsunuz, peki, gerçekten diyalogdan yana olmuş olsanız, bu so runun muhatapları burada Kürt halkının temsilcileridir, "Kürt açılımı" diyorsunuz, hangi gün bizimle oturup konuştunuz? Şeklen -Sayın Başbakan- burada bir görüşmenin ötesinde ne yaptınız? Siz kim lerle görüşüyorsunuz? Gidip sanatçılarla görüşüyorsunuz. Evet, görüşülsün, konuşulsun onlarla da. Ama gidip konuştuğunuzda ne yapıyor? Bir yönetmen diyor ki: "Acaba ben buradan nemalanabilir miyim?" "Bana 20 milyon dolar verin, ben bu Ermenileri boşa çıkaracak bir proje yaparım." diyor. Şimdi herkes bu sorundan bu şekilde nemalanmaya çalışıyor. Türkiye'nin temel sorunlarından kim senin artık nemalanmaması gerekir. Hem siyasi partiler için öyledir hem sanat dünyası, edebiyat dün yası için. Yani bizim yaralarımızdan, bizim acılarımızdan, bizim ödediğimiz bedellerden kimse nemalanmasın. Onun için Hükümet gerçekten bu sorunun çözümüyle ilgili adımlar atıyorsa muhataplar bel lidir. Muhataplar: Evet, 21 Mart "nevroz"unda Türkiye'deki -medyanın açıkladığı- 4 milyon insan alanlara dökülerek muhatap olduğunu açıkça ortaya koydu. Barış ve Demokrasi Partisi, seçil mişler muhataptır. Bizlerle oturup konuşmuyorsunuz, tartışmıyorsunuz ama çözümü farklı alan larda, hiç hayatı boyunca Kürt coğrafyasına gitmemiş insanlarla oturup Kürt sorununu tartışıyorsunuz ve bu yasa tartışılırken, konuşulurken biz yoktuk. Sonradan gelip, gerçekten bi zimle, ya ne var ne yok, acaba sizin sorunlarınızla ilgili, buradan bu zulümden dolayı yurt dışına giden milyonlarca Kürt var, bunların sorunu nedir, oturup konuşabildik mi, bu iklimi yaratabildi niz mi? Bizimle bunları konuşmuyorsunuz ama bizi emir eri gibi, elinizi kaldırın, kapatın; uzlaşı- yorsunuz belli konularda. Sorun Türklük olunca akan sular duruyor, ulusal ittifaklar gerçekleşiyor. - 5 7 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Önerge üzerinde Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. Buyurun Sayın Sakık. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bakanımız tabii burada ırkçı bir söylemin veyahut da bir yapılanmanın olmadığını söylüyor ama biz pratikte nelerin olup bittiğini hep biliyoruz. Gidin bakın, Avrupa'nın dört bir yanında yani buradaki baskı ve şiddetten dolayı kendi topraklarını terk edip, gidip oraya yerleşen, iltica eden kardeşlerimizin nasıl dışlandıklarını biz he pimiz çok çok iyi biliyoruz. Yani onun için bize buradan tutup, yok, ayrımcılık yoktur... Bu coğraf yanın her tarafında ayrımcılık vardır. Yani eğer kimliğiniz tek kimliğe hapsedilmiyorsa, siz kendinizi Türk kimliğinde görmüyorsanız bütün kimliklere karşı ayrımcılığın olduğunu biliyoruz. Zaten kav gamız da bu. Bu ülkede otuz yıldır, seksen altı yıldır kavganın tek nedeni tekliktir. Siz bütün kimlikleri tek kimliğe hapsederseniz hayatın geri kalan kısmını göremezsiniz. Yani kimi özgürlükler de taşkın bir nehir gibidir. Eğer o nehrin önünü alamazsanız çamur da getirir, kum da getirir. Siz de bütün kim likleri tek kimliğe hapsederseniz diğer kimlikler asimile olur, yok olur. Bizim tepkimiz bunadır. Biz kendimizi Türkiye'yle birlikte tanımlıyoruz. Burası bizim ana yurdumuz, kaderimiz bir. Ama ne yazık ki yasalar bu şekilde uygulanmıyor. Şimdi, siz Hükümet olarak -geçen gün de burada söyledim- acemi bir cerrah gibisiniz. Türki ye'nin temel sorunlarını yatırıyorsunuz, neşter atıyorsunuz -Kürt sorunu, neşter atıyorsunuz- dikiş atmıyorsunuz. Sonra yarayı sarmıyorsunuz. Sonra, bundan beslenen, ana damarı bu olan akbabalar saldırıyor, oradan nemalanıyorlar. Alevi sorunu aynı şekilde, efendim, Romanlarla ilgili konu yine aynı noktada. Ciddi şekilde bir projeniz, programınız yok. Siz sorunları gündeme getiriyorsunuz, ama sorunlarla ilgili ciddi bir projeniz yok. Siz "Diyalogdan yanayız." diyorsunuz, peki, gerçekten diyalogdan yana olmuş olsanız, bu so runun muhatapları burada Kürt halkının temsilcileridir, "Kürt açılımı" diyorsunuz, hangi gün bizimle oturup konuştunuz? Şeklen -Sayın Başbakan- burada bir görüşmenin ötesinde ne yaptınız? Siz kim lerle görüşüyorsunuz? Gidip sanatçılarla görüşüyorsunuz. Evet, görüşülsün, konuşulsun onlarla da. Ama gidip konuştuğunuzda ne yapıyor? Bir yönetmen diyor ki: "Acaba ben buradan nemalanabilir miyim?" "Bana 20 milyon dolar verin, ben bu Ermenileri boşa çıkaracak bir proje yaparım." diyor. Şimdi herkes bu sorundan bu şekilde nemalanmaya çalışıyor. Türkiye'nin temel sorunlarından kim senin artık nemalanmaması gerekir. Hem siyasi partiler için öyledir hem sanat dünyası, edebiyat dün yası için. Yani bizim yaralarımızdan, bizim acılarımızdan, bizim ödediğimiz bedellerden kimse nemalanmasın. Onun için Hükümet gerçekten bu sorunun çözümüyle ilgili adımlar atıyorsa muhataplar bel lidir. Muhataplar: Evet, 21 Mart "nevroz"unda Türkiye'deki -medyanın açıkladığı- 4 milyon insan alanlara dökülerek muhatap olduğunu açıkça ortaya koydu. Barış ve Demokrasi Partisi, seçil mişler muhataptır. Bizlerle oturup konuşmuyorsunuz, tartışmıyorsunuz ama çözümü farklı alan larda, hiç hayatı boyunca Kürt coğrafyasına gitmemiş insanlarla oturup Kürt sorununu tartışıyorsunuz ve bu yasa tartışılırken, konuşulurken biz yoktuk. Sonradan gelip, gerçekten bi zimle, ya ne var ne yok, acaba sizin sorunlarınızla ilgili, buradan bu zulümden dolayı yurt dışına giden milyonlarca Kürt var, bunların sorunu nedir, oturup konuşabildik mi, bu iklimi yaratabildi niz mi? Bizimle bunları konuşmuyorsunuz ama bizi emir eri gibi, elinizi kaldırın, kapatın; uzlaşı- yorsunuz belli konularda. Sorun Türklük olunca akan sular duruyor, ulusal ittifaklar gerçekleşiyor. - 5 7 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Biz hayatın her alanında uzlaşıdan ve demokrasiden yana yız. Yani gerçekten siz bütün kimlikleri tek kimliğe hapsederseniz zaten sorunlar çözülmüyor, başta da belirttiğim gibi sorunun, çözümsüzlüğün noktası, hayatı sadece siyah ve beyaz olarak görmemiz den kaynaklanıyor. Oysaki bu coğrafyada herkesin rengine, kimliğine, kültürüne saygı duyulmalıdır. Bu saygı noktasında bu bir lütuf da değildir yani Kürtlere veyahut da diğer halklara kimse bir lütufta bulunmuyor. Bu bizim hak ve hukukumuzdur ve bu cumhuriyetin ayıbıdır. Eğer bugüne kadar cum huriyet bu sorunlarını çözememişse, bu halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesinde kendilerini ifade edebilme hakkını yerli yerine yasalar ve anayasa düzeyinde oturtamamışsa bu cumhuriyetin ayıbıdır, bu ayıbın bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. O vesileyle yaralarımız olduğu içindir ki feryat ediyoruz, yaralarımız olduğu içindir ki attığınız her adımda çok olumlu bir şey bulmuyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan. Eğer gerçekten samimiyseniz diyalogun yollarını açmalısınız, oturup konuşabilmelisiniz. Eğer konuşabilirseniz sorunları birlikte çözeriz. Yoksa herkes kendisine göre bir yargı, bir hukuk oluştu rursa bunun adı hukuk değil. Biz hukukun da bağımsızlığını, yargının da bağımsızlığını ve adil bir yargıyı savunuyoruz. Onun için de diyoruz ki, hepimiz bu ülkede hukukun ve huzurun ülkesini ya ratabiliriz, hepimize de bu konuda görevler düşüyor. Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6'ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansının 6'ncı maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Pervin Buldan Osman Özçelik Akın Birdal İğdır Siirt Diyarbakır Sırn Sakık Nuri Yaman M. Nezir Karabaş Muş Muş Bitlis BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Kısa bir açıklama yapmak durumundayım Sayın Başkanım. Sayın Sakık az önce ifade ettiler "Bu konuları görüşmemiz gerekiyor. Bu yasayı getiriyorsunuz, bu kadar önemli bir yasa, görüşmemiz gerekir." diye. 3 grup başkan vekiline randevu talebinde bu lundum. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarıyla bu yasayı müzakere ettik, kendilerine özet bilgiler, yasa taslağıyla ilgili bilgiler sunduk. Sizden randevu ulaşmadığını sekre- teryanızdan öğrenebilirsiniz. Yani randevuya olumlu cevap vermediniz. - 5 7 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Biz hayatın her alanında uzlaşıdan ve demokrasiden yana yız. Yani gerçekten siz bütün kimlikleri tek kimliğe hapsederseniz zaten sorunlar çözülmüyor, başta da belirttiğim gibi sorunun, çözümsüzlüğün noktası, hayatı sadece siyah ve beyaz olarak görmemiz den kaynaklanıyor. Oysaki bu coğrafyada herkesin rengine, kimliğine, kültürüne saygı duyulmalıdır. Bu saygı noktasında bu bir lütuf da değildir yani Kürtlere veyahut da diğer halklara kimse bir lütufta bulunmuyor. Bu bizim hak ve hukukumuzdur ve bu cumhuriyetin ayıbıdır. Eğer bugüne kadar cum huriyet bu sorunlarını çözememişse, bu halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesinde kendilerini ifade edebilme hakkını yerli yerine yasalar ve anayasa düzeyinde oturtamamışsa bu cumhuriyetin ayıbıdır, bu ayıbın bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. O vesileyle yaralarımız olduğu içindir ki feryat ediyoruz, yaralarımız olduğu içindir ki attığınız her adımda çok olumlu bir şey bulmuyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. SIRRI SAKIK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan. Eğer gerçekten samimiyseniz diyalogun yollarını açmalısınız, oturup konuşabilmelisiniz. Eğer konuşabilirseniz sorunları birlikte çözeriz. Yoksa herkes kendisine göre bir yargı, bir hukuk oluştu rursa bunun adı hukuk değil. Biz hukukun da bağımsızlığını, yargının da bağımsızlığını ve adil bir yargıyı savunuyoruz. Onun için de diyoruz ki, hepimiz bu ülkede hukukun ve huzurun ülkesini ya ratabiliriz, hepimize de bu konuda görevler düşüyor. Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6'ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansının 6'ncı maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Pervin Buldan Osman Özçelik Akın Birdal İğdır Siirt Diyarbakır Sırn Sakık Nuri Yaman M. Nezir Karabaş Muş Muş Bitlis BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Kısa bir açıklama yapmak durumundayım Sayın Başkanım. Sayın Sakık az önce ifade ettiler "Bu konuları görüşmemiz gerekiyor. Bu yasayı getiriyorsunuz, bu kadar önemli bir yasa, görüşmemiz gerekir." diye. 3 grup başkan vekiline randevu talebinde bu lundum. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarıyla bu yasayı müzakere ettik, kendilerine özet bilgiler, yasa taslağıyla ilgili bilgiler sunduk. Sizden randevu ulaşmadığını sekre- teryanızdan öğrenebilirsiniz. Yani randevuya olumlu cevap vermediniz. - 5 7 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 SIRRI SAKIK (Muş) - Görüşülürken bizim partimiz kapatılmıştı ama sonrası da var tabii ki, yani partimiz kapatılmıştı... DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır, hayır. Bakınız, daha sonra da tekrar aradım, sekreteryanıza sorarsanız bizim bu konudaki iyi niyetimizi orada bulursunuz. Onun için, bir yanlış anlaşılma olmasın. Sanki bir önemli tasarıyı burada görü şürken biz bir ayrımcılık yapıyoruz gibi bir yaklaşım kesinlikle söz konusu değildir. Katılmadığımızı ifade ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Önerge üzerinde Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili. Buyurun Sayın Karabaş. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yasa tasarısının 6'ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bu Meclisin hem yurt dışında yaşayan Türkiye Cum huriyeti vatandaşlarıyla ilgili hem de Türki cumhuriyetlerle ilgili, Türk kökeni olan cumhuriyetlerle ilgili yasalar çıkarılabilir. Buna diyeceğimiz bir şey yok ama biz şunu söylüyoruz: Yasada diyor ki: "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı." Şimdi, biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: El bette ki, şu anda, yasanın 2'nci maddesinde -Sayın Bakan da belirtti- "Türkiye Cumhuriyeti vatan daşları" diyor. Bu doğru, katılımcı bir söylem ama hemen ardından "akraba topluluklar" diyor ve akraba topluluklar dediği zaman, Türkiye'nin yapısını oluşturan tüm etnik yapılar, Kürtler, Türkler, Azeriler, Çerkezler, Araplar, Asuriler, Süryaniler, bunlarla ilgili değerlendirme yok. Eğer bu Meclis böyle bir yasa çıkarırken hem komşularıyla tabii ki kültürel bağlan olan, komşuluk ilişkileri olan, Azerbaycan'dan tutun Türkmenistan'a, Kırgızistan'a, Tacikistan'a, diğer cumhuriyetlere kadar ve Türkiye'de nüfusun çoğunluğunu oluşturan Türk vatandaşlanmızın akrabası olan ve diğer ülkelerde, Bulgaristan'dan tutun Yunanistan'a, işte Irak'a kadar kesimlerle ilişkileri geliştirmek üzerine kurul- saydı, öyle bir yasa çıkanlsaydı buna kimsenin itirazı olmazdı, bu değerlendirilirdi, o konuda de ğerlendirme yapılırdı ama akraba topluluklar denildiği zaman, sadece bu ülkenin Türk kökenli vatandaşlanmızın dışandaki akrabalarından bahsediliyor. Şimdi, bu, özel olarak sadece Türk kesimine yönelik böyle bir yasa tartışılabilir, gerekli olabilir ama bu yasayı çıkardığınız zaman, bu yasanın mantığı, Türkiye'de aslında "kapsayıcı, ırka dayalı değil" de nilen söylem, Anayasa'dan tutun tüm yasalara kadar, bu yasanın mantığında da ırka dayanan, Türk de nildiği zaman sadece Türk kökeninden, ırkından gelen ve akraba denildiği zaman da sadece Türk ırkının akrabalanndan bahsediliyor. Yani biz bu mantığa karşıyız. Yoksa, biz elbette çeşitli nedenlerle, ekono mik nedenlerle, sosyal nedenlerle, toplumsal nedenlerle, etnik, inançsal nedenlerle, belki bu coğraf yada en fazla vatandaşı dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış, yaşayan ve o ülkelerde birçok sorunu olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlan var ve onlarla ilgili, elbette, bu Meclis, bugün de, yann da, sürekli, şu anda ülke içinde yaşayanlann sorunlan kadar onlann sonınlanna eğilmesi gerekiyor. Ve yine tüm Türki cumhuriyetlerin, şu anda yasada adı geçen cumhuriyetlerle ve onun dışında Türk kökenli vatandaşlarımızın yaşadığı ülkelerde onlarla ilişkilenme ve Türk kökenli, Türk ırkın dan gelen vatandaşlanmızın sorunlarıyla ilgili bu Meclisin tartışması, o konuda yasa tasansı çıkar ması elbette gerekiyor, ama bunun yanında, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, bu ülkede yaşayan, bu ülkede seçilen, Meclise gelen, bu ülkede çeşitli alanlarda vergisini veren, asker lik yapan diğer tüm etnik kesimlerden gelen kesimlerin ve onların akrabalannın yaşadığı ülkelerle de, eğer akraba toplulukları deniliyorsa ortak bir şey çıkarılmalı. - 5 7 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 SIRRI SAKIK (Muş) - Görüşülürken bizim partimiz kapatılmıştı ama sonrası da var tabii ki, yani partimiz kapatılmıştı... DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır, hayır. Bakınız, daha sonra da tekrar aradım, sekreteryanıza sorarsanız bizim bu konudaki iyi niyetimizi orada bulursunuz. Onun için, bir yanlış anlaşılma olmasın. Sanki bir önemli tasarıyı burada görü şürken biz bir ayrımcılık yapıyoruz gibi bir yaklaşım kesinlikle söz konusu değildir. Katılmadığımızı ifade ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Önerge üzerinde Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili. Buyurun Sayın Karabaş. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yasa tasarısının 6'ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bu Meclisin hem yurt dışında yaşayan Türkiye Cum huriyeti vatandaşlarıyla ilgili hem de Türki cumhuriyetlerle ilgili, Türk kökeni olan cumhuriyetlerle ilgili yasalar çıkarılabilir. Buna diyeceğimiz bir şey yok ama biz şunu söylüyoruz: Yasada diyor ki: "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı." Şimdi, biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: El bette ki, şu anda, yasanın 2'nci maddesinde -Sayın Bakan da belirtti- "Türkiye Cumhuriyeti vatan daşları" diyor. Bu doğru, katılımcı bir söylem ama hemen ardından "akraba topluluklar" diyor ve akraba topluluklar dediği zaman, Türkiye'nin yapısını oluşturan tüm etnik yapılar, Kürtler, Türkler, Azeriler, Çerkezler, Araplar, Asuriler, Süryaniler, bunlarla ilgili değerlendirme yok. Eğer bu Meclis böyle bir yasa çıkarırken hem komşularıyla tabii ki kültürel bağlan olan, komşuluk ilişkileri olan, Azerbaycan'dan tutun Türkmenistan'a, Kırgızistan'a, Tacikistan'a, diğer cumhuriyetlere kadar ve Türkiye'de nüfusun çoğunluğunu oluşturan Türk vatandaşlanmızın akrabası olan ve diğer ülkelerde, Bulgaristan'dan tutun Yunanistan'a, işte Irak'a kadar kesimlerle ilişkileri geliştirmek üzerine kurul- saydı, öyle bir yasa çıkanlsaydı buna kimsenin itirazı olmazdı, bu değerlendirilirdi, o konuda de ğerlendirme yapılırdı ama akraba topluluklar denildiği zaman, sadece bu ülkenin Türk kökenli vatandaşlanmızın dışandaki akrabalarından bahsediliyor. Şimdi, bu, özel olarak sadece Türk kesimine yönelik böyle bir yasa tartışılabilir, gerekli olabilir ama bu yasayı çıkardığınız zaman, bu yasanın mantığı, Türkiye'de aslında "kapsayıcı, ırka dayalı değil" de nilen söylem, Anayasa'dan tutun tüm yasalara kadar, bu yasanın mantığında da ırka dayanan, Türk de nildiği zaman sadece Türk kökeninden, ırkından gelen ve akraba denildiği zaman da sadece Türk ırkının akrabalanndan bahsediliyor. Yani biz bu mantığa karşıyız. Yoksa, biz elbette çeşitli nedenlerle, ekono mik nedenlerle, sosyal nedenlerle, toplumsal nedenlerle, etnik, inançsal nedenlerle, belki bu coğraf yada en fazla vatandaşı dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış, yaşayan ve o ülkelerde birçok sorunu olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlan var ve onlarla ilgili, elbette, bu Meclis, bugün de, yann da, sürekli, şu anda ülke içinde yaşayanlann sorunlan kadar onlann sonınlanna eğilmesi gerekiyor. Ve yine tüm Türki cumhuriyetlerin, şu anda yasada adı geçen cumhuriyetlerle ve onun dışında Türk kökenli vatandaşlarımızın yaşadığı ülkelerde onlarla ilişkilenme ve Türk kökenli, Türk ırkın dan gelen vatandaşlanmızın sorunlarıyla ilgili bu Meclisin tartışması, o konuda yasa tasansı çıkar ması elbette gerekiyor, ama bunun yanında, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, bu ülkede yaşayan, bu ülkede seçilen, Meclise gelen, bu ülkede çeşitli alanlarda vergisini veren, asker lik yapan diğer tüm etnik kesimlerden gelen kesimlerin ve onların akrabalannın yaşadığı ülkelerle de, eğer akraba toplulukları deniliyorsa ortak bir şey çıkarılmalı. - 5 7 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Eğer sadece bir yasa çıkarılıp, biz, bu aşamada Türk ırkından gelen ve onların yaşadığı yerler deki vatandaşlarımızla ilgili, Avrupa'daki vatandaşlarımız ve bu vatandaşlarımızın yaşadığı devlet lerle ilgili bir yasa çıkarıyoruz, onu tartışırız, ama bununla birlikte diğer vatandaşlarımızın, Kürtlerin akrabalarının yaşadığı ülkelerle ilişkiler de -eğer toplu alınırsa- bunun içinde olması gerekirdi. Sür- yanilerin, Arapların, Arap yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın, Süryani vatandaşlarımızın, Ermeni vatandaşlarımızın da yaşadıklan ülkelerdeki sorunlarının ve onlarla Türkiye'nin ilişkilerinin bu tas lak içinde olması gerekirdi, bizim karşı çıktığımız budur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan. Yani bunun bu şekilde anlaşılması gerekiyor. Yoksa, biz, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde, Büyük Millet Meclisinde, Türki cumhuriyetler, Türkiye'de, Türk soydaşların yaşadığı ülkelerde on ların sorunları ve onların sorunlarının değerlendirilmesi, tartışılması, onlara çözüm önerilerinin bu Mecliste bulunmasına karşı değiliz, öyle bir mantığımız da yok. Biz, yasanın mantığında... Türkiye'de tekçiliği, Türkiye'de yaşayan herkesi Türk sayan, diğer etnik yapıları, inançları, kültürleri yok farz eden bir mantıktan, o dille hazırlanmış bir tasarıdır. "Bu tasarının dilinin birlikte tartışılması, bu ta sarının anlayışının birlikte yapılması gerekir." dediğimiz zaman da bunu kastediyoruz. Sayın Bakan bunu böyle algılamalı diyoruz. Biz, bu konudaki düşüncemizi koruyoruz, tüm arkadaşlar dile getirdi, bu tasannın mantığı tekçi bir mantıkla hazırlanmış, karşı çıkma nedenimiz de budur. Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 'nci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 ' inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nm sekizinci maddesine aşağıdaki (e) bendinin eklenmesini ve diğer bent lerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç Mehmet Şandır Kemal Kılıçdaroğlu Samsun Mersin İstanbul Osman Özçelik Mustafa Kabakçı Siirt Konya e) "Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerle ekonomik, sosyal, kültürel ve ti cari bağlan geliştirmek üzere, girişimciler ve profesyonellerin güçlerinin birleştirilmesi yoluyla yurt dışındaki Türkiye İmajının güçlendirilerek, ülkemizin uluslararası düzeyde tanınması ve tanıtılması için yurtiçinde veya yurtdışında kurulmuş sivil toplum örgütleri, mesleki yapılanmalar, tüzel kişilik ler ve ticari örgütlerle ortak planlı çalışmalar yapmak veya yapılan çalışmalara idari ve mali destekte bulunmak." - 5 7 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Eğer sadece bir yasa çıkarılıp, biz, bu aşamada Türk ırkından gelen ve onların yaşadığı yerler deki vatandaşlarımızla ilgili, Avrupa'daki vatandaşlarımız ve bu vatandaşlarımızın yaşadığı devlet lerle ilgili bir yasa çıkarıyoruz, onu tartışırız, ama bununla birlikte diğer vatandaşlarımızın, Kürtlerin akrabalarının yaşadığı ülkelerle ilişkiler de -eğer toplu alınırsa- bunun içinde olması gerekirdi. Sür- yanilerin, Arapların, Arap yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın, Süryani vatandaşlarımızın, Ermeni vatandaşlarımızın da yaşadıklan ülkelerdeki sorunlarının ve onlarla Türkiye'nin ilişkilerinin bu tas lak içinde olması gerekirdi, bizim karşı çıktığımız budur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan. Yani bunun bu şekilde anlaşılması gerekiyor. Yoksa, biz, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde, Büyük Millet Meclisinde, Türki cumhuriyetler, Türkiye'de, Türk soydaşların yaşadığı ülkelerde on ların sorunları ve onların sorunlarının değerlendirilmesi, tartışılması, onlara çözüm önerilerinin bu Mecliste bulunmasına karşı değiliz, öyle bir mantığımız da yok. Biz, yasanın mantığında... Türkiye'de tekçiliği, Türkiye'de yaşayan herkesi Türk sayan, diğer etnik yapıları, inançları, kültürleri yok farz eden bir mantıktan, o dille hazırlanmış bir tasarıdır. "Bu tasarının dilinin birlikte tartışılması, bu ta sarının anlayışının birlikte yapılması gerekir." dediğimiz zaman da bunu kastediyoruz. Sayın Bakan bunu böyle algılamalı diyoruz. Biz, bu konudaki düşüncemizi koruyoruz, tüm arkadaşlar dile getirdi, bu tasannın mantığı tekçi bir mantıkla hazırlanmış, karşı çıkma nedenimiz de budur. Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 'nci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 ' inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nm sekizinci maddesine aşağıdaki (e) bendinin eklenmesini ve diğer bent lerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç Mehmet Şandır Kemal Kılıçdaroğlu Samsun Mersin İstanbul Osman Özçelik Mustafa Kabakçı Siirt Konya e) "Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerle ekonomik, sosyal, kültürel ve ti cari bağlan geliştirmek üzere, girişimciler ve profesyonellerin güçlerinin birleştirilmesi yoluyla yurt dışındaki Türkiye İmajının güçlendirilerek, ülkemizin uluslararası düzeyde tanınması ve tanıtılması için yurtiçinde veya yurtdışında kurulmuş sivil toplum örgütleri, mesleki yapılanmalar, tüzel kişilik ler ve ticari örgütlerle ortak planlı çalışmalar yapmak veya yapılan çalışmalara idari ve mali destekte bulunmak." - 5 7 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Olumlu gö rüşle takdire bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi var mı? SUAT KILIÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, küçük bir şey söyleyebilir miyim? BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yurtdışında bulunan girişimcilerin güçlerinin birleştirilip, ülkemizin imajına olumlu katkıda bulunmaları, ülkemizi uluslararası alanda daha güçlü hale getirecektir. Koordinasyon gerek tiren bu konunun, kurumun görev alanı içerisinde olduğu değerlendirilmektedir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Başkan, bir talebiniz var galiba. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir saniye Sayın Sakık, işlem yapayım, ondan sonra. Buyurun. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, 8'inci maddenin (d) bendinin üçüncü satırında "ayırımcılık" ifadesinin "ayrımcılık" olarak dü zeltilmesini arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 11 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 15'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır; olaıtup işleme alacağım. Sayın Sakık, buyurun, bir şey söyleyecektiniz. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkanım, biraz önce Sayın Bakanımız iki grupla diyalog kurdu ğunu, bizim grubumuzla diyalog kuramadığını, yani arayıp cevap alamadığını belirtti. Ben de şimdi gruba çıktım, herhangi bir başvuru yok grubumuza. Daha önce de bu konuda... Ben gidip geldim... Yani kamuoyunun bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir. BAŞKAN - Sayın Sakık, sözleriniz tutanaklara geçmiştir. Teşekkür ediyorum. - 5 7 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 2 BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Olumlu gö rüşle takdire bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi var mı? SUAT KILIÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, küçük bir şey söyleyebilir miyim? BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yurtdışında bulunan girişimcilerin güçlerinin birleştirilip, ülkemizin imajına olumlu katkıda bulunmaları, ülkemizi uluslararası alanda daha güçlü hale getirecektir. Koordinasyon gerek tiren bu konunun, kurumun görev alanı içerisinde olduğu değerlendirilmektedir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Başkan, bir talebiniz var galiba. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir saniye Sayın Sakık, işlem yapayım, ondan sonra. Buyurun. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Baş kanım, 8'inci maddenin (d) bendinin üçüncü satırında "ayırımcılık" ifadesinin "ayrımcılık" olarak dü zeltilmesini arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 11 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 15'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır; olaıtup işleme alacağım. Sayın Sakık, buyurun, bir şey söyleyecektiniz. SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkanım, biraz önce Sayın Bakanımız iki grupla diyalog kurdu ğunu, bizim grubumuzla diyalog kuramadığını, yani arayıp cevap alamadığını belirtti. Ben de şimdi gruba çıktım, herhangi bir başvuru yok grubumuza. Daha önce de bu konuda... Ben gidip geldim... Yani kamuoyunun bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir. BAŞKAN - Sayın Sakık, sözleriniz tutanaklara geçmiştir. Teşekkür ediyorum. - 5 7 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 SIRRI SAKIK (Muş) - O zaman siz sekretaryanızı yeniden bir arayın. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. 15'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısf'nın 15 inci maddesinin bir ve ikinci fıkralarında yer alan "Başbakanın onayı ile" iba relerinin "ilgili bakanın onayı ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyo ruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe... BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Söz konusu "Başbakanın onayı ile" ibaresi tasarıda yer aldığı şekliyle kalırsa, başbakan baş kanlık ile ilgili yetkilerini bir bakan aracılığıyla kullanması durumunda, söz konusu görevleri bizzat yerine getirmek durumunda kalabilecektir. İşbu değişiklik önergesi başbakanı bu zorunluluktan kur tarmak üzere verilmiştir. Eğer başbakan, başkanlığın doğrudan kendisine bağlı olarak görev yapma sını uygun görürse, ilgili bakan sıfatıyla bu yetkileri bizzat kullanmasında bir engel bulunmamaktadır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edil memiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 16'ncı maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 17'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "dört yıllığına seçile cek kişilerden oluşur" ibaresinin "dört yıllığına seçilecek beş kişiden oluşur" şeklinde değiştirilme sini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir - 5 7 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 SIRRI SAKIK (Muş) - O zaman siz sekretaryanızı yeniden bir arayın. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. 15'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısf'nın 15 inci maddesinin bir ve ikinci fıkralarında yer alan "Başbakanın onayı ile" iba relerinin "ilgili bakanın onayı ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyo ruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe... BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Söz konusu "Başbakanın onayı ile" ibaresi tasarıda yer aldığı şekliyle kalırsa, başbakan baş kanlık ile ilgili yetkilerini bir bakan aracılığıyla kullanması durumunda, söz konusu görevleri bizzat yerine getirmek durumunda kalabilecektir. İşbu değişiklik önergesi başbakanı bu zorunluluktan kur tarmak üzere verilmiştir. Eğer başbakan, başkanlığın doğrudan kendisine bağlı olarak görev yapma sını uygun görürse, ilgili bakan sıfatıyla bu yetkileri bizzat kullanmasında bir engel bulunmamaktadır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edil memiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 16'ncı maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 17'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "dört yıllığına seçile cek kişilerden oluşur" ibaresinin "dört yıllığına seçilecek beş kişiden oluşur" şeklinde değiştirilme sini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir - 5 7 6 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 2 - 5 7 7 - BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Öztürk... HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Yurtdışındaki vatandaşlar arasından kurula seçilecek üye sayısı konusundaki belirsizliği gider mek üzere işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 18'inci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 19'uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykınlıklarına göre işleme alacağım. Okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"mn on dokuzuncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine, aşağıda be lirtilen alt bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç Mehmet Şandır Kemal Kılıçdaroğlu Samsun Mersin İstanbul Osman Özçelik Mustafa Kabakçı Siirt Konya "7) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait yurtdışındaki eğitim-öğretim kuruluşlannın faaliyetlerinin hedeflenen başanya ulaşabilmesi için, yaşadıklan sorunlan kurumlar nezdinde takip etmek ve çalışma sonuçlarını analiz ederek değerlendirmek." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştiril mesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir "b) Kurul, Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlannca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülen soydaş ve akraba topluluk çocuklarının, ül kemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandın İması için her türlü esası belirleyerek, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlar,"
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 2 - 5 7 7 - BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Öztürk... HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Yurtdışındaki vatandaşlar arasından kurula seçilecek üye sayısı konusundaki belirsizliği gider mek üzere işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 18'inci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 19'uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykınlıklarına göre işleme alacağım. Okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"mn on dokuzuncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine, aşağıda be lirtilen alt bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç Mehmet Şandır Kemal Kılıçdaroğlu Samsun Mersin İstanbul Osman Özçelik Mustafa Kabakçı Siirt Konya "7) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait yurtdışındaki eğitim-öğretim kuruluşlannın faaliyetlerinin hedeflenen başanya ulaşabilmesi için, yaşadıklan sorunlan kurumlar nezdinde takip etmek ve çalışma sonuçlarını analiz ederek değerlendirmek." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştiril mesini arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir "b) Kurul, Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlannca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülen soydaş ve akraba topluluk çocuklarının, ül kemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandın İması için her türlü esası belirleyerek, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlar," TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Sayın Öztürk, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kurulun görev alanının yurtdışından gelen öğrencilerin tamamını kapsamaması, soydaş ve akraba topluluklarının çocuklarının işlemleri ile sınırlı olması için işbu değişiklik önergesi verilmiştir. Aksi tak dirde bu alanda uzman bakanlık olan Milli Eğitim Bakanlığı tümüyle devre dışı bırakılmış olacaktır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın on dokuzuncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine, aşağıda be lirtilen alt bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları "7) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait yurtdışındaki eğitim-öğretim kuruluşlarının faaliyetlerinin hedeflenen başarıya ulaşabilmesi için, yaşadıklan sorunlan kurumlar nezdinde takip etmek ve çalışma sonuçlarını analiz ederek değerlendirmek." BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Uygun gö rüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. SUAT KILIÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ülkemize getirilen yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili esaslar, yeni kurulan teşkilat bünyesinde oluşturulan kurul tarafından belirlenecektir. Aynca, ülkemizdeki kamu kurum ve kuruluşları tarafın dan yurtdışında açılan eğitim birimlerinin sorunlannın ve çalışmalannın sonuçlarının da aynı kurul tarafından değerlendirilmesi, hizmetlerin koordinasyonu açısından önemlidir. Bu maksatla bu görevin ilave edilmesi önem arz etmektedir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 19'uncu maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 20'nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım. - 5 7 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Sayın Öztürk, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kurulun görev alanının yurtdışından gelen öğrencilerin tamamını kapsamaması, soydaş ve akraba topluluklarının çocuklarının işlemleri ile sınırlı olması için işbu değişiklik önergesi verilmiştir. Aksi tak dirde bu alanda uzman bakanlık olan Milli Eğitim Bakanlığı tümüyle devre dışı bırakılmış olacaktır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın on dokuzuncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine, aşağıda be lirtilen alt bendin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları "7) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait yurtdışındaki eğitim-öğretim kuruluşlarının faaliyetlerinin hedeflenen başarıya ulaşabilmesi için, yaşadıklan sorunlan kurumlar nezdinde takip etmek ve çalışma sonuçlarını analiz ederek değerlendirmek." BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Uygun gö rüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. SUAT KILIÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ülkemize getirilen yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili esaslar, yeni kurulan teşkilat bünyesinde oluşturulan kurul tarafından belirlenecektir. Aynca, ülkemizdeki kamu kurum ve kuruluşları tarafın dan yurtdışında açılan eğitim birimlerinin sorunlannın ve çalışmalannın sonuçlarının da aynı kurul tarafından değerlendirilmesi, hizmetlerin koordinasyonu açısından önemlidir. Bu maksatla bu görevin ilave edilmesi önem arz etmektedir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 19'uncu maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 20'nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım. - 5 7 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 20 nci maddesinde yer alan "yolluk" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk Yılmaz Helvacıoğlu İbrahim Yiğit İzmir Siirt İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 20. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Şerafettin Halis Akın Birdal Osman Özçelik Tunceli Diyarbakır Siirt Hamit Geylani Özdal Üçer Ufuk Uras Hakkâri Van İstanbul BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Özdal Üçer, Van Milletvekili, buyurun. ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubum adına, maddeyle ilgili önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Aslında, çok önemli bir yasa diye gündem yaratılmaya çalışılmakta iki gündür fakat devletin hâ lihazırda işlerliği olan kurumlarının mevcudiyetine rağmen, doğrudan Başbakanlığa bağlı ve bu ko nuyla ilgili özel, bakanlıkça görevlendirilecek özel bir başkanlığın oluşturulması, aynı zamanda diğer devlet kuruluşlarının, kurumlarının işlevsizleştirilmesi anlamına gelmektedir. Şimdi, böylesi bir baş kanlık olacaksa, Dışişleri Başkanlığının, görev ve yetkilerin o sınırlarında olan çalışmaları neden bir yükümlülük olarak Dışişleri Bakanlığına sunmaktayız veyahut Millî Eğitim Bakanlığının, dışarıda, ülke dışında olan yurttaşlarımıza veyahut da ülke dışından ülkeye gelen yabancı uyruklulara karşı yü kümlülüklerini neden yüklemekteyiz? İçişleri Bakanlığının hakeza, Dışişleri Bakanlığının yüküm lülükleri, Yükseköğretim Kurulunun yükümlülükleri var bu konuda. Yükseköğretim kurumlarının, aynca üniversitelerin yükümlülükleri var. Burada sadece maksat dostlar alışverişte görsün gibi bir yaklaşımla bir yasa çalışması yapılmakta. Bu konularla ilgili yurt dışındaki yurttaşlarımızın ya da yurt dışından ülkemize herhangi bir ve sileyle gelmiş yabancı uyruklu kişilerin temel yurttaşlık haklarının karşılanması veyahut uluslararası sözleşmeler gereği ülkemizin, devletimizin yabancı uyruklulara karşı yerine getirmesi gereken so rumluluklar kurumsal mevcudiyetini bulmuştur. Burada sadece ırkçı ve ayrımcı bir tutumu açığa çıkaran bir çalışma ortaya çıkmaktadır. Ma demki böyle bir yaklaşım genelde ifade ediliyor, kendi bayrağı olan elbette ki her ulusun kendi dev letini kurma, ulusal bağımsızlığını ilan etme hakkı vardır. Onların ulusal bağımsızlığına saygımız sonsuzdur. Ama "bir millet iki devlet" üzerinden siyaset yapmaktansa "bir devlet iki millet" üzerin den niye siyaset yapamıyoruz biz? Tarihsel kardeşliğimizi, tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirme noktasında neden sorumluluk alamıyoruz? Hani atalarımız birlikte Çanakkale'de can vermişlerdi? - 5 7 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 20 nci maddesinde yer alan "yolluk" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk Yılmaz Helvacıoğlu İbrahim Yiğit İzmir Siirt İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 20. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Şerafettin Halis Akın Birdal Osman Özçelik Tunceli Diyarbakır Siirt Hamit Geylani Özdal Üçer Ufuk Uras Hakkâri Van İstanbul BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Özdal Üçer, Van Milletvekili, buyurun. ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubum adına, maddeyle ilgili önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Aslında, çok önemli bir yasa diye gündem yaratılmaya çalışılmakta iki gündür fakat devletin hâ lihazırda işlerliği olan kurumlarının mevcudiyetine rağmen, doğrudan Başbakanlığa bağlı ve bu ko nuyla ilgili özel, bakanlıkça görevlendirilecek özel bir başkanlığın oluşturulması, aynı zamanda diğer devlet kuruluşlarının, kurumlarının işlevsizleştirilmesi anlamına gelmektedir. Şimdi, böylesi bir baş kanlık olacaksa, Dışişleri Başkanlığının, görev ve yetkilerin o sınırlarında olan çalışmaları neden bir yükümlülük olarak Dışişleri Bakanlığına sunmaktayız veyahut Millî Eğitim Bakanlığının, dışarıda, ülke dışında olan yurttaşlarımıza veyahut da ülke dışından ülkeye gelen yabancı uyruklulara karşı yü kümlülüklerini neden yüklemekteyiz? İçişleri Bakanlığının hakeza, Dışişleri Bakanlığının yüküm lülükleri, Yükseköğretim Kurulunun yükümlülükleri var bu konuda. Yükseköğretim kurumlarının, aynca üniversitelerin yükümlülükleri var. Burada sadece maksat dostlar alışverişte görsün gibi bir yaklaşımla bir yasa çalışması yapılmakta. Bu konularla ilgili yurt dışındaki yurttaşlarımızın ya da yurt dışından ülkemize herhangi bir ve sileyle gelmiş yabancı uyruklu kişilerin temel yurttaşlık haklarının karşılanması veyahut uluslararası sözleşmeler gereği ülkemizin, devletimizin yabancı uyruklulara karşı yerine getirmesi gereken so rumluluklar kurumsal mevcudiyetini bulmuştur. Burada sadece ırkçı ve ayrımcı bir tutumu açığa çıkaran bir çalışma ortaya çıkmaktadır. Ma demki böyle bir yaklaşım genelde ifade ediliyor, kendi bayrağı olan elbette ki her ulusun kendi dev letini kurma, ulusal bağımsızlığını ilan etme hakkı vardır. Onların ulusal bağımsızlığına saygımız sonsuzdur. Ama "bir millet iki devlet" üzerinden siyaset yapmaktansa "bir devlet iki millet" üzerin den niye siyaset yapamıyoruz biz? Tarihsel kardeşliğimizi, tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirme noktasında neden sorumluluk alamıyoruz? Hani atalarımız birlikte Çanakkale'de can vermişlerdi? - 5 7 9 - TBMM B : 7 7 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 8 0 - Hani bizim tarihsel değerlerimiz ortaklık paydaları üzerineydi, eşitlik paydaları üzerineydi? Sayın Başbakan, Almanya'ya gidip Almanya'daki yurttaşlarımızın eğitim hakkına ilişkin "Asimilasyon bir insanlık suçudur." derken, Anayasa'mızda böyle tam bir demokrasi ayıbı şeklinde duran 42'nci mad dedeki "Türkçenin dışında hiçbir dil eğitim dili olarak kullanılmaz." diye bir ibarenin varlığı neden bizleri rahatsız etmiyor, neden sizleri rahatsız etmiyor? Türk-Alman iş birliğinde üniversiteler kurup çocukları liselerde bile emperyalizmin temsiliyeti olan ulusların diliyle eğitmek varken, emperyalizme karşı omuz omuza mücadele vermiş kardeş halkların dilleri neden bu ülke sınırlan içerisinde redde dilmekte? Bunları sorgulamak lazım. Eğer önemli bir çalışma yapılması düşünülüyorsa, bunları sor gulamak lazım. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki birlikteliğin esaslarıyla bugün hareket edebilme yürekliliğini gös termek lazım. Kurtuluş Savaşı yıllarında, Türk olmasına rağmen Kurtuluş Savaşı'nı desteklemeyen leri bugün politik olarak iş birliğine davet etmek, bizi, Kurtuluş Savaşı'nda birlikte hareket eden, farklı dilleri, farklı kültürleri, farklı dinleri olan yapılarla birlikte hareket etmeyi zorunlu kılar. Öbürü bizim için ikincil olur. Uluslararası ilişkilerimizi en üst düzeye getirelim ama kurumsal mevcudiye timizi hiçe getirecek çalışmalara imza atmayalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Üçer. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Peki, biz bu yasayı çıkardık. Diğer şeylerde olduğu gibi, bütün başkanlıklar Sayın Başbakana bağlı. TOKİ bağlandı, efendim, şey yükümlülükleri bağlandı, yaban cılarla ilgili çalışmalar bağlandı. Bütün çalışmalann Başbakanın özel görevlendireceği kadrolara bağlı olacağı bir sistem diktatöryal sistemdir. Tek elden yönetimin tek bir ifadesi vardır. Bunun için neden bu kadar iş birlikçi bir tutum sergileniyor? Acaba bu yeni Anayasa çalışmaları içerisinde, yine yanm yamalak, Hükümet tarafından gerçek sorunları çözmekten uzak Anayasa çalışması için gizli bir destek arayışı mı vardır? Biz sizin yasa önerinizi gündeme alalım, sizler de bizi bu konuda gizli den destekleyin gibi bazı kuşkular uyandırmaktadır. Bütün bunlan açık yüreklilikle tartışmamız lazım. Yabancı uyruklu insanların bu ülkede yaşadığı sorunları bizim açık yüreklilikle dile getirmemiz gerekiyor. Tabi kaldıklan ayrımcı tutundan ya da... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üçer. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Son bir dakika... BAŞKAN - Bir dakikanızı verdim, ama teşekkür için açıyorum. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Öğrencilerimizin yurt dışına gidip de çok büyük paralar harcayıp "Ben yurt dışında eğitim göreceğim." deyip de Kanadalarda balık toplamak zorunda kaldığı pozis yonlara çözüm oluşturabilecek kurumumuz yok mu? Var. Bunlann hepsini çözebilecek nitelikte ku rumlanınız var, ama nedense kurum içi kurumsallaşma ya da kurum dışı bireysel örgütlenmeyi esas alan, birilerine tabi kalacak örgütlülükleri esas alan başkanlık sistemini oturtan bir yapıyı geliştirmek... Acaba birilerinin tahayyülünde başkanlık sistemini gizliden oturtmaya dönük bir çaba mı var? Bu so- rulann hepsini yanıtlamak gerekiyor. Ben bütün bu duygu, düşüncelerle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
TBMM B : 7 7 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 8 0 - Hani bizim tarihsel değerlerimiz ortaklık paydaları üzerineydi, eşitlik paydaları üzerineydi? Sayın Başbakan, Almanya'ya gidip Almanya'daki yurttaşlarımızın eğitim hakkına ilişkin "Asimilasyon bir insanlık suçudur." derken, Anayasa'mızda böyle tam bir demokrasi ayıbı şeklinde duran 42'nci mad dedeki "Türkçenin dışında hiçbir dil eğitim dili olarak kullanılmaz." diye bir ibarenin varlığı neden bizleri rahatsız etmiyor, neden sizleri rahatsız etmiyor? Türk-Alman iş birliğinde üniversiteler kurup çocukları liselerde bile emperyalizmin temsiliyeti olan ulusların diliyle eğitmek varken, emperyalizme karşı omuz omuza mücadele vermiş kardeş halkların dilleri neden bu ülke sınırlan içerisinde redde dilmekte? Bunları sorgulamak lazım. Eğer önemli bir çalışma yapılması düşünülüyorsa, bunları sor gulamak lazım. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki birlikteliğin esaslarıyla bugün hareket edebilme yürekliliğini gös termek lazım. Kurtuluş Savaşı yıllarında, Türk olmasına rağmen Kurtuluş Savaşı'nı desteklemeyen leri bugün politik olarak iş birliğine davet etmek, bizi, Kurtuluş Savaşı'nda birlikte hareket eden, farklı dilleri, farklı kültürleri, farklı dinleri olan yapılarla birlikte hareket etmeyi zorunlu kılar. Öbürü bizim için ikincil olur. Uluslararası ilişkilerimizi en üst düzeye getirelim ama kurumsal mevcudiye timizi hiçe getirecek çalışmalara imza atmayalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Üçer. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Peki, biz bu yasayı çıkardık. Diğer şeylerde olduğu gibi, bütün başkanlıklar Sayın Başbakana bağlı. TOKİ bağlandı, efendim, şey yükümlülükleri bağlandı, yaban cılarla ilgili çalışmalar bağlandı. Bütün çalışmalann Başbakanın özel görevlendireceği kadrolara bağlı olacağı bir sistem diktatöryal sistemdir. Tek elden yönetimin tek bir ifadesi vardır. Bunun için neden bu kadar iş birlikçi bir tutum sergileniyor? Acaba bu yeni Anayasa çalışmaları içerisinde, yine yanm yamalak, Hükümet tarafından gerçek sorunları çözmekten uzak Anayasa çalışması için gizli bir destek arayışı mı vardır? Biz sizin yasa önerinizi gündeme alalım, sizler de bizi bu konuda gizli den destekleyin gibi bazı kuşkular uyandırmaktadır. Bütün bunlan açık yüreklilikle tartışmamız lazım. Yabancı uyruklu insanların bu ülkede yaşadığı sorunları bizim açık yüreklilikle dile getirmemiz gerekiyor. Tabi kaldıklan ayrımcı tutundan ya da... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üçer. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Son bir dakika... BAŞKAN - Bir dakikanızı verdim, ama teşekkür için açıyorum. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Öğrencilerimizin yurt dışına gidip de çok büyük paralar harcayıp "Ben yurt dışında eğitim göreceğim." deyip de Kanadalarda balık toplamak zorunda kaldığı pozis yonlara çözüm oluşturabilecek kurumumuz yok mu? Var. Bunlann hepsini çözebilecek nitelikte ku rumlanınız var, ama nedense kurum içi kurumsallaşma ya da kurum dışı bireysel örgütlenmeyi esas alan, birilerine tabi kalacak örgütlülükleri esas alan başkanlık sistemini oturtan bir yapıyı geliştirmek... Acaba birilerinin tahayyülünde başkanlık sistemini gizliden oturtmaya dönük bir çaba mı var? Bu so- rulann hepsini yanıtlamak gerekiyor. Ben bütün bu duygu, düşüncelerle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 8 1 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üçer. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 20 nci maddesinde yer alan "yolluk" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşlan BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)- Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 6245 sayılı Harcırah Kanununda harcırah tabiri, söz konusu kanuna göre ödenmesi gereken yol masrafı, gündelik ve yer değiştirme masraflarından birini ve tamamını kapsamak üzere kullanıl maktadır. Zaman zaman birbirinin yerine kullanılan bu iki tabirden yolluk tabirinin gereksiz tekrarı önlemek üzere metinden çıkarılması uygun olacaktır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul et meyenler. .. Madde kabul edilmiştir. Böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 30'uncu maddenin 1, 2, 3, 4, 5'inci fıkraları ile geçici l'inci maddesi dâhil olmak üzere 21 ila 32'nci maddeleri kapsamaktadır. Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.38
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 2 - 5 8 1 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üçer. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı"nın 20 nci maddesinde yer alan "yolluk" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşlan BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)- Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 6245 sayılı Harcırah Kanununda harcırah tabiri, söz konusu kanuna göre ödenmesi gereken yol masrafı, gündelik ve yer değiştirme masraflarından birini ve tamamını kapsamak üzere kullanıl maktadır. Zaman zaman birbirinin yerine kullanılan bu iki tabirden yolluk tabirinin gereksiz tekrarı önlemek üzere metinden çıkarılması uygun olacaktır. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul et meyenler. .. Madde kabul edilmiştir. Böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 30'uncu maddenin 1, 2, 3, 4, 5'inci fıkraları ile geçici l'inci maddesi dâhil olmak üzere 21 ila 32'nci maddeleri kapsamaktadır. Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.38 TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.53 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Gülsen ORHAN (Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükümet yerinde. Şimdi, ikinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili. Buyurun Sayın Bal. MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 485 sıra sa yılı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasa- rısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce 18-24 Mart tarihleri arasında kutlanan Yaş lılara Saygı Haftası dolayısıyla bütün yaşlılarımızın yaşlılar haftasını kutluyor, bir ömür boyu sevgi ve saygıyla anılmalarını, her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum. Sayın milletvekilleri, çok geç kalmış ve yeterli olmayan bir teşebbüs olmasına rağmen bu tasa rıyı canı gönülden destekliyoruz. Özellikle gerginlik psikolojisinden beslenen bir yönetim anlayışı nın sürekli suni gündem yaratarak hayati önemi olan konuları, problemleri örtme becerisi devam ederken bu tasarıyı Meclise getirmesi bir hayli şaşırtıcı olmuştur. Her ne kadar kanun tasarısının baş lığı çekingen ve ürkek bir tavır sergilese de, muhtevasına baktığımızda en azından bizleri heyecan landırmıştır ve umutlandırmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sekiz yıllık AKP İktidarının bu kanun tasarısına konu teşkil eden alanlarda ihmali ve vurdumduymaz tavırları bizi ziyadesiyle mü teessir etmiştir. Allah nasip etsin, Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidar olduğumuzda ilk yapaca ğımız işlerden biri, başkanlık olarak öngörülen bu teşkilatlanmayı bakanlık düzeyine çıkarmak olacaktır. Saygıdeğer milletvekilleri, yurt dışında çalışan, yaşayan, sayıları 5 milyonu geçen ve dünyanın her köşesine yerleşmiş, ayakları üzerinde duran, üreten, ülkesine yatırım yapan ve döviz getiren ve fakâr, cefakâr vatandaşlarımızın kendilerini sahipsiz hissetmelerini, yeterli ilgi görememelerini, dev letimizin onlar için götürdüğü hizmetlerin yetersizliği ve kopukluğunu giderecek politikalar oluşturması bakımından bu Başkanlık çok önem arz ediyor. Vatandaşlarımızın, yaşadıkları ülkelerde o ülke yasalarının verdiği haklardan yararlanabilmeleri, çocuklarının kültür ve inanç değerlerimizi, dilimizi, dinimizi öğrenebilmeleri için gerçekçi proje ve programlar üretilmesine ve koordinasyona ihtiyaç var. Anavatandan ayrı, kalpleri vatan ve millet sevgisiyle çarpan, ülkemizin her bölgesinden, ülkesinde iş imkânı bulamadığı için yaban ellere gitmiş, ülkesinin sıkıntılarını dert edinen, başarıla rıyla coşan bu kardeşlerimize bir vefa borcumuz var. Yurt dışındaki vatandaşlanmızın hak ve huku kunu koruyacak, sorun ve sıkıntılarını giderecek öncelikli bir dış politika oluşturmamız gerekli. - 5 8 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.53 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Gülsen ORHAN (Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükümet yerinde. Şimdi, ikinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili. Buyurun Sayın Bal. MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 485 sıra sa yılı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasa- rısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce 18-24 Mart tarihleri arasında kutlanan Yaş lılara Saygı Haftası dolayısıyla bütün yaşlılarımızın yaşlılar haftasını kutluyor, bir ömür boyu sevgi ve saygıyla anılmalarını, her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum. Sayın milletvekilleri, çok geç kalmış ve yeterli olmayan bir teşebbüs olmasına rağmen bu tasa rıyı canı gönülden destekliyoruz. Özellikle gerginlik psikolojisinden beslenen bir yönetim anlayışı nın sürekli suni gündem yaratarak hayati önemi olan konuları, problemleri örtme becerisi devam ederken bu tasarıyı Meclise getirmesi bir hayli şaşırtıcı olmuştur. Her ne kadar kanun tasarısının baş lığı çekingen ve ürkek bir tavır sergilese de, muhtevasına baktığımızda en azından bizleri heyecan landırmıştır ve umutlandırmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sekiz yıllık AKP İktidarının bu kanun tasarısına konu teşkil eden alanlarda ihmali ve vurdumduymaz tavırları bizi ziyadesiyle mü teessir etmiştir. Allah nasip etsin, Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidar olduğumuzda ilk yapaca ğımız işlerden biri, başkanlık olarak öngörülen bu teşkilatlanmayı bakanlık düzeyine çıkarmak olacaktır. Saygıdeğer milletvekilleri, yurt dışında çalışan, yaşayan, sayıları 5 milyonu geçen ve dünyanın her köşesine yerleşmiş, ayakları üzerinde duran, üreten, ülkesine yatırım yapan ve döviz getiren ve fakâr, cefakâr vatandaşlarımızın kendilerini sahipsiz hissetmelerini, yeterli ilgi görememelerini, dev letimizin onlar için götürdüğü hizmetlerin yetersizliği ve kopukluğunu giderecek politikalar oluşturması bakımından bu Başkanlık çok önem arz ediyor. Vatandaşlarımızın, yaşadıkları ülkelerde o ülke yasalarının verdiği haklardan yararlanabilmeleri, çocuklarının kültür ve inanç değerlerimizi, dilimizi, dinimizi öğrenebilmeleri için gerçekçi proje ve programlar üretilmesine ve koordinasyona ihtiyaç var. Anavatandan ayrı, kalpleri vatan ve millet sevgisiyle çarpan, ülkemizin her bölgesinden, ülkesinde iş imkânı bulamadığı için yaban ellere gitmiş, ülkesinin sıkıntılarını dert edinen, başarıla rıyla coşan bu kardeşlerimize bir vefa borcumuz var. Yurt dışındaki vatandaşlanmızın hak ve huku kunu koruyacak, sorun ve sıkıntılarını giderecek öncelikli bir dış politika oluşturmamız gerekli. - 5 8 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 Sayın milletvekilleri, bu kurum teşkilatlanırken görev alacak kadroların seçimi en az bu kuru mun kuruluşu kadar önemli bir husustur. Temenni ederiz ki, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı teşkilatlanmasında partizanca atamalar yapılmaz, işin uzmanı ve idealist kadrolar bu ku rumda işbaşına getirilir. İnanmak isteriz ki, bu kurum partizanlığın ve yandaşlığın ölçü olarak kabul edilemeyeceği, hayati önemi haiz işlerin ve çalışmaların yapılacağı bir kurum olur. Sayın milletvekilleri, Türkiye, Türk coğrafyasında kader ortaklığı şuurunu yerleştirmek, hisset tirmek mecburiyetindedir. Türk coğrafyasındaki toplumların kader birlikteliği vardır. Kader birlik teliği sadece bir niyet, bir arzu değil, uluslararası ilişkiler, konjonktürel durum göz önüne alındığında bir mecburiyettir günümüzde. Bağımsız Türk devletleri ve toplulukları arasında bu ilişkilerin sağlıklı olması için kader ortaklığı şuurunun yerleşmesi lazım. Aksi takdirde bugün olduğu gibi ilişkiler kısa vadeli kâr-zarar hesabına dayalı olmaktan öteye gidemez. İşte bu yüzden kültürel, sosyal, iktisadi ilişkiler geliştirilirken bu şuurun da yerleştirilmesi çok önemlidir. Ülkemizde Türk coğrafyasından gelen öğrencilerin eğitimleri sürecinde özel ilgi ve onlar için geliştirilen proje ve programların eksiksiz ve memnun edici olması çok önemlidir. Uzun yıllardır uy gulanan öğrenci eğitim projesinde, gelen öğrencilerle yeterli şekilde maalesef ilgilenilmemiştir. Bu proje aslında çok faydalı bir çalışma idi, hâlen de sürüyor ve Türkiye Cumhuriyeti devleti Altaylar- dan Tuna'ya, her bölgeden Türkiye'ye bugüne kadar 10 binleri bulan, 10 binleri geçen öğrenci ge tirmiştir. Bugün Türkiye'de tahsilini yapmış gençlerin şimdi ülkelerinde önemli makamlarda bir kısmı görev yapmaktadır. Burada eğitim görmüş gençlerin mezuniyet sonrası Türkiye ile ilgileri, ir tibatları devam etmelidir ve ülkelerine döndüklerinde Türkiye sevgisi devam edebilmelidir ve Tür kiye bu coğrafya için bir cazibe merkezi, bir eğitim-öğretim merkezi hâline gelmelidir, gelen öğrenciler değişik grupların eline düşürülmemelidir. Sayın milletvekilleri, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya Türk coğrafyasını gezenler ne büyük sevgi ve muhabbetle karşılık görüldüğünü bilirler. Zaten var olup da istenilen se viyeye yükseltilememiş inanç birliği, soy birliği, tarih birliği, kültürel birlik kendini hemen gösterir. İstenilen seviyeye gelmesi de emek ister. Hedef bu birlik bağlarının güçlendirilmesi olmalıdır. Bu bir likteliklere yenilerinin eklenmesi -ki, özellikle iktisadi birlikteliklerin geliştirilmesi konusu- son de rece önemlidir. Sayın milletvekilleri, biz biriz, biz bir bütünün parçalarıyız ve Türkiye tarihî ve sosyolojik açıdan parçaların en önemli ve en büyük kısmını teşkil ediyor. Bu şuurla ve samimiyetle hareket edersek, bugün yaşanılanları, hem Türk coğrafyasında hem de Türkiye'de yaşananları yaşamayız. Biz o zaman bu coğrafyaya "Türk coğrafyası" denmesinin sebebini daha iyi anlarız. Biz o zaman binlerce yıldır bu coğrafyada, özellikle de Türkiye'de yaşayan, etnik kökeni ve inanç sistemi ne olursa olsun, birbiriyle et ve tırnak gibi kaynaşmış bu milletin adının "Türk" olmasını tarihî bir miras ve gerçeklik olduğunun farkında oluruz ve bundan gocunmayız, bundan gurur duyarız. Biz o zaman bu milletin müştereklikle rini unutturmayız, farklılıklarını öne çıkarmayıp suni şekilde çoğaltmayız. Biz o zaman emik ve mez hepsel ayrıştıncılık, kamplaştıncılık yapmayız. Türk milletini 36 etnik yapıya bölmeyiz. Birliklere katılmak isterken birliğimizi, dirliğimizi bozmayız. Biz o zaman Avrupa Birliği uğruna Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden vazgeçmeyi düşünmeyiz. Biz o zaman küresel güçler Kafkasya'da konuşlan sın diye Ermenistan'la protokol imzalayıp Azerbaycan'ı küstürmeyiz, gözden çıkarmayız. Biz o zaman Orta Doğu'ya yeniden şekil vermeye çalışan okyanus ötesinin istekleri doğrultusunda Türkmenlerin yok sayılmasına göz yummayız, Irak'ın parçalanmasına razı olmayız. Biz o zaman sayın milletvekil leri, Balkanlarda, özellikle Batı Trakya'da yaşayan Evladı Fatihanın haklarının ihlali karşısında sus mayız. Biz o zaman Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri üzerinde oynanan kanlı oyunlara sessiz kalmayız. Biz o zaman Kırımlı Türk'ün, Ahıskalı Türk'ün çaresizliğinin çaresi oluruz. - 5 8 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 Sayın milletvekilleri, bu kurum teşkilatlanırken görev alacak kadroların seçimi en az bu kuru mun kuruluşu kadar önemli bir husustur. Temenni ederiz ki, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı teşkilatlanmasında partizanca atamalar yapılmaz, işin uzmanı ve idealist kadrolar bu ku rumda işbaşına getirilir. İnanmak isteriz ki, bu kurum partizanlığın ve yandaşlığın ölçü olarak kabul edilemeyeceği, hayati önemi haiz işlerin ve çalışmaların yapılacağı bir kurum olur. Sayın milletvekilleri, Türkiye, Türk coğrafyasında kader ortaklığı şuurunu yerleştirmek, hisset tirmek mecburiyetindedir. Türk coğrafyasındaki toplumların kader birlikteliği vardır. Kader birlik teliği sadece bir niyet, bir arzu değil, uluslararası ilişkiler, konjonktürel durum göz önüne alındığında bir mecburiyettir günümüzde. Bağımsız Türk devletleri ve toplulukları arasında bu ilişkilerin sağlıklı olması için kader ortaklığı şuurunun yerleşmesi lazım. Aksi takdirde bugün olduğu gibi ilişkiler kısa vadeli kâr-zarar hesabına dayalı olmaktan öteye gidemez. İşte bu yüzden kültürel, sosyal, iktisadi ilişkiler geliştirilirken bu şuurun da yerleştirilmesi çok önemlidir. Ülkemizde Türk coğrafyasından gelen öğrencilerin eğitimleri sürecinde özel ilgi ve onlar için geliştirilen proje ve programların eksiksiz ve memnun edici olması çok önemlidir. Uzun yıllardır uy gulanan öğrenci eğitim projesinde, gelen öğrencilerle yeterli şekilde maalesef ilgilenilmemiştir. Bu proje aslında çok faydalı bir çalışma idi, hâlen de sürüyor ve Türkiye Cumhuriyeti devleti Altaylar- dan Tuna'ya, her bölgeden Türkiye'ye bugüne kadar 10 binleri bulan, 10 binleri geçen öğrenci ge tirmiştir. Bugün Türkiye'de tahsilini yapmış gençlerin şimdi ülkelerinde önemli makamlarda bir kısmı görev yapmaktadır. Burada eğitim görmüş gençlerin mezuniyet sonrası Türkiye ile ilgileri, ir tibatları devam etmelidir ve ülkelerine döndüklerinde Türkiye sevgisi devam edebilmelidir ve Tür kiye bu coğrafya için bir cazibe merkezi, bir eğitim-öğretim merkezi hâline gelmelidir, gelen öğrenciler değişik grupların eline düşürülmemelidir. Sayın milletvekilleri, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya Türk coğrafyasını gezenler ne büyük sevgi ve muhabbetle karşılık görüldüğünü bilirler. Zaten var olup da istenilen se viyeye yükseltilememiş inanç birliği, soy birliği, tarih birliği, kültürel birlik kendini hemen gösterir. İstenilen seviyeye gelmesi de emek ister. Hedef bu birlik bağlarının güçlendirilmesi olmalıdır. Bu bir likteliklere yenilerinin eklenmesi -ki, özellikle iktisadi birlikteliklerin geliştirilmesi konusu- son de rece önemlidir. Sayın milletvekilleri, biz biriz, biz bir bütünün parçalarıyız ve Türkiye tarihî ve sosyolojik açıdan parçaların en önemli ve en büyük kısmını teşkil ediyor. Bu şuurla ve samimiyetle hareket edersek, bugün yaşanılanları, hem Türk coğrafyasında hem de Türkiye'de yaşananları yaşamayız. Biz o zaman bu coğrafyaya "Türk coğrafyası" denmesinin sebebini daha iyi anlarız. Biz o zaman binlerce yıldır bu coğrafyada, özellikle de Türkiye'de yaşayan, etnik kökeni ve inanç sistemi ne olursa olsun, birbiriyle et ve tırnak gibi kaynaşmış bu milletin adının "Türk" olmasını tarihî bir miras ve gerçeklik olduğunun farkında oluruz ve bundan gocunmayız, bundan gurur duyarız. Biz o zaman bu milletin müştereklikle rini unutturmayız, farklılıklarını öne çıkarmayıp suni şekilde çoğaltmayız. Biz o zaman emik ve mez hepsel ayrıştıncılık, kamplaştıncılık yapmayız. Türk milletini 36 etnik yapıya bölmeyiz. Birliklere katılmak isterken birliğimizi, dirliğimizi bozmayız. Biz o zaman Avrupa Birliği uğruna Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden vazgeçmeyi düşünmeyiz. Biz o zaman küresel güçler Kafkasya'da konuşlan sın diye Ermenistan'la protokol imzalayıp Azerbaycan'ı küstürmeyiz, gözden çıkarmayız. Biz o zaman Orta Doğu'ya yeniden şekil vermeye çalışan okyanus ötesinin istekleri doğrultusunda Türkmenlerin yok sayılmasına göz yummayız, Irak'ın parçalanmasına razı olmayız. Biz o zaman sayın milletvekil leri, Balkanlarda, özellikle Batı Trakya'da yaşayan Evladı Fatihanın haklarının ihlali karşısında sus mayız. Biz o zaman Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri üzerinde oynanan kanlı oyunlara sessiz kalmayız. Biz o zaman Kırımlı Türk'ün, Ahıskalı Türk'ün çaresizliğinin çaresi oluruz. - 5 8 3 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 8 4 - Sayın milletvekilleri, bu birliği her anlamda kuvvetlendirmek ve kardeşlik bağlannı güçlü hâle getirmek Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel politikalarından biri olmalıdır. Bu yüzden bu konu her türlü istismardan uzak tutulmalıdır, iç politikaya alet edilmeyecek kadar önemli bir konudur. O bakımdan, iktidarıyla muhalefetiyle tam bir mutabakat içerisinde olunması gereken bir konuyu görüşüyoruz. İleriki süreçte bu konuda sağlanacak başarı, hem Türkiye hem bağımsız Türk cumhu riyetlerinin dünyadaki saygınlığını artıracak hem de sorumluluğunu taşıdığımız Balkanlarda, Kafkasya'da, Orta Doğu'da ve Orta Asya'daki azınlık durumuna düşmüş soydaş ve akraba topluluklarının daha mutlu ve refah içerisinde yaşamasına vesile olacaktır. Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının, hem Türk milletine hem yurt dışında yaşayan kar deşlerimize, vatandaşlarımıza hem akraba ve soydaş topluluklarına hayırlı ve uğurlu olması dile ğiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bal. Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tansel Barış, Kırklareli Milletvekili. Buyurun Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasa Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce he yeti saygıyla selamlıyorum. Yasaya göre yurt dışındaki vatandaşların sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba toplu luklarıyla ilişkileri geliştirmek, yabancı öğrencilerin Türkiye'deki eğitim süreçlerini takip etmek amacıyla Yurtdışı Türkler Başkanlığı kuruluyor. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çok sayıda sorunları olduğu bir gerçek. Güvenlik sorunları çok ciddi sorunlar. Yabancı düşmanlığı, Türk düşmanlığı, çok sayıda vatandaşımızın ırkçı saldırılar so nucu katledilmesi, kundaklama sonucu çok sayıda vatandaşımızın yakılmasını hepiniz hatırlıyorsu nuz. Özellikle Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın kendilerine yeterince sahip çıkılmadığı konusunda şikâyetleri vardır. Hâlbuki diyorlar ki: "Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve İs rail gibi ülkelerin vatandaşları herhangi birisine kılına zarar gelse, bumu kanasa o ülkeler dünyayı ayağa kaldırıyorlar ama bizim ülkemiz maalesef bize sahip çıkmıyor ve bu hassasiyeti göstermiyor." Davos Zirvesinde Sayın Başbakanımız, Filistin halkına yapılan zulüm için "one minute" demişti, bizler de destek vermiştik ama Sayın Başbakan, Kerkük Türklerine ve Irak Türkmenlerine karşı ya pılan cinayetlere ve haksızlıklara "one minute" diyememişti. Sayın Başbakanımız, Kuzey Irak'ta Mehmetçik'imizin başına çuval giydirildiği zaman muhatabına, Amerika Birleşik Devletleri'ne "one minute" diyememişti. Bu çifte standart elbette vatandaşlarımızı üzüyor. Değerli milletvekilleri, ben, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın çektiği ızdırabı ve belki de çe kebileceği ızdıraplan dikkatinize sunmak istiyorum. Kıbrıs sorununa bugüne kadar anlaşmaya dayalı bir siyasi çözüm bulunabilmiş değildir. Ada'da hâlen gizli bir ateşkes durumu hüküm sürmekte ve Kıbrıs Türk halkının güvenliği sağlanmış olmakla beraber mevcut siyasi belirsizliği giderecek kap samlı bir çözüm sağlanamamıştır. Görüşmelerin başlangıcından beri, maalesef bugün de bir tarafta iki toplumlu niteliğini çoktan yitirmiş olup münhasıran Rum yönetimine dönüşen ve Birleşmiş Milletler üyesi sözde Kıbrıs Cumhuriyeti, diğer tarafta Birleşmiş Milletlere üye olmayan ve sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunuyor. Birleşmiş Milletlerin himayesindeki görüşmeler ise hâlen devletler arası değil toplumlar arası nitelikte devam etmektedir.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 8 4 - Sayın milletvekilleri, bu birliği her anlamda kuvvetlendirmek ve kardeşlik bağlannı güçlü hâle getirmek Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel politikalarından biri olmalıdır. Bu yüzden bu konu her türlü istismardan uzak tutulmalıdır, iç politikaya alet edilmeyecek kadar önemli bir konudur. O bakımdan, iktidarıyla muhalefetiyle tam bir mutabakat içerisinde olunması gereken bir konuyu görüşüyoruz. İleriki süreçte bu konuda sağlanacak başarı, hem Türkiye hem bağımsız Türk cumhu riyetlerinin dünyadaki saygınlığını artıracak hem de sorumluluğunu taşıdığımız Balkanlarda, Kafkasya'da, Orta Doğu'da ve Orta Asya'daki azınlık durumuna düşmüş soydaş ve akraba topluluklarının daha mutlu ve refah içerisinde yaşamasına vesile olacaktır. Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının, hem Türk milletine hem yurt dışında yaşayan kar deşlerimize, vatandaşlarımıza hem akraba ve soydaş topluluklarına hayırlı ve uğurlu olması dile ğiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bal. Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tansel Barış, Kırklareli Milletvekili. Buyurun Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasa Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce he yeti saygıyla selamlıyorum. Yasaya göre yurt dışındaki vatandaşların sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba toplu luklarıyla ilişkileri geliştirmek, yabancı öğrencilerin Türkiye'deki eğitim süreçlerini takip etmek amacıyla Yurtdışı Türkler Başkanlığı kuruluyor. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çok sayıda sorunları olduğu bir gerçek. Güvenlik sorunları çok ciddi sorunlar. Yabancı düşmanlığı, Türk düşmanlığı, çok sayıda vatandaşımızın ırkçı saldırılar so nucu katledilmesi, kundaklama sonucu çok sayıda vatandaşımızın yakılmasını hepiniz hatırlıyorsu nuz. Özellikle Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın kendilerine yeterince sahip çıkılmadığı konusunda şikâyetleri vardır. Hâlbuki diyorlar ki: "Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve İs rail gibi ülkelerin vatandaşları herhangi birisine kılına zarar gelse, bumu kanasa o ülkeler dünyayı ayağa kaldırıyorlar ama bizim ülkemiz maalesef bize sahip çıkmıyor ve bu hassasiyeti göstermiyor." Davos Zirvesinde Sayın Başbakanımız, Filistin halkına yapılan zulüm için "one minute" demişti, bizler de destek vermiştik ama Sayın Başbakan, Kerkük Türklerine ve Irak Türkmenlerine karşı ya pılan cinayetlere ve haksızlıklara "one minute" diyememişti. Sayın Başbakanımız, Kuzey Irak'ta Mehmetçik'imizin başına çuval giydirildiği zaman muhatabına, Amerika Birleşik Devletleri'ne "one minute" diyememişti. Bu çifte standart elbette vatandaşlarımızı üzüyor. Değerli milletvekilleri, ben, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın çektiği ızdırabı ve belki de çe kebileceği ızdıraplan dikkatinize sunmak istiyorum. Kıbrıs sorununa bugüne kadar anlaşmaya dayalı bir siyasi çözüm bulunabilmiş değildir. Ada'da hâlen gizli bir ateşkes durumu hüküm sürmekte ve Kıbrıs Türk halkının güvenliği sağlanmış olmakla beraber mevcut siyasi belirsizliği giderecek kap samlı bir çözüm sağlanamamıştır. Görüşmelerin başlangıcından beri, maalesef bugün de bir tarafta iki toplumlu niteliğini çoktan yitirmiş olup münhasıran Rum yönetimine dönüşen ve Birleşmiş Milletler üyesi sözde Kıbrıs Cumhuriyeti, diğer tarafta Birleşmiş Milletlere üye olmayan ve sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunuyor. Birleşmiş Milletlerin himayesindeki görüşmeler ise hâlen devletler arası değil toplumlar arası nitelikte devam etmektedir. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Sayın milletvekilleri, görüşmelerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin olmazsa olmazları söz konusudur ve bunlar şöyle olmalıdır: Anayasal bağlamda federal nitelikli çözüm. Yönetim ve güç paylaşımı bağlamında iki toplumlu çözüm. Coğrafık bağlamda iki bölgeli çözüm. İki toplumun si yasi eşitliği temelinde çözüm. İki kurucu devlete dayalı, ortaklık devletini öngören çözüm. İki ku rucu devletin eşit statüsünü öngören ve gözeten çözüm. Hâlen yürürlükte olan ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlayan garanti sisteminin devamını öngören ve sağlayan çözüm. Bunlar ol mazsa olmazlardır. Sayın milletvekilleri, şu husus çok önemli: Kıbrıs sorununu başlatanın Kıbrıs Rum tarafı ol duğu, Kıbrıs Türk tarafının ise kendini savunmak durumunda kaldığı dikkate alınarak ve Kıbrıs Türk halkının kendini güvende hissetme ihtiyacı da göz önünde bulundurularak, Kıbrıs Türk halkının ga rantör Türkiye Cumhuriyeti'nin olmayacağı yeni bir yapıya dâhil olmayacağı gerçeği karşı tarafa ve dünyaya anlatılmalıdır. Kıbrıs Türk tarafının haklarının zaman süreci içerisinde herhangi bir şekilde aşınmasını önlemek üzere varılacak muhtemel bir anlaşmanın kurallarının Avrupa Birliği müktese- batı bağlamında birincil hukuk sayılmasının sağlanmasında keza kesin zaruret bulunmaktadır. Sayın Bakanım, ben bunları sormuştum. Değerli milletvekilleri, Ada'daki gerçekler temelinde siyasi bir çözüme varılabilmesi için gö rüşmelerin dikkatle, titizlikle, tarihsel süreç içerisinde Kıbrıs Türk tarafı olarak edinilmiş kazanım- ların, varılacak uluslararası bir anlaşma kapsamında tescil edilmesi hedef alınmalıdır. Hepiniz Girit olayını hatırlıyorsunuz. Elimizden nasıl uçup gittiğini hep beraber okuduk ve masa başında kazanılan hakların da nasıl gidebileceğini Girit olayında hepimiz görüyoruz ve okuyoruz. İşte, Kıbrıs'ın da aynı oyuna gelmemesi için daha dikkatli olunması gerektiği konusunda ilgilileri uyar mak istiyorum. Bugüne gelince sayın milletvekilleri, Kıbrıs'taki soydaşlarımız gerçekten geleceğe güvenle ba kamıyor. Bugün iki halk arasında güven bunalımı vardır. Rum tarafının millî eğitiminde sürekli Türk düşmanlığı pompalanmaktadır. Siyaseten çok güçlü olan Ortodoks Kilisesi Türk düşmanlığıyla yatıp kalkmaktadır. Rum tarafında çok yakın bir geçmişte yapılan anketlerde Rumların yüzde 85'i müşte rek yaşamayı istemiyor. Kapsamlı bir çözüm hâlinde bile Rumların yüzde 50'si eski topraklarına dönmeyeceklerini söylüyorlar. Çözüm için yapılacak referanduma çoğunluk "hayır" diyeceğini söy lüyor. İşte muhataplarımız böyle düşünüyor değerli arkadaşlarım. Elbette Rumların tuzu kuru. Niye kuru? Birleşmiş Milletlere üyeler mi? Evet, Rumlar Birleşmiş Milletlere üye. Avrupa Birliği üyesi mi? Maalesef, 2004 yılında, Annan Planı çerçevesinde, Kıbrıs Türk toplumu Annan Planına "evet" demesine rağmen vadedilen haklardan mahrum bırakılırken, Rum tarafı "hayır" diyerek mükafatlandırılmış ve Avrupa Birliğine alınmıştır arkadaşlar. "Tuzu kuru" demiştik çünkü İngiliz Milletler Topluluğunun üyesi aynı zamanda. "Tuzu kuru" demiştik çünkü güçlü ekonomisi var, Avrupa Birliği yardımları ve bu arada nüfusundan fazla turizm geliri söz ko nusudur. Kişi başına 36 bin dolar gelirleri vardır, dolayısıyla anlaşmayı niye istesinler? Değerli mil letvekilleri, görüşmeler taktik oyalama, zamana oynama gibi görünüyor. Zaman içerisinde kendi isteğine uygun Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri destekli bir çözüm arayışındalar, belki bu çözümü bulurum diye bekliyorlar. - 5 8 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Sayın milletvekilleri, görüşmelerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin olmazsa olmazları söz konusudur ve bunlar şöyle olmalıdır: Anayasal bağlamda federal nitelikli çözüm. Yönetim ve güç paylaşımı bağlamında iki toplumlu çözüm. Coğrafık bağlamda iki bölgeli çözüm. İki toplumun si yasi eşitliği temelinde çözüm. İki kurucu devlete dayalı, ortaklık devletini öngören çözüm. İki ku rucu devletin eşit statüsünü öngören ve gözeten çözüm. Hâlen yürürlükte olan ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlayan garanti sisteminin devamını öngören ve sağlayan çözüm. Bunlar ol mazsa olmazlardır. Sayın milletvekilleri, şu husus çok önemli: Kıbrıs sorununu başlatanın Kıbrıs Rum tarafı ol duğu, Kıbrıs Türk tarafının ise kendini savunmak durumunda kaldığı dikkate alınarak ve Kıbrıs Türk halkının kendini güvende hissetme ihtiyacı da göz önünde bulundurularak, Kıbrıs Türk halkının ga rantör Türkiye Cumhuriyeti'nin olmayacağı yeni bir yapıya dâhil olmayacağı gerçeği karşı tarafa ve dünyaya anlatılmalıdır. Kıbrıs Türk tarafının haklarının zaman süreci içerisinde herhangi bir şekilde aşınmasını önlemek üzere varılacak muhtemel bir anlaşmanın kurallarının Avrupa Birliği müktese- batı bağlamında birincil hukuk sayılmasının sağlanmasında keza kesin zaruret bulunmaktadır. Sayın Bakanım, ben bunları sormuştum. Değerli milletvekilleri, Ada'daki gerçekler temelinde siyasi bir çözüme varılabilmesi için gö rüşmelerin dikkatle, titizlikle, tarihsel süreç içerisinde Kıbrıs Türk tarafı olarak edinilmiş kazanım- ların, varılacak uluslararası bir anlaşma kapsamında tescil edilmesi hedef alınmalıdır. Hepiniz Girit olayını hatırlıyorsunuz. Elimizden nasıl uçup gittiğini hep beraber okuduk ve masa başında kazanılan hakların da nasıl gidebileceğini Girit olayında hepimiz görüyoruz ve okuyoruz. İşte, Kıbrıs'ın da aynı oyuna gelmemesi için daha dikkatli olunması gerektiği konusunda ilgilileri uyar mak istiyorum. Bugüne gelince sayın milletvekilleri, Kıbrıs'taki soydaşlarımız gerçekten geleceğe güvenle ba kamıyor. Bugün iki halk arasında güven bunalımı vardır. Rum tarafının millî eğitiminde sürekli Türk düşmanlığı pompalanmaktadır. Siyaseten çok güçlü olan Ortodoks Kilisesi Türk düşmanlığıyla yatıp kalkmaktadır. Rum tarafında çok yakın bir geçmişte yapılan anketlerde Rumların yüzde 85'i müşte rek yaşamayı istemiyor. Kapsamlı bir çözüm hâlinde bile Rumların yüzde 50'si eski topraklarına dönmeyeceklerini söylüyorlar. Çözüm için yapılacak referanduma çoğunluk "hayır" diyeceğini söy lüyor. İşte muhataplarımız böyle düşünüyor değerli arkadaşlarım. Elbette Rumların tuzu kuru. Niye kuru? Birleşmiş Milletlere üyeler mi? Evet, Rumlar Birleşmiş Milletlere üye. Avrupa Birliği üyesi mi? Maalesef, 2004 yılında, Annan Planı çerçevesinde, Kıbrıs Türk toplumu Annan Planına "evet" demesine rağmen vadedilen haklardan mahrum bırakılırken, Rum tarafı "hayır" diyerek mükafatlandırılmış ve Avrupa Birliğine alınmıştır arkadaşlar. "Tuzu kuru" demiştik çünkü İngiliz Milletler Topluluğunun üyesi aynı zamanda. "Tuzu kuru" demiştik çünkü güçlü ekonomisi var, Avrupa Birliği yardımları ve bu arada nüfusundan fazla turizm geliri söz ko nusudur. Kişi başına 36 bin dolar gelirleri vardır, dolayısıyla anlaşmayı niye istesinler? Değerli mil letvekilleri, görüşmeler taktik oyalama, zamana oynama gibi görünüyor. Zaman içerisinde kendi isteğine uygun Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri destekli bir çözüm arayışındalar, belki bu çözümü bulurum diye bekliyorlar. - 5 8 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin garantörlüğünün sulandırılması konusunda endişelerimiz var. Bugün, Türkiye'nin garantör olmadığı bir anlaşmayı imzalamak, KKTC için ölüm demektir. Bunun görüşmelerde dikkate alınması gerekiyor ama alınan duyumlarda Türkiye'nin garantörlüğünü Avrupa Birliğine devretmek söz konusudur. Bunu burada kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Uma rım bu garantörlük Türkiye'nin elinden alınmaz ve Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kıbrıs Türk halkının yaşam garantisi yine anlaşmalarla tescil edilmiş olur. Sayın milletvekilleri, elbette, yurt dışında yaşayan tüm soydaşlarımıza, tüm vatandaşlarımıza sevgiyle yaklaşmak gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. TANSEL BARIŞ (Devamla) - Bizler tabii ki, bu yasanın çok daha kapsamlı, çok daha güçlü ola rak Genel Kurula gelmesini istiyorduk. Yine de, yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepi nize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş milletvekili. Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar) BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. Tasarı ile yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ama cıyla bu topluluklara yönelik faaliyetler yürütmek; Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülenlerle ulus lararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen yabancı öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçleri nin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulması öngörülmektedir. Bu tasarıyla iki önemli sorun karşımıza çıkıp dayatılmış durumdadır. Öncelikle "Yurtdışı Türk ler" ifadesi, demokratik açılım iddiasında olan Hükümetin gerçek algı dünyasını açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Bu ülkede birçok etnik unsurun yaşadığı ve cumhuriyet kurulduğundan iti baren Türk etnisitesi kapsamında yapılmaya çalışan tek tip insan yaratma modelinin bu topraklarda nasıl da büyük acılara sebep olduğu ve hâlâ da sebep olmaya devam ettiği bilinirken bu ısrarı anla mak, bu yasayla, mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, görünen o ki Hükümet her zamanki gibi yine ikili oynamaktadır; bir yandan, hukuk sistemine sinmiş olan milliyetçi ve ırkçı, diğer etnik unsurları dışlayıcı ifadelerden şikâyet ederek kendisini demokrat göstermeye çalışmaktadır; diğer yandan, bu tasarıyla kurmayı düşündüğü Başkanlığa verdiği isimden de anlaşılmaktadır ki sahip olduğu Meclis çoğunluğu sayesinde yasama erkini dilediğince kullandıktan, haleflerini aratmayacak bir biçimde, aslında aynı ideolojik yapının, aynı milliyetçi hezeyanın bir ürünü olduğunu göstermekten de geri durmamıştır. Söylemiş oldu ğum bu gerçekler karşısında şu an birçoğumuzun aklından geçen savunmayı tahmin edebiliyorum. - 5 8 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin garantörlüğünün sulandırılması konusunda endişelerimiz var. Bugün, Türkiye'nin garantör olmadığı bir anlaşmayı imzalamak, KKTC için ölüm demektir. Bunun görüşmelerde dikkate alınması gerekiyor ama alınan duyumlarda Türkiye'nin garantörlüğünü Avrupa Birliğine devretmek söz konusudur. Bunu burada kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Uma rım bu garantörlük Türkiye'nin elinden alınmaz ve Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kıbrıs Türk halkının yaşam garantisi yine anlaşmalarla tescil edilmiş olur. Sayın milletvekilleri, elbette, yurt dışında yaşayan tüm soydaşlarımıza, tüm vatandaşlarımıza sevgiyle yaklaşmak gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. TANSEL BARIŞ (Devamla) - Bizler tabii ki, bu yasanın çok daha kapsamlı, çok daha güçlü ola rak Genel Kurula gelmesini istiyorduk. Yine de, yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepi nize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Barış. Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş milletvekili. Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar) BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. Tasarı ile yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ama cıyla bu topluluklara yönelik faaliyetler yürütmek; Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülenlerle ulus lararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen yabancı öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçleri nin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulması öngörülmektedir. Bu tasarıyla iki önemli sorun karşımıza çıkıp dayatılmış durumdadır. Öncelikle "Yurtdışı Türk ler" ifadesi, demokratik açılım iddiasında olan Hükümetin gerçek algı dünyasını açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Bu ülkede birçok etnik unsurun yaşadığı ve cumhuriyet kurulduğundan iti baren Türk etnisitesi kapsamında yapılmaya çalışan tek tip insan yaratma modelinin bu topraklarda nasıl da büyük acılara sebep olduğu ve hâlâ da sebep olmaya devam ettiği bilinirken bu ısrarı anla mak, bu yasayla, mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, görünen o ki Hükümet her zamanki gibi yine ikili oynamaktadır; bir yandan, hukuk sistemine sinmiş olan milliyetçi ve ırkçı, diğer etnik unsurları dışlayıcı ifadelerden şikâyet ederek kendisini demokrat göstermeye çalışmaktadır; diğer yandan, bu tasarıyla kurmayı düşündüğü Başkanlığa verdiği isimden de anlaşılmaktadır ki sahip olduğu Meclis çoğunluğu sayesinde yasama erkini dilediğince kullandıktan, haleflerini aratmayacak bir biçimde, aslında aynı ideolojik yapının, aynı milliyetçi hezeyanın bir ürünü olduğunu göstermekten de geri durmamıştır. Söylemiş oldu ğum bu gerçekler karşısında şu an birçoğumuzun aklından geçen savunmayı tahmin edebiliyorum. - 5 8 6 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 8 7 - Oysa değerli arkadaşlar, 1982 Anayasası'nın 66'ncı maddesindeki "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." ifadesi sorunlarımızı iyice içinden çıkılmaz hâle getirmekte ve başta Kürtler olmak üzere diğer bütün etnik grupların aidiyet duygularını yıpratıp ortadan kaldırmaktadır. Artık Hükümetin icraatları bir çelişkiler yumağına dönüşmüştür. Siz hem anayasa hukukçularınıza, akademisyenlerinize Anayasa'da geçen bu hükümlerle ilgili olarak bazı çalışmalar yaptırtacaksınız ve onlardan Türkiye'de yaşayan bütün unsurları kapsayacak yeni bir tanımlama isteyeceksiniz hem de kuracağınız Başkanlıkta bütün diğer unsurları yine görmezden gelerek yok sayacaksınız. İnsanın, AKP'nin içinde bulunduğu bu durumla ilgili olarak Anadolu'da sıkça söylenen şu sözleri diyesi ge liyor: "Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz!" diye. Değerli arkadaşlarım, şimdi de ikinci soruna gelecek olursak, tasarı Dışişleri Komisyonunda son şeklini alırken gerekçe kısmında -tasarının içeriğinde- aynen şu ifadeler yer almıştır: "Yurt dı şındaki Türk vatandaşları ile ilgili düzenlemelerle birlikte soydaş ve akraba topluluklarla sosyal, kül türel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacına yönelik düzenlemelerin de tanzim edilmesi öngörüldüğünden ve ayrıca uluslararası ilişkiler açısından duraksamalara neden olunmaması amacıyla Kanun Tasarısının başlığı 'Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı' olarak değiştirilmiştir." Yine, tasarının 1 'inci maddesinin (b) fıkrasında da gerekçede yazılanı destekler şekilde "soydaş ve akraba toplulukları" ifadesi yer almıştır. "Soydaş" kavramı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde "Soyları bir olan bireylerden her biri." olarak tanımlanmıştır. Türkiye'de çok sayıda farklı soydan gelen topluluklar yaşamaktadır. Sözgelimi Kürt ler başka soydandır, yine Lazlar, Çerkezler, Araplar, Ermeniler, Gürcüler başka başka soylardan gel mektedir. Burada, hepimiz bilmekteyiz ki bahsi geçen "soydaş" kelimesi sadece Türk etnisitesini temsil etmektedir. Yani Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmenler "soy daş" tanımına girerken, Irak'ta, Suriye'de, İran'da yaşayan Kürtler soydaş sayılmamaktadır, doğru dur da ama bu durum büyük bir çelişkiyi de içinde barındırmaktadır. Siz, kalkıp, vatandaşlık bağıyla bağlı olanları Türk sayacaksınız, böylece ülkede yaşayan Kürtleri ve diğer etnik grupları Türk soyuna dâhil edeceksiniz ama onların komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarını tamamen dışlayacaksınız, yok sayacaksınız! Eğer, birçok emik unsurların yaşadığı bir ülkede siz bütün herkesi sadece bir tek etnik potada eritmeye çalışırsanız, bu tür çelişkiler ve bu tür dışlayıcı durumlar kaçınılmaz olarak peşinizi bırakmayacaktır. Yine "akraba topluluklar" yaklaşımı da aynı sonucu doğurmaktan başka bir işe ya ramayacaktır. Bir örnek vermek gerekirse Ahıska Türkleri Gürcistan'ın Mesheti bölgesinde yaşa maktadır. Ahıska Türklerini akraba topluluklar içinde mevzubahis ederken ve onlara yönelik olarak sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla faaliyetler yürütürken, kendi vatan daşlarımız olan Gürcülerin soydaşları sizin için hiçbir anlam taşımayacaktır yani vatandaşlık bağı ve Türk sayılmak ilişkisini bizzat yine kendiniz çürütmektesiniz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekçede, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı nın başlangıçta Türk dünyası ve akraba topluluklarıyla ilgili olarak kurulduğu ancak TİKA'nın ve de ğişen şartların neticesinde yurt dışına teknik ve kalkınma yardımı yapan bir kuruluş hâline dönüştüğü ifade edilmiştir. Bu yüzden, TİKA'nın bu yeni işlevi dışında yapacağı diğer çalışmalar uluslararası are nadaki saygın konumunu sarsabileceğinden, soydaş ve akraba toplulukların yaşadığı bölgelerde yü rütülecek faaliyetlerin ayrı bir birimin koordinesinde gerçekleşmesi gerektiği dile getirilmiştir. Kısacası, TIKA, tamamen devreden çıkarılmaktadır. Kurulacak Başkanlığın idari yapısına bakıldı ğında, siz her ne kadar başka bir gerekçeyi öne sürüyor olsanız da, TİKA nasıl ki hizmetlerin yürü tülmesinde yetersiz kalmışsa aynı sorunların burada da yaşanması kaçınılmaz görünmektedir.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 8 7 - Oysa değerli arkadaşlar, 1982 Anayasası'nın 66'ncı maddesindeki "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." ifadesi sorunlarımızı iyice içinden çıkılmaz hâle getirmekte ve başta Kürtler olmak üzere diğer bütün etnik grupların aidiyet duygularını yıpratıp ortadan kaldırmaktadır. Artık Hükümetin icraatları bir çelişkiler yumağına dönüşmüştür. Siz hem anayasa hukukçularınıza, akademisyenlerinize Anayasa'da geçen bu hükümlerle ilgili olarak bazı çalışmalar yaptırtacaksınız ve onlardan Türkiye'de yaşayan bütün unsurları kapsayacak yeni bir tanımlama isteyeceksiniz hem de kuracağınız Başkanlıkta bütün diğer unsurları yine görmezden gelerek yok sayacaksınız. İnsanın, AKP'nin içinde bulunduğu bu durumla ilgili olarak Anadolu'da sıkça söylenen şu sözleri diyesi ge liyor: "Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz!" diye. Değerli arkadaşlarım, şimdi de ikinci soruna gelecek olursak, tasarı Dışişleri Komisyonunda son şeklini alırken gerekçe kısmında -tasarının içeriğinde- aynen şu ifadeler yer almıştır: "Yurt dı şındaki Türk vatandaşları ile ilgili düzenlemelerle birlikte soydaş ve akraba topluluklarla sosyal, kül türel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacına yönelik düzenlemelerin de tanzim edilmesi öngörüldüğünden ve ayrıca uluslararası ilişkiler açısından duraksamalara neden olunmaması amacıyla Kanun Tasarısının başlığı 'Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı' olarak değiştirilmiştir." Yine, tasarının 1 'inci maddesinin (b) fıkrasında da gerekçede yazılanı destekler şekilde "soydaş ve akraba toplulukları" ifadesi yer almıştır. "Soydaş" kavramı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde "Soyları bir olan bireylerden her biri." olarak tanımlanmıştır. Türkiye'de çok sayıda farklı soydan gelen topluluklar yaşamaktadır. Sözgelimi Kürt ler başka soydandır, yine Lazlar, Çerkezler, Araplar, Ermeniler, Gürcüler başka başka soylardan gel mektedir. Burada, hepimiz bilmekteyiz ki bahsi geçen "soydaş" kelimesi sadece Türk etnisitesini temsil etmektedir. Yani Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmenler "soy daş" tanımına girerken, Irak'ta, Suriye'de, İran'da yaşayan Kürtler soydaş sayılmamaktadır, doğru dur da ama bu durum büyük bir çelişkiyi de içinde barındırmaktadır. Siz, kalkıp, vatandaşlık bağıyla bağlı olanları Türk sayacaksınız, böylece ülkede yaşayan Kürtleri ve diğer etnik grupları Türk soyuna dâhil edeceksiniz ama onların komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarını tamamen dışlayacaksınız, yok sayacaksınız! Eğer, birçok emik unsurların yaşadığı bir ülkede siz bütün herkesi sadece bir tek etnik potada eritmeye çalışırsanız, bu tür çelişkiler ve bu tür dışlayıcı durumlar kaçınılmaz olarak peşinizi bırakmayacaktır. Yine "akraba topluluklar" yaklaşımı da aynı sonucu doğurmaktan başka bir işe ya ramayacaktır. Bir örnek vermek gerekirse Ahıska Türkleri Gürcistan'ın Mesheti bölgesinde yaşa maktadır. Ahıska Türklerini akraba topluluklar içinde mevzubahis ederken ve onlara yönelik olarak sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla faaliyetler yürütürken, kendi vatan daşlarımız olan Gürcülerin soydaşları sizin için hiçbir anlam taşımayacaktır yani vatandaşlık bağı ve Türk sayılmak ilişkisini bizzat yine kendiniz çürütmektesiniz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekçede, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı nın başlangıçta Türk dünyası ve akraba topluluklarıyla ilgili olarak kurulduğu ancak TİKA'nın ve de ğişen şartların neticesinde yurt dışına teknik ve kalkınma yardımı yapan bir kuruluş hâline dönüştüğü ifade edilmiştir. Bu yüzden, TİKA'nın bu yeni işlevi dışında yapacağı diğer çalışmalar uluslararası are nadaki saygın konumunu sarsabileceğinden, soydaş ve akraba toplulukların yaşadığı bölgelerde yü rütülecek faaliyetlerin ayrı bir birimin koordinesinde gerçekleşmesi gerektiği dile getirilmiştir. Kısacası, TIKA, tamamen devreden çıkarılmaktadır. Kurulacak Başkanlığın idari yapısına bakıldı ğında, siz her ne kadar başka bir gerekçeyi öne sürüyor olsanız da, TİKA nasıl ki hizmetlerin yürü tülmesinde yetersiz kalmışsa aynı sorunların burada da yaşanması kaçınılmaz görünmektedir. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 8 8 - Başkanlığa tam olarak 101 adet kadro ihdas edilmekte ve Başkanı idari yönden müsteşar ile denk bir konuma getirilmektedir. Tasarıda ihdas edilen kadroların merkez teşkilatında görev alacağı metne ekli listede gösterildiği hâlde görev alanı yurt dışında olan bir başkanlığın buralarda personel çalıştırıp çalıştırmayacağı hususunda herhangi bir açıklamaya yasa içinde rastlanmamıştır. Zaten, ta sarıda da merkez teşkilatı dışında taşra teşkilatına da, yurt dışı teşkilatı oluşumuna da yer verilme diği, bunların yanında, personeline yurt dışında herhangi bir görevlendirme yapılıp yapılmayacağı konusunda da yine bir düzenlemeye gidilmediği incelenmiştir. Sadece, komisyonlar ve ofislerle il gili düzenlemeyi içeren 15'inci maddenin 2'nci fıkrasında "Başkanlık, hizmetlerini takip ve koordine etmek için gerekli görülen yerlerde Başkanın teklifi ve Başbakanın onayı ile koordinasyon ofisleri açabilir." ifadesi yer almaktadır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve onların sorunlarına çözüm üretmek maksadı ile kurulacağı söylenen böyle bir Başkanlığın yurt dışı teşkilatlanması hakkında başka hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Yoksa bu kurum da diğer birçok kurum gibi hizmetin sadece merkezden yürütüldüğü ve yerellik ilkesi gereğince hizmetin ona en çok ihtiyaç duyulan yerlerde yapılması anlayışının hiçe sayıldığı bir konuma mı dönüştürülecektir? Söz gelimi, İsveç'te yaşayan bir vatandaşın sorunlarına buradan mı çözüm üreteceksiniz? Toplamda 70 uzman ve uzman yardımcısı kadrosu ihdas edilmişken bu kişilerin uzmanlık alan ları ile ilgili yine hiçbir bilgi verilmemektedir. Şüphesiz ki bu kişiler söz konusu altı daire başkanlığı ve hukuk müşavirliğinde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. M. NURİ YAMAN (Devamla) - Teşekkür ederim. ...görevlendirilecek ancak uzmanlık alanlarının ne olacağı bu yasada düzenlenmemiştir. Bun ların kaç tanesi dil bilim uzmanı olacaktır, kaç tanesi eğitimci olacaktır? Ayrıca, bunlann kaçı yurt dışında görevlendirileceklerdir? Yoksa, yeni kurulan birçok kurumda olduğu gibi, yine AKP'nin yan daş kadrolaşması durumuyla mı karşı karşıya bulunduğu şüphesini taşıdığımı belirtirken, burada bu kuşkularımın dile getirilmesinin göz önüne alınacağını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yaman. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevzat Korkmaz, İsparta Milletvekili. (MHP sıraların dan alkışlar) Buyurun Sayın Korkmaz. S. NEVZAT KORKMAZ (İsparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı'nın ikinci bölümünde görüşlerimi açık lamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Balkanlardan Çin Seddi'ne kadar uzanan uçsuz bucaksız coğrafyanın sahibi, mukimi olan yüce Türk milletinin bir ferdi olarak Meclisimizde görüşüyor olduğumuz tasa rıdan büyük bir memnuniyet duyduğumu, bazı noksanlıklarına rağmen tasarının Türk dünyasına ve yurt dışı Türklüğüne büyük ümitler verdiğini belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 8 8 - Başkanlığa tam olarak 101 adet kadro ihdas edilmekte ve Başkanı idari yönden müsteşar ile denk bir konuma getirilmektedir. Tasarıda ihdas edilen kadroların merkez teşkilatında görev alacağı metne ekli listede gösterildiği hâlde görev alanı yurt dışında olan bir başkanlığın buralarda personel çalıştırıp çalıştırmayacağı hususunda herhangi bir açıklamaya yasa içinde rastlanmamıştır. Zaten, ta sarıda da merkez teşkilatı dışında taşra teşkilatına da, yurt dışı teşkilatı oluşumuna da yer verilme diği, bunların yanında, personeline yurt dışında herhangi bir görevlendirme yapılıp yapılmayacağı konusunda da yine bir düzenlemeye gidilmediği incelenmiştir. Sadece, komisyonlar ve ofislerle il gili düzenlemeyi içeren 15'inci maddenin 2'nci fıkrasında "Başkanlık, hizmetlerini takip ve koordine etmek için gerekli görülen yerlerde Başkanın teklifi ve Başbakanın onayı ile koordinasyon ofisleri açabilir." ifadesi yer almaktadır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve onların sorunlarına çözüm üretmek maksadı ile kurulacağı söylenen böyle bir Başkanlığın yurt dışı teşkilatlanması hakkında başka hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Yoksa bu kurum da diğer birçok kurum gibi hizmetin sadece merkezden yürütüldüğü ve yerellik ilkesi gereğince hizmetin ona en çok ihtiyaç duyulan yerlerde yapılması anlayışının hiçe sayıldığı bir konuma mı dönüştürülecektir? Söz gelimi, İsveç'te yaşayan bir vatandaşın sorunlarına buradan mı çözüm üreteceksiniz? Toplamda 70 uzman ve uzman yardımcısı kadrosu ihdas edilmişken bu kişilerin uzmanlık alan ları ile ilgili yine hiçbir bilgi verilmemektedir. Şüphesiz ki bu kişiler söz konusu altı daire başkanlığı ve hukuk müşavirliğinde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. M. NURİ YAMAN (Devamla) - Teşekkür ederim. ...görevlendirilecek ancak uzmanlık alanlarının ne olacağı bu yasada düzenlenmemiştir. Bun ların kaç tanesi dil bilim uzmanı olacaktır, kaç tanesi eğitimci olacaktır? Ayrıca, bunlann kaçı yurt dışında görevlendirileceklerdir? Yoksa, yeni kurulan birçok kurumda olduğu gibi, yine AKP'nin yan daş kadrolaşması durumuyla mı karşı karşıya bulunduğu şüphesini taşıdığımı belirtirken, burada bu kuşkularımın dile getirilmesinin göz önüne alınacağını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yaman. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevzat Korkmaz, İsparta Milletvekili. (MHP sıraların dan alkışlar) Buyurun Sayın Korkmaz. S. NEVZAT KORKMAZ (İsparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı'nın ikinci bölümünde görüşlerimi açık lamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Balkanlardan Çin Seddi'ne kadar uzanan uçsuz bucaksız coğrafyanın sahibi, mukimi olan yüce Türk milletinin bir ferdi olarak Meclisimizde görüşüyor olduğumuz tasa rıdan büyük bir memnuniyet duyduğumu, bazı noksanlıklarına rağmen tasarının Türk dünyasına ve yurt dışı Türklüğüne büyük ümitler verdiğini belirterek sözlerime başlamak istiyorum. TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 8 9 - Ankara'nın soğuk, yapay ve gergin siyasi gündemini bir nebze olsun bu tasan ısıtmış, bir uzlaşı havasının zuhuruna yol açmıştır. 2005'te, Makedonya'nın Üsküp şehrinde karşılaştığımız soydaşla rımıza sohbetten sonra Ankara'ya iletmek istedikleri bir isteklerinin olup olmadığını sorduğumuzda "Hiçbir şey istemiyoruz, bizlerin yani kardeşlerinizin buralarda olduğunu unutmayın yeter." demiş lerdi. Bu sitemkâr söz beni hakikaten derinden sarsmıştır. Yüzlerce yıl öncesinde, çeşitli saiklerle oraları yurt edinmiş, hatta, otuz-otuz beş sene önce nafakasını temin için yabancı ülkelere göç etmiş kardeşlerimiz unutulmuşluk duygusuna kapılmışlardır. Onları bu düşünceye sevk eden haklı gerek çeleri de yok değildir. Maalesef, hükümetler, yurt dışı Türklüğü ve onların sorunlarına yönelik tutarlı ve uzun vadeli politikalar üretememişlerdir. Hatta zaman zaman bu kardeşlerimiz, bulundukları ülke hükümetleriyle karşı karşıya gelinmemesi için yok sayılmışlardır. Sıkıntılı ve kara günlerinde yan larında olunamamış ama onlara ne zaman ihtiyaç duyulduysa da hatırlanmak durumunda kalmışlardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün sınırlanınız dışındaki Türk coğrafyasına ve orada yaşayan kardeşlerimize atıflar yaptığını, onları unutmamamız gerektiğini söylediğini bili yoruz. Sınırlarımız dışındaki bu kardeşlerimizin ülkemizin millî güç unsurlarından biri olduğunu da biliyoruz ancak bugüne kadar onlar için bir şey yapamadığımızı da söylemek durumundayız. Yurt dışı Türklüğü ve Türk dünyası için bir şey üretemeyen hükümetler, aniden bastıran Ermeni ASALA terörü, Kıbns Türklüğüne uygulanan EOKA'cı Rum zulmü, Karabağ'da Azeri kardeşleri mize yapılan katliamlar, Türkmenlerin katledilmesi, Musul ve Kerkük'ün Türk nüfustan arındınl- ması gibi millî meselelerde hazırlıksız yakalanmışlardır. Üzülelim mi sevinelim mi bilmiyoruz ancak bugüne kadar Türk dünyası ve yurt dışı Türklüğü için kaygılanan yegâne parti Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin bu gayretine bırakın destek olunmasını, emperyalist ve bölücü odaklar bu gayretleri de ırkçı ve faşizan olarak nitelendirmişlerdir. Bu bühtana, bu iftiraya zaman zaman devleti temsil eden yetkililer de ka tılmışlardır. Örnek mi? İşte Sayın Başbakan. Milliyetçi Hareket Partisine siyasi darbe vurma kaygı sıyla geçmişimize, tarihimize laf söylemekte, sonra da yabancı parlamentoların aldığı kararlar karşısında şaşkınlığını ifade etmektedir. Siz kendi tarihinize kem gözle bakarsanız Sayın Başbakan, "Geçmişimizle yüzleşeceğiz, tari himizde faşizan eğilimler var." derseniz Sayın Başbakan, el ne yapmaz! Başkalannı düzeltmek ye rine kendinize çeki düzen vereceksiniz. Türk milleti, mevcudiyetinin her döneminde, insanlık alemine ve evrensel değerlere her zaman büyük katkılar vermiş aziz bir millettir. Milliyetçi Hareket Partisi de bu millete ve onun kıymetli ev- latlanna Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni demeden hizmet etmeyi bir şeref bilmekte, bir boyun borcu görmektedir. Değerli milletvekilleri, Türk dünyasının ve yurt dışı Türklüğünün birçok sorunlan vardır; bu sorunlar zaman zaman birçok platformda da dile getirilmiştir; dile getirilmiş olmasına rağmen bugüne kadar maalesef hiçbiri çözülememiştir. İnşallah kurulacak bu Başkanlık Türk dünyasının ve dışarı daki Türklerin arşivini oluşturacak, sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik projeler üretecek tir. Bu yapıya "Efendim zaten bir Dışişleri Bakanlığımız vardı, buna ne gerek var?" diye karşı çıkmamak lazım. Elbette Dışişleri Bakanlığıyla istişare içerisinde çalışacaktır bu Başkanlık. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 8 9 - Ankara'nın soğuk, yapay ve gergin siyasi gündemini bir nebze olsun bu tasan ısıtmış, bir uzlaşı havasının zuhuruna yol açmıştır. 2005'te, Makedonya'nın Üsküp şehrinde karşılaştığımız soydaşla rımıza sohbetten sonra Ankara'ya iletmek istedikleri bir isteklerinin olup olmadığını sorduğumuzda "Hiçbir şey istemiyoruz, bizlerin yani kardeşlerinizin buralarda olduğunu unutmayın yeter." demiş lerdi. Bu sitemkâr söz beni hakikaten derinden sarsmıştır. Yüzlerce yıl öncesinde, çeşitli saiklerle oraları yurt edinmiş, hatta, otuz-otuz beş sene önce nafakasını temin için yabancı ülkelere göç etmiş kardeşlerimiz unutulmuşluk duygusuna kapılmışlardır. Onları bu düşünceye sevk eden haklı gerek çeleri de yok değildir. Maalesef, hükümetler, yurt dışı Türklüğü ve onların sorunlarına yönelik tutarlı ve uzun vadeli politikalar üretememişlerdir. Hatta zaman zaman bu kardeşlerimiz, bulundukları ülke hükümetleriyle karşı karşıya gelinmemesi için yok sayılmışlardır. Sıkıntılı ve kara günlerinde yan larında olunamamış ama onlara ne zaman ihtiyaç duyulduysa da hatırlanmak durumunda kalmışlardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün sınırlanınız dışındaki Türk coğrafyasına ve orada yaşayan kardeşlerimize atıflar yaptığını, onları unutmamamız gerektiğini söylediğini bili yoruz. Sınırlarımız dışındaki bu kardeşlerimizin ülkemizin millî güç unsurlarından biri olduğunu da biliyoruz ancak bugüne kadar onlar için bir şey yapamadığımızı da söylemek durumundayız. Yurt dışı Türklüğü ve Türk dünyası için bir şey üretemeyen hükümetler, aniden bastıran Ermeni ASALA terörü, Kıbns Türklüğüne uygulanan EOKA'cı Rum zulmü, Karabağ'da Azeri kardeşleri mize yapılan katliamlar, Türkmenlerin katledilmesi, Musul ve Kerkük'ün Türk nüfustan arındınl- ması gibi millî meselelerde hazırlıksız yakalanmışlardır. Üzülelim mi sevinelim mi bilmiyoruz ancak bugüne kadar Türk dünyası ve yurt dışı Türklüğü için kaygılanan yegâne parti Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin bu gayretine bırakın destek olunmasını, emperyalist ve bölücü odaklar bu gayretleri de ırkçı ve faşizan olarak nitelendirmişlerdir. Bu bühtana, bu iftiraya zaman zaman devleti temsil eden yetkililer de ka tılmışlardır. Örnek mi? İşte Sayın Başbakan. Milliyetçi Hareket Partisine siyasi darbe vurma kaygı sıyla geçmişimize, tarihimize laf söylemekte, sonra da yabancı parlamentoların aldığı kararlar karşısında şaşkınlığını ifade etmektedir. Siz kendi tarihinize kem gözle bakarsanız Sayın Başbakan, "Geçmişimizle yüzleşeceğiz, tari himizde faşizan eğilimler var." derseniz Sayın Başbakan, el ne yapmaz! Başkalannı düzeltmek ye rine kendinize çeki düzen vereceksiniz. Türk milleti, mevcudiyetinin her döneminde, insanlık alemine ve evrensel değerlere her zaman büyük katkılar vermiş aziz bir millettir. Milliyetçi Hareket Partisi de bu millete ve onun kıymetli ev- latlanna Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni demeden hizmet etmeyi bir şeref bilmekte, bir boyun borcu görmektedir. Değerli milletvekilleri, Türk dünyasının ve yurt dışı Türklüğünün birçok sorunlan vardır; bu sorunlar zaman zaman birçok platformda da dile getirilmiştir; dile getirilmiş olmasına rağmen bugüne kadar maalesef hiçbiri çözülememiştir. İnşallah kurulacak bu Başkanlık Türk dünyasının ve dışarı daki Türklerin arşivini oluşturacak, sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik projeler üretecek tir. Bu yapıya "Efendim zaten bir Dışişleri Bakanlığımız vardı, buna ne gerek var?" diye karşı çıkmamak lazım. Elbette Dışişleri Bakanlığıyla istişare içerisinde çalışacaktır bu Başkanlık. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 0 - S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Nitekim öyle de olmalıdır. Ancak ihtisas kurumu bu tür kuruluşların benzerlerine birçok ülkede rastlandığını da unutmayalım. Bu bakımdan bu tasarıyı tüm Meclisin sahiplenmesi gerektiğini söylüyoruz, hatta Başkanlığın da bir müddet sonra yetmeyeceğini ve bu teşkilatlanmanın bakanlık şeklinde olması gerektiğini ve inşallah da bunun Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında gerçekleştirileceğini ifade ediyor, yüce Mec lisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Çerçi, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ sıra larından alkışlar) Buyurun Sayın Çerçi. MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve her şeyden önce, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı teş kilatıyla ilgili görüştüğümüz bu yasanın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Tabii, bu yasa tasarısı Hükümetten gelmişti Dışişleri Komisyonumuzda görüşülürken. Bir de Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuyla ilgili bir teklifi mevcut idi. İkisini birleştirerek biz Komis yonda çok örnek, güzel bir çalışma yaptık. Özellikle muhalefetten bazı arkadaşlar "Bu yasayla ilgili bir alt komisyon kurulsun, bunu birkaç günde çıkaralım." diye teklif getirdiler fakat hep beraber Ko misyonda bulunan ve dışarıdan komisyona destek veren bütün milletvekili arkadaşlarımızın gayre tiyle biz yaklaşık dört ya da beş saat içerisinde, bir gün içerisinde Komisyon çalışmalarını tamamladık ve Genel Kurulun çalışmasına uygun hâle getirdik. Bu yasa tasarısı ve teklif bütün milletvekilleri nin, iktidar-muhalefet milletvekillerinin ortak çabalarıyla ve katkılarıyla, ortak oylarıyla, hiçbir mu halefet şerhi de olmadan -bildiğim kadarıyla- buraya kadar geldi. Şimdi, ne getiriyor? Temel üç tane amacı var: Bir tanesi, özellikle yurt dışında bulunan vatandaşlarımız, sayıları 5 milyon civarında olan Tür kiye Cumhuriyeti vatandaşları, insanlarımıza hizmetlerde bir akışkanlık sağlayacak, kolaylık sağla yacak, tek bir elden hizmetlerin yürütülmesini sağlayacak, onların sorunlarını, problemlerini, her türlü meselelerinin çözümünü daha kolaylaştıracak bir yapı getiriyor. İkincisi: Yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan -çevremizde- Türkiye'den uzak ya da yakın Türkiye'yle ilişkileri olan soydaş topluluklar ve akraba topluluklarla ilgili yine çeşitli çalış maları, sosyal, kültürel, ekonomik çalışmaları koordine edecek bir yapı getirmiş oluyoruz. Üçüncüsü de: Bildiğiniz gibi, özellikle yurt dışından Türkiye'ye gelen, sayıları 6 bin civarında olduğu söylenen, çoğu Millî Eğitim kanalıyla ama başka kanallarla da gelen öğrenciler var, keza yurt dışına giden Türk öğrencilerimiz var. Bunlann da organizasyonunu yapacak. Böyle bir teşkilat ya pısı kurulmuş oluyor. Bu bir ihtiyaç. Tabii, bazı arkadaşlarımız değindiler, geçmişte bu ihtiyacı karşılamak için TİKA diye bir orga nizasyon kurulmuş fakat yıllar içerisinde özellikle Afrika'da, Orta Doğu'da, Orta Asya'da, Balkan- lar'da TİKA'nın çok geniş bir faaliyet alanı olmuş ve TİKA özellikle teknik ve yardım ağırlıklı bir kuruluşa dönüşmüş, çok da önemli, güzel hizmetler yapmış ama bu saydığımız boşluğu dolduracak ayrı bir organizasyona ihtiyaç olmuş. TİKA'nın da böyle bir organizasyon içerisinde görev alması uygun görülmemiş. Dolayısıyla, o kendi işine devam edecek ama bu saydığım alanlardaki boşlukları da bu organizasyon, bu yapı doldurmuş olacak.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 0 - S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Nitekim öyle de olmalıdır. Ancak ihtisas kurumu bu tür kuruluşların benzerlerine birçok ülkede rastlandığını da unutmayalım. Bu bakımdan bu tasarıyı tüm Meclisin sahiplenmesi gerektiğini söylüyoruz, hatta Başkanlığın da bir müddet sonra yetmeyeceğini ve bu teşkilatlanmanın bakanlık şeklinde olması gerektiğini ve inşallah da bunun Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında gerçekleştirileceğini ifade ediyor, yüce Mec lisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Çerçi, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ sıra larından alkışlar) Buyurun Sayın Çerçi. MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve her şeyden önce, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı teş kilatıyla ilgili görüştüğümüz bu yasanın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Tabii, bu yasa tasarısı Hükümetten gelmişti Dışişleri Komisyonumuzda görüşülürken. Bir de Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuyla ilgili bir teklifi mevcut idi. İkisini birleştirerek biz Komis yonda çok örnek, güzel bir çalışma yaptık. Özellikle muhalefetten bazı arkadaşlar "Bu yasayla ilgili bir alt komisyon kurulsun, bunu birkaç günde çıkaralım." diye teklif getirdiler fakat hep beraber Ko misyonda bulunan ve dışarıdan komisyona destek veren bütün milletvekili arkadaşlarımızın gayre tiyle biz yaklaşık dört ya da beş saat içerisinde, bir gün içerisinde Komisyon çalışmalarını tamamladık ve Genel Kurulun çalışmasına uygun hâle getirdik. Bu yasa tasarısı ve teklif bütün milletvekilleri nin, iktidar-muhalefet milletvekillerinin ortak çabalarıyla ve katkılarıyla, ortak oylarıyla, hiçbir mu halefet şerhi de olmadan -bildiğim kadarıyla- buraya kadar geldi. Şimdi, ne getiriyor? Temel üç tane amacı var: Bir tanesi, özellikle yurt dışında bulunan vatandaşlarımız, sayıları 5 milyon civarında olan Tür kiye Cumhuriyeti vatandaşları, insanlarımıza hizmetlerde bir akışkanlık sağlayacak, kolaylık sağla yacak, tek bir elden hizmetlerin yürütülmesini sağlayacak, onların sorunlarını, problemlerini, her türlü meselelerinin çözümünü daha kolaylaştıracak bir yapı getiriyor. İkincisi: Yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan -çevremizde- Türkiye'den uzak ya da yakın Türkiye'yle ilişkileri olan soydaş topluluklar ve akraba topluluklarla ilgili yine çeşitli çalış maları, sosyal, kültürel, ekonomik çalışmaları koordine edecek bir yapı getirmiş oluyoruz. Üçüncüsü de: Bildiğiniz gibi, özellikle yurt dışından Türkiye'ye gelen, sayıları 6 bin civarında olduğu söylenen, çoğu Millî Eğitim kanalıyla ama başka kanallarla da gelen öğrenciler var, keza yurt dışına giden Türk öğrencilerimiz var. Bunlann da organizasyonunu yapacak. Böyle bir teşkilat ya pısı kurulmuş oluyor. Bu bir ihtiyaç. Tabii, bazı arkadaşlarımız değindiler, geçmişte bu ihtiyacı karşılamak için TİKA diye bir orga nizasyon kurulmuş fakat yıllar içerisinde özellikle Afrika'da, Orta Doğu'da, Orta Asya'da, Balkan- lar'da TİKA'nın çok geniş bir faaliyet alanı olmuş ve TİKA özellikle teknik ve yardım ağırlıklı bir kuruluşa dönüşmüş, çok da önemli, güzel hizmetler yapmış ama bu saydığımız boşluğu dolduracak ayrı bir organizasyona ihtiyaç olmuş. TİKA'nın da böyle bir organizasyon içerisinde görev alması uygun görülmemiş. Dolayısıyla, o kendi işine devam edecek ama bu saydığım alanlardaki boşlukları da bu organizasyon, bu yapı doldurmuş olacak. TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 Tabii, işin bir de önemli bir boyutu var değerli arkadaşlar. Biz hep söylüyoruz, dünyada bu kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var, soydaşlarımız var, akraba topluluklar var ancak ciddi bir lobi organizasyonumuz yok. İşte, daha geçen gördüğümüz, yaşadığımız bu Ermeni meselesinde Ameri ka'da Rum lobisinden bahsediliyor, Ermeni lobisi, Yahudi lobisi. Bu kadar büyük bir hinterlandımız var, bu kadar büyük bir tarihî geçmişimiz var ancak bir Türk lobisi oluşturulamamış. Benim inancım odur ki bu organizasyonun, bu yapının, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının, özel likle önümüzdeki yıllar içerisinde, gerek Türk vatandaşları, dışarıda yaşayan vatandaşlarımızın kat kılarıyla gerekse soydaş ve akraba toplulukların o ülkelerde, Almanya'da, Avrupa'da, Fransa'da, Amerika'da -neredeyse- bir Türk lobisi, Türkiye Cumhuriyeti lobisinin oluşturulmasında büyük bir etki olacağına ben şahsen inanıyorum. Herhalde bütün arkadaşlarımız da bu düşünce içerisinde olsa gerektir. Bu bir ilk adımdır. Belki bunun eksikleri olabilir. İşte, bir arkadaşımız söyledi. 15'inci mad dede, gerekirse yurt dışında ofisler açılabilecek ya da yurt içinde uygun görülen yerlerde, Başba kanlığın onayıyla. Ben bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Burada, muhalefet-iktidar bütün milletvekilleri ciddi bir emek harcadılar, katkı verdiler. Bu lo bicilik faaliyetleri konusunda da eksiğimizi tamamlayacak, koordinasyonu yapacak böyle bir olu şum. Ben şahsen mutluluğumu ve memnuniyetimi ifade ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız. Buyurun. MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. Katkı veren tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Hayırlı olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçi. Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın Özdemir, buyurun. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana soruyorum: Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerinde kültür unsuru öne çık maktadır. Kültürün en önemli öğesi ise dildir. Bu çerçevede, Türk dünyasında ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Türkiye dışında konuşulan Türkçe lehçeleri ve akraba, soydaş dilleri öğreten dil eğitim ku rumları açması Başbakanlığın çalışma alanı içerisinde değerlendirilmekte midir? Yine, bu çerçevede, yurt dışında Türklere yönelik basılı ve görsel medyanın desteklenmesi ko nusunda bir ödenek ayrılması söz konusu mudur? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir. Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Türk dilinin öğrenilmesiyle ilgili, bildiğiniz gibi, çeşitli vakıflar, son dönemlerde Yunus Emre Vakfı, kuruldu. Ayrıca TİKA'nın desteğiyle de Türkoloji enstitüleri, merkezleri oluşturuluyor. Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor büyük coğrafyada. Çok teşekkür ediyorum. - 5 9 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 3 Tabii, işin bir de önemli bir boyutu var değerli arkadaşlar. Biz hep söylüyoruz, dünyada bu kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var, soydaşlarımız var, akraba topluluklar var ancak ciddi bir lobi organizasyonumuz yok. İşte, daha geçen gördüğümüz, yaşadığımız bu Ermeni meselesinde Ameri ka'da Rum lobisinden bahsediliyor, Ermeni lobisi, Yahudi lobisi. Bu kadar büyük bir hinterlandımız var, bu kadar büyük bir tarihî geçmişimiz var ancak bir Türk lobisi oluşturulamamış. Benim inancım odur ki bu organizasyonun, bu yapının, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının, özel likle önümüzdeki yıllar içerisinde, gerek Türk vatandaşları, dışarıda yaşayan vatandaşlarımızın kat kılarıyla gerekse soydaş ve akraba toplulukların o ülkelerde, Almanya'da, Avrupa'da, Fransa'da, Amerika'da -neredeyse- bir Türk lobisi, Türkiye Cumhuriyeti lobisinin oluşturulmasında büyük bir etki olacağına ben şahsen inanıyorum. Herhalde bütün arkadaşlarımız da bu düşünce içerisinde olsa gerektir. Bu bir ilk adımdır. Belki bunun eksikleri olabilir. İşte, bir arkadaşımız söyledi. 15'inci mad dede, gerekirse yurt dışında ofisler açılabilecek ya da yurt içinde uygun görülen yerlerde, Başba kanlığın onayıyla. Ben bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Burada, muhalefet-iktidar bütün milletvekilleri ciddi bir emek harcadılar, katkı verdiler. Bu lo bicilik faaliyetleri konusunda da eksiğimizi tamamlayacak, koordinasyonu yapacak böyle bir olu şum. Ben şahsen mutluluğumu ve memnuniyetimi ifade ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız. Buyurun. MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. Katkı veren tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Hayırlı olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçi. Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın Özdemir, buyurun. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana soruyorum: Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerinde kültür unsuru öne çık maktadır. Kültürün en önemli öğesi ise dildir. Bu çerçevede, Türk dünyasında ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla Türkiye dışında konuşulan Türkçe lehçeleri ve akraba, soydaş dilleri öğreten dil eğitim ku rumları açması Başbakanlığın çalışma alanı içerisinde değerlendirilmekte midir? Yine, bu çerçevede, yurt dışında Türklere yönelik basılı ve görsel medyanın desteklenmesi ko nusunda bir ödenek ayrılması söz konusu mudur? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir. Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Türk dilinin öğrenilmesiyle ilgili, bildiğiniz gibi, çeşitli vakıflar, son dönemlerde Yunus Emre Vakfı, kuruldu. Ayrıca TİKA'nın desteğiyle de Türkoloji enstitüleri, merkezleri oluşturuluyor. Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor büyük coğrafyada. Çok teşekkür ediyorum. - 5 9 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Başka soru olmadığı için, tamamlanmıştır. İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptık tan sonra ayrı ayrı oylannıza sunacağım. 21 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 22'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesinde yer alan "Başbakan atama yetkisini Başkana devredebilir." ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız yoksa gerekçe mi okunsun? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Başkan Yardımcısı, Başkanlık Müşaviri, Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri ve Basın Müşaviri kadrolarına yapılacak atamaların, Başkanın teklifi ve Başbakanın ya da ilgili Bakanın onayı ile ya pılması doğru olduğundan işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 23'üncü maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 24'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 25'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 26'ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 26. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Harun Öztürk İzmir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Özdal Üçer Sum Sakık Nuri Yaman Van Muş İbrahim Binici Muş Osman Özçelik Akın Birdal Diyarbakır Şanlıurfa Siirt - 5 9 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Başka soru olmadığı için, tamamlanmıştır. İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptık tan sonra ayrı ayrı oylannıza sunacağım. 21 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 22'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı "Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesinde yer alan "Başbakan atama yetkisini Başkana devredebilir." ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız yoksa gerekçe mi okunsun? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Başkan Yardımcısı, Başkanlık Müşaviri, Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri ve Basın Müşaviri kadrolarına yapılacak atamaların, Başkanın teklifi ve Başbakanın ya da ilgili Bakanın onayı ile ya pılması doğru olduğundan işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 23'üncü maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 24'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 25'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 26'ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 26. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Harun Öztürk İzmir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Özdal Üçer Sum Sakık Nuri Yaman Van Muş İbrahim Binici Muş Osman Özçelik Akın Birdal Diyarbakır Şanlıurfa Siirt - 5 9 2 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 3 - BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? BENGİ YILDIZ (Batman) - Akın Bey. BAŞKAN - Akın Birdal, Diyarbakır Milletvekili. Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar) AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, elbette biz mu halefet olarak, muhalefet olmamızın gereği itirazlarımızı yapacağız. Biraz da bu güven sorunu. Şimdi, örneğin bugüne değin yüce Meclis çatısı altına gelen birçok yasa tasarıları geçti. Bazen ek önerile rimiz oldu, hiçbiri kabul edilmedi. Yaklaşık işte, bir yıldan bu yana da açılım adına bir süreç yaşanıyor ama gerçekten açılım adı altında işte, başlangıçta "Kürt açılımı" denildi, sonra "demokratik açılım" sonra "millî birlik pro jesi" ardından da "millî birlik ve kardeşlik projesi." Bu da şimdi ortadan kalktı ya... Bir güven so runu var bu çatı altında. Gerçekten iktidar bazen muhalefetle birlikte ne yapabilir, muhalefet bazen iktidarla ne yapabilir ya da birlikte neler yapılabileceği konusunda bir kültür oluşmadı. O nedenle, bizim itirazımız burada. Bir güven sorunu var. Yoksa kimi sözcüklere takıldığımızdan falan değil. İn sanlık tarihinde, bakıyoruz, kimi dönemler, örneğin Osmanlı döneminde "Etrâkı bî-idrâk" gibi, "id raksiz Türkler" gibi böyle aşağılayan, çok kötü bir şey vardı ya da aşağılamak için "Türk" derlerdi; bugün bizim kimi farklı kimlikleri ve kültürleri aşağılamak için birtakım sıfatlar bulduğumuz gibi. Örneğin, bakın, şimdi, bir Ermeni kadını için, şık Ermeni bir kadın için "kokona" derler. Gerçekten oysa çok şık, zarif bir hanımefendi, ama "kokona", aşağılamak ya da genç bir Kürt kadınına, aslında çok zarif, güzel bir Kürt kadını, ama "yosma" diye aşağılamak ya da... İSMAİL GÖKSEL (Niğde) - Yok öyle bir şey! AKIN BİRDAL (Devamla) - Yo, bakın, şimdi, onlar böyle... Örneğin şu Roman yurttaşları mız. Bakın, Sayın Başbakan, güzel, farklı... Ama onların da umarım başına bir şey gelmez çünkü neye dokunurlarsa, gerçekten, işte, Kürtler, Ermeniler, Aleviler... Sayın milletvekilleri, nedir bunun somut bir karşılığı "açılım" adı altında? Şimdi de Romanlar. Romanları da ne kadar aşağıladığımızı biliriz hepimiz değil mi? O nedenle, bence aşağılamadan hiçbir kimliği ve kültürü, eşitlikçi ve özüne ve öznesine insanı koyan, insan onurunu, insan kişi güvenliğini ve özgürlüğünü ve düzenlemeler bunun üzerinde yapılırsa, orada Türk yurttaşlarımızın da ve Türkiyeli yurttaşlarımızın da haklan ve özgürlükleri gözetilir ve korunur. Şimdi, örneğin "one minute" dedi Sayın Başbakan, gerçekten bir Türkiye Cumhuriyeti Başba kanı olarak büyük bir prestij kazandı. Elbette, bir aşağılanması, bir halkın üzerine bu denli insanlık dışı saldırılara karşı Sayın Başbakanın orada "one minute" demesi ve İsrail'in soykınmcı politikala rına karşı duruşu bir itibar kazandırdı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, ama aynı Sayın Baş bakanın, şimdi, gerçekten 1915'i anımsatan Ermeni insanlara karşı tavrı da şu anda aynı şekilde Türkiye ya da Türk yurttaşlarını yurt dışında zor durumda bırakmıştır. Bu nedenle, bir ülkenin itiban, onuru gerçekten, öyle, fazla, yasal düzenlemelerle kuşkusuz ilgili ama tam bir demokrasiye bağlılıkla ilgili, hukukun üstünlüğünü bir ülkede sağlamakla ilgili, ayrımcılığa karşı bütün halklannın, yurt- taşlannın eşit ve özgür yaşamasını, demokratik anayasanın güvencesi altına bağlamak ve anayasal yurttaşlık hakkını tanımak ve bunu içselleştirmekle ilgili. Yoksa, örneğin dün bir diplomat diyor ki: "Bugün Orta Doğu ve Balkanlardaki komşulanmızı, Türk ve Müslüman seçmeni okşayıcı düzenle meler. .." Bakın, o da eski bir diplomat, onda da güven yaratmıyor.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 3 - BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? BENGİ YILDIZ (Batman) - Akın Bey. BAŞKAN - Akın Birdal, Diyarbakır Milletvekili. Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar) AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, elbette biz mu halefet olarak, muhalefet olmamızın gereği itirazlarımızı yapacağız. Biraz da bu güven sorunu. Şimdi, örneğin bugüne değin yüce Meclis çatısı altına gelen birçok yasa tasarıları geçti. Bazen ek önerile rimiz oldu, hiçbiri kabul edilmedi. Yaklaşık işte, bir yıldan bu yana da açılım adına bir süreç yaşanıyor ama gerçekten açılım adı altında işte, başlangıçta "Kürt açılımı" denildi, sonra "demokratik açılım" sonra "millî birlik pro jesi" ardından da "millî birlik ve kardeşlik projesi." Bu da şimdi ortadan kalktı ya... Bir güven so runu var bu çatı altında. Gerçekten iktidar bazen muhalefetle birlikte ne yapabilir, muhalefet bazen iktidarla ne yapabilir ya da birlikte neler yapılabileceği konusunda bir kültür oluşmadı. O nedenle, bizim itirazımız burada. Bir güven sorunu var. Yoksa kimi sözcüklere takıldığımızdan falan değil. İn sanlık tarihinde, bakıyoruz, kimi dönemler, örneğin Osmanlı döneminde "Etrâkı bî-idrâk" gibi, "id raksiz Türkler" gibi böyle aşağılayan, çok kötü bir şey vardı ya da aşağılamak için "Türk" derlerdi; bugün bizim kimi farklı kimlikleri ve kültürleri aşağılamak için birtakım sıfatlar bulduğumuz gibi. Örneğin, bakın, şimdi, bir Ermeni kadını için, şık Ermeni bir kadın için "kokona" derler. Gerçekten oysa çok şık, zarif bir hanımefendi, ama "kokona", aşağılamak ya da genç bir Kürt kadınına, aslında çok zarif, güzel bir Kürt kadını, ama "yosma" diye aşağılamak ya da... İSMAİL GÖKSEL (Niğde) - Yok öyle bir şey! AKIN BİRDAL (Devamla) - Yo, bakın, şimdi, onlar böyle... Örneğin şu Roman yurttaşları mız. Bakın, Sayın Başbakan, güzel, farklı... Ama onların da umarım başına bir şey gelmez çünkü neye dokunurlarsa, gerçekten, işte, Kürtler, Ermeniler, Aleviler... Sayın milletvekilleri, nedir bunun somut bir karşılığı "açılım" adı altında? Şimdi de Romanlar. Romanları da ne kadar aşağıladığımızı biliriz hepimiz değil mi? O nedenle, bence aşağılamadan hiçbir kimliği ve kültürü, eşitlikçi ve özüne ve öznesine insanı koyan, insan onurunu, insan kişi güvenliğini ve özgürlüğünü ve düzenlemeler bunun üzerinde yapılırsa, orada Türk yurttaşlarımızın da ve Türkiyeli yurttaşlarımızın da haklan ve özgürlükleri gözetilir ve korunur. Şimdi, örneğin "one minute" dedi Sayın Başbakan, gerçekten bir Türkiye Cumhuriyeti Başba kanı olarak büyük bir prestij kazandı. Elbette, bir aşağılanması, bir halkın üzerine bu denli insanlık dışı saldırılara karşı Sayın Başbakanın orada "one minute" demesi ve İsrail'in soykınmcı politikala rına karşı duruşu bir itibar kazandırdı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, ama aynı Sayın Baş bakanın, şimdi, gerçekten 1915'i anımsatan Ermeni insanlara karşı tavrı da şu anda aynı şekilde Türkiye ya da Türk yurttaşlarını yurt dışında zor durumda bırakmıştır. Bu nedenle, bir ülkenin itiban, onuru gerçekten, öyle, fazla, yasal düzenlemelerle kuşkusuz ilgili ama tam bir demokrasiye bağlılıkla ilgili, hukukun üstünlüğünü bir ülkede sağlamakla ilgili, ayrımcılığa karşı bütün halklannın, yurt- taşlannın eşit ve özgür yaşamasını, demokratik anayasanın güvencesi altına bağlamak ve anayasal yurttaşlık hakkını tanımak ve bunu içselleştirmekle ilgili. Yoksa, örneğin dün bir diplomat diyor ki: "Bugün Orta Doğu ve Balkanlardaki komşulanmızı, Türk ve Müslüman seçmeni okşayıcı düzenle meler. .." Bakın, o da eski bir diplomat, onda da güven yaratmıyor. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 4 - Bu nedenle, güven yaratıcı, sistemi yeniden sorgulamak, gerçekten insan haklarına aykırı sal dırıları, darbeleri, tuzakları, suikastları yargılayıcı bir anlayışı burada gündeme getirmek ve buradan da kaynaklanarak demokratik, sivil, çoğulcu bir anayasayla farklı kimliklerin ve kültürlerin de var lığını kabul ederek onların hukukunun üstünlüğünü sağlamaktır. O zaman, gerçekten Türkiyeli yurt taşlar içeride, dışarıda ve onların... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerini tamamlayınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Teşekkürler. Zaten Birleşmiş Milletler, ILO ve Avrupa Birliği çerçevesinde Türkiye kabul ettiklerini hukukuyla içselleştirmeli, kabul etmediklerini imzalayıp onaylamalı ve orada yurttaşlarımızın da o hak ve öz gürlüklerini güvence altına alan Avrupa Birliği ya da uluslararası hukuku kendi hukukumuzda iç- selleştirerek onların hak ve özgürlüklerini koruma altına almış oluruz ve bunu umut ediyoruz. Yoksa, gerçekten insanın aklına geliyor: Umut ediyoruz ki, örneğin bu, Turancı yaklaşımı içermiyordur; umarız ki, İttihat ve Terakkiden bu yana Türkleri birleştirmek gibi bir niyet taşımıyordur; umuyoruz ki, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seç imindeki gibi bir darbeci niyeti taşımıyordun Bunları umut ediyoruz ve bu yasa da tabii -yine bize rağmen olacak ama- umuyoruz "Türkiye yurt taşları" olarak düzeltilir ve bütün yurt dışındaki Türkiyeli yurttaşların hak ve özgürlüklerini hukuka bağlarız. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birdal. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 27'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: TBMM Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki "yurt dışındaki faaliyetlere yönelik" ifadesinin "yurt dışındaki daha önceden planlanan faaliyetlere yönelik" olarak değiştiril mesini arz ve teklif ederiz. Saygılanmızla. Ramazan Kerim Özkan Ferit Mevlüt Aslanoğlu Atila Emek Burdur Malatya Antalya Şevket Köse Hulusi Güvel Adıyaman Adana BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili. Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 4 - Bu nedenle, güven yaratıcı, sistemi yeniden sorgulamak, gerçekten insan haklarına aykırı sal dırıları, darbeleri, tuzakları, suikastları yargılayıcı bir anlayışı burada gündeme getirmek ve buradan da kaynaklanarak demokratik, sivil, çoğulcu bir anayasayla farklı kimliklerin ve kültürlerin de var lığını kabul ederek onların hukukunun üstünlüğünü sağlamaktır. O zaman, gerçekten Türkiyeli yurt taşlar içeride, dışarıda ve onların... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerini tamamlayınız. AKIN BİRDAL (Devamla) - Teşekkürler. Zaten Birleşmiş Milletler, ILO ve Avrupa Birliği çerçevesinde Türkiye kabul ettiklerini hukukuyla içselleştirmeli, kabul etmediklerini imzalayıp onaylamalı ve orada yurttaşlarımızın da o hak ve öz gürlüklerini güvence altına alan Avrupa Birliği ya da uluslararası hukuku kendi hukukumuzda iç- selleştirerek onların hak ve özgürlüklerini koruma altına almış oluruz ve bunu umut ediyoruz. Yoksa, gerçekten insanın aklına geliyor: Umut ediyoruz ki, örneğin bu, Turancı yaklaşımı içermiyordur; umarız ki, İttihat ve Terakkiden bu yana Türkleri birleştirmek gibi bir niyet taşımıyordur; umuyoruz ki, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seç imindeki gibi bir darbeci niyeti taşımıyordun Bunları umut ediyoruz ve bu yasa da tabii -yine bize rağmen olacak ama- umuyoruz "Türkiye yurt taşları" olarak düzeltilir ve bütün yurt dışındaki Türkiyeli yurttaşların hak ve özgürlüklerini hukuka bağlarız. (BDP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birdal. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 27'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: TBMM Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki "yurt dışındaki faaliyetlere yönelik" ifadesinin "yurt dışındaki daha önceden planlanan faaliyetlere yönelik" olarak değiştiril mesini arz ve teklif ederiz. Saygılanmızla. Ramazan Kerim Özkan Ferit Mevlüt Aslanoğlu Atila Emek Burdur Malatya Antalya Şevket Köse Hulusi Güvel Adıyaman Adana BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili. Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar) TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 5 - RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti nizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten gerekli olan bir başkanlık yasasını çıkarıyoruz. Ancak, değerli arkadaşlarım, ben size bu konuda yurt dışında mağdur olan işçilerimizle ilgili hem benim Burdur yöresinden, İsparta'da, Antalya'da, Uşak'ta, Kütahya'da, deprem bölgesi olan yerler den yurt dışına gitmiş insanlarımızın sorunlarından, o sorunların çözümü anlamında Sayın Bakanı mızı ve Hükümet yetkililerini uyarmak istiyorum. Bölgelerimizde YİMPAŞ ve KOMBASSAN mağdurları oldukça çoktur. Bu insanlar yurt dışına bir can olarak gitmiştir. O bölgede arazisi yoktur, traktörü yoktur, eşi yoktur ama emeğiyle gitmiştir. Bu emeğini katık yapmıştır, çalışmıştır yıllara sâri, tuvalet temizlemiştir, fabrikalarda gece vardiya larında kalmıştır, ancak bu insanlarımızın birikimleri, o yirmi yılın, otuz yılın birikimleri heba edil miştir. Geçen gün bir vatandaşımız geldi Burdur'da, yaklaşık o aile, 5 nüfus gece gündüz çalışmış, yöresinin bulgurunu yemiş, yöresinin tarhanasını yemiş, o bölgenin bir ürününü dahi kullanmamış, yetiştirdiği turşuyu götürmüş buradan, bulgur pilavını götürmüş, onunla beslenmiş, tuvalet temizle miş, gece gündüz çalışmış bir artırım sağlamış. Ama ülkesine güvenmiş, devletine güvenmiş, gelmiş KOMBASSAN'a bir çuval para bırakmış, gitmiş YİMPAŞ'a bir çuval para bırakmış. Bunlar mark olarak bırakılmış, bunlar on yıl öncesinde bırakılmış ama bu insanlarımız şu anda mağdur; Türkiye'ye dönecekler, dönemiyorlar. Bu insanlar bölgesinde yatırım yapmak istemişler. Bunların kimi fabrika yapacaktı kimi atölye açacaktı ama "Faizsiz kazanç kutsaldır." anlayışı içerisinde, yatırım ortaklığı içerisinde, belli bir kesime, dinden geçinenlere inanmış, paralarını yatırmışlar. Bunların mağduriyetleri söz konusu ama ne yazık ki Hükümet ve yetkililerimiz "Bize mi sor dunuz?" anlayışı içerisinde bu insanlarımızın dilek ve isteklerini geri çevirmektedir. Bunları Cum huriyet Halk Partisi Grubu olarak devamlı gündemde tuttuk, heyetler gönderdik Almanya'ya, sorunlarını dinledik bu insanların. Yani on binlerin üzerinde mağdur olan insanlarımız var, bunların mağduriyetinin mutlaka giderilmesi gerekiyor. Yargıtay 11. Dairesi bir açıklama yaptı "Zaman aşımından yararlanamazlar." diye. Şu anda mah kemelere başvuruyorlar ama burada Hükümetin sıcak elinin de bu şirketlere... Bu şirket şu anda ça lışıyor, yurt dışında fason şirketler kurdular, gelir ve getirileri var. Bu gelir ve getirilerinden bu insanların emeklerinin verilmesi gerekiyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Deniz Fenerinde yok mu? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Aynı şekilde Deniz Fenerinde de bunu yaşadı bu in sanlarımız, İhlas'tabunu yaşadı bu insanlarımız. Bunu, bir şekilde Hükümetimiz bu insanların, emek leriyle geçinen insanların bu cansiparane duygularına sahip çıkması gerekiyor. Bu sorun çok önemli bir sorundur. Bu insanlar devletine güvenmiştir, dinine güvenmiştir, din adamlarına güvenmiştir ama duyguları suistimal edilmiştir. Hafta sonunda Mersin'deydim, Diyanet Vakfının, imamların bir toplantısı vardı. Orada da imam kardeşlerimiz de bu konudan mağdurlar, on ların da bu konuda dilek ve istekleri var; anlatıyorlar "Biz de verdik, bizim de paralarımız vardı YİMPAŞ'ta, KOMBASSAN'da, İhlas'ta; gitti." diyorlar. Onun için, bu sorunlarının bir an önce çözülmesini talep ediyorum. Hükümet yetkililerimiz bun lara bir uyan yapmış olsa kesinlikle KOMBASSAN, YİMPAŞ da bu paraları ödeme yeteneğinde de ğerli arkadaşlarım çünkü kaynakları var, emtiaları var, bugün Romanya'da, Bulgaristan'da iş yaptıklannı duyuyoruz. Onun için sizden, Hükümet yetkililerinden ricamız, önerimiz -Sayın Baka nımızın bu konuda duyarlılığını da biliyorum- lütfen bu konuya el atınız. Bu duygularla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İşçilerimizin emeklerine sahip çıkmanızı öne riyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralanndan alkışlar)
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 3 - 5 9 5 - RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti nizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten gerekli olan bir başkanlık yasasını çıkarıyoruz. Ancak, değerli arkadaşlarım, ben size bu konuda yurt dışında mağdur olan işçilerimizle ilgili hem benim Burdur yöresinden, İsparta'da, Antalya'da, Uşak'ta, Kütahya'da, deprem bölgesi olan yerler den yurt dışına gitmiş insanlarımızın sorunlarından, o sorunların çözümü anlamında Sayın Bakanı mızı ve Hükümet yetkililerini uyarmak istiyorum. Bölgelerimizde YİMPAŞ ve KOMBASSAN mağdurları oldukça çoktur. Bu insanlar yurt dışına bir can olarak gitmiştir. O bölgede arazisi yoktur, traktörü yoktur, eşi yoktur ama emeğiyle gitmiştir. Bu emeğini katık yapmıştır, çalışmıştır yıllara sâri, tuvalet temizlemiştir, fabrikalarda gece vardiya larında kalmıştır, ancak bu insanlarımızın birikimleri, o yirmi yılın, otuz yılın birikimleri heba edil miştir. Geçen gün bir vatandaşımız geldi Burdur'da, yaklaşık o aile, 5 nüfus gece gündüz çalışmış, yöresinin bulgurunu yemiş, yöresinin tarhanasını yemiş, o bölgenin bir ürününü dahi kullanmamış, yetiştirdiği turşuyu götürmüş buradan, bulgur pilavını götürmüş, onunla beslenmiş, tuvalet temizle miş, gece gündüz çalışmış bir artırım sağlamış. Ama ülkesine güvenmiş, devletine güvenmiş, gelmiş KOMBASSAN'a bir çuval para bırakmış, gitmiş YİMPAŞ'a bir çuval para bırakmış. Bunlar mark olarak bırakılmış, bunlar on yıl öncesinde bırakılmış ama bu insanlarımız şu anda mağdur; Türkiye'ye dönecekler, dönemiyorlar. Bu insanlar bölgesinde yatırım yapmak istemişler. Bunların kimi fabrika yapacaktı kimi atölye açacaktı ama "Faizsiz kazanç kutsaldır." anlayışı içerisinde, yatırım ortaklığı içerisinde, belli bir kesime, dinden geçinenlere inanmış, paralarını yatırmışlar. Bunların mağduriyetleri söz konusu ama ne yazık ki Hükümet ve yetkililerimiz "Bize mi sor dunuz?" anlayışı içerisinde bu insanlarımızın dilek ve isteklerini geri çevirmektedir. Bunları Cum huriyet Halk Partisi Grubu olarak devamlı gündemde tuttuk, heyetler gönderdik Almanya'ya, sorunlarını dinledik bu insanların. Yani on binlerin üzerinde mağdur olan insanlarımız var, bunların mağduriyetinin mutlaka giderilmesi gerekiyor. Yargıtay 11. Dairesi bir açıklama yaptı "Zaman aşımından yararlanamazlar." diye. Şu anda mah kemelere başvuruyorlar ama burada Hükümetin sıcak elinin de bu şirketlere... Bu şirket şu anda ça lışıyor, yurt dışında fason şirketler kurdular, gelir ve getirileri var. Bu gelir ve getirilerinden bu insanların emeklerinin verilmesi gerekiyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Deniz Fenerinde yok mu? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Aynı şekilde Deniz Fenerinde de bunu yaşadı bu in sanlarımız, İhlas'tabunu yaşadı bu insanlarımız. Bunu, bir şekilde Hükümetimiz bu insanların, emek leriyle geçinen insanların bu cansiparane duygularına sahip çıkması gerekiyor. Bu sorun çok önemli bir sorundur. Bu insanlar devletine güvenmiştir, dinine güvenmiştir, din adamlarına güvenmiştir ama duyguları suistimal edilmiştir. Hafta sonunda Mersin'deydim, Diyanet Vakfının, imamların bir toplantısı vardı. Orada da imam kardeşlerimiz de bu konudan mağdurlar, on ların da bu konuda dilek ve istekleri var; anlatıyorlar "Biz de verdik, bizim de paralarımız vardı YİMPAŞ'ta, KOMBASSAN'da, İhlas'ta; gitti." diyorlar. Onun için, bu sorunlarının bir an önce çözülmesini talep ediyorum. Hükümet yetkililerimiz bun lara bir uyan yapmış olsa kesinlikle KOMBASSAN, YİMPAŞ da bu paraları ödeme yeteneğinde de ğerli arkadaşlarım çünkü kaynakları var, emtiaları var, bugün Romanya'da, Bulgaristan'da iş yaptıklannı duyuyoruz. Onun için sizden, Hükümet yetkililerinden ricamız, önerimiz -Sayın Baka nımızın bu konuda duyarlılığını da biliyorum- lütfen bu konuya el atınız. Bu duygularla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İşçilerimizin emeklerine sahip çıkmanızı öne riyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralanndan alkışlar) TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 6 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul ermeyenler... Kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 28'inci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 29'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince 30'uncu maddenin fıkralan ayrı ayn maddeler olarak oylanacaktır. Madde 30-(l)'inci fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(2)'nci fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(3)'üncü fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(4)'üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(5)'inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çerçeve 30'uncu maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici madde 1 üzerinde bir adet bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum: TBMM Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1 inci maddesinin 5 inci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sınavsız uzman yardımcılığına atanmanın hakka ve hukuka uygun olmadığı açıktır. Bu adalet sizliğin ortadan kaldırılması için iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 6 - BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul ermeyenler... Kabul edilmemiştir. Maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 28'inci maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 29'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince 30'uncu maddenin fıkralan ayrı ayn maddeler olarak oylanacaktır. Madde 30-(l)'inci fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(2)'nci fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(3)'üncü fıkrayı oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(4)'üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 30-(5)'inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çerçeve 30'uncu maddeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici madde 1 üzerinde bir adet bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum: TBMM Başkanlığı'na Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1 inci maddesinin 5 inci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun Öztürk İzmir BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sınavsız uzman yardımcılığına atanmanın hakka ve hukuka uygun olmadığı açıktır. Bu adalet sizliğin ortadan kaldırılması için iş bu değişiklik önergesi verilmiştir. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 7 - BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 31 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 32'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı yasa teklifinin 32. maddesinde geçen (Bakanlar Kurulu) iba resinin (Dışişleri Bakanı) olarak değiştirilmesini arz ederim. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yasa Tasan- sı'nın 32'nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize say gılar sunuyorum. Aslında, yurt dışında en fazla insanı olan, vatandaşı olan bir ilin milletvekiliyim. Hepinizin inan masını istiyorum ki Tunceli kadar yurt dışında vatandaşı olan bir il yok. Bu vesileyle çok defalar da yurt dışındaki derneklerin, birtakım cemaatlerin, Dersim cemaatlerinin düzenledikleri toplantılara katılıyorum. Orada gerçekten, insanlarımızın çok büyük sıkıntıları var. İşte, maalesef, bugüne kadar oradaki elçilikler, konsolosluklar bu insanlarımıza gerekli ilgiyi göstermiyor, kapılarını kapatıyorlar. Ayrıca, bu vize meselesi bu insanlarımızın canına tak demiş. Vize konusunda, maalesef, Hükümet hiç bir şekilde ciddi bir önlem almamıştır. Burada Ankara, İstanbul'a gidiyorsunuz, vize almaya çalışan ve kuyrukta saatlerce bekleyen, eksi 10'larda, eksi 20'lerde bekleyen çok büyük insan kitlemiz var. Ayrıca, uzun zamandan beridir yurt dışında olup da çocuğunun, torununun bir düğününe gitmeye ça lışan anneler, nineler, dedeler, maalesef vize alamamaktadırlar. Tabii, bu, insanların çok büyük so runu. Bu insanların sorunuyla maalesef ilgilenilmiyor. Tabii ki böyle bir kanunun yapılması, bence, çok geç kalınmış bir şeydir. Ama bunlarla ciddi şe kilde uğraşmak lazımdır. Bence, yurt dışında çalışan insanlar ımıza ayn bir milletvekilliği kontenjanı vermek lazım Anayasa'da değişiklik yaparak. Bugün 5 milyona yakın insanımız yurt dışındaysa -Al manya'da, Fransa'da, İtalya'da bulunan, en fazla tabii Almanya'da- orada, her bir nüfusa göre belli bir milletvekilliği vermekte bence yarar vardır. Ben en son Avusturya'ya gittim. Avusturya'da bir cemevi yapılmış St. Pölten ilinde. Gerçekten o cemevinin bahçesinin bir tarafında Pir Sultan Abdal sazını göğsüne almış, bir yandan Hacı Bektaş bir kucağında aslan, bir kucağında geyik tutmuş ve bir yandan da... Pardon, şu anda ismi aklıma gelmedi de, onu da hatırlayacağım. Bu oluşum... O insanların o cemevini açmaya Avusturya Cum hurbaşkanı olan kişi gelmiş ve o cemevinin açılışına 10 binlerce insan katılmış. Avusturya Cumhur başkanı demiş ki: "Bizim, işte bu manzarayı bize çıkaran insanlarla hiçbir farkımız yok. İşte, bakın, şurada oturan 10 binlerce insan, bir farkımız yok. Bizim Alevi inançlı insanlarımızla ve bu düşün cedeki insanlarla hiçbir farkımız yok ve ülke içinde, Avrupa Birliği içinde yaşamaktan bir sıkıntımız yok ama maalesef sizin bazı insanlarınız, yöneticileriniz bu güzelliği sergilemiyorlar."
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 7 - BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 31 'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 32'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı yasa teklifinin 32. maddesinde geçen (Bakanlar Kurulu) iba resinin (Dışişleri Bakanı) olarak değiştirilmesini arz ederim. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yasa Tasan- sı'nın 32'nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize say gılar sunuyorum. Aslında, yurt dışında en fazla insanı olan, vatandaşı olan bir ilin milletvekiliyim. Hepinizin inan masını istiyorum ki Tunceli kadar yurt dışında vatandaşı olan bir il yok. Bu vesileyle çok defalar da yurt dışındaki derneklerin, birtakım cemaatlerin, Dersim cemaatlerinin düzenledikleri toplantılara katılıyorum. Orada gerçekten, insanlarımızın çok büyük sıkıntıları var. İşte, maalesef, bugüne kadar oradaki elçilikler, konsolosluklar bu insanlarımıza gerekli ilgiyi göstermiyor, kapılarını kapatıyorlar. Ayrıca, bu vize meselesi bu insanlarımızın canına tak demiş. Vize konusunda, maalesef, Hükümet hiç bir şekilde ciddi bir önlem almamıştır. Burada Ankara, İstanbul'a gidiyorsunuz, vize almaya çalışan ve kuyrukta saatlerce bekleyen, eksi 10'larda, eksi 20'lerde bekleyen çok büyük insan kitlemiz var. Ayrıca, uzun zamandan beridir yurt dışında olup da çocuğunun, torununun bir düğününe gitmeye ça lışan anneler, nineler, dedeler, maalesef vize alamamaktadırlar. Tabii, bu, insanların çok büyük so runu. Bu insanların sorunuyla maalesef ilgilenilmiyor. Tabii ki böyle bir kanunun yapılması, bence, çok geç kalınmış bir şeydir. Ama bunlarla ciddi şe kilde uğraşmak lazımdır. Bence, yurt dışında çalışan insanlar ımıza ayn bir milletvekilliği kontenjanı vermek lazım Anayasa'da değişiklik yaparak. Bugün 5 milyona yakın insanımız yurt dışındaysa -Al manya'da, Fransa'da, İtalya'da bulunan, en fazla tabii Almanya'da- orada, her bir nüfusa göre belli bir milletvekilliği vermekte bence yarar vardır. Ben en son Avusturya'ya gittim. Avusturya'da bir cemevi yapılmış St. Pölten ilinde. Gerçekten o cemevinin bahçesinin bir tarafında Pir Sultan Abdal sazını göğsüne almış, bir yandan Hacı Bektaş bir kucağında aslan, bir kucağında geyik tutmuş ve bir yandan da... Pardon, şu anda ismi aklıma gelmedi de, onu da hatırlayacağım. Bu oluşum... O insanların o cemevini açmaya Avusturya Cum hurbaşkanı olan kişi gelmiş ve o cemevinin açılışına 10 binlerce insan katılmış. Avusturya Cumhur başkanı demiş ki: "Bizim, işte bu manzarayı bize çıkaran insanlarla hiçbir farkımız yok. İşte, bakın, şurada oturan 10 binlerce insan, bir farkımız yok. Bizim Alevi inançlı insanlarımızla ve bu düşün cedeki insanlarla hiçbir farkımız yok ve ülke içinde, Avrupa Birliği içinde yaşamaktan bir sıkıntımız yok ama maalesef sizin bazı insanlarınız, yöneticileriniz bu güzelliği sergilemiyorlar." TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Onun için, değerli milletvekilleri, "Şimdi bizi Fransa almıyor, Avrupa Birliğine karşı." diyor. "Avusturya, Avrupa Birliğine karşı." diyor. Niye acaba karşı? Yani bunu bir araştırma zahmetine in sanlar katlanabiliyor mu? Katlanmıyor. Hükümet... Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: "Ben üç yüz mem lekete gittim, seyahat yaptım." Keşke hiç seyahat etmeseydi. Şimdi, Türkiye devasa bir ülke sayın milletvekilleri. Dışarıda büyük görünen güzel, hakikaten, büyük bir ülke, kurumlarıyla, ordusuyla, yargısıyla, işte, vatandaşlarıyla ama bizim yöneticiler oraya gidip de o konuşmaları yaptıkları zaman, o insanlarla konuştukları zaman onlar da "Yahu demek ki bu devletin yöneticileri buysa, bu devlette iş yok." diyorlar. Yani dışarıdaki görüntüyü bazen... Bir insanı dışarıda çok heybetli görebilirsiniz, bir güç görebilirsiniz ama onun içine girdiğiniz zaman, onunla bir konuşma yaptığınız zaman bakı yorsunuz ki boş. Boş olunca, ona göre değer veriliyor size. Dolayısıyla, işte bu görüntüler, bu ko nuşmalar, bu davranışlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin de görüntüsünü maalesef çok zayıflatıyor. Biraz önce konuşan arkadaş burada söyledi, işte yurt dışındaki o işçilerin kanını emen şirketler var; KOMBASSAN'ı var, işte İhlas Holdingi var veya başkaları var. Kime sırtını dayadı? Bugünkü siyasi iktidara sırtını dayadı. Peki, o insanların niye parasını vermiyorsunuz? O insanlar, bakın, ellerinde, avuçlarında ne varsa biriktirdiler getirdiler, aldılar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunları yaparken en azından bu insanların da haklarını ko rumak lazım. Yani bu Deniz Feneri olayında bu kadar para geldi, kime gitti, bunu kim koruyor? AKP'nin kuruluşunda bu para harcandı mı harcanmadı mı, birtakım televizyon kanallarında bu para harcandı mı harcanmadı mı? Bunları tespit edip, yurt dışında çalışan o insanların emeklerinin birta kım düzenbazlar tarafından, soyguncular tarafından sömürülmemesi için burada Meclisin el koy ması lazım. Buraya bence bu konuda da ciddi bir hüküm getirmek lazım. Yurt dışındaki işçilerimiz bizim oradaki temsilcilerimizdir, elçilerimizdir. Mesela orada Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu diye bir federasyon var, devasa bir federasyon. Gerçekten orada çok güzel fikirler üretiyorlar; bilime, teknolojiye, Türkiye'nin geleceğine yönelik çok ciddi çalışmaları var. Ama maalesef bunlar, zaman zaman konsolosluklara, elçiliklere gittikleri zaman bunlara gerekli hiç bir ilgi gösterilmiyor. Ama birtakım şeriatçı örgütler, bunlar, maalesef, işte özellikle Abdullah Gül Dışişleri Bakanıyken bunlara çok büyük rağbet gösterdi. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. Buyurun Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyeti nizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli bir kanunu, gelecek açısından çok değerli bir adımı birlikte attık ve sonuna geldik. Bu kanunun oluşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok yoğun bir katkı verdiğimizi ifade etmeliyim. Ayrıca, Sayın Bakanlığın çalışmasını baz alarak hazırladığımız kanun teklifini biz Türk dünyası başkanlığı merkezli, kapsamlı düzenlemiştik, - 5 9 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Onun için, değerli milletvekilleri, "Şimdi bizi Fransa almıyor, Avrupa Birliğine karşı." diyor. "Avusturya, Avrupa Birliğine karşı." diyor. Niye acaba karşı? Yani bunu bir araştırma zahmetine in sanlar katlanabiliyor mu? Katlanmıyor. Hükümet... Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: "Ben üç yüz mem lekete gittim, seyahat yaptım." Keşke hiç seyahat etmeseydi. Şimdi, Türkiye devasa bir ülke sayın milletvekilleri. Dışarıda büyük görünen güzel, hakikaten, büyük bir ülke, kurumlarıyla, ordusuyla, yargısıyla, işte, vatandaşlarıyla ama bizim yöneticiler oraya gidip de o konuşmaları yaptıkları zaman, o insanlarla konuştukları zaman onlar da "Yahu demek ki bu devletin yöneticileri buysa, bu devlette iş yok." diyorlar. Yani dışarıdaki görüntüyü bazen... Bir insanı dışarıda çok heybetli görebilirsiniz, bir güç görebilirsiniz ama onun içine girdiğiniz zaman, onunla bir konuşma yaptığınız zaman bakı yorsunuz ki boş. Boş olunca, ona göre değer veriliyor size. Dolayısıyla, işte bu görüntüler, bu ko nuşmalar, bu davranışlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin de görüntüsünü maalesef çok zayıflatıyor. Biraz önce konuşan arkadaş burada söyledi, işte yurt dışındaki o işçilerin kanını emen şirketler var; KOMBASSAN'ı var, işte İhlas Holdingi var veya başkaları var. Kime sırtını dayadı? Bugünkü siyasi iktidara sırtını dayadı. Peki, o insanların niye parasını vermiyorsunuz? O insanlar, bakın, ellerinde, avuçlarında ne varsa biriktirdiler getirdiler, aldılar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunları yaparken en azından bu insanların da haklarını ko rumak lazım. Yani bu Deniz Feneri olayında bu kadar para geldi, kime gitti, bunu kim koruyor? AKP'nin kuruluşunda bu para harcandı mı harcanmadı mı, birtakım televizyon kanallarında bu para harcandı mı harcanmadı mı? Bunları tespit edip, yurt dışında çalışan o insanların emeklerinin birta kım düzenbazlar tarafından, soyguncular tarafından sömürülmemesi için burada Meclisin el koy ması lazım. Buraya bence bu konuda da ciddi bir hüküm getirmek lazım. Yurt dışındaki işçilerimiz bizim oradaki temsilcilerimizdir, elçilerimizdir. Mesela orada Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu diye bir federasyon var, devasa bir federasyon. Gerçekten orada çok güzel fikirler üretiyorlar; bilime, teknolojiye, Türkiye'nin geleceğine yönelik çok ciddi çalışmaları var. Ama maalesef bunlar, zaman zaman konsolosluklara, elçiliklere gittikleri zaman bunlara gerekli hiç bir ilgi gösterilmiyor. Ama birtakım şeriatçı örgütler, bunlar, maalesef, işte özellikle Abdullah Gül Dışişleri Bakanıyken bunlara çok büyük rağbet gösterdi. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylannıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. Buyurun Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyeti nizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli bir kanunu, gelecek açısından çok değerli bir adımı birlikte attık ve sonuna geldik. Bu kanunun oluşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok yoğun bir katkı verdiğimizi ifade etmeliyim. Ayrıca, Sayın Bakanlığın çalışmasını baz alarak hazırladığımız kanun teklifini biz Türk dünyası başkanlığı merkezli, kapsamlı düzenlemiştik, - 5 9 8 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 9 - onunla Sayın Bakanlığın "Yurtdışı Türkler" diye bir başka alanı da birleştirerek hazırladığı tasarıyla birleştirildi Dışişleri Komisyonunda ve bugün "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar" başlıklı bir başkanlık kurulmasının hukukunu birlikte tanzim ettik. Biz bunun bir ilk adım olduğunu, bir baş langıç olduğunu, bunun mutlaka ileri zaman içinde Türk dünyası gerçeğini ve bu gerçeğin gereğini yerine getirecek bir yapıya kavuşacağını ümit ediyoruz, arzu ediyoruz. İleri zaman içerisinde bunun bir bakanlığa dönüşeceğini, bunun bir zorunluluk hâlinde ülkemizin yöneticileri tarafından gerçek leştirileceğini de ümit ediyoruz. Doğru bir iş yapıldığını, geç kalmış, gerekli olan, yapılması gereken bir işin yapıldığını düşünüyoruz. Bu kanunun çıkmasının yani "Yurtdışı Türkler Başkanlığı" adı al tında, "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" adı altında bir kurumun kurulmasının, özellikle dünyanın çok değerli bir bölgesinde yaşayan soydaşlarımız, akraba topluluklarımız ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız açısından önemli bir kazanım olacağını düşünüyoruz. Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese, katkı veren herkese, özellikle Dışişleri Ko misyonunda bu kanunun birleştirilmesi için, tasarı ile teklifin birleştirilmesi için oluşturulan Komis yonda katkı veren tüm arkadaşlarıma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve kanun teklifi sahibi olarak çok teşekkür ediyorum. Bu kanunun ülkemize, milletimize, tüm Türk dünyasına ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza hayırlı hizmetler sunmasını da diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, oyumun renginin "evet" olacağını da ifade ediyorum. Teşekkür eder, saygılar sunarım efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek üzere ve aleyhte olmak üzere söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından "Adamın hiç lehte olduğunu gördünüz mü?" sesi) Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yasa Tasarı- sı'nın son oylamasında oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. "Lehte hiç oldu mu?" dediniz. Çok haklı söylüyorsunuz çünkü AKP'nin hiçbir icraatının le hinde konuşmam mümkün değil. Yani şimdi, burada üç seneye yakındır şu kürsülerde konuşuyoruz, getirdiğiniz hiçbir yasa tasarısında fakirin, fukaranın, işsizin hakkını korumadınız, memlekette ne kadar zenginin hakkını korudunuz, ne kadar sömürü düzeni varsa onu korudunuz, ne kadar ihale yol suzlukları varsa onun üzerini örttünüz, devletin ne kadar malı mülkü varsa onu satmak için her türlü kişilerle anlaştınız, bankaların büyük bir kesimini özel kesime devrettiniz. Ondan sonra, kurumlar ver gisini yüzde 30'dan da yüzde 20'ye indirmek suretiyle Telekom'a senede 1 katrilyon lira vergi avan tajını getirdiniz, TÜPRAŞ'a 1 katrilyon lira vergi avantajını getirdiniz. Tabii, onun için bunları gördükçe, bu memlekette bu kadar işsizlik, sıkıntı olunca bunların halli konusunda bir icraat ortaya gelmeyince bizim desteklememiz mümkün değil. Ben zaten şimdi bağımsız milletvekiliyim. İktidar peşinde koşmuyorum, servet peşinde koşmuyorum. Ne için koşuyorum? Bu milletin menfaati nere deyse onun peşinde koşuyorum.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 5 9 9 - onunla Sayın Bakanlığın "Yurtdışı Türkler" diye bir başka alanı da birleştirerek hazırladığı tasarıyla birleştirildi Dışişleri Komisyonunda ve bugün "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar" başlıklı bir başkanlık kurulmasının hukukunu birlikte tanzim ettik. Biz bunun bir ilk adım olduğunu, bir baş langıç olduğunu, bunun mutlaka ileri zaman içinde Türk dünyası gerçeğini ve bu gerçeğin gereğini yerine getirecek bir yapıya kavuşacağını ümit ediyoruz, arzu ediyoruz. İleri zaman içerisinde bunun bir bakanlığa dönüşeceğini, bunun bir zorunluluk hâlinde ülkemizin yöneticileri tarafından gerçek leştirileceğini de ümit ediyoruz. Doğru bir iş yapıldığını, geç kalmış, gerekli olan, yapılması gereken bir işin yapıldığını düşünüyoruz. Bu kanunun çıkmasının yani "Yurtdışı Türkler Başkanlığı" adı al tında, "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" adı altında bir kurumun kurulmasının, özellikle dünyanın çok değerli bir bölgesinde yaşayan soydaşlarımız, akraba topluluklarımız ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız açısından önemli bir kazanım olacağını düşünüyoruz. Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese, katkı veren herkese, özellikle Dışişleri Ko misyonunda bu kanunun birleştirilmesi için, tasarı ile teklifin birleştirilmesi için oluşturulan Komis yonda katkı veren tüm arkadaşlarıma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve kanun teklifi sahibi olarak çok teşekkür ediyorum. Bu kanunun ülkemize, milletimize, tüm Türk dünyasına ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza hayırlı hizmetler sunmasını da diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, oyumun renginin "evet" olacağını da ifade ediyorum. Teşekkür eder, saygılar sunarım efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek üzere ve aleyhte olmak üzere söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından "Adamın hiç lehte olduğunu gördünüz mü?" sesi) Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Yasa Tasarı- sı'nın son oylamasında oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. "Lehte hiç oldu mu?" dediniz. Çok haklı söylüyorsunuz çünkü AKP'nin hiçbir icraatının le hinde konuşmam mümkün değil. Yani şimdi, burada üç seneye yakındır şu kürsülerde konuşuyoruz, getirdiğiniz hiçbir yasa tasarısında fakirin, fukaranın, işsizin hakkını korumadınız, memlekette ne kadar zenginin hakkını korudunuz, ne kadar sömürü düzeni varsa onu korudunuz, ne kadar ihale yol suzlukları varsa onun üzerini örttünüz, devletin ne kadar malı mülkü varsa onu satmak için her türlü kişilerle anlaştınız, bankaların büyük bir kesimini özel kesime devrettiniz. Ondan sonra, kurumlar ver gisini yüzde 30'dan da yüzde 20'ye indirmek suretiyle Telekom'a senede 1 katrilyon lira vergi avan tajını getirdiniz, TÜPRAŞ'a 1 katrilyon lira vergi avantajını getirdiniz. Tabii, onun için bunları gördükçe, bu memlekette bu kadar işsizlik, sıkıntı olunca bunların halli konusunda bir icraat ortaya gelmeyince bizim desteklememiz mümkün değil. Ben zaten şimdi bağımsız milletvekiliyim. İktidar peşinde koşmuyorum, servet peşinde koşmuyorum. Ne için koşuyorum? Bu milletin menfaati nere deyse onun peşinde koşuyorum. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Bakın, dün de burada söyledim, bugün yine Libya'dan bir vatandaş telefon ediyor, diyor ki: "Burada 350 tane işçi ortalıkta kalmışız." Birileri kandırmış, götürmüş buraya, adamların müteahhitler paralannı vermiyorlar. Orada tabii ki birtakım güvenlik kuvvetleri de geliyor, adamlar cehennem ha yatını yaşıyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hakları korunmuyor. Geçenlerde bir vatandaş gelmişti, Kosova'dan bir genç geldi, beni ziyaret etti, "Efendim biz Kosova'daki Türkler olarak, orada Başbakan Arnavut ama bizim Tayyip Bey'in iyi arkadaşı ama Türkler orada çok eziliyor. Ar navutlar her türlü üst makamlara geliyor ama Türklere bir hak verilmiyor." dedi. Bunları korumak sizin hakkınız yani bu iktidarın hakkı yani bizim istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatan daşları ve Türk ve bu ülkenin soyundan gelen insanların yurt dışında menfaatlerinin korunmasıdır. Ayrıca, işte, bu yurt dışı işçileri en büyük sömüren kişiler en başta İlyas Holding. İlyas Holdingi siz... MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - İhlas Holding... KAMER GENÇ (Devamla) - Tasarruf Mevduat Fonu'na alındı, burada kanun geçti. Ben o zaman Mecliste değildim ama son anda Tayyip Bey müdahale etti, Tasarruf Mevduat Sigorta Fo nu'ndan çıkarıldı ve bu insanlar alacaklarını alamıyorlar. Yani sizin anlayışınızdaki bir iktidar eğer sizin de bir maddi, bir kişisel maddi bir çıkar unsuru varsa, onun en haksız işlemlerini bile bir yasayla lehine çevirebiliyorsunuz ama en haklı davaları da yasayla ortadan kaldırıyorsunuz. Onun için, ben bu kanuna aslında karşı değilim. Bu kanunun hazırlanmasına katkıda bulunan MHP Grubuna da teşekkür ediyorum. Yalnız, bunda yetersizlik var; bir defa bakanlık kurulması lazım burada, bir. İkincisi, yurt dışında çalışan işçilerimize ayrı olarak, onlara bir milletvekili kontenjanı nın verilmesi lazım. Bana göre, Anayasa değişikliği yapıyorsanız, işte, yurt dışındaki işçilere ait, 550 milletvekilinin üzerine ilave edilebilir veya 550 milletvekili içinde bir 50 milletvekili yurt dışında ça lışan işçilere tahsis edilebilir. Orada, işte vize kolaylıkları sağlanması lazım, Hükümetin bu konuda çaba sarf etmesi lazım. Yine, yurt dışında çalışıp da paraları birtakım insanlar tarafından gasbedilen insanların da ceza kanunlarına en ağır hükümler konulmak suretiyle bunların tahsilini kolaylaştırmak ve şu anda zimmetine geçiren o kişileri de en ağır şekilde cezalandırmak lazım ama nerede? Bir ba kıyorsunuz, geçmişte Cemil Çiçek'le bir KOMBASSAN'da mahkûm olmuş kişi yan yana yürüyor lar, işte, cuma namazındalar. Böyle olunca tabii vatandaşlar, kim bunların üzerine gidebilir? İşte, hakları bu kadar gasbedilmiş vatandaşlarımızın maalesef Türkiye'de menfaatleri korunmuyor. İşte, Erdoğan... Ören'le özel ilişkiler var, ekonomik ilişkiler var. Onun vatandaştan haksız olarak topla dığı paralar maalesef bu AKP İktidarının çıkardığı kanunlar sırasında üzerine bir servet olarak yatı rılması sağlanıyor. Böyle bir zihniyetin olduğu bir iktidarın hazırladığı bir kanun tasarısının özünde hedeflenen, korunması gereken kitle kim? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Elbette ki, kendine yakın olan, kendilerine zihniyet olarak yakın olan ve kendilerine ekonomik yönden katkı sağlamaya çalışan kişilerin hedeflendiği açıkça görülmektedir. Ben, gerçekten, yurt dışında çok sıkıntı içinde yaşayan bu insanlarımızın Türkiye'de özellikle şimdi, son zamanlarda artık yurt dışında çalışan işçilerimiz çok büyük sıkıntı çekmektedir. Devle tin, burada, Türkiye'ye gelip yerleşmek isteyen bu vatandaşlarımıza konut temini konusunda, sanat larının icrası konusunda yardımcı olması gerektiğine inanıyorum, çocuklarının Türkiye'de okutulmasına birtakım, işte, burslar sağlanması gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla bu eksik taraf larına rağmen böyle bir kanun çıkmasını yine de olumlu görüyorum. Saygılar sunuyorum efendim. - 6 0 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 3 Bakın, dün de burada söyledim, bugün yine Libya'dan bir vatandaş telefon ediyor, diyor ki: "Burada 350 tane işçi ortalıkta kalmışız." Birileri kandırmış, götürmüş buraya, adamların müteahhitler paralannı vermiyorlar. Orada tabii ki birtakım güvenlik kuvvetleri de geliyor, adamlar cehennem ha yatını yaşıyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hakları korunmuyor. Geçenlerde bir vatandaş gelmişti, Kosova'dan bir genç geldi, beni ziyaret etti, "Efendim biz Kosova'daki Türkler olarak, orada Başbakan Arnavut ama bizim Tayyip Bey'in iyi arkadaşı ama Türkler orada çok eziliyor. Ar navutlar her türlü üst makamlara geliyor ama Türklere bir hak verilmiyor." dedi. Bunları korumak sizin hakkınız yani bu iktidarın hakkı yani bizim istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatan daşları ve Türk ve bu ülkenin soyundan gelen insanların yurt dışında menfaatlerinin korunmasıdır. Ayrıca, işte, bu yurt dışı işçileri en büyük sömüren kişiler en başta İlyas Holding. İlyas Holdingi siz... MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - İhlas Holding... KAMER GENÇ (Devamla) - Tasarruf Mevduat Fonu'na alındı, burada kanun geçti. Ben o zaman Mecliste değildim ama son anda Tayyip Bey müdahale etti, Tasarruf Mevduat Sigorta Fo nu'ndan çıkarıldı ve bu insanlar alacaklarını alamıyorlar. Yani sizin anlayışınızdaki bir iktidar eğer sizin de bir maddi, bir kişisel maddi bir çıkar unsuru varsa, onun en haksız işlemlerini bile bir yasayla lehine çevirebiliyorsunuz ama en haklı davaları da yasayla ortadan kaldırıyorsunuz. Onun için, ben bu kanuna aslında karşı değilim. Bu kanunun hazırlanmasına katkıda bulunan MHP Grubuna da teşekkür ediyorum. Yalnız, bunda yetersizlik var; bir defa bakanlık kurulması lazım burada, bir. İkincisi, yurt dışında çalışan işçilerimize ayrı olarak, onlara bir milletvekili kontenjanı nın verilmesi lazım. Bana göre, Anayasa değişikliği yapıyorsanız, işte, yurt dışındaki işçilere ait, 550 milletvekilinin üzerine ilave edilebilir veya 550 milletvekili içinde bir 50 milletvekili yurt dışında ça lışan işçilere tahsis edilebilir. Orada, işte vize kolaylıkları sağlanması lazım, Hükümetin bu konuda çaba sarf etmesi lazım. Yine, yurt dışında çalışıp da paraları birtakım insanlar tarafından gasbedilen insanların da ceza kanunlarına en ağır hükümler konulmak suretiyle bunların tahsilini kolaylaştırmak ve şu anda zimmetine geçiren o kişileri de en ağır şekilde cezalandırmak lazım ama nerede? Bir ba kıyorsunuz, geçmişte Cemil Çiçek'le bir KOMBASSAN'da mahkûm olmuş kişi yan yana yürüyor lar, işte, cuma namazındalar. Böyle olunca tabii vatandaşlar, kim bunların üzerine gidebilir? İşte, hakları bu kadar gasbedilmiş vatandaşlarımızın maalesef Türkiye'de menfaatleri korunmuyor. İşte, Erdoğan... Ören'le özel ilişkiler var, ekonomik ilişkiler var. Onun vatandaştan haksız olarak topla dığı paralar maalesef bu AKP İktidarının çıkardığı kanunlar sırasında üzerine bir servet olarak yatı rılması sağlanıyor. Böyle bir zihniyetin olduğu bir iktidarın hazırladığı bir kanun tasarısının özünde hedeflenen, korunması gereken kitle kim? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Elbette ki, kendine yakın olan, kendilerine zihniyet olarak yakın olan ve kendilerine ekonomik yönden katkı sağlamaya çalışan kişilerin hedeflendiği açıkça görülmektedir. Ben, gerçekten, yurt dışında çok sıkıntı içinde yaşayan bu insanlarımızın Türkiye'de özellikle şimdi, son zamanlarda artık yurt dışında çalışan işçilerimiz çok büyük sıkıntı çekmektedir. Devle tin, burada, Türkiye'ye gelip yerleşmek isteyen bu vatandaşlarımıza konut temini konusunda, sanat larının icrası konusunda yardımcı olması gerektiğine inanıyorum, çocuklarının Türkiye'de okutulmasına birtakım, işte, burslar sağlanması gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla bu eksik taraf larına rağmen böyle bir kanun çıkmasını yine de olumlu görüyorum. Saygılar sunuyorum efendim. - 6 0 0 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 3 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul eden ler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın yapılan açık oylama sonu cunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 199 Kabul : 193 Ret 5 Çekimser : 1 (x) Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Faruk Çelik teşekkür konuşması yapacaklardır. Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı yasalaştırmış bulunuyoruz. Bu yasa ayrımcı değil birleştirici bir yasadır. Bu yasa ile soyuttan somuta geçiş sağlandı. Yani genelde şöyle ifade ederiz: Bir işle ilgileniyor musun? İlgi leniyoruz. Bu geniş kavramdan, "ilgileniyorum" noktasına gelmiş bulunuyoruz şu anda. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla artık "ilgileniyoruz" anlayışı geride kalıyor, "ilgileniyorum" noktasına getirmiş bulunuyorsunuz, bulunuyoruz hep birlikte. Şimdi, bir işin birden fazla sorumlusu varsa, o sorunlar yumağının nasıl geliştiğini hepimiz bi liyoruz. Bu yasa ile artık bir merkezden yurt dışındaki vatandaşlarımızın, akrabalarla kültürel ilişki lerimizin geliştirilmesi sağlanmış olacak. Dolayısıyla bir merkeze kavuşmuş oluyor tüm bu büyük coğrafyadaki sorunlar, talepler yumağı. Bu, kurumlar arasında, bakanlıklar arasında bir çatışma kesinlikle değildir çünkü yurt dışındaki vatandaşlarımızın Türkiye'yle ilişkilerinde, Türkiye'yle ilişkileriyle ilgili sorunları burada arkadaş larımız ifade ettiler. Bu sorunların çözümünde artık gecikmeler olmayacak bu koordinasyon gör eviyle seri olarak sorunların çözümü gerçekleştirilecek. Bir de, tabii, düşünmemiz gerekiyor, artık yurt dışında işçi göçü olarak bulunan vatandaşlarımız 50'nci yılını doldurdular. Dördüncü kuşaktan bahsediyoruz, dördüncü kuşağın, bizim vatandaşımız olan bu insanların, bu çocukların, bu gençlerin, tabii ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sa- hiplenilmesinden daha doğal ne olabilir? Bir an için düşünelim, hangi ülke kendi insanına sahip çık mıyor ki! İmparatorluktan cumhuriyete geçiş neticesinde büyük coğrafyaya yüzyıl önce hitap eden bir ülkenin, bu coğrafyalardaki gerek kültürel mirası gerekse akraba toplulukları ve özellikle de va tandaşlarla ilişkilerinde duyarsızlığı söz konusu olabilir mi? Tabii ki olamaz. Onun için, bütün grup lar burada "geç kalınmış bir düzenleme" diye ifade ettiler, ben de aynen katılıyorum ama gecikmeli de olsa bunu birlikte başardık, birlikte gerçekleştirdik. (x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. - 6 0 1 -
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 O: 3 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul eden ler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın yapılan açık oylama sonu cunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 199 Kabul : 193 Ret 5 Çekimser : 1 (x) Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Faruk Çelik teşekkür konuşması yapacaklardır. Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı yasalaştırmış bulunuyoruz. Bu yasa ayrımcı değil birleştirici bir yasadır. Bu yasa ile soyuttan somuta geçiş sağlandı. Yani genelde şöyle ifade ederiz: Bir işle ilgileniyor musun? İlgi leniyoruz. Bu geniş kavramdan, "ilgileniyorum" noktasına gelmiş bulunuyoruz şu anda. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla artık "ilgileniyoruz" anlayışı geride kalıyor, "ilgileniyorum" noktasına getirmiş bulunuyorsunuz, bulunuyoruz hep birlikte. Şimdi, bir işin birden fazla sorumlusu varsa, o sorunlar yumağının nasıl geliştiğini hepimiz bi liyoruz. Bu yasa ile artık bir merkezden yurt dışındaki vatandaşlarımızın, akrabalarla kültürel ilişki lerimizin geliştirilmesi sağlanmış olacak. Dolayısıyla bir merkeze kavuşmuş oluyor tüm bu büyük coğrafyadaki sorunlar, talepler yumağı. Bu, kurumlar arasında, bakanlıklar arasında bir çatışma kesinlikle değildir çünkü yurt dışındaki vatandaşlarımızın Türkiye'yle ilişkilerinde, Türkiye'yle ilişkileriyle ilgili sorunları burada arkadaş larımız ifade ettiler. Bu sorunların çözümünde artık gecikmeler olmayacak bu koordinasyon gör eviyle seri olarak sorunların çözümü gerçekleştirilecek. Bir de, tabii, düşünmemiz gerekiyor, artık yurt dışında işçi göçü olarak bulunan vatandaşlarımız 50'nci yılını doldurdular. Dördüncü kuşaktan bahsediyoruz, dördüncü kuşağın, bizim vatandaşımız olan bu insanların, bu çocukların, bu gençlerin, tabii ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sa- hiplenilmesinden daha doğal ne olabilir? Bir an için düşünelim, hangi ülke kendi insanına sahip çık mıyor ki! İmparatorluktan cumhuriyete geçiş neticesinde büyük coğrafyaya yüzyıl önce hitap eden bir ülkenin, bu coğrafyalardaki gerek kültürel mirası gerekse akraba toplulukları ve özellikle de va tandaşlarla ilişkilerinde duyarsızlığı söz konusu olabilir mi? Tabii ki olamaz. Onun için, bütün grup lar burada "geç kalınmış bir düzenleme" diye ifade ettiler, ben de aynen katılıyorum ama gecikmeli de olsa bunu birlikte başardık, birlikte gerçekleştirdik. (x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. - 6 0 1 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 6 0 2 - Yine burada ifade edilen Roman vatandaşlarımızla ilgili ve Alevi vatandaşlarımızla ilgili ger çekleştirdiğimiz çalıştayların ve çalışmaların doğru bir düzlemde yürüdüğünü ve doğru bir zeminde mesafe katettiğimizi de ifade etmek istiyorum. Bu konuyla ilgili bir sıkıntı yaşamadığımızı da ifade ediyorum. Özellikle Roman vatandaşlarla ilgili yarın İçişleri Komisyonunda bir ayrımcılığı ortadan kaldıran bir düzenlemeyi ele alıyoruz. Alevi vatandaşlarımızın talepleriyle ilgili de önemli bir nok taya gelmiş bulunuyoruz. İnanıyorum ki o sorunların da hep birlikte çözüme kavuştuğunu göreceğiz. "Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu" diye bir birim var çıkardığımız yasada; burada ifade edilen, çeşitli vesilelerle yurt dışında seyahatte bulunan milletvekillerimize iletilen bazı sorunların çö zümüyle ilgili SPK Başkanı da bu Kurulun içerisinde bulunuyor. Dolayısıyla yurt dışındaki tüm so runların çözümüyle ilgili bu koordinasyon görevini üstlenen bu yeni birim, bahse konu, burada ifade edilen sorunların da ortadan kaldırılmasıyla ilgili gerekli birimlerle yoğun bir çaba ve çözüme dönük temaslar içerisinde olacak. Değerli milletvekilleri, bugün -dün bir saat, bugün üç saat- dört saatlik bir zaman dilimi içeri sinde çok önemli bir yasa tasarısını yasalaştırdık. Bu örnek davranışın diğer yasa tasarıları için de umarım ki gerçekleştiğini hepimiz görürüz. Bu güzel çalışmaya katkı sağlayan, başta AK PARTİ grup başkan vekilleri ve tüm milletvekil lerine, CHP grup başkan vekilleri ve milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekil leri ve milletvekili arkadaşlarımıza, BDP milletvekillerine ve bağımsız milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Yasanın ülkemize, milletimize, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, Türkiye'ye ümit bağlamış olan bütün dost ve akrabalara hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.23
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 3 - 6 0 2 - Yine burada ifade edilen Roman vatandaşlarımızla ilgili ve Alevi vatandaşlarımızla ilgili ger çekleştirdiğimiz çalıştayların ve çalışmaların doğru bir düzlemde yürüdüğünü ve doğru bir zeminde mesafe katettiğimizi de ifade etmek istiyorum. Bu konuyla ilgili bir sıkıntı yaşamadığımızı da ifade ediyorum. Özellikle Roman vatandaşlarla ilgili yarın İçişleri Komisyonunda bir ayrımcılığı ortadan kaldıran bir düzenlemeyi ele alıyoruz. Alevi vatandaşlarımızın talepleriyle ilgili de önemli bir nok taya gelmiş bulunuyoruz. İnanıyorum ki o sorunların da hep birlikte çözüme kavuştuğunu göreceğiz. "Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu" diye bir birim var çıkardığımız yasada; burada ifade edilen, çeşitli vesilelerle yurt dışında seyahatte bulunan milletvekillerimize iletilen bazı sorunların çö zümüyle ilgili SPK Başkanı da bu Kurulun içerisinde bulunuyor. Dolayısıyla yurt dışındaki tüm so runların çözümüyle ilgili bu koordinasyon görevini üstlenen bu yeni birim, bahse konu, burada ifade edilen sorunların da ortadan kaldırılmasıyla ilgili gerekli birimlerle yoğun bir çaba ve çözüme dönük temaslar içerisinde olacak. Değerli milletvekilleri, bugün -dün bir saat, bugün üç saat- dört saatlik bir zaman dilimi içeri sinde çok önemli bir yasa tasarısını yasalaştırdık. Bu örnek davranışın diğer yasa tasarıları için de umarım ki gerçekleştiğini hepimiz görürüz. Bu güzel çalışmaya katkı sağlayan, başta AK PARTİ grup başkan vekilleri ve tüm milletvekil lerine, CHP grup başkan vekilleri ve milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekil leri ve milletvekili arkadaşlarımıza, BDP milletvekillerine ve bağımsız milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Yasanın ülkemize, milletimize, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, Türkiye'ye ümit bağlamış olan bütün dost ve akrabalara hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.23 TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin Dör düncü Oturumunu açıyorum. 5'inci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komis yonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız. 5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna melerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (J/769) (S. Sayısı: 486) (x) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Komisyon raporu 486 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mithat Melen, İs tanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 486 sıra sayılı Yasa Tasarısı'yla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Önce sununla başlamak lazım: Aslında bir ülkeyi gerçekten süper güç hâline getiren bizim an ladığımız anlamda hiçbir şey değil yani ne ordusu belki ne başka, ekonomik gücü; aslında bir ülkeyi süper güç hâline getiren eğitim düzeyi ve bilim düzeyi. Biz bunu yavaş yavaş anlamaya başladık. Mesela, bugün dünyayı yönettiğini zannettiğimiz birçok ülkenin yönetimlerinin arkasında bile büyük üniversitelerin ve büyük bilim adamlarının olduğunu görüyoruz. Çok daha fazla araştırma yapıp çok daha fazla piyasayla entegre, çok önemli bir yapı bu. Bunu kavramış olmak 21'inci yüzyılı belki kavramış olmakla ilgili. Onun için, genel eğitim düzeyi çok ciddi bir mesele. Şimdi, Türkiye'de genel eğitim düzeyiyle ilgili önemli sıkıntılarımız var. Bir kere, her zaman şunu söylemekte yarar var ki, Türkiye'de önce ilköğretim ortaöğretime hazırlamıyor, ortaöğretim yükseköğretime hazırlamıyor, yükseköğretim de hayata hazırlayan bir eğitim veremiyor. Bir kere, bunun ciddi sıkıntısı içerisindeyiz. Bunu defalarca dile getirmeye çalışıyorum. Çünkü bu, gerçekten bizim en önemli meselelerimizden birisi. Onun için, piyasayla irtibatı kurmayan, piyasayla ilişki- lendirilmeyen bir eğitim yapısı piyasaya hizmet edemiyor, ülkeye doğru dürüst hizmet edemiyor, hatta biraz önce söylemeye çalıştığım, insanlığa hizmet edemiyor. Bunda da ekonomi kavramının çok ciddi bir şeyi vardır yani "eğitim ekonomisi" diyelim. Eğitim ekonomisiyle bir türlü ilişkilendiremedik yapımızı, üniversite yapımızı da hatta ondan önce ilk ve ortaöğretim yapımızı da ilişkilendiremedik. Bunu yapamıyoruz. Bugün ne YÖK'te ne Millî Eğitim Bakanlığında bu konuda çok çalışanın olduğunu zannetmiyorum. Hatta, Türkiye'nin iki tane en önemli konusu olan sağlık ve eğitim konularında, sağlık ve eğitim ekonomileri konularında ciddi bir çalışma da yapmıyoruz. Yapmadığımız için de bugün bu sıkıntılarla hep karşı karşıyayız. (x) 486 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. - 6 0 3 - DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van)
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77'nci Birleşiminin Dör düncü Oturumunu açıyorum. 5'inci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komis yonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız. 5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna melerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (J/769) (S. Sayısı: 486) (x) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Komisyon raporu 486 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mithat Melen, İs tanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 486 sıra sayılı Yasa Tasarısı'yla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Önce sununla başlamak lazım: Aslında bir ülkeyi gerçekten süper güç hâline getiren bizim an ladığımız anlamda hiçbir şey değil yani ne ordusu belki ne başka, ekonomik gücü; aslında bir ülkeyi süper güç hâline getiren eğitim düzeyi ve bilim düzeyi. Biz bunu yavaş yavaş anlamaya başladık. Mesela, bugün dünyayı yönettiğini zannettiğimiz birçok ülkenin yönetimlerinin arkasında bile büyük üniversitelerin ve büyük bilim adamlarının olduğunu görüyoruz. Çok daha fazla araştırma yapıp çok daha fazla piyasayla entegre, çok önemli bir yapı bu. Bunu kavramış olmak 21'inci yüzyılı belki kavramış olmakla ilgili. Onun için, genel eğitim düzeyi çok ciddi bir mesele. Şimdi, Türkiye'de genel eğitim düzeyiyle ilgili önemli sıkıntılarımız var. Bir kere, her zaman şunu söylemekte yarar var ki, Türkiye'de önce ilköğretim ortaöğretime hazırlamıyor, ortaöğretim yükseköğretime hazırlamıyor, yükseköğretim de hayata hazırlayan bir eğitim veremiyor. Bir kere, bunun ciddi sıkıntısı içerisindeyiz. Bunu defalarca dile getirmeye çalışıyorum. Çünkü bu, gerçekten bizim en önemli meselelerimizden birisi. Onun için, piyasayla irtibatı kurmayan, piyasayla ilişki- lendirilmeyen bir eğitim yapısı piyasaya hizmet edemiyor, ülkeye doğru dürüst hizmet edemiyor, hatta biraz önce söylemeye çalıştığım, insanlığa hizmet edemiyor. Bunda da ekonomi kavramının çok ciddi bir şeyi vardır yani "eğitim ekonomisi" diyelim. Eğitim ekonomisiyle bir türlü ilişkilendiremedik yapımızı, üniversite yapımızı da hatta ondan önce ilk ve ortaöğretim yapımızı da ilişkilendiremedik. Bunu yapamıyoruz. Bugün ne YÖK'te ne Millî Eğitim Bakanlığında bu konuda çok çalışanın olduğunu zannetmiyorum. Hatta, Türkiye'nin iki tane en önemli konusu olan sağlık ve eğitim konularında, sağlık ve eğitim ekonomileri konularında ciddi bir çalışma da yapmıyoruz. Yapmadığımız için de bugün bu sıkıntılarla hep karşı karşıyayız. (x) 486 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. - 6 0 3 - DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülsen ORHAN (Van) TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Çünkü, dünya ile rekabet etmenin tek yolu, yüksek düzeyde insan kaynağı yetiştirmenizle ilgili. Yük sek düzeyde insan kaynağı da 21 'inci yüzyılın bence ana fikri. Artık bundan sonra bilgi belki ulaşılabi lecek bir yerde, ama bilgiye ulaşıp onu kullanmak, yani analizden senteze geçmek çok ciddi bir mesele hâline geldi. Bunu da dünyada yapan ülkeler ileri gidiyorlar, bunu da yapmakla hem sanayilerini hem en düstri düzeylerini hem hizmet düzeylerini en fazlaya, azamiye çıkarıyorlar, yükseltebiliyorlar. Şimdi, yabancı dil meselesi. Artık dünyada İngilizce bilmemek diye bir şey söz konusu değil. Artık herkes bu konuda hemfikir. Yani, biz bu işi beğenelim beğenmeyelim ama mesele öyle bir hâlde ki, yabancı dil önemli hâle geldi ve birinci sıraya yerleşti ister istemez ve bu da ister istemez, belki o bilim hâkimiyetinden, o konuda çok yayın olmasından, çok araştırma olmasından dolayı İn gilizce çok birinci plana çıktı, mecburen. Şimdi, bunu yakalamamız lazım bizim. Mesela lise ve or- taeğitimimizde daha onu yeni kavramaya başladık yabancı dili öğretmek için ama bu arada Türkçeyi öğretmek için bazı şeyleri de kavramamız gerekiyor, onu da doğru dürüst yapamadık. Bugün, dok tora talebelerimin -benim bile- doğru dürüst Türkçe yazmadığını söylemem herhalde çok yanlış olmaz ama bunlarla gerçekten uğraşmamız gerekiyor çünkü eğitime sadece gayrisafı millî hasıladan ayrı lan veya yurt içi hasıladan ayrılan payı biz çok önemseyerek düşünüyoruz. Doğru, o pay belirli bir ölçü, Türkiye'de o pay dünyayla mukayese ederseniz az, gayrisafı millî hasılanın resmî olarak yüzde 3'lerindeyiz ama dünyada daha büyük, bugün, Amerika Birleşik Devletleri bile çok yüksek paylara sahip. Fakat sadece maddi olarak değil bu işin niteliğiyle de uğraşmak çok önemli yani eğitimin ni teliği de çok önemli. Şimdi, mesela üniversite, 1,7 milyon öğrencimiz var üniversitelerde. Peki, hiç niteliği tartışıyor muyuz, üniversitelerin niteliğini? Dünyayla rekabet edebilecek üniversite düzeyine ulaşabiliyor muyuz veya eğitim düzeyine? Zor. Bazen de araştırma konusunda, dünyadaki belirli indekslere belirli eserlerin yazılması, çıkması da, birkaç üniversitemizin de belirli birkaç başarısı da, biz zannediyoruz ki bu konuda başarılı olduk; hayır. Şimdi, Avrupa Birliğinden bahsederken, dünyayla rekabet etmekten bahsederken eğitim konusuna çok ciddi eğilmeyen bir ülke halindeyiz ve en az buna da dikkat eden biz Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz, eğitimle ilgilenmiyoruz, ilgilenmemek belki bizim işimize geliyor çünkü kolaya gidiyor. Bugün ben bunları konuşurken burada, Türkiye'de -geçen sefer de aynı şeyleri söyledim, tekrar gibi olacak ama- 2 milyon çocuğumuzu kursa gönderiyoruz. Bir kere, bu, bu işi beceremediğimizi gösteriyor ortaöğretimde. Ne demek kurslar? O zaman, bu devlet niye bu eğitimi veriyor veya nere sinde yanlış yapıyoruz? Hatta, öyle bir hâle geldi ki kamu sınavına girmenin de kursu var, müfettiş olmanın da kursu var. O zaman, bir yerde, biz çok ciddi bir biçimde yanlış yaptık. Kurslarla bu işi götürmek, bu işin beceremeyeceğimiz bir tarafı olduğunu gösteriyor. Anlamadım, bu kurs meselesini ben bir türlü izah edemiyorum. Orada bir sanayi doğduğunu düşünüyorum ama o sanayiyi, o endüstriyi belki doğrudan okula çevirmek ve niteliği yükseltmek lazım. Yoksa bir taraftan burada formal eğitim verip öbür taraftan kurslarla bu işi götürmenin epeyce ve ciddi bir biçimde hata olduğuna ina nıyorum. Ama yine, bakın, dünyadaki bazı rakamlar var. Şimdi, bir üniversitede, normal, Amerika Birleşik Devletleri'nde, aşağı yukan öğrencilerin 25 bin dolar civannda bir katkıları var sisteme, 10 bin dolar da yine masrafları var, kitap defter, falan filan gibi; 35 bin dolar. Şimdi, yılda 35 bin dolar bir öğrenciden yaklaşık para alıyorsunuz demektir. Ne yazık ki Türkiye'deki rakamlar da aynı, özel üniversitelerde, çok pahalı bir eğitim, ekonomik bir eğitim değil bu. Bir de niteliği düşünürseniz, o da çok değil. Bunun matematik hesabını yapmak lazım. 100 bin öğ retim üyemiz var toplam, araştırma asistanlan dâhil. 73 milyonluk bir ülkede 100 bin öğretim üyesi çok az. OECD indekslerinde, araştırma sayısında maalesef bir türlü ön plana geçemiyoruz. Hatta, öyle okul lar var ki -buna özel okullar da dâhil- kardiyoloji okumadan tıp fakültesinden mezun olan doktorlar var. - 6 0 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Çünkü, dünya ile rekabet etmenin tek yolu, yüksek düzeyde insan kaynağı yetiştirmenizle ilgili. Yük sek düzeyde insan kaynağı da 21 'inci yüzyılın bence ana fikri. Artık bundan sonra bilgi belki ulaşılabi lecek bir yerde, ama bilgiye ulaşıp onu kullanmak, yani analizden senteze geçmek çok ciddi bir mesele hâline geldi. Bunu da dünyada yapan ülkeler ileri gidiyorlar, bunu da yapmakla hem sanayilerini hem en düstri düzeylerini hem hizmet düzeylerini en fazlaya, azamiye çıkarıyorlar, yükseltebiliyorlar. Şimdi, yabancı dil meselesi. Artık dünyada İngilizce bilmemek diye bir şey söz konusu değil. Artık herkes bu konuda hemfikir. Yani, biz bu işi beğenelim beğenmeyelim ama mesele öyle bir hâlde ki, yabancı dil önemli hâle geldi ve birinci sıraya yerleşti ister istemez ve bu da ister istemez, belki o bilim hâkimiyetinden, o konuda çok yayın olmasından, çok araştırma olmasından dolayı İn gilizce çok birinci plana çıktı, mecburen. Şimdi, bunu yakalamamız lazım bizim. Mesela lise ve or- taeğitimimizde daha onu yeni kavramaya başladık yabancı dili öğretmek için ama bu arada Türkçeyi öğretmek için bazı şeyleri de kavramamız gerekiyor, onu da doğru dürüst yapamadık. Bugün, dok tora talebelerimin -benim bile- doğru dürüst Türkçe yazmadığını söylemem herhalde çok yanlış olmaz ama bunlarla gerçekten uğraşmamız gerekiyor çünkü eğitime sadece gayrisafı millî hasıladan ayrı lan veya yurt içi hasıladan ayrılan payı biz çok önemseyerek düşünüyoruz. Doğru, o pay belirli bir ölçü, Türkiye'de o pay dünyayla mukayese ederseniz az, gayrisafı millî hasılanın resmî olarak yüzde 3'lerindeyiz ama dünyada daha büyük, bugün, Amerika Birleşik Devletleri bile çok yüksek paylara sahip. Fakat sadece maddi olarak değil bu işin niteliğiyle de uğraşmak çok önemli yani eğitimin ni teliği de çok önemli. Şimdi, mesela üniversite, 1,7 milyon öğrencimiz var üniversitelerde. Peki, hiç niteliği tartışıyor muyuz, üniversitelerin niteliğini? Dünyayla rekabet edebilecek üniversite düzeyine ulaşabiliyor muyuz veya eğitim düzeyine? Zor. Bazen de araştırma konusunda, dünyadaki belirli indekslere belirli eserlerin yazılması, çıkması da, birkaç üniversitemizin de belirli birkaç başarısı da, biz zannediyoruz ki bu konuda başarılı olduk; hayır. Şimdi, Avrupa Birliğinden bahsederken, dünyayla rekabet etmekten bahsederken eğitim konusuna çok ciddi eğilmeyen bir ülke halindeyiz ve en az buna da dikkat eden biz Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz, eğitimle ilgilenmiyoruz, ilgilenmemek belki bizim işimize geliyor çünkü kolaya gidiyor. Bugün ben bunları konuşurken burada, Türkiye'de -geçen sefer de aynı şeyleri söyledim, tekrar gibi olacak ama- 2 milyon çocuğumuzu kursa gönderiyoruz. Bir kere, bu, bu işi beceremediğimizi gösteriyor ortaöğretimde. Ne demek kurslar? O zaman, bu devlet niye bu eğitimi veriyor veya nere sinde yanlış yapıyoruz? Hatta, öyle bir hâle geldi ki kamu sınavına girmenin de kursu var, müfettiş olmanın da kursu var. O zaman, bir yerde, biz çok ciddi bir biçimde yanlış yaptık. Kurslarla bu işi götürmek, bu işin beceremeyeceğimiz bir tarafı olduğunu gösteriyor. Anlamadım, bu kurs meselesini ben bir türlü izah edemiyorum. Orada bir sanayi doğduğunu düşünüyorum ama o sanayiyi, o endüstriyi belki doğrudan okula çevirmek ve niteliği yükseltmek lazım. Yoksa bir taraftan burada formal eğitim verip öbür taraftan kurslarla bu işi götürmenin epeyce ve ciddi bir biçimde hata olduğuna ina nıyorum. Ama yine, bakın, dünyadaki bazı rakamlar var. Şimdi, bir üniversitede, normal, Amerika Birleşik Devletleri'nde, aşağı yukan öğrencilerin 25 bin dolar civannda bir katkıları var sisteme, 10 bin dolar da yine masrafları var, kitap defter, falan filan gibi; 35 bin dolar. Şimdi, yılda 35 bin dolar bir öğrenciden yaklaşık para alıyorsunuz demektir. Ne yazık ki Türkiye'deki rakamlar da aynı, özel üniversitelerde, çok pahalı bir eğitim, ekonomik bir eğitim değil bu. Bir de niteliği düşünürseniz, o da çok değil. Bunun matematik hesabını yapmak lazım. 100 bin öğ retim üyemiz var toplam, araştırma asistanlan dâhil. 73 milyonluk bir ülkede 100 bin öğretim üyesi çok az. OECD indekslerinde, araştırma sayısında maalesef bir türlü ön plana geçemiyoruz. Hatta, öyle okul lar var ki -buna özel okullar da dâhil- kardiyoloji okumadan tıp fakültesinden mezun olan doktorlar var. - 6 0 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bunları dile de getiremiyoruz. O YÖK sisteminin bunu denetlemesi için öyle bir yük yüklemişiz ki YÖK sisteminin üzerine, YÖK de ne yapacağını bilmiyor zaten, o da zor durumda, hakikaten zor du rumda çünkü nitelikle bir türlü uğraşmadığınız bir yapı. Yani ne kadar fazla öğrenciyi üniversiteye alırsanız o kadar daha politik yatırım yaparsınız gibi bir yanlış içerisindesiniz. Hâlbuki, gençlere ya tırdığımız paranın her gün denize atılmış boş bir para olduğunu zannetmeyin, bir gün o dönecek bize. Ama, bir türlü, şu eğitim konusundaki ağırlığımızı veremedik. Bence çok önemli bir yasa görüşüyoruz şimdi ama çok az ilgileniyoruz yasayla yani genelde ilgilenmiyoruz -bu, beni dinleyin, dinlemeyin anlamında da değil- ama eğitim konusunda biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak haddinden daha fazla önem vermek zorundayız. Niye? Bir kere, burada 75 tane öğretim üyesi var, akademisyen var. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi akademisi bile kuramadık kendi personelimizi yetiştirmek için. Çok önemli bir katkı olurdu çünkü personelimizi görüyoruz yani dünyayla rekabet edebilecek personel mi? Bugün, Amerika Kongresinin elinde 700 tane uzman var kullanabileceği, her konuda. Bizdeki uzmanların düzeyini biliyoruz ama onların hep kabahati bizim çünkü bu eldeki kaynakları en verimli biçimde kullanmak bizim işimiz, görevimiz, onu bece remiyoruz. İşte, hep nitelikten bahsettim. Şimdi, bu yasalara, bu yasa taşanlarına gelelim. Burada da nitelik dışında her şey var, nitelikle il gili bir şey yok. Özellikle teknolojisi yüksek bir Alman üniversitesinin kurulmasına karşı çıkmak müm kün değil ama düşünün ki Türkiye'de, yabancı dil öğrenmeden yabancı dilde eğitim yapma yanlışı var. Ben bunu kendi kendime hissettim hep. Niye? Ekonomiyi İngilizce okutuyorsunuz "Federal Reserve"ü öğreniyor çocuk, Merkez Bankasını bilmiyor, 1211 sayılı Kanun'u bilmiyor. Belki siz de bilmiyorsunuz ama cebinizdeki paralara bir bakın, üzerinde ne yazıyor? 1211 sayılı Kanun, Merkez Bankası Kanunu. Şimdi, çok ciddi bir şey bu. Onun için, bu eğitim meselesinde ve özellikle üniversite meselesinde çok iyi bir biçimde, başka bir bakış açısıyla durmamız gerekiyor. O da şudur: Daha fazla üretmeye dönük, daha fazla hayata dönük, daha ayağını yere basan ve piyasada iş sağlayan bir yapı. Hâlbuki, o ikisi arasında hiçbir ilişki olmadığı için, piyasada iş bulmaya dönük bir yapı yok. Bugün hepimi zin kapısında binlerce işsiz, üniversite mezunu insan var. Bu onların hatası değil, bizim hatamız. Şimdi, bakın, burada da aynı şeyler var. Eğitim fakülteleri açıyorsunuz bu okullarda, bu eğitim fakültelerinin çocuklan şimdiden işsiz dört sene sonra. Böyle bir düşünce olabilir mi? Hiç araştır madan bu yapılabilir mi? Ama bunu siyasi olarak, "Evet, bu üniversiteleri geçirdik, Türkiye'de üni versite sayısı yüz elli beşe çıktı, aman çok mutluyuz." Hayır. Bir kere öğretmen bulamıyorsunuz. Türkiye'nin en önemli sıkıntısı öğretmendir, en önemli sı kıntısı öğretmendir. Bu özel okullar bu öğretmenleri oradan alacaklar, yüksek para vadedecekler, üç gün sonra da öğrenci bulamadıklan için o hocaları kapı dışarı bırakacaklar. Bunlar benim tecrübele rim, bunları bilerek söylüyorum ve onun için çok önem veriyorum bu işe. Yoksa, "Bu kanunları çı karmayalım. .." Hele bir öğretim üyesinin "Üniversite kurmayalım." demesi mümkün mü? Mümkün değil ama kafamızın dibine şunu kazıyalım: Artık Türkiye 21'inci yüzyılı okumak istiyorsa, dün yayla rekabet etmek istiyorsa, "büyük Türkiye" lafları etmek istiyorsa bu işlerle uğraşmak zorunda, önce nitelikle uğraşmak zorunda Türkiye ve Türkiye gerçekten bu çağı atlamak istiyorsa gençlerini iyi eğitmek zorunda. Bizim onu doğru dürüst şu ana kadar yaptığımıza inanamıyorum. Hâlâ Türkçe öğretemediğimizi bile görüyorum. Bu konuda oturup düşünmemiz lazım. Şimdi, gerçekten bu yasalarda, mesela mütekabiliyet esası var. İşte Almanlar orada Türk üniver sitesi açacaklar, biz burada bunu açacağız. Ama bence daha önemli bir şey var, daha Türkçe bilmeden Almanca eğitim. Bence ondan başka önemli şeyler var, imtihansız girmek bu okullara. Efendim, buna da bir karar verin. Hâlâ bir karar veremiyorsunuz. Neredeyse 1,5 milyon çocuk sokaklarda: "Bugün mü imtihan olacak, yann mı imtihan olacak, o puan böyle mi, bu puan böyle mi?" - 6 0 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bunları dile de getiremiyoruz. O YÖK sisteminin bunu denetlemesi için öyle bir yük yüklemişiz ki YÖK sisteminin üzerine, YÖK de ne yapacağını bilmiyor zaten, o da zor durumda, hakikaten zor du rumda çünkü nitelikle bir türlü uğraşmadığınız bir yapı. Yani ne kadar fazla öğrenciyi üniversiteye alırsanız o kadar daha politik yatırım yaparsınız gibi bir yanlış içerisindesiniz. Hâlbuki, gençlere ya tırdığımız paranın her gün denize atılmış boş bir para olduğunu zannetmeyin, bir gün o dönecek bize. Ama, bir türlü, şu eğitim konusundaki ağırlığımızı veremedik. Bence çok önemli bir yasa görüşüyoruz şimdi ama çok az ilgileniyoruz yasayla yani genelde ilgilenmiyoruz -bu, beni dinleyin, dinlemeyin anlamında da değil- ama eğitim konusunda biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak haddinden daha fazla önem vermek zorundayız. Niye? Bir kere, burada 75 tane öğretim üyesi var, akademisyen var. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi akademisi bile kuramadık kendi personelimizi yetiştirmek için. Çok önemli bir katkı olurdu çünkü personelimizi görüyoruz yani dünyayla rekabet edebilecek personel mi? Bugün, Amerika Kongresinin elinde 700 tane uzman var kullanabileceği, her konuda. Bizdeki uzmanların düzeyini biliyoruz ama onların hep kabahati bizim çünkü bu eldeki kaynakları en verimli biçimde kullanmak bizim işimiz, görevimiz, onu bece remiyoruz. İşte, hep nitelikten bahsettim. Şimdi, bu yasalara, bu yasa taşanlarına gelelim. Burada da nitelik dışında her şey var, nitelikle il gili bir şey yok. Özellikle teknolojisi yüksek bir Alman üniversitesinin kurulmasına karşı çıkmak müm kün değil ama düşünün ki Türkiye'de, yabancı dil öğrenmeden yabancı dilde eğitim yapma yanlışı var. Ben bunu kendi kendime hissettim hep. Niye? Ekonomiyi İngilizce okutuyorsunuz "Federal Reserve"ü öğreniyor çocuk, Merkez Bankasını bilmiyor, 1211 sayılı Kanun'u bilmiyor. Belki siz de bilmiyorsunuz ama cebinizdeki paralara bir bakın, üzerinde ne yazıyor? 1211 sayılı Kanun, Merkez Bankası Kanunu. Şimdi, çok ciddi bir şey bu. Onun için, bu eğitim meselesinde ve özellikle üniversite meselesinde çok iyi bir biçimde, başka bir bakış açısıyla durmamız gerekiyor. O da şudur: Daha fazla üretmeye dönük, daha fazla hayata dönük, daha ayağını yere basan ve piyasada iş sağlayan bir yapı. Hâlbuki, o ikisi arasında hiçbir ilişki olmadığı için, piyasada iş bulmaya dönük bir yapı yok. Bugün hepimi zin kapısında binlerce işsiz, üniversite mezunu insan var. Bu onların hatası değil, bizim hatamız. Şimdi, bakın, burada da aynı şeyler var. Eğitim fakülteleri açıyorsunuz bu okullarda, bu eğitim fakültelerinin çocuklan şimdiden işsiz dört sene sonra. Böyle bir düşünce olabilir mi? Hiç araştır madan bu yapılabilir mi? Ama bunu siyasi olarak, "Evet, bu üniversiteleri geçirdik, Türkiye'de üni versite sayısı yüz elli beşe çıktı, aman çok mutluyuz." Hayır. Bir kere öğretmen bulamıyorsunuz. Türkiye'nin en önemli sıkıntısı öğretmendir, en önemli sı kıntısı öğretmendir. Bu özel okullar bu öğretmenleri oradan alacaklar, yüksek para vadedecekler, üç gün sonra da öğrenci bulamadıklan için o hocaları kapı dışarı bırakacaklar. Bunlar benim tecrübele rim, bunları bilerek söylüyorum ve onun için çok önem veriyorum bu işe. Yoksa, "Bu kanunları çı karmayalım. .." Hele bir öğretim üyesinin "Üniversite kurmayalım." demesi mümkün mü? Mümkün değil ama kafamızın dibine şunu kazıyalım: Artık Türkiye 21'inci yüzyılı okumak istiyorsa, dün yayla rekabet etmek istiyorsa, "büyük Türkiye" lafları etmek istiyorsa bu işlerle uğraşmak zorunda, önce nitelikle uğraşmak zorunda Türkiye ve Türkiye gerçekten bu çağı atlamak istiyorsa gençlerini iyi eğitmek zorunda. Bizim onu doğru dürüst şu ana kadar yaptığımıza inanamıyorum. Hâlâ Türkçe öğretemediğimizi bile görüyorum. Bu konuda oturup düşünmemiz lazım. Şimdi, gerçekten bu yasalarda, mesela mütekabiliyet esası var. İşte Almanlar orada Türk üniver sitesi açacaklar, biz burada bunu açacağız. Ama bence daha önemli bir şey var, daha Türkçe bilmeden Almanca eğitim. Bence ondan başka önemli şeyler var, imtihansız girmek bu okullara. Efendim, buna da bir karar verin. Hâlâ bir karar veremiyorsunuz. Neredeyse 1,5 milyon çocuk sokaklarda: "Bugün mü imtihan olacak, yann mı imtihan olacak, o puan böyle mi, bu puan böyle mi?" - 6 0 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bakın, hakikaten bu Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şey yapmak istiyorsa ve tarihe geçmek istiyorsa, gelin, bu sistemi yeni baştan kuralım, bunu düzeltelim, bu böyle olmuyor ve bunun üze rinden de spekülasyon, politik şey yapmayalım çünkü politik olarak yaklaşıyoruz. Maalesef üniver siteler de politikayla uğraşıyor, her gün bir dert ama öğretim üyeleri de intihar ediyor, çok dikkat edin, işleri ağır. Onun için, oturalım, bu işi ciddiye alalım. Böyle, alelacele hazırlanmış, hiç ciddi ol mayan. .. Mesela, vakıf... E, Anayasa'nın 130'uncu maddesi vakıfların para kazanamayacağını söy lüyor. Nasıl peki, kâr etmeyecek de bu okul ayakta kalacak? Kendi kendinizle çelişki içerisindesiniz. Hiç okul işletmediniz herhalde, orada da durmadınız. Eğitim para -hem ağır para, ciddi para- kaliteli personel para. Bugün sadece okulun öğretim üyelerinden bahsediyorsunuz, okulların yönetimleri dö külüyor Türkiye'de, bütün okulların yönetimleri dökülüyor, üniversitelerin başta olmak üzere. Şurada baktım kadrolara, tüm Türkiye'de 16 tane mi, 18 tane mi plancı varmış bizim YÖK sistemi içinde, 16 kişi planlayacakmış. Yazık! 16 kişi bu sistemi planlayacaksa hiç olmazsa. . . 16 kişi diyoruz ama... Bakın, gelin, hep birlikte bunu bir kere daha düşünelim, bu sistemi yeni baştan kuralım. Yoksa, bu rada her gün kanun çıkarırız. Geçen gün İtalyan Üniversitesi, yine bu Vakıf Üniversiteleri Kanunu... Ama bunları da hep siyaset içerisinde konuşuyoruz, hep siyaseten bunları mütalaa ediyoruz, işte "O ona yakın, bu buna yakın..." Bir kere, o rektör seçimleri, o dekan seçimleri... Bunları değiştirmek lazım. Bir rektörün, bir dekanın, gerçekten, oturup siyasetle uğraşmaması lazım, bilimsel işlerle uğraşması lazım, bir okulun müfredatıyla uğraşması lazım, bir üniversitenin müfredatıyla uğraşması lazım ama yok, ayakkabı satın alınmasıyla uğraşıyor. Devamlı da yargılanıyor üniversitelerimizdeki yöneticiler. Bun ları yeni baştan düzenlemezsek bu işi çözemeyiz ama burada devamlı bu kanunları geçiririz. Bakın, bizim arkadaşlarımız buraya çok güzel muhalefet şerhleri de koymuşlar. Doğru, onlar doğru ama hiç çözüm de bulamıyoruz bunlara. Yarın yine buna benzer üç tane daha üniversite için ve bazen pa rasal kısıtlamalar getirerek -yok, işte, 15 milyonu bulmayan vakıf kuramaz ama 10'u bulan vakıf kurar gibi- veya vakıf üniversitesinin dışında diğer sistemleri araştırıp yeni bir yapılanma içerisinde yine önü müze bazı kanunlar gelecek ve bunları geçireceğiz ve bunları sonra söyleyeceğiz "İşte yüz kırk yediye çıktı, yüz kırk sekize çıktı okul sayısı." diye. Ama bundan kim zarar görecek biliyor musunuz? Biz, en düstrimiz, kalkınmamız. Mesela çok ilginç bir rakam var; kalkınmaya, doğrudan kalkınmaya, insan kal kınmasına öğretimin katkısı gibi. Öğretim düzeyi arttıkça kalkınma hızı daha fazlalaşıyor bilimsel olarak yani eğitim düzeyi yüksek yerlerde kalkınma hızı daha fazla, ekonomik gelişme daha fazla, sosyal bü yüme çok daha fazla -matematik rakamlar bunlar- ama bunu sağlamak için önce bizim bu konulardaki yapımızı ve kafamızı değiştirmemizde büyük yarar var. Daha ekonomik bakmamız lazım buna yani ve rimliliği daha yüksek, katma değer üreten, piyasayla ilişkisi olan bir yeni eğitim yapısı. Bugün bir üniversite -bölgesel üniversiteler var- kendi bölgesindeki hayvan hastalıkları sorununu çözemeyen veteriner fakültelerine sahip. O zaman niye kurduk orayı? Niye buraları takviye etmiyo ruz? Niye dünyayla entegre olmaya çalışırken kendi yapımızı, bilimsel yapımızı değiştiremiyoruz? Değiştirebilmemiz lazım ama bu sadece yasayla da değil, onu da biliyorum, kafalarımızı değiştir mekle ilgili ama bu eğitim işini ciddiye almak lazım; belki tarihe geçmek o demek. Türkiye eğitim konusunda çok ciddi adımlar atabilirse, dünyaya uyumlu, yüksek teknoloji kullanan, katma değeri yüksek üretim yapabilen yeni nesiller, insan gücü yetiştirebilirse ve elindeki insan gücünü de kap- tırmazsa... Çünkü o da önemli bir şey. Bütün sizin kaliteli insanlarınız yurt dışında -daha fazla cazip geliyor- çünkü onların da kıymetini bilmiyoruz, hep itişmekle ilgili bu, birbirimizle itişmekle. Onun için, bu kanunlara "hayır", "evet" demek de çok önemli değil ama ben ve partim olarak düşünüyo ruz ki bu sistemi yeni baştan gelin ele alalım ve bu konuda fazla da birbirimizle çatışmadan hakika ten Türkiye'ye önemli bir miras, eser bırakalım. - 6 0 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bakın, hakikaten bu Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şey yapmak istiyorsa ve tarihe geçmek istiyorsa, gelin, bu sistemi yeni baştan kuralım, bunu düzeltelim, bu böyle olmuyor ve bunun üze rinden de spekülasyon, politik şey yapmayalım çünkü politik olarak yaklaşıyoruz. Maalesef üniver siteler de politikayla uğraşıyor, her gün bir dert ama öğretim üyeleri de intihar ediyor, çok dikkat edin, işleri ağır. Onun için, oturalım, bu işi ciddiye alalım. Böyle, alelacele hazırlanmış, hiç ciddi ol mayan. .. Mesela, vakıf... E, Anayasa'nın 130'uncu maddesi vakıfların para kazanamayacağını söy lüyor. Nasıl peki, kâr etmeyecek de bu okul ayakta kalacak? Kendi kendinizle çelişki içerisindesiniz. Hiç okul işletmediniz herhalde, orada da durmadınız. Eğitim para -hem ağır para, ciddi para- kaliteli personel para. Bugün sadece okulun öğretim üyelerinden bahsediyorsunuz, okulların yönetimleri dö külüyor Türkiye'de, bütün okulların yönetimleri dökülüyor, üniversitelerin başta olmak üzere. Şurada baktım kadrolara, tüm Türkiye'de 16 tane mi, 18 tane mi plancı varmış bizim YÖK sistemi içinde, 16 kişi planlayacakmış. Yazık! 16 kişi bu sistemi planlayacaksa hiç olmazsa. . . 16 kişi diyoruz ama... Bakın, gelin, hep birlikte bunu bir kere daha düşünelim, bu sistemi yeni baştan kuralım. Yoksa, bu rada her gün kanun çıkarırız. Geçen gün İtalyan Üniversitesi, yine bu Vakıf Üniversiteleri Kanunu... Ama bunları da hep siyaset içerisinde konuşuyoruz, hep siyaseten bunları mütalaa ediyoruz, işte "O ona yakın, bu buna yakın..." Bir kere, o rektör seçimleri, o dekan seçimleri... Bunları değiştirmek lazım. Bir rektörün, bir dekanın, gerçekten, oturup siyasetle uğraşmaması lazım, bilimsel işlerle uğraşması lazım, bir okulun müfredatıyla uğraşması lazım, bir üniversitenin müfredatıyla uğraşması lazım ama yok, ayakkabı satın alınmasıyla uğraşıyor. Devamlı da yargılanıyor üniversitelerimizdeki yöneticiler. Bun ları yeni baştan düzenlemezsek bu işi çözemeyiz ama burada devamlı bu kanunları geçiririz. Bakın, bizim arkadaşlarımız buraya çok güzel muhalefet şerhleri de koymuşlar. Doğru, onlar doğru ama hiç çözüm de bulamıyoruz bunlara. Yarın yine buna benzer üç tane daha üniversite için ve bazen pa rasal kısıtlamalar getirerek -yok, işte, 15 milyonu bulmayan vakıf kuramaz ama 10'u bulan vakıf kurar gibi- veya vakıf üniversitesinin dışında diğer sistemleri araştırıp yeni bir yapılanma içerisinde yine önü müze bazı kanunlar gelecek ve bunları geçireceğiz ve bunları sonra söyleyeceğiz "İşte yüz kırk yediye çıktı, yüz kırk sekize çıktı okul sayısı." diye. Ama bundan kim zarar görecek biliyor musunuz? Biz, en düstrimiz, kalkınmamız. Mesela çok ilginç bir rakam var; kalkınmaya, doğrudan kalkınmaya, insan kal kınmasına öğretimin katkısı gibi. Öğretim düzeyi arttıkça kalkınma hızı daha fazlalaşıyor bilimsel olarak yani eğitim düzeyi yüksek yerlerde kalkınma hızı daha fazla, ekonomik gelişme daha fazla, sosyal bü yüme çok daha fazla -matematik rakamlar bunlar- ama bunu sağlamak için önce bizim bu konulardaki yapımızı ve kafamızı değiştirmemizde büyük yarar var. Daha ekonomik bakmamız lazım buna yani ve rimliliği daha yüksek, katma değer üreten, piyasayla ilişkisi olan bir yeni eğitim yapısı. Bugün bir üniversite -bölgesel üniversiteler var- kendi bölgesindeki hayvan hastalıkları sorununu çözemeyen veteriner fakültelerine sahip. O zaman niye kurduk orayı? Niye buraları takviye etmiyo ruz? Niye dünyayla entegre olmaya çalışırken kendi yapımızı, bilimsel yapımızı değiştiremiyoruz? Değiştirebilmemiz lazım ama bu sadece yasayla da değil, onu da biliyorum, kafalarımızı değiştir mekle ilgili ama bu eğitim işini ciddiye almak lazım; belki tarihe geçmek o demek. Türkiye eğitim konusunda çok ciddi adımlar atabilirse, dünyaya uyumlu, yüksek teknoloji kullanan, katma değeri yüksek üretim yapabilen yeni nesiller, insan gücü yetiştirebilirse ve elindeki insan gücünü de kap- tırmazsa... Çünkü o da önemli bir şey. Bütün sizin kaliteli insanlarınız yurt dışında -daha fazla cazip geliyor- çünkü onların da kıymetini bilmiyoruz, hep itişmekle ilgili bu, birbirimizle itişmekle. Onun için, bu kanunlara "hayır", "evet" demek de çok önemli değil ama ben ve partim olarak düşünüyo ruz ki bu sistemi yeni baştan gelin ele alalım ve bu konuda fazla da birbirimizle çatışmadan hakika ten Türkiye'ye önemli bir miras, eser bırakalım. - 6 0 6 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bir kere, oturalım, önce YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığında bu araştırma ünitelerini artıralım. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bu araştırma yapısını kurmamız lazım, yepyeni bir yapıya ka vuşturmamız lazım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi toplumun önünde olsun. Burada da araştırmaya dönük hiçbir şey yok ve ileriye dönük hiçbir şey yapmıyoruz, günü idare edip belirli kanunları ge çirmeye çalışıyoruz. Hâlbuki Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumun önünde olması lazım, top lumun sorunlarını çözmesi lazım, sorunlar olduktan sonra onlarla uğraşmaması lazım. Bunun için de aslında imkân var, bakın para da var, insan da var Türkiye'de kullanabilecek. Ama hep o helvayı ya pacak birilerine ihtiyaç var, o da bizleriz. Hiç bundan da ben yüksünmüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melen. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 486 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasa rısı'nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla se lamlıyorum. Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz kanun, İstanbul'da bir Türk-Alman üniversitesi kurulmasını ön gören, bunu tanzim eden bir kanun. Şimdi, sanıyorum, Almanya Başbakanının ayın 29'unda Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesi düşünülmüş bir jest mahiyetinde de bu akşam Genel Kurula getirildi. Şimdi, Merkel'e jest yapma konusunda benim tereddütlerim var, hak etmediğini düşünüyorum. İmtiyazlı ortaklık tezinde ısrar eden, bize ta oralardan akıl öğreten, "Limanları Rumlara açın." diyen, vize kapalılığını ısrarla sürdüren, 35 fasıldan 7 faslın görüşülmesini zinhar reddeden, bırakın görü şülüp de reddedilmesini, görüşülmeden "Görüşülmesi mümkün değil." diyen bir Başbakan geliyor. Biz de 2008'de imzalanmış bir uluslararası anlaşmayı şimdi burada geçireceğiz, sizlerin, belki biz lerin oylarıyla ama sanıyorum, Sayın Başbakan da buna pek razı olmaz. Şimdi şuradan okumak istiyorum. Başbakan Almanya ziyareti dönüşü 12/2/2008'de AKP Gru bunda konuşuyor, Türk-Alman ilişkilerinden bahsediyor. Şu bölümü okumak istiyorum, dikkatinize sunmak istiyorum: "Türkiye'de nasıl Alman dilinde eğitim veren okullar varsa ve yakın zamanda bir veya iki tane Alman üniversitesi kurulması planlanıyorsa Almanya'da da hem Türkçe hem Almanca eğitim veren kuruluşlar niçin olmasın derken aynı samimi düşünceyi dile getirdik." diyor, Başbakan böyle dertleniyor, "Ama Türkiye'ye döndükten sonra ve son gün anladım ki bunlar bunu anlamamakta direniyorlar. Niye direniyorsunuz? Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan daha tabii ne olabilir? Bunu farklı noktalara çekmek kimseye bir yarar sağlamaz." Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii biz yükseköğretimde okullaşma oranının süratle artmasından yanayız, onda hiçbir tereddüt yok, değişik ülkelerle ortak üniversitelerin kurulmasında hiçbir tered düt yok ama Almanya'nın bize tavrını, bizzat Başbakan bu konudaki tavrını şikâyet ediyor, size grupta dert yanıyor, siz şimdi, 29'unda Merkel gelecek diye burada bu üniversiteyi geçiriyorsunuz. Bunu ben demiyorum ki reddedelim, asla olmasın demiyorum. Sayın Milletvekilim söyledi: Mütekabiliyet diyoruz, karşılık diyoruz. Almanya'da 3 milyon Türk yaşıyor canım! Türk-Alman üni versitesi önce Almanya'da lazım. Elbette Türkiye'de de olsun, onların o engin teknolojilerinden ve tecrübelerinden istifade edelim. - 6 0 7 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bir kere, oturalım, önce YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığında bu araştırma ünitelerini artıralım. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bu araştırma yapısını kurmamız lazım, yepyeni bir yapıya ka vuşturmamız lazım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi toplumun önünde olsun. Burada da araştırmaya dönük hiçbir şey yok ve ileriye dönük hiçbir şey yapmıyoruz, günü idare edip belirli kanunları ge çirmeye çalışıyoruz. Hâlbuki Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumun önünde olması lazım, top lumun sorunlarını çözmesi lazım, sorunlar olduktan sonra onlarla uğraşmaması lazım. Bunun için de aslında imkân var, bakın para da var, insan da var Türkiye'de kullanabilecek. Ama hep o helvayı ya pacak birilerine ihtiyaç var, o da bizleriz. Hiç bundan da ben yüksünmüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melen. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 486 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasa rısı'nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla se lamlıyorum. Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz kanun, İstanbul'da bir Türk-Alman üniversitesi kurulmasını ön gören, bunu tanzim eden bir kanun. Şimdi, sanıyorum, Almanya Başbakanının ayın 29'unda Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesi düşünülmüş bir jest mahiyetinde de bu akşam Genel Kurula getirildi. Şimdi, Merkel'e jest yapma konusunda benim tereddütlerim var, hak etmediğini düşünüyorum. İmtiyazlı ortaklık tezinde ısrar eden, bize ta oralardan akıl öğreten, "Limanları Rumlara açın." diyen, vize kapalılığını ısrarla sürdüren, 35 fasıldan 7 faslın görüşülmesini zinhar reddeden, bırakın görü şülüp de reddedilmesini, görüşülmeden "Görüşülmesi mümkün değil." diyen bir Başbakan geliyor. Biz de 2008'de imzalanmış bir uluslararası anlaşmayı şimdi burada geçireceğiz, sizlerin, belki biz lerin oylarıyla ama sanıyorum, Sayın Başbakan da buna pek razı olmaz. Şimdi şuradan okumak istiyorum. Başbakan Almanya ziyareti dönüşü 12/2/2008'de AKP Gru bunda konuşuyor, Türk-Alman ilişkilerinden bahsediyor. Şu bölümü okumak istiyorum, dikkatinize sunmak istiyorum: "Türkiye'de nasıl Alman dilinde eğitim veren okullar varsa ve yakın zamanda bir veya iki tane Alman üniversitesi kurulması planlanıyorsa Almanya'da da hem Türkçe hem Almanca eğitim veren kuruluşlar niçin olmasın derken aynı samimi düşünceyi dile getirdik." diyor, Başbakan böyle dertleniyor, "Ama Türkiye'ye döndükten sonra ve son gün anladım ki bunlar bunu anlamamakta direniyorlar. Niye direniyorsunuz? Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan daha tabii ne olabilir? Bunu farklı noktalara çekmek kimseye bir yarar sağlamaz." Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii biz yükseköğretimde okullaşma oranının süratle artmasından yanayız, onda hiçbir tereddüt yok, değişik ülkelerle ortak üniversitelerin kurulmasında hiçbir tered düt yok ama Almanya'nın bize tavrını, bizzat Başbakan bu konudaki tavrını şikâyet ediyor, size grupta dert yanıyor, siz şimdi, 29'unda Merkel gelecek diye burada bu üniversiteyi geçiriyorsunuz. Bunu ben demiyorum ki reddedelim, asla olmasın demiyorum. Sayın Milletvekilim söyledi: Mütekabiliyet diyoruz, karşılık diyoruz. Almanya'da 3 milyon Türk yaşıyor canım! Türk-Alman üni versitesi önce Almanya'da lazım. Elbette Türkiye'de de olsun, onların o engin teknolojilerinden ve tecrübelerinden istifade edelim. - 6 0 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bu yanlış. Zamanlama olarak getirdiğiniz bu tasarıyı doğru bulmuyorum. Bu üniversite karşı lık esasını içermiyor, Almanya'da muadili açılmıyor. Bütün ekonomik yükü Türkiye Cumhuriyeti Hü kümeti çekecek. Almanca eğitim yapan kurumlardan mezun olanlara yüzde 50 kontenjan sağlayarak hep yaptığınız gibi yine Anayasa'ya aykırı bir iş tutuyorsunuz. Kadro cetvellerine bakın, profesör, doçent, yardımcı doçent sayısı oldukça zengin -nasıl ola caksa, o kadar kadro nasıl temin edilecekse- ama araştırma görevlisi sayısı bakımından oldukça güdük. Bunu nasıl ayarlayacak YÖK? Gerçi YÖK'ün bir şey yaptığı yok da -yokluğu varlığından beter, varlığı yokluğundan beter bir acayip kuruluş- bu da çok anlaşılır değil, mantıklı değil, objek tif değil. Bu kadar profesör ve doçenti uzaydan getirmeyeceğinize göre -oldukça yüklü bir sayı- mev cut üniversitelerimizdeki birçok işi de aksatacaksınız. Yapıcı muhalefet diyordunuz, işte bak, yapıcı yapıcı söylüyoruz. Bunlar bizim çekincelerimiz sayın milletvekilleri. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün ve yarın l'i devlet, 6'sı vakıf üniversitesi olmak üzere 7 üniversite kuracağız bu Mecliste, 7 üniversitenin kanununu görüşeceğiz. Hep söyledik, hemen hemen sekiz yıldır söyleyip duruyoruz, eğitim politikanızda ne insan gücü planlamanız var ne aka demik kadro planlamanız var ne bütçe planlamanız var ne öğrencilerin barınma, yurt, iaşeyle ilgili sorunlarının çözümüne yönelik ciddi planlamanız var ne üniversite-piyasa ilişkileriyle ilgili bir plan lamanız var ne de mesleki teknik öğretime yönelik bir planlamanız var. Yani bir yükseköğretim sis teminin yürümesi için olması lazım gelen bütün planların hiçbiri elinizde yok ve siz bu plansızlıkla, bu koordinasyonsuzlukla yükseköğretimi yürütmeye çalışıyorsunuz. Şimdi, bakın, mevcut 45 vakıf üniversitemiz var, bugün ve yarın 6 tane daha kuracağız ve bu sayı 51 olacak. 2009 Kasımında kanun taşanlarına yazdığınız gerekçede "123 bin öğrenci vakıf üniver sitelerinde okuyor." diyorsunuz, tam iki ay sonra başka bir sıra sayıda, kanun tasarısında "166 bin öğ renci vakıf üniversitelerinde okuyor." diyorsunuz. Arada büyük bir fark var, yüzde 34'lük bir fark var. Yani bana göre -bütün eleştirilerim bir yana da- eğitimde gelişme şöyle dursun, sizin doğru dürüst bir eğitim envanteriniz ve istatistiğiniz yok. Hükümetiniz yok sayın milletvekilleri, sizi tenzih ederim. Elbette, ben ve partim vakıf üniversiteleri açılmasın demiyoruz ama sırf "mış" olsun diye -Türkiye'nin huyudur bu- "mış" olmak için, yapmış gibi, gitmiş gibi, almış gibi; mış, mış, mış... Dostlar alışve rişte görsün hükümetidir sizin Hükümet. Şimdi, bakın, bu vakıf üniversitelerinin büyük çoğunluğunda, sayın milletvekilleri, eğitimin ni teliği düşüktür. Şimdi, şurada sorsak hiçbir sayın milletvekili hiç düşünmeden marka değeri taşıyan beş tane vakıf üniversitesinin adını peş peşe sayamaz. Sayamazsınız Sayın Bakanım. Şimdi, elbette devlet üniversitelerinde çok iftihar ettiğimiz üniversitelerimiz var. "Kâr amacı gütmez" vakıf üni versitelerinin ana fikri. Billboard'larda reklam: "İstanbul'un merkezindeyiz." Şimdi bak, bak! "Vakıf üniversitesi kâr amacı gütmez." Billboard'da ne reklamı bu? "İstanbul'un merkezindeyiz. Bize gel." Şimdi, bunlar hep kurulurken der ki: "Efendim, biz burslu çocuk okutacağız." Oysa burslu, üc retli kontenjanlar arasında müthiş bir uçurum vardır. Vakıf üniversitesinde ücretli okuyanlar çok düşük puanlarla girer. Örneğin, burslu öğrencinin 366'yla girdiği hukuk fakültesine ücretli öğrenci 291 *le girer. Sümeroloji bölümü bile 294'ten aşağı öğrenci almaz. Şimdi, sayın milletvekilleri, iş şuraya gidiyor, gitti zaten de: Biz hep diyoruz ya, ilk ve ortaöğ retimde bölgeler arası, iller arası hatta okullar arası nitelik eşitsizliği var, nitelik farkı var. Şimdi, yükseköğretimdeki bu üniversitelerimiz için de artık bunu söylemek durumundayız. Tabii, bazı vakıf üniversiteleri ile de mahalle mektepleri anlayışına zımni bir dönüş yapıldığını ben düşünüyorum. - 6 0 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Bu yanlış. Zamanlama olarak getirdiğiniz bu tasarıyı doğru bulmuyorum. Bu üniversite karşı lık esasını içermiyor, Almanya'da muadili açılmıyor. Bütün ekonomik yükü Türkiye Cumhuriyeti Hü kümeti çekecek. Almanca eğitim yapan kurumlardan mezun olanlara yüzde 50 kontenjan sağlayarak hep yaptığınız gibi yine Anayasa'ya aykırı bir iş tutuyorsunuz. Kadro cetvellerine bakın, profesör, doçent, yardımcı doçent sayısı oldukça zengin -nasıl ola caksa, o kadar kadro nasıl temin edilecekse- ama araştırma görevlisi sayısı bakımından oldukça güdük. Bunu nasıl ayarlayacak YÖK? Gerçi YÖK'ün bir şey yaptığı yok da -yokluğu varlığından beter, varlığı yokluğundan beter bir acayip kuruluş- bu da çok anlaşılır değil, mantıklı değil, objek tif değil. Bu kadar profesör ve doçenti uzaydan getirmeyeceğinize göre -oldukça yüklü bir sayı- mev cut üniversitelerimizdeki birçok işi de aksatacaksınız. Yapıcı muhalefet diyordunuz, işte bak, yapıcı yapıcı söylüyoruz. Bunlar bizim çekincelerimiz sayın milletvekilleri. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün ve yarın l'i devlet, 6'sı vakıf üniversitesi olmak üzere 7 üniversite kuracağız bu Mecliste, 7 üniversitenin kanununu görüşeceğiz. Hep söyledik, hemen hemen sekiz yıldır söyleyip duruyoruz, eğitim politikanızda ne insan gücü planlamanız var ne aka demik kadro planlamanız var ne bütçe planlamanız var ne öğrencilerin barınma, yurt, iaşeyle ilgili sorunlarının çözümüne yönelik ciddi planlamanız var ne üniversite-piyasa ilişkileriyle ilgili bir plan lamanız var ne de mesleki teknik öğretime yönelik bir planlamanız var. Yani bir yükseköğretim sis teminin yürümesi için olması lazım gelen bütün planların hiçbiri elinizde yok ve siz bu plansızlıkla, bu koordinasyonsuzlukla yükseköğretimi yürütmeye çalışıyorsunuz. Şimdi, bakın, mevcut 45 vakıf üniversitemiz var, bugün ve yarın 6 tane daha kuracağız ve bu sayı 51 olacak. 2009 Kasımında kanun taşanlarına yazdığınız gerekçede "123 bin öğrenci vakıf üniver sitelerinde okuyor." diyorsunuz, tam iki ay sonra başka bir sıra sayıda, kanun tasarısında "166 bin öğ renci vakıf üniversitelerinde okuyor." diyorsunuz. Arada büyük bir fark var, yüzde 34'lük bir fark var. Yani bana göre -bütün eleştirilerim bir yana da- eğitimde gelişme şöyle dursun, sizin doğru dürüst bir eğitim envanteriniz ve istatistiğiniz yok. Hükümetiniz yok sayın milletvekilleri, sizi tenzih ederim. Elbette, ben ve partim vakıf üniversiteleri açılmasın demiyoruz ama sırf "mış" olsun diye -Türkiye'nin huyudur bu- "mış" olmak için, yapmış gibi, gitmiş gibi, almış gibi; mış, mış, mış... Dostlar alışve rişte görsün hükümetidir sizin Hükümet. Şimdi, bakın, bu vakıf üniversitelerinin büyük çoğunluğunda, sayın milletvekilleri, eğitimin ni teliği düşüktür. Şimdi, şurada sorsak hiçbir sayın milletvekili hiç düşünmeden marka değeri taşıyan beş tane vakıf üniversitesinin adını peş peşe sayamaz. Sayamazsınız Sayın Bakanım. Şimdi, elbette devlet üniversitelerinde çok iftihar ettiğimiz üniversitelerimiz var. "Kâr amacı gütmez" vakıf üni versitelerinin ana fikri. Billboard'larda reklam: "İstanbul'un merkezindeyiz." Şimdi bak, bak! "Vakıf üniversitesi kâr amacı gütmez." Billboard'da ne reklamı bu? "İstanbul'un merkezindeyiz. Bize gel." Şimdi, bunlar hep kurulurken der ki: "Efendim, biz burslu çocuk okutacağız." Oysa burslu, üc retli kontenjanlar arasında müthiş bir uçurum vardır. Vakıf üniversitesinde ücretli okuyanlar çok düşük puanlarla girer. Örneğin, burslu öğrencinin 366'yla girdiği hukuk fakültesine ücretli öğrenci 291 *le girer. Sümeroloji bölümü bile 294'ten aşağı öğrenci almaz. Şimdi, sayın milletvekilleri, iş şuraya gidiyor, gitti zaten de: Biz hep diyoruz ya, ilk ve ortaöğ retimde bölgeler arası, iller arası hatta okullar arası nitelik eşitsizliği var, nitelik farkı var. Şimdi, yükseköğretimdeki bu üniversitelerimiz için de artık bunu söylemek durumundayız. Tabii, bazı vakıf üniversiteleri ile de mahalle mektepleri anlayışına zımni bir dönüş yapıldığını ben düşünüyorum. - 6 0 8 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 0 9 - Şimdi, bakın, 2009-2010 kontenjanları. Sayın milletvekilleri, devlet üniversitelerinin sadece 35 tanesinde lisans öğrenimi gören öğrencilerin toplam öğrenciye oranı yüzde 50'nin üstündedir. 41 üniversitede ön lisans öğrenimi gören öğrencinin toplam öğrenciye oranı yüzde 60. 18 üniversitede öğrencilerin yüzde 70'i ön lisans öğrencisi sayın milletvekilleri! Hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir durum değildir, hiçbir akademik yaklaşımla açıklanabilecek bir durum değildir. Bakın, daha vahim bir şey söyleyeyim. "81 ilde üniversite açtık." diye böyle övünen, kibirlenen, bö bürlenen Hükümetin şunu bilip bilmediğini merak ediyorum: Bitlis Üniversitesinde lisans öğrenimi gören öğrencilerin oranı sadece yüzde 3,2'dir. Böyle üniversite olur mu ya! Buna üniversite denilebilir mi! ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Bitlis'e üniversite yapmayalım mı? ENGİN ALTAY (Devamla) - Mardin'de yüzde 14, Batman'da yüzde 6. Bunların adına "üni versite" denmez, dense dense "yüksek lise" denir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri... MURAT YILDIRIM (Çorum) - Sinop'a niye ısrarcı oldun? ENGİN ALTAY (Devamla) - İsterseniz biz de azalım yani. Öyle laf atma, gel burada konuş ar kadaşım. Yükseköğretim Kurulu, kurulduğu günden beri tartışmaların odağı olmuştur, cunta ürünü bir garabettir, cunta ürünü bir garabettir, akademik dünyayı askerî dikta tarafından hizaya sokulmak için tanzim edilmiştir, şimdi AKP'nin strateji geliştirme merkezine dönüşmüştür. Tencere dibin kara, se ninki benden kara. Yükseköğretim Kurulunun durumu maalesef budur. Onun içindir ki önceki Maliye Bakanımız "İsterse konuşsun." demişti YÖK Başkanı için. O da zaten her konuştuğunda bir çam devirmişti. Şimdi, katsayı sendromundan kurtulamayan YÖK Başkanının... Bir insanın, bir kurumun (A) planı (B) planı olabilir ama A'dan Z'ye kadar plan olmaz. Z'ye kadar plan olursa, alfabe 29 harftir, 30'uncu planınızı da söyleyin çünkü A'dan Z'ye kadarki bütün planlarınız tutmayacaktır. Bunu da belirtmek istiyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - YÖK yok burada, YÖK yok. ENGİN ALTAY (Devamla) - Maalesef, Yükseköğretim Kurulu günübirlik siyasete açıktan bulaş mış ve bir ideolojinin legal merkezi hâline gelmiştir. Bunu her zeminde, her vesileyle söyleyeceğiz. Yurt dışında lise öğrenimi görenlere sınavsız üniversite karan ne oldu? Yükseköğretim Kurulu, çocukların mahallede dildan oynaması gibi dildan oynanılan bir yer midir? Bir kuruldur, ciddi bir karar verip peşinde durur. Katsayının peşinde duruyorsunuz ya! Ne oldu bu yurt dışında liseyi biti ren öğrencilerin sınavsız üniversiteye girişi? Yemedi. Yani çok ayıptır, çok utanç vericidir. Böyle bir Yükseköğretim Kurulundan Türkiye Cumhuriyeti'nin bırakın milletvekilliğini, bir vatandaşı olarak utanç duyuyorum. Çok söze gerek yok. Meşhur bildiriye imza atmayan hiçbir akademisyen rektör ya da dekan ya pılmamıştır bu dönemde. Bugün, Türkiye'de, Ankara Üniversitesi Rektörünü saymazsak bütün rek törler ve bütün dekanlar o malum bildiriye imza atanlar arasından seçilmiştir. Hâl böyle olunca benim Yükseköğretim Kurulu için "Bir ideolojinin odak noktası oldu." dememde herhalde siz de bir sa kınca görmezsiniz. Yine çok söze gerek yok aslında bunun için de. Erkek hastalara bakmayan bir hanımefendi pro fesörü bilim üretim merkezinin başına -üniversiteyi kastediyorum- rektör atamak bile bu zihniyetin ne noktada olduğunun apaçık bir işaretidir.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 0 9 - Şimdi, bakın, 2009-2010 kontenjanları. Sayın milletvekilleri, devlet üniversitelerinin sadece 35 tanesinde lisans öğrenimi gören öğrencilerin toplam öğrenciye oranı yüzde 50'nin üstündedir. 41 üniversitede ön lisans öğrenimi gören öğrencinin toplam öğrenciye oranı yüzde 60. 18 üniversitede öğrencilerin yüzde 70'i ön lisans öğrencisi sayın milletvekilleri! Hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir durum değildir, hiçbir akademik yaklaşımla açıklanabilecek bir durum değildir. Bakın, daha vahim bir şey söyleyeyim. "81 ilde üniversite açtık." diye böyle övünen, kibirlenen, bö bürlenen Hükümetin şunu bilip bilmediğini merak ediyorum: Bitlis Üniversitesinde lisans öğrenimi gören öğrencilerin oranı sadece yüzde 3,2'dir. Böyle üniversite olur mu ya! Buna üniversite denilebilir mi! ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Bitlis'e üniversite yapmayalım mı? ENGİN ALTAY (Devamla) - Mardin'de yüzde 14, Batman'da yüzde 6. Bunların adına "üni versite" denmez, dense dense "yüksek lise" denir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri... MURAT YILDIRIM (Çorum) - Sinop'a niye ısrarcı oldun? ENGİN ALTAY (Devamla) - İsterseniz biz de azalım yani. Öyle laf atma, gel burada konuş ar kadaşım. Yükseköğretim Kurulu, kurulduğu günden beri tartışmaların odağı olmuştur, cunta ürünü bir garabettir, cunta ürünü bir garabettir, akademik dünyayı askerî dikta tarafından hizaya sokulmak için tanzim edilmiştir, şimdi AKP'nin strateji geliştirme merkezine dönüşmüştür. Tencere dibin kara, se ninki benden kara. Yükseköğretim Kurulunun durumu maalesef budur. Onun içindir ki önceki Maliye Bakanımız "İsterse konuşsun." demişti YÖK Başkanı için. O da zaten her konuştuğunda bir çam devirmişti. Şimdi, katsayı sendromundan kurtulamayan YÖK Başkanının... Bir insanın, bir kurumun (A) planı (B) planı olabilir ama A'dan Z'ye kadar plan olmaz. Z'ye kadar plan olursa, alfabe 29 harftir, 30'uncu planınızı da söyleyin çünkü A'dan Z'ye kadarki bütün planlarınız tutmayacaktır. Bunu da belirtmek istiyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - YÖK yok burada, YÖK yok. ENGİN ALTAY (Devamla) - Maalesef, Yükseköğretim Kurulu günübirlik siyasete açıktan bulaş mış ve bir ideolojinin legal merkezi hâline gelmiştir. Bunu her zeminde, her vesileyle söyleyeceğiz. Yurt dışında lise öğrenimi görenlere sınavsız üniversite karan ne oldu? Yükseköğretim Kurulu, çocukların mahallede dildan oynaması gibi dildan oynanılan bir yer midir? Bir kuruldur, ciddi bir karar verip peşinde durur. Katsayının peşinde duruyorsunuz ya! Ne oldu bu yurt dışında liseyi biti ren öğrencilerin sınavsız üniversiteye girişi? Yemedi. Yani çok ayıptır, çok utanç vericidir. Böyle bir Yükseköğretim Kurulundan Türkiye Cumhuriyeti'nin bırakın milletvekilliğini, bir vatandaşı olarak utanç duyuyorum. Çok söze gerek yok. Meşhur bildiriye imza atmayan hiçbir akademisyen rektör ya da dekan ya pılmamıştır bu dönemde. Bugün, Türkiye'de, Ankara Üniversitesi Rektörünü saymazsak bütün rek törler ve bütün dekanlar o malum bildiriye imza atanlar arasından seçilmiştir. Hâl böyle olunca benim Yükseköğretim Kurulu için "Bir ideolojinin odak noktası oldu." dememde herhalde siz de bir sa kınca görmezsiniz. Yine çok söze gerek yok aslında bunun için de. Erkek hastalara bakmayan bir hanımefendi pro fesörü bilim üretim merkezinin başına -üniversiteyi kastediyorum- rektör atamak bile bu zihniyetin ne noktada olduğunun apaçık bir işaretidir. TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu arasındaki iletişim ve koordinasyon zafiyeti ve plansızlık Türkiye'ye ve geleceğimize çok ağır bir faturaya mal oldu, mal olmaya da devam ediyor. Şöyle bir hafızanızı tazeleyin. Türkiye, 80'li yıllarda 50 bin işsiz ziraat mühendisini konuşuyordu, 80'li yıllarda, ben çok iyi anımsıyorum. Yine hafızamızda biraz yakın tarihe gelin. Türkiye, 90'lı yıllarda 35 bin işsiz beden eğitimi öğretmenini konuştu, epeyce bir meşgul etti Türkiye'yi. Şimdi, 2000'li yıllarda yaklaşık 300 bin civarında işsiz eğitim fakültesi mezunu -öğretmen adayı bile demiyorum ben- öğretmenin mağduriyetini konuşuyor Türkiye ve siz böyle giderseniz ne ola cak biliyor musunuz? 2020'lere giderken Türkiye, arzuhâlcilik yapan hukukçuları konuşacak. So kaklarda daktilo koyup ya da bilgisayar koyup, adliye önlerinde arzuhâlcilik yapan hukukçuları konuşacağız. Böyle bir eğitim sistemi olabilir mi? ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Çözümü ne, çözümü? ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, çözüm elbette var. Bugün ve yarın 4 yeni, bugün açacağımız ve yarın açacağımız üniversitelerle birlikte, 4 tane daha yeni eğitim fakültesi açı yoruz. 7 üniversite açıyoruz, 4'ünde de eğitim fakültesi var. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Açmayalım mı? ENGİN ALTAY (Devamla) - Açmayalım. Evet, açmayalım. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Ne yapalım? ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen istersen "Asmayalım da besleyelim mi?" de diyebilirsin. Ya gel, söz al, buradan konuş Sayın Milletvekili! Oradan ne konuşuyorsun? BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sayın milletvekilleri. ENGİN ALTAY (Devamla) - Hasta etme beni! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, gülüşmeler) Şimdi, arkadaşlar... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... ENGİN ALTAY (Devamla) - 300 bin kişi sokakta, siz burada gülüyorsunuz. Bu ayıp da bu AKP Grubuna yeter! BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen Genel Kurula hitap edin. Sayın milletvekilleri, lütfen... ENGİN ALTAY (Devamla) - Yarın konuşacağız bu konuyu. Yarın da söz aldım. Yeni üniversi teleri açarken konuşacağız. Ancak arkadaşlar, bir dram yaşanıyor. Bu drama yeni kurbanlar verme yelim. Bu, Meclisin misyonu değil, Meclisin misyonu değil. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığının iç denetim raporu açıklandı, okuyan var mı? Bu Mecliste bu denetim raporunu okuyan oldu mu? Bu rapor diyor ki: 133.317 öğretmen açığı var. 2009 KPSS'de 243.569 öğretmen adayı sınava giriyor, 30.464'ü alınıyor. Branş kapalılığından sınava giremeyen 70 bin öğretmen adayını da bir düşünün ve sonra şu manzaraya bir bakın: Şırnak'taki öğretmenlerin -"açılım, açılım" diyorsunuz, buradan başlasanıza- yüzde 52'si ya sözleşmeli ya ücretli, Van'daki öğ retmelerin yüzde 41 'i ya sözleşmeli ya ücretli, Kars'taki öğretmenlerin yüzde 70'i ya sözleşmeli ya ücretli ama Aydın'daki öğretmenlerin yüzde 10'u ya sözleşmeli ya ücretli. Aydın'da yüzde 10, Kars'ta yüzde 70; sonra siz açılım yapacaksınız! Önce bunları düzeltin. - 6 1 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu arasındaki iletişim ve koordinasyon zafiyeti ve plansızlık Türkiye'ye ve geleceğimize çok ağır bir faturaya mal oldu, mal olmaya da devam ediyor. Şöyle bir hafızanızı tazeleyin. Türkiye, 80'li yıllarda 50 bin işsiz ziraat mühendisini konuşuyordu, 80'li yıllarda, ben çok iyi anımsıyorum. Yine hafızamızda biraz yakın tarihe gelin. Türkiye, 90'lı yıllarda 35 bin işsiz beden eğitimi öğretmenini konuştu, epeyce bir meşgul etti Türkiye'yi. Şimdi, 2000'li yıllarda yaklaşık 300 bin civarında işsiz eğitim fakültesi mezunu -öğretmen adayı bile demiyorum ben- öğretmenin mağduriyetini konuşuyor Türkiye ve siz böyle giderseniz ne ola cak biliyor musunuz? 2020'lere giderken Türkiye, arzuhâlcilik yapan hukukçuları konuşacak. So kaklarda daktilo koyup ya da bilgisayar koyup, adliye önlerinde arzuhâlcilik yapan hukukçuları konuşacağız. Böyle bir eğitim sistemi olabilir mi? ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Çözümü ne, çözümü? ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, çözüm elbette var. Bugün ve yarın 4 yeni, bugün açacağımız ve yarın açacağımız üniversitelerle birlikte, 4 tane daha yeni eğitim fakültesi açı yoruz. 7 üniversite açıyoruz, 4'ünde de eğitim fakültesi var. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Açmayalım mı? ENGİN ALTAY (Devamla) - Açmayalım. Evet, açmayalım. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Ne yapalım? ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen istersen "Asmayalım da besleyelim mi?" de diyebilirsin. Ya gel, söz al, buradan konuş Sayın Milletvekili! Oradan ne konuşuyorsun? BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sayın milletvekilleri. ENGİN ALTAY (Devamla) - Hasta etme beni! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, gülüşmeler) Şimdi, arkadaşlar... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... ENGİN ALTAY (Devamla) - 300 bin kişi sokakta, siz burada gülüyorsunuz. Bu ayıp da bu AKP Grubuna yeter! BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen Genel Kurula hitap edin. Sayın milletvekilleri, lütfen... ENGİN ALTAY (Devamla) - Yarın konuşacağız bu konuyu. Yarın da söz aldım. Yeni üniversi teleri açarken konuşacağız. Ancak arkadaşlar, bir dram yaşanıyor. Bu drama yeni kurbanlar verme yelim. Bu, Meclisin misyonu değil, Meclisin misyonu değil. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığının iç denetim raporu açıklandı, okuyan var mı? Bu Mecliste bu denetim raporunu okuyan oldu mu? Bu rapor diyor ki: 133.317 öğretmen açığı var. 2009 KPSS'de 243.569 öğretmen adayı sınava giriyor, 30.464'ü alınıyor. Branş kapalılığından sınava giremeyen 70 bin öğretmen adayını da bir düşünün ve sonra şu manzaraya bir bakın: Şırnak'taki öğretmenlerin -"açılım, açılım" diyorsunuz, buradan başlasanıza- yüzde 52'si ya sözleşmeli ya ücretli, Van'daki öğ retmelerin yüzde 41 'i ya sözleşmeli ya ücretli, Kars'taki öğretmenlerin yüzde 70'i ya sözleşmeli ya ücretli ama Aydın'daki öğretmenlerin yüzde 10'u ya sözleşmeli ya ücretli. Aydın'da yüzde 10, Kars'ta yüzde 70; sonra siz açılım yapacaksınız! Önce bunları düzeltin. - 6 1 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Şimdi, Sayın Bakan, size sesleniyorum: Sınava girip elenen yaklaşık 200 bin, sınava girme hak kından mahrum bırakılan yaklaşık 70 bin, aynı okulda aynı işi yaptığı hâlde sefalet ücretiyle çalışıp Öğretmenler Günü törenlerine alınmayan "sözleşmeli, kısmi zamanlı, ücretli, vekil, usta öğretici" gibi adlar altında gelecek kaygısıyla çalışan yaklaşık 80 bin öğretmen, öğretmen adayı ile 300 bini aşkın bu öğretmenlerin ailelerinin feryadına kulak vermek zorundasınız. Sayın milletvekilleri, bu, 1,5 milyon insanın sosyoekonomik yaşamını doğrudan ilgilendiren bir konudur, bir sosyal vakıadır. Bu insanların içinde bulunduğu sosyal, psikolojik, ekonomik durumla rını ve ruh hâlini tasavvur edebilir misiniz? Bu aileler bu çocukları on altı yıl, yemeden içmeden, sır tına palto alması gerekirken palto almadan, türlü fedakârlıklarla "Çocuğumuz öğretmen olacak." diye okutmadılar mı? Bu ailelerin umutlarıyla oynamak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, onun Millî Eğitim Bakanına yakışır mı sayın milletvekilleri? Bu ailelerin, 1,5 milyon insanın içinde bulunduğu bu sosyal durum sizin uğraştığınız Anayasa değişikliğinden inanın ki çok daha öncelikli bir konudur, çok daha acil bir konudur. Devletin direksiyonunda siz varsınız, devletin imkânları elinizdedir. Ben bi liyorum ki bu 300 bin öğretmenin sorununu çözmek devede kulaktır. İnsanın saçından alınacak bir telin benim kafamda ne kadar eksiği varsa büyük Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücü de bu 300 bin öğ retmenin göreve başlatılmasına yetecek muktedirattadır. Sizin tereddüdünüz, çekinceniz nedir, bilmi yorum. Maliye Bakanlığından bir talepte bulunduğunuzu da biliyorum ama buna rağmen Maliye Bakanının ya da Başbakanın bu konuya niçin kapalı olduğunu anlamak mümkün değildir. Sayın milletvekilleri, hepimizin de çoluğu çocuğu var. Bakın, ben beş yıl işsiz gezmiş bir insa nım. Eğitim yüksekokulunu bitirdim, 12 Eylül dönemi sonrası güvenlik soruşturması nedeniyle ben beş yıl öğretmenliğe başlayamadım, beş yıl sonra mahkeme kararıyla başladım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay. ENGİN ALTAY (Devamla) - İşsiz insan sudan çıkmış balık gibidir. Lütfen, yüce Parlamentodan rica ediyorum, gözlerinizi kapatın, suyun kenarına atılmış bir balığın çırpınışını gözünüzde tasavvur edin ve ondan sonra bu sorunun çözümü için hep beraber elimizi taşın altına koyalım. Bizden beklenen her türlü desteğe biz açığız diyorum ve Millî Eğitim Bakanlığının, Bakan Ha nımın bir kadın, bir anne olarak bu konuda özel olarak da bir çaba içinde olması gerektiğini düşü nüyorum ve yüce heyeti bu duygularla saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay. AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Sami Güçlü, Konya Milletvekili. Buyurun Sayın Güçlü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yükseköğretimle ilgili gündeme gelen Türk-Alman Üniversitesinin kurulmasıyla ilgili kanun tasarı sıyla ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Bu konuyla ilgili olarak daha baştan, yükseköğretimle ilgili genel bir değerlendirme yaparak girmek, normal olarak hepimizin yaptığı bir yaklaşım tarzı. Dolayısıyla ben de yükseköğretimle il gili düşüncelerimi ifade edeceğim ve gelişmeleri ortaya koymaya çalışacağım. Üniversiteler, tarih boyunca bilginin üretildiği, yorumlandığı, zenginleştirildiği, eleştirildiği ve aktarıldığı kurumlardır. Üniversiteler için çok yaygın olarak söylenen bir kavram, bilgi için inşa edi len kurumlardır, uygulama ve yarara yönelik amacın da ötesinde, doğru bilgi peşindedirler. Bu üni versite kavramının ne kadar evrensel, ne kadar önemli olduğunu da ortaya koyar uygulama ve yarara yönelik amacın da ötesinde, doğru bilgi. - 6 1 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 Şimdi, Sayın Bakan, size sesleniyorum: Sınava girip elenen yaklaşık 200 bin, sınava girme hak kından mahrum bırakılan yaklaşık 70 bin, aynı okulda aynı işi yaptığı hâlde sefalet ücretiyle çalışıp Öğretmenler Günü törenlerine alınmayan "sözleşmeli, kısmi zamanlı, ücretli, vekil, usta öğretici" gibi adlar altında gelecek kaygısıyla çalışan yaklaşık 80 bin öğretmen, öğretmen adayı ile 300 bini aşkın bu öğretmenlerin ailelerinin feryadına kulak vermek zorundasınız. Sayın milletvekilleri, bu, 1,5 milyon insanın sosyoekonomik yaşamını doğrudan ilgilendiren bir konudur, bir sosyal vakıadır. Bu insanların içinde bulunduğu sosyal, psikolojik, ekonomik durumla rını ve ruh hâlini tasavvur edebilir misiniz? Bu aileler bu çocukları on altı yıl, yemeden içmeden, sır tına palto alması gerekirken palto almadan, türlü fedakârlıklarla "Çocuğumuz öğretmen olacak." diye okutmadılar mı? Bu ailelerin umutlarıyla oynamak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, onun Millî Eğitim Bakanına yakışır mı sayın milletvekilleri? Bu ailelerin, 1,5 milyon insanın içinde bulunduğu bu sosyal durum sizin uğraştığınız Anayasa değişikliğinden inanın ki çok daha öncelikli bir konudur, çok daha acil bir konudur. Devletin direksiyonunda siz varsınız, devletin imkânları elinizdedir. Ben bi liyorum ki bu 300 bin öğretmenin sorununu çözmek devede kulaktır. İnsanın saçından alınacak bir telin benim kafamda ne kadar eksiği varsa büyük Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücü de bu 300 bin öğ retmenin göreve başlatılmasına yetecek muktedirattadır. Sizin tereddüdünüz, çekinceniz nedir, bilmi yorum. Maliye Bakanlığından bir talepte bulunduğunuzu da biliyorum ama buna rağmen Maliye Bakanının ya da Başbakanın bu konuya niçin kapalı olduğunu anlamak mümkün değildir. Sayın milletvekilleri, hepimizin de çoluğu çocuğu var. Bakın, ben beş yıl işsiz gezmiş bir insa nım. Eğitim yüksekokulunu bitirdim, 12 Eylül dönemi sonrası güvenlik soruşturması nedeniyle ben beş yıl öğretmenliğe başlayamadım, beş yıl sonra mahkeme kararıyla başladım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay. ENGİN ALTAY (Devamla) - İşsiz insan sudan çıkmış balık gibidir. Lütfen, yüce Parlamentodan rica ediyorum, gözlerinizi kapatın, suyun kenarına atılmış bir balığın çırpınışını gözünüzde tasavvur edin ve ondan sonra bu sorunun çözümü için hep beraber elimizi taşın altına koyalım. Bizden beklenen her türlü desteğe biz açığız diyorum ve Millî Eğitim Bakanlığının, Bakan Ha nımın bir kadın, bir anne olarak bu konuda özel olarak da bir çaba içinde olması gerektiğini düşü nüyorum ve yüce heyeti bu duygularla saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay. AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Sami Güçlü, Konya Milletvekili. Buyurun Sayın Güçlü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yükseköğretimle ilgili gündeme gelen Türk-Alman Üniversitesinin kurulmasıyla ilgili kanun tasarı sıyla ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Bu konuyla ilgili olarak daha baştan, yükseköğretimle ilgili genel bir değerlendirme yaparak girmek, normal olarak hepimizin yaptığı bir yaklaşım tarzı. Dolayısıyla ben de yükseköğretimle il gili düşüncelerimi ifade edeceğim ve gelişmeleri ortaya koymaya çalışacağım. Üniversiteler, tarih boyunca bilginin üretildiği, yorumlandığı, zenginleştirildiği, eleştirildiği ve aktarıldığı kurumlardır. Üniversiteler için çok yaygın olarak söylenen bir kavram, bilgi için inşa edi len kurumlardır, uygulama ve yarara yönelik amacın da ötesinde, doğru bilgi peşindedirler. Bu üni versite kavramının ne kadar evrensel, ne kadar önemli olduğunu da ortaya koyar uygulama ve yarara yönelik amacın da ötesinde, doğru bilgi. - 6 1 1 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 1 2 - Üniversite, bu büyük amaç doğrultusunda bilgiyi üretir, sunar, yayar. Dört fonksiyon üniversi tenin misyonudur âdeta. Hepimizin bildiği, özellikle akademisyenlerin araştırma faaliyeti, eğitim- öğretim, topluma danışmanlık ve yayın yapmak suretiyle bunlar gerçekleşir. Bu fonksiyonlarıyla üniversiteler, toplumun geleceğini derinden etkileme potansiyeline de sahiptirler. Üniversitelerin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için en başta, evvela, akademik özgürlük ve üniversite özerkli ğine sahip olması gerekmektedir. Dünyada üniversiteler konusunda çok önemli çalışmalar ortaya koyan UNESCO, üniversitenin ta şıması gereken üç temel özelliğe vurgu yapar. Bunlardan birincisi bilgiyi bilgi için elde etmek, ikincisi farklı görüşlere hoşgörülü olmak ve siyasi, ideolojik müdahalelerden özgür olmak. Üniversite eğer ger çek anlamda üniversite olma amacındaysa bilgiyi bilgi için ve onun da ötesinde, ideolojik ve siyasi mü dahalelerden uzak olarak bu fonksiyonunu yerine getirmeli. Özgürlük ve adalet ilkelerini, insan onurunu ve dayanışmayı eğitim ve araştırma yoluyla ilerletme yükümlülüğüne sahip olmak ve uluslararası dü zeyde yardımlaşmayı geliştirmek de üniversitenin taşıması gereken bir başka özelliktir. Değerli arkadaşlarım, bu açıdan baktığımızda -gerçekten de üniversitelerin niçin önemli oldu ğunu- eğer bu fonksiyonlarını yerine getirebilir, bu temel özellikleri üzerinde taşıyabilirse bir toplum için oynayabileceği rol hepimizin gözünü kamaştıracak kadar parlak olur. Dünyadaki gelişmelere de kısaca değinmek istiyorum bu vesileyle. Evvela, dünyanın gelişmiş ülkeleri başta olmak üzere bütün ülkeleri 21 'inci yüzyılda üniversitelerle ilgili yoğun bir arayış için dedirler ve geçmişe göre çok farklı öncelikler belirlenmiş ve ortaya çıkmıştır. Âdeta 21 'inci yüzyılın yükseköğretimde ortaya çıkan yeni trendleri şu başlıklar altında sırala nabilir: Evvela, bilgi yoğun bir toplumla karşı karşıyayız, dolayısıyla yükseköğretimdeki gelişmeler bu amaca yönelik olmalıdır. Artan bir talep söz konusudur. Sürekli bir eğitim ihtiyacı doğmuştur. Öğrencilerde geçişler dolayısıyla bir hareketlilik mevzubahistir. Artan bir talep vardır ve yükseköğretim büyük ölçüde çeşitlenmiştir. Klasik disiplinler yanında çok kültürlü eğitim, yönetimdeki klasik meslektaşlık yerine girişimci üniversite, topluma duyarlılık, akreditasyon ve kalite süreçleri, küresel ölçekte diplomaların denkliği, devlet-üniversite ilişkilerinde değişen paradigmalar. Bunlar gerçekten de dünyada yeni üniversiteler oluşturulması konusunda büyük arayışlann en önemli mihenk taşlan olarak karşımıza çıkmakta. Dünyada, 20'nci yüzyılın sonunda karşılaştığımız teknoloji, küreselleşme ve rekabetin zorladığı dünyada, bütün alanlarda olduğu gibi, yükseköğretim alanlarında işte bu yeni arayışlar bütün top- lumlann gündemini işgal etmiştir ve Avrupa Birliği, elli yıl süreyle dünyada öncülüğünü yaptığı üni versite konusundaki avantajını kaybetmiş, bunu başta Amerika Birleşik Devletleri'ne kaptırmış ve ekonomik alanda da bunun etkisini görmüş ve yeni üniversite anlayışını oluşturmak üzere Avrupa Bir liği Yükseköğretim Alanı ve Bologna Süreci'ni başlatmıştır ve bunu öyle bir kavramla ifade etmiştir ki yükseköğretimle ilgili bu çalışmalarının sonunda hedeflediği önemli nokta, rekabet edebilir dün yanın en rekabetçi ekonomisini elde etmek ve o hedefe ulaşmayı bu vesileyle sağlamak istemektedir ve bunun için tarihler belirlemiş, Avrupa Birliğine dâhil ülkeler ve etkisi altında olan ülkeler de bu Bologna Süreci'ni giderek, sürekli olarak güçlendirmiş ve ekonomik yönden de arzu ettiği gelişmeyi bu yükseköğretimde sağlayacağı gelişmelerden hız alarak gerçekleştirmeyi umut etmektedir.
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 1 2 - Üniversite, bu büyük amaç doğrultusunda bilgiyi üretir, sunar, yayar. Dört fonksiyon üniversi tenin misyonudur âdeta. Hepimizin bildiği, özellikle akademisyenlerin araştırma faaliyeti, eğitim- öğretim, topluma danışmanlık ve yayın yapmak suretiyle bunlar gerçekleşir. Bu fonksiyonlarıyla üniversiteler, toplumun geleceğini derinden etkileme potansiyeline de sahiptirler. Üniversitelerin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için en başta, evvela, akademik özgürlük ve üniversite özerkli ğine sahip olması gerekmektedir. Dünyada üniversiteler konusunda çok önemli çalışmalar ortaya koyan UNESCO, üniversitenin ta şıması gereken üç temel özelliğe vurgu yapar. Bunlardan birincisi bilgiyi bilgi için elde etmek, ikincisi farklı görüşlere hoşgörülü olmak ve siyasi, ideolojik müdahalelerden özgür olmak. Üniversite eğer ger çek anlamda üniversite olma amacındaysa bilgiyi bilgi için ve onun da ötesinde, ideolojik ve siyasi mü dahalelerden uzak olarak bu fonksiyonunu yerine getirmeli. Özgürlük ve adalet ilkelerini, insan onurunu ve dayanışmayı eğitim ve araştırma yoluyla ilerletme yükümlülüğüne sahip olmak ve uluslararası dü zeyde yardımlaşmayı geliştirmek de üniversitenin taşıması gereken bir başka özelliktir. Değerli arkadaşlarım, bu açıdan baktığımızda -gerçekten de üniversitelerin niçin önemli oldu ğunu- eğer bu fonksiyonlarını yerine getirebilir, bu temel özellikleri üzerinde taşıyabilirse bir toplum için oynayabileceği rol hepimizin gözünü kamaştıracak kadar parlak olur. Dünyadaki gelişmelere de kısaca değinmek istiyorum bu vesileyle. Evvela, dünyanın gelişmiş ülkeleri başta olmak üzere bütün ülkeleri 21 'inci yüzyılda üniversitelerle ilgili yoğun bir arayış için dedirler ve geçmişe göre çok farklı öncelikler belirlenmiş ve ortaya çıkmıştır. Âdeta 21 'inci yüzyılın yükseköğretimde ortaya çıkan yeni trendleri şu başlıklar altında sırala nabilir: Evvela, bilgi yoğun bir toplumla karşı karşıyayız, dolayısıyla yükseköğretimdeki gelişmeler bu amaca yönelik olmalıdır. Artan bir talep söz konusudur. Sürekli bir eğitim ihtiyacı doğmuştur. Öğrencilerde geçişler dolayısıyla bir hareketlilik mevzubahistir. Artan bir talep vardır ve yükseköğretim büyük ölçüde çeşitlenmiştir. Klasik disiplinler yanında çok kültürlü eğitim, yönetimdeki klasik meslektaşlık yerine girişimci üniversite, topluma duyarlılık, akreditasyon ve kalite süreçleri, küresel ölçekte diplomaların denkliği, devlet-üniversite ilişkilerinde değişen paradigmalar. Bunlar gerçekten de dünyada yeni üniversiteler oluşturulması konusunda büyük arayışlann en önemli mihenk taşlan olarak karşımıza çıkmakta. Dünyada, 20'nci yüzyılın sonunda karşılaştığımız teknoloji, küreselleşme ve rekabetin zorladığı dünyada, bütün alanlarda olduğu gibi, yükseköğretim alanlarında işte bu yeni arayışlar bütün top- lumlann gündemini işgal etmiştir ve Avrupa Birliği, elli yıl süreyle dünyada öncülüğünü yaptığı üni versite konusundaki avantajını kaybetmiş, bunu başta Amerika Birleşik Devletleri'ne kaptırmış ve ekonomik alanda da bunun etkisini görmüş ve yeni üniversite anlayışını oluşturmak üzere Avrupa Bir liği Yükseköğretim Alanı ve Bologna Süreci'ni başlatmıştır ve bunu öyle bir kavramla ifade etmiştir ki yükseköğretimle ilgili bu çalışmalarının sonunda hedeflediği önemli nokta, rekabet edebilir dün yanın en rekabetçi ekonomisini elde etmek ve o hedefe ulaşmayı bu vesileyle sağlamak istemektedir ve bunun için tarihler belirlemiş, Avrupa Birliğine dâhil ülkeler ve etkisi altında olan ülkeler de bu Bologna Süreci'ni giderek, sürekli olarak güçlendirmiş ve ekonomik yönden de arzu ettiği gelişmeyi bu yükseköğretimde sağlayacağı gelişmelerden hız alarak gerçekleştirmeyi umut etmektedir. TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 4 - 6 1 3 - Ülkemize gelince. Tarihî süreç itibarıyla Avrupa'nın en eski üniversiteleri Bologna ve Sorbonne üniversiteleridir. Bizim tarihî sürecimizde ise bu bin yıllık üniversitelerden az da olsa daha önceki dö nemde yani 1067'de Selçuklu Veziri Nizamülmülk'ün kurmuş olduğu Nizamiye medreseleri bir ba kıma dünyada üniversitelerin, kendi tarihimiz bakımından ise Türk üniversitelerinin başlangıcıdır. Ama cumhuriyet dönemine gelecek olursak, cumhuriyet döneminde evvela bununla ilgili olarak dev raldığımız bir üniversitemiz vardır. 1923-24 döneminde, bu bir üniversitemizdeki fakülteler ve bi rimleri, yüksekokulları o günkü isimleriyle ifade etmeye, teker teker saymaya gerek duymayarak dokuz yükseköğretim biriminin bulunduğu bu zaman diliminde bizim 2.914 öğrencimiz ve 307 öğ retim elemanımız vardır 1924 yılı itibarıyla. Cumhuriyet döneminde yükseköğretimle ilgili beş önemli düzenleme yapılmıştır. Hepsi de bir reform ve üniversite hamlesi amaçlıdır. Bunların dönemleri 1923-46 dönemi, 1933 üniversite refor munu kastediyorum; 1946-60 dönemi, 1946'da yeni Üniversiteler Kanunu ve Ankara Üniversitesi nin kurulmasını; 1960-73 dönemi, 1960 sonrası Anayasa ve üniversitelerle ilgili düzenlemeler; 1973-81 dönemi, 73'teki 1750 sayılı Kanun; 1981-2010 dönemi ve bu dönem içerisinde de 1981 yı lındaki Yükseköğretim Kanunu. Çok değerli arkadaşlarım, bu dönemlere baktığımızda yükseköğretimle ilgili düzenlemelerin 1933,1946,1960,1973 ve 1981 yıllarında Türk yükseköğretimindeki sorunları çözmek için kapsamlı düzenlemelerin yapıldığına şahit oluyoruz ve bu dönemler 1933 ve 1946 tek parti dönemi, çok partili döneme geçişle birlikte bir farklılaşma, iyileşme dönemi, 1960 askerî darbe dönemi, 1973 müdahale nin akabinde meydana gelen gelişme, yine askerî müdahale, 1981 yine askerî müdahaleden sonra. Türk yükseköğretiminin çok önemli olduğunu benden önceki konuşmacı arkadaşlarım dile ge tirdiler, ben de bir akademisyen olarak aynı düşünceye sahip bir insanım ama yükseköğretimle ilgili düzenlemeler, görüldüğü gibi, buradaki tarihî akışı içerisinde de söylediğim gibi, hep kritik zaman larda ve askerî dönemlerden soma ancak yapılabilmiştir. En çok eleştiri 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na yapılmıştır. Yüzden fazla değişiklik yapılmış ama bununla ilgili konuda henüz yüksek öğretimle ilgili arzu ettiğimiz anlamda bir yapı oluşturulamamıştır. Bununla ilgili değerlendirmeme ilerleyen zaman içinde değineceğim. Sorun nereden kaynaklanmaktadır? Çok soyut olarak bu konuyu biraz tartışmak istiyorum sizlerle, ifade ermek istiyorum düşüncelerimi. En temel sebep Türk yükseköğretimi ve sadece Türk yüksek öğretimi değil, Türkiye'nin temel problemlerinin çözümünde bence en temel sebep güven duygusu ek sikliğidir. Bu güven duygusunun eksikliğini üniversiteyi ilgilendiren yönü itibarıyla söylüyorum: Bir, üniversitede yetmezlik; ikincisi, aydın toplum veya üniversite-toplum arasındaki değerler çatış ması ve üçüncüsü, sorunun mahiyetinin doğru algılanmamasından kaynaklanan bir yönü. Dolayısıyla bizim bugüne kadar yükseköğretim konusunda bir çözüm üretemememizin, özellikle 1980 sonrasında bütün siyasi partiler, düşünce ekolleri bu konuda eleştiriler getirmesine ve farklı tasanlar öne sürme sine rağmen bir çözüm üretemememizin sebebini, ben en başta bu güven duygusunun eksikliğine bağ lıyorum. Sadece bu konu değil, diğer temel konularda da bunun eksikliğini genel olarak yaşıyoruz. Üniversitelerimizin bu taşıdığı bir kısım rahatsızlıklar ve onu bir reform süreci içerisinde iyi leştirme konusundaki müdahalelere rağmen üniversitelerimiz bu süre içerisinde çok önemli de ba şarılar elde etmişlerdir. Bu başarılarla ilgili birkaç ana noktaya özellikle temas etmek istiyorum. Evvela, Türkiye'nin, Türk ekonomisinin, Türk toplumunun, Türk eğitim sisteminin ve diğer bütün sektörlerin yetişmiş insan gücü ihtiyacını yine Türkiye'deki üniversiteler karşılamıştır. Bu kendi ba şına çok takdire değer bir hâldir, gelişmedir.
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 0 : 4 - 6 1 3 - Ülkemize gelince. Tarihî süreç itibarıyla Avrupa'nın en eski üniversiteleri Bologna ve Sorbonne üniversiteleridir. Bizim tarihî sürecimizde ise bu bin yıllık üniversitelerden az da olsa daha önceki dö nemde yani 1067'de Selçuklu Veziri Nizamülmülk'ün kurmuş olduğu Nizamiye medreseleri bir ba kıma dünyada üniversitelerin, kendi tarihimiz bakımından ise Türk üniversitelerinin başlangıcıdır. Ama cumhuriyet dönemine gelecek olursak, cumhuriyet döneminde evvela bununla ilgili olarak dev raldığımız bir üniversitemiz vardır. 1923-24 döneminde, bu bir üniversitemizdeki fakülteler ve bi rimleri, yüksekokulları o günkü isimleriyle ifade etmeye, teker teker saymaya gerek duymayarak dokuz yükseköğretim biriminin bulunduğu bu zaman diliminde bizim 2.914 öğrencimiz ve 307 öğ retim elemanımız vardır 1924 yılı itibarıyla. Cumhuriyet döneminde yükseköğretimle ilgili beş önemli düzenleme yapılmıştır. Hepsi de bir reform ve üniversite hamlesi amaçlıdır. Bunların dönemleri 1923-46 dönemi, 1933 üniversite refor munu kastediyorum; 1946-60 dönemi, 1946'da yeni Üniversiteler Kanunu ve Ankara Üniversitesi nin kurulmasını; 1960-73 dönemi, 1960 sonrası Anayasa ve üniversitelerle ilgili düzenlemeler; 1973-81 dönemi, 73'teki 1750 sayılı Kanun; 1981-2010 dönemi ve bu dönem içerisinde de 1981 yı lındaki Yükseköğretim Kanunu. Çok değerli arkadaşlarım, bu dönemlere baktığımızda yükseköğretimle ilgili düzenlemelerin 1933,1946,1960,1973 ve 1981 yıllarında Türk yükseköğretimindeki sorunları çözmek için kapsamlı düzenlemelerin yapıldığına şahit oluyoruz ve bu dönemler 1933 ve 1946 tek parti dönemi, çok partili döneme geçişle birlikte bir farklılaşma, iyileşme dönemi, 1960 askerî darbe dönemi, 1973 müdahale nin akabinde meydana gelen gelişme, yine askerî müdahale, 1981 yine askerî müdahaleden sonra. Türk yükseköğretiminin çok önemli olduğunu benden önceki konuşmacı arkadaşlarım dile ge tirdiler, ben de bir akademisyen olarak aynı düşünceye sahip bir insanım ama yükseköğretimle ilgili düzenlemeler, görüldüğü gibi, buradaki tarihî akışı içerisinde de söylediğim gibi, hep kritik zaman larda ve askerî dönemlerden soma ancak yapılabilmiştir. En çok eleştiri 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na yapılmıştır. Yüzden fazla değişiklik yapılmış ama bununla ilgili konuda henüz yüksek öğretimle ilgili arzu ettiğimiz anlamda bir yapı oluşturulamamıştır. Bununla ilgili değerlendirmeme ilerleyen zaman içinde değineceğim. Sorun nereden kaynaklanmaktadır? Çok soyut olarak bu konuyu biraz tartışmak istiyorum sizlerle, ifade ermek istiyorum düşüncelerimi. En temel sebep Türk yükseköğretimi ve sadece Türk yüksek öğretimi değil, Türkiye'nin temel problemlerinin çözümünde bence en temel sebep güven duygusu ek sikliğidir. Bu güven duygusunun eksikliğini üniversiteyi ilgilendiren yönü itibarıyla söylüyorum: Bir, üniversitede yetmezlik; ikincisi, aydın toplum veya üniversite-toplum arasındaki değerler çatış ması ve üçüncüsü, sorunun mahiyetinin doğru algılanmamasından kaynaklanan bir yönü. Dolayısıyla bizim bugüne kadar yükseköğretim konusunda bir çözüm üretemememizin, özellikle 1980 sonrasında bütün siyasi partiler, düşünce ekolleri bu konuda eleştiriler getirmesine ve farklı tasanlar öne sürme sine rağmen bir çözüm üretemememizin sebebini, ben en başta bu güven duygusunun eksikliğine bağ lıyorum. Sadece bu konu değil, diğer temel konularda da bunun eksikliğini genel olarak yaşıyoruz. Üniversitelerimizin bu taşıdığı bir kısım rahatsızlıklar ve onu bir reform süreci içerisinde iyi leştirme konusundaki müdahalelere rağmen üniversitelerimiz bu süre içerisinde çok önemli de ba şarılar elde etmişlerdir. Bu başarılarla ilgili birkaç ana noktaya özellikle temas etmek istiyorum. Evvela, Türkiye'nin, Türk ekonomisinin, Türk toplumunun, Türk eğitim sisteminin ve diğer bütün sektörlerin yetişmiş insan gücü ihtiyacını yine Türkiye'deki üniversiteler karşılamıştır. Bu kendi ba şına çok takdire değer bir hâldir, gelişmedir. TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 1 4 - İkincisi, çok daha önemli bir konu olduğunu düşünüyorum: Kendi diliyle eğitim yapan geliş mekte olan ülkeler kategorisindeki tek ülke Türkiye'dir ve bu hem sosyal bilimler hem teknik alan lar hem sağlık alanları dâhil olmak üzere modern zamanların yeni bilim alanları ve öne çıkan eğitim-öğretim faaliyetleri içerisinde de hiçbir gecikmeye mahal bırakmadan bu alanlarda yüksek öğretim faaliyetimizi sürdürme imkânına kavuşmuşuz. Bunun sağlamış olduğu en önemli avantaj şudur: Bizim, özellikle cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ve daha zor olan zaman dilimlerinde -ekonomik olarak- insan gücünü yetiştirme konusundaki göster diğimiz gayret ve hassasiyet bugün bu başarıyı sağlamıştır ve belki, 2003'ten itibaren kurduğumuz çok sayıda üniversitenin en temel gerekçesi, kendi diliyle yükseköğretimi gerçekleştirme imkânına sahip bir öğretim kadrosuna ulaşmış olmak ve bunu yetiştirme konusunda bir tecrübe kazanmış olmaktır. Bir başka husus: Yükseköğretimin her alanında "Biz bu alanda bir eğitim yapıyoruz ama acaba bu eğitimin niteliği nedir, kalitesi nedir?" dediğimizde, çok eleştirdiğimiz bu yükseköğretimde ulaş tığımız nokta -uluslararası bir mukayese yapacak olursak- kabul edilebilir bir seviyededir. Bunun çok somut bir ölçüsü yoktur ama bize göre -şahsıma yönelik olarak söylüyorum- kendi şahsi gözle mime göre ve bu konuda akademisyen arkadaşlarla yaptığımız değerlendirmeye göre bunun en açık belirtisi, Türkiye'de lisans eğitimini tamamlamış öğrencilerimizin yüksek lisans için, lisansüstü ça lışmalar için Avrupa'ya, Amerika'ya veya başka ülkelere gittiklerinde göstermiş oldukları başarıdır. Eğer Türkiye'deki eğitimin bu temel altyapısı arzu edilen seviyede olmasaydı ve bu ülkelerde oku yan öğrencilerle kısa sürede telafi edilebilir bir eksikliği taşımasaydı bu arkadaşlarımızın gitmiş ol dukları ülkelerde çok başarılı olması ve master ve doktoralarını yaparak dönmeleri mümkün değildi ama çok yüksek oranda bir başarı olduğunu biliyoruz. Bu, bize, Türkiye'deki mevcut eğitimin bir ba kıma kabul edilebilir bir noktada olduğunu, sorunlara rağmen belli bir seviyede olduğunu gösteriyor. Bu, aynı zamanda.. .Türkiye'de yeni kurulan üniversitelerin de geçmişteki o hamle dönemlerini dik kate alırsak 1982'lerde, 92'lerde yeni açılmış sayılan on sekiz-yirmi iki civanndaki üniversitelerin kuruluş döneminde de benzer kaygılan dile getirmiştik. Şimdi, 2003-2010 yılları arasında kurulan üniversitelerimizde düşündüğümüz endişeler ve kaygıların, bir bakıma, bu misalle bir nebze olsun bir çözüm yoluna girdiğini gösteriyor. Bununla ilgili, tabii ki tartışmayı çok daha farklı bir açıdan, farklı bir zamanda, değişik bir zaman aralığında yapmak mümkündür. Bir başka gelişme: Anadolu'da yükseköğretimde bilimsel faaliyeti Türkçeyle yapmış olmanın sonucu olarak ortaya çıkan bir husus var ki o da Türk dilinin, belki tarihinin en önemli ve en gelişmiş zaman şeridini yaşıyor olmasıdır. Bunun birçok sonuçlan var, yansımalan var, en önemlisi ise Türkçeyle yazan bir düşünürümüzün, bir yazanınızın Nobel Edebiyat Ödülü almasıdır, birçok akademisyenimi zin uluslararası alanda ödüller almasıdır, basanlar sağlamasıdır. Bunlann düşünce mantığı Türkçe üze rine oturmaktadır ve birçoğu Türkçe yazmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak söyleyeceğimiz beşinci basan, mevcut üniversitelerimizdeki öğrenci, öğ retim üyesi, öğretim elemanı sayısındaki gelişmeler, okullaşma oranındaki gelişme ve dünya yayın endeksindeki gelişmedir. Bütün bu hususla ilgili olarak bir mukayese yapacak olursak şöyle söyleyebiliriz: 1923'te bizim 1 üniversitemiz vardı, 81'de 19, 2010 yılında 139 üniversitemiz var şu an. Bu süre içerisinde öğre tim elemanı sayımızdaki gelişme ise şöyledir: 1923'te 307 öğretim elemanı, 1981'de 21 bin, 2010'da yaklaşık 100 bindir. Öğrenci sayılanınız ise bu yıllar itibarıyla 2.900, 237 bin ve 2 milyon 750 bin civarındadır. Son 81 ile 2010'u mukayese ettiğimizde üniversite sayımız 7 kat, öğretim elemanı sayısı 5 kat, öğrenci sayısı 10 kat bir artış göstermiştir. Öğrenci sayımızın büyük talebe rağmen,
TBMM B:77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 0 : 4 - 6 1 4 - İkincisi, çok daha önemli bir konu olduğunu düşünüyorum: Kendi diliyle eğitim yapan geliş mekte olan ülkeler kategorisindeki tek ülke Türkiye'dir ve bu hem sosyal bilimler hem teknik alan lar hem sağlık alanları dâhil olmak üzere modern zamanların yeni bilim alanları ve öne çıkan eğitim-öğretim faaliyetleri içerisinde de hiçbir gecikmeye mahal bırakmadan bu alanlarda yüksek öğretim faaliyetimizi sürdürme imkânına kavuşmuşuz. Bunun sağlamış olduğu en önemli avantaj şudur: Bizim, özellikle cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ve daha zor olan zaman dilimlerinde -ekonomik olarak- insan gücünü yetiştirme konusundaki göster diğimiz gayret ve hassasiyet bugün bu başarıyı sağlamıştır ve belki, 2003'ten itibaren kurduğumuz çok sayıda üniversitenin en temel gerekçesi, kendi diliyle yükseköğretimi gerçekleştirme imkânına sahip bir öğretim kadrosuna ulaşmış olmak ve bunu yetiştirme konusunda bir tecrübe kazanmış olmaktır. Bir başka husus: Yükseköğretimin her alanında "Biz bu alanda bir eğitim yapıyoruz ama acaba bu eğitimin niteliği nedir, kalitesi nedir?" dediğimizde, çok eleştirdiğimiz bu yükseköğretimde ulaş tığımız nokta -uluslararası bir mukayese yapacak olursak- kabul edilebilir bir seviyededir. Bunun çok somut bir ölçüsü yoktur ama bize göre -şahsıma yönelik olarak söylüyorum- kendi şahsi gözle mime göre ve bu konuda akademisyen arkadaşlarla yaptığımız değerlendirmeye göre bunun en açık belirtisi, Türkiye'de lisans eğitimini tamamlamış öğrencilerimizin yüksek lisans için, lisansüstü ça lışmalar için Avrupa'ya, Amerika'ya veya başka ülkelere gittiklerinde göstermiş oldukları başarıdır. Eğer Türkiye'deki eğitimin bu temel altyapısı arzu edilen seviyede olmasaydı ve bu ülkelerde oku yan öğrencilerle kısa sürede telafi edilebilir bir eksikliği taşımasaydı bu arkadaşlarımızın gitmiş ol dukları ülkelerde çok başarılı olması ve master ve doktoralarını yaparak dönmeleri mümkün değildi ama çok yüksek oranda bir başarı olduğunu biliyoruz. Bu, bize, Türkiye'deki mevcut eğitimin bir ba kıma kabul edilebilir bir noktada olduğunu, sorunlara rağmen belli bir seviyede olduğunu gösteriyor. Bu, aynı zamanda.. .Türkiye'de yeni kurulan üniversitelerin de geçmişteki o hamle dönemlerini dik kate alırsak 1982'lerde, 92'lerde yeni açılmış sayılan on sekiz-yirmi iki civanndaki üniversitelerin kuruluş döneminde de benzer kaygılan dile getirmiştik. Şimdi, 2003-2010 yılları arasında kurulan üniversitelerimizde düşündüğümüz endişeler ve kaygıların, bir bakıma, bu misalle bir nebze olsun bir çözüm yoluna girdiğini gösteriyor. Bununla ilgili, tabii ki tartışmayı çok daha farklı bir açıdan, farklı bir zamanda, değişik bir zaman aralığında yapmak mümkündür. Bir başka gelişme: Anadolu'da yükseköğretimde bilimsel faaliyeti Türkçeyle yapmış olmanın sonucu olarak ortaya çıkan bir husus var ki o da Türk dilinin, belki tarihinin en önemli ve en gelişmiş zaman şeridini yaşıyor olmasıdır. Bunun birçok sonuçlan var, yansımalan var, en önemlisi ise Türkçeyle yazan bir düşünürümüzün, bir yazanınızın Nobel Edebiyat Ödülü almasıdır, birçok akademisyenimi zin uluslararası alanda ödüller almasıdır, basanlar sağlamasıdır. Bunlann düşünce mantığı Türkçe üze rine oturmaktadır ve birçoğu Türkçe yazmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak söyleyeceğimiz beşinci basan, mevcut üniversitelerimizdeki öğrenci, öğ retim üyesi, öğretim elemanı sayısındaki gelişmeler, okullaşma oranındaki gelişme ve dünya yayın endeksindeki gelişmedir. Bütün bu hususla ilgili olarak bir mukayese yapacak olursak şöyle söyleyebiliriz: 1923'te bizim 1 üniversitemiz vardı, 81'de 19, 2010 yılında 139 üniversitemiz var şu an. Bu süre içerisinde öğre tim elemanı sayımızdaki gelişme ise şöyledir: 1923'te 307 öğretim elemanı, 1981'de 21 bin, 2010'da yaklaşık 100 bindir. Öğrenci sayılanınız ise bu yıllar itibarıyla 2.900, 237 bin ve 2 milyon 750 bin civarındadır. Son 81 ile 2010'u mukayese ettiğimizde üniversite sayımız 7 kat, öğretim elemanı sayısı 5 kat, öğrenci sayısı 10 kat bir artış göstermiştir. Öğrenci sayımızın büyük talebe rağmen, TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 10 kat artışa rağmen hâlâ yükseköğretimde okullaşma oranımızın arzu edilen seviyeye gelmediğini ama büyük bir artış sağladığımızı da ortaya koymaktadır bu gelişme. Dolayısıyla hem Millî Eğitim Bakanımıza hem Yükseköğretim Kurulumuz yetkilileri üzerine düşen görev, özellikle bu son dö nemde açtığımız üniversitelerimizin öğretim elemanı ihtiyacı konusunda bu gelişme tablosunun biraz daha dikkatle, özenle iyileştirilerek artırılması, özellikle yurt dışına gönderilen 5 bin öğrenci projesi, lisansüstü çalışmaları için gösterilen öğrenci projesinin bu konuya önemli bir katkı sağlayacağını ama bunun desteklenmesinin gerektiğini ifade ediyorum. Üniversitelerimizle ilgili bir önemli gelişmeyi de bugün gündeme gelecek olan Alman Üniversi tesi vesilesiyle dile getirmek istiyorum. O da öğretim elemanı ihtiyacı konusunda sadece yurt dışına öğ renci göndererek, doktoralarını oralarda yaptırarak temin etmenin yanında, Türk üniversitelerinin içerisinde lisansüstü çalışma yapma kapasitesine gelmiş olan, başta Orta Doğu olmak üzere bazı üni versitelerimizin geçmişte de düşünülen ama hayata geçmeyen veya kısmen geçen lisansüstü ağırlıklı eği tim verme konusunun daha ciddi olarak ele alınması ve belki ondan da daha etkili bir çözüm olarak ifade etmek gerekirse yeni kurulacak olan devlet üniversitelerinin, YÖK'ün kabul ettiği, Bakanlar Kurulunda imzaya açılan yedi devlet üniversitesinin -ki bunlar üniversite ve kültür şehirlerinde açılması planlan mıştır- bu üniversitelerimizin daha baştan kurulurken lisanstan ziyade, lisansüstü eğitimi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...hedefleyen ve daha doğrusu, daha açık bir ifadeyle, yeni kuru lan üniversitelerimizin, altmış üç üniversitenin ihtiyaç duyduğu öğretim elemanı ihtiyacına daha hızlı bir katkı yapmak amacıyla, daha özel bir şekilde yapılandırılması ve o amaçla oluşturulması konu sunun gündeme getirilmesini ve bu konuda bir çalışma yapılmasını temenni ediyorum. Bu yasa tasarısıyla ilgili görüşmelerimize yann da devam edeceğiz. Düşüncelerimi ifade etmeyi, orada fırsat bulursam arzu ediyorum, iletmeyi, sizlerle paylaşmayı. Dolayısıyla yeni üniversiteler konusunda Türkiye'nin bu hamlesini 21'inci yüzyılın başında âdeta bir büyük meydan okuyuş ola rak algılıyorum. Bunu niçin algıladığımı da ifade etmeye çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güçlü. Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. (MHP sı ralarından alkışlar) Buyurun Sayın Asil. BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Ku rumlan Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılma sına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsımın görüşlerini ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlanm, bugün bu yasa tasansı ile daha önce Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Al manya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında Türkiye'de bir Türk-Alman üniversitesi kurulmasına dair anlaşma hükümleri çerçevesinde üniversitenin kuruluşu kanununu çıkartacağız. Ülkemizde yeni bir üniversitenin kurulmuş olmasını olumlu mütalaa etmekteyiz ama bugün kuracağımız üniversite Alman Hükümeti ile yaptığımız anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında Türkiye'de ve Almanya'da karşılıklı olarak birer Türk-Alman üni versitesi kurulması yönünde olmasını isterdik. - 6 1 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 O: 4 10 kat artışa rağmen hâlâ yükseköğretimde okullaşma oranımızın arzu edilen seviyeye gelmediğini ama büyük bir artış sağladığımızı da ortaya koymaktadır bu gelişme. Dolayısıyla hem Millî Eğitim Bakanımıza hem Yükseköğretim Kurulumuz yetkilileri üzerine düşen görev, özellikle bu son dö nemde açtığımız üniversitelerimizin öğretim elemanı ihtiyacı konusunda bu gelişme tablosunun biraz daha dikkatle, özenle iyileştirilerek artırılması, özellikle yurt dışına gönderilen 5 bin öğrenci projesi, lisansüstü çalışmaları için gösterilen öğrenci projesinin bu konuya önemli bir katkı sağlayacağını ama bunun desteklenmesinin gerektiğini ifade ediyorum. Üniversitelerimizle ilgili bir önemli gelişmeyi de bugün gündeme gelecek olan Alman Üniversi tesi vesilesiyle dile getirmek istiyorum. O da öğretim elemanı ihtiyacı konusunda sadece yurt dışına öğ renci göndererek, doktoralarını oralarda yaptırarak temin etmenin yanında, Türk üniversitelerinin içerisinde lisansüstü çalışma yapma kapasitesine gelmiş olan, başta Orta Doğu olmak üzere bazı üni versitelerimizin geçmişte de düşünülen ama hayata geçmeyen veya kısmen geçen lisansüstü ağırlıklı eği tim verme konusunun daha ciddi olarak ele alınması ve belki ondan da daha etkili bir çözüm olarak ifade etmek gerekirse yeni kurulacak olan devlet üniversitelerinin, YÖK'ün kabul ettiği, Bakanlar Kurulunda imzaya açılan yedi devlet üniversitesinin -ki bunlar üniversite ve kültür şehirlerinde açılması planlan mıştır- bu üniversitelerimizin daha baştan kurulurken lisanstan ziyade, lisansüstü eğitimi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...hedefleyen ve daha doğrusu, daha açık bir ifadeyle, yeni kuru lan üniversitelerimizin, altmış üç üniversitenin ihtiyaç duyduğu öğretim elemanı ihtiyacına daha hızlı bir katkı yapmak amacıyla, daha özel bir şekilde yapılandırılması ve o amaçla oluşturulması konu sunun gündeme getirilmesini ve bu konuda bir çalışma yapılmasını temenni ediyorum. Bu yasa tasarısıyla ilgili görüşmelerimize yann da devam edeceğiz. Düşüncelerimi ifade etmeyi, orada fırsat bulursam arzu ediyorum, iletmeyi, sizlerle paylaşmayı. Dolayısıyla yeni üniversiteler konusunda Türkiye'nin bu hamlesini 21'inci yüzyılın başında âdeta bir büyük meydan okuyuş ola rak algılıyorum. Bunu niçin algıladığımı da ifade etmeye çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güçlü. Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. (MHP sı ralarından alkışlar) Buyurun Sayın Asil. BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Ku rumlan Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılma sına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsımın görüşlerini ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlanm, bugün bu yasa tasansı ile daha önce Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Al manya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında Türkiye'de bir Türk-Alman üniversitesi kurulmasına dair anlaşma hükümleri çerçevesinde üniversitenin kuruluşu kanununu çıkartacağız. Ülkemizde yeni bir üniversitenin kurulmuş olmasını olumlu mütalaa etmekteyiz ama bugün kuracağımız üniversite Alman Hükümeti ile yaptığımız anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında Türkiye'de ve Almanya'da karşılıklı olarak birer Türk-Alman üni versitesi kurulması yönünde olmasını isterdik. - 6 1 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Değerli arkadaşlarım, anlaşmanın başlangıcında, tarihten gelen kültürel ilişkileri daha da güç lendirmek ve karşılıklı anlayışı geliştirme gayreti içinde yükseköğrenim ve akademik araştırmalar ala nında her iki ülke arasındaki ikili iş birliğini geliştirmek ve Türkiye ile Almanya'daki yükseköğrenim sistemlerini karşılıklı olarak zenginleştirmek amacıyla bu anlaşmanın imzalandığı ifade edilmekte dir. Tabii ki Almanya ile köklü, tarihten gelen kültürel ilişkilerimiz var ama Almanya'da 4 milyonu bulan Türk orada yaşamakta, orada çalışmakta, orada eğitimlerini sürdürmektedirler. Bugüne kadar bu vatandaşlarımız bir nebze dillerini koruyabildiler, kültürlerini koruyabildiler ama artık dördüncü kuşağa geçmek üzereyiz. Gittiğimizde görüyoruz, yakınlarımızdan yurda izne geldiklerinde görü yoruz, maalesef Türkçeyi öğrenemeden büyüyen gençlerle karşılaşmaktayız. O hâlde, Türkiye'nin de Almanya'da bir Türk-Alman üniversitesi kurma yönünde bir ihtiyacının hasıl olduğu ortaya çık maktadır. O hâlde, bu anlaşma yapılırken aynı zamanda orada da bir Türk-Alman üniversitesinin ku rulması bu Parlamentoyu, bu milleti daha da mutlu ederdi. Değerli arkadaşlarım, ama her şeye rağmen bu üniversitenin kurulması da bizleri mutlu etmiş ve bu üniversitenin de ülke eğitimine katkı sağlayacağını umuyor ve biliyoruz. Değerli arkadaşlarım, şimdi, anlaşmada tarafların maddi yükümlülükleriyle ilgili bölümde Türk tarafı Üniversitenin kurulması için gerekli arazi, bina ve altyapıyı sağlayacak, aynı zamanda Üni versitenin sürekli giderlerini karşılayacaktır. Türk tarafı, yürürlükteki yükseköğretim mevzuatı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis edeceği bütçe çerçevesinde Türk-Alman Üniversitesinin ku rucuları tarafından hedeflenen yüksek kalite standartlarını haiz olabilmesi yönünde çaba göstermeyi amaç edinecektir. Bu bağlamda, özellikle donanım ile yerli ve yabancı bilim insanlarının maaşları ko nusunda belirlenecek çerçeve şartların alanlarında isim yapmış kişilerin üniversiteye kazandırılıp üniversite bünyesinde tutulabilmelerine imkân sağlayacak nitelikte olmasını da hedefleyecek. Bun lar hep Türk tarafının görevi. Alman tarafı, danışmanlık ve fınansal katkılarla Türk-Alman Üniversitesinin yapılandırılma sına ve işletilmesine destek verecek, bu katkılar özellikle aşağıdaki faaliyetleri desteklemeye yöne lik olacak. Almanya'dan kısa ve uzun süreli Alman akademik eğitim personelinin Türkiye'ye gönderilmesi, Almanca dil merkezinin kurulması için gerekli materyalin sağlanması ve Almanya'dan dil okutmanı gönderilmesi, ödenebilecek maaş ve ücretler dışındaki ödemelerin yapılması. Alman ya'dan gönderilen personelin maaş ve ücretlerini de yine Türk tarafı sağlayacak. Şimdi, burada bir Türk-Alman Üniversitesi kuruluyor olmasının getirdiği bütün her şeyi siz yapa caksanız o zaman bunu Türk-Alman Üniversitesi olarak kurma çabasını da anlamak biraz zorlaşmakta. Değerli milletvekili arkadaşlarım, kurulacak Üniversitenin mali yükümlülüklerinin de çok büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yüklenmiş olduğu da ortadadır. Şimdi, yine, burada yaptı ğımız çalışmalarda yükseköğrenimin kalitesini yükseltmek, yükseköğrenimi Türkiye'de henüz ge tirmek istediğimiz yere getirememe noktasında, böyle bir iş birliği içerisinde böyle bir yasa tasarısının her şeye rağmen bugün burada görüşülüyor olmasını da mutlulukla karşılıyoruz. Değerli arkadaşla rım, çünkü üniversite eğitimi yapan insan sayısı çoğaldıkça Türkiye'nin ilerlemesi, gelişmesi, eko nomik anlamda yükselmesinin de önü açılmış oluyor. Cumhuriyeti kurduğumuz 1923 yılında Türkiye'de, ülkemizde üniversite mezunlarının sayısı yüzlerle ifade edilecek kadar. Bırakın üniversite mezunu, okuryazar olanlar yüzde 10'lann altında ifade ediliyor. Bir zihniyet oluşmuş: Önce, cumhuriyet sonrasında okuryazar olmak iş bulmaya yetmiş; daha ilerleyen yıllarda, 30'lu, 40'lı yıllarda ilköğretimi bitirmek, ilkokul mezunu olmak iş bulmak hatta devlet memuru olmak için yeterli olmuş; daha sonraki yıllarda ortaokul mezunu, lise mezunu, - 6 1 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Değerli arkadaşlarım, anlaşmanın başlangıcında, tarihten gelen kültürel ilişkileri daha da güç lendirmek ve karşılıklı anlayışı geliştirme gayreti içinde yükseköğrenim ve akademik araştırmalar ala nında her iki ülke arasındaki ikili iş birliğini geliştirmek ve Türkiye ile Almanya'daki yükseköğrenim sistemlerini karşılıklı olarak zenginleştirmek amacıyla bu anlaşmanın imzalandığı ifade edilmekte dir. Tabii ki Almanya ile köklü, tarihten gelen kültürel ilişkilerimiz var ama Almanya'da 4 milyonu bulan Türk orada yaşamakta, orada çalışmakta, orada eğitimlerini sürdürmektedirler. Bugüne kadar bu vatandaşlarımız bir nebze dillerini koruyabildiler, kültürlerini koruyabildiler ama artık dördüncü kuşağa geçmek üzereyiz. Gittiğimizde görüyoruz, yakınlarımızdan yurda izne geldiklerinde görü yoruz, maalesef Türkçeyi öğrenemeden büyüyen gençlerle karşılaşmaktayız. O hâlde, Türkiye'nin de Almanya'da bir Türk-Alman üniversitesi kurma yönünde bir ihtiyacının hasıl olduğu ortaya çık maktadır. O hâlde, bu anlaşma yapılırken aynı zamanda orada da bir Türk-Alman üniversitesinin ku rulması bu Parlamentoyu, bu milleti daha da mutlu ederdi. Değerli arkadaşlarım, ama her şeye rağmen bu üniversitenin kurulması da bizleri mutlu etmiş ve bu üniversitenin de ülke eğitimine katkı sağlayacağını umuyor ve biliyoruz. Değerli arkadaşlarım, şimdi, anlaşmada tarafların maddi yükümlülükleriyle ilgili bölümde Türk tarafı Üniversitenin kurulması için gerekli arazi, bina ve altyapıyı sağlayacak, aynı zamanda Üni versitenin sürekli giderlerini karşılayacaktır. Türk tarafı, yürürlükteki yükseköğretim mevzuatı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis edeceği bütçe çerçevesinde Türk-Alman Üniversitesinin ku rucuları tarafından hedeflenen yüksek kalite standartlarını haiz olabilmesi yönünde çaba göstermeyi amaç edinecektir. Bu bağlamda, özellikle donanım ile yerli ve yabancı bilim insanlarının maaşları ko nusunda belirlenecek çerçeve şartların alanlarında isim yapmış kişilerin üniversiteye kazandırılıp üniversite bünyesinde tutulabilmelerine imkân sağlayacak nitelikte olmasını da hedefleyecek. Bun lar hep Türk tarafının görevi. Alman tarafı, danışmanlık ve fınansal katkılarla Türk-Alman Üniversitesinin yapılandırılma sına ve işletilmesine destek verecek, bu katkılar özellikle aşağıdaki faaliyetleri desteklemeye yöne lik olacak. Almanya'dan kısa ve uzun süreli Alman akademik eğitim personelinin Türkiye'ye gönderilmesi, Almanca dil merkezinin kurulması için gerekli materyalin sağlanması ve Almanya'dan dil okutmanı gönderilmesi, ödenebilecek maaş ve ücretler dışındaki ödemelerin yapılması. Alman ya'dan gönderilen personelin maaş ve ücretlerini de yine Türk tarafı sağlayacak. Şimdi, burada bir Türk-Alman Üniversitesi kuruluyor olmasının getirdiği bütün her şeyi siz yapa caksanız o zaman bunu Türk-Alman Üniversitesi olarak kurma çabasını da anlamak biraz zorlaşmakta. Değerli milletvekili arkadaşlarım, kurulacak Üniversitenin mali yükümlülüklerinin de çok büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yüklenmiş olduğu da ortadadır. Şimdi, yine, burada yaptı ğımız çalışmalarda yükseköğrenimin kalitesini yükseltmek, yükseköğrenimi Türkiye'de henüz ge tirmek istediğimiz yere getirememe noktasında, böyle bir iş birliği içerisinde böyle bir yasa tasarısının her şeye rağmen bugün burada görüşülüyor olmasını da mutlulukla karşılıyoruz. Değerli arkadaşla rım, çünkü üniversite eğitimi yapan insan sayısı çoğaldıkça Türkiye'nin ilerlemesi, gelişmesi, eko nomik anlamda yükselmesinin de önü açılmış oluyor. Cumhuriyeti kurduğumuz 1923 yılında Türkiye'de, ülkemizde üniversite mezunlarının sayısı yüzlerle ifade edilecek kadar. Bırakın üniversite mezunu, okuryazar olanlar yüzde 10'lann altında ifade ediliyor. Bir zihniyet oluşmuş: Önce, cumhuriyet sonrasında okuryazar olmak iş bulmaya yetmiş; daha ilerleyen yıllarda, 30'lu, 40'lı yıllarda ilköğretimi bitirmek, ilkokul mezunu olmak iş bulmak hatta devlet memuru olmak için yeterli olmuş; daha sonraki yıllarda ortaokul mezunu, lise mezunu, - 6 1 6 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 1990'lı yıllara kadar da üniversite mezunu olmak yetmiş ama bugün artık iş bulma noktasında büyük sıkıntılar var. Geçmişte anne baba çocuğunu okula gönderirken "Oğlum üniversiteyi bitirecek, dev lette iş bulacak, işi hazır." noktasında bir zihniyetle çocuğu üniversiteye göndermiş. Gençler, üni versite okuduklarında bir iş sahibi olacakları noktasında sadece "Okulu bitireceğim, bir işe gireceğim." zihniyeti hâkim olmuş ama bugün çağ öyle değil. Bugün artık anne baba "Çocuğum üni versite bitirdiğinde ne yapabilir, ne yaptırabilirim, hangi iş alanında bir yatırım yaptırabilirim?" (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Üniversiteye giden gencimiz de "Okulu bitirdiğimde hangi iş alanlarında yatınm yapabilirim, hangi alanlarda iş kurabilirim?" zihniyetiyle, üniversite okuduğu süre içerisinde bu mantaliteyle ken disini yetiştirmeye başladı. İşte, bu geliştikçe müteşebbis sayımız artacak, iş kurma, iş yaratma, yeni alanlarda çalışma yapma düşüncesine hâkim gençlerimiz yetişecek, bu da ülkenin kalkınması nok tasında büyük yol almamızı sağlayacak. O nedenlerle her kurulacak üniversitenin ülkenin ekonomisine, ülkenin gelişmesine katkı yapaca ğını düşünüyor, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Asil. Şimdi söz sırası Hükümet adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'da. Sayın Bakan, biliyorsunuz konuşma süreniz yirmi dakika ama çalışmamız saat 20.00'de bit mekte, ona göre buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekil leri; ülkemizde kurulması düşünülen Türk-Alman Üniversitesine dair kanun tasarısını görüşlerinize sunarken öncelikle saygıyla heyetinizi selamlıyorum. Sizlerin de bildiği gibi Almanya'yla ortak tarihimiz, yakın ilişkilerimiz ve halklarımız arasındaki temaslar bize eğitim alanında da çok önemli iş birliklerini gerekli kılıyor. Ülkemizde bir Türk-Alman üniversitesinin kurulması da bize bu iş birliğini daha da geliştirmek, Alman sanayi kuruluşlarının ve üniversitelerinin birikimini ülkemize kazandırmak, yükseköğrenimde öğrenci değişim projelerini ger çekleştirmek, kısa ve uzun süreli Alman akademik personelinin ülkemize gelmesi gibi birçok alanda kazanımlar sağlayacaktır. Bugün Almanya'da resmî rakamlara göre 2 milyon 700 bin Türk kökenli göçmen bulunduğunu düşünürsek eğitim alanındaki iş birliğinin önemi çok daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında 8 Mayıs 1957 tarihinde imzalanan bir kültür anlaşmasıyla tarihten gelen bu ikili ilişkileri güçlendirmek, kar şılıklı anlayışı geliştirmek, yükseköğrenim dâhil olmak üzere bütün bu alanlarda iş birliğini yaygın laştırmak hedeflenmişti. Bu kapsamda, 30 Mayıs 2008 tarihinde Berlin'de imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bir Türk-Alman Üniversitesinin Kurulmasına Dair Kanun 1/4/2009 tarihinde kabul edilmiş ve Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Yani Sayın Altay'm da burada belirttiği gibi pazartesi günü ülkemizi ziyaret edecek olan Alman Başba kanı Sayın Merkel için değil, 30 Mayıs 2008 tarihinde imzalanan ve Resmî Gazete'de yayımlanan uluslararası bir anlaşma çerçevesinde bu Üniversite kuruluyor. Sayın Milletvekilimizin Eğitim Ko misyonu üyesi olarak bu süreci çok yakından da takip ettiğini düşünüyorum. - 6 1 7 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 1990'lı yıllara kadar da üniversite mezunu olmak yetmiş ama bugün artık iş bulma noktasında büyük sıkıntılar var. Geçmişte anne baba çocuğunu okula gönderirken "Oğlum üniversiteyi bitirecek, dev lette iş bulacak, işi hazır." noktasında bir zihniyetle çocuğu üniversiteye göndermiş. Gençler, üni versite okuduklarında bir iş sahibi olacakları noktasında sadece "Okulu bitireceğim, bir işe gireceğim." zihniyeti hâkim olmuş ama bugün çağ öyle değil. Bugün artık anne baba "Çocuğum üni versite bitirdiğinde ne yapabilir, ne yaptırabilirim, hangi iş alanında bir yatırım yaptırabilirim?" (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Üniversiteye giden gencimiz de "Okulu bitirdiğimde hangi iş alanlarında yatınm yapabilirim, hangi alanlarda iş kurabilirim?" zihniyetiyle, üniversite okuduğu süre içerisinde bu mantaliteyle ken disini yetiştirmeye başladı. İşte, bu geliştikçe müteşebbis sayımız artacak, iş kurma, iş yaratma, yeni alanlarda çalışma yapma düşüncesine hâkim gençlerimiz yetişecek, bu da ülkenin kalkınması nok tasında büyük yol almamızı sağlayacak. O nedenlerle her kurulacak üniversitenin ülkenin ekonomisine, ülkenin gelişmesine katkı yapaca ğını düşünüyor, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Asil. Şimdi söz sırası Hükümet adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'da. Sayın Bakan, biliyorsunuz konuşma süreniz yirmi dakika ama çalışmamız saat 20.00'de bit mekte, ona göre buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekil leri; ülkemizde kurulması düşünülen Türk-Alman Üniversitesine dair kanun tasarısını görüşlerinize sunarken öncelikle saygıyla heyetinizi selamlıyorum. Sizlerin de bildiği gibi Almanya'yla ortak tarihimiz, yakın ilişkilerimiz ve halklarımız arasındaki temaslar bize eğitim alanında da çok önemli iş birliklerini gerekli kılıyor. Ülkemizde bir Türk-Alman üniversitesinin kurulması da bize bu iş birliğini daha da geliştirmek, Alman sanayi kuruluşlarının ve üniversitelerinin birikimini ülkemize kazandırmak, yükseköğrenimde öğrenci değişim projelerini ger çekleştirmek, kısa ve uzun süreli Alman akademik personelinin ülkemize gelmesi gibi birçok alanda kazanımlar sağlayacaktır. Bugün Almanya'da resmî rakamlara göre 2 milyon 700 bin Türk kökenli göçmen bulunduğunu düşünürsek eğitim alanındaki iş birliğinin önemi çok daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında 8 Mayıs 1957 tarihinde imzalanan bir kültür anlaşmasıyla tarihten gelen bu ikili ilişkileri güçlendirmek, kar şılıklı anlayışı geliştirmek, yükseköğrenim dâhil olmak üzere bütün bu alanlarda iş birliğini yaygın laştırmak hedeflenmişti. Bu kapsamda, 30 Mayıs 2008 tarihinde Berlin'de imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bir Türk-Alman Üniversitesinin Kurulmasına Dair Kanun 1/4/2009 tarihinde kabul edilmiş ve Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Yani Sayın Altay'm da burada belirttiği gibi pazartesi günü ülkemizi ziyaret edecek olan Alman Başba kanı Sayın Merkel için değil, 30 Mayıs 2008 tarihinde imzalanan ve Resmî Gazete'de yayımlanan uluslararası bir anlaşma çerçevesinde bu Üniversite kuruluyor. Sayın Milletvekilimizin Eğitim Ko misyonu üyesi olarak bu süreci çok yakından da takip ettiğini düşünüyorum. - 6 1 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Bu Üniversite her şeyden önce 28/7/2009 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan anlaşmaya göre kurulacak. Bu anlaşma içeriğine baktığımız zaman, bu Üniversitenin İstanbul'da kurulması, Türk yük seköğrenim mevzuatına tabi olması, lisans, master ve doktora düzeyinde diplomalar vermesi, Almanca tedrisatlı programlar sunmasının yanı sıra Türk yükseköğrenim diplomasıyla birlikte tamamlayıcı ni telikte Alman üniversite diploması vermesi, eğitim dilinin Türkçe ve Almanca olması, gerektiğinde İn- gilizceye de yer vermesi ve Üniversiteye alınan öğrencilerin Almanca dilinde sınava tabi tutulmaları ve bu sınavda tespit edilen seviyelerine uygun şekilde ya doğrudan lisans öğretiminin birinci sınıfına ya da hazırlık sınıfına kaydedilmeleri, diplomalar, müfredat ve bunların kalitesinin güvence altına alınması, her iki ülke tarafından da karşılıklı olarak tanınması, eğitim dallarına öğrenci alımında mer kezî olan Türk üniversite giriş sınavının yanı sıra eğitim dalı alanına özgü ek giriş sınavlarının dü zenlenmesi, Türkiye'de Almanca eğitim veren ve Almanca ders programları uygulayan liselerden mezun olan Türk öğrenciler için ek bir özel giriş sınavı yapılması ve bu öğrenciler için var olan öğ renci kontenjanlarının yansına kadar bir kontenjan ayrılması. Özellikle merkezî sınavla öğrenci yer leştiren ülkemizde, en fazla itirazın da konuşmalarda buna yapıldığını görüyorum. Daha önce kurulan Galatasaray Üniversitesi de Türk-Fransız ortak bir devlet üniversitesi şek linde kurulmuş ve bütün bu hükümler aynıdır. Yani dolayısıyla, aslında öğrenci kontenjanlanna iliş kin olarak da Galatasaray Üniversitesi, uygulamada, özellikle özel giriş sınavı yapmak yerine en yüksek puan alan ilk 25 binlik dilimden öğrenci almayı tercih etmiştir. Dolayısıyla, biz, bu üniversitelerin öğrenci seçmelerine ilişkin kontenjanlannın yansına kadar bir kontenjan aynlması hükmü olsa dahi, bu düzenlemelerin genellikle Türkiye'de merkezî sınavda da önemli bir derece yapmış öğrencilere ait olduğunu söyleyebiliriz. Yani bu ilk kez Türk-Alman Üniversitesiyle tanınan birtakım imtiyazlar ve ayncahklar değil, benzeri daha önce Türkiye'nin uluslararası bir anlaş mayla kurduğu Galatasaray Üniversitesinde de hemen hemen aynı hükümler uygulanmıştır. Alman tarafı rektörlük düzleminde üniversiteler konsorsiyumuyla finansman sağlayan Alman mer cilerinin görevlisi olarak Alman tarafını ilgilendirecek idari ve akademik konuları yerinde koordine eden, onlan üniversite organlan önünde temsil eden bir koordinatör tarafından temsil edilecek, fakül teler düzleminde ise Alman konsorsiyumu her fakültede bir koordinatör tarafından temsil edilecek. Üniversiteyi tüm temel ve idari, mali konularda desteklemek ve tavsiyelerde bulunmak üzere eşit temsilî bir Türk-Alman idari temsilciler komitesi kurulacak, Üniversitenin kurulması için arazi, bina ve altyapının sağlanması, Üniversitenin sürekli giderleri Türk tarafınca karşılanacak. Tabii, en çok itirazlar da bu kısma yapıldı ama her şeyden önce bu Üniversitenin Türkiye'de ku rulacak bir üniversite olduğunu, çoğunlukla Türk öğrencilere hitap edeceğini ve bir Türk devlet üni versitesi olma özelliğini taşıdığını söylemek isterim. ENGİN ALTAY (Sinop) - Almanya'da da kurulsun diyoruz, ona bir şey demiyoruz Sayın Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Almanya'dan kısa ve uzun süreli akademik personel Türkiye'ye gelecek ve Almanca dil merkezlerinin kurulması ve materyallerin sağlanması ve Almanya'dan dil okutmanı görevlendirilmesi, gerek öğretim personeli gerekse dil okutmanlarına da Türk mevzuatı çerçevesi içerisinde ödenebilecek maaş ve ücretler dışındaki öde melerin yapılması, öğrenci ve akademik personel değişimi için aynlan burslar, genç nesil Türk bilim insanlarının uzmanlaşma eğitiminin de Alman tarafınca sağlanması. - 6 1 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Bu Üniversite her şeyden önce 28/7/2009 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan anlaşmaya göre kurulacak. Bu anlaşma içeriğine baktığımız zaman, bu Üniversitenin İstanbul'da kurulması, Türk yük seköğrenim mevzuatına tabi olması, lisans, master ve doktora düzeyinde diplomalar vermesi, Almanca tedrisatlı programlar sunmasının yanı sıra Türk yükseköğrenim diplomasıyla birlikte tamamlayıcı ni telikte Alman üniversite diploması vermesi, eğitim dilinin Türkçe ve Almanca olması, gerektiğinde İn- gilizceye de yer vermesi ve Üniversiteye alınan öğrencilerin Almanca dilinde sınava tabi tutulmaları ve bu sınavda tespit edilen seviyelerine uygun şekilde ya doğrudan lisans öğretiminin birinci sınıfına ya da hazırlık sınıfına kaydedilmeleri, diplomalar, müfredat ve bunların kalitesinin güvence altına alınması, her iki ülke tarafından da karşılıklı olarak tanınması, eğitim dallarına öğrenci alımında mer kezî olan Türk üniversite giriş sınavının yanı sıra eğitim dalı alanına özgü ek giriş sınavlarının dü zenlenmesi, Türkiye'de Almanca eğitim veren ve Almanca ders programları uygulayan liselerden mezun olan Türk öğrenciler için ek bir özel giriş sınavı yapılması ve bu öğrenciler için var olan öğ renci kontenjanlarının yansına kadar bir kontenjan ayrılması. Özellikle merkezî sınavla öğrenci yer leştiren ülkemizde, en fazla itirazın da konuşmalarda buna yapıldığını görüyorum. Daha önce kurulan Galatasaray Üniversitesi de Türk-Fransız ortak bir devlet üniversitesi şek linde kurulmuş ve bütün bu hükümler aynıdır. Yani dolayısıyla, aslında öğrenci kontenjanlanna iliş kin olarak da Galatasaray Üniversitesi, uygulamada, özellikle özel giriş sınavı yapmak yerine en yüksek puan alan ilk 25 binlik dilimden öğrenci almayı tercih etmiştir. Dolayısıyla, biz, bu üniversitelerin öğrenci seçmelerine ilişkin kontenjanlannın yansına kadar bir kontenjan aynlması hükmü olsa dahi, bu düzenlemelerin genellikle Türkiye'de merkezî sınavda da önemli bir derece yapmış öğrencilere ait olduğunu söyleyebiliriz. Yani bu ilk kez Türk-Alman Üniversitesiyle tanınan birtakım imtiyazlar ve ayncahklar değil, benzeri daha önce Türkiye'nin uluslararası bir anlaş mayla kurduğu Galatasaray Üniversitesinde de hemen hemen aynı hükümler uygulanmıştır. Alman tarafı rektörlük düzleminde üniversiteler konsorsiyumuyla finansman sağlayan Alman mer cilerinin görevlisi olarak Alman tarafını ilgilendirecek idari ve akademik konuları yerinde koordine eden, onlan üniversite organlan önünde temsil eden bir koordinatör tarafından temsil edilecek, fakül teler düzleminde ise Alman konsorsiyumu her fakültede bir koordinatör tarafından temsil edilecek. Üniversiteyi tüm temel ve idari, mali konularda desteklemek ve tavsiyelerde bulunmak üzere eşit temsilî bir Türk-Alman idari temsilciler komitesi kurulacak, Üniversitenin kurulması için arazi, bina ve altyapının sağlanması, Üniversitenin sürekli giderleri Türk tarafınca karşılanacak. Tabii, en çok itirazlar da bu kısma yapıldı ama her şeyden önce bu Üniversitenin Türkiye'de ku rulacak bir üniversite olduğunu, çoğunlukla Türk öğrencilere hitap edeceğini ve bir Türk devlet üni versitesi olma özelliğini taşıdığını söylemek isterim. ENGİN ALTAY (Sinop) - Almanya'da da kurulsun diyoruz, ona bir şey demiyoruz Sayın Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Almanya'dan kısa ve uzun süreli akademik personel Türkiye'ye gelecek ve Almanca dil merkezlerinin kurulması ve materyallerin sağlanması ve Almanya'dan dil okutmanı görevlendirilmesi, gerek öğretim personeli gerekse dil okutmanlarına da Türk mevzuatı çerçevesi içerisinde ödenebilecek maaş ve ücretler dışındaki öde melerin yapılması, öğrenci ve akademik personel değişimi için aynlan burslar, genç nesil Türk bilim insanlarının uzmanlaşma eğitiminin de Alman tarafınca sağlanması. - 6 1 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Her şeyden önce, bu Üniversitenin kuruluş safhasında bu anlaşmanın İstanbul'da bir devlet üni versitesi olarak kurulduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bugün burada görüştüğümüz Üni versitenin de yükseköğrenim sistemimize önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Dile getirilen konuların başında yer alan hususlardan birisi de evet, çok fazla sayıda Türk va tandaşının yaşadığı Almanya'da da bir Türk-Alman üniversitesinin kurulmasının gerekliliğiydi ki biz zaten başından beri bu konuda da girişimlerde bulunuyoruz, bunu Alman makamları nezdinde de dile getiriyoruz. Özellikle Almanya'daki Türk vatandaşlarımızın çocuklarının eğitim sistemine dair sorunlarını da dile getiriyoruz yani bunlar her zaman ve zeminde en üst düzeyde ilgililerine, muha taplarına aktarılmaktadır. Bu Üniversitenin, bu şekliyle bir devlet üniversitesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve bu Üniversitenin yükseköğrenim sistemimize özellikle teknik anlamdaki gelişmelerinde katkı sağlaya cağını düşündüğümüz, dostluk ilişkilerimizin her zaman olumlu yönde seyrettiği ve daha da pekiş tireceğine inandığımız bu Üniversitenin, Türk- Alman Üniversitesinin kuruluşuna verdiğiniz destek için her şeyden önce bütün siyasi parti gruplarına teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için kanun tasarı ve teklifleri ile komis yonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 25 Mart 2010 Perşembe günü, alınan karar ge reğince saat 13.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.02 - 6 1 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 O: 4 Her şeyden önce, bu Üniversitenin kuruluş safhasında bu anlaşmanın İstanbul'da bir devlet üni versitesi olarak kurulduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bugün burada görüştüğümüz Üni versitenin de yükseköğrenim sistemimize önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Dile getirilen konuların başında yer alan hususlardan birisi de evet, çok fazla sayıda Türk va tandaşının yaşadığı Almanya'da da bir Türk-Alman üniversitesinin kurulmasının gerekliliğiydi ki biz zaten başından beri bu konuda da girişimlerde bulunuyoruz, bunu Alman makamları nezdinde de dile getiriyoruz. Özellikle Almanya'daki Türk vatandaşlarımızın çocuklarının eğitim sistemine dair sorunlarını da dile getiriyoruz yani bunlar her zaman ve zeminde en üst düzeyde ilgililerine, muha taplarına aktarılmaktadır. Bu Üniversitenin, bu şekliyle bir devlet üniversitesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve bu Üniversitenin yükseköğrenim sistemimize özellikle teknik anlamdaki gelişmelerinde katkı sağlaya cağını düşündüğümüz, dostluk ilişkilerimizin her zaman olumlu yönde seyrettiği ve daha da pekiş tireceğine inandığımız bu Üniversitenin, Türk- Alman Üniversitesinin kuruluşuna verdiğiniz destek için her şeyden önce bütün siyasi parti gruplarına teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için kanun tasarı ve teklifleri ile komis yonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 25 Mart 2010 Perşembe günü, alınan karar ge reğince saat 13.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.02 - 6 1 9 - 1.- TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 V I I . - O Y L A M A L A R Y u r t d ı ş ı T ü r k l e r Başkanl ığ ı Teşki lat ve G ö r e v l e r i H a k k ı n d a K a n u n Tasarısına Ver i len O y l a r ı n S o n u c u : Oylama Saati 18:12 Sıra Sayısı 485 Üye Sayısı 550 Kabul Edenler 206 Reddedenler 5 Çekimserler 1 Mükerrer Oylar 2 Toplam 214 Açık Üyelikler 8 Kanunlaşmış t ı r . İ l i Soyadı A d ı P a r t i O y u Adana Atılgan Kürşat MHP Katılmadı Adana Çelik Ömer AK PARTİ Kabul Adana Erbatur Nevingaye CHP Katılmadı Adana Fırat Dengir Mir Mehmet AK PARTİ Kabul Adana Gürkan Fatoş AK PARTİ Kabul Adana Güvel Hulusi CHP Katılmadı Adana Kirişçi Vahit AK PARTİ Kabul Adana Küçükaydın Ali AK PARTİ Kabul Adana Seyhan Tacidar CHP Katılmadı Adana Tankut Yılmaz MHP Katılmadı Adana Ünüvar Necdet AK PARTİ Kabul Adana Varlı Muhanem MHP Katılmadı Adana Vural Mustafa DSP Katılmadı Adana Yıldırım Recai MHP Katılmadı Adıyaman Aydın Ahmet AK PARTİ Kabul Adıyaman Erdoğan Mehmet AK PARTİ Kabul Adıyaman Gürsoy Şevket AK PARTİ Kabul Adıyaman Köse Şevket CHP Katılmadı Adıyaman Kutlu Fehmi Hüsrev AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Açba Sait AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Akçan Abdülkadir MIIP Kabul Afyonkarahisar Aslan Zekeriya AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Aydoğan Halil AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Eroğlu Veysel AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Koca Ahmet AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Unlütepe Halil CHP Katılmadı Ağn Alır Mehmet Hanefi AK PARTİ Kabul Ağrı Aydemir Abdulkerim AK PARTİ Kabul Ağn Eryılmaz Yaşar AK PARTİ Katılmadı Ağn Kaya Cemal AK PARTİ Katılmadı Ağn Kotan Fatma Salman AK PARTİ Kabul Amasya Erdemir Avni AK PARTİ Katılmadı Amasya Gülle Akif AK PARTİ Katılmadı Amasya Unsal Hüseyin CHP Katılmadı Ankara Akıncı Zekeriya CHP Katılmadı Ankara Aksoy Bekir MHP Katılmadı Ankara Asan Aşkın AK PARTİ Kabul Ankara Atalay Beşir AK PARTİ Katılmadı Ankara Ateş Yılmaz CHP Katılmadı Ankara Babacan Ali AK PARTİ Kabul Ankara Baytok Nesrin CHP Katılmadı Ankara Bingöl Tekin CHP Katılmadı Ankara Bölükbaşı Ahmet Deniz MHP Katılmadı - 6 2 0 -
1.- TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 V I I . - O Y L A M A L A R Y u r t d ı ş ı T ü r k l e r Başkanl ığ ı Teşki lat ve G ö r e v l e r i H a k k ı n d a K a n u n Tasarısına Ver i len O y l a r ı n S o n u c u : Oylama Saati 18:12 Sıra Sayısı 485 Üye Sayısı 550 Kabul Edenler 206 Reddedenler 5 Çekimserler 1 Mükerrer Oylar 2 Toplam 214 Açık Üyelikler 8 Kanunlaşmış t ı r . İ l i Soyadı A d ı P a r t i O y u Adana Atılgan Kürşat MHP Katılmadı Adana Çelik Ömer AK PARTİ Kabul Adana Erbatur Nevingaye CHP Katılmadı Adana Fırat Dengir Mir Mehmet AK PARTİ Kabul Adana Gürkan Fatoş AK PARTİ Kabul Adana Güvel Hulusi CHP Katılmadı Adana Kirişçi Vahit AK PARTİ Kabul Adana Küçükaydın Ali AK PARTİ Kabul Adana Seyhan Tacidar CHP Katılmadı Adana Tankut Yılmaz MHP Katılmadı Adana Ünüvar Necdet AK PARTİ Kabul Adana Varlı Muhanem MHP Katılmadı Adana Vural Mustafa DSP Katılmadı Adana Yıldırım Recai MHP Katılmadı Adıyaman Aydın Ahmet AK PARTİ Kabul Adıyaman Erdoğan Mehmet AK PARTİ Kabul Adıyaman Gürsoy Şevket AK PARTİ Kabul Adıyaman Köse Şevket CHP Katılmadı Adıyaman Kutlu Fehmi Hüsrev AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Açba Sait AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Akçan Abdülkadir MIIP Kabul Afyonkarahisar Aslan Zekeriya AK PARTİ Katılmadı Afyonkarahisar Aydoğan Halil AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Eroğlu Veysel AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Koca Ahmet AK PARTİ Kabul Afyonkarahisar Unlütepe Halil CHP Katılmadı Ağn Alır Mehmet Hanefi AK PARTİ Kabul Ağrı Aydemir Abdulkerim AK PARTİ Kabul Ağn Eryılmaz Yaşar AK PARTİ Katılmadı Ağn Kaya Cemal AK PARTİ Katılmadı Ağn Kotan Fatma Salman AK PARTİ Kabul Amasya Erdemir Avni AK PARTİ Katılmadı Amasya Gülle Akif AK PARTİ Katılmadı Amasya Unsal Hüseyin CHP Katılmadı Ankara Akıncı Zekeriya CHP Katılmadı Ankara Aksoy Bekir MHP Katılmadı Ankara Asan Aşkın AK PARTİ Kabul Ankara Atalay Beşir AK PARTİ Katılmadı Ankara Ateş Yılmaz CHP Katılmadı Ankara Babacan Ali AK PARTİ Kabul Ankara Baytok Nesrin CHP Katılmadı Ankara Bingöl Tekin CHP Katılmadı Ankara Bölükbaşı Ahmet Deniz MHP Katılmadı - 6 2 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Ankara Çağlayan Mehmet Zafer AK PARTİ Katılmadı Ankara Çiçek Cemil AK PARTİ Katılmadı Ankara Dağı Zeynep AK PARTİ Katılmadı Ankara Denemeç Reha AK PARTİ Katılmadı Ankara Erdem Eşref CHP Katılmadı Ankara Gedikli Bülent AK PARTİ Katılmadı Ankara Halıcı Mehmet Emrehan Bağımsız Katılmadı Ankara İpek Haluk AK PARTİ Katılmadı Ankara İyimaya Ahmet AK PARTİ Katılmadı Ankara Kapusuz Salih AK PARTİ Katılmadı Ankara Kayatürk Burhan AK PARTİ Katılmadı Ankara Koca Faruk AK PARTÎ Kabul Ankara Okay Hakkı Süha CHP Katılmadı Ankara Özcan Mehmet Zekai AK PARTİ Kabul Ankara Ozdalga Nazmi Haluk AK PARTİ Kabul Ankara Paçacı Mustafa Cihan MHP Katılmadı Ankara Pehlivan Mücahit Bağımsız Katılmadı Ankara Sav Önder CHP Katılmadı Ankara Türkeş Yıldırım Tuğrul MHP Katılmadı Ankara Yazıcıoğlu Mustafa Said AK PARTİ Kabul Antalya Ancı Abdurrahman AK PARTİ Kabul Antalya Badak Sadık AK PARTİ Kabul Antalya Baykal Deniz CHP Katılmadı Antalya Çavuşoğlu Mevlüt AK PARTİ Katılmadı Antalya Çöllü Hüsnü CHP Katılmadı Antalya Emek Atila CHP Katılmadı Antalya Günal Mehmet MHP Katılmadı Antalya İrbeç Yusuf Ziya AK PARTİ Katılmadı Antalya Kaptan Osman CHP Katılmadı Antalya Süner Tayfur CHP Katılmadı Antalya Şahin Mehmet Ali AK PARTİ Katılmadı Antalya Toskay Tunca MHP Katılmadı Antalya Yıldız Hüseyin MHP Katılmadı Artvin Arifağaoğlu Metin CHP Katılmadı Artvin Çolak Ertekin AK PARTİ Kabul Aydın Atay Mehmet Fatih CHP Katılmadı Aydın Erdem Mehmet AK PARTİ Katılmadı Aydın Ertürk Ahmet AK PARTİ Kabul Aydın Koç Atilla AK PARTİ Kabul Aydın Kumcuoğlu Ertuğrul MHP Katılmadı Aydın Taner Recep MHP Katılmadı Aydın Uzunırmak Ali MHP Katılmadı Balıkesir Akbaş Ayşe AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Aydoğan Ergün CHP Katılmadı Balıkesir Bulut Ahmet Duran MHP Katılmadı Balıkesir Özgün İsmail AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Oztaylan Mehmet Cemal AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Pazarcı Hüseyin Bağımsız Kabul Balıkesir Sali Ali Osman AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Uğur A. Edip AK PARTİ Katılmadı Bilecik Poyraz Fahrettin AK PARTİ Kabul Bilecik Tüzün Yaşar CHP Katılmadı Bingöl Ataoğlu Kazım AK PARTİ Katılmadı Bingöl Coşkun Yusuf AK PARTİ Kabul Bingöl Yılmaz Cevdet AK PARTİ Katılmadı Bitlis Ergezen Zeki AK PARTİ Katılmadı Bitlis Karabaş Mehmet Nezir BDP Red - 6 2 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Ankara Çağlayan Mehmet Zafer AK PARTİ Katılmadı Ankara Çiçek Cemil AK PARTİ Katılmadı Ankara Dağı Zeynep AK PARTİ Katılmadı Ankara Denemeç Reha AK PARTİ Katılmadı Ankara Erdem Eşref CHP Katılmadı Ankara Gedikli Bülent AK PARTİ Katılmadı Ankara Halıcı Mehmet Emrehan Bağımsız Katılmadı Ankara İpek Haluk AK PARTİ Katılmadı Ankara İyimaya Ahmet AK PARTİ Katılmadı Ankara Kapusuz Salih AK PARTİ Katılmadı Ankara Kayatürk Burhan AK PARTİ Katılmadı Ankara Koca Faruk AK PARTÎ Kabul Ankara Okay Hakkı Süha CHP Katılmadı Ankara Özcan Mehmet Zekai AK PARTİ Kabul Ankara Ozdalga Nazmi Haluk AK PARTİ Kabul Ankara Paçacı Mustafa Cihan MHP Katılmadı Ankara Pehlivan Mücahit Bağımsız Katılmadı Ankara Sav Önder CHP Katılmadı Ankara Türkeş Yıldırım Tuğrul MHP Katılmadı Ankara Yazıcıoğlu Mustafa Said AK PARTİ Kabul Antalya Ancı Abdurrahman AK PARTİ Kabul Antalya Badak Sadık AK PARTİ Kabul Antalya Baykal Deniz CHP Katılmadı Antalya Çavuşoğlu Mevlüt AK PARTİ Katılmadı Antalya Çöllü Hüsnü CHP Katılmadı Antalya Emek Atila CHP Katılmadı Antalya Günal Mehmet MHP Katılmadı Antalya İrbeç Yusuf Ziya AK PARTİ Katılmadı Antalya Kaptan Osman CHP Katılmadı Antalya Süner Tayfur CHP Katılmadı Antalya Şahin Mehmet Ali AK PARTİ Katılmadı Antalya Toskay Tunca MHP Katılmadı Antalya Yıldız Hüseyin MHP Katılmadı Artvin Arifağaoğlu Metin CHP Katılmadı Artvin Çolak Ertekin AK PARTİ Kabul Aydın Atay Mehmet Fatih CHP Katılmadı Aydın Erdem Mehmet AK PARTİ Katılmadı Aydın Ertürk Ahmet AK PARTİ Kabul Aydın Koç Atilla AK PARTİ Kabul Aydın Kumcuoğlu Ertuğrul MHP Katılmadı Aydın Taner Recep MHP Katılmadı Aydın Uzunırmak Ali MHP Katılmadı Balıkesir Akbaş Ayşe AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Aydoğan Ergün CHP Katılmadı Balıkesir Bulut Ahmet Duran MHP Katılmadı Balıkesir Özgün İsmail AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Oztaylan Mehmet Cemal AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Pazarcı Hüseyin Bağımsız Kabul Balıkesir Sali Ali Osman AK PARTİ Katılmadı Balıkesir Uğur A. Edip AK PARTİ Katılmadı Bilecik Poyraz Fahrettin AK PARTİ Kabul Bilecik Tüzün Yaşar CHP Katılmadı Bingöl Ataoğlu Kazım AK PARTİ Katılmadı Bingöl Coşkun Yusuf AK PARTİ Kabul Bingöl Yılmaz Cevdet AK PARTİ Katılmadı Bitlis Ergezen Zeki AK PARTİ Katılmadı Bitlis Karabaş Mehmet Nezir BDP Red - 6 2 1 - TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Bitlis Kiler Vahit AK PARTİ Kabul Bitlis Taşar Cemal AK PARTİ Kabul Bolu Coşkunyürek Yüksel AK PARTİ Kabul Bolu Metin Fatih AK PARTİ Katılmadı Bolu Yılmaz Metin AK PARTİ Kabul Burdur Alp Mehmet AK PARTİ Kabul Burdur Özçelik Bayram AK PARTİ Kabul Burdur Özkan Ramazan Kerim CHP Katılmadı Bursa Büyükataman İsmet MHP Katılmadı Bursa Candemir Çelik Canan AK PARTİ Kabul Bursa Çakmak Hayrettin AK PARTİ Kabul Bursa Çelik Faruk AK PARTİ Kabul Bursa Demirel Kemal CHP Katılmadı Bursa Homriş H. Hamit MHP Kabul Bursa Karapaşaoğlu Mehmet Altan AK PARTİ Kabul Bursa Kızılcıkh Sedat AK PARTİ Katılmadı Bursa Koyuncu Ali AK PARTİ Katılmadı Bursa Kul Ali AK PARTİ Katılmadı Bursa Ocakden Mehmet AK PARTİ Kabul Bursa Öymen Onur Başaran CHP Katılmadı Bursa Özensoy Necati MHP Katılmadı Bursa Özer Abdullah CHP Katılmadı Bursa Tunçak Mehmet AK PARTİ Katılmadı Bursa Tutan Mehmet Emin AK PARTİ Kabul Çanakkale Cengiz Mustafa Kemal MHP Katılmadı Çanakkale Daniş Mehmet AK PARTİ Kabul Çanakkale Kuşku Müjdat AK PARTİ Kabul Çanakkale Küçük Ahmet CHP Katılmadı Çankırı Akman Nurettin AK PARTİ Kabul Çankırı Bukan Ahmet MHP Katılmadı Çankırı Kmıklıoğlu Suat AK PARTİ Kabul Çorum Aydoğmuş Ahmet AK PARTİ Katılmadı Çorum Bağcı Cahit AK PARTİ Kabul Çorum Günday Derviş CHP Katılmadı Çorum Karkas Agah AK PARTİ Katılmadı Çorum Yıldırım Murat AK PARTİ Kabul Denizli Ayhan Emin Haluk MHP Katılmadı Denizli Ekici Mithat AK PARTİ Kabul Denizli Erçelebi Hasan DSP Katılmadı Denizli Erdoğan Mehmet Salih AK PARTİ Katılmadı Denizli Ertemür Ali Rıza CHP Katılmadı Denizli Kavaf Selma Aliye AK PARTİ Katılmadı Denizli Yüksel Mehmet AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Arslan M. İhsan AK PARTİ Kabul Diyarbakır Arzu Kutbettin AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Aslan Osman AK PARTİ Kabul Diyarbakır Birdal Akın BDP Red Diyarbakır Demirtaş Selahattin BDP Katılmadı Diyarbakır Eker Mehmet Mehdi AK PARTİ Kabul Diyarbakır Kışanak Gültan BDP Katılmadı Diyarbakır Kurt Abdurrahman AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Merdanoğlu Ali İhsan AK PARTİ Kabul Edirne Budak Necdet AK PARTİ Katılmadı Edirne Çakır Rasim CHP Katılmadı Edirne Paçanz Bilgin CHP Katılmadı Edirne Uslu Cemaleddin MHP Katılmadı Elazığ Çetinkaya Mehmet Necati AK PARTİ Kabul - 6 2 2 -
TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Bitlis Kiler Vahit AK PARTİ Kabul Bitlis Taşar Cemal AK PARTİ Kabul Bolu Coşkunyürek Yüksel AK PARTİ Kabul Bolu Metin Fatih AK PARTİ Katılmadı Bolu Yılmaz Metin AK PARTİ Kabul Burdur Alp Mehmet AK PARTİ Kabul Burdur Özçelik Bayram AK PARTİ Kabul Burdur Özkan Ramazan Kerim CHP Katılmadı Bursa Büyükataman İsmet MHP Katılmadı Bursa Candemir Çelik Canan AK PARTİ Kabul Bursa Çakmak Hayrettin AK PARTİ Kabul Bursa Çelik Faruk AK PARTİ Kabul Bursa Demirel Kemal CHP Katılmadı Bursa Homriş H. Hamit MHP Kabul Bursa Karapaşaoğlu Mehmet Altan AK PARTİ Kabul Bursa Kızılcıkh Sedat AK PARTİ Katılmadı Bursa Koyuncu Ali AK PARTİ Katılmadı Bursa Kul Ali AK PARTİ Katılmadı Bursa Ocakden Mehmet AK PARTİ Kabul Bursa Öymen Onur Başaran CHP Katılmadı Bursa Özensoy Necati MHP Katılmadı Bursa Özer Abdullah CHP Katılmadı Bursa Tunçak Mehmet AK PARTİ Katılmadı Bursa Tutan Mehmet Emin AK PARTİ Kabul Çanakkale Cengiz Mustafa Kemal MHP Katılmadı Çanakkale Daniş Mehmet AK PARTİ Kabul Çanakkale Kuşku Müjdat AK PARTİ Kabul Çanakkale Küçük Ahmet CHP Katılmadı Çankırı Akman Nurettin AK PARTİ Kabul Çankırı Bukan Ahmet MHP Katılmadı Çankırı Kmıklıoğlu Suat AK PARTİ Kabul Çorum Aydoğmuş Ahmet AK PARTİ Katılmadı Çorum Bağcı Cahit AK PARTİ Kabul Çorum Günday Derviş CHP Katılmadı Çorum Karkas Agah AK PARTİ Katılmadı Çorum Yıldırım Murat AK PARTİ Kabul Denizli Ayhan Emin Haluk MHP Katılmadı Denizli Ekici Mithat AK PARTİ Kabul Denizli Erçelebi Hasan DSP Katılmadı Denizli Erdoğan Mehmet Salih AK PARTİ Katılmadı Denizli Ertemür Ali Rıza CHP Katılmadı Denizli Kavaf Selma Aliye AK PARTİ Katılmadı Denizli Yüksel Mehmet AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Arslan M. İhsan AK PARTİ Kabul Diyarbakır Arzu Kutbettin AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Aslan Osman AK PARTİ Kabul Diyarbakır Birdal Akın BDP Red Diyarbakır Demirtaş Selahattin BDP Katılmadı Diyarbakır Eker Mehmet Mehdi AK PARTİ Kabul Diyarbakır Kışanak Gültan BDP Katılmadı Diyarbakır Kurt Abdurrahman AK PARTİ Katılmadı Diyarbakır Merdanoğlu Ali İhsan AK PARTİ Kabul Edirne Budak Necdet AK PARTİ Katılmadı Edirne Çakır Rasim CHP Katılmadı Edirne Paçanz Bilgin CHP Katılmadı Edirne Uslu Cemaleddin MHP Katılmadı Elazığ Çetinkaya Mehmet Necati AK PARTİ Kabul - 6 2 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Elazığ İşbaşaran Feyzi Bağımsız Katılmadı Elazığ Öztürk Tahir AK PARTİ Katılmadı Elazığ Septioğlu Faruk AK PARTİ Kabul Elazığ Yanılmaz Hamza AK PARTİ Katılmadı Erzincan Karakelle Sebahattin AK PARTİ Kabul Erzincan Tınastepe Erol CHP Katılmadı Erzincan Yıldırım Binali AK PARTİ Kabul Erzurum Akdağ Recep AK PARTİ Kabul Erzurum Aksak Muhyettin AK PARTİ Katılmadı Erzurum Aydın Saadettin AK PARTİ Kabul Erzurum Dağcı Çığlık Fazilet AK PARTİ Katılmadı Erzurum Ertueav Zeki MHP Katılmadı Erzurum Gülyurt Muzaffer AK PARTİ Kabul Erzurum Kavaz İbrahim AK PARTİ Kabul Eskişehir Asil Beytullah MHP Katılmadı Eskişehir İçli Hüseyin Tayfun Bağımsız Katılmadı Eskişehir Mercan Hasan Murat AK PARTİ Katılmadı Eskişehir Oztürk Emin Nedim AK PARTİ Katılmadı Eskişehir Sönmez Fehmi Murat CHP Katılmadı Eskişehir Unakıtan Kemal AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Ağyüz Yaşar CHP Katılmadı Gaziantep Durdu Mahmut AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Ekici Akif CHP Katılmadı Gaziantep Erdoğan Mehmet AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Mazıcıoğlu Halil AK PARTİ Katılmadı Gaziantep MüftüoSlu Özlem AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Özdemir Hasan MHP Katılmadı Gaziantep Sarı Mehmet AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Şahin Fatma AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Şimşek Mehmet AK PARTİ Katılmadı Giresun Canikli Nurettin AK PARTİ Katılmadı Giresun Karaibrahim Eşref CHP Katılmadı Giresun Özkan Murat MHP Katılmadı Giresun Sönmez H. Hasan AK PARTİ Kabul Giresun Temür Ali AK PARTİ Kabul Gümüşhane Aydın Kemalettin AK PARTİ Kabul Gümüşhane Doğan Yahva AK PARTİ Katılmadı Hakkâri Geylani Hamit BDP Katılmadı Hakkâri Özbek Abdulmuttalip AK PARTİ Kabul Hakkâri Zeydan Rüstem AK PARTİ Kabul Hatav Cav Fuat CHP Katılmadı Hatay Çirkin Sülevman Turan MHP Katılmadı Hatay Durgun Gökhan CHP Katılmadı Hatay Ergin Sadullah AK PARTİ Katılmadı Hatay Kahya Abdülhadi AK PARTİ Kabul Hatay Karasayar Orhan AK PARTİ Kabul Hatay Öztürk Mustafa AK PARTİ Kabul Hatay Şanverdi Fevzi AK PARTİ Kabul (Mükerrer) Hatay Yazar Abdulaziz CHP Katılmadı Hatay Yılmaz İzzettin MHP Katılmadı İsparta Bilgiç Süreyva Sadi AK PARTİ Katılmadı İsparta Coşkuner Mevlüt CHP Katılmadı İsparta Dilek Mehmet Sait AK PARTİ Kabul İsparta Korkmaz Süleyman Ne\ 72: MHP Katılmadı İsparta Kurt Haydar Kemal AK PARTİ Kabul Mersin Akkuş Akif MHP Kabul Mersin Çelik Behiç MHP Katılmadı - 6 2 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Elazığ İşbaşaran Feyzi Bağımsız Katılmadı Elazığ Öztürk Tahir AK PARTİ Katılmadı Elazığ Septioğlu Faruk AK PARTİ Kabul Elazığ Yanılmaz Hamza AK PARTİ Katılmadı Erzincan Karakelle Sebahattin AK PARTİ Kabul Erzincan Tınastepe Erol CHP Katılmadı Erzincan Yıldırım Binali AK PARTİ Kabul Erzurum Akdağ Recep AK PARTİ Kabul Erzurum Aksak Muhyettin AK PARTİ Katılmadı Erzurum Aydın Saadettin AK PARTİ Kabul Erzurum Dağcı Çığlık Fazilet AK PARTİ Katılmadı Erzurum Ertueav Zeki MHP Katılmadı Erzurum Gülyurt Muzaffer AK PARTİ Kabul Erzurum Kavaz İbrahim AK PARTİ Kabul Eskişehir Asil Beytullah MHP Katılmadı Eskişehir İçli Hüseyin Tayfun Bağımsız Katılmadı Eskişehir Mercan Hasan Murat AK PARTİ Katılmadı Eskişehir Oztürk Emin Nedim AK PARTİ Katılmadı Eskişehir Sönmez Fehmi Murat CHP Katılmadı Eskişehir Unakıtan Kemal AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Ağyüz Yaşar CHP Katılmadı Gaziantep Durdu Mahmut AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Ekici Akif CHP Katılmadı Gaziantep Erdoğan Mehmet AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Mazıcıoğlu Halil AK PARTİ Katılmadı Gaziantep MüftüoSlu Özlem AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Özdemir Hasan MHP Katılmadı Gaziantep Sarı Mehmet AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Şahin Fatma AK PARTİ Katılmadı Gaziantep Şimşek Mehmet AK PARTİ Katılmadı Giresun Canikli Nurettin AK PARTİ Katılmadı Giresun Karaibrahim Eşref CHP Katılmadı Giresun Özkan Murat MHP Katılmadı Giresun Sönmez H. Hasan AK PARTİ Kabul Giresun Temür Ali AK PARTİ Kabul Gümüşhane Aydın Kemalettin AK PARTİ Kabul Gümüşhane Doğan Yahva AK PARTİ Katılmadı Hakkâri Geylani Hamit BDP Katılmadı Hakkâri Özbek Abdulmuttalip AK PARTİ Kabul Hakkâri Zeydan Rüstem AK PARTİ Kabul Hatav Cav Fuat CHP Katılmadı Hatay Çirkin Sülevman Turan MHP Katılmadı Hatay Durgun Gökhan CHP Katılmadı Hatay Ergin Sadullah AK PARTİ Katılmadı Hatay Kahya Abdülhadi AK PARTİ Kabul Hatay Karasayar Orhan AK PARTİ Kabul Hatay Öztürk Mustafa AK PARTİ Kabul Hatay Şanverdi Fevzi AK PARTİ Kabul (Mükerrer) Hatay Yazar Abdulaziz CHP Katılmadı Hatay Yılmaz İzzettin MHP Katılmadı İsparta Bilgiç Süreyva Sadi AK PARTİ Katılmadı İsparta Coşkuner Mevlüt CHP Katılmadı İsparta Dilek Mehmet Sait AK PARTİ Kabul İsparta Korkmaz Süleyman Ne\ 72: MHP Katılmadı İsparta Kurt Haydar Kemal AK PARTİ Kabul Mersin Akkuş Akif MHP Kabul Mersin Çelik Behiç MHP Katılmadı - 6 2 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Mersin Er Ali AK PARTİ Katılmadı Mersin Gök İsa CHP Katılmadı Mersin İnan Ömer AK PARTİ Kabul Mersin Oksal Ali CHP Katılmadı Mersin Oztürk Ali Rıza CHP Katılmadı Mersin Seçer Vahap CHP Katılmadı Mersin Şandır Mehmet MHP Kabul Mersin Tüzmen Kürşad AK PARTİ Katılmadı Mersin Ural Kadir MHP Kabul Mersin Uskül Mehmet Zafer AK PARTİ Kabul İstanbul Ağırbaş Ayşe Jale DSP Katılmadı İstanbul Aksu Abdülkadir AK PARTİ Kabul İstanbul Akşener Meral MHP Katılmadı İstanbul Akşit Güldal AK PARTİ Katılmadı İstanbul Arat Necla CHP Katılmadı İstanbul Ataş Mustafa AK PARTİ Katılmadı İstanbul Ayva Lokman AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bağış Egemen AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bahçekapılı Ayşe Nur AK PARTİ Katılmadı İstanbul Başesgioğlu Murat AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bayraktar Nusret AK PARTİ Kabul istanbul Beşli Hüseyin AK PARTİ Katılmadı İstanbul Birinci Necat AK PARTİ Kabul İstanbul Bol Fuat AK PARTİ Kabul İstanbul Büyükkaya Alaattin AK PARTİ Katılmadı İstanbul Çamuroğlu Reha AK PARTİ Katılmadı İstanbul Çubukçu Nimet AK PARTİ Kabul İstanbul Dedegil Alev AK PARTİ Katılmadı İstanbul Denizolgun Mehmet Beyazıt AK PARTİ Kabul İstanbul Dinçer Ömer AK PARTİ Kabul İstanbul Domaç Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Ekren Nazım AK PARTİ Katılmadı İstanbul Elekdağ Mustafa Şükrü CHP Katılmadı İstanbul Erdoğan Recep Tayyip AK PARTİ Katılmadı İstanbul Güllüce İdris AK PARTİ Kabul İstanbul Günay Ertuğrul AK PARTİ Kabul İstanbul Gündüz İrfan AK PARTİ Katılmadı İstanbul Hacaloğlu Algan CHP Katılmadı İstanbul İncekara Halide AK PARTİ Katılmadı İstanbul Kaçır Ünal AK PARTİ Kabul İstanbul Kalsın Canan AK PARTİ Kabul İstanbul Kaya Atila MHP Katılmadı İstanbul Keleş Birgen CHP Katılmadı İstanbul Kesici İlhan CHP Katılmadı İstanbul Kılıçdaroğlu Kemal CHP Katılmadı İstanbul Kıyıkhk Feyzullah AK PARTİ Katılmadı İstanbul Koral Recep AK PARTİ Katılmadı İstanbul Korkmaz Esfender CHP Katılmadı İstanbul Kuzu Burhan AK Parti Katılmadı İstanbul Macit Hasan DSP Katılmadı İstanbul Melen Mithat MHP Kabul İstanbul Memecan Mesude Nursuna AK PARTİ Katılmadı İstanbul Meral Bayram Ali CHP Katılmadı İstanbul Mert Hüseyin DSP Katılmadı İstanbul Müezzinoglu Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Öktem Şinasi CHP Katılmadı İstanbul Özpolat Mehmet Ali CHP Katılmadı - 6 2 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Mersin Er Ali AK PARTİ Katılmadı Mersin Gök İsa CHP Katılmadı Mersin İnan Ömer AK PARTİ Kabul Mersin Oksal Ali CHP Katılmadı Mersin Oztürk Ali Rıza CHP Katılmadı Mersin Seçer Vahap CHP Katılmadı Mersin Şandır Mehmet MHP Kabul Mersin Tüzmen Kürşad AK PARTİ Katılmadı Mersin Ural Kadir MHP Kabul Mersin Uskül Mehmet Zafer AK PARTİ Kabul İstanbul Ağırbaş Ayşe Jale DSP Katılmadı İstanbul Aksu Abdülkadir AK PARTİ Kabul İstanbul Akşener Meral MHP Katılmadı İstanbul Akşit Güldal AK PARTİ Katılmadı İstanbul Arat Necla CHP Katılmadı İstanbul Ataş Mustafa AK PARTİ Katılmadı İstanbul Ayva Lokman AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bağış Egemen AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bahçekapılı Ayşe Nur AK PARTİ Katılmadı İstanbul Başesgioğlu Murat AK PARTİ Katılmadı İstanbul Bayraktar Nusret AK PARTİ Kabul istanbul Beşli Hüseyin AK PARTİ Katılmadı İstanbul Birinci Necat AK PARTİ Kabul İstanbul Bol Fuat AK PARTİ Kabul İstanbul Büyükkaya Alaattin AK PARTİ Katılmadı İstanbul Çamuroğlu Reha AK PARTİ Katılmadı İstanbul Çubukçu Nimet AK PARTİ Kabul İstanbul Dedegil Alev AK PARTİ Katılmadı İstanbul Denizolgun Mehmet Beyazıt AK PARTİ Kabul İstanbul Dinçer Ömer AK PARTİ Kabul İstanbul Domaç Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Ekren Nazım AK PARTİ Katılmadı İstanbul Elekdağ Mustafa Şükrü CHP Katılmadı İstanbul Erdoğan Recep Tayyip AK PARTİ Katılmadı İstanbul Güllüce İdris AK PARTİ Kabul İstanbul Günay Ertuğrul AK PARTİ Kabul İstanbul Gündüz İrfan AK PARTİ Katılmadı İstanbul Hacaloğlu Algan CHP Katılmadı İstanbul İncekara Halide AK PARTİ Katılmadı İstanbul Kaçır Ünal AK PARTİ Kabul İstanbul Kalsın Canan AK PARTİ Kabul İstanbul Kaya Atila MHP Katılmadı İstanbul Keleş Birgen CHP Katılmadı İstanbul Kesici İlhan CHP Katılmadı İstanbul Kılıçdaroğlu Kemal CHP Katılmadı İstanbul Kıyıkhk Feyzullah AK PARTİ Katılmadı İstanbul Koral Recep AK PARTİ Katılmadı İstanbul Korkmaz Esfender CHP Katılmadı İstanbul Kuzu Burhan AK Parti Katılmadı İstanbul Macit Hasan DSP Katılmadı İstanbul Melen Mithat MHP Kabul İstanbul Memecan Mesude Nursuna AK PARTİ Katılmadı İstanbul Meral Bayram Ali CHP Katılmadı İstanbul Mert Hüseyin DSP Katılmadı İstanbul Müezzinoglu Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Öktem Şinasi CHP Katılmadı İstanbul Özpolat Mehmet Ali CHP Katılmadı - 6 2 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 tu Soyadı Adı Parti Oyu İstanbul Özyürek Mustafa CHP Katılmadı İstanbul Piltanoğlu Türköne Özlem AK PARTİ Katılmadı İstanbul Sekmen Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Serter Fatma Nur CHP Katılmadı İstanbul Sevi gen Mehmet CHP Katılmadı İstanbul Soysal Çetin CHP Katılmadı İstanbul Sözen Edibe AK PARTİ Kabul İstanbul Şafak Ümit MHP Katılmadı İstanbul Şahin İdris Naim AK PARTİ Katılmadı İstanbul Tamaylıgil Bihlun CHP Katılmadı İstanbul Tan Ahmet Bağımsız Katılmadı İstanbul Topuz Ali CHP Katılmadı İstanbul Torlak Durmuşali MHP Katılmadı İstanbul Tuncel Sebahat BDP Katılmadı İstanbul Uras Mehmet Ufuk BDP Katılmadı İstanbul Yağız Süleyman DSP Kabul İstanbul Yardımcı Hasan Kemal AK PARTİ Katılmadı İstanbul Yazıcı Hayati AK PARTİ Katılmadı İstanbul Yıldız Sacid CHP Katılmadı İstanbul Yiğit İbrahim AK PARTİ Kabul İzmir Aksoy Taha AK PARTİ Kabul İzmir Anadol Kıvılcım Kemal CHP Katılmadı İzmir Arıtman Canan CHP Katılmadı İzmir Aydın Mehmet AK PARTİ Katılmadı İzmir Ayhan Selçuk CHP Katılmadı İzmir Bal Şenol MHP Katılmadı İzmir Baratalı Bülent CHP Katılmadı İzmir Birgün Recai Bağımsız Katılmadı İzmir Ersin Ahmet CHP Katılmadı İzmir Erten Abdurrezzak CHP Katılmadı İzmir Gönül Mehmet Vecdi AK PARTİ Katılmadı İzmir Hasgür İbrahim AK PARTİ Kabul İzmir Hotar Fatma Seniha Nükhet AK PARTİ Katılmadı İzmir Kalkan Erdal AK PARTİ Kabul İzmir Katmerci İsmail AK PARTİ Katılmadı İzmir Mumcu Şükran Güldal CHP Katılmadı İzmir Oyan Oğuz CHP Katılmadı İzmir Öztürk Harun Bağımsız Kabul İzmir Sipahi Kamil Erdal MHP Katılmadı İzmir Susam Mehmet Ali CHP Katılmadı İzmir Tannkulu Ahmet Kenan MHP Katılmadı İzmir Tekel ioğlu Mehmet Sayım AK PARTİ Kabul İzmir Vural Oktav MHP Katılmadı İzmir Yemişçi Tuğrul AK PARTİ Kabul Kars Dağdaş Gürcan MHP Katılmadı Kars Güven Mahmut Esat AK PARTİ Kabul Kars Karabayır Zeki AK PARTİ Kabul Kastamonu Altan Hasan AK PARTİ Kabul Kastamonu Köylü Hakkı AK PARTİ Kabul Kastamonu Serdaroğlu Mehmet MHP Katılmadı Kastamonu Sıvacıoğlu Musa AK PARTİ Katılmadı Kayseri Çakmakoğlu Sabahattin MHP Kabul Kayseri Elitaş Mustafa AK PARTİ Katılmadı Kayseri Karayel Yaşar AK PARTİ Kabul Kayseri Kulkuloğlu Mehmet Şevki CHP Kabul Kayseri Öksüzkaya Ahmet AK PARTİ Kabul Kayseri Yakut Sadık AK PARTİ Katılmadı - 6 2 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 tu Soyadı Adı Parti Oyu İstanbul Özyürek Mustafa CHP Katılmadı İstanbul Piltanoğlu Türköne Özlem AK PARTİ Katılmadı İstanbul Sekmen Mehmet AK PARTİ Kabul İstanbul Serter Fatma Nur CHP Katılmadı İstanbul Sevi gen Mehmet CHP Katılmadı İstanbul Soysal Çetin CHP Katılmadı İstanbul Sözen Edibe AK PARTİ Kabul İstanbul Şafak Ümit MHP Katılmadı İstanbul Şahin İdris Naim AK PARTİ Katılmadı İstanbul Tamaylıgil Bihlun CHP Katılmadı İstanbul Tan Ahmet Bağımsız Katılmadı İstanbul Topuz Ali CHP Katılmadı İstanbul Torlak Durmuşali MHP Katılmadı İstanbul Tuncel Sebahat BDP Katılmadı İstanbul Uras Mehmet Ufuk BDP Katılmadı İstanbul Yağız Süleyman DSP Kabul İstanbul Yardımcı Hasan Kemal AK PARTİ Katılmadı İstanbul Yazıcı Hayati AK PARTİ Katılmadı İstanbul Yıldız Sacid CHP Katılmadı İstanbul Yiğit İbrahim AK PARTİ Kabul İzmir Aksoy Taha AK PARTİ Kabul İzmir Anadol Kıvılcım Kemal CHP Katılmadı İzmir Arıtman Canan CHP Katılmadı İzmir Aydın Mehmet AK PARTİ Katılmadı İzmir Ayhan Selçuk CHP Katılmadı İzmir Bal Şenol MHP Katılmadı İzmir Baratalı Bülent CHP Katılmadı İzmir Birgün Recai Bağımsız Katılmadı İzmir Ersin Ahmet CHP Katılmadı İzmir Erten Abdurrezzak CHP Katılmadı İzmir Gönül Mehmet Vecdi AK PARTİ Katılmadı İzmir Hasgür İbrahim AK PARTİ Kabul İzmir Hotar Fatma Seniha Nükhet AK PARTİ Katılmadı İzmir Kalkan Erdal AK PARTİ Kabul İzmir Katmerci İsmail AK PARTİ Katılmadı İzmir Mumcu Şükran Güldal CHP Katılmadı İzmir Oyan Oğuz CHP Katılmadı İzmir Öztürk Harun Bağımsız Kabul İzmir Sipahi Kamil Erdal MHP Katılmadı İzmir Susam Mehmet Ali CHP Katılmadı İzmir Tannkulu Ahmet Kenan MHP Katılmadı İzmir Tekel ioğlu Mehmet Sayım AK PARTİ Kabul İzmir Vural Oktav MHP Katılmadı İzmir Yemişçi Tuğrul AK PARTİ Kabul Kars Dağdaş Gürcan MHP Katılmadı Kars Güven Mahmut Esat AK PARTİ Kabul Kars Karabayır Zeki AK PARTİ Kabul Kastamonu Altan Hasan AK PARTİ Kabul Kastamonu Köylü Hakkı AK PARTİ Kabul Kastamonu Serdaroğlu Mehmet MHP Katılmadı Kastamonu Sıvacıoğlu Musa AK PARTİ Katılmadı Kayseri Çakmakoğlu Sabahattin MHP Kabul Kayseri Elitaş Mustafa AK PARTİ Katılmadı Kayseri Karayel Yaşar AK PARTİ Kabul Kayseri Kulkuloğlu Mehmet Şevki CHP Kabul Kayseri Öksüzkaya Ahmet AK PARTİ Kabul Kayseri Yakut Sadık AK PARTİ Katılmadı - 6 2 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Kayseri Yıldız Taner AK PARTİ Kabul Kırklareli Barış Tansel CHP Katılmadı Kırklareli Dibek Turgut CHP Katılmadı Kırklareli Sarıçam Ahmet Gökhan AK PARTİ Katılmadı Kırşehir Arslan Mikail AK PARTİ Katılmadı Kırşehir Çalışkan Abdullah AK PARTİ Kabul Kırşehir Çobanoğlu Metin MHP Katılmadı Kocaeli Ayar Eyüp AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Baştopçu Muzaffer AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Durmuş Cumali MHP Katılmadı Kocaeli Erenkaya Hikmet CHP Katılmadı Kocaeli Ergün Nihat AK PARTİ Kabul Kocaeli Gönül Azize Sibel AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Işık Fikri AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Pepe Osman AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Selvi Mehmet Cevdet CHP Katılmadı Konya Ansı Hasan AK PARTİ Kabul Konya Bal Faruk MHP Katılmadı Konya Büyükakk aşlar Ahmet AK PARTİ Kabul Konya Candan Muharrem AK PARTİ Kabul Konya Çetinkaya Abdullah AK PARTİ Kabul Konya Erdem Orhan AK PARTİ Kabul Konya Güçlü Sami AK PARTİ Kabul Konya Kabakçı Mustafa AK PARTİ Kabul Konya Kalaycı Mustafa MHP Katılmadı Konya Kart Atilla CHP Katılmadı Konya Öksüz Özkan AK PARTİ Kabul Konya Özkul Kerim AK PARTİ Kabul Konya Öztürk Ali AK PARTİ Kabul Konya Tuna Hüsnü AK PARTİ Kabul Konya Tüfekçi Harun AK PARTİ Kabul Konya Türkmenoğlu Ayşe AK PARTİ Katılmadı Kütahya Aksoy Soner AK PARTİ Kabul Kütahya Biçer İsmail Hakkı AK PARTİ Kabul Kütahya Işık Alim MHP Katılmadı Kütahya Kinay Hasan Fehmi AK PARTİ Kabul Kütahya Ordu Hüsnü AK PARTİ Katılmadı Kütahya Tuğcu Hüseyin AK PARTİ Kabul Malatya Aslanoğlu Ferit Mevlüt CHP Katılmadı Malatya Çalık Öznur AK PARTİ Kabul Malatya Fındıklı Mahmut Mücahit AK PARTİ Katılmadı Malatya Koca İhsan AK PARTİ Kabul Malatya Ölmeztoorak Fuat AK PARTİ Katılmadı Malatya Öz Ömer Faruk AK PARTİ Kabul Malatya Şahin Mehmet AK PARTİ Kabul Manisa Akçay Erkan MHP Katılmadı Manisa Annç Bülent AK PARTİ Kabul Manisa Berber Recai AK PARTİ Katılmadı Manisa Bilen İsmail AK PARTİ Kabul Manisa Çerçi Mehmet AK PARTİ Kabul Manisa Enöz Mustafa MHP Kabul Manisa Mengü Şahin CHP Katılmadı Manisa Orhan Ahmet MHP Kabul Manisa Tanrıverdi Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Manisa Yetenç Mustafa Erdoğan Bağımsız Katılmadı Kahramanmaraş Ankan Fatih AK PARTİ Kabul Kahramanmaraş Doğan Avni AK PARTİ Katılmadı - 6 2 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Kayseri Yıldız Taner AK PARTİ Kabul Kırklareli Barış Tansel CHP Katılmadı Kırklareli Dibek Turgut CHP Katılmadı Kırklareli Sarıçam Ahmet Gökhan AK PARTİ Katılmadı Kırşehir Arslan Mikail AK PARTİ Katılmadı Kırşehir Çalışkan Abdullah AK PARTİ Kabul Kırşehir Çobanoğlu Metin MHP Katılmadı Kocaeli Ayar Eyüp AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Baştopçu Muzaffer AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Durmuş Cumali MHP Katılmadı Kocaeli Erenkaya Hikmet CHP Katılmadı Kocaeli Ergün Nihat AK PARTİ Kabul Kocaeli Gönül Azize Sibel AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Işık Fikri AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Pepe Osman AK PARTİ Katılmadı Kocaeli Selvi Mehmet Cevdet CHP Katılmadı Konya Ansı Hasan AK PARTİ Kabul Konya Bal Faruk MHP Katılmadı Konya Büyükakk aşlar Ahmet AK PARTİ Kabul Konya Candan Muharrem AK PARTİ Kabul Konya Çetinkaya Abdullah AK PARTİ Kabul Konya Erdem Orhan AK PARTİ Kabul Konya Güçlü Sami AK PARTİ Kabul Konya Kabakçı Mustafa AK PARTİ Kabul Konya Kalaycı Mustafa MHP Katılmadı Konya Kart Atilla CHP Katılmadı Konya Öksüz Özkan AK PARTİ Kabul Konya Özkul Kerim AK PARTİ Kabul Konya Öztürk Ali AK PARTİ Kabul Konya Tuna Hüsnü AK PARTİ Kabul Konya Tüfekçi Harun AK PARTİ Kabul Konya Türkmenoğlu Ayşe AK PARTİ Katılmadı Kütahya Aksoy Soner AK PARTİ Kabul Kütahya Biçer İsmail Hakkı AK PARTİ Kabul Kütahya Işık Alim MHP Katılmadı Kütahya Kinay Hasan Fehmi AK PARTİ Kabul Kütahya Ordu Hüsnü AK PARTİ Katılmadı Kütahya Tuğcu Hüseyin AK PARTİ Kabul Malatya Aslanoğlu Ferit Mevlüt CHP Katılmadı Malatya Çalık Öznur AK PARTİ Kabul Malatya Fındıklı Mahmut Mücahit AK PARTİ Katılmadı Malatya Koca İhsan AK PARTİ Kabul Malatya Ölmeztoorak Fuat AK PARTİ Katılmadı Malatya Öz Ömer Faruk AK PARTİ Kabul Malatya Şahin Mehmet AK PARTİ Kabul Manisa Akçay Erkan MHP Katılmadı Manisa Annç Bülent AK PARTİ Kabul Manisa Berber Recai AK PARTİ Katılmadı Manisa Bilen İsmail AK PARTİ Kabul Manisa Çerçi Mehmet AK PARTİ Kabul Manisa Enöz Mustafa MHP Kabul Manisa Mengü Şahin CHP Katılmadı Manisa Orhan Ahmet MHP Kabul Manisa Tanrıverdi Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Manisa Yetenç Mustafa Erdoğan Bağımsız Katılmadı Kahramanmaraş Ankan Fatih AK PARTİ Kabul Kahramanmaraş Doğan Avni AK PARTİ Katılmadı - 6 2 6 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Kahramanmaraş Kaynak Veysi AK PARTİ Katılmadı Kahramanmaraş Özbolat Durdu CHP Katılmadı Kahramanmaraş Pakdii Nevzat AK PARTİ Katılmadı Kahramanmaraş Paksoy Mehmet Akif MHP Katılmadı Kahramanmaraş Sağlam Mehmet AK PARTİ Kabul Kahramanmaraş Tatlıbal Cafer AK PARTİ Kabul Mardin Ayna Emine BDP Katılmadı Mardin Şahkulubey Gönül Bekin AK PARTİ Kabul Mardin Çelebi Süleyman AK PARTİ Kabul Mardin Demir Mehmet Halit AK PARTİ Kabul Mardin Yüksel Cüneyt AK PARTİ Kabul Muğla Arslan Ali CHP Katılmadı Muğla Ergin Gürol CHP Katılmadı Muğla Ergun Metin MHP Katılmadı Muğla Hıdır Mehmet Nil AK PARTİ Katılmadı Muğla Özden Yüksel AK PARTİ Katılmadı Muğla Topuz Fevzi CHP Katılmadı Muş Karayağız Seracettin AK PARTİ Katılmadı Muş Sakık Sun BDP Katılmadı Muş Yaman M. Nuri BDP Red Muş Yılmaz Medeni AK PARTİ Kabul Nevşehir Dede Mahmut AK PARTİ Kabul Nevşehir Feralan Ahmet Erdal AK PARTİ Kabul Nevşehir Köybaşı Rıtvan AK PARTİ Kabul Niğde Göksel İsmail AK PARTİ Kabul Niğde inan Mümin MHP Katılmadı Niğde Selamoğlu Muharrem AK PARTİ Katılmadı Ordu Fatsa Eyüp AK PARTİ Katılmadı Ordu Güler Mehmet Hilmi AK PARTİ Katılmadı Ordu Güner Rahmi CHP Katılmadı Ordu Hamarat Mustafa AK PARTİ Kabul Ordu Yalçın Rıdvan MHP Katılmadı Ordu Yılmaz Ayhan AK PARTİ Katılmadı Ordu Yılmaz Enver AK PARTİ Katılmadı Rize Bayramoğlu Bayram Ali AK PARTİ Kabul Rize Çırakoğlu Lütfı AK PARTİ Kabul Rize Yılmaz Ahmet Mesut DP Katılmadı Sakarya Cebeci Erol Aslan AK PARTİ Kabul Sakarya Çelik Hasan Ali AK PARTİ Kabul Sakarya Dişli Şaban AK PARTİ Katılmadı Sakarya Kutluata Münir MHP Katılmadı Sakarya Üstün Ayhan Sefer AK PARTİ Katılmadı Sakarya Yıldırım Recep AK PARTİ Kabul Samsun Binici Suat CHP Katılmadı Samsun Çakır Osman MHP Katılmadı Samsun Demir Cemal Yılmaz AK PARTİ Katılmadı Samsun Demir Mustafa AK PARTİ Katılmadı Samsun Kılıç Suat AK PARTİ Kabul Samsun Koç Ahmet Haluk CHP Katılmadı Samsun Öztürk Fatih AK PARTİ Kabul Samsun Şahinoğlu Bimur AK PARTİ Katılmadı Samsun Yeni Ahmet AK PARTİ Kabul Siirt Demirkıran Afif AK PARTİ Kabul Siirt Helvacıoğlu Mehmet Yılmaz AK PARTİ Kabul Siirt Özçelik Osman BDP Red Sinop Altay Engin CHP Katılmadı Sinop Dodurgalı Abdurrahman AK PARTİ Kabul - 6 2 7 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Kahramanmaraş Kaynak Veysi AK PARTİ Katılmadı Kahramanmaraş Özbolat Durdu CHP Katılmadı Kahramanmaraş Pakdii Nevzat AK PARTİ Katılmadı Kahramanmaraş Paksoy Mehmet Akif MHP Katılmadı Kahramanmaraş Sağlam Mehmet AK PARTİ Kabul Kahramanmaraş Tatlıbal Cafer AK PARTİ Kabul Mardin Ayna Emine BDP Katılmadı Mardin Şahkulubey Gönül Bekin AK PARTİ Kabul Mardin Çelebi Süleyman AK PARTİ Kabul Mardin Demir Mehmet Halit AK PARTİ Kabul Mardin Yüksel Cüneyt AK PARTİ Kabul Muğla Arslan Ali CHP Katılmadı Muğla Ergin Gürol CHP Katılmadı Muğla Ergun Metin MHP Katılmadı Muğla Hıdır Mehmet Nil AK PARTİ Katılmadı Muğla Özden Yüksel AK PARTİ Katılmadı Muğla Topuz Fevzi CHP Katılmadı Muş Karayağız Seracettin AK PARTİ Katılmadı Muş Sakık Sun BDP Katılmadı Muş Yaman M. Nuri BDP Red Muş Yılmaz Medeni AK PARTİ Kabul Nevşehir Dede Mahmut AK PARTİ Kabul Nevşehir Feralan Ahmet Erdal AK PARTİ Kabul Nevşehir Köybaşı Rıtvan AK PARTİ Kabul Niğde Göksel İsmail AK PARTİ Kabul Niğde inan Mümin MHP Katılmadı Niğde Selamoğlu Muharrem AK PARTİ Katılmadı Ordu Fatsa Eyüp AK PARTİ Katılmadı Ordu Güler Mehmet Hilmi AK PARTİ Katılmadı Ordu Güner Rahmi CHP Katılmadı Ordu Hamarat Mustafa AK PARTİ Kabul Ordu Yalçın Rıdvan MHP Katılmadı Ordu Yılmaz Ayhan AK PARTİ Katılmadı Ordu Yılmaz Enver AK PARTİ Katılmadı Rize Bayramoğlu Bayram Ali AK PARTİ Kabul Rize Çırakoğlu Lütfı AK PARTİ Kabul Rize Yılmaz Ahmet Mesut DP Katılmadı Sakarya Cebeci Erol Aslan AK PARTİ Kabul Sakarya Çelik Hasan Ali AK PARTİ Kabul Sakarya Dişli Şaban AK PARTİ Katılmadı Sakarya Kutluata Münir MHP Katılmadı Sakarya Üstün Ayhan Sefer AK PARTİ Katılmadı Sakarya Yıldırım Recep AK PARTİ Kabul Samsun Binici Suat CHP Katılmadı Samsun Çakır Osman MHP Katılmadı Samsun Demir Cemal Yılmaz AK PARTİ Katılmadı Samsun Demir Mustafa AK PARTİ Katılmadı Samsun Kılıç Suat AK PARTİ Kabul Samsun Koç Ahmet Haluk CHP Katılmadı Samsun Öztürk Fatih AK PARTİ Kabul Samsun Şahinoğlu Bimur AK PARTİ Katılmadı Samsun Yeni Ahmet AK PARTİ Kabul Siirt Demirkıran Afif AK PARTİ Kabul Siirt Helvacıoğlu Mehmet Yılmaz AK PARTİ Kabul Siirt Özçelik Osman BDP Red Sinop Altay Engin CHP Katılmadı Sinop Dodurgalı Abdurrahman AK PARTİ Kabul - 6 2 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Sinop Tıngıroğlu Kadir AK PARTİ Kabul Sivas Açıkalın Mehmet Mustafa AK PARTİ Katılmadı Sivas Kılıç Osman AK PARTİ Kabul Sivas Özdemir Malik Ecder CHP Katılmadı Sivas Uzun Selami AK PARTİ Katılmadı Sivas Yeri ikaya Hamza AK PARTİ Kabul Tekirdağ Akbulut Tevfık Ziyaeddin AK PARTİ Kabul Tekirdağ Nalcı Kemalettin MHP Katılmadı Tekirdağ Öztrak Faik CHP Katılmadı Tekirdağ Taylan Necip AK PARTİ Kabul Tekirdağ Tütüncü Enis CHP Kabul Tokat Aslan Zeyid AK PARTİ Kabul Tokat Ayalan Şükrü AK PARTİ Katılmadı Tokat Demir Osman AK PARTİ Kabul Tokat Diren Orhan Ziya CHP Katılmadı Tokat Doğru Reşat MHP Katılmadı Tokat Gülsün Hüseyin AK PARTİ Kabul Tokat Yüksel Dilek AK PARTİ Kabul Trabzon Aykan Asım AK Parti Katılmadı T r a b z o n C u m u r Musta fa A K PARTİ Kabul Trabzon Erdöl Cevdet AK PARTİ Kabul Trabzon Göktaş Kemalettin AK PARTİ Katılmadı Trabzon Hamzaçebi Mehmet Akif CHP Katılmadı Trabzon Özak Faruk Nafiz AK PARTİ Katılmadı Trabzon Seymenoğlu Safiye AK PARTİ Kabul Trabzon Yunusoğlu Süleyman Latif MHP Katılmadı Tunceli Genç Kamer Bağımsız Çekimser Tunceli Halis Şerafettin BDP Katılmadı Şanlıurfa Akman Yahya AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Başak Ramazan AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Binici İbrahim BDP Red Şanlıurfa Cevheri Sabahattin AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Eyyüpoğlu Seyit Bağımsız Katılmadı Şanlıurfa Gülpınar Eyyüp Cenap AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa İzol Zülfükar AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Kus Mustafa AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa Önen Abdulkadir Emin AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Aktemur Özyavuz Cağla AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa Yetkin Abdurrahman Müfit AK PARTİ Kabul Uşak Coşkunoğlu Osman CHP Katılmadı Usak Çetin Mustafa AK PARTİ Kabul Uşak Uslu Nuri AK PARTİ Kabul Van Altun Kerem AK PARTİ Kabul Van Çelik Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Van Dinçer İkram AK PARTİ Kabul Van Kurtulan Fatma BDP Katılmadı Van Orhan Gülsen AK PARTİ Kabul Van Türkmenoğlu Kayhan AK PARTİ Katılmadı Van Üçer Özdal BDP Katılmadı Yozgat Akgül Abdulkadir AK PARTİ Kabul Yozgat Bozdağ Bekir AK PARTİ Katılmadı Yozgat Coşkun Osman AK PARTİ Kabul Yozgat Çiçek Mehmet AK PARTİ Kabul Yozgat Ekici Mehmet MHP Katılmadı Yozgat Öztürk Mehmet Yaşar Türkiye P. Katılmadı Zonguldak Erdoğan Fazlı AK PARTİ Katılmadı Zonguldak Kocal Ali CHP Katılmadı - 6 2 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 İli Soyadı Adı Parti Oyu Sinop Tıngıroğlu Kadir AK PARTİ Kabul Sivas Açıkalın Mehmet Mustafa AK PARTİ Katılmadı Sivas Kılıç Osman AK PARTİ Kabul Sivas Özdemir Malik Ecder CHP Katılmadı Sivas Uzun Selami AK PARTİ Katılmadı Sivas Yeri ikaya Hamza AK PARTİ Kabul Tekirdağ Akbulut Tevfık Ziyaeddin AK PARTİ Kabul Tekirdağ Nalcı Kemalettin MHP Katılmadı Tekirdağ Öztrak Faik CHP Katılmadı Tekirdağ Taylan Necip AK PARTİ Kabul Tekirdağ Tütüncü Enis CHP Kabul Tokat Aslan Zeyid AK PARTİ Kabul Tokat Ayalan Şükrü AK PARTİ Katılmadı Tokat Demir Osman AK PARTİ Kabul Tokat Diren Orhan Ziya CHP Katılmadı Tokat Doğru Reşat MHP Katılmadı Tokat Gülsün Hüseyin AK PARTİ Kabul Tokat Yüksel Dilek AK PARTİ Kabul Trabzon Aykan Asım AK Parti Katılmadı T r a b z o n C u m u r Musta fa A K PARTİ Kabul Trabzon Erdöl Cevdet AK PARTİ Kabul Trabzon Göktaş Kemalettin AK PARTİ Katılmadı Trabzon Hamzaçebi Mehmet Akif CHP Katılmadı Trabzon Özak Faruk Nafiz AK PARTİ Katılmadı Trabzon Seymenoğlu Safiye AK PARTİ Kabul Trabzon Yunusoğlu Süleyman Latif MHP Katılmadı Tunceli Genç Kamer Bağımsız Çekimser Tunceli Halis Şerafettin BDP Katılmadı Şanlıurfa Akman Yahya AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Başak Ramazan AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Binici İbrahim BDP Red Şanlıurfa Cevheri Sabahattin AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Eyyüpoğlu Seyit Bağımsız Katılmadı Şanlıurfa Gülpınar Eyyüp Cenap AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa İzol Zülfükar AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Kus Mustafa AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa Önen Abdulkadir Emin AK PARTİ Kabul Şanlıurfa Aktemur Özyavuz Cağla AK PARTİ Katılmadı Şanlıurfa Yetkin Abdurrahman Müfit AK PARTİ Kabul Uşak Coşkunoğlu Osman CHP Katılmadı Usak Çetin Mustafa AK PARTİ Kabul Uşak Uslu Nuri AK PARTİ Kabul Van Altun Kerem AK PARTİ Kabul Van Çelik Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Van Dinçer İkram AK PARTİ Kabul Van Kurtulan Fatma BDP Katılmadı Van Orhan Gülsen AK PARTİ Kabul Van Türkmenoğlu Kayhan AK PARTİ Katılmadı Van Üçer Özdal BDP Katılmadı Yozgat Akgül Abdulkadir AK PARTİ Kabul Yozgat Bozdağ Bekir AK PARTİ Katılmadı Yozgat Coşkun Osman AK PARTİ Kabul Yozgat Çiçek Mehmet AK PARTİ Kabul Yozgat Ekici Mehmet MHP Katılmadı Yozgat Öztürk Mehmet Yaşar Türkiye P. Katılmadı Zonguldak Erdoğan Fazlı AK PARTİ Katılmadı Zonguldak Kocal Ali CHP Katılmadı - 6 2 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Zonguldak Köktürk Ali İhsan CHP Katılmadı Zonguldak Toptan Koksal AK PARTİ Katılmadı Zonguldak Türkmen Polat AK PARTİ Katılmadı Aksaray Açıkgöz Ruhi AK PARTİ Kabul Aksaray Alaboyun Ali Rıza AK PARTİ Kabul Aksaray Ertuğrul Osman MHP Katılmadı Aksaray tnceöz İlknur AK PARTİ Katılmadı Bayburt Battal Fetani AK PARTİ Kabul Bayburt Güney Ülkü Gökalp AK PARTİ Katılmadı Karaman Akgün Mevlüt AK PARTİ Katılmadı Karaman Çalış Hasan MHP Katılmadı Karaman Elvan Lütfı AK PARTİ Kabul Kırıkkale Durmuş Osman MHP Katılmadı Kırıkkale Erdem Vahit AK PARTİ Katılmadı Kırıkkale Kıratlı Turan AK PARTİ Kabul Kırıkkale Özbayrak Mustafa AK PARTİ Kabul Batman Ata Ayla Akat BDP Katılmadı Batman Ekmen Mehmet Emin AK PARTİ Kabul Batman İnal Ahmet AK PARTİ Kabul Batman Yıldız Bengi BDP Katılmadı Şırnak Bayındır Sevahir BDP Katılmadı Sımak Kaplan Hasip BDP Katılmadı Şırnak Şeyda Abdullah Veli AK PARTİ Kabul Bartın Tunç Yılmaz AK PARTİ Kabul Bartın Yalçınkaya Muhammet Rıza CHP Katılmadı Ardahan Kaya Saffet AK PARTİ Katılmadı Ardahan Öğüt Ensar CHP Katılmadı İğdır Buldan Pervin BDP Katılmadı İğdır Güner Ali AK PARTİ Katılmadı Yalova Evcin İlhan AK PARTİ Kabul Yalova İnce Muharrem CHP Katılmadı Karabük Ceylan Mehmet AK PARTİ Kabul Karabük Ünal Cumhur AK PARTİ Kabul (Mükerrer) Karabük Ünal Mustafa AK PARTİ Katılmadı Kilis Devecioğlu Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Kilis Kara Hasan AK PARTİ Katılmadı Osmaniye Bahçeli Devlet MHP Katılmadı Osmaniye Coşkun Hakan MHP Katılmadı Osmaniye Doğruer İbrahim Mete AK PARTİ Kabul Osmaniye Kastal Durdu Mehmet AK PARTİ Kabul Düzce Erbay Celal AK PARTİ Kabul Düzce Kaşıkoğlu Metin AK PARTİ Kabul Düzce Yakış Yaşar AK PARTİ Katılmadı - 6 2 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İli Soyadı Adı Parti Oyu Zonguldak Köktürk Ali İhsan CHP Katılmadı Zonguldak Toptan Koksal AK PARTİ Katılmadı Zonguldak Türkmen Polat AK PARTİ Katılmadı Aksaray Açıkgöz Ruhi AK PARTİ Kabul Aksaray Alaboyun Ali Rıza AK PARTİ Kabul Aksaray Ertuğrul Osman MHP Katılmadı Aksaray tnceöz İlknur AK PARTİ Katılmadı Bayburt Battal Fetani AK PARTİ Kabul Bayburt Güney Ülkü Gökalp AK PARTİ Katılmadı Karaman Akgün Mevlüt AK PARTİ Katılmadı Karaman Çalış Hasan MHP Katılmadı Karaman Elvan Lütfı AK PARTİ Kabul Kırıkkale Durmuş Osman MHP Katılmadı Kırıkkale Erdem Vahit AK PARTİ Katılmadı Kırıkkale Kıratlı Turan AK PARTİ Kabul Kırıkkale Özbayrak Mustafa AK PARTİ Kabul Batman Ata Ayla Akat BDP Katılmadı Batman Ekmen Mehmet Emin AK PARTİ Kabul Batman İnal Ahmet AK PARTİ Kabul Batman Yıldız Bengi BDP Katılmadı Şırnak Bayındır Sevahir BDP Katılmadı Sımak Kaplan Hasip BDP Katılmadı Şırnak Şeyda Abdullah Veli AK PARTİ Kabul Bartın Tunç Yılmaz AK PARTİ Kabul Bartın Yalçınkaya Muhammet Rıza CHP Katılmadı Ardahan Kaya Saffet AK PARTİ Katılmadı Ardahan Öğüt Ensar CHP Katılmadı İğdır Buldan Pervin BDP Katılmadı İğdır Güner Ali AK PARTİ Katılmadı Yalova Evcin İlhan AK PARTİ Kabul Yalova İnce Muharrem CHP Katılmadı Karabük Ceylan Mehmet AK PARTİ Kabul Karabük Ünal Cumhur AK PARTİ Kabul (Mükerrer) Karabük Ünal Mustafa AK PARTİ Katılmadı Kilis Devecioğlu Hüseyin AK PARTİ Katılmadı Kilis Kara Hasan AK PARTİ Katılmadı Osmaniye Bahçeli Devlet MHP Katılmadı Osmaniye Coşkun Hakan MHP Katılmadı Osmaniye Doğruer İbrahim Mete AK PARTİ Kabul Osmaniye Kastal Durdu Mehmet AK PARTİ Kabul Düzce Erbay Celal AK PARTİ Kabul Düzce Kaşıkoğlu Metin AK PARTİ Kabul Düzce Yakış Yaşar AK PARTİ Katılmadı - 6 2 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI /.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Silifke 'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11782) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞPNA, Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim. A l i Rıza ÖZTÜRK Mersin Milletvekili • Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın yanıtlaması istemi ile 09.11.2009 tarih 7110928 sayılı soru önergesi ile sorduğum aşağıdaki sorularıma bu güne kadar hala yanıt alamadım. Bu durum,Anayasanın ve meclis içtüzüğünün yüklediği görevin yapılmayarak milletvekillerine Anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile verilmiş hakkın ihlalini oluşturmaktadır. Çünkü, Anayasa ve Meclis içtüzüğü hükümleri uyarınca soru sormak, milletvekillerinin bir hakkı,sorulara yasal süre içinde yanıt vermek de Bakanların bir görevidir. Bu nedenle 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı önergemdeki sorularımı hiç değiştirmeden yeniden sormak gerekmiştir. "..Silifke Devlet Hastanesi'nde doktor ve personel açığı, bina yetersizliği ve diğer sorunları hakkında yazılı olarak yanıtlanması istemi ile 26.08.2008 tarihinde vermiş olduğum 7/4900 sayılı soru önergemdeki sorularıma, bir seneye aşkın zaman geçmesine karşın cevap verilmediği gibi aradan geçen sürede önergede belirtilen sorunların hiçbirisi çözülmemiş tam aksine Silifke Devlet Hastanesindeki sorunlar eskisinden daha da çoğalmıştır. Yanıtlamayan 7/4900 sayılı soru önergemde söz konusu edilen sorunlar, bugün daha fazlası ile geçerliliğini korumaktadır. Bu gün Silifke Devlet Hastanesi, civardaki ilçe ve beldelerden sevk edilen hastalar da dikkate alındığında 200.000 bini aşkın kişiye, sadece 1 Çocuk, 1 Dâhiliye,4 Genel Cerrah, 2 Ürolog,2 kadın doğum, 1 cildiye, 2 Beyin cerrahı, 1 ortopedi,2 Göz doktoru ile hizmet vermektedir. Görüldüğü gibi Silifke Devlet Hastanesinde bazı branşlardaki doktor sayısı, olması gerekenin çok altında; KBB, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ve Kardiyoloji ve diğer branşlarda tek bir tanede dahi doktor bulunmamaktadır. Silifke, geri kalmış bölgelerin ilçesi değildir. Turizm bölgesi olan Akdeniz Bölgesinin en şirin ve en güzel ilçelerinden birisidir. Bugün pek çok ilden büyük bir ilçemizdir. Silifkelilerin Sağlık hizmetleri yönünden tam bir fukaralık yaşaması, son derece ürkütücü ve korkunçtur. Daha da üzücü olan, yıllardır aynı sorunların çözülmeden tam aksine artarak devam ettirilmesidir. Silifke Devlet Hastanesi; bina, tıbbi araç gereç yetersizliği, doktor ve personel eksikliği nedeni ile tam ve kaliteli hizmet veremez durumdadır. Silifke Devlet Hastanesinde Uzman doktor yokluğu nedeni ile heyet raporu verilememektedir. Anayasamızın 56. maddesine göre herkes, sağlıklı yaşama hakkına sahiptir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla ve bunun için gerekli işleri yapmakla görevlidir. Halkın ihtiyacı olan tam ve kaliteli sağlık hizmetini devletten istemek yurttaşın hakkıdır. Tam ve kaliteli sağlık hizmetini sunmak da devletin görevidir. Bu çerçevede; - 6 3 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI /.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, Silifke 'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11782) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞPNA, Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim. A l i Rıza ÖZTÜRK Mersin Milletvekili • Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın yanıtlaması istemi ile 09.11.2009 tarih 7110928 sayılı soru önergesi ile sorduğum aşağıdaki sorularıma bu güne kadar hala yanıt alamadım. Bu durum,Anayasanın ve meclis içtüzüğünün yüklediği görevin yapılmayarak milletvekillerine Anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile verilmiş hakkın ihlalini oluşturmaktadır. Çünkü, Anayasa ve Meclis içtüzüğü hükümleri uyarınca soru sormak, milletvekillerinin bir hakkı,sorulara yasal süre içinde yanıt vermek de Bakanların bir görevidir. Bu nedenle 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı önergemdeki sorularımı hiç değiştirmeden yeniden sormak gerekmiştir. "..Silifke Devlet Hastanesi'nde doktor ve personel açığı, bina yetersizliği ve diğer sorunları hakkında yazılı olarak yanıtlanması istemi ile 26.08.2008 tarihinde vermiş olduğum 7/4900 sayılı soru önergemdeki sorularıma, bir seneye aşkın zaman geçmesine karşın cevap verilmediği gibi aradan geçen sürede önergede belirtilen sorunların hiçbirisi çözülmemiş tam aksine Silifke Devlet Hastanesindeki sorunlar eskisinden daha da çoğalmıştır. Yanıtlamayan 7/4900 sayılı soru önergemde söz konusu edilen sorunlar, bugün daha fazlası ile geçerliliğini korumaktadır. Bu gün Silifke Devlet Hastanesi, civardaki ilçe ve beldelerden sevk edilen hastalar da dikkate alındığında 200.000 bini aşkın kişiye, sadece 1 Çocuk, 1 Dâhiliye,4 Genel Cerrah, 2 Ürolog,2 kadın doğum, 1 cildiye, 2 Beyin cerrahı, 1 ortopedi,2 Göz doktoru ile hizmet vermektedir. Görüldüğü gibi Silifke Devlet Hastanesinde bazı branşlardaki doktor sayısı, olması gerekenin çok altında; KBB, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ve Kardiyoloji ve diğer branşlarda tek bir tanede dahi doktor bulunmamaktadır. Silifke, geri kalmış bölgelerin ilçesi değildir. Turizm bölgesi olan Akdeniz Bölgesinin en şirin ve en güzel ilçelerinden birisidir. Bugün pek çok ilden büyük bir ilçemizdir. Silifkelilerin Sağlık hizmetleri yönünden tam bir fukaralık yaşaması, son derece ürkütücü ve korkunçtur. Daha da üzücü olan, yıllardır aynı sorunların çözülmeden tam aksine artarak devam ettirilmesidir. Silifke Devlet Hastanesi; bina, tıbbi araç gereç yetersizliği, doktor ve personel eksikliği nedeni ile tam ve kaliteli hizmet veremez durumdadır. Silifke Devlet Hastanesinde Uzman doktor yokluğu nedeni ile heyet raporu verilememektedir. Anayasamızın 56. maddesine göre herkes, sağlıklı yaşama hakkına sahiptir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla ve bunun için gerekli işleri yapmakla görevlidir. Halkın ihtiyacı olan tam ve kaliteli sağlık hizmetini devletten istemek yurttaşın hakkıdır. Tam ve kaliteli sağlık hizmetini sunmak da devletin görevidir. Bu çerçevede; - 6 3 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 1- Hastanelerde PDC (Personel Dağılım Cetveli) hangi ölçütlere göre nasıl hazırlanmaktadır? 2- Silifke Devlet Hastanesinde PDC'ne göre her branşta bulunması gereken doktor, hemşire ve personel sayısı nedir? 3- Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlarda eksik bazı branşlarda ise hiç doktor olmamasının nedeni nedir? Bu durum, Bakanlığınızın uygulamış olduğunuz sağlık politikası sonucu mudur? 4- Silifke şehir içindeki, bağlı belde ve köylerdeki sağlık ocaklarında doktor, hemşire ve ebe açığı ne kadardır? 5- Gerek Silifke Devlet Hastanesi'nde gerekse sağlık ocaklarında doktor yokluğu ve eksikliği ne zaman giderilecektir? Silifke Devlet Hastanesi kaliteli hizmet veren tam teşekküllü hastane haline ne zaman gelecektir? 6- Devlet Hastanelerinde bazı hizmetlerin taşeron eliyle yaptırılmasında ne gibi kamu yararı vardır? Taşeron eli ile yaptırılmasının gerekçeleri nelerdir? 7- 2003 yılı başından itibaren bu zamana kadar Silifke Devlet Hastanesi'nde mal ve hizmet alımı için hangi ihaleler yapılmış ve bu ihalelere hangi kişi ya da firmalar katılmıştır? İhaleler hangi ölçütler dikkate alınarak kimlere verilmiştir? Bu ihalelerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmiş midir? 8- Silifke Devlet Hastanesi'nde, temizlik ve güvenlik hizmetleri gibi hastanelerde sürekli yapılması gereken hizmetlerin ihalesi hangi aralıklarla yapılmıştır?.." İlgi: 19/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18913 sayılı yazınız. Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza ÖZTÜRK tarafından verilen "Silifke'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin" 7/11782 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLÎSI BAŞKANLIĞINA Arz ederim. EKLER: Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakam 1-önerge cevabı 2- Tablo - 6 3 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 1- Hastanelerde PDC (Personel Dağılım Cetveli) hangi ölçütlere göre nasıl hazırlanmaktadır? 2- Silifke Devlet Hastanesinde PDC'ne göre her branşta bulunması gereken doktor, hemşire ve personel sayısı nedir? 3- Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlarda eksik bazı branşlarda ise hiç doktor olmamasının nedeni nedir? Bu durum, Bakanlığınızın uygulamış olduğunuz sağlık politikası sonucu mudur? 4- Silifke şehir içindeki, bağlı belde ve köylerdeki sağlık ocaklarında doktor, hemşire ve ebe açığı ne kadardır? 5- Gerek Silifke Devlet Hastanesi'nde gerekse sağlık ocaklarında doktor yokluğu ve eksikliği ne zaman giderilecektir? Silifke Devlet Hastanesi kaliteli hizmet veren tam teşekküllü hastane haline ne zaman gelecektir? 6- Devlet Hastanelerinde bazı hizmetlerin taşeron eliyle yaptırılmasında ne gibi kamu yararı vardır? Taşeron eli ile yaptırılmasının gerekçeleri nelerdir? 7- 2003 yılı başından itibaren bu zamana kadar Silifke Devlet Hastanesi'nde mal ve hizmet alımı için hangi ihaleler yapılmış ve bu ihalelere hangi kişi ya da firmalar katılmıştır? İhaleler hangi ölçütler dikkate alınarak kimlere verilmiştir? Bu ihalelerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmiş midir? 8- Silifke Devlet Hastanesi'nde, temizlik ve güvenlik hizmetleri gibi hastanelerde sürekli yapılması gereken hizmetlerin ihalesi hangi aralıklarla yapılmıştır?.." İlgi: 19/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18913 sayılı yazınız. Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza ÖZTÜRK tarafından verilen "Silifke'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin" 7/11782 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLÎSI BAŞKANLIĞINA Arz ederim. EKLER: Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakam 1-önerge cevabı 2- Tablo - 6 3 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza ÖZTÜRK tarafından verilen "Silifke'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlanna ilişkin" 7/11782 sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORULAR: Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın yanıtlaması istemi ile 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı soru önergesi ile sorduğum aşağıdaki sorularıma bugüne kadar hala yanıt alamadım. Bu durum, Anayasanın ve meclis içtüzüğünün yüklediği görevin yapılmayarak milletvekillerine Anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile verilmiş hakkın ihlalini oluşturmaktadır. Çünkü, Anayasa ve Meclis İçtüzüğü hükümleri uyarınca soru sormak, milletvekillerinin bir hakkı, sorulara yasal süre içinde yanıt vermek de Bakanların bir görevidir. Bu nedenle 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı önergemdeki sorularımı hiç değiştirmeden yeniden sormak gerekmiştir. "...Silifke Devlet Hastanesi'nde doktor ve personel açığı, bina yetersizliği ve diğer sorunları hakkında yazılı olarak yanıtlanması istemi ile 26.08.2008 tarihinde vermiş olduğum 7/4900 sayılı soru önergemdeki sorularıma, bir seneye aşkın zaman geçmesine karşın cevap verilmediği gibi aradan geçen sürede önergede belirtilen sorunların hiçbirisi çözülmemiş tam aksine Silifke Devlet Hastanesindeki sorunlar eskisinden daha da çoğalmıştır. Yanıtlanmayan 7/4900 sayılı soru önergemde söz konusu edilen sorunlar, bugün daha fazlası ile geçerliliğini korumaktadır, Bugün Silifke Devlet Hastanesi, civardaki ilçe ve beldelerden sevk edilen hastalar da dikkate alındığında 200.000 bini aşkın kişiye, sadece 1 Çocuk, 1 Dahiliye, 4 Genel Cerrah, 2 Ürolog, 2 Kadın Doğum, 1 Cildiye, 2 Beyin Cerrahı, 1 Ortopedi, 2 Göz doktoru ile hizmet vermektedir. Görüldüğü gibi Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlardaki doktor sayısı, olması gerekenin çok altında; KBB, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ve Kardiyoloji ve diğer branşlarda tek bir tanede dahi doktor bulunmamaktadır. Silifke, geri kalmış bölgelerin ilçesi değildir. Turizm bölgesi olan Akdeniz Bölgesinin en şirin ve en güzel ilçelerinden birisidir. Bugün pek çok ilden büyük bir ilçemizdir. Silifkelilerin sağlık hizmetleri yönünden tam bir fukaralık yaşaması, son derece ürkütücü ve korkunçtur. Daha da üzücü olan, yıllardır aynı sorunların çözülmeden tam aksine artarak devam ettirilmesidir. Silifke Devlet Hastanesi; bina, tıbbi araç gereç yetersizliği, doktor ve personel eksikliği nedeni ile tam ve kaliteli hizmet veremez durumdadır. Silifke Devlet Hastanesi'nde uzman doktor yokluğu nedeni ile heyet raporu verilememektedir. Anayasamızın 56. maddesine göre herkes, sağlıklı yaşama hakkına sahiptir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla ve bunun için gerekli işleri yapmakla görevlidir. Halkın ihtiyacı olan tam ve kaliteli sağlık hizmetini devletten istemek yurttaşın hakkıdır. Tam ve kaliteli sağlık hizmetini sunmak da devletin görevidir." Bu çerçevede; CEVAPLAR: Türkiye, Dünya Sağlık örgütü (DSÖ) Avrupa bölgesinde bulunan elli üç ülke arasında hekim başına düşen nüfus açısından elli ikinci sıradadır. Ülkemizde bin kişiye ortalama olarak 1,4 tabip düşmektedir. Mevcut tabip açığına rağmen kısıtlı sağlık insan kaynağını memleket sathında adaletli ve akılcı bir şekilde dağıtma gayretlerimiz neticesinde, uzman tabip başına düşen nüfus bakımından en iyi durumdaki ilimizle en kötü durumdaki ilimiz arasındaki oran 2002 yılı sonundan bugüne 1/14'ten 1/4'e; tabip açısından ise 1/9'dan 1/3'e düşürülmüştür. Son yedi yılda yaklaşık 150 bin yeni personel istihdamıyla da diğer sağlık personeli açısından en iyi durumdaki ilimizle en kötü durumdaki ilimiz arasındaki fark 1/8'den 1/3'e düşürülmüştür. Silifke Devlet Hastanesi'nde 37 uzman tabip ve 14 tabip görev yapmaktadır. Ülkemizde bulunan uzman tabip açığı dikkate alındığında bu ilçemizdeki hekim sayısının sağlık hizmeti sunumunu önergenizde iddia edildiği düzeyde olumsuz etkileyemeyeceği gerçeği bir yana, Hükümetimizin bu açığı gidermek amacıyla gösterdiği çabayı sizin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. SORU 1- Hastanelerde PDC (Personel Dağılım Cetveli) hangi ölçütlere göre nasıl hazırlanmaktadır? CEVAP 1- PDC, ülke genelinde unvan ve branşlara göre mevcut olan sağlık insan gücü sayısı esas alınarak illerin güncel nüfuslarına göre (dönemsel değişiklikler de dikkate alınarak) her il için sağlık birimi bazında belirlenmektedir. Belirlenen sayıları takip etmek amacıyla il bazında her unvan ve branş için doluluk oranları Bakanlığımızca tutulmakta ve tespit edilen eksikler buna göre giderilmeye çalışılmaktadır. - 6 3 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza ÖZTÜRK tarafından verilen "Silifke'deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlanna ilişkin" 7/11782 sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORULAR: Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın yanıtlaması istemi ile 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı soru önergesi ile sorduğum aşağıdaki sorularıma bugüne kadar hala yanıt alamadım. Bu durum, Anayasanın ve meclis içtüzüğünün yüklediği görevin yapılmayarak milletvekillerine Anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile verilmiş hakkın ihlalini oluşturmaktadır. Çünkü, Anayasa ve Meclis İçtüzüğü hükümleri uyarınca soru sormak, milletvekillerinin bir hakkı, sorulara yasal süre içinde yanıt vermek de Bakanların bir görevidir. Bu nedenle 09.11.2009 tarih 7/10928 sayılı önergemdeki sorularımı hiç değiştirmeden yeniden sormak gerekmiştir. "...Silifke Devlet Hastanesi'nde doktor ve personel açığı, bina yetersizliği ve diğer sorunları hakkında yazılı olarak yanıtlanması istemi ile 26.08.2008 tarihinde vermiş olduğum 7/4900 sayılı soru önergemdeki sorularıma, bir seneye aşkın zaman geçmesine karşın cevap verilmediği gibi aradan geçen sürede önergede belirtilen sorunların hiçbirisi çözülmemiş tam aksine Silifke Devlet Hastanesindeki sorunlar eskisinden daha da çoğalmıştır. Yanıtlanmayan 7/4900 sayılı soru önergemde söz konusu edilen sorunlar, bugün daha fazlası ile geçerliliğini korumaktadır, Bugün Silifke Devlet Hastanesi, civardaki ilçe ve beldelerden sevk edilen hastalar da dikkate alındığında 200.000 bini aşkın kişiye, sadece 1 Çocuk, 1 Dahiliye, 4 Genel Cerrah, 2 Ürolog, 2 Kadın Doğum, 1 Cildiye, 2 Beyin Cerrahı, 1 Ortopedi, 2 Göz doktoru ile hizmet vermektedir. Görüldüğü gibi Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlardaki doktor sayısı, olması gerekenin çok altında; KBB, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ve Kardiyoloji ve diğer branşlarda tek bir tanede dahi doktor bulunmamaktadır. Silifke, geri kalmış bölgelerin ilçesi değildir. Turizm bölgesi olan Akdeniz Bölgesinin en şirin ve en güzel ilçelerinden birisidir. Bugün pek çok ilden büyük bir ilçemizdir. Silifkelilerin sağlık hizmetleri yönünden tam bir fukaralık yaşaması, son derece ürkütücü ve korkunçtur. Daha da üzücü olan, yıllardır aynı sorunların çözülmeden tam aksine artarak devam ettirilmesidir. Silifke Devlet Hastanesi; bina, tıbbi araç gereç yetersizliği, doktor ve personel eksikliği nedeni ile tam ve kaliteli hizmet veremez durumdadır. Silifke Devlet Hastanesi'nde uzman doktor yokluğu nedeni ile heyet raporu verilememektedir. Anayasamızın 56. maddesine göre herkes, sağlıklı yaşama hakkına sahiptir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla ve bunun için gerekli işleri yapmakla görevlidir. Halkın ihtiyacı olan tam ve kaliteli sağlık hizmetini devletten istemek yurttaşın hakkıdır. Tam ve kaliteli sağlık hizmetini sunmak da devletin görevidir." Bu çerçevede; CEVAPLAR: Türkiye, Dünya Sağlık örgütü (DSÖ) Avrupa bölgesinde bulunan elli üç ülke arasında hekim başına düşen nüfus açısından elli ikinci sıradadır. Ülkemizde bin kişiye ortalama olarak 1,4 tabip düşmektedir. Mevcut tabip açığına rağmen kısıtlı sağlık insan kaynağını memleket sathında adaletli ve akılcı bir şekilde dağıtma gayretlerimiz neticesinde, uzman tabip başına düşen nüfus bakımından en iyi durumdaki ilimizle en kötü durumdaki ilimiz arasındaki oran 2002 yılı sonundan bugüne 1/14'ten 1/4'e; tabip açısından ise 1/9'dan 1/3'e düşürülmüştür. Son yedi yılda yaklaşık 150 bin yeni personel istihdamıyla da diğer sağlık personeli açısından en iyi durumdaki ilimizle en kötü durumdaki ilimiz arasındaki fark 1/8'den 1/3'e düşürülmüştür. Silifke Devlet Hastanesi'nde 37 uzman tabip ve 14 tabip görev yapmaktadır. Ülkemizde bulunan uzman tabip açığı dikkate alındığında bu ilçemizdeki hekim sayısının sağlık hizmeti sunumunu önergenizde iddia edildiği düzeyde olumsuz etkileyemeyeceği gerçeği bir yana, Hükümetimizin bu açığı gidermek amacıyla gösterdiği çabayı sizin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. SORU 1- Hastanelerde PDC (Personel Dağılım Cetveli) hangi ölçütlere göre nasıl hazırlanmaktadır? CEVAP 1- PDC, ülke genelinde unvan ve branşlara göre mevcut olan sağlık insan gücü sayısı esas alınarak illerin güncel nüfuslarına göre (dönemsel değişiklikler de dikkate alınarak) her il için sağlık birimi bazında belirlenmektedir. Belirlenen sayıları takip etmek amacıyla il bazında her unvan ve branş için doluluk oranları Bakanlığımızca tutulmakta ve tespit edilen eksikler buna göre giderilmeye çalışılmaktadır. - 6 3 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 SORU 2- Silifke Devlet Hastanesinde PDC'ne göre her branşta bulunması gereken doktor, hemşire ve personel sayısı nedir? CEVAP 2- Silifke Devlet Hastanesi'nde PDC'ye göre bulunması gereken sağlık personelini gösteren tablo ekte sunulmuştur. SORU 3- Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlarda eksik bazı branşlarda ise hiç doktor olmamasının nedeni nedir? Bu durum Bakanlığınızın uygulamış olduğunuz sağlık politikası sonucu mudur? SORU 4- Silifke şehir içindeki, bağlı belde ve köylerdeki sağlık ocaklarında doktor, hemşire ve ebe açığı ne kadardır? CEVAP 3 ve 4- Silifke Devlet Hastanesi'nde 37 uzman tabip ve 14 tabip görev yapmaktadır. Ülkemiz şartlan dikkate alındığında, bu ilçemizde bulunan hekim sayısının imkanlar çerçevesinde gerçekleştiği görülmektedir. Diğer yandan, Silifke merkez ve köylerinde bulunan sağlık ocaklarında ebe-hemşire doluluk oranı % 110 olduğundan temel sağlık hizmetlerinin sunumunda bir aksama yoktur. Keben ve Kırobası sağlık ocaklarına da yakın zamanda Bakanlığımızca atama yapılmış ve doktorlar görevlerine başlamışlardır. SORU 5- Gerek Silifke Devlet Hastanesi'nde gerekse sağlık ocaklarında doktor yokluğu ve eksikliği ne zaman giderilecektir? Silifke Devlet Hastanesi kaliteli hizmet veren tam teşekküllü hastane haline ne zaman gelecektir? CEVAP 5- Silifke ilçesinde 215 yataklı bir devlet hastanesi ile 3'ü merkezde, diğerleri köylerde olmak üzere toplam 13 sağlık ocağı bulunmaktadır. Silifke Devlet Hastanemizde yeterli tıbbi araç ve gereç, tam donanımlı bir ameliyathane, 1 lokal ameliyathane, toplam 20 yataklı Uç adet yoğun bakım ünitesi, tomografi ve röntgen ünitesi, biyokimya, mikrobiyoloji ve patoloji laboratuarlan ve kan merkezi mevcuttur. Diğer taraftan, bu ilçemize daha iyi standartlara sahip yeni bir hastane kazandırmak amacıyla hastane inşaatına başlanmıştır. SORU 6- Devlet Hastanelerinde bazı hizmetlerin taşeron eliyle yaptırılmasında ne gibi kamu yararı vardır? Taşeron eli ile yaptırılmasının gerekçeleri nelerdir? SORU 7- 2003 yılı başından itibaren bu zamana kadar Silifke Devlet Hastanesi'nde mal ve hizmet alımı için hangi ihaleler yapılmış ve bu ihalelere hangi kişi ya da firmalar katılmıştır? ihaleler hangi ölçütler dikkate alınarak kimlere verilmiştir? Bu ihalelerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmiş midir? SORU 8- Silifke Devlet Hastanesi'nde, temizlik ve güvenlik hizmetleri gibi hastanelerde sürekli yapılması gereken hizmetlerin ihalesi hangi aralıklarla yapılmıştır? CEVAP 6, 7 ve 8- Kamu hizmetlerinin her geçen gün çeşitlenerek artması karşısında idarelerin, bu görevlerin tamamını kendi imkânlarıyla yerine getirmesi yeterli olmamaktadır. Bu sebeple, belirli hizmetlerin yerine getirilmesi için hizmet alımı yöntemi kullanılmaktadır. Bakanlığımız, kamu alımlarının, istekliler arasında ayrımcılık yapmadan, şeffaf, rekabetçi ve tarafsız bir şekilde yapılmasına büyük önem vermektedir. Belirli hizmetlerin yerine getirilmesinde özel sektörden hizmet alımı; verimlilik, kalite ve maliyet açısından iyi sonuçlar elde etmek ve kamusal kaynakları etkili bir biçimde kullanmak amacıyla tercih edilmektedir. Silifke Devlet Hastanesinde mal ve hizmet alım ihaleleri mevcut kanun ve yönetmelikler çerçevesinde yapılmakta olup bütün ihaleler Kamu ihale Kurumu tarafından denetlenmektedir. Şimdiye kadar yapılan denetlemelerde herhangi bir suç unsuru bulunmamıştır. Son bir yılda yapılan ihalelere 85 adet yeterlilik almış firma ve yüzlerce teklif sahibi katılmıştır. Bu hastanemiz ihalelerinde tarafsızlık ve rekabet unsurlarının yerine getirildiği düşünülmektedir. Bununla birlikte usulsüzlük ve yolsuzluğa ilişkin bilgi veya belge varsa bunun dikkatle değerlendirileceğinden emin olmanızı isterim. Söz konusu hastanemizde yemek, temizlik, güvenlik ve bilgi işlem hizmetleri özel sektör eliyle yürütülmektedir. Temizlik ve güvenlik hizmeti satın alma ihaleleri birer yıllık aralıklarla yapılmaktadır. Konuya gösterilen ilgiye teşekkür ederim - 6 3 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 SORU 2- Silifke Devlet Hastanesinde PDC'ne göre her branşta bulunması gereken doktor, hemşire ve personel sayısı nedir? CEVAP 2- Silifke Devlet Hastanesi'nde PDC'ye göre bulunması gereken sağlık personelini gösteren tablo ekte sunulmuştur. SORU 3- Silifke Devlet Hastanesi'nde bazı branşlarda eksik bazı branşlarda ise hiç doktor olmamasının nedeni nedir? Bu durum Bakanlığınızın uygulamış olduğunuz sağlık politikası sonucu mudur? SORU 4- Silifke şehir içindeki, bağlı belde ve köylerdeki sağlık ocaklarında doktor, hemşire ve ebe açığı ne kadardır? CEVAP 3 ve 4- Silifke Devlet Hastanesi'nde 37 uzman tabip ve 14 tabip görev yapmaktadır. Ülkemiz şartlan dikkate alındığında, bu ilçemizde bulunan hekim sayısının imkanlar çerçevesinde gerçekleştiği görülmektedir. Diğer yandan, Silifke merkez ve köylerinde bulunan sağlık ocaklarında ebe-hemşire doluluk oranı % 110 olduğundan temel sağlık hizmetlerinin sunumunda bir aksama yoktur. Keben ve Kırobası sağlık ocaklarına da yakın zamanda Bakanlığımızca atama yapılmış ve doktorlar görevlerine başlamışlardır. SORU 5- Gerek Silifke Devlet Hastanesi'nde gerekse sağlık ocaklarında doktor yokluğu ve eksikliği ne zaman giderilecektir? Silifke Devlet Hastanesi kaliteli hizmet veren tam teşekküllü hastane haline ne zaman gelecektir? CEVAP 5- Silifke ilçesinde 215 yataklı bir devlet hastanesi ile 3'ü merkezde, diğerleri köylerde olmak üzere toplam 13 sağlık ocağı bulunmaktadır. Silifke Devlet Hastanemizde yeterli tıbbi araç ve gereç, tam donanımlı bir ameliyathane, 1 lokal ameliyathane, toplam 20 yataklı Uç adet yoğun bakım ünitesi, tomografi ve röntgen ünitesi, biyokimya, mikrobiyoloji ve patoloji laboratuarlan ve kan merkezi mevcuttur. Diğer taraftan, bu ilçemize daha iyi standartlara sahip yeni bir hastane kazandırmak amacıyla hastane inşaatına başlanmıştır. SORU 6- Devlet Hastanelerinde bazı hizmetlerin taşeron eliyle yaptırılmasında ne gibi kamu yararı vardır? Taşeron eli ile yaptırılmasının gerekçeleri nelerdir? SORU 7- 2003 yılı başından itibaren bu zamana kadar Silifke Devlet Hastanesi'nde mal ve hizmet alımı için hangi ihaleler yapılmış ve bu ihalelere hangi kişi ya da firmalar katılmıştır? ihaleler hangi ölçütler dikkate alınarak kimlere verilmiştir? Bu ihalelerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmiş midir? SORU 8- Silifke Devlet Hastanesi'nde, temizlik ve güvenlik hizmetleri gibi hastanelerde sürekli yapılması gereken hizmetlerin ihalesi hangi aralıklarla yapılmıştır? CEVAP 6, 7 ve 8- Kamu hizmetlerinin her geçen gün çeşitlenerek artması karşısında idarelerin, bu görevlerin tamamını kendi imkânlarıyla yerine getirmesi yeterli olmamaktadır. Bu sebeple, belirli hizmetlerin yerine getirilmesi için hizmet alımı yöntemi kullanılmaktadır. Bakanlığımız, kamu alımlarının, istekliler arasında ayrımcılık yapmadan, şeffaf, rekabetçi ve tarafsız bir şekilde yapılmasına büyük önem vermektedir. Belirli hizmetlerin yerine getirilmesinde özel sektörden hizmet alımı; verimlilik, kalite ve maliyet açısından iyi sonuçlar elde etmek ve kamusal kaynakları etkili bir biçimde kullanmak amacıyla tercih edilmektedir. Silifke Devlet Hastanesinde mal ve hizmet alım ihaleleri mevcut kanun ve yönetmelikler çerçevesinde yapılmakta olup bütün ihaleler Kamu ihale Kurumu tarafından denetlenmektedir. Şimdiye kadar yapılan denetlemelerde herhangi bir suç unsuru bulunmamıştır. Son bir yılda yapılan ihalelere 85 adet yeterlilik almış firma ve yüzlerce teklif sahibi katılmıştır. Bu hastanemiz ihalelerinde tarafsızlık ve rekabet unsurlarının yerine getirildiği düşünülmektedir. Bununla birlikte usulsüzlük ve yolsuzluğa ilişkin bilgi veya belge varsa bunun dikkatle değerlendirileceğinden emin olmanızı isterim. Söz konusu hastanemizde yemek, temizlik, güvenlik ve bilgi işlem hizmetleri özel sektör eliyle yürütülmektedir. Temizlik ve güvenlik hizmeti satın alma ihaleleri birer yıllık aralıklarla yapılmaktadır. Konuya gösterilen ilgiye teşekkür ederim - 6 3 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 UNVAN BRANŞ PDC ÇALIŞAN BAŞTABİP - 1 BAŞTABİP YARDIMCISI - 3 UZMAN (TUTG) İÇ HASTALIKLARI 3 3 UZMAN (TUTG) GÖĞÜS HASTALIKLARI VE TÜBERKÜLOZ 2 2 UZMAN (TUTG) ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI 4 1 UZMAN (TUTG) ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE K MİKROBİYOLOJİ 1 1 UZMAN (TUTG) RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI 1 1 UZMAN (TUTG) NÖROLOJİ 1 0 UZMAN (TUTG) DERİ VE ZÜHREVİ HASTALIKLARI 1 2 UZMAN (TUTG) GENEL CERRAHİ 4 3 UZMAN (TUTG) BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ 1 2 UZMAN (TUTG) ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ 3 2 UZMAN (TUTG) ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON 2 2 UZMAN (TUTG) KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 4 2 UZMAN (TUTG) KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI 2 3 UZMAN (TUTG) GÖZ HASTALIKLARI 2 2 UZMAN (TUTG) ÜROLOJİ 2 2 UZMAN (TUTG) FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON 1 1 UZMAN (TUTG) RADYODİAGNOSTİK 2 2 UZMAN (TUTG) MİKROBİYOLOJİ VE KLİNİK MİKROBİYO. 2 1 UZMAN (TUTG) BİYOKİMYA VE KLİNİK BİYOKİMYA 2 2 UZMAN (TUTG) PATOLOJİ 2 2 UZMAN (TUTG) KARDİYOLOJİ 2 1 TABİP 12 14 DİŞ TABİBİ 12 9 ECZACI 3 2 BİYOLOG 1 1 PSİKOLOG 2 2 DİYETİSYEN 2 1 FİZYOTERAPİST 2 1 COCÜK GELİŞİMCİSİ 1 0 SOSYAL ÇALIŞMACI 1 0 TIBBİ TEKNOLOG 2 1 HEMŞİRE 75 73 EBE Ç- 30 37 SAĞLIK MEMURU LABORATUVAR 22 22 SAĞLIK MEMURU ANESTEZİ 9 12 SAĞLIK MEMURU DİŞ 4 2 SAĞLIK MEMURU ORTOPEDİ v 1 1 SAĞLIK MEMURU RÖNTGEN 15 13 SAĞLIK MEMURU TOPLUM SAĞLIĞI 12 5 SAĞLIK MEMURU TIBBİ SEKRETER 7 0 SAĞLIK MEMURU İLK VE ACİL YARDIM 10 0 SAĞLIK MEMURU ODYOMETRİ 1 0 SAĞLIK TEKNİKERİ TIBBİ SEKRETER 0 1 DİŞ PROTEZ TEKNİSYENİ 0 1 HASTANE MÜDÜRÜ 0 1 HASTANE MÜDÜR YARDIMCISI 0 1 BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 0 1 VERİ HAZIRLAMA VE KONT. İŞLT. 0 17 SEF 0 2 MEMUR 0 1 ŞOFÖR 0 5 TEKNİSYEN MOTOR 0 1 TEKNİSYEN ELEKTRİK/ELEKTRONİK 0 1 İMAM-HATİP 0 1 HİZMETLİ 0 9 TEKNİSYEN YARDIMCISI 0 2 TERZİ 0 2 TOPLAM 268 240 - 6 3 4 - M E R S İ N S İL İFKE D E V L E T H A S T A N E S İ 21 .12 .2009
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 UNVAN BRANŞ PDC ÇALIŞAN BAŞTABİP - 1 BAŞTABİP YARDIMCISI - 3 UZMAN (TUTG) İÇ HASTALIKLARI 3 3 UZMAN (TUTG) GÖĞÜS HASTALIKLARI VE TÜBERKÜLOZ 2 2 UZMAN (TUTG) ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI 4 1 UZMAN (TUTG) ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE K MİKROBİYOLOJİ 1 1 UZMAN (TUTG) RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI 1 1 UZMAN (TUTG) NÖROLOJİ 1 0 UZMAN (TUTG) DERİ VE ZÜHREVİ HASTALIKLARI 1 2 UZMAN (TUTG) GENEL CERRAHİ 4 3 UZMAN (TUTG) BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ 1 2 UZMAN (TUTG) ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ 3 2 UZMAN (TUTG) ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON 2 2 UZMAN (TUTG) KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 4 2 UZMAN (TUTG) KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI 2 3 UZMAN (TUTG) GÖZ HASTALIKLARI 2 2 UZMAN (TUTG) ÜROLOJİ 2 2 UZMAN (TUTG) FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON 1 1 UZMAN (TUTG) RADYODİAGNOSTİK 2 2 UZMAN (TUTG) MİKROBİYOLOJİ VE KLİNİK MİKROBİYO. 2 1 UZMAN (TUTG) BİYOKİMYA VE KLİNİK BİYOKİMYA 2 2 UZMAN (TUTG) PATOLOJİ 2 2 UZMAN (TUTG) KARDİYOLOJİ 2 1 TABİP 12 14 DİŞ TABİBİ 12 9 ECZACI 3 2 BİYOLOG 1 1 PSİKOLOG 2 2 DİYETİSYEN 2 1 FİZYOTERAPİST 2 1 COCÜK GELİŞİMCİSİ 1 0 SOSYAL ÇALIŞMACI 1 0 TIBBİ TEKNOLOG 2 1 HEMŞİRE 75 73 EBE Ç- 30 37 SAĞLIK MEMURU LABORATUVAR 22 22 SAĞLIK MEMURU ANESTEZİ 9 12 SAĞLIK MEMURU DİŞ 4 2 SAĞLIK MEMURU ORTOPEDİ v 1 1 SAĞLIK MEMURU RÖNTGEN 15 13 SAĞLIK MEMURU TOPLUM SAĞLIĞI 12 5 SAĞLIK MEMURU TIBBİ SEKRETER 7 0 SAĞLIK MEMURU İLK VE ACİL YARDIM 10 0 SAĞLIK MEMURU ODYOMETRİ 1 0 SAĞLIK TEKNİKERİ TIBBİ SEKRETER 0 1 DİŞ PROTEZ TEKNİSYENİ 0 1 HASTANE MÜDÜRÜ 0 1 HASTANE MÜDÜR YARDIMCISI 0 1 BİLGİSAYAR İŞLETMENİ 0 1 VERİ HAZIRLAMA VE KONT. İŞLT. 0 17 SEF 0 2 MEMUR 0 1 ŞOFÖR 0 5 TEKNİSYEN MOTOR 0 1 TEKNİSYEN ELEKTRİK/ELEKTRONİK 0 1 İMAM-HATİP 0 1 HİZMETLİ 0 9 TEKNİSYEN YARDIMCISI 0 2 TERZİ 0 2 TOPLAM 268 240 - 6 3 4 - M E R S İ N S İL İFKE D E V L E T H A S T A N E S İ 21 .12 .2009 T B M M B: 77 24 . 3 . 2010 2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel 'in, sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin so rusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11846) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Prof. Dr. Recep AKDAĞ tarafından yazılı otarak cevaplandırılmasını arz ederim. 1. Beşeri ve Tıbbi Ürünler Fiyat Kararnamesi'ndeki eczacı kar oranlarını değiştirme konusunda çalışmalarınız mevcut mudur? Bu konuda nasıl bir düzenleme planlanmaktadır? 2. Gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan ilaç hizmetlerinde eczacı meslek hakkı uygulamasını doğru buluyor musunuz? Ülkemizde bunu kutu başı veya reçete başı olarak uygulayacak mısınız? 3. SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması çalışması Bakanlığınız ile koordinasyonlu olarak mı yapılmaktadır? Bu uygulamanın vatandaşların sağlığa ulaşımını engelleme ve eşitlik ilkesini bozma yönünde etkilerinin olabileceği düşünülerek, bu konuda acilen neler yapmayı planlıyorsunuz? 4. Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasansı ile getirilecek uygulama ve SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması arasında bir benzerlik var mıdır? Halen yürürlükteki kanun ve yönetmelikler ile Bakanlıklann görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda, Özel hastaneleri sınıflandırma işlemini; SGK'nın mı yoksa Bakanlığınızın mı yapması gerekiyor? SGK'nın yaptığı bu çalışmaya neye göre karar verilmiş ve uygulanmıştır? 5. Bu konuda yetki çakışması var mıdır? 6. İlaçların marketlerden satılacağı yönündeki açıklama hakkında Bakanlığınızın görüşleri nelerdir? Bakanlığınızın bu konuya yönelik çalışmaları nelerdir? 7. Sayın Başbakan'ın konuşmasında belirttiği örnek ülke olan A.B.D.'deki kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır, Türkiye'nin kişi başı Haç tüketimi ne kadardır? Bu rakamlar neye göre karşılaştırılmıştır? 8. Bu konuyla ilgili ülkemizde pilot uygulama veya kademeli geçiş çalışması yapılması planlanmakta mıdır? 9. Markette ilaç satışının devreye girmesiyle, ülkemizde halk sağlığının ne yönde etkileneceğine yönelik araştırmalar yapılmış mıdır? Örneğin A.B.D.'de yanlış ilaç kullanımı ve ilacın yan tesirlerine bağlı ölümlerin tüm ölümler arasında 4. sırada yer alması sonuçlan Bakanlığınız tarafınızdan analiz edilmiş midir? Bu konuda ülkemizde olabilecek olumsuzluklar konusunda ne tür ön çalışmalar yapılmıştır? 10. Avrupa Adalet Divanı'nın 19 Mayıs 2009 tarihinde almış olduğu karar çerçevesinde ilaç-eczacılık hizmetinin ancak mesleki bağımsızlığa sahip eczacılar tarafından sağlanmasının uygunluğuna dair açıklamasını nasıl değerlendirmektesiniz? Kemal DEMİREL Bursa Milletvekili - 6 3 5 -
T B M M B: 77 24 . 3 . 2010 2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel 'in, sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin so rusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11846) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Prof. Dr. Recep AKDAĞ tarafından yazılı otarak cevaplandırılmasını arz ederim. 1. Beşeri ve Tıbbi Ürünler Fiyat Kararnamesi'ndeki eczacı kar oranlarını değiştirme konusunda çalışmalarınız mevcut mudur? Bu konuda nasıl bir düzenleme planlanmaktadır? 2. Gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan ilaç hizmetlerinde eczacı meslek hakkı uygulamasını doğru buluyor musunuz? Ülkemizde bunu kutu başı veya reçete başı olarak uygulayacak mısınız? 3. SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması çalışması Bakanlığınız ile koordinasyonlu olarak mı yapılmaktadır? Bu uygulamanın vatandaşların sağlığa ulaşımını engelleme ve eşitlik ilkesini bozma yönünde etkilerinin olabileceği düşünülerek, bu konuda acilen neler yapmayı planlıyorsunuz? 4. Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasansı ile getirilecek uygulama ve SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması arasında bir benzerlik var mıdır? Halen yürürlükteki kanun ve yönetmelikler ile Bakanlıklann görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda, Özel hastaneleri sınıflandırma işlemini; SGK'nın mı yoksa Bakanlığınızın mı yapması gerekiyor? SGK'nın yaptığı bu çalışmaya neye göre karar verilmiş ve uygulanmıştır? 5. Bu konuda yetki çakışması var mıdır? 6. İlaçların marketlerden satılacağı yönündeki açıklama hakkında Bakanlığınızın görüşleri nelerdir? Bakanlığınızın bu konuya yönelik çalışmaları nelerdir? 7. Sayın Başbakan'ın konuşmasında belirttiği örnek ülke olan A.B.D.'deki kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır, Türkiye'nin kişi başı Haç tüketimi ne kadardır? Bu rakamlar neye göre karşılaştırılmıştır? 8. Bu konuyla ilgili ülkemizde pilot uygulama veya kademeli geçiş çalışması yapılması planlanmakta mıdır? 9. Markette ilaç satışının devreye girmesiyle, ülkemizde halk sağlığının ne yönde etkileneceğine yönelik araştırmalar yapılmış mıdır? Örneğin A.B.D.'de yanlış ilaç kullanımı ve ilacın yan tesirlerine bağlı ölümlerin tüm ölümler arasında 4. sırada yer alması sonuçlan Bakanlığınız tarafınızdan analiz edilmiş midir? Bu konuda ülkemizde olabilecek olumsuzluklar konusunda ne tür ön çalışmalar yapılmıştır? 10. Avrupa Adalet Divanı'nın 19 Mayıs 2009 tarihinde almış olduğu karar çerçevesinde ilaç-eczacılık hizmetinin ancak mesleki bağımsızlığa sahip eczacılar tarafından sağlanmasının uygunluğuna dair açıklamasını nasıl değerlendirmektesiniz? Kemal DEMİREL Bursa Milletvekili - 6 3 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Bursa Milletvekili Sayın Kemal DEMİREL tarafından verilen "Sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin" 7/11846 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ • Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 3 6 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Bursa Milletvekili Sayın Kemal DEMİREL tarafından verilen "Sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalara ilişkin" 7/11846 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ • Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 3 6 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Bursa Milletvekili Sayın Kemal DEMİREL tarafından verilen "Sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalarda ilişkin 7/11846 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORU 1- Beşeri Tıbbi Ürünler Fiyat Kararnamesi'ndeki eczacı kâr oranlarını değiştirme konusunda çalışmalarınız mevcut mudur? Bu konuda nasıl bir düzenleme planlanmaktadır? CEVAP 1-17/01/2009 tarihli ve 27113 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/14577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün fiyatlarına göre % 23 ve % 24 olarak uygulanan eczacıların kârlılık oranlan, her iki gurupta da % 25 olarak değiştirilmiştir. SORU 2- Gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan ilaç hizmetlerinde eczacı meslek hakkı uygulanmasını doğru buluyor musunuz? Ülkemizde bunu kutu başı veya reçete başı olarak uygulayacak mısınız? CEVAP 2- Gelişmiş ülke uygulamaları incelendiğinde farklı ülkelerde uygulamaların farklı düzenlendiği görülmüştür. Bakanlığımca gelişmeler izlenmektedir. SORU 3- SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırma çalışması Bakanlığınız ile koordinasyonlu olarak mı? Yapılmaktadır? Bu uygulamamnın vatandaşların sağlığa ulaşımını engelleme ve eşitilik ilkesini bozma yönünden etkilerinin olabileceği düşünülerek, bu konuda acilen neler yapmayı planlıyorsunuz? . CEVAP 3- öze l hastanelerden yararlanan vatandaşlarımızın verecekleri katkı payı oranlarını belirlemek amacı ile özel hastaneler; Bakanlığımdan iki, Sosyal Güvenlik Kurumundan iki ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir kişiden oluşan bir komisyon tarafından puanlandı almaktadır. özel hastanelerin sınıflandırması çalışması sağlık hizmeti sunumunda hizmet kalitesinin artırılması, hastaların ve sağlık çalışanlarının hukuku ve güvenliğinin korunması amacı ile yapılmaktadır. SORU 4- Kamu hastane birlikleri yasa tasarısı ile getirilecek uygulama ve SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması arasında bir benzerlik var mıdır? Halen yürürlükteki kanun ve yönetmelikler ile Bakanlılann görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda özel hastaneleri sınıflandırma işlemini; SGK'nın mı yoksa Bakanlığınızın mı yapması gerekiyor? SGK'nın yaptığı bu çalışmaya neye göre karar verilmiş ve uygulanmıştır? SORU 5- Bu konuda yetki çakışması var mıdır? CEVAP 4 ve 5- Kamu hastane birlikleri ile halkın ihtiyaç ve beklentilerin uygun, kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkili sağlık hizmeti veren özerk kamu hastanelerini hedefliyoruz. Bu yasa tasarısı ile hastanelerin kamu hastane birliği olabilmesi için hizmet alt yapısı, organizasyonu, kalite, verimlilik ve hasta memnuniyeti konularına göre sınıflandırılmalarını ve birliklerin hizmet kalitelerinin belirli aralıklarla değerlendirilmesini amaçlıyoruz. özel hastanelerin sınıflandırılması ve kamu hastane birlikleri çalışmalarının ana eksenini, hastanelerin hizmet kalitesinin artırılması ve hasta ve çalışan güvenliğinin sağlanması oluşturmaktadır. Bu hedeflerin, halkımıza sağlık hizmeti sunan tüm kurum ve kuruluşlarda gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu bakımdan elbette benzerlikler bulunmaktadır. Diğer taraftan SGK'nın finansmanını sağladığı sigortalıların güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti sağlanmasını gözetme görev ve yükümlülüğünün olduğu da unutulmamalıdır. özel hastanelerin sınıflandırma çalışması katkı payı bakımından bir değerlendirme olduğundan, SGK tarafından değerlendirilmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Kaldı ki sınıflandırma çalışmalarında Bakanlığımızın görev alanına giren hizmet kalite standartlarının değerlendirilmesi çalışmaları Bakanlığımızca yürütülmektedir. - 6 3 7 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Bursa Milletvekili Sayın Kemal DEMİREL tarafından verilen "Sağlık hizmetlerindeki bazı çalışmalarda ilişkin 7/11846 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORU 1- Beşeri Tıbbi Ürünler Fiyat Kararnamesi'ndeki eczacı kâr oranlarını değiştirme konusunda çalışmalarınız mevcut mudur? Bu konuda nasıl bir düzenleme planlanmaktadır? CEVAP 1-17/01/2009 tarihli ve 27113 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/14577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün fiyatlarına göre % 23 ve % 24 olarak uygulanan eczacıların kârlılık oranlan, her iki gurupta da % 25 olarak değiştirilmiştir. SORU 2- Gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan ilaç hizmetlerinde eczacı meslek hakkı uygulanmasını doğru buluyor musunuz? Ülkemizde bunu kutu başı veya reçete başı olarak uygulayacak mısınız? CEVAP 2- Gelişmiş ülke uygulamaları incelendiğinde farklı ülkelerde uygulamaların farklı düzenlendiği görülmüştür. Bakanlığımca gelişmeler izlenmektedir. SORU 3- SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırma çalışması Bakanlığınız ile koordinasyonlu olarak mı? Yapılmaktadır? Bu uygulamamnın vatandaşların sağlığa ulaşımını engelleme ve eşitilik ilkesini bozma yönünden etkilerinin olabileceği düşünülerek, bu konuda acilen neler yapmayı planlıyorsunuz? . CEVAP 3- öze l hastanelerden yararlanan vatandaşlarımızın verecekleri katkı payı oranlarını belirlemek amacı ile özel hastaneler; Bakanlığımdan iki, Sosyal Güvenlik Kurumundan iki ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir kişiden oluşan bir komisyon tarafından puanlandı almaktadır. özel hastanelerin sınıflandırması çalışması sağlık hizmeti sunumunda hizmet kalitesinin artırılması, hastaların ve sağlık çalışanlarının hukuku ve güvenliğinin korunması amacı ile yapılmaktadır. SORU 4- Kamu hastane birlikleri yasa tasarısı ile getirilecek uygulama ve SGK'nın özel hastaneleri sınıflandırması arasında bir benzerlik var mıdır? Halen yürürlükteki kanun ve yönetmelikler ile Bakanlılann görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda özel hastaneleri sınıflandırma işlemini; SGK'nın mı yoksa Bakanlığınızın mı yapması gerekiyor? SGK'nın yaptığı bu çalışmaya neye göre karar verilmiş ve uygulanmıştır? SORU 5- Bu konuda yetki çakışması var mıdır? CEVAP 4 ve 5- Kamu hastane birlikleri ile halkın ihtiyaç ve beklentilerin uygun, kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkili sağlık hizmeti veren özerk kamu hastanelerini hedefliyoruz. Bu yasa tasarısı ile hastanelerin kamu hastane birliği olabilmesi için hizmet alt yapısı, organizasyonu, kalite, verimlilik ve hasta memnuniyeti konularına göre sınıflandırılmalarını ve birliklerin hizmet kalitelerinin belirli aralıklarla değerlendirilmesini amaçlıyoruz. özel hastanelerin sınıflandırılması ve kamu hastane birlikleri çalışmalarının ana eksenini, hastanelerin hizmet kalitesinin artırılması ve hasta ve çalışan güvenliğinin sağlanması oluşturmaktadır. Bu hedeflerin, halkımıza sağlık hizmeti sunan tüm kurum ve kuruluşlarda gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu bakımdan elbette benzerlikler bulunmaktadır. Diğer taraftan SGK'nın finansmanını sağladığı sigortalıların güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti sağlanmasını gözetme görev ve yükümlülüğünün olduğu da unutulmamalıdır. özel hastanelerin sınıflandırma çalışması katkı payı bakımından bir değerlendirme olduğundan, SGK tarafından değerlendirilmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Kaldı ki sınıflandırma çalışmalarında Bakanlığımızın görev alanına giren hizmet kalite standartlarının değerlendirilmesi çalışmaları Bakanlığımızca yürütülmektedir. - 6 3 7 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 SORU 6- ilaçların marketlerden satılacağı yönündeki açıklama hakkında Bakanlığınızın görüşleri nelerdir? Bakanlığınızın bu konuya yönelik çalışmaları nelerdir? CEVAP 6- Reçetesiz satılan ve İngilizce'de OTC kısaltması ile ifade edilen bazı ilaçlar pek çok gelişmiş ülkede marketlerde satılmaktadır. Ülkemizde ilacı ve eczacılık mesleğini düzenleyen yasal düzenlemeler ilaçların reçeteli/reçetesiz ayrımı yapılmaksızın eczanelerden satılmasını öngörmektedir. Vatandaşlarımızın ilaca erişimi konusunda sorun yaşanmaması için gerekli tedbirleri ilgili diğer Bakanlıklarla birlikte almaya devam edeceğiz. SORU 7-Sayın Başbakan'ın belirttiği örnek ülke olan ABD'deki kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır, Türkiye'nin kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır? Bu rakamlar neye göre karşılaştınlmıştır? CEVAP 7- OECD verilerine göre, 2007 yılında ABD'de kişi başına ilaç tüketimi 754 $, Türkiye için aynı yıl 124 $'dır. SORU 8-Bu konuyla ilgili ülkemizde pilot uygulama veya kademeli geçiş çalışması yapılması planlanmakta mıdır? CEVAP 8- Reçetesiz satılan ve OTC olarak tanımlanan bazı ürünlerin eczaneler dışında satılmasına yönelik uygulama için yasal düzenleme gerekmektedir. Avrupa Birliği'nin bu konudaki direktifleri ve uygulamanın bulunduğu ülke örnekleri incelendiğinde farklı uygulamalar olduğunu görülmektedir. Vatandaşımız kendisinin ilaca erişimine engel oluşturacak bir düzenleme öngörmeyeceğimizi bilmektedir. SORU 9- Markette ilaç satışının devreye girmesiyle, ülkemizde halk sağlığının ne yönde etkileneceğine yönelik araştırmalar yapılmış mıdır? örneğin ABD'de yanlış ilaç kullanımı ve ilacın yan tesirlerine bağlı ölümlerin tüm ölümler arasında 4. sırada yer alması sonuçlan Bakanlığınız tarafından analiz edilmiş midir? Bu konuda ülkemizde olabilecek olumsuzluklar konusunda ne tür ön çalışmalar yapılmıştır? SORU 10- Avrupa Adalet Divanı'nın 19 Mayıs 2009 tarihinde almış olduğu karar çerçevesinde ilaç-eczacılık hizmetinin ancak mesleki bağımsızlığa sahip eczacılar tarafından sağlanmasının uygulandığına dair açıklamasını nasıl değerlendirmektesiniz? CEVAP 9 ve 10- Bakanlığımca ilaç ve eczacılık hizmetlerinde eczacılann devre dışı bırakılmasına yönelik bir çalışma yapılması söz konusu değildir. İlaç satışlanmn eczacılann gözetiminde yürütülmesi esastır. Yurtdışında eczane dışında ilaç satışı reçetesiz olarak temin edilen ilaçlar için geçerli bir uygulamadır. Hekim reçetesi ile verilen ilaçlann mutlaka eczacı gözetiminde satılması gerekmektedir. İlaç, üretimden tüketime kadar, dağıtım kanalları da dahil olmak üzere izlenmesi gereken bir üründür. Konuya göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. - 6 3 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 SORU 6- ilaçların marketlerden satılacağı yönündeki açıklama hakkında Bakanlığınızın görüşleri nelerdir? Bakanlığınızın bu konuya yönelik çalışmaları nelerdir? CEVAP 6- Reçetesiz satılan ve İngilizce'de OTC kısaltması ile ifade edilen bazı ilaçlar pek çok gelişmiş ülkede marketlerde satılmaktadır. Ülkemizde ilacı ve eczacılık mesleğini düzenleyen yasal düzenlemeler ilaçların reçeteli/reçetesiz ayrımı yapılmaksızın eczanelerden satılmasını öngörmektedir. Vatandaşlarımızın ilaca erişimi konusunda sorun yaşanmaması için gerekli tedbirleri ilgili diğer Bakanlıklarla birlikte almaya devam edeceğiz. SORU 7-Sayın Başbakan'ın belirttiği örnek ülke olan ABD'deki kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır, Türkiye'nin kişi başı ilaç tüketimi ne kadardır? Bu rakamlar neye göre karşılaştınlmıştır? CEVAP 7- OECD verilerine göre, 2007 yılında ABD'de kişi başına ilaç tüketimi 754 $, Türkiye için aynı yıl 124 $'dır. SORU 8-Bu konuyla ilgili ülkemizde pilot uygulama veya kademeli geçiş çalışması yapılması planlanmakta mıdır? CEVAP 8- Reçetesiz satılan ve OTC olarak tanımlanan bazı ürünlerin eczaneler dışında satılmasına yönelik uygulama için yasal düzenleme gerekmektedir. Avrupa Birliği'nin bu konudaki direktifleri ve uygulamanın bulunduğu ülke örnekleri incelendiğinde farklı uygulamalar olduğunu görülmektedir. Vatandaşımız kendisinin ilaca erişimine engel oluşturacak bir düzenleme öngörmeyeceğimizi bilmektedir. SORU 9- Markette ilaç satışının devreye girmesiyle, ülkemizde halk sağlığının ne yönde etkileneceğine yönelik araştırmalar yapılmış mıdır? örneğin ABD'de yanlış ilaç kullanımı ve ilacın yan tesirlerine bağlı ölümlerin tüm ölümler arasında 4. sırada yer alması sonuçlan Bakanlığınız tarafından analiz edilmiş midir? Bu konuda ülkemizde olabilecek olumsuzluklar konusunda ne tür ön çalışmalar yapılmıştır? SORU 10- Avrupa Adalet Divanı'nın 19 Mayıs 2009 tarihinde almış olduğu karar çerçevesinde ilaç-eczacılık hizmetinin ancak mesleki bağımsızlığa sahip eczacılar tarafından sağlanmasının uygulandığına dair açıklamasını nasıl değerlendirmektesiniz? CEVAP 9 ve 10- Bakanlığımca ilaç ve eczacılık hizmetlerinde eczacılann devre dışı bırakılmasına yönelik bir çalışma yapılması söz konusu değildir. İlaç satışlanmn eczacılann gözetiminde yürütülmesi esastır. Yurtdışında eczane dışında ilaç satışı reçetesiz olarak temin edilen ilaçlar için geçerli bir uygulamadır. Hekim reçetesi ile verilen ilaçlann mutlaka eczacı gözetiminde satılması gerekmektedir. İlaç, üretimden tüketime kadar, dağıtım kanalları da dahil olmak üzere izlenmesi gereken bir üründür. Konuya göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. - 6 3 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 F. Murat SÖNMEZ Eskişehir Milletvekili Başbakanlık İnsan Haklan Başkanlığı'na (BİHB) 2009 yılının ilk 10 ayında Türkiye genelinde 3 bin 911 kişinin 'insan haklan ihlali' iddiasıyla başvuru yaptığı, en çok başvurunun sağlık ve hasta hakkı ihlallerine ilişkin olduğu basına yansımıştır. (Radikal,04.01.2010). İnsan haklarının tıp alanına yansıması olarak hasta haklan, kişinin sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına vurgu yapmaktadır. 1. Hükümetiniz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında sağlık hizmetlerinin özelleştirmesine paralel olarak hasta hakkı ihlallerine ilişkin şikayetlerde artış olmuş mudur? 2. Serbest piyasa yönelimli sağlık hizmeti anlayışı hasta haklanyla ne ölçüde örtüşmektedir? 3. Hasta hakkı ihlallerinin insan hakları ihlallerinde ilk sırada yer almasının nedeni nedir? Bakanlığınız bu tür ihlalleri önlemek için ne tür tedbirler almaktadır? 4. Bakanlığınızın sağlık kurumu ve sağlık personelinden kaynaklanan ihlallerle ilgili ne tür yaptınmı söz konusudur? 5. Hasta haklan ihlalinde sağlık kurumlanmn fizik kapasitesinin yetersizliği ve personel yönetimi ve istihdamı ne ölçüde etkilidir? 6. Bütün sağlık kummlannda "Hasta Haklan Birimleri" var mıdır? Varolanlarda bu birimler etkili olarak hizmet edebilmekte midir? Sadece şikayet merci gibi işlev gördüğü iddia edilen bu birimlerin daha etkili olabilmesi için ne tür çalışmalar yapılmaktadır?' - 6 3 9 - 3.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez'in, hasta hakları ihlallerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ 'ın cevabı (7/11849) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 99. maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep AKDAĞ tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını arz ederim. Saygılarımla.
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 F. Murat SÖNMEZ Eskişehir Milletvekili Başbakanlık İnsan Haklan Başkanlığı'na (BİHB) 2009 yılının ilk 10 ayında Türkiye genelinde 3 bin 911 kişinin 'insan haklan ihlali' iddiasıyla başvuru yaptığı, en çok başvurunun sağlık ve hasta hakkı ihlallerine ilişkin olduğu basına yansımıştır. (Radikal,04.01.2010). İnsan haklarının tıp alanına yansıması olarak hasta haklan, kişinin sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına vurgu yapmaktadır. 1. Hükümetiniz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında sağlık hizmetlerinin özelleştirmesine paralel olarak hasta hakkı ihlallerine ilişkin şikayetlerde artış olmuş mudur? 2. Serbest piyasa yönelimli sağlık hizmeti anlayışı hasta haklanyla ne ölçüde örtüşmektedir? 3. Hasta hakkı ihlallerinin insan hakları ihlallerinde ilk sırada yer almasının nedeni nedir? Bakanlığınız bu tür ihlalleri önlemek için ne tür tedbirler almaktadır? 4. Bakanlığınızın sağlık kurumu ve sağlık personelinden kaynaklanan ihlallerle ilgili ne tür yaptınmı söz konusudur? 5. Hasta haklan ihlalinde sağlık kurumlanmn fizik kapasitesinin yetersizliği ve personel yönetimi ve istihdamı ne ölçüde etkilidir? 6. Bütün sağlık kummlannda "Hasta Haklan Birimleri" var mıdır? Varolanlarda bu birimler etkili olarak hizmet edebilmekte midir? Sadece şikayet merci gibi işlev gördüğü iddia edilen bu birimlerin daha etkili olabilmesi için ne tür çalışmalar yapılmaktadır?' - 6 3 9 - 3.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez'in, hasta hakları ihlallerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ 'ın cevabı (7/11849) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 99. maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep AKDAĞ tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. T B M M B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı: B.IO.O.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MÎLLET MECLÎSİ BAŞKANLIĞINA îlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat SÖNMEZ tarafından verilen "Hasta haklan ihlallerine ilişkin" 7/11849 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 4 0 -
T B M M B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı: B.IO.O.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MÎLLET MECLÎSİ BAŞKANLIĞINA îlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat SÖNMEZ tarafından verilen "Hasta haklan ihlallerine ilişkin" 7/11849 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 4 0 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat SÖNMEZ tarafından verilen "Hasta hakları ihlallerine ilişkin" 7/11849 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Başbakanlık İnsan Haklan Başkanlığı'na (BÎHB) 2009 yılının ilk 10 ayında Türkiye genelinde 3 bin 911 kişinin "insan haklan ihlali" iddiasıyla başvuru yaptığı, en çok başvurunun sağlık ve hasta hakkı ihlallerine ilişkin olduğu basma yansımıştır. (Radikal, 04.01.2010). İnsan haklannın tıp alanına yansıması olarak hasta haklan, kişinin sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına vurgu yapmaktadır. SORU 1- Hükümetiniz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında sağlık hizmetlerinin özelleştirmesine paralel olarak hasta hakkı ihlallerine ilişkin şikâyetlerde artış olmuş mudur? CEVAP 1- Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Böylece vatandaşlarımızın hizmetlerden memnuniyetinde anlamlı bir artış olmuştur. SORU 2- Serbest piyasa yönelimi sağlık hizmeti anlayışı hasta haklanyla ne ölçüde örtüşmektedir? CEVAP 2- Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde yaptığımız düzenlemeler "serbest piyasa yönelimi sağlık hizmeti anlayışı" olmayıp; özel sağlık kuruluşlanndaki kaynaklann da vatandaşlarımızın istifadesine sunulması suretiyle vatandaşlanmızın hizmete erişiminin kolaylaştırılması hedeflenmiştir. Hastaların hizmet alacağı kurumlan ve hekimleri seçebilmelerini sağlamak hasta haklan çerçevesinde değerlendirilmektedir. SORU 3- Hasta hakkı ihlallerinin insan haklan ihlallerinde ilk sırada yer almasının nedeni nedir? Bakanlığınız bu tür ihlalleri önlemek için ne tür tedbirler almaktadır? CEVAP 3- 2009 yılında birinci basamak sağlık kuruluşlannda 200 milyon, ikinci basamak sağlık kuruluşlarında 220 milyon olmak üzere 420 milyon hasta muayenesi gerçekleşmiştir. Sağlık hizmeti alan kişilerin ızdıraplı, kınlgan, sabır ve tahammül gücü azalmış bir ruh hali içinde oldukları düşünüldüğünde, şikâyetlerinin göreceli olarak fazla olabileceği anlaşılır bir durumdur. Diğer yandan Bakanlığımızca hasta haklan bilincini artırmak için sürekli eğitimler yapılmakta, hastaların geri bildirimde bulunacağı iletişim kanalları açık tutulmaktadır. Hasta haklan ihlallerini önlemek için, 2007 ve 2008 yıllannda yaklaşık 200 bin, 2009 yılında ise 230 bin sağlık çalışanına hasta haklan eğitimi verilmiştir. Konuyu objektif olarak değerlendirebilmek için genel olarak hasta memnuniyetinin son 7 yıldaki seyrine bakmak gerekir. 2003 yılında hastalann sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı % 39,5 iken 2009 yılında % 65,2 olmuştur. Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde yaptığımız düzenlemelerle hasta memnuniyetindeki artış dikkat çekicidir.Ayrıca kurulan yeni sistemler ve vatandaşın hakkını arayabileceği konusundaki farkındalık artına çalışmalarımızda, ihlallere karşı vatandaşın hak arama davranışını değiştirmiştir. SORU 4- Bakanlığınızın sağlık kurumu ve sağlık personelinden kaynaklanan ihlallerle ilgili ne tür yaptırımı söz konusudur? CEVAP 4- Bildiğiniz gibi kamu personelinin görevlerini yerine getirmemesi veya kanunca yasaklanan işleri yapması halinde uygulanacak işlemler 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu ile 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ve ilgili mevzuattaki hükümlere uygun olarak yapılmaktadır. Bir hak ihlali söz konusu olduğunda kuruluşlarımızın ilgili birimleri tarafından değerlendirilerek hizmetin geliştirilmesi sağlanmaktadır. Problemlerin sistemden kaynaklandığı düşünülüyorsa hasta haklan birimlerimiz tarafından hastane idaresine iletilerek çözüm için gerekli tedbirler alınmaktadır. Hak ihlalinin sağlık çalışanın davranışından kaynaklandığı düşünülüyorsa uyan ve eğitimler yoluyla sorunlar çözüme kavuşturulmaktadır. - 6 4 1 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat SÖNMEZ tarafından verilen "Hasta hakları ihlallerine ilişkin" 7/11849 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Başbakanlık İnsan Haklan Başkanlığı'na (BÎHB) 2009 yılının ilk 10 ayında Türkiye genelinde 3 bin 911 kişinin "insan haklan ihlali" iddiasıyla başvuru yaptığı, en çok başvurunun sağlık ve hasta hakkı ihlallerine ilişkin olduğu basma yansımıştır. (Radikal, 04.01.2010). İnsan haklannın tıp alanına yansıması olarak hasta haklan, kişinin sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına vurgu yapmaktadır. SORU 1- Hükümetiniz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında sağlık hizmetlerinin özelleştirmesine paralel olarak hasta hakkı ihlallerine ilişkin şikâyetlerde artış olmuş mudur? CEVAP 1- Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Böylece vatandaşlarımızın hizmetlerden memnuniyetinde anlamlı bir artış olmuştur. SORU 2- Serbest piyasa yönelimi sağlık hizmeti anlayışı hasta haklanyla ne ölçüde örtüşmektedir? CEVAP 2- Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde yaptığımız düzenlemeler "serbest piyasa yönelimi sağlık hizmeti anlayışı" olmayıp; özel sağlık kuruluşlanndaki kaynaklann da vatandaşlarımızın istifadesine sunulması suretiyle vatandaşlanmızın hizmete erişiminin kolaylaştırılması hedeflenmiştir. Hastaların hizmet alacağı kurumlan ve hekimleri seçebilmelerini sağlamak hasta haklan çerçevesinde değerlendirilmektedir. SORU 3- Hasta hakkı ihlallerinin insan haklan ihlallerinde ilk sırada yer almasının nedeni nedir? Bakanlığınız bu tür ihlalleri önlemek için ne tür tedbirler almaktadır? CEVAP 3- 2009 yılında birinci basamak sağlık kuruluşlannda 200 milyon, ikinci basamak sağlık kuruluşlarında 220 milyon olmak üzere 420 milyon hasta muayenesi gerçekleşmiştir. Sağlık hizmeti alan kişilerin ızdıraplı, kınlgan, sabır ve tahammül gücü azalmış bir ruh hali içinde oldukları düşünüldüğünde, şikâyetlerinin göreceli olarak fazla olabileceği anlaşılır bir durumdur. Diğer yandan Bakanlığımızca hasta haklan bilincini artırmak için sürekli eğitimler yapılmakta, hastaların geri bildirimde bulunacağı iletişim kanalları açık tutulmaktadır. Hasta haklan ihlallerini önlemek için, 2007 ve 2008 yıllannda yaklaşık 200 bin, 2009 yılında ise 230 bin sağlık çalışanına hasta haklan eğitimi verilmiştir. Konuyu objektif olarak değerlendirebilmek için genel olarak hasta memnuniyetinin son 7 yıldaki seyrine bakmak gerekir. 2003 yılında hastalann sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı % 39,5 iken 2009 yılında % 65,2 olmuştur. Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde yaptığımız düzenlemelerle hasta memnuniyetindeki artış dikkat çekicidir.Ayrıca kurulan yeni sistemler ve vatandaşın hakkını arayabileceği konusundaki farkındalık artına çalışmalarımızda, ihlallere karşı vatandaşın hak arama davranışını değiştirmiştir. SORU 4- Bakanlığınızın sağlık kurumu ve sağlık personelinden kaynaklanan ihlallerle ilgili ne tür yaptırımı söz konusudur? CEVAP 4- Bildiğiniz gibi kamu personelinin görevlerini yerine getirmemesi veya kanunca yasaklanan işleri yapması halinde uygulanacak işlemler 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu ile 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ve ilgili mevzuattaki hükümlere uygun olarak yapılmaktadır. Bir hak ihlali söz konusu olduğunda kuruluşlarımızın ilgili birimleri tarafından değerlendirilerek hizmetin geliştirilmesi sağlanmaktadır. Problemlerin sistemden kaynaklandığı düşünülüyorsa hasta haklan birimlerimiz tarafından hastane idaresine iletilerek çözüm için gerekli tedbirler alınmaktadır. Hak ihlalinin sağlık çalışanın davranışından kaynaklandığı düşünülüyorsa uyan ve eğitimler yoluyla sorunlar çözüme kavuşturulmaktadır. - 6 4 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 SORU 5- Hasta hakları ihlalinde sağlık kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği ve personel yönetimi ve istihdamı ne ölçüde etkilidir? CEVAP 5- Bakanlığımıza bağlı hastanelerde çalışan uzman hekim sayısı 2002 yılında 16.225 iken 2009 yılında 25.362'ye ulaşmıştır. 2002 yılında 6.100 olan muayene odası sayısı 21.000'e çıkanlmıştır. Yine 2002 yılıyla kıyaslandığında; birinci basamak sağlık kuruluşlarımızda hekim sayısı 15.969'dan 16.667'ye, muayene oda sayısı ise 6.308 iken 16.503'e çıkanlmıştır. 2002-2009 yıllan arasında 220 yeni hastane binası, 920 sağlık ocağı olmak üzere toplam 1.503 sağlık yatınmı tamamlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında yeni istihdam edilen sağlık personeli sayısı yaklaşık 150.000'dir. Dönemimizde, personel azlığı ya da fiziki kapasite yetersizliği önemli ölçüde giderildiği için, bu konudaki memnuniyet gün geçtikçe artmaktadır. SORU 6- Bütün sağlık kurumlannda "Hasta Haklan Birimleri" var mıdır? Var olanlarda bu birimler etkili olarak hizmet edebilmekte midir? Sadece şikâyet mercii gibi işlev gördüğü iddia edilen bu birimlerin daha etkili olabilmesi için ne tür çalışmalar yapılmaktadır? CEVAP 6- Bakanlığım döneminde 2004 yılından itibaren ilk defa Devlet Hastaneleri ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinde hasta haklan birimleri kurmaya başladık. Bugün itibariyle tüm Devlet Hastaneleri ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinde "Hasta Haklan Birimleri" vardır. 2004 yılında kurulmaya başlanılan bu birimlerin etkin olarak çalışabilmesi amacıyla öncelikle, birim sorumlulannın rahat hareket edebilmesi ve daha uzun süre bu görevlerinde kalabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmış bulunuyoruz. Il Sağlık Müdürlüklerimizdeki hasta haklan, koordinatörleri, ildeki hasta haklan birimlerinin işleyişinden sorumlu olup problemlerin çözülmesi için anında müdahil olmaktadır. Hasta haklan birimleri yalnız şikâyet birimi olarak değil, dilek ve temenniler için de muhatap teşkil etmektedir. 2009 yılı itibariyle 128 bin vatandaşımızın talebi mahallinde karşılanmış ve sıkıntılan giderilen vatandaşlanmız yazılı olarak şikâyetçi olmamıştır. Yine 2009 yılında 18 bin başvuru hasta haklan kurullarına intikal ettirilmiştir. Başka bir ifadeyle başvurulann % 88'i yerinde çözülmüş, % 12'si kurula intikal etmiştir. Bu birimlerimizin etkili çalışması için il sağlık müdürlerimiz ve başhekimlerimiz yönlendirilmekte, hastanelerimizde sağlık çalışanlanna hasta hakları eğitimleri sürdürülmektedir. Tekrar vurgulamak isterim ki bütün bu uygulamalar Hükümetimiz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın eseridir. Konuya gösterilen ilgiye teşekkür ederim. - 6 4 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 SORU 5- Hasta hakları ihlalinde sağlık kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği ve personel yönetimi ve istihdamı ne ölçüde etkilidir? CEVAP 5- Bakanlığımıza bağlı hastanelerde çalışan uzman hekim sayısı 2002 yılında 16.225 iken 2009 yılında 25.362'ye ulaşmıştır. 2002 yılında 6.100 olan muayene odası sayısı 21.000'e çıkanlmıştır. Yine 2002 yılıyla kıyaslandığında; birinci basamak sağlık kuruluşlarımızda hekim sayısı 15.969'dan 16.667'ye, muayene oda sayısı ise 6.308 iken 16.503'e çıkanlmıştır. 2002-2009 yıllan arasında 220 yeni hastane binası, 920 sağlık ocağı olmak üzere toplam 1.503 sağlık yatınmı tamamlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında yeni istihdam edilen sağlık personeli sayısı yaklaşık 150.000'dir. Dönemimizde, personel azlığı ya da fiziki kapasite yetersizliği önemli ölçüde giderildiği için, bu konudaki memnuniyet gün geçtikçe artmaktadır. SORU 6- Bütün sağlık kurumlannda "Hasta Haklan Birimleri" var mıdır? Var olanlarda bu birimler etkili olarak hizmet edebilmekte midir? Sadece şikâyet mercii gibi işlev gördüğü iddia edilen bu birimlerin daha etkili olabilmesi için ne tür çalışmalar yapılmaktadır? CEVAP 6- Bakanlığım döneminde 2004 yılından itibaren ilk defa Devlet Hastaneleri ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinde hasta haklan birimleri kurmaya başladık. Bugün itibariyle tüm Devlet Hastaneleri ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinde "Hasta Haklan Birimleri" vardır. 2004 yılında kurulmaya başlanılan bu birimlerin etkin olarak çalışabilmesi amacıyla öncelikle, birim sorumlulannın rahat hareket edebilmesi ve daha uzun süre bu görevlerinde kalabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmış bulunuyoruz. Il Sağlık Müdürlüklerimizdeki hasta haklan, koordinatörleri, ildeki hasta haklan birimlerinin işleyişinden sorumlu olup problemlerin çözülmesi için anında müdahil olmaktadır. Hasta haklan birimleri yalnız şikâyet birimi olarak değil, dilek ve temenniler için de muhatap teşkil etmektedir. 2009 yılı itibariyle 128 bin vatandaşımızın talebi mahallinde karşılanmış ve sıkıntılan giderilen vatandaşlanmız yazılı olarak şikâyetçi olmamıştır. Yine 2009 yılında 18 bin başvuru hasta haklan kurullarına intikal ettirilmiştir. Başka bir ifadeyle başvurulann % 88'i yerinde çözülmüş, % 12'si kurula intikal etmiştir. Bu birimlerimizin etkili çalışması için il sağlık müdürlerimiz ve başhekimlerimiz yönlendirilmekte, hastanelerimizde sağlık çalışanlanna hasta hakları eğitimleri sürdürülmektedir. Tekrar vurgulamak isterim ki bütün bu uygulamalar Hükümetimiz döneminde Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın eseridir. Konuya gösterilen ilgiye teşekkür ederim. - 6 4 2 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü 'nün, yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11850) Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından yazık olarak Antalya Kepez'deki Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılamadığı yönündeki tespitler kamuoyuna yansımıştır. Bu kapsamda; 1- Aşır Aksu Hastanesi'nin yenilenmesi için ne kadar harcama yapılmıştır? Hastane'nin fiziki koşullan ile doktor ve sağlık personelinin bugünkü durumu nedir? 2- Hastane kapasitesinin tam olarak kullamlamamasının nedenleri nedir? Bu konuda bir inceleme yapılmış mıdır? Hangi sonuçlara ulaşılmıştır? Vatandaşlarımız, buradan sağlık hizmeti almayı neden tercih etmemektedir? 3- Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanabilmesi ve daha fazla vatandaşa hizmet sunabilmesi için bir çalışma yapılacak mıdır? 4 - Aşır Aksu Hastanesi'nin yeni yatırımlarla bir ihtisas hastanesine dönüştürülmesi yönünde bir çalışma var mıdır? Böyle bir dönüşüm için ne kadar harcama yapılması planlanmaktadır? Antalya Tabip Odası'nın, Aşır Aksu Hastanesi ile ilgili önerileri dikkate alınacak mıdır? 5- Kepez Bölgesi'nde yeni bir hastane yapılması gündemde midir? Hangi ihtiyaçlar ve planlamalar dikkate alınarak ne tür bir hastane yapılacaktır? 6- Antalya'daki hastanelerin 2008 ve 2009 yıllarındaki doluluk oranı nasıl gerçekleşmiştir? TBMM BAŞKANLıĞı'NA yanıtlanması için gereğini arz ederim. 07.01.2010 * H ü s n ü ÇÖLLÜ Antalya Milletvekili - 6 4 3 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü 'nün, yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11850) Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından yazık olarak Antalya Kepez'deki Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılamadığı yönündeki tespitler kamuoyuna yansımıştır. Bu kapsamda; 1- Aşır Aksu Hastanesi'nin yenilenmesi için ne kadar harcama yapılmıştır? Hastane'nin fiziki koşullan ile doktor ve sağlık personelinin bugünkü durumu nedir? 2- Hastane kapasitesinin tam olarak kullamlamamasının nedenleri nedir? Bu konuda bir inceleme yapılmış mıdır? Hangi sonuçlara ulaşılmıştır? Vatandaşlarımız, buradan sağlık hizmeti almayı neden tercih etmemektedir? 3- Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanabilmesi ve daha fazla vatandaşa hizmet sunabilmesi için bir çalışma yapılacak mıdır? 4 - Aşır Aksu Hastanesi'nin yeni yatırımlarla bir ihtisas hastanesine dönüştürülmesi yönünde bir çalışma var mıdır? Böyle bir dönüşüm için ne kadar harcama yapılması planlanmaktadır? Antalya Tabip Odası'nın, Aşır Aksu Hastanesi ile ilgili önerileri dikkate alınacak mıdır? 5- Kepez Bölgesi'nde yeni bir hastane yapılması gündemde midir? Hangi ihtiyaçlar ve planlamalar dikkate alınarak ne tür bir hastane yapılacaktır? 6- Antalya'daki hastanelerin 2008 ve 2009 yıllarındaki doluluk oranı nasıl gerçekleşmiştir? TBMM BAŞKANLıĞı'NA yanıtlanması için gereğini arz ederim. 07.01.2010 * H ü s n ü ÇÖLLÜ Antalya Milletvekili - 6 4 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA ilgi: 20/01/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ tarafından verilen "Yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin" 7/11850 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep ÂKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı 2- Tablo - 6 4 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA ilgi: 20/01/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ tarafından verilen "Yenilenen bir hastanedeki kapasite kullanımına ilişkin" 7/11850 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep ÂKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı 2- Tablo - 6 4 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ tarafından verilen "Antalya ili Kepez ilçesindeki Aşır Aksu Hastanesi" ile ilgili 7/11850 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Antalya Kepez'deki Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılmadığı yönündeki tespitler kamuoyuna yansımıştır. Bu kapsamda; SORU 1- Aşır Aksu Hastanesinin yenilenmesi için ne kadar harcama yapılmıştır? Hastane'nin fiziki koşulları ile doktor ve sağlık personelinin bugünkü durumu nedir? CEVAP 1- Antalya ili Kepez ilçesindeki Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğine bağlı Aşır Aksu ek hizmet binası; 3000 m 2 oturma alanı ve 8131 m 2 kapalı alana sahip, 6 adet tam donanımlı ameliyat salonu, 174 hasta yatağı ile 12 uzmanlık dalında faaliyet göstermektedir. Söz konusu hastaneye 2002 yılında onarım için 4.296.000,00 TL ve 2005 yılında 4.058.000,00 TL harcanmıştır. Hastanenin fiziki koşullan yeterli olup, başta uzman hekimler olmak üzere yeterli sayıdaki personel görevlendirmesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğince yapılmaktadır. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde halen 267 uzman hekim, 59 asistan hekim ve 56 pratisyen hekim ile 494 hemşire, 158 ebe ve 281 diğer sağlık personeli görev yapmaktadır. SORU 2- Hastane kapasitesinin tam olarak kullanılamamasının nedenleri nedir? Bu konuda bir inceleme yapılmış mıdır? Hangi sonuçlara ulaşılmıştır? Vatandaşlanmız, buradan sağlık hizmeti almayı neden tercih etmemektedir. SORU 3- Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılabilmesi ve daha fazla vatandaşa hizmet sunulabilmesi için bir çalışma yapılacak mıdır? CEVAPLAR 2 , 3 - Aşır Aksu Hastanesi, 2005 tarihinde 5 ayn uzmanlık dalında hasta kabul ve tedavi etmek üzere faaliyete başlamış olup, 2009 yılı Ocak ayından itibaren hasta kabul ve tedavisi yapılan uzmanlık dalı sayısı 12'ye çıkartılmıştır. Hastanenin 2008 yılı yatak doluluk oram % 54 ve 2009 yılı (ilk 9 aylık) yatak doluluk oranı ise % 45 olarak gerçekleşmiştir. Hastanenin yatak doluluk oranlan dikkate alındığında Aşır Aksu Hastanesi, 2010 yılı Mart ayı başından itibaren Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile koordineli olarak FTR (Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon) ağırlıklı olmak üzere Iç Hastalıktan, Genel Cerrahi, Ortopedi, Üroloji, KBB ve Göz branşlannda; poliklinik, ameliyathane ve yoğun bakım üniteleri ile birlikte hizmete devam etmektedir. SORU 4- Aşır Aksu Hastanesinin yeni yatınmlarla bir ihtisas hastanesine dönüştürülmesi yönünde bir çalışma var mıdır? Böyle bir dönüşüm için ne kadar harcama yapılması planlanmaktadır? Antalya Tabip Odasının, Aşır Aksu Hastanesi ile ilgili önerileri dikkate alınacak mıdır? CEVAP 4- Aşır Aksu Hastanesi, halihazırda bir Eğitim Hastanesine bağlı olarak hizmetlerini yürütmektedir. SORU 5- Kepez Bölgesinde yeni bir hastane yapılması gündemde midir? Hangi ihtiyaçlar ve planlamalar dikkate alınarak ne tür bir hastane yapılacaktır? CEVAP 5- Kepez ilçesinde, Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan üzerine 300 yataklı Devlet Hastanesi yapılması planlanmaktadır. SORU 6- Antalya' daki hastanelerin 2008 ve 2009 yıllanndaki doluluk oranı nasıl gerçekleşmiştir. CEVAP 6- Antalya ilindeki Bakanlığımıza bağlı hastanelerin 2008 ve 2009 yılı (ilk 9 ay) yatak doluluk oranlan ekteki tabloda gösterilmiştir. Konuya göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. - 6 4 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 Antalya Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ tarafından verilen "Antalya ili Kepez ilçesindeki Aşır Aksu Hastanesi" ile ilgili 7/11850 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Antalya Kepez'deki Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılmadığı yönündeki tespitler kamuoyuna yansımıştır. Bu kapsamda; SORU 1- Aşır Aksu Hastanesinin yenilenmesi için ne kadar harcama yapılmıştır? Hastane'nin fiziki koşulları ile doktor ve sağlık personelinin bugünkü durumu nedir? CEVAP 1- Antalya ili Kepez ilçesindeki Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğine bağlı Aşır Aksu ek hizmet binası; 3000 m 2 oturma alanı ve 8131 m 2 kapalı alana sahip, 6 adet tam donanımlı ameliyat salonu, 174 hasta yatağı ile 12 uzmanlık dalında faaliyet göstermektedir. Söz konusu hastaneye 2002 yılında onarım için 4.296.000,00 TL ve 2005 yılında 4.058.000,00 TL harcanmıştır. Hastanenin fiziki koşullan yeterli olup, başta uzman hekimler olmak üzere yeterli sayıdaki personel görevlendirmesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğince yapılmaktadır. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde halen 267 uzman hekim, 59 asistan hekim ve 56 pratisyen hekim ile 494 hemşire, 158 ebe ve 281 diğer sağlık personeli görev yapmaktadır. SORU 2- Hastane kapasitesinin tam olarak kullanılamamasının nedenleri nedir? Bu konuda bir inceleme yapılmış mıdır? Hangi sonuçlara ulaşılmıştır? Vatandaşlanmız, buradan sağlık hizmeti almayı neden tercih etmemektedir. SORU 3- Aşır Aksu Hastanesi'nin kapasitesinin tam olarak kullanılabilmesi ve daha fazla vatandaşa hizmet sunulabilmesi için bir çalışma yapılacak mıdır? CEVAPLAR 2 , 3 - Aşır Aksu Hastanesi, 2005 tarihinde 5 ayn uzmanlık dalında hasta kabul ve tedavi etmek üzere faaliyete başlamış olup, 2009 yılı Ocak ayından itibaren hasta kabul ve tedavisi yapılan uzmanlık dalı sayısı 12'ye çıkartılmıştır. Hastanenin 2008 yılı yatak doluluk oram % 54 ve 2009 yılı (ilk 9 aylık) yatak doluluk oranı ise % 45 olarak gerçekleşmiştir. Hastanenin yatak doluluk oranlan dikkate alındığında Aşır Aksu Hastanesi, 2010 yılı Mart ayı başından itibaren Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile koordineli olarak FTR (Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon) ağırlıklı olmak üzere Iç Hastalıktan, Genel Cerrahi, Ortopedi, Üroloji, KBB ve Göz branşlannda; poliklinik, ameliyathane ve yoğun bakım üniteleri ile birlikte hizmete devam etmektedir. SORU 4- Aşır Aksu Hastanesinin yeni yatınmlarla bir ihtisas hastanesine dönüştürülmesi yönünde bir çalışma var mıdır? Böyle bir dönüşüm için ne kadar harcama yapılması planlanmaktadır? Antalya Tabip Odasının, Aşır Aksu Hastanesi ile ilgili önerileri dikkate alınacak mıdır? CEVAP 4- Aşır Aksu Hastanesi, halihazırda bir Eğitim Hastanesine bağlı olarak hizmetlerini yürütmektedir. SORU 5- Kepez Bölgesinde yeni bir hastane yapılması gündemde midir? Hangi ihtiyaçlar ve planlamalar dikkate alınarak ne tür bir hastane yapılacaktır? CEVAP 5- Kepez ilçesinde, Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan üzerine 300 yataklı Devlet Hastanesi yapılması planlanmaktadır. SORU 6- Antalya' daki hastanelerin 2008 ve 2009 yıllanndaki doluluk oranı nasıl gerçekleşmiştir. CEVAP 6- Antalya ilindeki Bakanlığımıza bağlı hastanelerin 2008 ve 2009 yılı (ilk 9 ay) yatak doluluk oranlan ekteki tabloda gösterilmiştir. Konuya göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. - 6 4 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 SAĞLIK BAKANLIĞI HASTA YATAK YDO %* HASTANELERİ SAYISI Antalya Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 892 68,2 Akseki Devlet Hastanesi 25 1,8 Alanya Devlet Hastanesi 225 50,9 Elmalı Devlet Hastanesi 50 16,2 Finike Devlet Hastanesi 105 64,2 Gazipaşa Devlet Hastanesi 65 37,2 Demre Devlet Hastanesi 40 20,4 Kaş Devlet Hastanesi 25 25,7 Kemer Devlet Hastanesi 21 36,6 Korkuteli Devlet Hastanesi 58 40,0 Kumluca Devlet Hastanesi 100 58,6 Manavgat Devlet Hastanesi 179 52,3 Serik Devlet Hastanesi 100 82,4 Atatürk Devlet Hastanesi 502 75,7 TOPLAM 2387 63,02 - 6 4 6 - Antalya İlinde Sağlık Bakanlığı'na Bağlı Hastanelerin 2009 YILI (9 AYLIK) YATAK DOLULUK ORANLARI
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 SAĞLIK BAKANLIĞI HASTA YATAK YDO %* HASTANELERİ SAYISI Antalya Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 892 68,2 Akseki Devlet Hastanesi 25 1,8 Alanya Devlet Hastanesi 225 50,9 Elmalı Devlet Hastanesi 50 16,2 Finike Devlet Hastanesi 105 64,2 Gazipaşa Devlet Hastanesi 65 37,2 Demre Devlet Hastanesi 40 20,4 Kaş Devlet Hastanesi 25 25,7 Kemer Devlet Hastanesi 21 36,6 Korkuteli Devlet Hastanesi 58 40,0 Kumluca Devlet Hastanesi 100 58,6 Manavgat Devlet Hastanesi 179 52,3 Serik Devlet Hastanesi 100 82,4 Atatürk Devlet Hastanesi 502 75,7 TOPLAM 2387 63,02 - 6 4 6 - Antalya İlinde Sağlık Bakanlığı'na Bağlı Hastanelerin 2009 YILI (9 AYLIK) YATAK DOLULUK ORANLARI TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 S A Ğ L I K B A K A N L I Ğ I H A S T A N E L E R İ H A S T A Y A T A K S A Y I S I Y D O % * Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.084 57,0 Antalya Atatürk Devlet Hast. 502 78,7 Alanya Devlet Hastanesi 225 76,6 Akseki Devlet Hastanesi 25 1,9 Elmalı Devlet Hastanesi 50 57,6 Finike Devlet Hastanesi 105 97,3 Gazipaşa Devlet Hastanesi 65 44,3 Demre Devlet Hastanesi 40 22,2 Kaş Devlet Hastanesi 25 25,0 Korkuteli Devlet Hastanesi 60 45,4 Kumluca Devlet Hastanesi 100 43,0 Manavgat Devlet Hastanesi 179 51,9 Kemer Devlet Hastanesi 25 24,9 Serik Devlet Hastanesi 100 85,6 T O P L A M 2 . 5 8 5 6 2 , 5 *YDO:Yatak Doluluk Oranı - 6 4 7 - Antalya İlinde Sağlık Bakanlığı'na Bağlı Hastanelerin 2008 YILI YATAK DOLULUK ORANLARI
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 S A Ğ L I K B A K A N L I Ğ I H A S T A N E L E R İ H A S T A Y A T A K S A Y I S I Y D O % * Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.084 57,0 Antalya Atatürk Devlet Hast. 502 78,7 Alanya Devlet Hastanesi 225 76,6 Akseki Devlet Hastanesi 25 1,9 Elmalı Devlet Hastanesi 50 57,6 Finike Devlet Hastanesi 105 97,3 Gazipaşa Devlet Hastanesi 65 44,3 Demre Devlet Hastanesi 40 22,2 Kaş Devlet Hastanesi 25 25,0 Korkuteli Devlet Hastanesi 60 45,4 Kumluca Devlet Hastanesi 100 43,0 Manavgat Devlet Hastanesi 179 51,9 Kemer Devlet Hastanesi 25 24,9 Serik Devlet Hastanesi 100 85,6 T O P L A M 2 . 5 8 5 6 2 , 5 *YDO:Yatak Doluluk Oranı - 6 4 7 - Antalya İlinde Sağlık Bakanlığı'na Bağlı Hastanelerin 2008 YILI YATAK DOLULUK ORANLARI TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız 'ın, özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11851) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorulanmın Sağlık Bakanı Sayın Recep AKDAĞ tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla Kamu kurum ve kuruluşları 657 Sayılı Kanun gereğince çalıştırdıkları personele ait kadrolarda %3 oranında özürlü çalıştırmak, çalıştırdıkları ve işten ayrılan personel sayısını üç ayda bir Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'a 03.12.2009 tarih ve 7/11271 esas numarası ile vermiş olduğum önergeme, 25.12.2009 tarih ve B.02.0.007.00/1607 sayı ile gelen yanıtta Bakanlığınızda dolu memur sayısı 268.376 olarak belirtilmektedir. Bu rakamın %3'üne denk gelen ve çalıştırılması gereken özürlü sayısı ise 8.051 olarak hesaplanmıştır. Devlet Personel Başkanlığından alınan ve altında Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'ın da imzası bulunan resmi belgeye göre Bakanlığınızda özürlüler için ayrılan 8.051 kişilik kadroda hiç özürlü istihdam edilmediği görülmektedir. Bu durumda 2 sonuç ortaya çıkmaktadır. Ya hiç özürlü istihdam edilmemektedir ya da yasal bir zorunluluk olan üç aylık bildirimler yapılmamaktadır. Bu nedenle; 1- Bakanlığınızda özürlüler için 8.051 boş kadro varken hiç özürlü istihdam edilmediği doğru mudur? Yoksa Bakanlığınız Devlet Personel Başkanlığına üç ayda bir çalıştırılan ve işten ayrılan personel sayısı hakkında bilgi vermeyi aksatmakta mıdır? 2- Bakanlığınız bünyesinde bir tek özürlü bile çalıştırmamak ya da bunlar hakkında yasal bir zorunluluk olan bilgiyi vermemek özürlü istihdamı, için gereken hassasiyetin gösterilmediğinin bir kanıtı mıdır? Prof. Dr. Sacid YILDIZ CHP İstanbul Milletvekili - 6 4 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız 'ın, özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11851) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorulanmın Sağlık Bakanı Sayın Recep AKDAĞ tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla Kamu kurum ve kuruluşları 657 Sayılı Kanun gereğince çalıştırdıkları personele ait kadrolarda %3 oranında özürlü çalıştırmak, çalıştırdıkları ve işten ayrılan personel sayısını üç ayda bir Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'a 03.12.2009 tarih ve 7/11271 esas numarası ile vermiş olduğum önergeme, 25.12.2009 tarih ve B.02.0.007.00/1607 sayı ile gelen yanıtta Bakanlığınızda dolu memur sayısı 268.376 olarak belirtilmektedir. Bu rakamın %3'üne denk gelen ve çalıştırılması gereken özürlü sayısı ise 8.051 olarak hesaplanmıştır. Devlet Personel Başkanlığından alınan ve altında Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'ın da imzası bulunan resmi belgeye göre Bakanlığınızda özürlüler için ayrılan 8.051 kişilik kadroda hiç özürlü istihdam edilmediği görülmektedir. Bu durumda 2 sonuç ortaya çıkmaktadır. Ya hiç özürlü istihdam edilmemektedir ya da yasal bir zorunluluk olan üç aylık bildirimler yapılmamaktadır. Bu nedenle; 1- Bakanlığınızda özürlüler için 8.051 boş kadro varken hiç özürlü istihdam edilmediği doğru mudur? Yoksa Bakanlığınız Devlet Personel Başkanlığına üç ayda bir çalıştırılan ve işten ayrılan personel sayısı hakkında bilgi vermeyi aksatmakta mıdır? 2- Bakanlığınız bünyesinde bir tek özürlü bile çalıştırmamak ya da bunlar hakkında yasal bir zorunluluk olan bilgiyi vermemek özürlü istihdamı, için gereken hassasiyetin gösterilmediğinin bir kanıtı mıdır? Prof. Dr. Sacid YILDIZ CHP İstanbul Milletvekili - 6 4 8 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı: B.IO.O.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. İstanbul Milletvekili Sayın Sacid YILDIZ tarafından verilen "Özürlü istihdamına ilişkin" 7/11851 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 4 9 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı: B.IO.O.SOB.00.00.00.07 Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 20/01/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-18960 sayılı yazınız. İstanbul Milletvekili Sayın Sacid YILDIZ tarafından verilen "Özürlü istihdamına ilişkin" 7/11851 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakanı EKLER: 1-önerge cevabı - 6 4 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İstanbul Milletvekili Sayın Sacid YILDIZ tarafından verilen "Özürlü istihdamına ilişkin" 7/11851 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Kamu kurum ve kuruluşları 657 Sayılı Kanun gereğince çalıştırdıkları personele ait kadrolarda %3 oranında özürlü çalıştırmak, çalıştırdıkları ve işten ayrılan personel sayısını üç ayda bir Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Devlet Bakam Saym Selma Aliye KAVAF'a 03.12.2009 tarih ve 7/11271 esas numarası ile vermiş olduğum önergeme, 25.12.2009 tarih ve B.02.0.007.0011607 sayı ile gelen yanıtta Bakanlığınızda dolu memur sayısı 268376 olarak belirtilmektedir. Bu rakamın %3'üne denk gelen ve çalıştırılması gereken özürlü sayısı ise 8.051 olarak hesaplanmıştır. Devlet Personel Başkanlığından alınan ve altında Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'ın da imzası bulunan resmi belgeye göre Bakanlığınızda özürlüler için ayrılan 8.051 kişilik kadroda hiç özürlü istihdam edilmediği görülmektedir. Bu durumda 2 sonuç ortaya çıkmaktadır. Ya hiç özürlü istihdam edilmemektedir ya da yasal bir zorunluluk olan üç aylık bildirimler yapılmamaktadır. Bu nedenle; SORU 1- Bakanlığınızda özürlüler için 8.051 boş kadro varken hiç özürlü istihdam edilmediği doğru mudur? Yoksa Bakanlığınız Devlet Personel Başkanlığına üç ayda bir çalıştırılan ve işten ayrılan personel sayısı hakkında bilgi vermeyi aksatmakta mıdır? SORU 2- Bakanlığınız bünyesinde bir tek özürlü bile çalıştırmamak ya da bunlar hakkında yasal bir zorunluluk olan bilgiyi vermemek özürlü istihdamı için gereken hassasiyetin gösterilmediğinin bir kanıtı mıdır? CEVAPLAR 1,2- Bakanlığımız bünyesinde 657 sayılı Kanun'un 53'üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, halen 3172 özürlü personelimiz çalışmaktadır. Başbakanlık özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın 13/02/2009 tarih ve 388 sayılı yazılarına istinaden, özürlülük alanında yapılan çalışmalar 3 ayda bir periyodik olarak yazılı ve elektronik ortamda Başbakanlık özürlüler İdaresi Başkanlığına gönderilmektedir. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığına gönderilmesi gerenken form sehven gönderilmemiş olup, 2010 yılı Mart ayı formu gönderilmiştir. Malumunuz olduğu üzere sağlık çalışanları istihdam planlaması, Bakanlığımızın ihtiyaçları ve Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından açıktan atama izni verilen münhal kadrolar dikkate alınarak Bakanlığımızca yapılmakta olup 2002 yılında Bakanlığımızda çalışan özürlü personel sayısı 1211 iken, Hükümetimiz döneminde bu sayı 3172'e ulaşmıştır. Ayrıca 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında yapılan değişiklikle kamuda ilk defa işe alınacak özürlülerle ilgili istisnai düzenlemeye gidildiğinden tüm kamu kurum ve kuruluşları gibi Bakanlığımız da, bu yıl özürlü kontenjanlarının büyük ölçüde doldurabilme imkânına kavuşmuş olacaktır. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. - 6 5 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 İstanbul Milletvekili Sayın Sacid YILDIZ tarafından verilen "Özürlü istihdamına ilişkin" 7/11851 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: Kamu kurum ve kuruluşları 657 Sayılı Kanun gereğince çalıştırdıkları personele ait kadrolarda %3 oranında özürlü çalıştırmak, çalıştırdıkları ve işten ayrılan personel sayısını üç ayda bir Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Devlet Bakam Saym Selma Aliye KAVAF'a 03.12.2009 tarih ve 7/11271 esas numarası ile vermiş olduğum önergeme, 25.12.2009 tarih ve B.02.0.007.0011607 sayı ile gelen yanıtta Bakanlığınızda dolu memur sayısı 268376 olarak belirtilmektedir. Bu rakamın %3'üne denk gelen ve çalıştırılması gereken özürlü sayısı ise 8.051 olarak hesaplanmıştır. Devlet Personel Başkanlığından alınan ve altında Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF'ın da imzası bulunan resmi belgeye göre Bakanlığınızda özürlüler için ayrılan 8.051 kişilik kadroda hiç özürlü istihdam edilmediği görülmektedir. Bu durumda 2 sonuç ortaya çıkmaktadır. Ya hiç özürlü istihdam edilmemektedir ya da yasal bir zorunluluk olan üç aylık bildirimler yapılmamaktadır. Bu nedenle; SORU 1- Bakanlığınızda özürlüler için 8.051 boş kadro varken hiç özürlü istihdam edilmediği doğru mudur? Yoksa Bakanlığınız Devlet Personel Başkanlığına üç ayda bir çalıştırılan ve işten ayrılan personel sayısı hakkında bilgi vermeyi aksatmakta mıdır? SORU 2- Bakanlığınız bünyesinde bir tek özürlü bile çalıştırmamak ya da bunlar hakkında yasal bir zorunluluk olan bilgiyi vermemek özürlü istihdamı için gereken hassasiyetin gösterilmediğinin bir kanıtı mıdır? CEVAPLAR 1,2- Bakanlığımız bünyesinde 657 sayılı Kanun'un 53'üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, halen 3172 özürlü personelimiz çalışmaktadır. Başbakanlık özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın 13/02/2009 tarih ve 388 sayılı yazılarına istinaden, özürlülük alanında yapılan çalışmalar 3 ayda bir periyodik olarak yazılı ve elektronik ortamda Başbakanlık özürlüler İdaresi Başkanlığına gönderilmektedir. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığına gönderilmesi gerenken form sehven gönderilmemiş olup, 2010 yılı Mart ayı formu gönderilmiştir. Malumunuz olduğu üzere sağlık çalışanları istihdam planlaması, Bakanlığımızın ihtiyaçları ve Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından açıktan atama izni verilen münhal kadrolar dikkate alınarak Bakanlığımızca yapılmakta olup 2002 yılında Bakanlığımızda çalışan özürlü personel sayısı 1211 iken, Hükümetimiz döneminde bu sayı 3172'e ulaşmıştır. Ayrıca 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında yapılan değişiklikle kamuda ilk defa işe alınacak özürlülerle ilgili istisnai düzenlemeye gidildiğinden tüm kamu kurum ve kuruluşları gibi Bakanlığımız da, bu yıl özürlü kontenjanlarının büyük ölçüde doldurabilme imkânına kavuşmuş olacaktır. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. - 6 5 0 - TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 6. - Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut 'un, doktorların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11936) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA O n alindan yi azılı Aşağıda yazılı olan sonüanmın Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ tar . olarak cevaplandınlmasını arz ederim. 11.01.2010 \ Ahmet Duran BULUT Balıkesir Milletvekili • Sağlıkta dönüşüm politikaları beraberinde giderek artan biçimde ortaya çıkan sorunlar, gerek çalışanlar gerekse sağlık sistemi üzerinde olumsuzluklar oluşturmaktadır.2002 yılından bu yana temel politika olarak sağlıkta tüm sistemi özelleştirme çabası ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Sağlık ocakları koruyucu, hekimlik hizmetlerini içermesi gerekirken şu anda sadece hasta-muayene ilişkisinin dışında diğer alanlara ağırlık vermeyen ve sağlık maliyetlerini artıran aile hekimliği kavramı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Özel girişim anlayışına uygun aile hekimliği statüsü pratisyenlik kavramı ile yaygın olarak çalışan hekimlerin çabalarını ortadan kaldırmaktadır. Yeni mezun bir aile hekimi sözleşmeli olarak sağlık ocaklarında çalışması halinde çok uzun yıllar görev yapan bir hekimden çok fazla maaş almaktadır. l.Aynca pratisyen hekim olarak pratisyenliği seçmiş yeni mezun olan bir hekimle »örneğin 20 yıl görev yapan hekim arasında iki hekiminde sağlık ocağında çalışmaları durumunda ücret farkı azdrr.Liyakat ve deneyimin bir hizmet bedeli olması gerekir.Emekliye esas maaş üzerinde bu durumda bir çalışmanız var mıdır? 2.Halen 30 yıl görev yapmış ve emekli olmuş bir uzman doktor 1275 TL maaş, 30 yıl çalışarak emekli olmuş bir pratisyen doktor 1.150 TL almaktadır. Uzman doktorun emekli maaşı ile pratisyen doktorun emekli maaşlarının düzenlenmesi yönünde çalışmanız olacak mıdır? 3.Ağır şartlarda görev yapan Cezaevi doktorlarına düşük ücretli maaş ödemenin dışında döner sermaye ve bunun gibi ek ödemeler yapılmamaktadır.Bu hekimler salt maaş ile neden çdıştmlmaktadır?Durumun düzeltilmesi ile ilgili ne tür çalışmalar yapmaktasınız? 4.Çocuk ve yaşlıların sağlığı ile acil hizmetler sistemi içersinde her durumda ücretsizliğin sağlanması konusunda ne tür çalışmalar yapmaktasmız?özelleştirmenin sınırı nedir?Vatandaşa maliyeti ne olacaktır? 5.Sağlık ocakları içinde yer alıp gider adı altında yüklü ek ödenek alan aile hekimlerinin maaşlarının yüksekliği genel sağlık giderlerinin maliyetim ne kadar artırmaktadır?Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız? ö.Görev sürelerine göre görev yapan hekimlerin emekliye esas maaşlarının kademeli olarak artınlması,liyakat ve eğitimlerinin karşılıklarını alabilecekleri ve emekliliklerine yansıyacak bir düzenleme konusunda ne düşünüyorsunuz? - 6 5 1 -
TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 6. - Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut 'un, doktorların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/11936) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA O n alindan yi azılı Aşağıda yazılı olan sonüanmın Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ tar . olarak cevaplandınlmasını arz ederim. 11.01.2010 \ Ahmet Duran BULUT Balıkesir Milletvekili • Sağlıkta dönüşüm politikaları beraberinde giderek artan biçimde ortaya çıkan sorunlar, gerek çalışanlar gerekse sağlık sistemi üzerinde olumsuzluklar oluşturmaktadır.2002 yılından bu yana temel politika olarak sağlıkta tüm sistemi özelleştirme çabası ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Sağlık ocakları koruyucu, hekimlik hizmetlerini içermesi gerekirken şu anda sadece hasta-muayene ilişkisinin dışında diğer alanlara ağırlık vermeyen ve sağlık maliyetlerini artıran aile hekimliği kavramı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Özel girişim anlayışına uygun aile hekimliği statüsü pratisyenlik kavramı ile yaygın olarak çalışan hekimlerin çabalarını ortadan kaldırmaktadır. Yeni mezun bir aile hekimi sözleşmeli olarak sağlık ocaklarında çalışması halinde çok uzun yıllar görev yapan bir hekimden çok fazla maaş almaktadır. l.Aynca pratisyen hekim olarak pratisyenliği seçmiş yeni mezun olan bir hekimle »örneğin 20 yıl görev yapan hekim arasında iki hekiminde sağlık ocağında çalışmaları durumunda ücret farkı azdrr.Liyakat ve deneyimin bir hizmet bedeli olması gerekir.Emekliye esas maaş üzerinde bu durumda bir çalışmanız var mıdır? 2.Halen 30 yıl görev yapmış ve emekli olmuş bir uzman doktor 1275 TL maaş, 30 yıl çalışarak emekli olmuş bir pratisyen doktor 1.150 TL almaktadır. Uzman doktorun emekli maaşı ile pratisyen doktorun emekli maaşlarının düzenlenmesi yönünde çalışmanız olacak mıdır? 3.Ağır şartlarda görev yapan Cezaevi doktorlarına düşük ücretli maaş ödemenin dışında döner sermaye ve bunun gibi ek ödemeler yapılmamaktadır.Bu hekimler salt maaş ile neden çdıştmlmaktadır?Durumun düzeltilmesi ile ilgili ne tür çalışmalar yapmaktasınız? 4.Çocuk ve yaşlıların sağlığı ile acil hizmetler sistemi içersinde her durumda ücretsizliğin sağlanması konusunda ne tür çalışmalar yapmaktasmız?özelleştirmenin sınırı nedir?Vatandaşa maliyeti ne olacaktır? 5.Sağlık ocakları içinde yer alıp gider adı altında yüklü ek ödenek alan aile hekimlerinin maaşlarının yüksekliği genel sağlık giderlerinin maliyetim ne kadar artırmaktadır?Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız? ö.Görev sürelerine göre görev yapan hekimlerin emekliye esas maaşlarının kademeli olarak artınlması,liyakat ve eğitimlerinin karşılıklarını alabilecekleri ve emekliliklerine yansıyacak bir düzenleme konusunda ne düşünüyorsunuz? - 6 5 1 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLÎSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 25/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-19042 sayılı yazımz. Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran BULUT tarafından verilen "Doktorların özlük haklarına ilişkin" 7/11936 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakam EKLER: 1-önerge cevabı - 6 5 2 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Soru önergeleri Birimi Sayı :B.10.0.SOB.00.00.00.0/ Konu: Yazılı Soru önergesi Cevabı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLÎSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 25/01/2010 tarihli ve A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-19042 sayılı yazımz. Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran BULUT tarafından verilen "Doktorların özlük haklarına ilişkin" 7/11936 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Arz ederim. Prof. Dr. Recep AKDAĞ Sağlık Bakam EKLER: 1-önerge cevabı - 6 5 2 - TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 , Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran BULUT tarafından verilen "Doktorların özlük haklarına ilişkin" 7/11936 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORULAR: Sağlıkta dönüşüm politikaları beraberinde giderek artan biçimde ortaya çıkan sorunlar, gerek çalışanlar gerekse sağlık sistemi üzerinde olumsuzluklar oluşturmaktadır. 2002 yılından bu yana temel politika olarak sağlıkta tüm sistemi özelleştirme çabası ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Sağlık ocakları koruyucu hekimlik hizmetlerini içermesi gerekirken şu anda sadece hasta-muayene ilişkisinin dışında diğer alanlara ağırlık vermeyen ve sağlık maliyetlerini artıran aile hekimliği kavramı yerleştirmeye çalışılmaktadır, özel girişim anlayışına uygun aile hekimliği statüsü pratisyenlik kavramı ile yaygın olarak çalışan hekimlerin çabalarım ortadan kaldırmaktadır. Yeni mezun bir aile hekimi sözleşmeli olarak sağlık ocaklarında çalışması halinde çok uzun yıllar görev yapan bir hekimden çok fazla maaş almaktadır. CEVAPLAR: Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Aile Hekimliği mevzuatının özünü kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri oluşturmaktadır. Aile Hekimleri gerek gezici hizmete gidilen yerlerde gerekse aile sağlığı merkezlerinde gebe, bebek, lohusa izlemlerini ve bağışıklama hizmetlerini koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında en iyi şekilde vermeye devam etmektedir. Aile hekimliği uygulamasına geçen illerimizden gelen sonuçlar koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlık ocağı uygulamasına göre nitelik ve nicelik olarak daha iyi olduğunu göstermektedir SORU 1- Ayrıca pratisyen hekim olarak pratisyenliği seçmiş yeni mezun olan bir hekimle örneğin 20 yıl görev yapan hekim arasında iki hekiminde sağlık ocağında çalışmaları durumunda ücret farkı azdır. Liyakat ve deneyimin bir hizmet bedeli olması gerekir. Emekliye esas maaş üzerinde bu durumda bir çalışmanız var mıdır? SORU 2- Halen 30 yıl görev yapmış ve emekli olmuş bir uzan doktor 1275 TL maaş, 30 yıl çalışarak emekli olmuş bir pratisyen doktor 1.150 TL almaktadır, Uzman doktorun emekli maaşı ile pratisyen doktorun emekli maaşlarının düzenlenmesi yönünde çalışmanız olacakmıdır? CEVAP 1 ve 2- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Mali Hükümler" başlıklı V numaralı kısmında memurlara verilecek aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartlan düzenlenmiş olup mezkur Kanun uyannca, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında hiçbir ücret ödenememektedir. Adı geçen kanunun 36 ncı maddesinde yer alan sınıflara ait gösterge tablosundaki rakamlann, genel bütçe kanununda o yıl için tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak miktar, sınıflann derece ve kademelerindeki memurlann aylık tutarlarını göstermektedir. Bu bağlamda "Kamu Personelinin Maaşlannın Hesabına Esas Tutulan Katsayılann Yeniden Tespiti ve İlgili Mevzuatı Uyarınca İstihdam Edilen Sözleşmeli Personelin Ücretlerinin Artınlması, Devlet Memurlanna ödenecek Zam ve Tazminatlar ile Bazı Kararlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar" Bakanlar Kurulu'nca 06/01/2010 tarihinde kararlaştınlarak 12/01/2010 tarih ve 27460 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu bakımdan önergenize konu edilen devlet memurlanna ödenen aylık ücretler bahsedilen mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. SORU 3- Ağır şartlarda görev yapan Cezaevi doktorlanna düşük ücretli maaş ödemenin dışında döner sermaye ve bunun gibi ek ödemeler yapılmamaktadır. Bu hekimler salt maaş ile neden çalıştırılmaktadır? Durumun düzeltilmesi ile ilgili ne tür çalışmalar yapmaktasınız? - 6 5 3 -
TBMM B: 77 2 4 . 3 . 2 0 1 0 , Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran BULUT tarafından verilen "Doktorların özlük haklarına ilişkin" 7/11936 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabıdır: SORULAR: Sağlıkta dönüşüm politikaları beraberinde giderek artan biçimde ortaya çıkan sorunlar, gerek çalışanlar gerekse sağlık sistemi üzerinde olumsuzluklar oluşturmaktadır. 2002 yılından bu yana temel politika olarak sağlıkta tüm sistemi özelleştirme çabası ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Sağlık ocakları koruyucu hekimlik hizmetlerini içermesi gerekirken şu anda sadece hasta-muayene ilişkisinin dışında diğer alanlara ağırlık vermeyen ve sağlık maliyetlerini artıran aile hekimliği kavramı yerleştirmeye çalışılmaktadır, özel girişim anlayışına uygun aile hekimliği statüsü pratisyenlik kavramı ile yaygın olarak çalışan hekimlerin çabalarım ortadan kaldırmaktadır. Yeni mezun bir aile hekimi sözleşmeli olarak sağlık ocaklarında çalışması halinde çok uzun yıllar görev yapan bir hekimden çok fazla maaş almaktadır. CEVAPLAR: Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Aile Hekimliği mevzuatının özünü kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri oluşturmaktadır. Aile Hekimleri gerek gezici hizmete gidilen yerlerde gerekse aile sağlığı merkezlerinde gebe, bebek, lohusa izlemlerini ve bağışıklama hizmetlerini koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında en iyi şekilde vermeye devam etmektedir. Aile hekimliği uygulamasına geçen illerimizden gelen sonuçlar koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlık ocağı uygulamasına göre nitelik ve nicelik olarak daha iyi olduğunu göstermektedir SORU 1- Ayrıca pratisyen hekim olarak pratisyenliği seçmiş yeni mezun olan bir hekimle örneğin 20 yıl görev yapan hekim arasında iki hekiminde sağlık ocağında çalışmaları durumunda ücret farkı azdır. Liyakat ve deneyimin bir hizmet bedeli olması gerekir. Emekliye esas maaş üzerinde bu durumda bir çalışmanız var mıdır? SORU 2- Halen 30 yıl görev yapmış ve emekli olmuş bir uzan doktor 1275 TL maaş, 30 yıl çalışarak emekli olmuş bir pratisyen doktor 1.150 TL almaktadır, Uzman doktorun emekli maaşı ile pratisyen doktorun emekli maaşlarının düzenlenmesi yönünde çalışmanız olacakmıdır? CEVAP 1 ve 2- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Mali Hükümler" başlıklı V numaralı kısmında memurlara verilecek aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartlan düzenlenmiş olup mezkur Kanun uyannca, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında hiçbir ücret ödenememektedir. Adı geçen kanunun 36 ncı maddesinde yer alan sınıflara ait gösterge tablosundaki rakamlann, genel bütçe kanununda o yıl için tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak miktar, sınıflann derece ve kademelerindeki memurlann aylık tutarlarını göstermektedir. Bu bağlamda "Kamu Personelinin Maaşlannın Hesabına Esas Tutulan Katsayılann Yeniden Tespiti ve İlgili Mevzuatı Uyarınca İstihdam Edilen Sözleşmeli Personelin Ücretlerinin Artınlması, Devlet Memurlanna ödenecek Zam ve Tazminatlar ile Bazı Kararlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar" Bakanlar Kurulu'nca 06/01/2010 tarihinde kararlaştınlarak 12/01/2010 tarih ve 27460 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu bakımdan önergenize konu edilen devlet memurlanna ödenen aylık ücretler bahsedilen mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. SORU 3- Ağır şartlarda görev yapan Cezaevi doktorlanna düşük ücretli maaş ödemenin dışında döner sermaye ve bunun gibi ek ödemeler yapılmamaktadır. Bu hekimler salt maaş ile neden çalıştırılmaktadır? Durumun düzeltilmesi ile ilgili ne tür çalışmalar yapmaktasınız? - 6 5 3 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 , CEVAP 3- Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığı arasında 30/04/2009 tarihinde Ceza İnfaz Kurumlarındaki sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi hakkında bir protokol düzenlenmiştir. Bu protokol doğrultusunda, Ceza İnfaz Kurumlan kurum tabipliklerindeki Uzm. Tabip, Tabip, diş tabiplerinin Adalet Bakanlığı kadrosundan Sağlık Bakanlığı kadrosuna talepleri doğrultusunda geçebileceklerdir. Ceza evlerindeki sağlık hizmetleri ise kurumun kadrolu tabibi bulunmadığı takdirde buradaki sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından verilmektedir. Ceza evlerinde ihtiyaç duyulan sağlık hizmetinin verilmesi kurumun talebi ve ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının görüşü üzerine İl Sağlık Müdürlüklerince ilgili protokol kapsamında ihtiyaç duyulan sağlık ve yardımcı sağlık personelinin ek ödeme alabileceği azami süre ile sınırlı olmak kaydı ile Valilik tarafından geçici olarak bu kurumlara sağlık personeli görevlendirilir. Bu protokolün yürürlük tarihi itibari ile buralarda çalışan hekimlerimizin bu mağduriyeti giderilmiştir. SORU 4- Çocuk ve yaşlılann sağlığı ile acil hizmetler sistemi içerisinde her durumda ücretsizliğin sağlanması konusunda ne tür çalışmalar yapmaktasınız? özelleştirmenin sının nedir? Vatandaşa maliyeti ne olacaktır? CEVAP 4- 65 yaşını doldurmuş, kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan, sosyal güvenlik kurumlannın herhangi birisinden her ne ad altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, nafaka bağlanmamış veya bağlanması mümkün olmayan, mahkeme karanyla veya doğrudan doğruya kanunla bağlanmış herhangi bir devamlı gelire sahip bulunmayan vatandaşlarımıza ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yeşil kart verilmesi için aranan şartlar açısından herhangi bir araştırma yapılmaksızın yeşil kart verilmek suretiyle tedavi yardımı sağlanır. 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereğince, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/ Sosyal Güvenlik Merkezleri'nce sağlık aktivasyon işlemi yapıldığı takdirde herhangi bir sosyal güvencesi olmayan 18 yaş altı çocuklar genel sağlık sigortası kapsamına alınmak suretiyle tedavi yardımlanndan faydalandırılmaktadır. Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Devlet hastanelerini kamu hastane birliklerine dönüştürmeyi, kamu hastane birlikleri ile hakkaniyete, halkın ihtiyaç ve beklentilerine uygun kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkin hastane hizmeti veren ülkemiz şartlarına uygun özerk kamu hastanelerini hedefliyoruz. SORU 5- Sağlık. Ocakları içinde yer alıp gider adı altında yokla ek ödenek alan aile hekimlerinin maaşlannm yüksekliği genel sağlık giderlerinin maliyetini ne kadar artırmaktadır? Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız? CEVAP 5- Aile Hekimliği uygulamasına geçilen illerde aile sağlığı merkezlerinin kira, elektrik, su, telefon, internet, tıbbi sarf malzemeleri, temizlik, güvenlik vb. gibi personel giderleri, binanın tamiratı, tadilatı, boya, badana gibi masrafları aile hekimleri tarafından karşılanmakta olup aile hekimliği uygulamasına geçilmeyen illerde birinci basamak sağlık hizmeti sunulan kurumlarla karşılaştınldığında; genel sağlık giderlerinin maliyeti anmamaktadır. SORU 6- Görev sürelerine göre görev yapan hekimlerin emekliye esas maaşlarının kademeli alarak artırılması, liyakat ve eğitimlerinin karşılıklarını alabilecekleri ve emekliliklerine yansıyacak bir düzenleme konusunda ne düşünüyorsunuz? CEVAP 6- 5947 sayılı Üniversite Ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun'un bazı hükümlerinde değişikliğe gidilerek ve birtakım ilaveler eklenerek personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödeme tutarlannda iyileştirmelere gidilmiştir. - 6 5 4 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 , CEVAP 3- Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığı arasında 30/04/2009 tarihinde Ceza İnfaz Kurumlarındaki sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi hakkında bir protokol düzenlenmiştir. Bu protokol doğrultusunda, Ceza İnfaz Kurumlan kurum tabipliklerindeki Uzm. Tabip, Tabip, diş tabiplerinin Adalet Bakanlığı kadrosundan Sağlık Bakanlığı kadrosuna talepleri doğrultusunda geçebileceklerdir. Ceza evlerindeki sağlık hizmetleri ise kurumun kadrolu tabibi bulunmadığı takdirde buradaki sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından verilmektedir. Ceza evlerinde ihtiyaç duyulan sağlık hizmetinin verilmesi kurumun talebi ve ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının görüşü üzerine İl Sağlık Müdürlüklerince ilgili protokol kapsamında ihtiyaç duyulan sağlık ve yardımcı sağlık personelinin ek ödeme alabileceği azami süre ile sınırlı olmak kaydı ile Valilik tarafından geçici olarak bu kurumlara sağlık personeli görevlendirilir. Bu protokolün yürürlük tarihi itibari ile buralarda çalışan hekimlerimizin bu mağduriyeti giderilmiştir. SORU 4- Çocuk ve yaşlılann sağlığı ile acil hizmetler sistemi içerisinde her durumda ücretsizliğin sağlanması konusunda ne tür çalışmalar yapmaktasınız? özelleştirmenin sının nedir? Vatandaşa maliyeti ne olacaktır? CEVAP 4- 65 yaşını doldurmuş, kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan, sosyal güvenlik kurumlannın herhangi birisinden her ne ad altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, nafaka bağlanmamış veya bağlanması mümkün olmayan, mahkeme karanyla veya doğrudan doğruya kanunla bağlanmış herhangi bir devamlı gelire sahip bulunmayan vatandaşlarımıza ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yeşil kart verilmesi için aranan şartlar açısından herhangi bir araştırma yapılmaksızın yeşil kart verilmek suretiyle tedavi yardımı sağlanır. 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereğince, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/ Sosyal Güvenlik Merkezleri'nce sağlık aktivasyon işlemi yapıldığı takdirde herhangi bir sosyal güvencesi olmayan 18 yaş altı çocuklar genel sağlık sigortası kapsamına alınmak suretiyle tedavi yardımlanndan faydalandırılmaktadır. Hükümetimiz döneminde sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi değil, vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından da sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetleri sunumunda reform niteliğinde iyileştirmeler sağlanmış, kamu sağlık hizmetleri büyük ölçüde iyileştirilmiştir. Devlet hastanelerini kamu hastane birliklerine dönüştürmeyi, kamu hastane birlikleri ile hakkaniyete, halkın ihtiyaç ve beklentilerine uygun kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkin hastane hizmeti veren ülkemiz şartlarına uygun özerk kamu hastanelerini hedefliyoruz. SORU 5- Sağlık. Ocakları içinde yer alıp gider adı altında yokla ek ödenek alan aile hekimlerinin maaşlannm yüksekliği genel sağlık giderlerinin maliyetini ne kadar artırmaktadır? Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız? CEVAP 5- Aile Hekimliği uygulamasına geçilen illerde aile sağlığı merkezlerinin kira, elektrik, su, telefon, internet, tıbbi sarf malzemeleri, temizlik, güvenlik vb. gibi personel giderleri, binanın tamiratı, tadilatı, boya, badana gibi masrafları aile hekimleri tarafından karşılanmakta olup aile hekimliği uygulamasına geçilmeyen illerde birinci basamak sağlık hizmeti sunulan kurumlarla karşılaştınldığında; genel sağlık giderlerinin maliyeti anmamaktadır. SORU 6- Görev sürelerine göre görev yapan hekimlerin emekliye esas maaşlarının kademeli alarak artırılması, liyakat ve eğitimlerinin karşılıklarını alabilecekleri ve emekliliklerine yansıyacak bir düzenleme konusunda ne düşünüyorsunuz? CEVAP 6- 5947 sayılı Üniversite Ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun'un bazı hükümlerinde değişikliğe gidilerek ve birtakım ilaveler eklenerek personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödeme tutarlannda iyileştirmelere gidilmiştir. - 6 5 4 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 , Söz konusu Yasa ile hekimlerin mali özlük haklarını daha iyi hale getirmek için maaşlarına çalışmalarından bağımsız olarak sabit bir ek katkısı yapılarak bu ücret emekli maaşlarına da yansıtılmıştır. Buna göre Bakanlığımızda çalışan hekimlere, döner sermaye ek Ödemelerinin belirli bir kısmının performansa bağlı olmaksızın seyyanen ödenmesi öngörülmektedir. Böylece hekimlere izinli ve raporlu olduğu günler de dâhil olmak üzere belirli bir miktar döner sermayeden garanti para olarak ödenecektir. Bu suretle bir uzman hekimin seyyanen elde ettiği aylık geliri -maaşı ve döner sermayeden aldığı ek ödemesi ile birlikte- % 71, pratisyen hekiminki ise % 43 oranında artacaktır. Bu artışlar emekliliğe de yansıtılacaktır. Bu şekilde bir uzman hekimin maaşı 3005 TL, pratisyen hekimin ise 2206 TL olacaktır. Yine döner sermayedense ödenen ek ödemenin emeklilik aylıklarına yansıtılması sağlanmakta, 25 yıl çalışan bir uzman hekimin emekli maaşı 1.423 TL'den 2.594 TL'ye, pratisyen hekiminki ise 1.423 TL'de 2.052 TL'ye yükseltilmektedir. Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. 7- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur 'un, istihdamın teşvikiyle ilgili bir düzenleme kapsamında çalıştırılanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12734) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA Aşağıda yer alan sorulan, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer DÎNÇER tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 15 Mayıs 2008 yılında kabul edilen 5763 sayılı "Is Kanunu Ve Bazı Kanunlarda- şartıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sının üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin; a) Birinci yıl için yüzde yüzü, b) ikinci yıl için yüzde sekseni, Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR CHP Adana Milletvekili. Değişiklik Yapılması" kanunun 20. geçici maddesi'ne göre "18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; bu maddenin yürürlük ;tarihİndeh önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında -olması - 6 5 5 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 , Söz konusu Yasa ile hekimlerin mali özlük haklarını daha iyi hale getirmek için maaşlarına çalışmalarından bağımsız olarak sabit bir ek katkısı yapılarak bu ücret emekli maaşlarına da yansıtılmıştır. Buna göre Bakanlığımızda çalışan hekimlere, döner sermaye ek Ödemelerinin belirli bir kısmının performansa bağlı olmaksızın seyyanen ödenmesi öngörülmektedir. Böylece hekimlere izinli ve raporlu olduğu günler de dâhil olmak üzere belirli bir miktar döner sermayeden garanti para olarak ödenecektir. Bu suretle bir uzman hekimin seyyanen elde ettiği aylık geliri -maaşı ve döner sermayeden aldığı ek ödemesi ile birlikte- % 71, pratisyen hekiminki ise % 43 oranında artacaktır. Bu artışlar emekliliğe de yansıtılacaktır. Bu şekilde bir uzman hekimin maaşı 3005 TL, pratisyen hekimin ise 2206 TL olacaktır. Yine döner sermayedense ödenen ek ödemenin emeklilik aylıklarına yansıtılması sağlanmakta, 25 yıl çalışan bir uzman hekimin emekli maaşı 1.423 TL'den 2.594 TL'ye, pratisyen hekiminki ise 1.423 TL'de 2.052 TL'ye yükseltilmektedir. Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. 7- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur 'un, istihdamın teşvikiyle ilgili bir düzenleme kapsamında çalıştırılanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12734) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA Aşağıda yer alan sorulan, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer DÎNÇER tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 15 Mayıs 2008 yılında kabul edilen 5763 sayılı "Is Kanunu Ve Bazı Kanunlarda- şartıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sının üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin; a) Birinci yıl için yüzde yüzü, b) ikinci yıl için yüzde sekseni, Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR CHP Adana Milletvekili. Değişiklik Yapılması" kanunun 20. geçici maddesi'ne göre "18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; bu maddenin yürürlük ;tarihİndeh önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında -olması - 6 5 5 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı, e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi, İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır". 28.2.2009'da Resmi Gazetede yayınlanan 5838 sayılı Kanun ile ise bu kanunun geçerlik suresi 26 Mayıs 2010'a kadar uzatılmıştır. Bu çerçevede; 1. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana kaç kadın bu hükümlerden yararlanılarak istihdam edilmiştir? 2. Kanunun ilgili hükmü ile istihdam edilen kadınların sektörlere göre dağılımı nasıldır? 3. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana kaç erkek bu hükümlerden yararlanılarak istihdam edilmiştir? 4. Kanunun ilgili hükmü ile istihdam edilen erkeklerin sektörlere göre dağılımı nasıldır? T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 23 Mart 2010 Sayı: B.13.2.SGK.0.65.03.01/01-2-15 i\ ®Ç6 Çfl- Konu: Adana Milletvekili Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR'a ait (7/12734) Esas No'lu Yazılı Som Önergesi TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 01/03/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-20283 sayılı yazımz. Adana Milletvekili Sayın Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR'a ait 7/12734 Esas No'lu yazılı soru önergesi, Bakanlığımız ilgili birimlerince incelenmiş olup konuya ilişkin cevabi bilgi ve değerlendirmeler ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. EK: Ömer DİNÇERr Yazı Bakan - 6 5 6 - c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı,
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı, e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi, İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır". 28.2.2009'da Resmi Gazetede yayınlanan 5838 sayılı Kanun ile ise bu kanunun geçerlik suresi 26 Mayıs 2010'a kadar uzatılmıştır. Bu çerçevede; 1. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana kaç kadın bu hükümlerden yararlanılarak istihdam edilmiştir? 2. Kanunun ilgili hükmü ile istihdam edilen kadınların sektörlere göre dağılımı nasıldır? 3. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana kaç erkek bu hükümlerden yararlanılarak istihdam edilmiştir? 4. Kanunun ilgili hükmü ile istihdam edilen erkeklerin sektörlere göre dağılımı nasıldır? T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 23 Mart 2010 Sayı: B.13.2.SGK.0.65.03.01/01-2-15 i\ ®Ç6 Çfl- Konu: Adana Milletvekili Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR'a ait (7/12734) Esas No'lu Yazılı Som Önergesi TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 01/03/2010 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-20283 sayılı yazımz. Adana Milletvekili Sayın Prof. Dr. Nevin Gaye ERBATUR'a ait 7/12734 Esas No'lu yazılı soru önergesi, Bakanlığımız ilgili birimlerince incelenmiş olup konuya ilişkin cevabi bilgi ve değerlendirmeler ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. EK: Ömer DİNÇERr Yazı Bakan - 6 5 6 - c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı, TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 4447 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinde belirtilen sigorta primi teşvikinden faydalanan işverenlerin, teşvik hükmünden faydalandığı erkek ve kadın sigortalı sayılan ile sektörlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. 2010 OCAK AYı ITIBARIYLE 4 4 4 7 SAYıLı KANUNUN GEÇICI 7 NCI MADDESI KAPSAMıNDAKI SIGORTALıLARıN SEKTÖR VE CINSIYETLERINE GÖRE DAĞıLıMı IŞ KOLU IKILI KOD CINSIYET TOPLAM SIGORTALı SAYıSı ERKEK KADıN TARıM VE HAYVANCıLıK 278 446 724 ORMANCıLıK VE TOMRUKÇULUK 4 20 24 BALıKÇıLıK 37 31 6 8 KÖMÜR MADENCILIĞI 154 3 157 KÖMÜRDEN GAYRı MADENLER 13 10 23 HAM PETROL VE TABI GAZ 11 8 19 TAŞ, KIL VE KUM OCAKLARı 4 0 10 5 0 DIĞER MADENLERIN ISTIHRACı 135 22 157 GıDA MADDELERI SANAYI 1.597 1.956 3 .553 IÇKI SANAYII 35 21 56 TUTUN SANAYII 12 1 13 DOKUMA SANAYII 2.480 1.716 4 .196 GIYIM VE HAZıR DOKUMA EŞYA SANAYII 2.094 4.591 6 .685 AĞAÇ VE MANTAR MAMULLERI 288 61 3 4 9 MOBILYA VE TESISAT IMALATı 806 209 1.015 KAĞıT VE KAĞıT EŞYA IMALATı 132 83 215 MATBAACıLıK VE NEŞRIYAT SANAYII 215 186 4 0 1 DERI VE DERIDEN EŞYA SANAYII 89 73 162 KAUÇUK SANAYII 470 29 4 9 9 ECZA VE KIMYEVI MADDE SANAYII 190 125 3 1 5 PETROL VE KÖMÜR MÜŞ. SANAYII 7 6 13 TAŞ, TOPRAK, KIL, KUM VS. IMALATı 354 121 475 METAL.MUTEA.ESAS ENDÜSTRISI 155 61 2 1 6 METALDEN EŞYA IMALATı (Makina Hariç) 1.155 284 1.439 MAKINA IMALATı VE TAMIRATı 729 243 972 ELEKTRIK MAKINA CIHAZ MALZEME IMALATı 555 296 851 MÜNAKALE CIHAZLARı 682 156 838 DIĞER MUHTELIF EŞYA IMALATı 1.246 600 1.846 INŞAAT 1.344 353 1.697 ELEKTRIK, HAVAGAZı VE BUHAR ıSıTıCıLAR 84 23 107 SU VE SıHHI TESISLER 18 33 51 TOPTAN VE PERAKENDE TICARET 6.445 7.206 13.651 BANKALAR VE MALı MÜESSESELER 207 320 527 SIGORTALAR 197 446 643 GAYRIMENKUL IŞLERI 55 104 159 NAKLIYAT 1.518 946 2 .464 ARDIYE VE ANTREPOLAR 122 59 181 MUHABERE HIZMETLERI 62 95 157 DEVLET HIZMETLERI 1.335 339 1.674 AMME HIZMETLERI 1.222 4 .253 5 .475 HUKUK, TICARET VE TEKNIK HIZMETLER 2.269 4.113 6.382 EĞLENCE HIZMETLERI 209 258 4 6 7 ŞAHSı HIZMETLER 2.464 2.915 5 3 7 9 GENEL TOPLAM 31.514 32.831 6 4 3 4 5 - 6 5 7 - ÂDÂNA MİLLETVEKİLİ SAYIN PROF. DR. NEVİN GAYE ERBATUR'A AİT 7/12734 ESAS NO'LU YAZILI SORU ÖNERGESİNE İLİŞKİN CEVAP
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 4447 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinde belirtilen sigorta primi teşvikinden faydalanan işverenlerin, teşvik hükmünden faydalandığı erkek ve kadın sigortalı sayılan ile sektörlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. 2010 OCAK AYı ITIBARIYLE 4 4 4 7 SAYıLı KANUNUN GEÇICI 7 NCI MADDESI KAPSAMıNDAKI SIGORTALıLARıN SEKTÖR VE CINSIYETLERINE GÖRE DAĞıLıMı IŞ KOLU IKILI KOD CINSIYET TOPLAM SIGORTALı SAYıSı ERKEK KADıN TARıM VE HAYVANCıLıK 278 446 724 ORMANCıLıK VE TOMRUKÇULUK 4 20 24 BALıKÇıLıK 37 31 6 8 KÖMÜR MADENCILIĞI 154 3 157 KÖMÜRDEN GAYRı MADENLER 13 10 23 HAM PETROL VE TABI GAZ 11 8 19 TAŞ, KIL VE KUM OCAKLARı 4 0 10 5 0 DIĞER MADENLERIN ISTIHRACı 135 22 157 GıDA MADDELERI SANAYI 1.597 1.956 3 .553 IÇKI SANAYII 35 21 56 TUTUN SANAYII 12 1 13 DOKUMA SANAYII 2.480 1.716 4 .196 GIYIM VE HAZıR DOKUMA EŞYA SANAYII 2.094 4.591 6 .685 AĞAÇ VE MANTAR MAMULLERI 288 61 3 4 9 MOBILYA VE TESISAT IMALATı 806 209 1.015 KAĞıT VE KAĞıT EŞYA IMALATı 132 83 215 MATBAACıLıK VE NEŞRIYAT SANAYII 215 186 4 0 1 DERI VE DERIDEN EŞYA SANAYII 89 73 162 KAUÇUK SANAYII 470 29 4 9 9 ECZA VE KIMYEVI MADDE SANAYII 190 125 3 1 5 PETROL VE KÖMÜR MÜŞ. SANAYII 7 6 13 TAŞ, TOPRAK, KIL, KUM VS. IMALATı 354 121 475 METAL.MUTEA.ESAS ENDÜSTRISI 155 61 2 1 6 METALDEN EŞYA IMALATı (Makina Hariç) 1.155 284 1.439 MAKINA IMALATı VE TAMIRATı 729 243 972 ELEKTRIK MAKINA CIHAZ MALZEME IMALATı 555 296 851 MÜNAKALE CIHAZLARı 682 156 838 DIĞER MUHTELIF EŞYA IMALATı 1.246 600 1.846 INŞAAT 1.344 353 1.697 ELEKTRIK, HAVAGAZı VE BUHAR ıSıTıCıLAR 84 23 107 SU VE SıHHI TESISLER 18 33 51 TOPTAN VE PERAKENDE TICARET 6.445 7.206 13.651 BANKALAR VE MALı MÜESSESELER 207 320 527 SIGORTALAR 197 446 643 GAYRIMENKUL IŞLERI 55 104 159 NAKLIYAT 1.518 946 2 .464 ARDIYE VE ANTREPOLAR 122 59 181 MUHABERE HIZMETLERI 62 95 157 DEVLET HIZMETLERI 1.335 339 1.674 AMME HIZMETLERI 1.222 4 .253 5 .475 HUKUK, TICARET VE TEKNIK HIZMETLER 2.269 4.113 6.382 EĞLENCE HIZMETLERI 209 258 4 6 7 ŞAHSı HIZMETLER 2.464 2.915 5 3 7 9 GENEL TOPLAM 31.514 32.831 6 4 3 4 5 - 6 5 7 - ÂDÂNA MİLLETVEKİLİ SAYIN PROF. DR. NEVİN GAYE ERBATUR'A AİT 7/12734 ESAS NO'LU YAZILI SORU ÖNERGESİNE İLİŞKİN CEVAP TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır 'ın, çalışma müşavirlikleri ve ataşeliklerindeki sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12735) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer DİNÇER tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla Bakanlığınıza bağlı Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak yurt dışında faaliyet gösteren her bir Çalışma Müşavirliği ve Çalışma Ataşeliğinde, 30.08.2007 tarihinden başlamak üzere; 1- İstihdam edilmeye başlanan (istihdamı halen devam eden veya etmeyen) "sözleşmeli personel" sayısı kaçtır? 2- Bu dönemde "sözleşmeli personel" olarak istihdam edilen personelin isimleri ve eğitim durumları nedir ve hangi özellikleri nedeniyle, ne şekilde ve hangi yöntemle buralarda istihdam edilmeye başlamışlardır? 3- Bu şekilde istihdam edilen sözleşmeli personele ne kadar aylık ödeme yapılmaktadır? 4- Şu anda boş bulunan Çalışma ve Ataşe ve Müşavirliklerinin hangileridir ve bunlar ne zamandan beri boş bulunmaktadır? 5- Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünde ve Bakanlığınızda buralara atanabilme özelliğine sahip kaç uzman ve diğer personel bulunmaktadır? - 6 5 8 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2 0 1 0 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır 'ın, çalışma müşavirlikleri ve ataşeliklerindeki sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in cevabı (7/12735) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer DİNÇER tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla Bakanlığınıza bağlı Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak yurt dışında faaliyet gösteren her bir Çalışma Müşavirliği ve Çalışma Ataşeliğinde, 30.08.2007 tarihinden başlamak üzere; 1- İstihdam edilmeye başlanan (istihdamı halen devam eden veya etmeyen) "sözleşmeli personel" sayısı kaçtır? 2- Bu dönemde "sözleşmeli personel" olarak istihdam edilen personelin isimleri ve eğitim durumları nedir ve hangi özellikleri nedeniyle, ne şekilde ve hangi yöntemle buralarda istihdam edilmeye başlamışlardır? 3- Bu şekilde istihdam edilen sözleşmeli personele ne kadar aylık ödeme yapılmaktadır? 4- Şu anda boş bulunan Çalışma ve Ataşe ve Müşavirliklerinin hangileridir ve bunlar ne zamandan beri boş bulunmaktadır? 5- Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğünde ve Bakanlığınızda buralara atanabilme özelliğine sahip kaç uzman ve diğer personel bulunmaktadır? - 6 5 8 - TBMM B:77 24 . 3 . 2010 T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı Sayı : B.13.SGB.0.13.00.00-610-^^T Konu : Yazılı Soru önergesi (7/12735) 015174 2 3 Kari 2010 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi : 01/03/2010 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-20283 sayılı yazınız. Mersin Milletvekili Mehmet ŞANDIR'a ait 7/12735 Esas No'lu yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup konuya ilişkin bilgiler ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. / Ömer DINÇER Bakan EK: 1 yazı - 6 5 9 -
TBMM B:77 24 . 3 . 2010 T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı Sayı : B.13.SGB.0.13.00.00-610-^^T Konu : Yazılı Soru önergesi (7/12735) 015174 2 3 Kari 2010 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlgi : 01/03/2010 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-20283 sayılı yazınız. Mersin Milletvekili Mehmet ŞANDIR'a ait 7/12735 Esas No'lu yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup konuya ilişkin bilgiler ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. / Ömer DINÇER Bakan EK: 1 yazı - 6 5 9 - TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 MERSÎN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR'IN 7/12735 ESAS NO'LU YAZILI SORU ÖNERGESİNE ÎLlŞKlN CEVAP 30/08/2007 tarihinden bugüne kadar Bakanlığımız Yurtdışı Teşkilatında istihdam edilmeye başlayan sözleşmeli personel sayısı 42 olup bunlardan 8'i istifa ve emekli olmaları nedeniyle görevlerinden ayrılmışlardır. Sözleşmeli Personel istihdamı "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına ilişkin Esaslar" hakkındaki 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Karan çerçevesinde belirtilen yöntemler dâhilinde gerçekleştirilmektedir. Sözleşmeli personel olarak istihdam edilen personelin isimleri, eğitim ve yabancı dil durumlannı gösterir liste ektedir. (EK-1) Bakanlığımızda Çalışma Müşavirlik ve Ataşeliklerine atanabilme özelliğine sahip 42 uzman personel bulunmaktadır. istihdam edilen sözleşmeli personellere ödenen aylık ücretler N o Kime ö d e n e c e ğ i ödenecek Döviz Karşılığı Döv iz Ait Olduğu Gönderilecek Tutar Cinsi A y Olkc 1 Aybek A T A Ş E V 1.080,00 700 U S D 2010 Mart Kazakistan 2 Osman K A Y A 4.661,00 2 .224 A V R Ò 2010 Mart Almanya 3 Sami TOKMAKÇI 1.974,00 942 A V R Ò 2010 Mart Libya 4 Ateş Tayfun ÖZGEN 5.567,00 3.886 IFR 2 0 1 0 Mart İsviçre 5 Kezban ÇİL 3.374,00 1.610 A V R Ò 2010 Mart Hollanda 6 Hasan KOCABIYIK 3.485,00 1.663 A V R Ò 2010 Mart Avusturya 7 Fatih ER 3.303,00 1.575 A V R Ò 2010 Mart Belçika 8 Abdurrahman ÇETİN 3.485,00 1.663 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Avusturya 9 Esra T A N O Ğ L U 3.303,00 1.576 A V R Ò 2010 Mart Belçika 10 Şükran D U Y M A Z 3.668,00 1.750 A V R Ò 2010 Mart Fransa 11 B.Şemsettin FAKIOĞLU 2.788,00 2 .030 A V . D O L 2010 Mart Avustralya 12 Mevlüt B U L U T 3.873,00 1.848 A V R Ò 2010 Mart Almanya 13 Alican KOÇ 3.127,00 1.329 IN.STR. 2010 Mart İngiltere 14 Mustafa A R S L A N 3.873,00 1.848 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya 15 Orhan A C A K T A N 3.873,00 1.848 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya 16 Faik TANRIKULU 3.710,00 1.770 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya Boş Bulunan Çalışma Müşavirlikleri ve Ataşeliklerimiz : BİRİM ADI KADRO UNVANI HANGİ TARİHTEN İTİBAREN BOŞ Berlin Çal.ve Sos.Güv.Müş. Ataşe 07/06/2005 Berlin Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 05/12/2005 Düsseldorf Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 16/07/2005 Frankfurt Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Hamburg Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Hannover Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Münih Çal.ve Sos.Güv.Atab Ataşe 20/03/2009 Viyana Çal.ve Sos.Güv.Müş. Müşavir 11/11/2005 Viyana Çal.ve Sos.Güv.Müş. Müşavir Yrd. 19/09/2007 Münster Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 24/09/2004 Karlsruhe Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 13/03/2009 - 6 6 0 -
TBMM B: 77 24 . 3 . 2010 MERSÎN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR'IN 7/12735 ESAS NO'LU YAZILI SORU ÖNERGESİNE ÎLlŞKlN CEVAP 30/08/2007 tarihinden bugüne kadar Bakanlığımız Yurtdışı Teşkilatında istihdam edilmeye başlayan sözleşmeli personel sayısı 42 olup bunlardan 8'i istifa ve emekli olmaları nedeniyle görevlerinden ayrılmışlardır. Sözleşmeli Personel istihdamı "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına ilişkin Esaslar" hakkındaki 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Karan çerçevesinde belirtilen yöntemler dâhilinde gerçekleştirilmektedir. Sözleşmeli personel olarak istihdam edilen personelin isimleri, eğitim ve yabancı dil durumlannı gösterir liste ektedir. (EK-1) Bakanlığımızda Çalışma Müşavirlik ve Ataşeliklerine atanabilme özelliğine sahip 42 uzman personel bulunmaktadır. istihdam edilen sözleşmeli personellere ödenen aylık ücretler N o Kime ö d e n e c e ğ i ödenecek Döviz Karşılığı Döv iz Ait Olduğu Gönderilecek Tutar Cinsi A y Olkc 1 Aybek A T A Ş E V 1.080,00 700 U S D 2010 Mart Kazakistan 2 Osman K A Y A 4.661,00 2 .224 A V R Ò 2010 Mart Almanya 3 Sami TOKMAKÇI 1.974,00 942 A V R Ò 2010 Mart Libya 4 Ateş Tayfun ÖZGEN 5.567,00 3.886 IFR 2 0 1 0 Mart İsviçre 5 Kezban ÇİL 3.374,00 1.610 A V R Ò 2010 Mart Hollanda 6 Hasan KOCABIYIK 3.485,00 1.663 A V R Ò 2010 Mart Avusturya 7 Fatih ER 3.303,00 1.575 A V R Ò 2010 Mart Belçika 8 Abdurrahman ÇETİN 3.485,00 1.663 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Avusturya 9 Esra T A N O Ğ L U 3.303,00 1.576 A V R Ò 2010 Mart Belçika 10 Şükran D U Y M A Z 3.668,00 1.750 A V R Ò 2010 Mart Fransa 11 B.Şemsettin FAKIOĞLU 2.788,00 2 .030 A V . D O L 2010 Mart Avustralya 12 Mevlüt B U L U T 3.873,00 1.848 A V R Ò 2010 Mart Almanya 13 Alican KOÇ 3.127,00 1.329 IN.STR. 2010 Mart İngiltere 14 Mustafa A R S L A N 3.873,00 1.848 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya 15 Orhan A C A K T A N 3.873,00 1.848 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya 16 Faik TANRIKULU 3.710,00 1.770 A V R Ò 2 0 1 0 Mart Almanya Boş Bulunan Çalışma Müşavirlikleri ve Ataşeliklerimiz : BİRİM ADI KADRO UNVANI HANGİ TARİHTEN İTİBAREN BOŞ Berlin Çal.ve Sos.Güv.Müş. Ataşe 07/06/2005 Berlin Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 05/12/2005 Düsseldorf Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 16/07/2005 Frankfurt Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Hamburg Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Hannover Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 20/03/2009 Münih Çal.ve Sos.Güv.Atab Ataşe 20/03/2009 Viyana Çal.ve Sos.Güv.Müş. Müşavir 11/11/2005 Viyana Çal.ve Sos.Güv.Müş. Müşavir Yrd. 19/09/2007 Münster Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 24/09/2004 Karlsruhe Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 13/03/2009 - 6 6 0 - TBMM B:77 2 4 . 3 . 2010 Lahey Çal.ve sos.Güv.Muş. Müşavir 19/10/2009 Rotterdam Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 10/11/2009 Zürih Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 17/03/2009 Paris Çal.ve Sos.Güv.Muş. Ataşe 20/11/2009 Strazburg Çal.ve Sos.Guv.Ata. Ataşe 23/11/2009 Brüksel Çal.ve Sos.Güv.Muş. Ataşe 18/11/2009 Bregenz Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 13/06/2005 Salzburg Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 13/06/2005 Stokholm Çal.ve Sos.Güv.Muş. Müşavir 08/09/2007 Kopenhag Çal.ve Sos.Güv.Muş.. Müşavir 20/06/2005 Londra Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 19/10/2009 Melburn Çal.ve Sos.Güv.Ata. Ataşe 14/03/2009 Trablus Çal.ve Sos.Güv.Muş. Müşavir 27/03/2009 Kuveyt Çal.ve Sos.Güv.Muş. Müşavir 01/09/2007 Astana Çal.ve Sos.Güv.Muş. Müşavir 15/08/2008 Lefkoşa Çal.ve Sos.Güv.Muş. Müşavir 07/08/2007 - 6 6 1 -