DÖNEM: 22 CİLT: 124 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
118 inci Birleşim
21 Haziran 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200)
6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)
7.- Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/499) (S. Sayısı: 949)
8.- Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
9.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1216, 2/561) (S. Sayısı: 1204)
10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 7 Milletvekilinin; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması, 4576 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmet Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro Usulü Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması, 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/798) (S. Sayısı: 1199)
11.- Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1073) (S. Sayısı: 1040)
V.- ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı'nın, konuşmasında, şahsına ve Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Kilis Cezaevinde tutuklu bulunan bir şahsa ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/13727)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, bakanların AK Parti il kongrelerine katılmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/14196)
3.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Siirt-Şirvan Kaymakamlığının arılı kovan ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14293)
4.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, organize sanayi bölgesi yönetiminde görev alan valilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/14294)
5.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, organize sanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/14313)
6.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zamanaşımı nedeniyle düşürülen ceza davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/14348)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dokuz oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar
Edirne Milletvekili Ali Ayağ, tarihî ve geleneksel Kırkpınar yağlı güreşlerinin 645 inci yıldönümüne ve bu sporun yaşatılmasının önemine,
İstanbul Milletvekili İlhan Albayrak, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Gününe ve Afrika'da yaşanan kuraklığa bağlı açlık tehlikesine karşı alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, belediyelerde norm kadro ilke ve standartlarıyla ilgili esaslar hakkındaki karara ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.
TBMM Başkanlığınca esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilmiş olan, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 17 milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununa Ek Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/763), amaç ve içerik açısından, esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; tezkerede belirtilen istem Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, gereğinin yerine getirildiği bildirildi.
Dilekçe sahiplerine süresi içerisinde cevap vermek amacıyla, TBMM'nin tatilde bulunduğu süre içerisinde de çalışmalarına devam etmesine ilişkin Dilekçe Komisyonu Başkanlığının,
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri, kabul edildi.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 296 ncı sırasında bulunan (10/358) esas numaralı kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddiaları ile ilgili Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20.6.2006 Salı günkü Birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci sırasında yer alan 952 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 5 inci sırasında yer alan 1202 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 949 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 1200 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına, 15 inci sırasında yer alan 1159 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 8 inci sırasında yer alan 1204 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 1199 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 20 nci sırasında yer alan 1040 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 1203 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 11 inci sırasında yer alan 933 ve 933'e 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 32 nci sırasında yer alan 817 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 20.6.2006 Salı günkü gelen kâğıtlarda yayımlanan 1210 ve 1211 sıra sayılı kanun tasarılarının, 48 saat geçmeden, bu kısmın 13 üncü ve 17 nci sıralarına alınmasına; 20.6.2006 Salı, 21.6.2006 Çarşamba, 27.6.2006 Salı ve 28.6.2006 Çarşamba günü sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesine ve bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun, 30.6.2006 Cuma günü de toplanmasına ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesine; Genel Kurulun, 20.6.2006 Salı günü 1200 sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar, 21.6.2006 Çarşamba günü saat 14.00'te başlayıp 1040 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar, 22.6.2006 Perşembe günü saat 13.00'te başlayıp 1203 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; 28.6.2006 Çarşamba günü saat 14.00'te başlamasına, 29.6.2006 Perşembe günü saat 13.00'te, 30.6.2006 Cuma günü saat 14.00'te başlamasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden Litvanya Cumhurbaşkanı Valdas Adamkus ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Hatay Milletvekili Fuat Geçen, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, konuşmalarında, adının, yolsuzluklar konusundaki iddialara esas teşkil edecek şekilde anılması üzerine,
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Partisinin Disiplin Kuruluna sevk edilen milletvekilinin iddialarını ispat etmesi gerektiğine, sadece sözde kalan ithamların doğru olmadığına ilişkin,
Birer açıklamada bulundular.
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/683), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Sivas Madımak Oteli'nin Barış, Kültür ve Sanat Müzesi Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/570), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305), görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1115) (S. Sayısı:1147),
5 inci sırasına alınan, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952)
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Mardin Milletvekili Nihat Eri ve 4 Milletvekilinin, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/813) (S. Sayısı: 1205), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
6 ncı sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188) (S. Sayısı: 1202), 1 ilâ 8 inci maddeleri kapsayan birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Saat 23.10'da toplanmak üzere, Beşinci Oturuma 22.58'de son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
Harun Tüfekci Ahmet Küçük
Konya Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
Altıncı, Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Oturumlar
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1188) (S. Sayısı: 1202), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
7 nci sırasına alınan, Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/499) (S. Sayısı: 949), görüşmeleri,
8 inci sırasına alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/773) (S. Sayısı: 1200), tümü üzerinde bir süre görüşüldü; verilen aradan sonra,
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
21 Haziran 2006 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 02.18'de son verildi.
Sadık Yakut
|
|
|
|
|
|
Başkanvekili
|
|
|
Ahmet Küçük
|
|
Harun Tüfekci
|
|
Çanakkale
|
|
Konya
|
|
Kâtip Üye
|
|
Kâtip Üye
|
|
|
|
|
No.: 164
II.- GELEN KÂĞITLAR
21 Haziran 2006 Çarşamba
Teklifler
1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/822) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2006)
2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/823) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumluların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/6/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
21 Haziran 2006 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle, Bursa Milletvekili Sayın Şerif Birinç'e aittir.
Buyurun Sayın Birinç.
Süreniz 5 dakika.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
ŞERİF BİRİNÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü üzerinde gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
İnsanlık var olduğu sürece, dünyanın kuruluşundan beri, insanlar, birbirleriyle didişme, savaş, çekişme içinde olmuşlardır. Bu da, toplumların, insanların zaman zaman ülkelerini terk etmelerine sebep olmuştur ve dünyanın önemli bölgeleri mültecilerin transit geçişlerine sahne olmuştur. Bugün, dünyada, takriben 1 000 000 kişi, ülkelerindeki savaş veya can güvenlikleri nedeniyle ülkelerini terk etmek mecburiyetindedir. Milliyeti, dini, ırkı, herhangi bir sosyal sınıfa üyeliği veya siyasî düşüncesi nedeniyle ülkelerini terk etmek mecburiyetinde kalan yıllık 1 000 000 kişi diğer ülkelere sığınmaktadır. Bunlara da bu ülkeler "sığınmacı", "mülteci" kavramı altında destek olmaktadırlar. Bunlar, sığındıkları ülkelerde, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasî haklarını kullanabilmektedirler; ama, önemli olan, bunların kendi ülkelerinde, geri dönerek bu haklarını kullanmalarıdır.
Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik olarak önemli bir noktadadır; geçmişte de Avrupa, Asya, Afrika'yla sıcak ilişkileri olmuştur. Bu nedenle, zaman zaman Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da olan savaşlar, siyasî çekişmeler nedeniyle önemli oranda göç almıştır. Bosna-Hersek hadiselerinde, Kosova hadiselerinde, Kırım'da, Kafkasya'da, İran-Irak savaşlarında, İran'da olan hadiselerde, Afganistan-Pakistan savaşlarında ve Afrika'daki savaşlarda önemli oranda göç almıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesine çekinceli olarak 1961 yılında onay veren Türkiye Cumhuriyeti, 1967 Konvansiyonunu da 1968 yılında onaylamıştır.
Avrupa dışındaki ülkelerden mülteci kabul etmeyeceğini ve bunları ülkesine kabul etmeyeceğini belirten Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, bu süre zarfında, Avrupa'dan gelen hiçbir sığınmacıya da mülteci hüviyetini vermemiştir; ama, Afrika'dan da, Asya'dan da, takriben 2 000 kişi, her yıl yurdumuza iltica etmektedir. Bunların, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği sığınmacı olarak başvurularını almakta, mülteci olarak üçüncü ülkelere yerleştirmektedir. Başta Amerika, Kanada, Finlandiya, Avustralya gibi ülkeler, bu mültecilere kapılarını açmaktadırlar.
Mültecilerin bir ülkeye kabulü kadar, onların o ülkeye adaptasyonu da önemlidir. Türkiye, tarihî bağlamda, hem Balkanlar hem Kafkasya ve Kırım hem de Ortadoğu'yla sıcak ilişkiler içindedir ve bu bölgelerde, bizim, kardeş, dost bildiğimiz topluluklar mevcuttur.
Sözümün başında, Türkiye'nin bugüne kadar herhangi bir kişiye mülteci hüviyetini vermediğini belirtmiştim. Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde, mültecilerle ilgilenmek üzere ya devlet kurumları kurulmakta veya Kızılhaç, kilise dernekleri gibi dernekler bu görevi üstlenmektedirler.
Yurdumuzda da, Kızılaya, sadece savaş esnasında 10 000 mülteciyle ilgilenme yönünde bir yetki verilmiştir; ama, bunun dışında mültecilerle ilgilenebilecek herhangi bir kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü yoktur.
Temennimiz, Atatürk'ün "yurtta sulh, dünyada sulh" düsturu altında, yurdumuzda ve dünyada barışın ebedî olması, hiçbir kimsenin de, başka bir ülkeye, ülkesini terk edip gitmeye mecbur kalmamasıdır.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Birinç.
Gündemdışı ikinci söz isteği, İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümü münasebetiyle, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı.
2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 46 ncı yıldönümüne ve eğitime katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük eğitimci, eski İlköğretim Genel Müdürü, köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, bundan kırkaltı yıl önce, 23 Haziran 1960 yılında aramızdan ayrıldı. Onun eğitim ilkelerini bir kez daha anımsatmak, ülkemize yaptığı hizmetleri saygıyla anmak ve bu konudaki, bir enstitü kurma önerimi yinelemek için gündemdışı söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kırkaltı yıldır öğretmen ve eğitim örgütleri Tonguç'u anıyor; altmışaltı yıldır da, köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü 17 Nisan için toplantılar düzenliyor. Son zamanlarda, kimi kitle örgütleri, üniversitelerin de bu konuda toplantılar düzenlediğine tanık oluyoruz. Bu sayısız toplantı ve etkinlikler, Tonguç'un ve Yücel'in ortaya koyduğu eğitim ilkelerine, köy enstitüleriyle uygulanan eğitim ilkelerine duyulan özlemden ileri geliyor. Artık, bu değerli eğitimcilerimizi, derin izler bırakan köy enstitüleri sistemini daha geniş kitlelere, ülkemize, hatta insanlığa mal etmek ve tanıtmak gerekir. Bunun için zaman gelmiş de geçmiştir. Daha çok beklemeden, Tonguç'un yaptıklarını, UNESCO'nun gelişmekte olan ülkelere örnek bir eğitim sistemi olarak önerdiği köy enstitüleri sistemini yaşatmak için İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleri araştırma enstitüsü kurulmasını öneriyoruz.
Arkadaşlar, benim, bu konuda, dört yıldır dördüncü kez bu günler söz aldım ve aynı öneriyi yaptım. İsmail Hakkı Tonguç'un çok etkilendiği, modern eğitimin kurucusu, İsviçreli Pestalozzi için, İsviçre'de bir değil, birkaç tane böyle enstitü vardır. Biz de bunu yapmalıyız. Geçen yıl Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleriyle ilgili bir uygulama ve araştırma merkezini üniversite kurdu. Bu yıl Dokuz Eylül Üniversitesi de YÖK'ten böyle bir karar çıkarttı; ama, bunlar yeterli değildir. Biz, olayların gerisinde kalmamalıyız. Kendi içinde özerk olan, bütçesi olan, kadrosu olan İsmail Hakkı Tonguç ve köy enstitüleri araştırma enstitüsünü kurmalıyız ve oradan çıkan düşenceler ülkemize ve insanlığa hizmet etmelidir. Bu, o eğitimcilere olan saygı kadar, bugünkü ve gelecek kuşaklara karşı kaçınılmaz bir ödevdir.
Değerli arkadaşlar, İsmail Hakkı Tonguç'u anlatmaya gerek yok. O zamanki nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşayan ve yüzde 75'i ilköğretimden yoksun olan bir ülkede, kurduğu çağdaş eğitim ilkeleri dışında, bir köy çocuğu, üç sınıflı, eğitmenli okuldan çıkarak, Hasanoğlan'daki -bugünkü üniversite düzeyinde- Yüksek Köy Enstitüsünü bitirebilmiştir.
Ülkenin bütün coğrafyasına dağılmış 21 tane güneş gibi köy enstitüsü kurulmuştur her üç ilin ortasında ve burada okuyan çocuklar, hem kendileri aydınlanmış hem de çevreyi, yurdu aydınlatmışlardır. Ne yazık ki, bu aydınlanma yuvaları çok sürmedi. Aydınlanmadan korkanlar, çeşitli asılsız karalamalarla köy enstitülerini kapattılar ve önce Hasan Âli Yücel'i 1946'da görevden ayırmak zorunda kaldılar, sonra Tonguç ayrıldı. 1948 yılında Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlamaya çalışıyorum hemen.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - 1954 yılında da köy enstitüleri bütünüyle kapatıldı. Peki, onbeş yılda okuma yazma sorunu kökünden çözülecekti eğer köy enstitüleri kapatılmasaydı.
Köy enstitüleri yaşasaydı, Türkiye, yalnız eğitim alanında değil, her alanda başka bir Türkiye olurdu bugün. Bugün geldiğimiz noktada eğitimden, işadamları dahil, öğretmenler dahil, biz dahil herkes hoşnut değil. Ezberci, eleyici bir eğitim sistemi var. Daha geçenlerde 1,5 milyonu aşan öğrencimiz üniversiteye gitti, içinden, biz, bunun, 400 000'ini yerleştireceğiz -çoğu da dört yıllık üniversiteler değil- geri kalanını başarısız damgasıyla sokağa atacağız.
Değerli arkadaşlar, 700 000'den fazla çocuğumuz ilköğretim çağında olduğu halde gidememektedir; ortaöğretimde, yükseköğretimde okullaşma oranları düşüktür. 7,5 milyon yetişkinin 6 000 000'u kadın, okuma yazma bile bilmemektedir.
Değerli arkadaşlar, tabiî, olumlu işler de yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanının eşi Sayın Semra Sezer'in…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, son cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki, o zaman, ben, sözü daha çok uzatmadan, köy enstitülerinde binlercesine örnek Ali Yücel'in birkaç dizesiyle konuşmamı bitirmek istiyorum.
"Yıl 1946
Düziçi Köy Enstitüsünde
Bu dünyaya ayak bastım ben.
Ekmeğime ışık sürdü Tonguç,
Eşitlik özgürlük sürdü beynime.
Bin yıllık uykudan uyandım,
Bir gramcık bilgi için.
Tırmanmadık yokuş koymadım ben,
Saç döktüm, ömür tükettim,
Öğrenmeye doymadım ben."
Değerli arkadaşlar, köy enstitüleri için ve Tonguç için bir enstitü kurmalıyız, TÜBİTAK örneğinde olduğu gibi, Atom Enerjisinde olduğu gibi; dünyada benzerleri var. Bu treni kaçırmayalım. Bu Meclis bunu yapsın ve oradaki eğitim ilkeleri hem günümüz eğitimine, ülkemize hem de insanlığa yararlı olsun diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gazalcı.
Gündemdışı üçüncü söz, Sakarya İlinin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın, Sakarya'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 85 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sakarya'nın kurtuluşu ve tüm vatanımızın düşman işgalinden kurtarılmasında canlarını veren şehitlerimize Cenabı Hak'tan rahmet, yaşayan gazilerimize sıhhat ve afiyetler dilerken, kurtuluş yıldönümü münasebetiyle Sakaryalı hemşerilerime ve tüm halkımıza saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Sakarya, 21 Haziran 1921'de işgalden kurtulmuştur. Bugünkü şehrin adının Adapazarı olarak anılması... Ada Köyünde, köylülerimizin mahsullerini getirerek pazarladıklarından dolayı Adapazarı adını almıştır. Bu vesileyle 22 Haziran 1954'te de il yapılmış ve Sakarya adını almıştır. Son, Büyükşehir Yasasıyla birlikte de Adapazarı Büyükşehir Belediyesi olarak kurulmuş ve -çalışmalarına devam eden bir- "Büyükşehir belediyesi" adını alarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Canları ve mallarıyla bu vatan için güzel hizmetler veren tüm geçmişlerimize ben rahmet diliyorum. Yalnız burada illerimizi ve yurdumuzu bize emanet eden ecdadımıza layık yönetim yaptık mı sorusunu da sormadan geçemiyorum. Özellikle Sakaryamızın geçmişi ve bugünkü durumu, Hükümetimizin katkılarıyla geldiği noktayı biraz değerlendirmek istiyorum.
Sakarya, kurtuluş sonrası maddî ve manevî hamleleriyle ayağa kalkmaya çalışmış, aktif siyaset ve politikalara rağmen istenilen atılımı yapamamıştı. Ancak, her şeye rağmen, bu süre içerisinde yapılan yatırımlarda emeği geçen tüm kamu görevlilerine, yerel yöneticilere ve siyasetçilerimize şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum. Bir çivi çakandan dahi Allah razı olsun diyorum.
Hepinizin hatırladığı gibi Marmara depremi, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde Sakarya İlimiz ve ilçeleri ağır hasarlar gördü. Bu afetlerden dolayı hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, yaralı olarak hayatları devam eden kardeşlerime sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Bu vesileyle, Sakaryamızın alt ve üst yapıları harap oldu. Sanayi sektörü ve dolayısıyla fabrikaların çoğu afetten nasibini aldı. Bu yıkım yetmiyormuş gibi, 57 nci Hükümet zamanında, 150 000 çiftçimizi ilgilendiren Şeker Fabrikamız tasfiye kararı alınarak kapanma noktasına getirildi. Ayrıca Ziraî Donatım Başak Traktör Fabrikası çalışamaz durumda kaldı. Yine, deprem sonrası 57 nci Hükümet zamanında çıkarılan Kamu İhale Kanunu nedeniyle, TÜVESAŞ (Vagon Sanayii) kendi vagonlarını yapamaz durumda, atıl vaziyette bir çalışamaz noktaya gelmiş durumda idi.
Evet, üretim yok, işsizlik had safhada, enflasyon, faiz ve borç yükü tüm kurumları ezmeye devam ederken, kurumlar çırpınırken, 3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelen Hükümetimiz, tüm yurdumuzda olduğu gibi, Sakarya'da bütün bu olumsuzlukları olumlu yöne çevirmek için, kapatılma kararı alınan Şeker Fabrikasının borçlarını affederek, yaklaşık 185 trilyon faiz ve borç yükünden kurtararak, işte, gerçek çiftçinin sahibi çiftçi kooperatifi, Adapazarı Pancar Ekicileri Kooperatifine verilmiş. Özelleştirilerek, kendi faaliyetlerine, inşallah, önümüzdeki ay içerisinde başlayacak; Adapazarı çiftçisi pancarını bu yıl kendi fabrikasında üretecektir. Bu noktaya gelmiştir.
İkincisi, ikinci özelleştirme süreci olan Ziraî Donatım Başak Fabrikası ise Sakarya Girişim Grubuna verilerek, üretim şartıyla, yani, traktör üretmek şartıyla bu özelleştirme yapılmış.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bunun kurtuluşla ne alakası var?!
RECEP YILDIRIM (Devamla) - Evet, tabiî, bu kürsülerden çok özelleştirme tenkitleri yapılmakta; ancak, Sakaryamızda, şu anda, özelleştirilen bu fabrikada 4 000 traktör, yaklaşık gayri safî satış 106 trilyon; Yaklaşık 5,5 trilyon vergi ve SSK ödenmiş, 250 işçi ve 200 yan sanayie de iş verilerek, istihdam sağlanarak, yoluna devam etmektedir.
İşte, özelleştirmenin Sakarya'daki 2 tane tesisinin yüzakı olarak bunu gururla söylemekteyiz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - TÜPRAŞ?..
RECEP YILDIRIM (Devamla) - Ayrıca, TÜVESAŞ fabrikası, vagon fabrikası, Kamu İhale Kanunundaki değişikliklerle arındırılmış, şu anda, vagon sanayii, kendi vagonlarını tamir etme noktasına gelmiş, aynı zamanda, kâr eder noktaya getirilerek, şu anda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim. Konuşmanızı lütfen tamamlayın.
RECEP YILDIRIM (Devamla) - …yurtdışı ortaklığıyla birlikte, ihraç vagonları yapacak, tüm dünyaya vagon ihraç edecek noktaya gelmiş, hatta geçen ay da, Ulaştırma Bakanımızla birlikte, Irak'a ihraç edilen vagonların töreninde hazır bulunmuştuk. Bu mutlu tabloları sağlayan Hükümetimize ben teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sakarya İlimiz, diğer tüm alanlarda, sanayide, kamu kurum ve kuruluşlarındaki eksikliklerin giderilmesi, çıkardığımız yasalar neticesinde, bilhassa Büyükşehir Kanunu, Belediyeler Yasası, Özel İdare Yasası sayesinde yerel yönetimler ve kamunun önü açılarak, yerelde ve genelde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Hükümetimiz döneminde ilk defa uygulanan KÖYDES Projesi kapsamında, 2006 yılı içinde, Türkiye geneline 2 katrilyon kaynak ayrılmış, bu paydan Sakaryamıza 18 trilyon ve 9 trilyon da özel idare katkı payı yapılarak, 27 trilyonla 1 220 kilometre asfalt yol ve 89 köyümüzün içmesuyu ihtiyacı halledilmiş olacaktır.
İşte, bu vesileyle, bundan sonra, illerimizin kurtuluşları bu şekilde konuşularak, iş yapılarak yapılacaktır. İhtiyaçlar giderilecek, iller, yoksulluktan, yolsuzluktan, yoklardan kurtarılarak, gerçek kurtuluş törenlerini yapmaya hazırlanmaktadır. Kim ne derse desin, Türkiye bütçesini hortumlayan, yolsuzluk yapanlardan aldığımız paralarla yollarımızı, banka batıranların hortumlarını keserek susuz köylerimizin sularını getirmeye devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğitimde, sağlıkta, sanayide ve tüm eksikliklerimizin giderilmesi aynı şekil devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, Sakarya'nın tüm olumsuzluklarını aşmasında desteklerini esirgemeyen Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, bütün bakanlarımıza, milletvekillerimize, bürokratlarımıza, belediye başkanlarımıza, il genel meclisi ve belediye meclis üyelerimize, muhtarlarımıza, bütün Sakarya halkına sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerime son vermeden, bu hafta sonu, 23-24-25 Haziran tarihlerinde -dün Kırkpınar güreşleriyle ilgili konuşma yapan kardeşimden esinlendiğim için söylüyorum- Kırkpınar öncesi Sakaryamızda Adapazarı Büyükşehir Belediyesi, Akyazı Belediyesi ve Sakarya Valiliğinin organizesiyle uzun bir aradan sonra 52 ncisi yapılacak tarihî Akbalık güreşleri tertiplenmiştir. Bu güreşlerin, inşallah, Sakaryamıza ve tüm güreşsever halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Tertip komitesine başarılar diler, Sakaryalı hemşerilerime, tüm halkımıza ve siz değerli milletvekillerimize saygılarımı sunarken, Sakarya konuşulurken, Sakarya Destanının son bölümüyle bitirmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen...
RECEP YILDIRIM (Devamla) - Evet, Sakarya Destanıyla bitirmekte yarar var diyorum.
"Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu'nun
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun
Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız
Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader
Aldırma, böyle gelmiş bu dünya böyle gider
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya..." (AK Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bravo!
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bir sayın milletvekilinin yasama dokunulmazlığı hakkında bir raporu vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/978) (S.Sayısı: 751'e 2 nci ek) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
a) Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun (3/594) esas nolu dosyası hakkında Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarih ve 27 sayılı kararı.
b) Karma Komisyonumuzun 2 Şubat 2006 tarihli toplantısı.
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/978) esas no'lu dosya Karma Komisyonun ilgi (a) kararıyla sonuçlandırılmış olmasına rağmen, Komisyonun ilgi (b) toplantısında oluşan görüş nedeniyle, Kabahatler Kanunu çerçevesinde değerlendirilmek üzere Başkanlığımızca Karma Komisyonumuza tekrar gönderilmiştir.
Hazırlık Komisyonunun 6.4.2006 tarihli kararıyla, Karma Komisyonumuzun Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu hakkındaki (3/981) esas nolu dosyaya konu olayı ilgi (a) kararıyla sonuçlandırılması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine karar verilmiştir.
Karma Komisyonumuzun, daha önce dosyaya konu olay hakkında iradesini belli etmiş olması nedeniyle dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
(x) 751’e 2 nci ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığınıza saygıyla sunulur.
Başkan
Burhan Kuzu
İstanbul
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son günlerde başta Tokat, Çorum, Çankırı gibi illerimiz olmak üzere değişik illerimizde özellikle tarlada çalışan vatandaşlarımız ile pikniğe giden vatandaşlarımızı virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığı tehdit etmektedir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı çoğumuz için yabancı gibi görünse de aslında son dört yıldır Türkiye'de görülen bu hastalık nedeniyle çok sayıda insanımız hayatını kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir.
Türkiye'de bugüne kadar 445'in üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm, 2004'te 249 vaka 13 ölüm, 2005'te (24.06.2005'e kadar) 55 vaka 1 ölüm gerçekleşmiştir. Son olarak Gümüşhane'ye bağlı Övündü Köyünde yaşayan Havva Karaduman isimli vatandaşımız kurtarılamayarak hayatını kaybetmiş, Kastamonu'da ise hastalık şüphesiyle 4 kişi Ankara'ya sevk edilmiştir. Ayrıca Çorum ilinde kene ısırması sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 3'e çıkmıştır.
Tokat, Sivas ve Çorum başta olmak üzere 22 il, hastalık yönünden riskli yerler olarak tespit edilmiş olup bu hastalığın tedavisi mümkün değildir. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi ile halkımızın bilinçlendirilmesi hayatî öneme sahiptir.
Türkiye'de 2002 yılından itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için tehdit oluşturmasına rağmen, halen geç tedavi ve bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması karşısında yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu ortadadır.
Açıklanan ve ayrıca gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın halen devam etmesi nedeniyle ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların ortaya çıkartılması ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince inceleme yapılması ve Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş
Gaziantep Malatya
Anavatan Grup Başkanvekili Anavatan Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Daha çok kırsal bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de ilk kez 2002'de görülmüştür. Dünyada ilk kez 1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı Kırım steplerinde ürün toplamaya yardımcı olan Rus askerlerinde ortaya çıkmış, daha sonra 1956 yılında Kongo'da görülmüştür. Bu yüzden "Kırım-Kongo kanamalı ateşi" adıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.
Hastalık erken teşhisle önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki haftada öldürmektedir.
Hastalık, hayvanlara ve insanlara kenelerin ısırmasıyla geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz seyrederken, insanlarda öldürücü olabilmektedir. Daha çok, kırsal kesimlerde yaşayan insanlar risk gruplarını oluşturmaktadır. Hastalık ani başlayan ateş, baş ve kas ağrıları, kırgınlık, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtilerle başlayıp bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal gibi şikâyetlerle devam etmektedir. Bu belirtilere daha sonra vücudun muhtelif yerlerinde görülen kanamalar eşlik etmektedir.
Uzmanlar, hastalığın belirtilerinin, kene tarafından ısırılan kişiye virüsün geçmesini müteakip genellikle 1-3 günde ortaya çıktığı görüşündedir. Bu süre, en fazla 9 gün olabilmekte olup, hastalığa yakalananların hemen hastaneye yatırılması hayatî öneme sahiptir.
Geçmişe dönük bir bulgudan bahsedilmekle birlikte, Kırım Kongo kanamalı ateş hastalığı Türkiye'de ilk olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından Gümüşhane, Sivas gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi Sağlık Bakanlığını harekete geçirmiştir. Kan numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir virüsün hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından, bir komisyon, hastalığın görüldüğü illeri taramış. Neticede, virüsün "hyalomma" türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve virüsün ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edilmiş.
Tedavisi mümkün olmayan bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken teşhis hayatî öneme haiz iken, bu güne kadar yeterli tedbirlerin alınmaması ve halkımızın yeterince bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta olup, konunun ivedilikle araştırılması önem arz etmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
V.- ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi
Ê 21. 6.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21.6.2006 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıya diğer Siyasi Parti Gruplarının katılmaması sebebiyle toplanamadığından; Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu
Grup Başkanvekili
Öneri:
19.6.2006 tarihinde Yüce Başkanlığa sunulan ve 21.6.2006 tarihli gelen kağıtlarda yayınlanan (10/373) esas numaralı bazı illerimizde görülen virüslü kene ısırmalarına dayalı Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili Meclis araştırma önergemizin, Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin lehinde Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber.
Sayın Amber, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde ortaya çıkan Kırım-Kongo ateşi hastalığı -halk arasındaki adı ise kene ısırması- vakaları artış ve ölümlerle sonuçlanarak devam etmektedir. Ülkemizde yaşanan bu acı tablonun seyrine baktığımızda, şu an Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Karadeniz'deki iller başta olmak üzere 22 ilimizde Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı maalesef yaygın ve bu illerimiz tehdit altındadır. Son olarak da Çorum ve Adapazarı'nda 13 kişi daha kene ısırması sonucu hastaneye kaldırılmış durumda. Şu ana kadar 7 vatandaşımız bu hastalıktan dolayı da hayatını kaybetmiş durumda; ancak, sorumlular gerekli tedbirleri alacaklarını söylemekle ancak yetinebiliyorlar, onun dışında herhangi bir şey söz konusu değil.
Değerli arkadaşlar, Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de, üç yıldan bu yana, kene aktivitesinin yoğun olduğu yaz aylarında ortaya çıkmaktadır. Hastalık, başta Orta Anadolu ve Karadeniz olmak üzere, Tokat, Sivas ve Çorum gibi illerde görülmekle beraber, gittikçe yayılmakta ve bu yıl daha geniş bir alanı kapsamaktadır. 2000 yılından bugüne kadar yaklaşık 500 vakayla karşılaşılmıştır. Bu yıl Sağlık Bakanlığına bildirilen 170 vakanın 30'unun kesin ya da şüpheli vaka olarak kaydına geçilmiştir.
Hastalık, daha çok kenelerin aktivite gösterdiği aylarda, kırsal alanlar ve otlaklarda bulunmakta. Konu, aslında, tarım alanlarını ilgilendiren bir sorun olmakla beraber, hastalığa yol açan 30 kadar kene türüne, sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlarda rastlanabileceği uyarısında bulunmak istiyorum.
Hastalık, insanları kenelerin ısırması veya kenelerle temas sonucu bulaşıyor. Evcil hayvanlara da aynı şekilde bulaşabiliyor; ancak, hastalık, hayvanlarda belirtisiz seyrederken, insanlarda ölüme neden oluyor. Yabani kemirici hayvanlar, kuşlar ve keneler, hastalığın doğadaki saklayıcı rolünü üstleniyor. Keneler, beslenmek için bu hayvanlardan kan emerken aldıkları virüsü, insanlardan kan emerken bulaştırıyor.
Hastalık, kene ısırmasının yanı sıra, vücudunda virüs bulunan hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya diğer dokularına temas etmekle bulaşabildiği gibi, bu hastalığa yakalanmış insanların kan veya vücut sıvılarına temas sonucu da bulaşabiliyor.
Hastalık, genelde kırsal alanla temas ve kene ısırığının ardından söz konusu olabilmekte ve belirtileri de, ani başlayan ateş, baş ve kas ağrısı, kırıklık, halsizlik ve belirgin iştahsızlık gibi belirtilerle başlayan, arkasından, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal gibi şikâyetlerle devam edegelen bir tarzda seyretmektedir. Daha sonra, yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra, cilt içinde, vücudun çeşitli yerlerinde kanamalar meydana gelmektedir.
Hastalığın şu anda kesin bir tedavisi bulunmamakla beraber; ancak, bu hastalığa destek tedavisi yapılmaktadır. Şu anda Türkiye'de Ribavirin isimli bir ilaç kullanılmakta ki, bu ilaç, bu hastalıktan ziyade, sarılık hastalarında kullanılmaktadır ve bu ilacın da bu hastalığın üzerindeki etkisi yeteri kadar olmamaktadır.
Ülkemizde bu hastalığa yakalananların ölüm oranı yüzde 5 ilâ 30 oranında değişiyor; kimi durumlarda da yüzde 50'lere kadar varabilmektedir.
Sağlık Bakanlığımızın yapması gerekenlerden biri olan bilgilendirmeyi ben, buradan, kısaca vatandaşlarımıza iletmek istiyorum; tarımsal alanlarda çalışanlara, kamp yapanlara, ormancılıkla uğraşanlara özellikle... Bu vatandaşlarımızın dikkatli olmalarını istiyorum. Bu vatandaşlarımızın, vücutlarındaki açık alanları en aza indirmelerini istiyorum. Vücut taramasında kene tespit edildiğinde ezmeden, parçalamadan keneyi çıkarmalarını istiyorum. Kene, cımbız gibi araçlarla mümkün olduğunca dik alınmalı, bu sırada herhangi bir kimyasal madde de kullanılmamalıdır.
Ayrıca, hastalığın insandan insana geçme riski de bulunduğundan, hasta yatan kişilerin kanına bulaşan her şey taşıyıcı olabilmektedir. Hastane personeli bu konuda gerekli bilgileri ve önlemleri almalıdır. Hastalık kan ya da enfekte doku yoluyla bulaşabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, konuyla ilgili, Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığının kontrolü için bugün dünyada kabul görmüş bir uygulamanın mevcut bulunmadığını belirtmiştir. Ölçüt bu mudur? Dünyada yok, bizde de yok! Siz o mevkilerde bulunanların görevi, yapabileceklerinizin en iyisini yapmak olmalıdır. Eğer kamuoyuna bir açıklama yapmak gerekiyorsa, bu açıklamanın içeriği bu olmamalıdır.
Halkın bilgilenmesi, bilinçlenmesi ve birtakım kişisel önlemlerin alınmaları yönünde bugüne kadar ciddî bir çalışma maalesef görülmemiştir.
Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını şu konuda uyarmak istiyorum: 2003 yılından bu yana hastalık giderek yayılıyor. Her geçen yıl ölüm sayısı artıyor. Sayın Bakanlar, her zaman olduğu gibi, bu konuda sadece demeç veriyorlar; ortada ciddî bir çalışma yok, hastalık görülene kadar alınmış tedbirler yok. Tıpkı geçmişte bir örneği olduğu gibi; kuş gribi. İçmesularındaki mikroplar ve bunların getirdiği ölümcül vakalar…Ardından Sağlık Bakanlığı uyanıyor ve "personelimizi eğitiyoruz, bilgilendirme yapıyoruz, tedbirler alıyoruz" gibi hamasi söylemlerde bulunuyorlar iş işten geçtikten sonra.
Değerli arkadaşlar, her konuşmamda özenle dile getiriyorum. Bu tip hastalıkların oluşacağı belli. Yani, tedbiri önceden almanız gerekiyor, olay meydana geldikten, 6-7 vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra değil. Ne suçu vardı o gariban vatandaşlarımızın. Siz, bahar aylarından itibaren gerekli uyarıları ayaklarına kadar giderek, Tarım Bakanlığı gerekli ilaçlamaları ve tedbirleri alarak hazırlansaydınız daha iyi olmaz mıydı? Hizmet anlayışı bu olması gerekmez miydi?
Anavatan Partisi milletvekili ve bir tıp doktoru olarak buradan, önümüzdeki yaz aylarında muhtemel karşılaşabileceğimiz vakaları kendimce sıralamak istiyorum ve Sağlık Bakanlığının, şimdiden, bunlara karşılık tedbirlerini almalarını özellikle rica ediyorum. Yaz aylarında görülen muhtemel hastalıklar, başta içme sularına bulaşabilecek mikroorganizmalar, Kırım-Kongo gibi tehlikeli böcek, haşarat ısırmaları, yaygın olan trafik kazaları ve geçen yaz Ankara ve Malatya'da yaşadığımız zehirli yaz ishalleri ve kolera, bunun yanında tifo, malta humması gibi yaygın, bulaşıcı endemik hastalıklar kapıda her an hazır bekliyor ve ciddî sorunlar oluşturmak üzere. Bunları, burada, Meclis kürsüsünde size hatırlatmak istiyorum ve bunu burada tekrarlamak istiyorum.
Bu nedenle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.
Aleyhte, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Anavatan Partisi Grubumuzun önerisi aleyhinde söz aldım.
Sağlık, bütün dünyanın olduğu gibi ülkemizin de en önemli konularının başında.
Bu İktidar döneminde sağlıkla ilgili olarak çok ciddî sözler söylendi, çok iddialı laflar edildi, sağlıkta dönüşüm programının uygulanacağı ve uygulanmaya başlandığı söylendi.
Tabiî, iddialı laflar çok güzel sözler, iddialı olmak da çok güzel. İddianın olduğu yerde başarı olur, başarı gelir, halkın memnuniyeti gelir; ama, sağlık gibi bir meselede bazı sözleri söylerken ayağınızın yere sağlam basması lazım. Sağlık iddialı laflar gerektirir; ancak, o sözlerinin içinin doldurulması halinde o iddialı sözler hayata geçer.
Şimdi, hep öyle söylendi; biz müthiş bir devrim yaptık sağlıkta, sağlıkta dönüşüm yaptık, geçmişte hiçbir dönemde görülmeyen başarılara imza attık… Üçbuçuk dört yıldan beri hep bunlar söyleniyor; ama, gelinen noktada görüyoruz ki... Bugün, ben, bu konuda utanarak kürsüye geldim. Yani, 2006 yılında, Avrupa Birliğine tam üyelik için müracaat etmiş bir ülkenin Meclisinde, bugün, keneden ortaya çıkan ve ölümlere sebebiyet veren bir hastalığın tartışılmasıyla, araştırılmasıyla ve incelenmesiyle ilgili bir öneriyi tartışıyoruz değerli milletvekilleri! Onun için, geldiğimiz noktadan şöyle bir geriye dönüp bakacak olursak "sağlıkta dönüşüm" laflarının ne kadar havada kaldığı, boşlukta kaldığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim: İki ikibuçuk yıl önce, bu Mecliste, Sayın Sağlık Bakanımızın çok iddialı sözlerle, "doktorların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran mecburî hizmeti bugün kaldırıyoruz; artık, doktorlar mecburî hizmet yapmaktan kurtuluyorlar; çağdışı bir uygulamadır bu" diye Sağlık Bakanının konuşması var ve buradan alkışlarla, İktidar Partisi milletvekillerinin alkışlarıyla o kanunu kabul ettik, yürürlüğe koyduk, "doktorlarla ilgili mecburî hizmeti kaldırdık. Ne oldu daha sonra; bir yıl sonra aynı Sağlık Bakanımız, geldi, burada, bu yapılan kanunun yanlış olduğunu, doktor bulmakta problemlerin olduğunu ve tekrar mecburî hizmete dönülmesi gerektiği konusu bir kanun mevzuu haline getirilip, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alkışlarla kabul edildi.
Şimdi, bu kadar kısa süre içerisinde, sağlık gibi bir konuda, bu kadar büyük bir çelişki içerisinde olan bir Hükümetin bir Sağlık Bakanının "Türkiye'de sağlıkta dönüşüm yaptık" iddiasının ne kadar boş bir iddia olduğu çok açık bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor değerli milletvekilleri.
Şimdi, bu kadar iddialı sözlerde bulunacaksınız, daha sonra, geçmiş dönemlerde uygulanan uygulamaya tekrar geri döneceksiniz. Ben, bunun açıklanmasını, bu kürsülerden halka bu durumun anlatılmasını özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, ben, uzun yıllar kaymakamlık yaptım. Bizim dönemlerimizde hep doktorların bulunduğu, doktorların hizmet yaptığı sağlık ocaklarının kapatıldığını görüyoruz. Geçenlerde de söylendi, Afyon milletvekilimiz söyledi -kendisi de doktordur- "Afyon'da 50 tane sağlık ocağı doktorsuzluktan kapalı" dedi. Ordu Milletvekilimiz İdris Sami Tandoğdu -burada mı bilemiyorum- Ordu'da 50'nin üzerinde sağlık ocağının doktorsuzluktan dolayı kapalı olduğunu söyledi. Siz, bu kadar, sağlıkta dönüşüm yaptığınızı söyleyeceksiniz, sağlık ocaklarında doktorsuzluk nedeniyle sağlık ocakları kapalı olacak; bunu nasıl izah edeceksiniz?!
Şimdi, aile hekimliği uygulaması büyük propagandalarla gündeme getirildi. Ne oldu; sadece Düzce'de, o da pilot uygulama. Pilot uygulama… Ee, onun dışında Türkiye'nin diğer yörelerinde ne oldu aile hekimliği? Ne kadar verim elde ettiniz? Ne kadar sağlıklı?..
Siz, sağlık ocaklarının fonksiyonunu azaltarak, koruyucu hizmetlerin etkisini azaltarak, sağlıkta hiçbir yere varamazsınız, hiçbir başarıya ulaşmanız mümkün değil; çünkü, Türkiye'de öncelikli yapılması gereken iş, sağlık ocaklarını kuvvetli tutmak, önleyici sağlık hizmetlerini çok verimli bir şekilde uygulamak. Bunu yapamadığınız takdirde, sağlıkta ciddî problemlerle karşı karşıya kalırsınız.
Şimdi, bir de, son dönemlerde, reçete yazılmaları, uzman doktorların bazı ilaçları yazması. Gidin halka bir sorun allahaşkına sayın milletvekilleri; uzman doktorların olduğu yerler ne kadar?! Benim kendi ilçemde uzman doktor yok. Ben Babadağ İlçesindenim. Babadağlı bir vatandaşımız, eğer uzman doktorun yazması gereken bir ilacı kullanıyorsa, 20 kilometre ileride Sarayköy Devlet Hastanesine gitmek mecburiyetinde. Nasıl bir dönüşümdür ki, vatandaşın en tabiî hakkı olan ilaç kullanması karşısında bu kadar zorluklar çıkarıyoruz ve yine, geçen gün, kolesterol ilaçlarının kullanılmasıyla ilgili tahlil raporlarının götürülüp, o tahlil raporlarının neticesinde eğer kolesterol oranı 160'dan düşükse o ilacı alma hakkınız yok. Peki, ilacı kullanmadığınız için 200'e çıkmışsa ne olacak; tekrar doktora gideceksiniz, tekrar doktordan tahlil raporu alacaksınız, kolesterol ilacını kullanacaksınız. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün mü değerli milletvekilleri! Bu nasıl bir sağlık anlayışıdır ki, vatandaşa eziyet eden, vatandaşı sıkıntıya sokan bir sağlık anlayışını, siz, sağlıkta dönüşüm adı altında Türkiye'ye büyük hizmet yaptığınızı söylüyorsunuz.
İşte, Göztepe'de, hastanede çocuk ölümleri. 8 tane daha ağır hasta çocuğun hastanede tedavi altında olduğunu öğreniyoruz. Yıl 2006, bir hastanemizde 5 bebek ölüyor, 5 bebek ölüyor! Dünyada bebek ölüm oranlarının binde 5'ler olduğu bir dönemde, Türkiye'de, tam donanımlı bir sağlık kuruluşunda, bebeklerimizin hayatını kurtaramıyoruz. Bu, nasıl sağlıkta dönüşüm politikalarıdır, bu nasıl sağlıkla dönüşümdür değerli milletvekilleri? Sonra da kalkıyoruz, yabancı doktor ithalinden bahsediyoruz. Her şeyi hallettiniz, her şeyi bitirdiniz; Türkiye'deki doktorlara, onların iyi imkânları içerisinde görev yapabilmelerinin bütün ortamını hazırladınız, onların sosyal ve malî haklarının hepsini yerine getirdiniz, tamamladınız; ama, buna rağmen, netice alamadınız, yurt dışından doktor ithal edeceksiniz! Siz, önce kendi doktorlarımıza sahip çıkınız, onların sosyal ve malî haklarını iyi hale getiriniz, onların sağlıklı ortamlarda, iyi imkânlarla donatılmış yerlerde sağlık hizmetleri vermesinin önünü açınız. Eğer, bunları sağlayamıyorsanız, bunları başaramıyorsanız, beceremiyorsanız, siz, kalkıp, yurt dışından doktor ithal etmenin ancak bir demagojiden öteye geçemeyeceğini de bilmeniz gerekir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyordu; ama, ben, bu sağlıkta dönüşüm projesinin altında imzası olan Sayın Bakanımızı yabancı hekimlere emanet ediyorum. Biz, Türk hekimlerine güvenmezsek, onlara iyi imkânlar sunmazsak, onların sağlıklı ve güzel ortamlarda hizmet yapmasını sağlamazsak, sağlıkta başarının elde edilmesinin mümkün olmadığını göreceğiz.
Şimdi, gelelim önergeye. Şimdi, Anavatan Partisi Grubu önergeyi verdi; bu meseleyi tartışalım, araştıralım, konuşalım, inceleyelim diyorlar…
BAŞKAN - Yalnız, 30 saniye kaldı…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Sizin ümidiniz var mı Sayın Abuşoğlu, var mı?! Allahaşkına söyleyin; bu önergenin kabul edileceğine dair bir inanç sizde var mı?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Hayır, yok; kabul etmeyecekler.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye veriyorsunuz?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Niye vermeyeceğiz? Halkımız görsün.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, bunu bile bile, bu önergenin burada reddedileceğini bile bile, bunu gündeme getiriyorsunuz. Biraz sonra çıkacaklar, her zaman söyledikleri "efendim Meclis kapanıyor, zaman daraldı, komisyon kuramayız, kurulsa da faaliyete geçmez, netice alamayız..." Yani, bunlar klasik sözler. Biraz sonra dinleyeceğiz; sizin adınıza çıkacak milletvekilleriniz bunları söyleyecek; ama, bakınız değerli milletvekilleri, 300'ün üzerinde araştırma önergesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 300'ün üzerinde araştırma önergesi verilmiş değerli milletvekilleri.
Bakınız, salı ve çarşamba günleri, İçtüzüğün amir hükmü "denetim konularına belli bir süre ayrılır" diyor; ama, 300'ün üzerindeki araştırma önergesinden sadece yüzde 20'siyle ilgili biz karar almışız, yüzde 80'ini bir kenarda bırakmışız.
Şimdi Sayın Kapusuz çıkacak, diyecek ki: "Geçmiş dönemlerde bu kadar da yoktu." Ben 22 nci Dönem Parlamentosuna bakarım. Geçmişte yanlış yapılmışsa, eksik yapılmışsa, hatalı yapılmışsa, o geçmiş parlamentoda görev alanların sorumluluğudur; ama "22 nci Dönemde biz 300 araştırma önergesinin yüzde 20'sini Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştük, bu başarıdır" diyorsanız, ben, bunun başarı olmadığını söylüyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) - Meclisi çalıştırmıyorsunuz ki.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, bakınız, dün akşam gece 02.30'a kadar çalıştı. Niye 139 milletvekilini burada tutamadınız?
RECEP KORAL (İstanbul) - Hep engellediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İktidar Partisi, 356 milletvekilisiniz; 139 milletvekilini burada bulunduramadınız. İşte halka şikâyet ediyorum sizi.
RECEP KORAL (İstanbul) - Engel ne kazandırıyor?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 356 milletvekilinden 139'unu…
RECEP KORAL (İstanbul) - Engel ne kazandırdı yani, zaman kaybediyorsunuz, şu anda konuşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür edeceğim.
Şimdi bakınız, kanunun son maddelerine kadar…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ben, size teşekkür için mikrofonu açtım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem.
Dün akşam görüşülen kanunlarla ilgili olarak son maddeye kadar hep sizden de ikişer milletvekili konuştu; siz konuştunuz, beni konuşturmadınız siz konuştunuz. Yani, engellemeyse siz engelliyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) - Bu da engelleme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, ben buradan halka sizi şikâyet ediyorum. 356 kişilik gruptan 139 tane milletvekilini Mecliste tutamıyorsunuz, bu ceylan derisi koltuklarda oturtamıyorsunuz. İşte, görüyorum, 30 tane milletvekili var. Yazıktır, günahtır. Onun için, bu Meclisi çalıştırmak öncelikle İktidar Partisinindir.
Ben dün saat 15.00'te girdim bu Meclise, 02.30'a kadar buradaydım, ayrılmadım; tek başıma, bütün kanunlarda elimden geldiğince katkı yapmaya çalıştım. Sizlere de tavsiyem aynıdır.
RECEP KORAL (İstanbul) - Engelleme yaptın, engelleme, başka bir şey yok.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu Meclise geliniz, bu Meclisi çalıştırınız, araştırma önergelerine de destek veriniz; ancak, netice bellidir. Ben, o nedenle aleyhte konuştum; yoksa, sağlık meselesi mutlaka ciddî manada ele alınması gerekiyor.
Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
RECEP KORAL (İstanbul) - Gölge etme başka bir şey istemiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.11
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubunun önerisi üzerinde, şimdi, söz sırası, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Anavatan Partisi Grubunun verdiği Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı üzerinde söz almış bulunuyorum. Gerçekten, yerinde bir önergedir; sözlerime başlarken, desteklediğimizi belirtirim.
Değerli arkadaşlarım, kenelerle bulaşan birçok hastalık var. Bunlardan en önemlisi, insanlara bulaşan bu Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı, gerçekten, ülkemizde, insanlarda öldürücü boyutlara ulaşmıştır. Bu konuyla ilgili, 22 nci Dönem milletvekilleri olarak, Tokat Milletvekilimiz Sayın Feramus Şahin ilk soru önergesi veren arkadaşlarımızdandır; yine, aynı şekilde, Muğla Milletvekilimiz Fahrettin Üstün, bu konuda yine soru önergesiyle, kuş gribi hastalığını gördüğümüz günlerde, bunu Meclise taşımıştır. Ne yazık ki, bu konuda yeterli çalışmalar yapılamamıştır. Bu konuda Bakanlığı suçluyor değiliz. 1984 yılında yapılan reorganizasyonla, tarım ilçe müdürlükleri, Türkiye genelinde veteriner hekimlerin himayesinden alındı, genelde, bu işte ehil olmayan insanlara teslim edildi.
Hepiniz bilirsiniz -bu dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde kırsal alandan gelen arkadaşlarımız oldukça çok- köylerimizde havuzlar vardı, yıkama havuzları vardı, keneyle mücadele için, her köyde bu havuzlar vardı, yünüm yapılırdı; koyunlar, keçiler, hayvanlar yıkanırdı kene mücadelesine karşı, insanlarımız mücadele ederdi. Aynı şekilde, Sağlık Bakanlığının da birimleri sıtmayla mücadele ederdi, tüberkülozla mücadele ederdi, ruamla mücadele edilirdi, brusellozla mücadele edilirdi. Yalnız, kurumlar birer birer kapatılınca, zararını bugün hep beraber görüyoruz; bu çağda, bu yüzyılda, keneden bulaşan hastalıktan insanlarımız ölüyor; çok acı, tüberkülozu görüyoruz, şapı görüyoruz. Bu kadar fakültelerimiz var, yetişmiş kadrolarımız var, sağlık memurlarımız var, hekimlerimiz var; ama, günümüzde hâlâ hastalıklarla boğuşuyoruz; çünkü, ülke genelinde koruyucu hekimlikle ilgili çalışmalar, ne yazık ki, unutuldu. Koruyucu hekimliğe ağırlık vermemiz gerekiyor; ilaç çok, her türlü ilaç var, hayvanlara bir enjeksiyon yapıyorsunuz, sanki hayvanı yeniden yaratıyor; prospektüsü okuduğunuz zaman, ne kene kalıyor ne parazit kalıyor, hiçbir hastalık kalmıyor; ama, gerçek mücadele, banyoyla yapılması gereken, meralarda kene bulaşmasının önlenmesi gerekirken, bunlar yapılmadığı için, bugün, keneler insanlarımıza ulaşıyor ve bu virüsü insanlara aktararak ateşli bir hastalık meydana getiriyor ve insanlarımız Tokat'tan feryat ediyor, Sivas'tan feryat ediyor, Çorum'dan feryat ediyor; ateş düştüğü yeri yakıyor. Yaz aylarında bu hastalık, bugünlerde oldukça çok görülüyor. Bu konuda, ülke genelinde… Mayıs ayında bizim ülkemiz ısınmaya başlar. Sadece insanlar değil trilyonlarca zararımız var. Proplasmos hastalığı var, anaplasmos var, tylaros var; bunlar da insanlarda görülen hastalıklar. Bizim vatandaşımız "sıtma" der. Her ne kadar, bu Mecliste koltukların yüzü kızarıyor, onların da eti sararır. Eti sarardığında, vatandaşımızın çevrede gördüğü sarı olan tek şey kekiktir, kekik çiçeğidir; vatandaşımız "kekikten öldü" der.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Tarım Bakanım, dinle, dinle… Sayın Bakan, dinle, dinle… Sana anlatıyor, bana anlatmıyor; dinle..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Halbuki kekikle ilgisi yoktur, kene zehirlemiştir. Kenenin zehiri kana karışmıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne kafa sallıyorsun?! sana anlatıyor; dinle..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Eritrositler parçalanmıştır. Hayvanda sarılık başlamıştır. Hayvan kan işemektedir. İnsanlar da aynı şekilde. Yüksek ateşte seyreder.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sana anlatıyor; dinle; kulak ver.
RECEP KORAL (İstanbul) - Önce sen dinle de o da dinlesin.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Otur yerine!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ancak sana yakışır!..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bunlara dikkat edilmediği için, koruyucu hekimlik ülke genelinde unutulduğu için, bu hastalık iyice yaygınlaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım…
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne diyorsun?!
RECEP KORAL (İstanbul) - Gel…Gel…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Tabiî ki, arkadaşımızın tartışması bir uyarı anlamında. Onun da bölgesiyle ilgili bu hastalıktan sorunları var; yüreği yandığı için bu tartışma şekillendi. Birbirimizi kırmaya gerek yok. Biz, insanların mutluluğu için, sağlığı için uğraşıyoruz. Burada, kalplerimizi hiçbir zaman incitmeyelim. Bir sorunu çözmek için buradayız. Sayın Bakanımız da burada. Bu sorunu, Anavatan Grubunun verdiği önergeyle kamuoyuna taşıyacağız, oylarımızla destek vereceğiz ve burası, siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre, bu soruna buradan çözüm getireceğiz; çünkü, Meclis bunun için var. Zaman zaman arkadaşlarım uyarıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu koltukların kırmızılığından Türkiye toplumu mustarip. Lütfen, biz de uyarıyoruz sizler de uyarın; bu koltukları dolduralım. Bu koltukları dolduralım. "Utancından yüzü kızardı" diyorlar. Bu koltuklar, buraya yüzlerinin kızarması için konulmadı, bizler için konuldu, sorun çözmek için konuldu, tartışma için konulmadı. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle önergenin lehinde oy kullanacağımızı tekrar belirtiyor; hastalıksız, mutlu bir ülke temennisiyle, tümünüze saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Aleyhte olmak üzere, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Arıkan.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Anavatan Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışma plan ve programını daha önceden yapmıştır. Bu programın da tamamlanması, İktidar olarak bizim görevimiz dahilindedir ve görevimizdir. Böyle bir gündem değişikliğine şu an için ihtiyaç yoktur. Konuyla ilgili olarak, ilgili bakanlıklarımız üzerlerine düşen görevlerini yapıyorlar, yapmaya da devam edeceklerdir. Onun için, vatandaşımızın da tabiî ki bu hususta çok dikkatli olması gerekiyor.
Bu önergenin aleyhine oy kullanacağımı bildiriyorum. Bu manada hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arıkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok güzel konuştun?! Ne kadar doyurucu, ikna edici bir konuşma yaptın?!
BAŞKAN - Sayın Akdemir, bir söz isteğiniz var, açıklama mı yapacaksınız?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun, kısa ve yerinizden bir açıklama için mikrofonunuzu açıyorum.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz Kırım-Kongo kanamalı ateşi, gerçekten ülkemizin özellikle yoksul yörelerini ilgilendiren bir hastalık olup, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, veterinerlikle uğraşanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, sağlık personeli ve askerlerimizi ilgilendiren, son yıllarda özellikle toplumu sosyal yönden etkileyen bir hastalık. Bu hastalık, Kırım-Kongo hemorajik ateşi denen nairovirüs isminde bir virüs hastalığıdır.
Değerli arkadaşlarım, beni izleyen sayın basın mensupları ve televizyon yetkilileri; buradan, uzman görüşünü size aktarmak istiyorum.
Bu hastalığı araştırırken, benim mesleğim genel cerrah, tıp doktoruyum; ama, enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili bir hastalık olduğu için, iki fakülteden görüş almak istedim. Bana, özellikle buradaki uzman öğretim üyesi arkadaşlarımın ricası şu oldu: Bir siyasetçi olarak ve aynı zamanda doktor milletvekili olarak, lütfen, basın mensuplarına, televizyonlara ve Hükümete, bu konunun uzmanlar tarafından aktarılmasını sağlasınlar, bizi halka ulaştırsınlar mesajı oldu. Ben de, buradan, bu görevi yerine getirmek üzere bu sözü aldım; ancak, bir konuyu daha açıklamadan geri durmak istemiyorum. Bir doktor, sorumlu milletvekili olarak, Sağlık Bakanlığını uyarmak istiyorum: Özellikle son Hükümet döneminde uygulanan sağlık politikaları, koruyucu hekimlik sistemini öldürdü. Dolayısıyla, bu sahaya yeterli yatırım ayrılmadı. Geçmişe göre, beş yıl öncesine göre yüzde 80 oranında, koruyucu sağlık alanına yatırılan yatırımlar kesildi ve toplumda büyük sıkıntıya neden oldu.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, mesele anlaşıldı efendim.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sözümü tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bu sıkıntının giderilmesi için de, koruyucu sağlık hizmetleri ve özellikle sağlık ocakları yeniden gündeme getirilerek, büyük şehirlerde de şehir tipi sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması bu sorunun ve bunun gibi bulaşıcı hastalıkların sorununun çözümü olacaktır diyor, Yüce Başkanlığınızı saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar ve görüşmeler tamamlanmıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/373) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 21.6.2006 Çarşamba günkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi, tekrar, oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir ve karar yetersayısı da vardır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1115) (S. Sayısı:1147)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Geçen birleşimde teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği sınırları dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'î mevzuat uyarınca her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. İmar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, imar uygulamaları neticesinde yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve alt yapı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa hakkı tesis edilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, 10 yılı aşmamak şartı ile, herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine intifa hakkı tesis edilebilir. Bu fıkrada belirtilen amaçların gerçekleşmesi için yapılacak kapalı bölümlerin taban alanı, intifa hakkı tesis edilen arazinin % 5'ini geçemez. Ankara Büyükşehir Belediyesinin teklifi, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kararı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, bu Kanun uyarınca tahsis edilen alanlarda yer alan bazı işletmeler amacı doğrultusunda kullanılmak üzere üçüncü şahıslara kira veya alt kiraya verilebilir.
Adı geçen araziler, belediyece hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü
(x) 1200 S. Sayılı Basmayazı 20.6.2006 tarihli 117 nci Birleşim Tutanağına eklidir. Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerine Anavatan Partisi adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği, Başkent Ankara'da, Atatürk'ün Türk Milletine armağan ettiği, az bulunur yeşil alanlardan bir tanesidir. Atatürk Orman Çiftliği, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, sadece kent merkezinde yeşil alan yaratılması amacıyla değil, ama, aynı zamanda gelişen Türkiye'nin tarım endüstrileşmesinde bir örnek model olarak ortaya konulmuştur.
Atatürk'ün vasiyetinde anılan, Türk Milletine miras bırakılmış 52 000 000 metrekare Atatürk Orman Çiftliği alanından geriye, 1950-1983 yılları arasında çıkan 8 ayrı yasayla, kıyısından ve köşesinden kemirile kemirile 33 487 000 metrekare alan kalmıştır. Birinci dereceden doğal SİT alanı olan Atatürk Orman Çiftliği alanının tekrar ele alınması ve bu alanın koruma esaslarına göre planlanması gerekmektedir.
Atatürk Orman Çiftliği, bu yasayla el değiştirerek, Ankara Büyükşehir Belediyesine 2 600 000 metrekare inşaat alanı sağlamaktadır. Kanun teklifinde rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı aşmamak şartıyla, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine tahsis edileceği ve Atatürk Orman Çiftliği alanında kapalı tesis alanının yüzde 5'ini geçmeyeceği ifade edilmektedir. Atatürk Orman Çiftliği alanının 52 000 000 metrekarelik bir alan olduğu düşünülürse, imara açmak üzere, Atatürk Orman Çiftliği alanının 2 600 000 metrekaresi Büyükşehir Belediyesinin ellerine bırakılmaktadır. Böylesi bir tutum, Atatürk Orman Çiftliğinin bilinmeyen bir geleceğe açılması anlamına gelmekte. Bu bilinmeyenin de Büyükşehir Belediyesi elleriyle gerçekleştirileceği ifade edilebilir.
Daha önce, Mamak Çöplüğü hakkında olumlu beyanatlar vererek Mamak halkını ve çevreci dostlarımızı umutlandıran; fakat, bugüne kadar hiçbir olumlu adım atamayan veya atmayan Büyükşehir Belediyesi, şimdi, Atatürk Orman Çiftliği hakkında çalmadık kapı bırakmamıştır. Böylesine aceleci bir davranış, ister istemez, bazı kuşkuları beraberinde getirmektedir.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinde geçmekte olan "kamu yararı" ne anlama gelmektedir? Kanun teklifinde, kamu yararı, bir yandan altgeçit, üstgeçit çalışmasına indirgenmekte iken, bir yandan Atatürk Orman Çiftliğini imar faaliyetlerine açma anlamına gelirken, bir yandan da rekreasyon, park, ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür hizmetlerinin sunulması olarak değerlendirilmektedir. Buradan, vatandaşlarımıza, kamu yararının ne olacağı ifade edilmelidir.
Bugün, Büyükşehir Belediyesinin tüm hizmetleri paralı hale gelmiştir. Göksu Parkı, Gölbaşı tesisleri, Harikalar Diyarı, Bayındır Barajı gibi, önceden halkımızın ücretsiz olarak yararlandığı bu yerler, şimdi para karşılığı kullandırılmaktadır. Şu anda, ücretsiz olarak vatandaşlarımız tarafından kullanılan Atatürk Orman Çiftliği arazileri, bu devirden sonra paralı hale gelecektir. Büyükşehir Belediyesi, on yılda, buradan ne kadar kazanacağını açıklamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Belediyesine Atatürk Orman Çiftliği satılıyor mu, yoksa on yıllığına tahsis mi ediliyor? Kanun teklifinde "kamu yararı gözetilerek yapılan bölgeler ücretsiz, diğer alanlar bedeli mukabilinde günün rayicine göre Ankara Büyükşehir Belediyesine devredilebilir veya intifa hakkı teslim edilebilir" denilirken, bir taraftan, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin on yılı aşmamak şartıyla Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebileceği belirtilmektedir. Bu noktadaki açmaz nedir; kamuoyuna acilen açıklanmalıdır.
Geçtiğimiz günlerde Hazineden sorumlu Devlet Bakanına vermiş olduğum yazılı soru önergesine gelen cevapta, Ankara Büyükşehir Belediyesinin sadece Hazineye yaklaşık 1,5 milyar YTL borcu olduğu görülmekte olup, bunun bir kısmını da ödeyemediği için yeniden yapılandırmaya gidildiği ifade edilmiştir. Bu durumda, Büyükşehir Belediyesi üç yılda 100 000 000 YTL yatırımı Atatürk Orman Çiftliğine nasıl yapacaktır?.. Bu kaynağı nereden bulacaktır?... Böyle bir olaya girişmeden önce, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kamu yararını gözeten projeler hazırlanarak neler yapılacağı duyurulduktan sonra böyle bir yasa teklifi gündeme gelse daha iyi olmaz mıydı?.. Hiçbir sosyal tarafın olumlu görüşü ve katkısı alınmadan, başına buyruk bir şekilde hazırlanan bu yasa teklifi tekrar gözden geçirilmelidir.
Kanun teklifi gerekçeleriyle ne kastedilmek isteniyor; kanun teklifi gerekçelerinde, parselasyon çalışması yapılabilmesi ve altgeçit, üstgeçit yapabilmek için kanun değişikliğine gidileceği belirtilmektedir. Parselasyon çalışması için kanun çıkarmak hem Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini, dolayısıyla, ülke gündemini oyalamak hem de Atatürk Orman Çiftliği gibi bir alanı parsel bazına indirmek anlamına gelmektedir. Atatürk Orman Çiftliğinin bütüncül yaklaşımlarla ele alınması gerektiğini bir kez daha ben burada vurgulamak istiyorum. Müstakil ada ve parselasyon çalışmasının yapılamaması gerekçesiyle Atatürk Orman Çiftliği gibi kıymetli bir alanda çalışma başlatmak isteyen bir yaklaşım, rant odaklı bir tavırdır ve hiçbir surette kamu yararı ile açıklanamaz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Atatürk'ün vasiyetiyle bizlere emanet ettiği bu alana sahip çıkmak bizim en önemli görevimizdir. Atatürk Orman Çiftliğinin acilen korunması ve Atatürk'ün mirasına sahip çıkılması yönünde, Atatürk Orman Çiftliğini rant odağından kurtararak kamu yararı için kent merkezinde kentlilerin ücretsiz kullanabildiği bir yeşil alan olması yönünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin etraflıca düşünülmesi gerektiğini burada belirtmek istiyorum.
Burada, gerçekten kamu yararı gözetiliyor ise, bu yasanın çıkmasını isteyenler samimî olduklarını göstermeleri açısından, böylesine üzücü bir yasanın çıkmadan da vatandaşımızın yararına hizmet verebileceğini göstermelidirler ki, bizler ve vatandaşlarımız samimiyetlerine inansınlar.
Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisi olarak sivil toplum örgütlerinin ve toplumun da istekleri göz önünde bulundurularak;
1- Tasarı derhal geri çekilmelidir.
2- Atatürk Orman Çiftliği için bu tip devirleri sağlayan 5659 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi kaldırılmalıdır.
Atatürk Orman Çiftliği master plan yarışması hemen açılmalı ve alan, koruma-geliştirme planına kavuşmalıdır.
Neredeyse kentin göbeğinde yer alan bir kent ormanının gerçekleşebilmesinin aslında hiç de hayal olmadığı bu sayede kanıtlanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üç hafta önce Türkiye Ziraat Mühendisleri Odasının, bu getirilen kanuna karşı yürüyüşü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapısı önünde basın açıklaması olmuştu. Bu etkinliği başından sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisinin bayraklarıyla, kadın kollarıyla ve milletvekilleriyle bu etkinliğin içerisinde beraberlerdi. Sanki, bu etkinlik, bir sivil toplum örgütü etkinliği değil, Cumhuriyet Halk Partisinin bir etkinliği görünümündeydi. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız da, televizyonların önünde bu konuyu savunarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen, Cumhuriyet Halk Partisini ağzına alma bir kere!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Çok az kaldı Sayın Başkanım.
…destekleyen CHP gösterisi gibi bir görüntü sergilenmişti. Değerli CHP Grubuna şimdi soruyorum: Ne oldu da, bir anda Atatürk Orman Çiftliğinin devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri çektiniz? Yarın bu sivil toplum kuruluşlarına nasıl cevap vereceksiniz? Kapalı kapılar ardında yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı kullanmanız yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil toplum kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu düzeltiniz?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Pazarlıkları sen yaptın be!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Pazarlığınızdan elde ettiğiniz, halkımız yararına ne var? Burada sadece parselasyon konusunun irdelenmesini yürekten istiyorum.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Üç parti değiştirdin!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Bu parselasyon sorunu kimlerin işine yarayacak, çok merak ediyorum. Sanırım, bunu da ileride kamuoyundan öğreneceğiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Görürsün bir ay sonra!
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Arzumuz, Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'ün mirası olduğu duygusuyla ve ona layık bir şekilde değerlendirilmesidir. Bu yönde atılacak her adımı da destekleyeceğimizi burada belirtmek isterim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla seçildin!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili yasa teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, siyaset çok ciddî bir iştir. Milletvekilliği çok ciddî bir iştir. Parti grubu olmak çok önemli bir şeydir. Bu kürsüde herkesin eşit konuşma hakkı vardır; ama, bu kürsü, bu kürsüye yakışır şekilde kullanılırsa ancak saygıdeğer olur o konuşmalar!
Çok ibret verici bir konuşma dinledik. Belki de bu Meclisin tarihinde bu kadar ibret verici bir olay bugüne kadar olmamıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hep öyledir, hep öyle.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Dün akşam…
Dinlerseniz Sayın Sarıbaş, dinlerseniz, şimdi, siz de belki mahcup olacaksınız.
Dün akşam, bu kürsüye, bu yasanın tümü üzerinde konuşmak üzere Anavatan Partili bir arkadaşımız çıktı…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz niye çıkmadınız?.. Gerçekleri niye anlatmıyorsunuz?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İşte çıktı ya!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Sarıbaş, oturun yerinize!..
BAŞKAN - Müdahale etmeyin…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Size öyle ağır laflar söylerim ki, orada oturamazsınız!
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin efendim, lütfen…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bana müdahale etmeyin! Siz bana müdahale edecek durumda olamazsınız!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hayır, soruyorum şimdi...
ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi konuşuyorum, dinlerseniz, anlarsınız.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ TOPUZ (Devamla) - İbretle, dün akşam o konuşmayı, dün akşamki konuşmayla bugünkü konuşmayı birbiriyle karıştırdığım zaman, ibretle, ibret alınacak bir durum göreceksiniz.
Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, dün akşam, bu yasayla ilgili olarak verilmiş ve biraz sonra oylanacak olan önergeyi de okuyarak buraya çıktığı için, çok anlamlı bir konuşma yaptı ve "bu önergeyi hazırlayanlara ben teşekkür ederim" dedi, "çünkü, kanunun esas metnindeki sakıncaları ortadan kaldıran bir önerge gelmiş buraya" dedi ve düşüncelerini bu çerçevede ortaya koydu.
Aynı partinin bir sözcüsü de bugün buraya çıktı, bu önergeden habersiz; çünkü, konuşmayı daha önce hazırlamış veya hazırlanmış bir konuşmayı buradan kıraat etti. Kıraat etti, önergeden habersiz olarak konuştu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Şart mıydı önergeden haberdar olması?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne konuşacağımızı sana mı soracağız!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Grubunuz adına tümü üzerinde konuşan arkadaşınızın konuşmasıyla, şimdi, madde üzerinde konuşan arkadaşınızın konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne kadar zavallı bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zavallı durumda olanı herkes görüyor!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, zavallı bir durum… Zavallı bir durum…
Bu kürsüden grup adına yapılan konuşmalar arasında…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen, Atatürk Orman Çiftliğini nasıl satıyorsun; onu söyle! Nasıl peşkeş çektiğini söyle! Atatürk'ün mirasını nasıl peşkeş çektiğini söyle! Neyin karşılığında peşkeş çektiğini söyle!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Çıkar konuşursunuz siz de, çıkar konuşursunuz…
BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun.
ALİ TOPUZ (Devamla) - O konuşmacı, bugün, şimdi, 1 inci madde üzerinde konuşan konuşmacı, konuşmasının bir yerinde "sivil toplum örgütlerini siz kullandınız" diye bize hakaret etti. Bu lafı kendisine iade ediyorum. O kullanma işi bizim lügatımızda yoktur. Biz, sivil toplum örgütlerinin düşünceleri doğrultusunda bu yasada değişiklik yapılması için günlerdir uğraşıyoruz ve çeşitli toplantılar ve çalışmaların sonunda, bu aşamada, bu yasayı düzelten ve hassasiyetlerin çok büyük bir bölümünü ortadan kaldıran, anlaşılabilir, Atatürk Orman Çiftliğinin bugününü ve geleceğini güvence altına alan bir konuma taşıma imkânını elde etmiş bulunuyoruz. Burada, usul bakımından bir çarpıklık nedeniyle, önerge okunmadan madde üzerinde konuşulduğu için, maddenin eski metnini varsayarak konuşulduğu için, arkadaşlar gerçek dışında birtakım yorumlar yaptılar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu 1 inci madde, bir tek maddeden ibaret olan bu yasanın 1 inci maddesi tümüyle değişmiştir. Eski madde ile bu madde arasında sadece çerçeve olarak bir ilişki vardır, içeriği tümüyle değişmiştir. Nedir bu yeni önerge, biraz sonra oylanacak ve tahmin ediyorum, temenni ediyorum herkesin oyuyla kabul edilecek olan önerge nedir; bakınız, burada altı tane temel unsur var. Biraz evvel konuşan değerli arkadaşımızın, eski metin üzerinden konuşan arkadaşımızın kaygılarının tümünü ortadan kaldıran teknik ifadeler var burada.
Bir kere, bakınız, bu işin özü, bu arazinin bugüne kadar hor kullanılmasının, bugüne kadar çarçur edilmesinin altında yatan temel neden, bu arazinin şehir imar planıyla bütünleşen, şehrin imar planı içinde yer alan üst ölçekli imar planlarına dayalı bir koruma imar planına sahip olmamasıdır. Ortaya çıkan bütün yanlışlıklar imar planı olmamaktan kaynaklanmıştır.
Şimdi, bu maddenin birinci paragrafında, meri mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarının yapılması ve yaptırılması öngörülüyor. Yani, Ankara Büyükşehir nâzım imar planı çerçevesinde, Atatürk Orman Çiftliği için bir koruma imar planı yapılması öncelikle öngörülüyor. Bu imar planı yürürlüğe girme aşamasındayken, yargı denetiminde itiraza açık bir süreçten geçecektir. İmar planı yapılacak, askıya çıkacak, herkes bakacak, eğer Atatürk Orman Çiftliğinin planlamasıyla ilgili, Atatürk'ün bu araziyi devrederken koyduğu koşullara aykırı bir durum varsa, onlara itiraz etmek, o planları iptal ettirmek imkânı da açık olmak koşuluyla, her imar planında olduğu gibi, bir kere, sivil toplum örgütlerinin, kamuoyunun ve ilgililerin itirazlarına açık bir imar planı yapılacak, bütün imar planları gibi ve ana imar planına uygun olacak, ulaşım ağlarıyla, koruma alanlarıyla ve diğer unsurlarıyla. Bu, çok önemli bir aşamadır. Kanunun ilk metninde böyle bir şey yoktur, metin buna dönüştürülmektedir.
İki, imar planlarına uygun olmak şartıyla... Dikkat edin, tartışma neydi; Ankara Belediyesi bir yol geçirmeye çalışıyor, ana ulaşım planı olmadan, imar planları olmadan yol geçiriyor, tahrip ediyor burayı deniyordu; şimdi, ana imar planları olacak, o imar planlarına uygunsa o yollar, o zaman, o yolların geçtiği alan Ankara Büyükşehir Belediyesine terkin edilecek. Yani, plana uygun bir altyapı sisteminin yapılmasına imkân veriyor.
Üçüncüsü, halen orada var olan hayvanat bahçesinin modernleşmesine kapı açılıyor, iyileştirilmesine kapı açılıyor ve bu iş yapılırken de, Atatürk Orman Çiftliği idaresinin herhangi bir maddî masraf ve ödeme yapmasına gerek kalmadan yapılacak bunlar. Ne kadar yılla; on yıl süreyle modernleştirilecek. Belki bir özel firma gelecek modernleştirecek. On yıl süreyle vatandaşlar bundan istifade edecek, orası daha çağdaş bir hayvanat bahçesine dönüştürülecek.
Başka bir şey: Eğer, hayvanat bahçesi dahil, yollar için ayrılan alanlar dahil, tahsis edildikleri bu amaçlara aykırı bir durum ortaya çıktığı anda bu tahsislerin tümü anında herhangi bir mahkeme kararı almadan iptal edilmiş olacak. Kanun bunu öngörüyor. Yani, amaca aykırı bir şey yapma imkânı yok. Bazı arkadaşlarımızın kafasında bazı şüpheler var; acaba yol oradan geçirilirken yolun yanına bir bina mı yapar, üstünden bir köprü mü geçirir, köprünün üstüne bir lokanta mı yapar; yok böyle bir şey. Sadece altyapı için. Tahsis edilen arazi sadece altyapı için kullanılacak. Oraya bir direk dikse, iki tane taş koysa, bu, kanuna aykırı olur, anında o tahsis geri döner.
Bütün bunların arkasından bir önemli madde daha var; "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz." İlk teklifte yüzde 5'e kadar giden oturma alanı, katlarına göre yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20'ye kadar yapılaşma yapılacakmış gibi izlenim veren, öyle bir amaç taşıdığı şüphesi olan bir durum söz konusuydu; bunlar ortadan kalktı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, gerçekleri mi konuşacağız, yoksa, laf olsun diye, kavga çıkarmak için muhalefet mi yapacağız?! İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, Atatürk'ün bu millete bağışlamış olduğu Orman Çiftliğini, şu önerge istikametinde, hepimizin katılımıyla, yeni ve bundan sonra suiistimal edilemeyecek bir döneme açabiliriz ve bunda da herkesin payı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sana hayırlı olsun!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Tabiî ki, bu konudaki duyarlı olan çevrelerin talep ettiklerinin çok büyük bir bölümü burada yer almakla beraber, duyarlı kesimlerin başka talepleri de vardır Atatürk Orman Çiftliğinin yönetimiyle ilgili, bundan sonraki yönetimiyle ilgili. Onlar da, önümüzdeki dönemde, belki, bir başka uzlaşma noktasına taşınılarak ortaya konulabilir. Ama, şurası muhakkaktır ki, bugüne kadar duyarlılık göstererek bu konunun etrafında kamuoyu oluşturmuş olan etkin çevrelerin, sivil toplum örgütlerinin, duyarlı oluşumların ortaya koydukları tereddütlerin, endişelerin çok büyük bir bölümü, bu önergeyle -eğer bu önerge yasalaşırsa- ortadan kalkmış olacaktır. Bu aşamada böyle bir noktaya gelinmiş olmak fevkalade önemlidir; çünkü, kanunun ilk metni ile bu metni yan yana getirdiğiniz zaman, bu farklılık ortadadır. Ben, her şeyden önce, ilk metni öneren arkadaşımızın bu yeni metne evet demiş olmasını saygıyla karşılıyorum, kendisine teşekkür ediyorum.
Atatürk Orman Çiftliğinin, bundan sonra, burada yapılan konuşmaların da, zabıtlarda yer alan konuşmaların da ileride yapılacak yorumlarda esas alınması söz konusu olacağı için faydalı olacağına inanıyorum. Atatürk Orman Çiftliğinin bu önerge doğrultusunda yeni bir…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İnsanların evleri de yıkılmayacakmış.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Evler de yıkılmayacak.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Yurttaşlarla olan ihtilaflar da çözülüyormuş.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Evet, evet.
Şimdi, yurttaşlarla olan ihtilaflar konusu da söz konusudur. Biliyorsunuz, kadastral kaymalardan oluşmuş, daha önce buradan, Atatürk Orman Çiftliği alanından dışarıya çıkarılmış alanlar ile Atatürk Orman Çiftliği arasında birtakım hukukî, mahkemelere intikal eden sorunlar da, Atatürk Orman Çiftliğine zarar vermeyecek bir anlayış içerisinde ortadan kaldırılabilecektir. Bu imkân da sağlanmıştır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bu konunun aleyhinde konuşmuş olan arkadaşlarımın bile, bu önerge kabul edildikten sonra, bu yasaya olumlu oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum, öyle yapacaklarına inanmak istiyorum.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Topuz, ifadesinde, konuşmasında, Grubumuz adına konuşan konuşmacıların da fikirlerini dile getirerek, Anavatan Grubuna hakaret dolu sözler söylemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır, hayır; ne alakası var?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - "Anavatan Grubunun zavallı hali" şeklinde ... Zabıtlarda vardır.Partimize sataşmada bulunduğundan, söz talep ediyorum.
BAŞKAN - İnceleyip, bakacağım efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne demek inceleyeceğim Sayın Başkan?! Duymadınız mı?!
BAŞKAN - Şu halinize bakın ki…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Siz halinize bir bakın.
BAŞKAN- Millet sizi görüyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Grup Başkanvekili olarak, tavrınızla, hakaret ediyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin tavrınız ne?
BAŞKAN - Lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Lütfen… Duydunuz kelimeleri; "tutanakları inceleyeceğim" diyorsunuz.…
BAŞKAN - Buyurun efendim, ben değerlendireceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Duydunuz; duyamıyorsanız yapmayın!
BAŞKAN - Bu hak benim, ben değerlendireceğim. Tarafsızım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, başka partilere aynı durumda farklı davranıyorsunuz. Çifte standart uyguluyorsunuz burada.
BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahısları adına söz isteği var.
Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftçiliğiyle alakalı kanun teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz bu dönem içerisinde yerelleşmeyi savunduk. Ben, şimdi, daha önce ve dün konuşan arkadaşlara şu suali tevcih etmek istiyorum: Dünyanın hangi medenî ülkesinde devlet veya bir bakanlık böyle bir çiftlik işletir veya hayvanat bahçesi işletir?! Böyle bir emsali, böyle bir örneği var mıdır?! Bunu, genellikle ya özel tüzelkişilikler ya da belediyeler yapar.
Şimdi, belediyeye yetki devri söz konusu; belediyeye yapılan yetki devrini de, arkadaşlarımız, kamu yararını gerekçe göstererek eleştirmekteler.
Bakın, ben bir hukukçu olarak söylüyorum, değerli arkadaşlar, idare hukukunda "kamu yararı" diye bir hukukî terim vardır, bu hukukîdir, bunun, hiçbir idare hukuku kitabında, mevzuatında açıklanması veya tarifi de yapılmamıştır; bunu, değerli yargıçlar, değerli hukukçular, değerli bilim adamları, kamunun menfaatı söz konusu olduğunda, bihakkın uygularlar. Bu tariflerden yola çıkarak bu eleştirileri yapmak hukukî değildir. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
"52 000 dekar arazinin bugün 33 000 dekarı elde kalmıştır" deniyor. Peki, bu idare güzeldiyse, bu idareden memnunduysak niye 20 000 dekarı -dünkü tarif de çok yadırganacak bir tariftir "yağmalanmıştır" ifadesi kullanılmıştır burada- eğer bir yağma varsa bu, 20 000 dekarı kimler yağmalamıştır, hangi dönemlerde olmuştur, hangi idare altında olmuştur; bir de bunlara bakmak lazım.
A. İSMET ÇANAKCI(Ankara) -1950 yılından beri geliyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Şimdi böyle bir yağmanın önüne geçilmek için böyle bir yetki devri istenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesine bu yetki verilirken... Sonra Yüce Atatürk'ün de bize emaneti sadece Ankaralılara tahsis edilsin anlamında da değildir, Yüce Türk Milletine armağan edilmiştir ve bu Türk Milletinin tamamının da istifadesine sunulması arzulanmıştır.
Bugünkü gelinen durumdan memnun isek bu haliyle devam etsin. Bir üç beş sene veya on sene içerisinde bir 20 000 dekar daha başka yerlere tahsis edilsin deniyor ise, takdir sizindir.
Ancak, ne Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda ne de AK Parti Grubunda böyle bir emare, böyle bir işaret görülmemiştir. Buranın, halkın yararına yeniden düzenlenmesi adına ve kamu yararı da gözetilmek kaydıyla Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsisi kanaatimce olumludur.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Vasiyet doğrultusunda kullanılmalı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Kaldı ki, vatandaşlarla olan ihtilafı da giderilecektir ve yeniden eğer, amacı dışında bir tahsiside söz konusu ise, bunun da geri dönüşümünün sağlanması yönünde böyle bir kanun teklifi verilmiştir. İnanıyorum ki, ileriki aşamalarda da söz talebim olacaktır. Yüce Heyetinizin de fazla vaktini almak istemiyorum. Ancak, bir şeye daha değinmek istiyorum.
Biliyorum ki, Anavatanın kurucusu rahmetli Özal, yerelleşmekten yana idi. Bugünkü Anavatan İktidarının tavrını yadırgadığımı, geçmişle çelişki içerisinde olduğunu görüyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sen anlamıyorsun ki konuşulanları, önce konuşulanları anla! Anavatanın konuştuklarını anlamamışsın.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Anavatan Partisi yerelleşmeyi savunmalıydı. Bugün bir tezat içerisindedir, bir çelişki içerisindedir; bunu da kamuoyunun bilgilerine arz ediyorum.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Memleketi satın, biz de size yardımcı olalım!
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Ve yine bir karıştırılan bir hususu da bilgilerinize sunarak huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. Belediyeler de, arkadaşlar, kamu yararına çalışan kurumlardır ve bu belediyeler de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, idare hukukuna, kanunlarına uygun kurulmuş müesseselerdir.
Halkın oylarıyla bugün AK Partili bir Belediye Başkanı belki orayı idare ediyor; ama, yarın belki bir başka partili belediye başkanı da idare edecektir. Böyle bir şeye karşı çıkmayı da bu açıdan mahzurlu ve çelişkili buluyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Belediyenin sattığı yeri ne yapacaksınız, SET Betona sattığı yeri?!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Hatip konuşmasında Anavatan Partisinin görüşlerini çarptırarak yanlış ifade etmiştir; 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bu ikinci söz istemem; siz vermemeye devam edin Sayın Başkan söz hakkımızı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif sahibi, Ankara milletvekilleri adına ve Ankaralılar adına, bendeniz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Getirmiş olduğumuz düzenleme çok açık ve nettir; kıyametler koparmaya, olayı olduğundan farklı zeminlere taşımaya, bu yönde gayret sarf etmeye hiç gerek yok.
Biliyorsunuz, bu arazi Türk Milletine Atatürk'ün hediyesidir.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Kendi parasıyla aldı.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - O günün şartlarında, eğlence yerleri, ıslah edilmesi gerekli olan araziler, hayvanat bahçesi gibi toplumun öncüsü olarak birtakım uygulamalar yapmak ve bunu da Ankaralılara, Türk Milletine hediye etmek için orta yere konulmuş bir sonuç var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Milleti adına burayı kim yönetiyor: Tarım Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, bir de özelliği sebebiyle, yani, doğal SİT alanı olması hasebiyle de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu; bunların inisiyatifi ve koruması altındadır.
Şimdi, ben, arkadaşlarıma bir hatırlatma yapmak istiyorum: Geçmiş dönemlerde yapılmış her karış arazinin tahsisi Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan neyle olmuş kanunla olmuş. Yani, bugüne kadar, üzerinde işgal dediğiniz araziler dahil olmak üzere, yapılan her türlü yapılar neyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan kanunla olmuş. Dolayısıyla, bunun dışında bir uygulamayla mahkemeler karşılaşırsa, kanun var mı; yok. O zaman, iptal diye hepsini geri çeviriyor.
Bu vesileyle bir hatırlatma daha yapmak istiyorum: Bakınız, Melih Gökçek üçüncü dönem belediye başkanlığı yapıyor. Bu döneme ait, Atatürk Orman Çiftliğinden bir karış arazi tahsisi yapılmamıştır.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Yapıldı efendim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değil efendim.
Değerli arkadaşlar, bakınız, ben, üzerinde çalışmış ve sorumluluk taşıyan bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Geçmiş dönemlerde tahsis edilmiş araziler Ankara Büyükşehir Belediyesine ait var mı, var. Yapılmış yerler var mı, var. Ama, dönem itibariyle, son üç dönemdir Ankara Büyükşehre tevdi edilmiş hiçbir arazi söz konusu değil.
Peki, bu yasayla istenilen ne -ki, değerli arkadaşımız biraz önce konuşmasında bir şey daha söyledi; vatandaşlar ve özellikle milletvekillerimizin bir kez daha doğruyu bilmeleri adına söylemek istiyorum- bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi şayet Büyükşehre verilirse ne olacakmış; paralı olacakmış!
Bakın arkadaşlar, ne Mogan ne Harikalar Diyarı ne de Mavi Göle giriş paralı değildir. Bu arkadaşımız, Ankaralı olmadığı için, belki Ankara'yı bilmiyor, yanlış bilgi vermişler.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, sadece ve sadece Ankara Büyükşehre ait halka açık her yer…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız? Biz, Türkiyeliyiz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - … otoparkın dışında, ücretsizdir ve halka da açıktır.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz Ankaralı mısınız Sayın Kapusuz, onu söyleyin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Durum böyleyken, bu yanlış bilgilerle hiç kimse bir yere varamaz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Kapusuz onu söyleyin; siz Ankaralı mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben Ankara Milletvekiliyim beyefendi, rahatsızlığın mı var? Rahatsızlığın mı var senin?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Siz, her şeyden önce Türkiye Milletvekilisiniz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ne dokundu? Ne dokundu?
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sana ne dokundu? İşine bak!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz genele hitap edin.
Buyurun.
Sayın Doğan, müdahale etmeyin.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Cevap veriyorum Sayın Başkan, müdahale değil bu.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir karış mülkiyet devri olmayacak değerli arkadaşlar ve yine bu teklifle, bir karış mülkiyet devredilmediği gibi, topraklardan da azalma olmayacak.
Peki, o halde, bu teklif ne getiriyor: Evet, biz Ankara milletvekilleri Ankaralıların içinde yaşıyoruz. Ankara'nın göbeğinde ve çokparçalı hale gelmiş Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler şehrin planlanmasında sıkıntı meydana getiriyor. Mesela, Batıkent bölgemizde, bir ölçüm hatasıyla, kooperatif olarak yapılan bir yerde kayma olmuş, vatandaşın arazisi çiftliğe kalmış, çiftliğin arazisi vatandaşa geçmiş. Şimdi, böyle olunca, mahkeme, haklı olarak bir karar vermiş; bunların yıkılması kararı. Bu düzeltilmeli mi; elbette düzeltilmeli. Oradaki arazi çiftliğin olmalı, o vatandaşların evleri de yıkılmamalı.
Şimdi, şuradan hepiniz kullanıyorsunuz. Çiftliğin ortasında hemzemin geçidi yapılacak. Yapılacak bu geçit gerçekten bu çağa yakışmıyor. Alttan geçit yapmak, trafiği işletmek varken, demiryolu gelirken oradaki hareket nedeniyle trafik kapanıyor, her taraf da tıkanıyor.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Demiryollarının 4 tane hattı var orada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle olduğu için, oraya bir hemzemin geçit yapılması konusunda ihale yapıldı, yapılan ihale iptal edildi. Neden; kanun çıkmadı diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
Batıkent metrosu yapılacak, evet, geçiş için müsaade olmadığı için yapılamıyor.
Zırhlı Birlikler başta olmak üzere, yol genişletmesi yapılması gerekiyor, burada da yapılamıyor.
Bu ve benzeri zarurî ihtiyaçlardan dolayı, iyi niyetle getirilmiş bir metindir. Burada, yol, meydan ve benzeri ihtiyaçların dışında -biraz önce Ali Bey de ifade ettiler- hiç başka bir amaç için kullanılması söz konusu değil. Biz, Parlamento olarak, başta da şahsım olarak ve AK Parti Grubu olarak, oraların hiçbir şekilde yapılaşmasını asla istemeyiz ve karşıyız. Ya?.. Toplumun ihtiyacı, kamunun ihtiyaçlarının da karşılanması bir zarurettir. Yapılmak istenen bundan ibarettir.
Bunun dışındaki takdimleri sizlerin takdirlerine bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, incelenmedi mi henüz tutanaklar?
BAŞKAN - Zabıtları istedim, geliyor. Hem Sayın Topuz'un hem de Amber'in zabıtlarını istedim.
Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyorum.
5 dakika soru, 5 dakika cevap...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - 5 dakika mı, 15 dakika mı?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Yazılı cevap veriyor sayın bakanlar, soru süresini uzatabilirsiniz.
BAŞKAN - Efendim, geneli üzerinde 10 dakika, maddeler üzerinde 5 dakika soru, 5 dakika cevap; İçtüzük öyle.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bu geneli üzerinde.
BAŞKAN - Sayın Doğan; buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum.
Teklif yasalaşırsa, 1937 yılında, Atatürk tarafından, Türk Milletine hediye edilen Atatürk Orman Çiftliği kuruluş amacı ve felsefesini dışlayarak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullanımına açılacak ve böylece yeni bir rant alanına dönüşecektir.
Soru bir: Yasa teklifinde, çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi gerekçe olarak gösterilmiştir. Ne gibi hukukî sorun var, kim veya kimlerle sorunu var; açıklar mısınız?
Soru iki: Atatürk, kurmuş olduğu çiftlikleri onüç yıl bizzat işlettikten sonra, 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubuyla ulusuna emanet etmiştir. Vasiyetnamesinde "Atatürk Orman Çiftliğinde tarım ve tarım ekonomisi alanında bilim ve teknik doğrultusunda uygulamalı tarım gerçekleştirilecek, verimli üretim yolları araştırılacak ve üretilecektir" diyor. Atatürk'ün vasiyet mektubunu delerek ve hiçe sayarak böyle bir düzenleme yapmak, Atatürk ilkelerini hiçe saymak anlamına gelmiyor mu Sayın Bakanım?
Ben, diğer milletvekili arkadaşlarımın haklarına tecavüz etmemek için, diğer sorularımı bir daha soracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk'ün, sadece bizlere değil, gelecek nesillere de miras bıraktığı önemli bir alandır. Yine, bilindiği gibi, bu çiftlik, Bakanlığınıza bağlı müdürlük tarafından işletilmektedir:
1. Çeşitli basın yayın organlarında çiftliğin işgale uğradığı, fuzuli şagillerin bulunduğu yer almaktadır. Böyle fuzuli şagillerin işgal ettikleri kaç metrekare birim alan vardır? Bunlar nerelerdedir? Bu işgalleri defetmenin hukukî yolları denenmiş midir?
2. Çiftliği gezdiğinizde, büyük bölümünün ağaçsız olduğu gözlenmektedir. Bunları ağaçlandırarak halkın mesire alanları olarak faydalanmasını sağlamak Bakanlığınızca mümkün olmamakta mıdır?
3. Bir AK Parti milletvekilinin yakınının Jokey Kulübünün kullandığı alanı iş merkezi yapmak istediği, olumsuz mütalaa veren hukuk müşavirinin sırf bu sebepten görevden alındığı doğru mudur? Doğru değilse, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Hukuk Müşaviri neden görevden alınmıştır?
4. Burada, bu önergeyle belediyeye imar yapma yetkisi verdiğimize göre, düzenleme ortaklık payı, yani DOP payı belediyeye verilecek midir?
5. Hayvanat bahçesi denilen yer kaç metrekare alandan ibaret olacaktır? Çiftliğin tamamını hayvanat bahçesi olarak tanzim edip tahsis yaptırmak, yani kuş kafesini kuzeyine, deve barınağını güneyine koyarak tamamını hayvanat bahçesi yapmak mümkün olacak mıdır ve bunlar kaç işletmeden ibaret olacaktır? Çünkü, hayvanat bahçesi içerisinde işletmeden bahsediliyor, kiraya verileceğinden bahsediliyor. Kaç adet olacaktır, sayıları belli midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Buyurun Sayın Tüysüz.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Görüldüğü gibi, Cumhuriyet Halk Partisi ile AK Parti, bu konuda, bu kanun teklifi üzerinde anlaşmışlardır. Dünyada da bu tür projeler vardır, en önemli projelerden bir tanesi New York City'deki Central Parktır. Bu Central Park devletten istendiği zaman, yani belediye, bunu istediği zaman, devlet şöyle bir öneri getirmişti kendisine. Acaba bir master planı yapmış mıdır Ankara Belediyesi veya bu master planından… Sayın Ali Topuz'un da dediği gibi "biz bunu değiştirerek kabul ettik." Doğrudur, biz de buna katılıyoruz gerçekten; ama, bu değişiklik yapılmadan önce bir master planı çerçevesinde önce insanlara sunulsaydı ondan sonra bu yasa getirilmiş olsaydı daha uygun olmaz mıydı veya böyle bir proje var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüysüz.
Sayın Balandı, buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yasa tasarısının gerekçesinde, sadece Ankara'ya değil, tüm Türkiye'ye Atatürk'ten miras kalan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin iyi yönetilmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Hükümet, göreve geldiği günden itibaren, Tarım Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliğinin iyi yönetilmesiyle ilgili ne yapmıştır? Bugüne kadar iyi yönetilmemiş olması Tarım Bakanlığının bir eksikliği değil midir?
İkinci sorum: Belli bir süre sonra, bu yasa tasarısı geçtikten sonra, geçerse, belli bir süre sonra, yıllar sonra Atatürk Orman Çiftliğinde milletin vicdanını ve manevî değerlerini rahatsız eden birtakım yapılaşmalar meydana gelirse, o günkü Tarım Bakanı olarak, bu yasanın geçmesine sebep olduğunuz için pişmanlık duyacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.
Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete şu sualleri yönlendirmek istiyorum:
5659 sayılı Kanun, arazi takasına imkân tanımadığı için, ek maddede bu düzenlemenin getirilmesi istenmektedir. Mevcut sorunların giderilmesi için, takas, uygulanabilir bir yöntem olarak görülüyorsa, buna özel kanun çıkarmak suretiyle, açıkça belirtilecek araziler için takas uygulamasının yapılması imkân dahilindedir; ancak, bunu yapmak yerine, teklifte belirtildiği şekliyle, tüm Çiftlik arazisi için bu yetkinin tanınması, gerçek niyetin arazi rantı olduğunu açıkça ortaya koymakta mıdır? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Belediyenin hizmet alanı içine giren yol, meydan, altgeçit, üstgeçit, yeraltı tünelleri, park, ağaçlandırma, spor, hayvanat bahçesi, kültür alanı gibi yerlerin belediyeye verilmesi kanun kapsamında bulunduğu halde, geri kalan alanların da talep edilmesi Ankara Büyükşehir Belediyesinin gerçek niyetini açıkça ortaya koymakta mıdır?
Üçüncü sorum…
BAŞKAN - Efendim, süreniz bitti; çok kısa.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hemen bunu da sorayım; teşekkür ederim.
Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'inde kapalı tesis yapımı, yine üçüncü fıkrada "yukarıdaki amaçların gerçekleşmesi için yapılacak kapalı tesislerin taban alanı, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'ini geçemez" denilmektedir. Taban alanı yüzde 5 ifadesinin anlamı, 33 393 dekar Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 1 670 dekarının yapılaşmaya açılması demektir. Ankara gibi bir metropolde, kent ortasındaki 1 670 dekar arazi üzerinde, kaç kat yükseleceği belli olmayan bir yapılaşmanın, doğuracağı rant yanında, Atatürk Orman Çiftliği arazisi için neden olacağı kirlilik ve kullanım sorunlarını öngörmek zor değildir. Ayrıca, tahsis edilen arazinin yüzde 5'inin değil de, bütün Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yüzde 5'inin ölçü alınması, bir kez daha, örtülmeye çalışılan niyeti ele vermekte midir?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın milletvekilleri, süremizi bir hayli aştık.
Şimdi, cevap süresi başlıyor.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Doğan'ın, Sayın Sarıbaş'ın, Sayın Tüysüz'ün, Sayın Balandı'nın ve Sayın Özdoğan'ın, çok kapsamlı cevap gerektiren soruları dikkatle dinlendi ve not alındı. Kendilerine, yazılı olarak cevap verilecektir.
Yalnız, Sayın Balandı'nın, hemen cevaplayabileceğim bir husustaki sorusu var; o da, genel gerekçede, Atatürk Orman Çiftliğinin iyi yönetilmediği hususunun yer aldığı vurgusunu yaptı; bu da doğru değildir. Genel gerekçeyi okursa, bunun böyle olmadığını anlayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Plan ve Bütçe Komisyonu raporundan bahsediyorum; havadan konuşmuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, tamam mı efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Süremiz var; Sayın Değerli, buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Grubumuzun aldığı karara saygılıyım; ancak, Sayın Gökçek, 1994 yılından bugüne kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Çiftlikle ilgili olarak, nerede bir çöp varsa onları gösterdi, Çiftliği bu çöplükten kurtaracağım dedi. Yalnız, Mamak çöplüğü yıllardan beridir Ankara'nın göbeğinde; müteaddit defalar söz vermesine rağmen, Mamak çöplüğü olduğu yerde duruyor. Ben, Sayın Gökçek'in, çıkarılmış olan iyi niyetli yasadan faydalanarak -Ankara'da pergel yasası az geldi- bana öyle geliyor ki, Çiftlik de amacı dışında kullanılacaktır. İnşallah, bu amaç dışında kullanılmaz. Öyle zannediyorum ki, büyük rant kapısı yaratılmış olacaktır burada.
Saygılarımı sunuyorum.
Sayın Bakan inşallah buna da engel olacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değerli.
Sayın Kandoğan, kısa bir süremiz var, lütfen…
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hem kanun teklifinde hem de getirilen değişiklik önergesinde, Hayvanat Bahçesi içerisindeki tesislerin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca üçüncü şahıslara kiraya verileceği ısrarla getirilmek isteniyor. Ben buradan şunu merak ediyorum: Bu tesislerden çok büyük bir rant mı elde edilecektir, buralarda çok büyük paralar mı dönecektir ki, ısrarla, Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından kiraya verilmesi istenmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz efendim?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yazılı cevap verilecek Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz; teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin ikinci fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
|
Muharrem Doğan
|
Züheyir Amber
|
|
Mardin
|
Hatay
|
|
İbrahim Özdoğan
|
Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
|
Erzurum
|
Ankara
|
|
Prof. Dr. Dursun Akdemir
|
Hüseyin Özcan
|
|
Iğdır
|
Mersin
|
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci madde içinde yer alan ek madde 1 maddesinin üçüncü fıkrasının metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
|
Muharrem Doğan
|
Züheyir Amber
|
|
Mardin
|
Hatay
|
|
İbrahim Özdoğan
|
Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
|
Erzurum
|
Ankara
|
|
Prof. Dr. Dursun Akdemir
|
Hüseyin Özcan
|
|
Iğdır
|
Mersin
|
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
|
Faruk Koca
|
|
|
|
Ankara
|
Ankara
|
|
|
Mustafa Tuna
|
İbrahim Hakkı Birlik
|
|
|
Ankara
|
Şırnak
|
|
|
|
Mehmet Çiçek
|
|
|
|
Yozgat
|
|
Ek Madde 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'i mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukuki ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, hukuki ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile, imar planlarına uygun olmak şartı ile, yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi 10 yılı aşmamak üzere herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Hayvanat bahçesi içerisindeki işletmeler tahsis amacına uygun olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından üçüncü şahıslara kiraya verilebilir.
Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesince hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir.
Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, en aykırı bu önerge olduğu için, bu önergeden başlıyorum işleme almaya.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Uygun görüş...
Hükümet önergeye katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha iyi anlaşılıp uygulanması için bu değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun uygun görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önerge, teklifin 1 inci maddesiyle eklenen ek madde 1'i tümüyle yeniden düzenlediğinden, madde üzerinde değişiklik öngören diğer 3 önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, yani, 2 saat geçtikten sonra, konunun önemi kaybolduktan sonra, konuşmuşum, konuşma hakkı elde etmişim ne anlamı var?!
BAŞKAN - Madde üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır, konuşmayacağım.
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1200 sıra sayılı, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Atatürk Orman Çiftçliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluş amacı, Ankara'nın çevresini ağaçlandırmak, araziyi ıslah etmek ve düzenlemek; halkın gezeceği, eğleneceği ve dinleneceği yerler yapmak; çiftçimizin ürettiği malları satın alarak, sağlıklı, temiz ve ucuz mamul ve yarı mamul gıda maddeleri üretmek ve pazarlamaktır. Bu amaçlar, aynı zamanda, Büyük Atatürk'ün, Çiftlik arazisini Hazineye bağışlamasıyla ilgili yazdığı 23.06.1937 tarihli yazıda da yer almaktadır; yani, 5659 sayılı kanunî düzenleme yapılırken, Büyük Önderin bu vasiyetine de harfiyen uyulmuş ve Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşu ve amaçları belirlenmiştir. 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununun 9 uncu maddesinde de belirtildiği gibi "çiftliğin bütün malları devlet malı hükmündedir. Bu mallar aleyhinde suç işleyenler, devlet malları aleyhinde suç işlemiş gibi cezalandırılır" hükmüne yer verilmiştir.
Yine, kuruluş kanununun 10 uncu maddesinde yer aldığı gibi "Atatürk Orman Çiftliğinin kanun çıktığı tarihteki sınırları içerisinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devri, temlik ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır" hükmüne yer verilmiştir. Yani, canı isteyen veya Büyük Atatürk'ün mirasının idrakinde olmayan birisi, kafasına göre buraları satamaz veya kiraya veremez; iddia edildiği gibi, talan da edilemez.
Çiftlik arazisini satmak veya kiraya verebilmek için özel kanun çıkarılması gerekir. Bunun aksine, Atatürk Orman Çiftliğini talan etmek isteyenler, bedelini çok ağır öderler. Bugüne kadar da böyle yapılmıştır. 1950 yılından 1983 yılına kadar çıkarılan değişik kanunlarla, kuruluş kanununa uygun olarak satışı yapılan yerler, hep ifade ettiğim gibi, özel kanunlarla yapılmıştır.
Atatürk'ün hazineye bıraktığı çiftliklerin toplam alanı 150 000 dekardır. Bunlar, Atatürk Orman Çiftliği haricindeki çiftlikleri de içermektedir. Atatürk Orman Çiftliği 102 000 dekardır. Atatürk Orman Çiftliği arazileri ile kültür merkezi yapımına ayrılacak alanın ayrı düşünülmesi gerektiğini ve Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin SİT alanı ilan edildiğini ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşümüzü paylaşarak, Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin ağaçlandırılması ve yeşilalan olarak muhafaza edilmesi yolundaki görüşümüzü benimsemiştir.
Bu kanun teklifi yasalaşırsa, bu teklifi, çok kuvvetle ümit ediyoruz ki, Sayın Cumhurbaşkanımız veto edecektir; tekrar yasalaşırsa, bu sefer, Anayasa Mahkemesine gideceğini kuvvetle ümit etmekteyiz. Bunun sonucunda Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin master planda yeşil alan olarak işlenmesi ve böylece, başka bir şekilde kullanımının engellenmesi için gerekli çalışmaların başlatılması sağlanmıştır.
Şimdi, bu teklifin yasalaşması halinde, 1937 yılında Atatürk tarafından ulusa emanet edilen Atatürk Orman Çiftliği, kuruluş amacı ve felsefesinin tümüyle dışında olmak üzere, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kullanımına açılacak ve böylece, yeni bir rant alanına dönüşecektir. Bunu, bedeli çok ağır olacak maceracı bir cesaret olarak nitelendiriyorum.
Yasa teklifinde, çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki zorluklar gibi yapay gerekçeler gösterilmekle birlikte, aşağıda açıklanacağı üzere, asıl amaç, öncelikle, on yıl için, ancak, aslında tümüyle Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredilerek ortadan kaldırılmasıdır.
Bu plana karşı çıkmak tüm yurtseverlerin görevidir. Karşı çıkmanın gerekçelerini ortaya koymak ve ilgili kurum ve kuruluşlarla ortak çalışma zemini üretmek amacıyla hazırlanan rapor kapsamında Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişim incelenmekte, Atatürk'ün vasiyeti ortaya konulmakta, 5659'u değiştirme girişimlerinin altında yatan niyetler sergilenmekte ve son olarak, vasiyet amacına uygun gelişim tasarımlarına ilişkin öneriler bulunmaktaydı.
Diğer taraftan, 27.11.1994 tarihinde çıkarılan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde özelleştirilen ve Çiftlik arazisinde özel kanunlarla yer verilen Sümerbank, Tekel Genel Müdürlüğü ve Ziraî Donatım Kurumu gibi kuruluşların Çiftlikten almış olduğu bu araziler de özel şahısların eline geçmiştir. Böylece, Atatürk Orman Çiftliği arazileri içinde, yeni, özel mülkiyet adacıkları meydana gelmiştir. 2005 yılı sonu itibariyle çeşitli nedenlerle Çiftlik arazilerinde ortaya çıkan arazi kaybı toplamı 22 078 dekardır. Bu miktarın, Ulu Önderin vasiyetiyle Hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin yüzde 42'sine eşit bulunması, sürecin vahametini olanca açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Bugün, Ankara'nın doğu kesiminden başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğu Başkentin havalandırma koridoru özelliğini taşımaktadır. Ancak, eski Hipodromun kaldırılarak bu alanın yapılaşmaya açılması, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden satın alınarak yapılan toptancı hali, traktör ve çimento fabrikaları ile Toprak Mahsulleri Ofisi silosu, yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Bunun yanında, çıkarılan özel kanunlarla, bazı yapı kooperatiflerine mesken yapımı için 941 dekar arazi verilmesi, sürecin geldiği noktayı işaret etmesi bakımından önemlidir.
Özel kanunla yol geçişleri için verilen toplam arazi miktarı 1 070 dekardır. Ayrıca, mülkiyeti halen Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ait olduğu halde Çiftlik arazisinden geçen yol ve kavşaklar da mevcuttur. Üstelik, Çiftlik yönetimi bu alanların Emlak Vergisini de ödemektedir.
5659 sayılı Yasanın açık hükmüne rağmen korunmanın sağlanmaması üzerine arazi kayıplarının önüne geçebilmek için yeni bir arayışa gidilmiş ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin doğal ve tarihî SİT alanı olması gündeme gelmiştir.
Bu kapsamda, Atatürk Orman Çiftliği 2. 6.1992 tarih ve 2436 sayılı kurul kararıyla doğal ve tarihî sit alanı ilan edilmiştir.
Günümüzde Atatürk Orman Çiftliği 10 413 dekar kuru ve sulu tarla tarımı yapılan, fidan ve süs bitkisi üretimi yapılan ve çayır, mera arazisi, 11 500 dekar orman ve park alanı, 6 881 dekar kiralanmış alan, 4 275 dekar taş ocağı, bataklık, yol, kanal, bina ve bu gibi, 320 dekar hayvanat bahçesi olmak üzere toplam 33 393 dekar araziye sahip bulunmaktadır.
Geçirilen talan ve engelleme sürecinin yanında, kaderiyle baş başa bırakılmasına rağmen, bugün bile Atatürk Orman Çiftliği, devlet bütçesinden hiçbir katkı almadan, kaynak ve imkânlarını rasyonel kullanarak yaşamını ve gelişimini sürdürmekte ve ekonomiye katmadeğer katarken, kamu yararı işlevini de sürdürmektedir. Bu bağlamda, Atatürk Orman Çiftliği, yılda 2 trilyon Türk Lirası düzeyinde bir yatırımı kendi öz kaynaklarıyla realize edebilmektedir.
İmar uygulamalarında bütünlük sağlanması gerekçesiyle, Atatürk Orman Çiftliğiyle taşınmaz ihtilafların çözümü için müstakil ada ve parsel uygulaması yapılması iddiasını ise şöyle değerlendirebiliriz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yasa teklifi, mevcut hukukî çekişmeleri çözüme kavuşturmak için Çiftliğe ait arazilerin aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanması önerisini getirmektedir. Bu, yapay bir gerekçedir. Böyle bir düzenleme, madde teklifinin ileriki hükümlerinde de, devralacak kuruluş olarak tanımlanan Ankara Büyükşehir Belediyesine ve kanunu uygulayacak kişilere geniş yetkiler verecektir. Aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir yaklaşımı, plan bölgesinin genişliği kavramının net olarak bilinmemesi sebebiyle sıkıntılara yol açabilir.
Bu sebeple, imara tabi tutulması zorunlu görülen alanların imar uygulamalarının incelenip değerlendirilmesi yapılmalı, parsel bazında numaraları belirlenmeli, bu parsellerin İmar uygulamasındaki yeri tespit edilmelidir. Aksi takdirde, uygulayıcılar kanunu diledikleri gibi uygulama esnekliğine sahip bulunabilirler. Zaten, istenenin de bu olduğu meydandadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, süreniz doldu; süre verdim. Lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu tür çekişmelerin önlenmesi, meşruiyet temeli altında Atatürk Orman Çiftliğinin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Oysa, tam tersine bir yaklaşımla, öncelikle Atatürk Orman Çiftliğinin koruma nâzım imar planının hazırlanması zorunluluğu görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, diğer görüşlerimizi diğer maddelerde aktaracağız.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Abuşoğlu, Grubunuz adına Sayın Amber'in yaptığı konuşmadan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Topuz'un yaptığı konuşmada, açıkça Partinizden ismen bahsetmek suretiyle hakarette bulunduğunu, bu nedenle İçtüzüğe göre söz talebinde bulundunuz.
Benim yapacağım iş, zabıtları getirtmek, incelemek, hakikaten, yapılan konuşmalarda eleştirinin ötesinde hakarete varan bir üslubun olup olmadığına bakmak ve İçtüzüğün belirli maddelerine göre, varsa böyle bir durum, elbette ki, hem milletvekilinin hem grubun hakkını teslim etmek benim görevim.
Şimdi, her iki konuşmayı da getirttim. Bu çerçevede, Sayın Amber, konuşmasında, sivil toplum örgütlerinin bu yasaya karşı gösterdikleri tepkiye, Cumhuriyet Halk Partisinin, bayraklarıyla, kadın kollarıyla, milletvekilleriyle katıldığını ifade ettikten sonra "destekleyen CHP gösterisi gibi bir görüntü sergilemiştir. Şimdi, soruyorum -CHP'ye soruyor- ne oldu da, bir anda, Atatürk Orman Çiftliğinin devredilmemesi yönündeki bu desteğinizi geri çektiniz? Kapalı kapılar ardında yapmış olduğunuz pazarlıklar için sivil toplum kuruluşlarımızı kullanmanız yakışık alıyor mu? Yapmış olduğunuz bu pazarlık sonucu, bu sivil toplum kuruluşlarımızın ve Anavatan Partisinin karşı çıktığı hangi olumsuzluğu düzelttiniz..." Ve devam ediyor…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Topuz'un ifadesine gelelim.
BAŞKAN - Ondan sonra, Sayın Topuz kürsüye geldikten sonra, ibret verici bir konuşma yapıldığını, işin aslının böyle olmadığını ve elindeki önergeyi izah ederek diyor ki…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Okuyun Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Okuyorum; çizdim altını: "Her iki partilinizin konuşmasını yan yana getirirseniz, bir partinin ne kadar zavallı bir duruma düştüğünü çok açık olarak görürsünüz."
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, burada, sizce konuşma hakkı, söz hakkı düşmüyor mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu iki konuşma da, karşılıklı yapılan konuşmaların tenkiti ve birbirine uymadığı noktasında. Ancak, bu kürsü milletvekilinin kürsüsü. Sayın Abuşoğlu, ben, şahsen, Sayın Topuz'un konuşmasını, yapılan konuşmadaki yanlışlıklar çerçevesinde bir tenkit olarak görüyorum; ancak, Partiniz adına yapacağınız bir açıklama varsa, size, 69'a göre söz vereceğim.
Buyurun; yalnız, bir sataşmaya meydan vermeyin. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Başkanım, yorum yapıyorsunuz. Olamaz böyle bir şey. Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşuyorsunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, bugün ve dün de Sayın Başkanın Genel Kurulu yönetme tarzı konusunda ilkönce serzenişimi dile getirerek sözüme başlamak istiyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Dün de aynı şekilde Partime sataşma olduğu yolunda söz istemiştim. Sayın Başkanın cevabı "tutanakları getirttirip inceleteceğim" şeklinde oldu. Daha sonra, Sayın Kapusuz, aynı çerçevede Sayın Başkandan söz talep etti ve Sayın Kapusuz'un bu talebine "tutanakları getirtip incelettireceğim" demeden, doğrudan doğruya söz verdi.
Bugün, Sayın Topuz'un konuşmasını, tüm gruplar, tüm milletvekilleri dinlediler. Bu konuşma, herhangi bir partinin görüşünü tenkitten daha ziyade hakaret içeren, hakaret maksatlı bir tarzdı. O bakımdan, ben de Partime sataşma yapıldığı gerekçesiyle söz istedim; Sayın Başkan da, Genel Kurulu takip etmesi gerekirken, herhalde Genel Kurulu takip etmediği dolayısıyla, ancak tutanakları getirttikten sonra -bu sözün sarf edildiği anda duymamıştır veya duysa bile genel tarzı Anavatan Partisi sözcülerine, Anavatan Partisi taleplerine zamanında cevap vermemek ve geciktirmek maksadını da içerecek şekilde, tutanakları getirttikten sonra- ancak söz hakkımızın doğduğunu kendisi de kabul etmiştir ve bu sözü vermiştir.
Şimdi, Sayın Topuz'un, Partimizin, teklifin geneli üzerinde konuşan konuşmacısıyla 1 inci maddesi üzerinde konuşan konuşmacı arasındaki çelişkiye dikkat çekerek Partimize bir sataşmada bulunması meselesine öncelikle başlamak istiyorum.
Sayın Topuz, 1 inci madde üzerinde verilecek bir önergeyi kastederek, Partim adına 1 inci madde üzerinde konuşan Sayın Amber'in konuşmasını "zavallı bir durum" çerçevesinde ifade etmiştir.
Biz, kâhin değiliz; biz, sayın milletvekillerinin, burada yapılacak herhangi bir oylamada ne yönde oy kullanacağını fal açıp anlayacak veya tahmin edecek değiliz. Elimizde şu kanun metni vardır, görüşmeler bu kanun metni üzerinde gerçekleştirilmektedir. Bu kanun metninin veya bu kanun metninin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında CHP'li sayın üyelerin bir iki ifadesine yer vermek istiyorum: "Yasa teklifinde çiftlik arazisi üzerinde sürmekte olan hukukî sorunların giderilmesi ve kentsel altyapı yapımındaki zorluklar gibi yapay gerekçeler gösterilmekle birlikte aşağıda açıklanacağı üzere asıl amaç, öncelikle on yıl için, ancak, aslında, tümüyle Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredilerek ortadan kaldırılmasıdır." Bu, bizzat CHP'li üyelerin…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu… Sayın Abuşoğlu, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Bakın, yine, Sayın Başkan müdahale etti diyeceksiniz; ama, bakın, İçtüzük 69 açık. Hangi konuda bir sataşma ve yanlış izahat varsa…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, sataşmanın konusu bu.
BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz'un konuşmasıyla ilgili olacak.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sataşmanın temelini oluşturan konu bu, ifade bu. Ben bunu açıklamadan sataşmanın ne kadar yersiz olduğunu nasıl ifade edebilirim?
BAŞKAN - Efendim, Sayın Topuz ne söylediyse, onu açıklayın, rica ediyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca "tesis için on yıllık süre konması göz boyama ve aldatmacadır." Bu da, CHP'li üyelerin muhalefet şerhinden alınmış bir ifadedir.
Ayrıca yine bir başka ifade: "Kiralanması ya da intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık, bu yağma sonlandırılmalıdır." Bu da, yine, CHP'li üyelerin ifadesidir.
Şimdi, CHP'nin, bu elimizdeki tasarıya mevcut yaklaşımı bu iken, Sayın Ali Topuz'un, verilen, henüz görüşülmemiş, henüz milletvekillerinin bu öneriyi kabul edip etmeme konusundaki fikirleri ortaya çıkmamışken, bu önergeyi gerekçe tutarak, partim adına konuşan Sayın Züheyir Amber'in konuşmasını gerekçe tutarak, Anavatan Partisine sataşmasını, ben kınıyorum; Sayın Topuz'un siyasî tecrübesine yakışmıyor.
Ayrıca, bir de şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Topuz'un siyasî geçmişi ve siyasî tecrübesi bunları gayet iyi anlamaya yeterlidir, elverişlidir. Bugünkü görünüm itibariyle CHP, AK Partiye zaman zaman payandalık görevi görmektedir. AK Parti, zaman zaman, sıkıştığı noktalarda, gayet iyi, uyum içerisinde, CHP ile bazı hususları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Payanda, bizatihi sataşmadır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen, bu sözünüzü tavzih ediniz. Lütfen!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Efendim, belki ağır kaçmış olabilir; ama, işbirliği…
BAŞKAN - Lütfen!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - …AK Partinin açıklarını kapatma noktasında, AK Partiye destek verme noktasında devam etmektedir. Ama, şu iyi bilinmelidir ki: Herhangi bir duvara ne kadar destek verirseniz verin, duvar yıkılmak emaresi gösteriyorsa, duvara verilen desteklerle beraber duvar da göçer, destek de onun altında kalır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma Partisine payandalık yapmakla suçlayarak, açık bir sataşmada bulunmuştur Sayın Grup Başkanvekili.
Grubum adına söz istiyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, ben "payanda" lafını geri aldım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Geri aldım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bu millet, bütün milletvekillerini bu ülkeye hizmet için buraya gönderdi. Bütün siyasî partiler, iktidar olsun muhalefet olsun, ülke yararına olan konularda, her zaman birbirlerine destek vermişlerdir; demokrasinin gereği budur. Ancak, Sayın Anadol'un talebi 69'a göredir.
Sayın Anadol, buyurun; lütfen, siz de bir polemiğe meydan vermeden düşüncelerinizi aktarın efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, tutanakları incelemediniz!..
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; uzun süren bir mesai maratonu içinde vaktinizi fazla işgal etmeyeceğim. Eğer, Anavatan Partisinin değerli Grup Başkanvekili Sayın Abuşoğlu bu kadar ağır biçimde Cumhuriyet Halk Partisini suçlamasaydı söz talebinde bulunmayacaktım ve bu açıklamayı yapma gereksinimi duymayacaktım.
Arkadaşlar, uzun bir parlamento geçmişi var sayılır genç Türkiye demokrasisi içinde; 23 Nisan 1920'den bu yana, bu Parlamento, gelenekleri teessüs eden ve şerefli bir geçmişi olan Parlamentodur. Burada, iktidar ile muhalefet arasında çok sert ve bazen çok olumlu sahnelere tanık olmuş bir Parlamentodur. 50-60 arasını görmüştür bu Parlamento. Çoğunluk sisteminin egemen olduğu bir dönemde Demokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi mücadelesine tanık olmuştur. 60'tan sonraki koalisyon dönemlerine tanık olmuştur bu Parlamento. Bugün de, aşağı yukarı iki partili ve ondan sonra küçük partilerden oluşan bir parlamenter yapı içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Şimdi, İktidar Partisi Grup Başkanvekilinin bir yasa önerisi söz konusudur. Neyle ilgili; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili. Tabiî, Atatürk Orman Çiftliği söz konusu olunca, elbette, başta Cumhuriyet Halk Partisi, sivil toplum örgütleri, bütün partiler, bütün Ankaralılar, bütün yurttaşlarımız duyarlı olarak konuyu izleyeceklerdir, izlemişlerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, konunun görüşüldüğü platformlarda, milletvekillerimiz tarafından eleştirilerimizi en sert şekilde, duyarlılıklarımızı en yoğun biçimde dile getirmişizdir.
Okudukları muhalefet şerhleri doğrudur Sayın Abuşoğlu'nun. Nedendir bunlar; mutlaka, Atatürk Orman Çiftliği doğru bir platforma otursun, doğru bir kurumlaşma içinde olsun, birtakım tehlikeler varsa onlardan uzak kalsın. Yani, çok kolay arkadaşlar, kavga etmek. Biz ne yaparız; bazı arkadaşlarımızın yaptığı gibi -oraya geleceğim şimdi- bazı partilerin yaptığı gibi, bütün gücümüzle "her şeye karşıyız; karşıyız, çıkaramazsınız" deriz; kolay. Ondan sonra ne olur; İktidar Partisinin çoğunluğu var, istediği gibi yasayı çıkarır, istediği gibi Melih Gökçek'e veya bir başkasına teslim eder, siz de muhalefet ettik diye övünürsünüz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar [!]) Bu, payanda olmak filan değildir. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı 1 Mart tezkeresinde bu Meclisten ret kararı çıkmazdı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası var?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ne alakası var mı; söyleyeyim alakasını: Acaba, payandalık yapan İktidar Partisine, Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa üç sene Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinde yer alan sizin Genel Başkanınızı mı, kim?! (CHP ve AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, Bütçe Plan Komisyonunda ilk sene…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Genel Başkanımıza sataşma yapılmıştır!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ne sataşması canım, doğruyu söylemek ne zaman sataşma oldu?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ben de doğruyu söyledim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz, Sayın Ali Topuz'la Bütçe Plan Komisyonunda çalıştık ilk yasama döneminde. Orada…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Genel Başkana laf söyleyemezsin, otur yerine!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Otur yerine!.. Otur yerine!.. Otur yerine!... Otur yerine!... (Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen Genel Başkana laf söyleyemezsin!
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlarım, müdahale etmeyin.
Sayın Anadol, siz Genel Kurula hitap edin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hiçbir genel başkana senin söylediğin söylenmedi!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sizin muhalefetiniz, Atatürk Orman Çiftliğine yasal düzenlemeden mi, Hazine yardımı alamamaktan mı kaynaklanıyor?! Adam gibi şunu söylesenize burada. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Ne zannettiniz yani, kuru gürültüye pabuç bırakacağını mı zannediyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinin?! O payanda sözcüğü, bir eldiven gibi tıpatıp size uymaktadır!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Payanda sensin, tam sana yakışıyor!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP ve AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, tahammül etmemiz mümkün değil. Sayın Başkan, protesto ediyoruz!
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşarak, herkes düşüncesini ortaya koydu; bunun sonu gelmez yani.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zamandan beri genel başkanlara laf söyleniyor?!
BAŞKAN - Efendim, biz yasayı müzakere etmek zorundayız.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri ve Yüce Ulusumu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizin Genel Başkanınız Başbakan yaptı.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sen, Başbakan olsun diye oy vermedin mi?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben vermedim.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ben sedyeyle geldim, vermedim oy.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Konuşma, otur yerine!
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen yerinize oturun.
Sayın İdare Amirleri…
Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen.(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Susanlar, Genel Başkanından korkanlar şimdi bana demokrasiden bahsediyorlar!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orman Çiftliği konuşuluyor, genel başkanlar konuşulmuyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen!..
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Onun Genel Başkan hakkında konuşması ayıptır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen ne konuşuyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Tüysüz, lütfen yerinize oturun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne zaman âdet oldu, genel başkanlara laf söylemek?!
TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Genel Başkan hakkında kimse konuşamaz!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- Tutumunuzu protesto ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1200 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/773) (S. Sayısı: 1200) (Devam)
ÊBAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesi üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e aittir.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanunda değişiklik yapılması konusundaki kanun teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, biraz önce bu kürsüden yapılan konuşmalar, Partimiz üzerinde haksız ve yanlış anlamalara neden olacak bir tarzda tezahür etmiştir ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Ali Topuz'un sözleri bir partiyi zedeleyici anlama geldiği düşünülerek, bu konuda, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili, Sayın Ali Topuz'a yanıt vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, şunu düşünebiliyor musunuz: Bir yasa teklifi üzerinde aynı partinin iki sözcüsü grup adına söz alıyor ve birbiriyle tamamen çelişen konuşmalar yapıyorlar. Bunlardan biri de, son bilgileri hiç dikkate almadan yapılan bir konuşma oluyor.
Şimdi, şu söyleniyor, deniliyor ki: Verilecek önergeyi bizim önceden bilmemiz mümkün müydü ki, o doğrultuda bir konuşma yapalım. O zaman ben de şunu söylüyorum, diyorum ki: Aynı partinin bir sözcüsü o önergeyi bilmeden, içine doğduğu için miydi ki, o önergeden ötürü, dün gece yarısı, sabaha karşı yaptığı konuşmada, üstelik, önerge sahibine ve önergeyi bu şekle dönüştürenlere teşekkür etti. Değerli arkadaşlarım, konuşmalarımızda tutarlı olmak zorunluluğumuz var.
Şimdi, bize deniliyor ki: Siz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Atatürk Orman Çiftliği konusunda gerekli duyarlılığı göstermediniz, sivil toplum örgütlerinin öneri ve söylemlerini gerektiği gibi dikkate almadınız ve bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisine destek olan bir çalışma tarzı içinde oldunuz. Bu, baştan sona yanlıştır, baştan sona yanlış bir ifadedir.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce, burada, Sayın Grup Başkanvekili, Anavatan Partisinin Grup Başkanvekili, bizim bu kanun teklifi üzerinde verdiğimiz muhalefet şerhini açıkladı; açıkladı da, tam açıklamadı. Şimdi, şunu söylüyorum: Bugün verilen önerge doğrultusunda değiştirilen metin, yeni metin, tamamen Cumhuriyet Halk Partisinin ayrışık oyda verdiği görüşler doğrultusunda hazırlanmış bir metindir. Şimdi, bakınız, şunları okursam, ne derece doğru olduğu ortaya çıkacaktır. Biz şöyle demişiz verdiğimiz ayrışık oyda: "Önce yapıp, sonra planlayalım anlayışı çok yanlıştır. Bu nedenle, koruma nâzım imar planı öncelikle yapılmalıdır. Kentsel altyapı donatıları için gerekli alanların hudutları, miktarları koruma imar planında belirlenmelidir. Muhakkak bir ana ulaşım imar planı yapılmalıdır."
Şimdi önergede ne deniyor; önergede -dikkatinizi çekiyorum- şu deniyor: "Öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planları yapılmalıdır." Şimdi, bu, bizim vermiş olduğumuz ayrışık oya uygun bir düzenleme değil mi değerli arkadaşlarım?! Tamamen ona uymakta değil midir?
Şunu söylüyoruz: Kadastral kaymalar nedeniyle gerekli düzenleme koruma imar planında belirtilmeli ve AOÇ'yi minimum ölçüde etkilemelidir. Burada söylenmek istenen nedir açık ve seçik olarak, daha önceden kendilerine verilmiş olan arsa üzerinde kooperatif kuranlar, sonradan yapılan kadastral düzenlemelerdeki yeni ortaya çıkan durumlardan ötürü arsaları, Atatürk Orman Çiftliği içinde kaldığı için, yirmibeş otuz yıllık ikâmet ettikleri evlerinde huzursuz duruma gelmişlerdir, mahkemelik olmuşlardır, mahkeme, aleyhlerine tecelli etmiştir. Bu insanların bu sorunu çözümlenmelidir.
Getirilen düzenlemede, bu, tamamen ve aynen böyle vardır. Ne diyoruz: "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukukî ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, hukukî ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir." Tamamen bizim ayrışık oyumuz karşılığı yapılan bir düzenleme metne geçmiştir.
Başka ne diyoruz: "Yapılacak bu düzenlemeler ile arazi satışı, kiralanması ya da intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık bu yağma sonlandırılmalıdır." İşte, gelin, bakın, burada yalnızca Ankara'nın ulaşım sorunlarının çözümü için gerekli olan bu meydanlar, alt-üst geçit, raylı toplutaşım araçları, yeraltı tünelleri ve yeraltı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler dışında bir tek metrekare arazi Büyükşehir Belediyesine verilmemekte.
Yalnızca, Hayvanat Bahçesinin bugün olduğundan daha güzel bir görünüme kavuşturulması, daha kullanılır bir hale getirilmesi için ve yalnızca Hayvanat Bahçesine özgü olmak üzere -ki, o da, yine, imar planında gösterilen şekline uygun olarak- Atatürk Orman Çiftliği ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine verilecektir, intifa hakkı verilecektir.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında "Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesi tarafından, hiçbir şekilde, maddede belirtilen amaç dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir."
Şu cümleyi özellikle dikkatinize sunuyorum: "Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz."
Bu, kanuna ilk defa giren bir maddedir, bunu da özellikle belirteyim.
Şimdi, siz bunun neresine itiraz ediyorsunuz da, Cumhuriyet Halk Partisi, AKP'ye destek olma anlamında sivil toplum örgütlerini kullanmıştır diyebiliyorsunuz?!
Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran Büyük Atatürk'ün de kurduğu partidir. Biz, Atatürk Orman Çiftliğini yalnızca bir çiftlik olarak gören bir zihniyette değiliz; Atatürk Orman Çiftliğini, cumhuriyetin dünyaya örnek bir işletme olarak gösterilmek üzere, simge olarak kurulan bir çiftlik olduğunu biliyoruz. Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'ün vasiyeti olduğunu biliyoruz.
Biz, Atatürk Orman Çiftliğini, elbette ki, Ankara'nın bir yeşil alanı olarak değerli görüyoruz; ama, bizim için her şeyden önemli olan Büyük Atatürk'ün vasiyeti oluşu, bizde onun değerini ayrıca artırmaktadır.
Kaldı ki, Atatürkçülük konusunda -Atatürk'ü ağzına alanlara söylüyorum- bizim O'na verdiğimiz önemi ölçmek, bizim verdiğimiz değeri değerlendirmek hiç kimsenin hakkı da, haddi de hiç olamaz. Bunu herkesin bilmesi gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Tapulu mülkünüz çünkü Atatürk!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz şöyle demişiz: "Yasa teklifi -o günkü haliyle- Atatürk Orman Çiftliğini, Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir aracı niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması kamu yararına aykırı sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenlerle, yasa teklifine tümüyle karşıyız" demişiz. Aynı düşünceyi bugün de taşıyoruz; ama, şu önerge, işte, bizim taşıdığımız düşüncenin kâğıt üzerine resmedilmiş halidir. Bunu da herkesin bilmesini istiyoruz.
Atatürk Orman Çiftliği konusundaki yapılan tartışmalarda Cumhuriyet Halk Partisini kullanma hakkını da kimseye vermeyeceğimizi, herkesin de böyle değerlendirmesi gerektiğini söylüyoruz. Hele hele, Atatürk konusunu tekrar gündeme getirerek söylüyorum, Atatürk'ün adının geçtiği yerde biz hep varız ve olacağız; ama, sizler, acaba, dün var mıydınız, bugün var mısınız, yarın olacak mısınız; bunu bilemiyorum!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz her zaman varız.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kargalar gülüyor bu laflara…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Biz hep varız.
BAŞKAN - Şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun metnini açıp okuduğumda, burada yapılan eleştirilerin hiçbirini görmem veya anlamam mümkün olamamıştır. Burada, arazilerin yağmalanmasını, Atatürk'ün vasiyetine aykırı bir tasarrufun söz konusu olacağını iddia eden arkadaşlar bunu hangi maddeden çıkardılarsa, ben, bizim teklif ettiğimiz kanun teklifinde, bunu, maalesef göremedim; yani, Atatürk'ün vasiyetine sahip çıkmak, biraz önce, benden önceki konuşmacı arkadaşımın da belirttiği gibi, Atatürk, cumhuriyet, hepimizin, bütün Türk Milletinin ortak değerleri, hepimizin hassas olduğu konular. Bu konularda birbirimizi test etmeye kalkmak, birbirimizle polemiğe girmek ne Meclisin mehabetine yakışır ne de gruplara.
İmar uygulamasıyla burada bir düzenleme yapılmak isteniyor. Ankara'nın zorunlu ihtiyaçlarına, vatandaşın zorunlu ihtiyaçlarına cevap verebilecek, belediyenin yapacağı, belediye hizmetleriyle alakalı yollar olabilir, alt ve üst geçitler olabilir, hemzemin geçitleri olabilir, burada bir kolaylık getiriyor.
Yine, yönetimini tek elden yapmak kaydıyla, tek elden sağlanması kaydıyla, yönetimdeki boşluğu ve zafiyeti gideriyor.
Herkesin ittifak ettiği bir şey var. Bakın, 1994 yılında çıkarılan bir kanun. Biz, o dönemde, iktidarda da değildik, muhalefette de yoktuk, Parlamentoda da yoktuk. Tekel Genel Müdürlüğüne, ziraî donatım kurumlarına ve başka kurumlara, özel şahıslara tahsis edilen arazilerden söz ediyoruz. Şimdi getirilen kanun teklifiyle, bu gibi tasarrufların da önüne geçilmek isteniyor. Yapılan imar uygulamasıyla veya yapılacak imar uygulamasıyla, bu tür tasarrufları da engellemeye çalışıyoruz.
Bu kanuna karşı çıkmanın siyasî olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, kanunun, Atatürk Orman Çiftliğine ve Atatürk'ün vasiyetine sahip çıkma anlamında olumlu olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şahsı adına ikinci söz isteği, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz.
Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şahsım adına, 2 nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; ancak, bir kez daha bazı şeyleri ifade etmekte, her halde, tekrar etmekte de yarar görüyorum. Bunlardan bir tanesi, kesinlikle, Atatürk Orman Çiftliğinin devri, Büyükşehir Belediyesine tahsisi diye bir şey yok. Bu, ne ilk gelen metinde var ne de kabul edilen önergede var. Tek tek zikredilmiş; yapılacak şeyler ne: Değerli arkadaşlar, ihtilaflar var; vatandaşın ihtilafı var. Bu ihtilafları çözmek gerekiyor. Kendi haline bırakamazsınız. Mahkeme karar vermiş; burayla ilgili olarak getirilen bir husus şayet Meclisten bir yasaya dayanmıyorsa, özel yasa çıkmıyorsa, biz hiçbir şeye müsaade etmeyiz diyor. Bu, doğru bir duyarlılık. Dolayısıyla, Parlamentoya bir görev düşüyor. Yaptığımız şey, bu görevi yerine getirmek, vatandaşın bu konudaki ihtilafına son vermek. Biraz önce de tekrar ettim, şimdi de söylüyorum, bu ihtilafları çözüyoruz.
Peki, onun dışında ne yapıyoruz: Bir defa -arkadaşlarımızın da talebi bu oldu- aslında Büyükşehir Belediyesinin yetkisinde olmasına rağmen, kentsel dönüşümde, tahsis edilmek, bu konuyla ilgili düzenlemeler yapma yetkisi bulunmasına rağmen, planı yapılsın, bu yapılan planlar çerçevesinde de bu işler artık nihaî şekle getirilsin; yol, altgeçit, üstgeçit, raylı toplum-taşım araçları, meydan düzenlemeleri, yeraltı hizmetleri ve Ankara Çayının geçtiği güzergâh. Çok affedersiniz, bazı kaçak kanalizasyon falan da bağlandığı için, buralarda düzenleme yapamıyorsunuz. Bunları düzelteceksiniz ya, yapılan şey bundan ibaret; ama, bakıyorsunuz, bunun üzerinden…
Bir husus daha var, onu da bir kez daha söyleyeyim: Şu anda, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün, ister tüzelkişi olsun ister devlet kurumu olsun, hangisi olursa olsun, Hayvanat Bahçesini beş yıllık kiraya verme yetkisi var; ama, beş yıllık süreye bugüne kadar hiçbir kurum ve tüzelkişi olarak şahıslar talip olmadıkları için, bu konunun on yıla kadar uzatılmasını öneriyoruz. Yine, mülkiyeti, hakları Atatürk Orman Çiftliğine ait olmak üzere, sadece orayı işletmek, genişletmek, büyütmek, güzelleştirmek için, Atatürk Orman Çiftliğindeki Hayvanat Bahçesini on yıllığına kadar tahsis ediyoruz. Yaptığımız düzenleme bu. Akla hayale gelmeyecek ithamlar, iddialar, yanlış değerlendirmeler.
Değerli arkadaşlar, ne zamandan beri, uzlaşmak, anlaşmak, mutabakat sağlamak payandalık oldu?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Destek...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben çok gördüm, yakıştıramadım Ömer Hoca size. Bakınız, bunu, size yakıştıramadım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Payandanın sözlükteki anlamı destektir.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu manada, Parlamentoyu germeye, buradaki zaman kaybına sebebiyet vermeniz, size hiç yakışmadı. Doğru değil.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zaman kaybı değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, söylenecek başka şeyler varsa, milletin vermediğini, bizden, siz nasıl istersiniz?! Siz seçimlere girmiş bir partisiniz. Bir tek milletvekili çıkartamamışsınız…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ne alakası var bununla?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu partiden ve bu partiden, siz, milletvekillerini oraya almışsınız; şimdi, bununla alakalı olarak, milletin vermediği bir şeyi bizden istiyorsunuz. Yok böyle bir hakkınız, yok.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Aynı şeyi siz de yaptınız.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Salih Bey, buraya çıkıp, böyle bağırma. Burada bağımsız seçilen milletvekili var.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz konuya gelin, lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Direkt milletin seçtiği milletvekili var burada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Böyle bir hakkınız yok, çok açık söyleyeyim. Bakınız, değerli arkadaşlar, biz, kimseye rüşvet vermedik, kimseye de rüşvet vermeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu konuyla ilgili olarak kim ne konuşuyorsa, içinde ne varsa dışına çıkarıyor zaten burada.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Böyle konuşmaya hakkı var mı Sayın Başkan: Niye müdahale etmiyorsunuz?
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?!
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Laflarınıza dikkat edin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, şimdi siz burada konuşma yaparken...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Böyle konuşma!
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz Genel Kurula hitap edin. Sayın Kapusuz, lütfen…(Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Şimdi… Söyleyeceğim… Siz, dün yapmış olduğunuz konuşmada dediniz ki: "Yargı kararı var, bunu vermediğiniz için karşı çıkıyorum."
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Evet, bunları dedik. Yanlış mı?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yargıya intikal etmiş bir husus varsa, yargının yetkisindeyse, yürütmeyi durdurmadan sonra esastan karar almamışsanız, eğer, bunu da, ilgili daire, bakanlık, yerine getirmiyorsa, bunu, nasıl oluyor da, Meclis çalışmalarıyla karıştırabiliyorsunuz?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Peki, yürütmeyi durdurma kararları yargı kararları değil midir?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bunun izahı yoktur. Bunu izah etmek mümkün değildir. Bunu milletimiz çok iyi takdir etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, çok açık, net, bir kez daha bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Biz, bu Parlamentoda, milletin verdiği yetkiyi, Anayasal çerçevede sonuna kadar kullanacağız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de kullanacağız… Biz de kullanacağız…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu arkadaşlarımız ve milletvekillerimiz, biz, Parlamento gündemine taşımış olduğumuz hususları yasalaştıracağız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Biz de kullanacağız, sonuna kadar haklarımızı kullanacağız.
Mükerrer oy vererek değil.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, dün Ali Bey çok güzel bir benzetme yaptı "şapkadan çıkma" tabiri. Evet, şapkadan çıkma tabiri tam yerine oturmuştur. Söylenecek…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen nereden çıktın?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sizin de aynı şekilde.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, müdahale etmeyelim.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben, dört dönemdir, bu memlekette, milletin oylarıyla buraya gelmiş bir milletvekiliyim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Siz de şapkadan çıktınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - CHP'den aldıklarınız nereden çıktı? 7 tane milletvekili aldınız CHP'den.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sizin bulunduğunuz pozisyon…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, şu an itibariyle Parlamentoda şayet bir uzlaşma olmuşsa bunu istismara kalkmak kimseye bir şey sağlamaz.
Bu yasa doğru bir yasadır, Ankara'ya hizmet yasasıdır. Ankara'yla ilgili olarak bu hizmetleri yerine getirmek için yapılan bu düzenleme doğrudur. Eğer müşteki olduğunuz bir yer varsa Anayasa Mahkemesi dahil her türlü yetkiyi kullanabilirsiniz.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Özel şahıslarla ne pazarlığı yaptın? Fuzuli şagillerle ne pazarlığı yaptın?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmına geçiyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Geçemezsin Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Ne istedikleri belli değil" demedi mi?. Bu sataşma değil mi?
BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, sataşma yok mu? Ne istediğimizi açıklamadı. Böyle şey var mı?
BAŞKAN - Efendim, yani, bir konuda bir, kürsüdeki, milletvekilinin düşüncesini aktarmış olması, her şey sataşma mı?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Düşünce aktarmak mı pazarlık yapmak?
BAŞKAN - Efendim, biz o kanaatte değiliz.
Buyurun Sayın Doğan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sizi kınıyorum Sayın Başkan, idare edemiyorsunuz, taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, biz görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz, o sizin takdiriniz.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum. Tabiî, bu sorduğum soruları da Plan ve Bütçe Komisyonu raporundan soruyorum. Biraz önce Sayın Bakanım, arkadaşıma "gerekçeyi okumadınız" dedi de o nedenle.
Sayın Bakanım, burada okuduğum soruları tamamen gerekçeden, okumuşum ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin koruma altına alınmasının büyükşehir belediyesi tarafından talep edildiği... "Amacına uygun olarak Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yeşilalan, kültür merkezi ve rekreasyon alanları olarak değerlendirilecektir" demektedir.
Tam yetmiş yıldır korunan Atatürk Orman Çiftliğinin bugünden sonra korunması mümkün değil midir; Bakanlık olarak gücünüz mü yok; ödenek mi yok? Lütfen, bize ve ulusumuza bir açıklama yapar mısınız? "Ben yazılı vereceğim" lütfen demeyiniz; çünkü, bu koltuğu işgal ediyorsunuz ve bu koltuğun hakkını vermek zorundasınız.
İkinci soruyu soruyorum: Sayın Bakanım, 1998 yılında birinci derece doğal ve tarihî SİT olarak tescil edilmiş olan Atatürk Orman Çiftliği ayrıca 2863 sayılı Kanunla koruma altına girmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, maddeyle alakası yok.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Şimdi ben bu tasarıdan, genel gerekçeden bir şey okuyacağım. Özellikle Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımızın dinlemesini istiyorum; çünkü, bu ifadenin değerli milletvekillerimin dikkatinden kaçtığına inanıyorum. "Belediyenin Atatürk Orman Çiftliği arazilerini bu amaçlar dışında kullanılması engellenmiştir." Kimi kastediyor; geçmiş hükümetleri kastediyor. Geçmiş hükümetler tarafından buna izin verilmemiştir; ama, biz, yaparız diyorlar. Kim diyor; AKP Hükümeti diyor.
Değerli arkadaşlar, konu budur; şimdi, ben, soruma geçiyorum. Sorum şu: Sayın Bakanım, bu düzenleme 2863 sayılı Koruma Kanununu da ortadan kaldırmış olmuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları sormak istiyorum.
Birinci sorum: Ek maddenin üçüncü fıkrasında "Atatürk Orman Çiftliği arazileri, on yılı aşmamak şartıyla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü, Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebilir" hükmü bulunmaktadır. Bu hükmün yasalaşması durumunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Atatürk Orman Çiftliğine el koymuş olacaktır. Yaşanan deneyimler, tıpkı ASKİ tesislerinde olduğu gibi, uzun yıllık kiralamalar sonucunda Atatürk Orman Çiftliğine dönen arazinin bulunmadığını göstermekte midir?
İkinci sorum: Ek maddenin ikinci fıkrasında, yol, meydan, altgeçit ve raylı toplutaşım araçları için gerekli arazi ve yeraltı tünelleri yapılması planlanan araziler kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak belediyeye devredilmesi istenmektedir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinde hangi parsellerin bu düzenlemeye tabi olduğu, bu hizmetlerin karşılanabilmesi için belediyenin kaç dekar alana ihtiyacı olduğu belli değildir. Bu belirsizlik ortadayken kanunun bu şekliyle çıkarılması gerçeği yansıtmayacaktır. Bu durumları ortaya çıkarabilecek midir?
Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftiliğinin, Atatürk'ün vasiyetine tümüyle sadık kalınarak, kamu yararına olan işlevlerinin geliştirilerek yönetileceği bir zeminde tutulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda, Atatürk Orman Çiftliğini rant ve talan sürecinden tümüyle uzak tutacak bir koruma nâzım imar planı ivedilikle hazırlanmalıdır. Sözü edilen planın, mutlaka, meslek kuruluşları, bilim çevreleri ve demokratik kitle örgütlerinin aktif katılımcılığına açık süreçlerde oluşturulması gerekmez miydi?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bakın, diğer arkadaşlara süre kalmadı.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Son soruyu soruyorum.
Aynı kapsamda olmak üzere, koruma kullanma dengesine ilişkin ilke ve belirlemeler ortaya koyacak bir master planın hazırlanması zorunludur. Atatürk Orman Çiftliğinin yukarıda belirtilen kuruluş amacı ve Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda, katılımcı süreçlerde belirlenen ilkelerine uyarlı olacak biçimde, ulusal, uluslararası düzeyde açılacak bir yarışma, katılımcı ve yüksek nitelikli bir master planın hazırlanması için uygun bir zemin sağlayabilir miydi?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Soru süresi tamamlanmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Doğan'ın sorularına yazılı cevap vereceğim.
Sayın Özdoğan'ın sorusuna ise şu şekilde cevap veriyorum: 1 inci ek maddenin üçüncü fıkrasında söz ettiği hususlar burada yer almamaktadır. İkinci olarak da, devirden bahsediyor; "devir" sözü geçmiyor "intifa hakkı tesis edilir" deniyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Süremiz var; Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Atatürk Orman Çiftliğinin korunması yolunda 1992 ve 1998 yıllarında 1 inci derecede doğal SİT ve tarihî SİT kararları alınmış ve tescil edilmiştir. Bu nedenle, koruma nazım imar planı yapılmadan bu arazide herhangi bir tasarruf yapılamayacağı bilinmektedir. Bunun için, koruma nâzım planı var mıdır?
İkinci sorum: Atatürk Orman Çiftliği ve etrafına ilişkin ulaşım master planı, tüm uyarılara rağmen, Büyükşehir Belediyesi tarafından, şimdiye kadar niçin yaptırılmamıştır?
Üçüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği alanının içinde bulunan Türkiye Ziraî Donatım Kurumuna ait tesisler, tüm eleştirilere rağmen -şimdiye kadar eleştiriler oldu- satılmış mıdır, ne düzeydedir?
Dördüncü sorum: Atatürk Orman Çiftliği alanı dışına çıkarılan arazilerde yabancıların taşınmaz almalarına olanak tanınmasının ne gibi sakıncalar doğuracağı hesaba katılmış mıdır?
Beşinci sorum: Türk Milletine bağışlanan arsa ve arazilerin çeşitli kurum ve kurullara verilmesine ve bağış mektubundaki amaç dışında kullanılmasına fırsat vermeyecek midir bu yasa, bunun için tedbirler alınmış mıdır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Özcan...
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma soru soruyorum: Atatürk Orman Çiftliği, yetmişüç milyonun ortak değeri ve Ankara'nın akciğeridir. Bunun, acaba, belediyeleri buraya ortak ederek, gelecekte beton yığını olması konusundaki duyarlılıklarını öğrenmek istiyorum; bir.
İkincisi; Atatürk, herkesin ortak değeridir, hiç kimsenin tekelinde değildir.
Üçüncüsü de; dün akşam görüşüldüğünde mükerrer oy kullanan AKP'li milletvekillerine söylüyoruz; neden isimlerini kullandırttılar, onu öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koçyiğit, çok kısa... Süremiz doldu; buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tek soru soracağım Sayın Bakanıma, hemen soruyorum: Sayın Bakanım, Atatürk Orman Çiftliği ilk kurulduğunda, orijinal olarak 52 000 dekar arazi üzerinde kuruldu. Daha sonra, bunun yüzde 36'sı işgal, devir, satış, kiralamalarla çeşitli gerçek ve tüzelkişilere devredildi. Ben, Atatürk Orman Çiftliğinden koparılan 21 000 dekar arazi üzerinde bugün halen mevcut bulunan gerçek ve tüzelkişilere ait kuruluşların açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakan, çok kısa bir süremiz var; cevap vermek istiyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
Soru ve cevap süresi tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyle ilgili 1 adet önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
|
|
Muharrem Doğan
|
Züheyir Amber
|
|
|
Mardin
|
Hatay
|
|
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Hüseyin Özcan
|
|
|
Ankara
|
Mersin
|
|
|
Ümmet Kandoğan
|
|
|
|
Denizli
|
|
|
Madde 2 - Bu Kanun Atatürk Orman Çiftliği Koruma Nâzım Planının yürürlüğe girmesini takip eden 3 ay içinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşacağız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Açıklayacak mısınız?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet efendim.
BAŞKAN - Kim?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Kurtulmuşoğlu…
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayı ben yapacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, önergede imzası yok.
BAŞKAN - Efendim, önerge sahibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Benim imzam var önergede Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hanginiz konuşacak; biriniz karar verin efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bizdeki önergede imzası yok.
BAŞKAN - Efendim, Ümmet Bey önergeyi imzalamış.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bir kanun teklifi üzerinde, bugün, Meclis çok gergin saatler ve dakikalar yaşadı.
Tabiî, ben, öncelikle, böyle bir kanun teklifi üzerinde İktidarın ve muhalefetin uzlaşmasının son derece uygun olduğu inancındayım. Parlamentolarda iktidarlar ve muhalefetler, elbette zaman zaman uzlaşmalılar; hatta, bu "zaman zaman" tabirini düzeltiyorum; çoğunlukla uzlaşmalılar. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bugün, gösterilen bu manzaradan ben mutluyum. Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Partinin böyle bir kanun teklifi üzerinde uzlaşmalarına karşı, benim söyleyecek hiçbir sözüm yok; ancak, şimdi, Sayın Salih Kapusuz'un vermiş olduğu bu kanun teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bunun, yapay gerekçeler gösterilerek, asıl amaç on yıl değil, daha uzun süre, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Büyükşehir Belediyesine devredileceği söyleniyor; bir.
İki; bunun bir infaz olduğu söyleniyor; yani, Atatürk Orman Çiftliğini…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyle alakalı konuş.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum Sayın Kapusuz, rahatsız olmayın, geliyorum.
Bir infaz olduğu söyleniyor, infaz.
Şimdi, ben buradan sormak istiyorum…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi anlat, önergeyi!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz, sizin vermiş olduğunuz bu kanun teklifi, yapay gerekçeler ileri sürülerek mi verilmiştir? Bir infaz mıdır? Atatürk Orman Çiftliğinin infaz edilmesi midir? Yani, bunu Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor ve siz de gelip, burada, bununla ilgili hiçbir şey söylemediniz. Sizin kanun teklifiniz bir infaz mı? Yapay gerekçeler mi ileri sürdünüz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu önerge ne?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Görüyorum onu…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bırak sen onu, önergeyi söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliniz, bunu, kürsüden söyleyiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeyi söyle!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, değişiklik önergesi elimde.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni anlat bakalım!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz, rahatsız olmayın! Rahatsız olmayın!. Bakın, infaz diyorlar sizin bu kanun teklifi için, infaz!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Önergeni bir anlat, önergeni!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Atatürk Orman Çiftliğini, on yıl süreyle, göz boyama olarak getirdiğini, asıl maksadının Atatürk Orman Çiftliğinin Büyükşehir Belediyesine devredilmek üzere verdiğini söylüyorlar. Bunun karşısında, gelin, burada bir şey söyleyin Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Söyledim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Söylemediniz.
Bakınız, şimdi, önergeyle, Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki, birçok hususu düzelttik, bizim itirazlarımız ortadan kalktı. Şimdi, ne söylüyor Cumhuriyet Halk Partisi burada; bakınız, onları söylüyorum: "On yıllık süre konması göz boyamadır" diyorsunuz. Bu önergede on yıllık süre duruyor mu arkadaşlar; duruyor.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Nerede duruyor?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Duruyor; bak, değişmemiş. Sizin "göz boyama" olarak dediğiniz süre, aynen bu önergenin içerisinde devam ediyor. Siz, sadece "koruma amaçlı imar planı" demişsiniz; onun için size teşekkür ediyorum. Koruma amaçlı imar planının bunun içerisine yerleştirilmesi son derece mantıklı; onun için, Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyorum.
Şimdi, diyorsunuz ki: "Her ne ad altında olursa olsun, yapılacak tasarruflarda bir bedel alınmalıdır" diyorsunuz. Siz diyorsunuz, Cumhuriyet Halk... Bedel alınsın diyorsunuz. Peki, var mı burada; düzeltmede yok. Bakınız, okuyorum: "Bedelsiz olarak…" Yani, yeni getirilen bu değişiklikle de "bedelsiz olarak" aynen devam ediyor. Siz, burada itiraz etmişsiniz. Bedel ne oldu hocam, niye vazgeçtiniz?! Bakınız "intifa hakkı tesisi uygulamalarına son verilmeli, artık, bu yağma sonlandırılmalı…" Sayın Kapusuz, "yağma" diyor "yağma" diyorlar. "Bu intifa hakkı sonlandırılmalı" diyor.
Bakınız, sizin de desteklediğiniz bu önergede, intifa hakkı uygulaması aynen devam ediyor, değişmemiş. Bakınız, burada, aynen burada.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, önergeyle ilgili bir tek kelime konuşmadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir husus daha var: "Vatandaşlarla ihtilaf" diyorsunuz. Bakın, gerekçede ne yazmışsınız: "Vatandaşlarla ihtilaf nedeniyle yargıya intikal eden Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin çoğu, aslında, işgal edilmiştir." Yani, demin "ihtilaf" falan diyordunuz ya, şimdi…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, önergeye gelir misiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum.
Gerekçede…
BAŞKAN - Yalnız, süreniz bitti.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum…
Gerekçede, işgal edildiğini söylüyorsunuz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği bir önergede, koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı olarak yürürlüğe girmesiyle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem…
BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, herkese süre verdiniz.
BAŞKAN - Ben sizi ikaz ettim. Son, selamlamanızı buyurun; selamlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim vermiş olduğumuz bu önerge de, Cumhuriyet Halk Partisinin de isteği doğrultusunda, koruma amaçlı imar planının bu kanunla eşzamanlı, aynı anda yürürlüğe girmesiyle ilgili bir önergedir.
O nedenle, bu önergenin desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Şimdi, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısı…
BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir ve karar yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, üzerinde tartıştığımız, üzerinde konuştuğumuz ve zaman zaman da çirkin birtakım görüntülerin ortaya çıktığı bu müzakerelerin esas mahiyeti şu: Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili, Ankara Büyükşehir Belediyesinin belli ihtiyaçlarına istinaden birtakım taleplerinin gerçekleştirilmesi üzerinde, bir kanun tasarısı hakkında konuşuyoruz. Kanun tasarısının, ilk, Meclise sunuluşu itibariyle, üzerinde gerçekten tereddüte düşülen, üzerinde gerçekten uzun uzun tartışılan, tartışılacak boyutları olan bir yönü vardı; ama, 1 inci maddede verilen önergeyle kısmen bunlar telafi edildi.
Tabiî, bu noktada en fazla tartışılan husus, Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu oldu. Tabiî, önergeyle verilen teklif ve yapılan değişiklik henüz ortada yokken, Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki yaptığı birtakım itirazlar, ister istemez, herkesin dikkatini çekiyor ve Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de kürsüye çıktıklarında "biz, artık, yeni değiştirilen hali ile eski halini mukayese ettiğimiz zaman, ortada bizim söylediğimiz itirazlara mahal, yer kalmıyor. Dolayısıyla, biz, bu kanunu destekliyoruz ve bu kanunun çıkması için de İktidar Partisiyle işbirliği içindeyiz, onları destekliyoruz" diyor; yani, "destek" bir anlamda, Türkçe sözlüğüne baktığınız zaman "payanda" demektir. Bundan da alınıyorlar. Burada, Türkçeyi gayet iyi kullandığını bildiğim Sayın Ömer Hocam var; herhalde payandanın destek anlamına geldiğini o da onaylayacaktır. O bakımdan, benim biraz önce kürsüden kullandığım "payanda" sözcüğünün herhangi bir hakaret içermediği de açıkça ortadadır.
Yalnız, belirtmek istediğim bir husus daha var. Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, her ne kadar "bizim itirazlarımızın tamamı ortadan kalktı" dese de, verilen önergede "bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir" diyor. Aynı şekilde, CHP'nin muhalefet şerhine baktığımda "muhakkak bir bedel alınmalıdır" ifadesi var. Üzerine basa basa, vurgu vermek üzere de başına bir "muhakkak" kelimesi eklenmiştir. Öyleyse CHP'nin bu itirazı hâlâ verilen önergedeki değişikliğe rağmen devam etmektedir.
Ayrıca, on yıllık süre hususu… CHP'nin, yine, Bütçe Plandaki muhalefet şerhiyle ilgili olarak okuyorum cümleyi: "İntifa hakkı tesisi için on yıllık süre konması göz boyama ve aldatmacadır; bu söylem, süresiz devrin meydana getireceği tepkileri önlemek içindir."
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Başkan, yürürlük maddesini konuşuyoruz...
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük maddesi, evet…
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Allah, Allah…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Yürürlük de, neticede, şu içeriğini tartıştığımız hususun yürürlüğüdür ve bununla ilgili ortaya çıkacak hususların, kamuoyunca, yeterince aydınlatılması hususudur.
Yine, önergede, Cumhuriyet Halk Partisinin on yıllık süreye itiraz etmesine rağmen, on yıllık süre, verilen değişiklik önergesinde aynı şekliyle devam ediyor. Bunu kamuoyunun bilgilerine sunuyorum.
Bu kanunun tartışmaları bahane edilerek, gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerek AK Parti sözcülerince, Anavatan Partisini ilzam edecek, Anavatan Partisini muhatap alacak, birtakım, burada, yakışıksız ve Meclisin mehabetine uygun olmayan birtakım sözler sarf edildi. Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını anlayabilirim, anlayışla karşılayabilirim; çünkü, parti içerisindeki birtakım rahatsızlıklardan dolayı AK Partiye transfer olan milletvekilleri ve Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılıp bağımsız kalan milletvekilleri var; bunun acısı, gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisini bu şekilde konuşmaya itiyor olabilir; ama, AK Partinin tavrını anlamak mümkün değil. Bu Meclis çatısı altında bu dönemde ilk defa milletvekilleri transferi meselesi…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen nereye transfer oldun; nereye transfer oldun sen?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dinle, sana da sözüm var, dinle... Bekle, yalnız, dışarı çıkma.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Nereye transfer oldun sen?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Dışarı çıkma, bekle!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sana ne nereye çıktığım!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Milletvekilliği transferi meselesini ilk defa AK Parti gündeme getirdi ve bu Meclis çatısı altında böyle bir şeyler olacağı ve olduğunda da normal karşılanması gerektiğini AK Partinin tutumundan ve tavırlarından o zaman izledik. Şimdi bundan niye rahatsız oluyorlar; niye rahatsız oluyorlar?! Ha, kendilerine gelince bir şey yok, bir sakınca yok; ama, parti içerisindeki sıkıntılardan endişe duyup da, rahatsız olup da istifa eden milletvekili oldu mu, AK Partiye yapılan en büyük haksızlık! Burada, insanı, insafa davet etmek gerekir. Özellikle Sayın Kapusuz'un bu noktadaki tavırlarını hiç hoş karşılamadığımı ifade etmek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Biraz sonra söyleyeceğim. Biraz sonra geleceğim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca, gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerince gerekse de AK Parti sözcülerince sıkça dile getirilen, Anavatan Partisinin mahkeme kararıyla hakkının teslim edildiği; fakat, Maliye Bakanlığınca şu veya bu gerekçelerle bu hakkın teslimi noktasında geciktirici bir rol içerisine girildiği bir husus var; partilere yapılan hazine yardımı meselesi. Şimdi, bizim, buradaki, özellikle son iki haftalık gündem söz konusu olduğunda, AK Parti, Anavatan Partisinin muhalefet partisi olması özelliğinden kaynaklanan muhalefet etme isteğini ve muhalefet etme tavrını, sanki, Anavatan Partisine yapılması gereken hazine yardımı yapılmadığı için böyle bir tavır içerisine giriyor diye, Anavatan Partisine de buradan bir suçlayıcı unsur ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Efendim, bizim buradaki esas tavrımız, Meclisin gündemine AK Parti tarafından getirilen, her hafta getirilen ayrı bir düzenleme… Daha geçen hafta, Meclisin gündemi birtakım temel kanunlar ve aciliyetine binaen temel kanun olmadan şekilde, olmayacak şekilde buradan geçirilmesi düşünülen bir program, bir gündem düzenlemesi yapıldı ve biz de, bundan sonra haziran ayı sonuna kadar bu gündeme bağlı kalacağımızı zannettik.
AK Partisinin kendi getirdiği tekliflerdi bunlar; ama, bu hafta başında, dün baktık ki, kendisi niçin getirmekte tereddüt etti bilmiyoruz; ama, Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir Danışma Kurulu teklifiyle geldi ve yeni bir gündem düzenlemesi söz konusu oldu ve AK Partisi de, geçen hafta ısrarla bu gündemin takip edilmesi hususundaki ısrarından vazgeçerek, CHP'nin getirdiği; ki, CHP'nin getirdiği gündem de yine AK Partiyle anlaşarak düzenlenmiş bir gündemdi. Saygı duyuyoruz, anlaşabilirler.
Bizim itirazımız bu noktada. Meclis gündemini, her gün değişen, her hafta değişen, âdeta oyuncak haline getiren bir tutuma bizim tepkimiz var. Meclis gündeminde görüşülecek olan kanun tasarılarının önceden belirlenmesi gerekir. Geçen hafta belirlenmiş. Biz de haziran ayı sonuna kadar görüşeceğimiz kanunlar şudur, şudur, şudur diye bunları tespit etmişiz ve AK Parti de, bunları, aciliyetine binaen çok sıkışık bir zaman içerisinde kanunlaştırmak üzere bunlardan bir kısmını da temel kanun olarak getirmiş ve kabul ettirmiş; ama, bir hafta sonra ne oluyor bilmiyoruz, ne değişiyor, Türkiye'nin şartlarında o ölçüde büyük değişiklikler mi oluyor; acul dedikleri, çok acil bir şekilde yasalaşması gerekir dedikleri hususlardan, kanunlardan 8 tanesini geri çekip, yerine bir gündem düzenlemesine gidiliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin çocuk oyuncağına âdeta dönüştürülmesi gibi …
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Kelimeyi yanlış kullandın. Acul, acil olan… Kişi için…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Kişi için kullanılır; evet, kişi için kullanılır.
...Zaman zaman bu tür tavırlar sergileniyor. Bu bakımdan, bizim itirazımız, bizim tepkimiz bunadır. Elbette, kanunlar doğrultusunda, gerek Anavatan Partisi gerek bir başka parti ve gerekse de mahkeme kararlarını yürütme konusunda görevli olan, yerine getirme konusunda üzerine yükümlülük düşen kesimler de bunları yerine getireceklerdir. Bizim, bundan herhangi bir endişemiz, bundan herhangi bir kaygımız ve gocunmamız da söz konusu değildir.
O bakımdan, Anavatan Partisi muhalefetini, bu şekilde, yanlış mecralara çekilerek vatandaş nezdinde küçültmeye çalışma işini ben yanlış buluyorum. Bu tavırda ısrar edilmesini de kınıyorum.
Ayrıca, biraz önce, AK Parti sıralarından bir sayın milletvekili laf atarak, benim AK Partisinden istifa ettiğimi ifade eder, ima eder şekilde bir sataşmada bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim. İstifa ettiğim zaman da basın bülteniyle niçin istifa ettiğimi açıkladım ve bu istifamla da gurur duyuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama, görüyorum ki, bazı milletvekilleri bundan gocunuyorlar. Niye gocunduklarını da şu ifadeyle belirtmek istiyorum: Çünkü, benim istifa gerekçem ve zaman içerisinde burada dile getirdiğim istifamla ilgili gerekçeleri anlamak için, insanın birazcık anlayabilecek kapasitede olması gerekir.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Abuşoğlu, süreyi…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Evet… Bitiriyorum Sayın Fatsa, bitiriyorum. Size herhangi bir sataşmam söz konusu değil.
Ziya Paşa diyor ki: "İdraki meali bu küçük akla gerekmez. Zira ki, bu terazi bu sıkleti çekmez." Eğer istifam konusunda hâlâ tereddütleri, hâlâ kafasında soru işaretleri olan varsa, bu, benim istifamdan kaynaklanmıyor, kendilerinden kaynaklanıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve yüce ulusumu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce Doğru Yol Partili ve Anavatan Partili 2 milletvekili arkadaşımızın yaptığı konuşmalar, benim burada bazı açıklamalar yapmamı gerektirdi.
Şimdi, şu söylendi; özellikle Ümmet Beyin söyledikleri şuydu: "Cumhuriyet Halk Partili üyeler Plan ve Bütçe Komisyonunda verdikleri ayrışık oyda bu teklifle getirilenin Atatürk Orman Çiftliği için infaz olduğunu söylediler; ama, bugün burada bu teklife destek verdiler. Bu nasıl bir durum" dedi; ama, bunu söylemeden önce de şöyle söyledi; dedi ki: "İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin bir kanun teklifinde bu şekilde bir uzlaşma sağlamaları son derece memnunluk vericidir."
Şimdi, ben, hem böyle bir uzlaşmanın mutluluk verici oluşunun ifade edilmesi hem de verdiğimiz ayrışık oy tümüyle dikkate alınarak, verilen değişiklik önergesiyle bu kanun teklifi tamamen değiştirilmişken Cumhuriyet Halk Partisinin "dün öyle bir ayrışık oy verdiniz de, bugün niye olumlusunuz" diye eleştirilmesini gerçekten anlayamadım. Yani, Ümmet Beyi her zaman burada sevgi ve saygıyla dinleyen bir milletvekili olarak bu konuda şaşırdığımı ifade edeyim.
Şimdi, orada, özellikle Ümmet Kandoğan Beyin söylediği şu söz var; diyor ki: "Siz, burada, mutlaka bedeli karşılığında verilmeli dediniz; ama, şimdi, bedelsiz diye de altına imza atıyorsunuz."
Değerli arkadaşlarım, eğer bir uzlaşma sağlamak istiyorsanız, elbette ki, bu uzlaşma sağlanırken vazgeçilmezleriniz olduğu gibi, vazgeçilir hususlarınız da olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu kanun teklifinde çok ciddiye alınması gereken iki vazgeçilmezimiz vardı. Bunlardan birincisi, mutlak surette imar planının yapılmış olması ve SİT alanı oluşundan ötürü de koruma imar planının yapılmış olmasıydı. İkincisi de, Atatürk Orman Çiftliği alanının asla ve hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmamasıydı. Cumhuriyet Halk Partisinin bu düşünceleri çerçevesinde getirilen bu önergeyle, yasa teklifi, son biçimiyle, bu söylenenlere tamamen uygun hale getirilmiştir. Ancak, evet, Sayın Kandoğan'ın doğru olarak söylediği şudur: Altgeçitler, yollar ve bunlarla ilgili yapılanmalar için de bedelsiz olarak verilmesi, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da bu uzlaşma çerçevesinde kabul edilen hususlardır.
Yağma konusuna gelince: Şimdi, oradaki "yağma" ifadesini dikkatle okursanız "bugüne kadar yapılan yağmanın bundan sonra olmaması" ifadesi vardır. Biz o ifademize sonuna kadar sadığız. Zaten, kanun teklifinin yeni biçimindeki son cümle, yani "Atatürk Orman Çiftliği alanı üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı hiçbir yapılaşmanın olamayacağı" şeklindeki cümle de, bizim, o yağmaya son verme anlayışımızın ürünü olarak oraya girmiştir. Bunu da belirtmek istiyorum.
"İnfaz dediniz" diyor. Biz şunun için infaz dedik; şöyle bir cümle vardı: "Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşüyle Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, on yılı aşmamak şartıyla (herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzelkişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydıyla) Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle Ankara Büyük Şehir Belediyesine tahsis edilir" diyordu. Bu, gelen teklifin ilk biçimiydi. Plan ve Bütçe Komisyonunda da benzer bir şekilde bu kabul edildi ve burada da, yapılaşma alanının yüzde 5'i geçemeyeceği; ancak, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin sayılan gerekçelerle Büyükşehir Belediyesine verilebileceği vardı. Bu tamamen çıkarılmıştır, bu konu tamamen çıkarılmıştır. Bugün görüştüğümüz ve kabul ettiğimiz 1 inci maddede bu konu yoktur. Bunlar varmış gibi "siz, dün infaz diyordunuz, bugün niye böyle söylüyorsunuz" derseniz, burada bize haksızlık yapmış olursunuz. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk Orman Çiftliği ve Atatürk felsefesi konusundaki bütün duyarlılığını ortaya koyan bir sonuç aldığına inanmaktadır.
Şimdi, biraz önce Sayın Anavatan Partisi Grup Başkanvekili konuştu. Ondan önce de, birkısım Anavatan Partili milletvekili arkadaşlarımız Sayın Bakana sorular yönelttiler. Şimdi, o sorulara baktığım zaman ve Sayın Grup Başkanvekilini dinlediğim zaman şunu görüyorum: Konuştukları konular, en son on gün önceki bilgilere dayalı konuşmalar değerli arkadaşlar. Onların hepsi geçti, gitti. Gelin, biz bugünkü konuyu konuşalım, bugün önümüze ne gelmişse onu konuşalım. Siz onları konuşmadınız. Bu bakımdan, söylediklerinizin burada çok fazla anlamı olmuyor.
Burada bir noktaya daha dikkatinizi çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk Orman Çiftliği konusunda dün ve evvelki gün gösterdiği duyarlılığı bugün de göstermiştir, yarın da gösterecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu bile olamaz; bunu söyleyeyim.
Anavatan Partisi Grup Başkanvekilime de şunu söyleyeyim: Sayın Başkanvekili, hatırlarsanız, biz birlikte Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yaptık. Ben kendi grubumun en arka sıralarında oturuyordum, siz de kendi grubunuzun en ön sırasında oturuyordunuz ve şunu dün gibi hatırlıyorum: Benim yaptığım konuşmalara, karşıdan en fazla müdahale eden sizdiniz Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili olarak. Siz bunu hatırlıyor musunuz diye soruyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Şahısları adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğiyle alakalı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin Yüce Türk Milletine emanetinde, Atatürk'ün vasiyetinde, arazinin yeşil alan, kültür merkezî ve rekreasyon alanı olarak da değerlendirilmesi ifadeleri yer almakta. Şimdi, bu vasiyete uygun olarak Büyükşehir Belediyesine burada yeni bir çalışma imkânı doğurmak adına böyle bir kanun teklifi, böyle bir düzenleme verilmiştir. Bu kanun teklifiyle -yasalaştığı takdirde- yönetimin tek elden yapılması, imarın tek elden yürütülmesi ve buradaki şahıslarla ihtilaflı olan konuların giderilmesi ve kazanılabilecek, geçmişte kaybedilmiş ancak yeniden kazanılabilecek alanların da kazanılması ve halkın hizmetine sunulması amaçlanmıştır.
Biraz önce Anavatan Partisi Grup Başkanvekilinin ifade ettiği gündemin değişikliğiyle ilgili husus ise, İçtüzüğümüzün amir hükümlerindendir. Parlamento, kendi çalışmalarını Yüce Heyet istediği takdirde durdurabilir, değiştirebilir veya yeni gündem belirleyebilir. Bu da, İçtüzüğün Parlamentoya müsaade ettiği, yapılmasına cevaz verdiği bir husustur. Bundan şikâyetçi olmak, sırf bu gerekçeyle bu kanun teklifine de karşı çıkmak pek doğru olmasa gerek.
İnanıyorum ki, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili kanun teklifi yasalaşır, yürürlüğe girerse, yine, Ankaralılar olduğu gibi, Ankaralı hemşerilerimiz olduğu gibi Yüce Türk Milleti de buradan azamî derecede istifade edecektir; gerek hayvanat bahçesiyle gerek dinlenme alanlarıyla gerekse rekreasyon alanlarıyla vatandaşlarımız, hemşerilerimiz buradan daha fazlasıyla, ziyadesiyle istifade etme imkânı, fırsatı yakalayacaklardır.
Bu vesileyle, kanun teklifinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bilen.
Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3 üncü madde, son madde. Son madde, hepinizin de bildiği gibi "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" demektedir. Bakanlar Kurulunun yürüteceği gerçeğinden hareketle, zaten Atatürk Orman Çiftliği, başından beri bütün toplum kesimlerinin duyarlı olduğu, üzerinde hassasiyetle durduğu önemli bir mekân; aynı zamanda, birinci derecede doğal SİT alanı. Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ve onunla ilgili mevzuat gereği, her türlü uygulamalar açısından hassasiyet gösterilmesi, şartları çok ağır olan uygulamaları bulunan bir yasal düzenleme söz konusu. İlgili Bakanlık var ve bütün bunlara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yargı da, bu konuda, bugüne kadar olduğu gibi hep hassas davranmıştır. Geçmiş dönemlerde Meclisten çıkarılan özel yasalarla birtakım tahsisler yapılmıştır; ama, yapılan bu tahsisler bugün için farklı değerlendirilebilir; ama, mevcut, Ankaralıya ve Türk Milletine bırakılmış olan bu mekânın, bu arazinin, bu hediyenin en güzel şekliyle Ankaralılarla ve Türk Milletiyle buluşturulması çok önem arz etmektedir. Onun için, planlaması yapılacak, koruma planı yapılacak, bununla beraber halkımızın ihtiyacı olan yol, park ve ihtilaf konusu olan hususlar da düzeltilecek.
Ben, bu metni, teklifi hazırlayıp verdiğimde, arkadaşlarıma, yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir öneride bulundum. Bu metin, son hali kabul edilecek bir metin değil; sivil toplum örgütleri, komisyon üyesi siyasî partiler bununla ilgili her türlü düzenlemeye katkı vermek açısından açıktır. Aynı zamanda, biz, bir alt komisyon kuralım, bu kurulan alt komisyonla da, burada yapılması gerekli olan farklı yaklaşımlar varsa, katkılar varsa, bunları da alalım. İlk andaki konuşmamı böyle başlayarak açmıştım. Orada da tartışıldı, burada da tartışıldı; ama, nihayette, bu yasa hayatiyet kazandıktan sonra, Ankaralılara bu anlamda hizmet sunmaya başladıktan sonra, inanıyorum ki, bu tartışmalar niye yapıldı diye birçokları taaccüp edecektir.
Aslolan, gerçekten Atatürk Orman Çiftliğini korumak istiyorsak bir tek yolu var; Ankaralılara bütün yönüyle açmak; yapılaşmaksızın, ister sınai, ister, efendim, ticarî, isterse mesken olarak kesinlikle bunlara müsaade etmeksizin, rekreasyon alanları, park, bahçe, ağaçlandırılmış spor alanları, çay bahçeleri... Vatandaş, Ankaralı bu işe sahip çıkar, içine girerse, onun elinden bir daha kimse alamaz. Dolayısıyla, bu konularla ilgili olarak şu ana kadar yapılmış olan tartışmaları, ben, bu çerçevede müspet manada katkı olarak anlamak isterim; ama, siyasî olarak bu konudan rant çıkarmaya kalkmak, siyasî partilerin bu konudaki mutabakatlarını başka zeminlere taşımaya kalkışmak kimseye bir şey kazandırmamıştır, kazandırmayacak da.
Ben, yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslına geçiyoruz; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Herhalde, konuyla alakalı, maddeyle alakalı olacak değil mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
Sayın Akdemir?.. Yok.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tek bir soru sormak istiyorum. Bu, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin Büyükşehir Belediye Başkanlığına tahsis edilmesiyle alakalı bu yasa teklifi, neden yasa tasarısı olarak gelmedi de, Sayın Ankara Milletvekili Salih Kapusuz tarafından yasa teklifi olarak geldi; bunun özel bir anlamı var mıdır? Acaba, Sayın Melih Gökçek'le sıkı fıkı özel dostluğunun tesiri var mıdır bu yasa teklifinin Sayın Salih Kapusuz tarafından gelmesinde? Bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, böyle bir soru olur mu?!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Ancak…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Buna müsaade edemezsiniz!
BAŞKAN - …siz de biliyorsunuz ki, milletvekillerinin birinci görevi ve sorumluluğu, Parlamentoda yasa yapmaktır, yapılacak yasaları teklif etmek, bunu savunmak…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Daha teferruatlı bir tasarı gelebilirdi.
BAŞKAN - O bakımdan, bu sorunun muhatabı Hükümet değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Meclis de bunu kabul etmiyor efendim, böyle bir soruyu; siz kabul edemezsiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla Sayın Bakana üç sorum var.
Birincisi: Satılan araziler hangi hükümet zamanında satılmıştır?
İkincisi: Hayvanat bahçesinin yıllık zararı ne kadardır?
Üçüncüsü: Devir sonrasına yönelik Büyükşehir Belediyesinin öngördüğü projeler nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Güler…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum var.
Birinci sorumuz: Şu ana kadar Atatürk Orman Çiftliğinde yaklaşık 21 000 000 metrekare arsa çeşitli vesileyle kamu kurumlarına tahsis edilmiştir. Bu projeyle şu anda yüzde kaçı tahsis edilmektedir?
İkincisi: Kamu yararı olarak algılanan; ama -yapılanma esnasında sadece ulaşım gibi altyapıyla beraber kullanılmak istenmektedir; ama- sözlerde de gördüğümüz kadar, bu işin vizyonu ve iddiasına baktığımızda, göründüğü gibi, çok da masum olduğu görünmemekte. Yarınlarda, on yıl sonrasında açılacak imar yapılanmasından sonra çıkacak doğal rantın önü nasıl engellenecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla sorularımı Sayın Bakanıma yöneltiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin 9 milletvekilinin ayrışık oy pusulasında "Arazinin planlanması ve vasiyet hukukuna göre kullanılması Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü uhdesinde kalmalıdır. Kanun teklifinin gerekçelerinde belirtilen hususlar Atatürk Orman Çiftliği üzerinde Büyükşehir Belediyesine neredeyse sınırsız tasarruf hakkı verilmesini haklı kılamaz. Atatürk Orman Çiftliği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili mevzuatına göre birinci derece doğal SİT ve tarihî SİT alanıdır. Bu yasa ve ilgili mevzuatına göre yapılması zorunlu olan bir yönetim planıyla, ilgili tüm kesimlerin katılımıyla yönetilmelidir" denmektedir. Acaba, bu isteğe uygun bir çalışma yapıldıktan sonra mı Cumhuriyet Halk Partisi destek verdi bu yasaya? Onu öğrenmek istiyorum.
Bir diğer sorum şu: "Yasa teklifi, Atatürk Orman Çiftliğini Ankara Büyükşehir Belediyesinin rant hırsının bir aracı niteliğine dönüştürme amacındadır. Bu teklifin yasalaşması, kamu yararına aykırı sonuçlar doğuracak, Büyük Atatürk'ün kanun niteliğinde olan vasiyetini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenlerle yasa teklifine tümüyle karşı olduğumuzu belirtiriz" diyor Cumhuriyet Halk Partisinin 9 milletvekili. Şimdi buradan soruyorum: Sayın Cumhuriyet Halk Partililer, Sayın Bakanımızın doğrulayacağı bir cevap aldınız mı, sizi tatmin eden bir cevap aldınız mı ki bu yasayı bu haliyle desteklemeyi düşünüyorsunuz? Buna cevap verirseniz Sayın Bakanım, çok memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Kanun değişti, başka bir kanun oldu; siz hâlâ mazide yaşıyorsunuz!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir de; yalnız, sizin sorduğunuz sorunun muhatabı Bakan değil. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, zaten, kürsüden gerekli açıklamaları yaptılar.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Söylenen eksiklikler belki tamamlanmıştır, bizim haberimiz yoktur diye sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şu anda, elimde, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir rapor var ve bu raporda, Çiftliğin paylı mülkiyetinde -parsel numarası da verilerek- bir konut kooperatifine yapılan tahsisten bahsediliyor. Bu çıkarılan kanun bu tür yapılaşmaları engelleyecek mi; yoksa, yapılan tahsisleri de ne ölçüde etkileyecektir? Bu konuda Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Özdoğan'ın ve Sayın Akdemir'in sorularına gerekli cevabı siz verdiniz; onlara ayrıca cevap verme gereği hissetmiyorum.
Sayın Işık'ın, Sayın Güler'in ve Sayın Abuşoğlu'nun sorduğu sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1200 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu
|
Muharrem Doğan
|
Turan Tüysüz
|
|
|
Gaziantep
|
Mardin
|
Şanlıurfa
|
|
Züheyir Amber
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Hüseyin Özcan
|
|
Hatay
|
Ankara
|
Mersin
|
|
Dursun Akdemir
|
İbrahim Özdoğan
|
|
|
Iğdır
|
Erzurum
|
|
Madde 3- Bu Kanun hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı ve Başbakan yürütür.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu gerekçesini açıklayacaklar.
Buyurun Sayın Abuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Atatürk Orman Çiftliği meselesi oldukça hassas ve toplumumuzun da, bireysel olarak halkımızın ve birtakım kuruluşların da yakından ilgilendiği bir konu. Bugüne kadar çok tartışma yapıldı üzerinde ve bundan sonra da tartışmalar devam edeceğe benziyor. Zaman zaman orada meydana gelen rantlar birtakım kişilerin iştahını kabartıyor ve bu çerçevede, gelecek dönemlerde de, farklı kişiler, gruplar veya müesseseler tarafından, gayet masumaneymiş gibi gözüken birtakım talepler olabilir, bunlarla karşılaşabilir gerek bu Hükümet ve gerekse de bundan sonra ortaya çıkacak, gelecek, kurulacak hükümetler.
Meseleyi kökünden halletmenin bir tek yolu var. Atatürk Orman Çiftliği, bir taraftan doğal SİT alanı ve tabiat varlıklarını koruma alanı bölgesi içerisinde yer alan bir arazi, bir yönüyle de Atatürk'ün vasiyetinde ifade ettiği şekliyle modern tarım işletmeciliğinin yapılması istenen bir yer. İkisini birbirinden ayırmak lazım. Atatürk'ün vasiyetinin bir şekilde devam etmesini farklı bir organizasyonla sağlayabiliriz. Bugün, Atatürk Orman Çiftliği arazisi kadar bir alanı, sırf bu amaç için, bir başka bölgeden, hazine arazisi olan bir başka bölgeden ayırıp, bu amaçla, Atatürk'ün vasiyetine uygun bir şekilde bir yeni kuruluş ortaya çıkarabiliriz. Ama, doğal SİT alanı meselesi üzerine gelince, bunun üzerinde hiç kimsenin söz söyleme hakkı ve hürriyetinin ve bu yönde de herhangi bir talebinin olmadığını düşünüyorum. Buna benzer ortaya çıkacak talepleri de zaman içerisinde tümden ortadan kaldırmak üzere bir tek lafım var, bir önerim var. Bunu Anavatan Partisi Grubu önerisi, teklifi olarak da alabilirsiniz.
Birçoğumuz görmüşüzdür, New York City'de Central Park diye bir bölge var. Bu bölge, yaklaşık yüzyetmiş yıllık bir tarihe sahip. Bu bölgenin bu haliyle oluşması, genel bir proje yarışması çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Biz de, bugün için Atatürk Orman Çiftliği arazisi olarak gözüken bu bölgeyi, 1 santimetrekaresine dahi halel getirmeden, bu çerçeve içerisinde değerlendirip, genel bir proje yarışmasıyla doğal SİT alanı olma özelliğini de koruyacak ve sadece Ankara'nın değil, aynı zamanda tüm Türkiye'nin kullanımına açacak bir şekilde, bir çerçevede ele alıp, burada rekreasyon alanları, park, bahçe, buna benzer sair aklımıza gelecek bu hususun mütemmim cüzleri olacak şekilde, bir proje yarışması çerçevesinde, artık, bu bölgenin iştah kabartan bir bölge olmaktan çıkarılması zamanı geldiğini de düşünerek, bu gözle bakılmasını ve konunun bir kere daha bu gözle değerlendirilmesini talep ediyorum.
Eğer bunu gerçekleştirebilecek olursa herhangi bir bakanlık... Eğer, Sayın Bakan, sizin döneminizde gerçekleşecek olursa böyle bir proje, Ankaralı ve Türkiye size minnettar kalır. Lütfen, böyle bir projeyi uygulamaya geçirmek konusunda bir gün dahi gecikmeyiniz. Ama, böyle bir projeyi yürürlüğe koymak ve gerçekleştirmek noktasında AK Partinin ömrü vefa eder mi etmez mi onu bilemem; ama, Anavatan Partisi iktidara geldiğinde eğer yapılmamışsa böyle bir proje, mutlak surette biz bu araziyi bu çerçevede değerlendireceğimizi şimdiden tüm kamuoyuna ilan ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından kalkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Sayın milletvekilleri, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, tümünün oylanmasından önce, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlarım; tabiî, ben bir milletvekiliyim. Burada aleyhte söz aldım. Bu söz almamın sebebi nedir...
Bir kere, Atatürk Orman Çiftliği, hepimizin tekrar ettiği gibi, Atatürk'ün mirası. Bu Atatürk Orman Çiftliğini düzene sokabilecek, ideal bir noktaya taşıyabilecek bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yok. Öyle ya, Ofer'i yapacaksın, Dubai kulelerini yapacaksın, Kuşadası limanlarını yapacaksın; ama, iş Atatürk'ün mirası, Atatürk Orman Çiftliğine kalınca, bunu Melih Gökçek Beyefendiye havale edeceksiniz! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ankara Büyükşehir Belediyesine…
HASAN AYDIN (Devamla) - Bir kere, neden aleyhte söz aldım...
Yasa, arkadaşlarım tarafından iyi niyetle, samimiyetle, önergelerle düzeltildi. Yasayı incelediğiniz zaman, hakikaten de çok fazla eleştirilmesi gereken bir şey yok; ama, yasayı kime emanet ediyoruz; yani, bir ülkede yasa çıkarırsınız, erkler yasaya uyarlar.
Şimdi, Bakanlar Kurulumuzda, biraz önce bir arkadaşım söyledi, mahkeme karar alıyor, mahkeme kararıyla bazı partilere para çıkarıyor, Maliye Bakanımızın üstün becerileriyle o paralar verilmiyor; işte yasaya uyulmuyor. Hele hele, Atatürk Orman Çiftliğini çöpten kurtaracakmış Sayın Gökçek! Elinizi vicdanınıza koyun, Mamak Çöplüğünden geçeniniz var mı? Yani, sen Mamak Çöplüğünü çözdün de kardeşim… Orası çöplük çünkü, orada bir rahatsızlığı yok, orada bir sorun yok. Orada, Ankara'nın kokması, çürümesi hiç önemli değil, halkın ona tepki göstermesi de önemli değil. O kadar, Sayın Gökçek, Büyük Atamızı seviyor ki, adam orayı acilen düzeltmek zorunda ve taleplerde bulunuyor, Hükümeti ikna ediyor, bakanları ikna ediyor, önerge de versek fiilen biz de ikna olmuş oluyoruz. Aslında, çok ciddî bir yetenek, bu yönüyle de ben Sayın Gökçek'i kutlamak istiyorum.
Ben, bu Hükümetin uygulamalarına güvenmediğim ve hele hele Melih Gökçek'e bu Hükümete güvendiğimin yüzde 1'i kadar güvenemediğim için, bir siyasetçi olarak …
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ankara halkı yüzde 50 oy verdi.
HASAN AYDIN (Devamla) - … o Büyük Atatürk'ün mirasını hiçbir koşul ve şart altında Melih Gökçek'e devretmek içime sinmediği, böyle yaparsam Büyük Atatürk'e karşı haksızlık yaptığımı düşündüğüm için, açıkça, mertçe, oyumun rengi hayırdır diye buraya geldim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Lehte, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan bir teşekkür konuşması yapacaklar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, çok kısa bir kanun olmasına rağmen, 1 maddelik bir kanun olmasına rağmen, çok uzunca bir süredir üzerinde tartışılan bir kanun, biraz önce, değerli oylarınızla kabul gördü, kabul edildi; öncelikle, hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Ama, bu arada, üzerinde haksız bir şekilde spekülasyon yapıldığı ve çok fazla söz söylendiği için gerek milletimizin gerekse kamuoyunun zihninde herhangi bir yanlış anlamaya yol açmaması bakımından, izninizle, bu kanunun ne getirdiğini sadece birkaç cümleyle arz etmek istiyorum.
Bir: İhtilaflı araziler var Ankara'nın muhtelif bölgelerinde; vatandaş ile devlet arasında, vatandaş ile Atatürk Orman Çiftliği arasında parseller bölünmüş, ayrılmış ve âdeta bir kangrene dönüşmüş bir durum var. Bu kanunla bu çözülüyor, buna imkân sağlanıyor.
İkincisi: Ankara'da yaşayanlar bilirler, Atatürk Orman Çiftliğinde bir demiryolu geçidi var, burada bir hemzemin geçit var. Şimdi ben rakamları aldım buraya gelmeden önce.
Değerli arkadaşlarım, bu bölgede, Haziran 2005 ile Haziran 2006 tarihi arasında 105 tane trafik kazası meydana gelmiştir; 105 tane.
İki: Yine, aynı tarihte, Zırhlı Birlikler ve Sincan yolunda, 950 tane kaza meydana gelmiştir. Toplam 1 055 tane kaza ediyor. Kazaya uğrayanlar, uğradıkları sebepler, canlarından olanlar, mallarından olanlar, Türk Milletinin evlatlarıdır, Türk Milletinin millî varlığıdır; buna dikkatinizi çekerim.
İki: Atatürk Orman Çiftliğinin hemzemin geçidinde, demiryolu geçidinde, bir gün içerisinde, sabah saat 6.00 ile gece 24.00 arasında 224 defa trafiğe kapanıyor burası; 224 defa. Her bir trafiğe kapanmada 3 dakika olursa, 672 dakika eder, bu da 11 saat eder. 11 saat içerisinde, binlerce araç, benzin yakar, havayı kirletir, çevreyi kirletir, ekonomik kayba uğrar.
Şimdi, burada bir üstgeçit yapılabilmesi, bir düzenleme yapılabilmesi için bu kanunun çıkması gerekiyor. Bu kanun çıkmadan, burada böyle bir düzenleme yapılamaz. Yol genişletme çalışması da yapılamaz.
Şimdi, ikinci olarak kanunun getirdiği düzenleme bu düzenlemedir; buna benzer, metro, altgeçit, üstgeçit ve bununla ilgili de, sadece bununla ilgili, bedelsiz bir intifa hakkından söz ediliyor.
Şimdi, elimizdeki, esasen üzerinde konuşulması gereken konu şuydu: Ek 1 inci maddeyle ilgili bir önerge verildi ve o kanunun, bu değişikliğin bütününü teşkil eden husus o.
Şimdi, on gün önce, onbeş gün önce, işte, basında, şurada burada bir şekilde tartışılan konuları, burada, sanki bu kanun bunu getiriyormuş gibi dile getirmek hem haksızlıktır hem kamuoyunu bilinçli bir şekilde yanıltmaya matuftur; bu da doğru değildir. Sadece, burada…
İkinci bir husus daha söyleyeyim. Son konuşan konuşmacımız da söyledi. Atatürk Orman Çiftliğinin hiçbir arazisinin, hiçbir şekilde, ne Büyükşehir Belediyesine ne başka bir yere devri söz konusu değildir. Bütün yapılan işler, bütün yapılacak olan işlemler Tarım ve Köyişleri Bakanlığının -ki, Atatürk Orman Çiftliği, kanun gereği, 1950 yılından bu yana Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı bir kurumdur- onayı olmadan, izni olmadan, her türlü safhada, herhangi bir işlem yapılması mümkün değildir. Bu, bunu da ayrıca teminat altına alıyor.
Bunun dışında, sadece Hayvanat Bahçesiyle ilgili şu söyleniyor: Zaten, mevcut yönetmelik, beş yıllığına burayı kiraya verme hakkını veriyor. Burada, bu süre, sadece, on yıllığına çıkarılıyor ve bu da, birçok kayda, birçok şarta bağlanıyor. Hiçbir şekilde, bu kayıt ve şart dışında, buranın kullanılması mümkün değildir; böyle bir şey olmasına, bizim de, zaten rıza göstermemiz mümkün değildir. Dolayısıyla, bu kanun, Ankara için, hepimiz için, Türk Milleti için hayırlı bir kanundur, ona inanıyorum. İyi çalışmalara vesile olacak, en azından, biraz önce söylediğim gibi, zaman kaybının, trafik kazalarının önlenmesine yol açacak bir düzenleme getiriyor. Hayvanat Bahçesiyle ilgili olarak da, yine, Ankara'nın hizmetine sunulacak bir müessesedir. O da, bir protokolle verilecek ve orada bedelsiz olacağına dair de kanunda bir hüküm yoktur; onu da ifade ediyorum. Yine, ilgili bakanlığın onayı, uygun görüşü alınmak suretiyle bu yapılacaktır.
Ben, bu süreç içerisinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Anamuhalefet Partisi ve İktidar Partisi milletvekillerimizin ortak çabasıyla, onların katkılarıyla bu şekillenmiştir. Muhalefet yapan diğer milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 5 inci sırada yer alan, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?... Yerinde.
(x) 952 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu 952 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; memurlar disiplin affının bütünü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, 952 sıra sayısıyla basılıp dağıtılan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarının affı hakkındaki kanun tasarısı, iki defa, daha önce, Meclis gündemine alındı; ne yazık ki, bugüne kadar bunu görüşmek mümkün olmadı. Daha önce grup önerimiz üzerine yaptığımız konuşmada da bunun ayrıntısını belirtmiştim. Şimdi iki grubun anlaşmasıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun anlaşmasıyla bu yasa tasarısının görüşmelerine başlayacağız. Bu yasa tasarısı 25 000 memurumuzu ve kamu görevlimizi ilgilendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir af yasasının görüşülmesi ihtiyaç mıdır?.. Evet, ihtiyaçtır. Disiplin cezalarının affıyla ilgili ilk kez konu kamu sendikalarıyla hükümet arasında yapılan toplupazarlık görüşmeleri sırasında gündeme gelmiş 30.9.2004 tarihli toplupazarlıkta da bu hüküm altına alınmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde, ne yazık ki, toplupazarlıkla taahhüt edilmiş olunmasına rağmen yasa çıkarılamamıştır. Bu konuda defalarca bizim de girişimlerimiz olmuştur, bugün bunu çıkarmaya çalışacağız; ancak, mevcut tasarı bu haliyle yeterli değildir değerli arkadaşlarım; iki noktada eksiği vardır. Bunu eleştirme ihtiyacı içerisindeyim. Birinci eksiği şudur: Yasa tasarısı 23 Nisan 1999 tarihi ile 14.2.2005 tarihi arasında bulunan disiplin cezalarını kapsıyor. Şimdi, 23 Nisan 1999 tarihini anlayabiliriz; en son o zaman disiplin cezası affı çıkmıştı; ama, 14.2.2005 tarihini anlayabilme şansımız yoktur. Neden 14.2.2005 tarihi? Bunun, hiçbir mantıklı izahı yoktur. Yasa tasarısının Meclise sevk tarihî de 14.2.2005 tarihi değildir; 10.3.2005 tarihidir. Bu konuda, İktidar Partisi Grup Başkanvekili Sayın Kapusuz'la yaptığımız görüşmeyle "bunu, 20 Haziran 2006 tarihine alalım hiç olmazsa" girişimimiz, ne yazık ki, olumlu netice bulmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun 14.2.2005 tarihli olmasının bir tek nedeni vardır bizim aklımıza gelen, o da şudur: Maliye memurlarının, bu tarih ile 1 Mart 2005 tarihî arasında bir eylemi olmuştu, Büro Emekçileri Sendikasının; o eylem nedeniyle birtakım disiplin soruşturmaları açıldı ve disiplin cezaları yağdı. Anladığım kadarıyla, İktidar Partisi Grubu, burada verilen disiplin cezalarını af kapsamının dışında tutmak istediği için, buna rıza göstermedi. Halbuki, biz, böyle bir şeyin, hiç olmazsa, yasanın görüşüldüğü bugüne kadar, öyle bile değilse, yasanın Meclise -tasarının- sevk edildiği 10.3 tarihine kadar olmasına taraftık. Bu tasarı, oybirliğiyle Adalet Komisyonundan geçmişti.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir problem daha var yasa tasarısı açısından, bir eksiklik daha var. Bu, herkes kamuoyunda, sicil affı olarak biliyor. Değerli arkadaşlarım, bu, sicil affı değil; yani, televizyonları başında bizi umutla bekleyen, sicili haklı-haksız yere bozulmuş olan memur kardeşlerimizin de bilmesi açısından, doğruyu ifade etme açısından söylüyorum; bu, sicil affı değil. Bu, yüz kızartıcı suçlar dışındaki disiplin cezalarına ilişkin bir aftır; sicille ilgili herhangi bir durum söz konusu değildir. Sicil affı biçiminde olmasına da, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak taraftarız. Çünkü, iyi kötü, disiplin cezası bir süreçten geçiyor; eğer, uyarma ve kınama cezasından yukarıdaysa, bir yargı denetiminden geçiyor; ama, sicil, ne yazık ki, tamamen şahsî değerlendirmelerle, sübjektif değerlendirmelerle verilen bir şeydir. Olumsuz sicil alma nedeniyle, bugün, pek çok, mağduriyet yaşayan kamu görevlileri, memurlar vardır.
Şimdi, hepiniz bilirsiniz ki, memur olmak özel bir iştir; memur olabilmek için, bir kamu görevi gerekir. Kamu görevi, kamu hizmetinin gereği olarak, güçlendirilmiş kişiler tarafından yerine getirilir. Bunların özel himayeleri vardır hukukta; dışarıda iftiraya karşı korunurlar, yargılanmaları özeldir; çünkü, bunlar, kamu adına, devletin devamlılığı adına iş yaparlar. Son yıllarda, ne yazık ki, terfisi, atanması, korunması farklı esaslara dayanan memurların durumunda, esnek çalışma, sözleşmeli personel gibi bir zayıflatma meydana geldi. Buna paralel olarak, bazı müesseseler de, ne yazık ki, zayıflatıldı; memurlar aleyhine zayıflatıldı, devlet aleyhine zayıflatıldı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, memurluk, öncelikle bir statü işidir; eğer, bunu ticarîleştirirseniz, kamu hizmetinden çıkarır da bedel mukabili bir iş biçimine dönüştürürseniz, orada kamu hizmeti denilen şey aksar, gereği yerine getirilemez.
Şimdi, bu çerçevede, sicillerin durumunu değerlendirelim. Değerli arkadaşlarım, sicil, tamamıyla, amirin sübjektif yargılarına dayanan ve hiçbir surette yargı sürecine tabi olmayan bir şeydir. Yani, iyi kötü yargı sürecine tabi olan bir disiplin cezasını af konusu edebiliyoruz da, tamamen amirin sübjektif iradesine dayalı şeylerle insanları niye mağdur ediyoruz; bunu anlayabilme noktasında değilim. Memuru dışarıya karşı koruyoruz; 4483 sayılı Yasayla yargılanmasını izne tabi kılıyoruz. Öyle de olması lazım ayrıca, bunda bir yanlışlık yok; her önüne gelenin kamu hizmeti yapanı mağdur etmemesi gerekir, bunda bir yanlışlık yok; ama, değerli arkadaşlarım, bir noktada memuru korumuyoruz; korumadığımız nokta ne: Kendi yaptığımız işlemlere karşı korumuyoruz; dışarıya, vatandaşa karşı memuru koruyoruz; siyasî iradenin, siyasî otoritenin işlemlerine karşı korumuyoruz. Disiplin cezalarının önemli bir bölümü yargı denetimine tabi değil. Disiplin cezaları, alabildiğine sübjektif ve disiplin cezalarının önemli bir bölümü, kurullar tarafından verilmiyor, disiplin amirleri tarafından veriliyor. Şimdi, bu disiplin amirleri tarafından verilen ve yargı denetimine tabi olmadığı için keyfî niteliği olan bu cezaların, çoğu kez, şöyle bir amaca hizmet ettiğini de görmek durumundayız... Bunu, Sayın Cumhurbaşkanımız da, vekâleten görevlendirmelerle ilgili bir yazısında, Hükümete yazdığı bir yazıda, çok veciz bir şekilde dile getiriyor, çok veciz bir şekilde. Müsaade ederseniz, Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki düşüncesini de, çok katıldığım bir düşüncesini de okumak istiyorum: "Ayrıca, görevden alınması uygun görülmeyen ya da görülmeyeceği düşünülen kamu görevlilerinin işlemlerine ilişkin, kimi nedenlerle inceleme ve soruşturma yaptırılarak, hem yıllarını devlete hizmetle geçirmiş kamu görevlilerinin haksız nedenlerle suçlu duruma düşürüldüğü hem de bu gerekçeyle görevlerinden alınması yolunda kararname hazırlandığı saptanmaktadır." Yani, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, disiplin cezaları, kadrolaşma aracı olarak kullanılıyor. Evet, maalesef; yani, bu, çok yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır. Üstelik de, yargıyı by-pass etmek için, yapılan disiplin soruşturmaları sonucu, yargıya gidebilme sınırının altında olan uyarma, kınama gibi cezalar verilerek, liyakatle görevlendirmelerin yolu kapatılmıştır.
Bunun için, yine, 30.9.2004 tarihinde, memur sendikaları ile kamu emekçilerinin konfederasyonları ile Hükümet arasında yapılan bir mutabakat vardır. Biz, bu mutabakata taraf olmamakla beraber, eğer siz mutabakatınızda duracaksanız, şu konuda da hazırlanacak tasarılara destek vermeyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, peşinen ilan ediyoruz bu kürsüden.
Zaman zaman, çeşitli vesilelerle, İktidar Partisinin sayın temsilcileri, sayın milletvekilleri, "efendim, disiplin affına Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor, biz getirecektik, şu olacaktı, bu…" Bunların hiçbirisi doğru değildir. Asıl mesele şudur: İçinize bir şeyi sindireceksiniz; biz bir yanlış yaptık, disiplin cezasını biz verdik; ama, bu yanlışımızı tekzip ediyoruz dediğiniz anda, biz arkanızdayız, destek olacağız.
Bakın, bu görüşmelerde neler -değerli arkadaşlarım, bu tasarı ne kadar eksik- mutabakat zaptında yer alıyor, bakın:
Kurullarda memur temsilcilerinin bulunması; yani, disiplin kurullarında, ilgili kamu emekçileri konfederasyonu temsilcilerinin bulunması. Bulunmalıdır, böyle bir şey varsa, biz bunu destekleriz, buna tarafız.
Savunma süresinin uzatılması.
Disiplin cezalarının, amir yerine kurulca verilmesi, disiplin kurullarınca verilmesi. Bu da doğrudur; yani, sübjektivizmi önler, mümkün olduğu kadar bir kurul tarafından verilmesi bir güvencedir.
Uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine açılması. Buna da taraftarız değerli arkadaşlarım, böyle bir hazırlığa. Bu da bizim desteklediğimiz bir şeydir mutabakat zaptında yer alan.
Olumsuz sicile itiraz komisyonu kurulması. Bunları da destekleriz. Bu konuda da, eğer varsa getireceğiniz bir tasarı, desteklemeye şimdiden hazırız. Kaldı ki, ilk defa Ankara 5. İdare Mahkemesi, bir sendikanın başvurusu üzerine, Eğitim-Sen'in başvurusu üzerine, kınama cezasını yargı denetimine tabi tuttu. Gerekçesini -karar burada- isteyene okurum, ayrıntılı bir karar, hukuken de yerinde bulduğum bir karar. Her ne kadar Anayasamızda, uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine tabi olmadığı yazılmaktaysa da, bu, emredici kural değil, bu asgarîsi, bunun üstü mecburîdir denilmekte.
Bizim imzaladığımız birtakım uluslararası sözleşmeler var değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, 87 no'lu sendika özgürlüğünün korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi, 98 no'lu örgütlenme ve toplupazarlık hakkının korunmasıyla ilgili sözleşme; bir tanesi de, 151 no'lu çalışma ilişkilerinin düzenlenmesiyle ilgili sözleşme; bunlar, Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre, iç hukuk hükmü niteliğindedir. Ankara 5. İdare Mahkemesi, bunu nazara alarak, ilk defa, çığır açacak bir karar vermiştir. Burada, Hükümete düşen bir görev vardır; ilan ediyorum ve bunu desteklemeye de hazır olduğumuzu söylüyorum: Artık, memur disiplin cezalarının tümünü yargı denetimine açma zamanı gelmiştir. Memur disiplin cezalarının, 657 sayılı Yasada… Yani, bu, kaçınılmaz bir görev olarak gelmiş dayatmıştır. Nitekim, idare mahkemeleri bu konuda kararlar vermeye başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun ötesinde, memurla ilgili iyileştirici ne varsa, yapılacak ne varsa, disiplin cezası dışında, onların durumu dışında ne varsa, bunların hepsini desteklemeye hazırız.
İlk defa -bu, çok dramatik bir şeydir- yargı kararlarını uygulamamadan dolayı bir müsteşar mahkûm olmuştur, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı mahkûm olmuştur. Arkadaşlar, hukuk devletinde olmaması gereken bir şeydir, olmaması gereken bir şeydir; yani, yargı karar veriyor, siz, hukuk devletiyiz diyorsunuz, Anayasa öyle diyor, bu yargı kararını uygulamıyorsunuz. Bu, hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşmaz. Bunu savunmamız mümkün değil. Ola ki, karar hoşunuza da gitmeyebilir, hoşumuza da gitmeyebilir; ama, demokrasi odur ki, hukukun gereğini yapmak. İlk defa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bildiğim kadarıyla, bir müsteşar, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı mahkûm olmuştur, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı. Bu yollardan vazgeçilmelidir. Derhal, 30.9.2004 mutabakatındaki hususlar çözümlenmelidir. Bu konuda, Anamuhalefet Partisi olarak, İktidar Partisine destek olacağımızın bilinmesini -ama, bizim gücümüzün buna yetip yetmeyeceği de, 330 gereken bir şeyde açıktır- bu konuda işbirliğine de hazır olduğumuzun bilinmesini burada kamuoyu önünde ilan ediyoruz.
Ayrıca, bugün devlet memurlarımızın durumu ortadadır değerli arkadaşlarım, tümünün durumu ortadadır. Türk-İşin yaptığı araştırmaya göre, bu ülkede yoksulluk sınırı 1 818 000 000 lira ya da yeni deyişle 1 818 YTL, Memur konfederasyonlarının araştırmasına göre de 1 929 YTL. İster onu kabul edin, ister onu kabul edin. Bu baz alındığında, ister 1 818 YTL, ister 1 929 YTL, memurlarımızın yüzde 98,5'inin yoksulluk sınırının altında olduğunu görmek durumundayız. Bu konuda da, iyileştirme doğrultusunda yapılacak her çabaya olumlu katkı vermeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Yine, refah payından emeklilere pay vermeme doğrultusunda, yani, memura ufak tefek zam veriliyor da, memurun emeklisine, artık, yeni bir şeyde, refah payı vermeme doğrultusundaki düşünceden de vazgeçilsin. Aynı şekilde, yoksulluk seviyesinin altında olan emeklimizin, dulumuzun, yetimimizin de durumunu iyileştirmek için getireceğiniz her türlü düzenlemeye destek vermeye hazırız. Müştereken desteklediğimiz yasada, demin değindiğim hususlarda getirilecek olumlu önergelere de destek vermeye hazırız, bu konuda da mutabakat içerisinde davranmaya hazırız. Mutabakat içerisinde konuştuğumuz, görüştüğümüz yasa görüşmelerini daha fazla uzatmamak için, televizyonları başında günlerdir sabırsızlıkla bizleri bekleyen memurlarımıza hayırlı olmasını diliyor, sözümü kısa kesiyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Eraslan.
AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili, gerçekten, memurlarımız, takriben iki üç yıldan beri sabırsızlıkla beklemektedir ve biliyorum ki, şu anda, televizyonları başında 20 000'in üzerinde memurumuz, bizleri, sabırsızlıkla -konuşmamızı ve oylamanın sonucunu- beklemektedir. Bu zaman zarfı içinde, bizlere, zaman zaman telefonlarımıza mesajlar çekerek, memurlarımız, sitemlerini belirtti, bazıları dualarını belirtti, bazılarının teklifleri, önerileri oldu, zaman zaman mektuplarla bize sıkıntılarını ortaya koydular ve bugün itibariyle de, hakikaten, o beklenen gün işte bugün olarak kanunu görüşmekteyiz.
Tabiî ki, memurlarımız bu kanunun görüşülmesinin bu kadar gecikmesinin nedenini de çok merak etmektedirler, biliyorum. Tabiî, benden önceki konuşmacı arkadaşım da sanıyorum söyledi; bu kanunla ilgili, çıkmasıyla ilgili 330 oyun gerekli olduğunu bilmemiz lazım; 330 oy olmazsa, zaten kanunlaşmış olmuyor. Bir nevi, bu, af niteliğinde bir kanun olduğu için, af niteliğinde olan kanunların 330 oyla çıkması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, bundan önce Türkiye Büyük Millet Meclisimizde üç tane af çıkmıştır, memurlarla ilgili, disiplin cezalarıyla ilgili üç tane af çıkmıştır. Bugün eğer bu kanunu çıkaracak olursak -inşallah çıkacak- dördüncüsünü çıkarmış olacağız ve inşallah da sonuncusu olur. Niye bunu böyle söylüyorum; çünkü, memurlarımız, inşallah, disiplin suçuyla karşı karşıya kalmaz diye düşünüyorum. Daha önce 1985 yılında çıktı, daha sonra 1992 ve son 1999 yılında bu af çıktı ve şimdi de, inşallah, bu affın çıkmasına vesile olacağız.
Tabiî ki, genel af sürekli çıkmaktadır. Genel af olunca da, tabiî ki, bu kanun bir beklenti oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben, kanun teklifini neden verdiğimi özellikle söylemek istiyorum. Hükümetin kuruluşundan hemen sonra bazı memurlarımız belli görevlere gelmek istediğinde, bir gördük ki, bu memurların bir kısmı hakikaten disiplin suçu almış, disiplin cezası almış, bir üst dereceye, belli bir makama gelememektedir. Öyle ki, bu memurlar bir yıl önce amirlerinden teşekkür ve takdir plaketleri almışlardır, yazıları almışlardır ve bir yıl önce böyle teşekkür, takdir alan bir memuru, bakıyorsun ki, bir yıl sonra disiplin cezasıyla cezalandırmışlar ve haliyle de bir göreve gelmeleri mümkün olmuyor. Bu, bazen amirlerinin bazı kişisel sürtüşmelerinden kaynaklanan, bazen de siyasî düşüncelerinden kaynaklanan, uygun olmayan davranışlar sonucu verilen cezalarda, vatandaşımız, memurumuz mağdur edilmiştir. Bu bakımdan, böyle bir kanunun verilmesini, ben, şahsen uygun gördüm ve sizler de, inanıyorum ki, uygun göreceksiniz ve bu kanunu burada çıkaracağız.
Değerli arkadaşlar, kanunda özellikle kınama cezası verilenler ve uyarma cezası verilenlerin beş yıl, maaştan kesme, aylık, kademe durdurmasıyla verilen cezaların da on yıl sonra sicilinden silindiğini biliyoruz; ama, işten atılan memurun göreve dönmesi mümkün olamıyor. O bakımdan, bu kanun da, bazı haksız yere işten atılan memurlarımıza da bir af getirmektedir. O açıdan, kanunun, şimdiden, memurlarımıza hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Göktaş.
Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekili arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün, burada görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; tekrar, bu vesileyle Yüce Meclisi ve Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, benden önce konuşmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Eraslan "biz, AKP'yle CHP olarak anlaştık, bu sicil affını getirdik" dedi. Sayın, değerli milletvekili arkadaşıma şunu hatırlatmak istiyorum: Eğer, bu kanun kitapçığının başlığına bakmış olsaydı, bu yasa teklifini iki yıl önce benim vermiş olduğumu bilmiş olurdu ve o şekilde bir hataya düşmezdi. Bunu hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısıyla disiplin cezalarının affı getiriliyor. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi düşünülmüştür bu yasada; fakat, bazı cezalar dışarıda bırakılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref, haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları kapsam dışı bırakılmıştır. İşte bu yasadan da görülüyor ki, basit bir haysiyet kırıcı suç ya da ihaleye fesat karıştırma gibi durumlar kanunla affedilmiyor. O nedenle, AKP İktidarının son yıl içerisinde özellikle bu gibi ihalelerde düşmüş olduğu sıkıntının bu kanundan da hatırlatmış olması dolayısıyla bu vesileyle söz etmek ve kendilerine hatırlatmak istiyorum.
Bu arada, aynı şekilde, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasında ve ayrıca 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları kapsam dışı tutulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesi, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin eliyle yürütülüyor. Memurlarımız, ekonomik sıkıntı içinde, buruk bir şekilde yaşantılarına rağmen, kamu hizmetlerini eksiksiz, yurdumuzun her köşesinde, doğu demeden, batı demeden, kuzey demeden, güney demeden çalışıyorlar. Tabiî, bu çalışma sırasında, devlet adına ulaştırmak istedikleri görevleri hedefine ulaştırırken, birtakım hatalar da yapmış olabiliyorlar.
Değerli arkadaşlarım, disiplin cezaları, kamu hizmeti görevlerinin mevzuata ve çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Bu idarî yaptırımlar, bazen, kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılmak gibi ağır sonuçlara kadar uzanabilmektedir. Burada, disiplin cezaları, işlenen fiilin ağırlık derecesine göre, kamu görevlilerinin, uyarma cezaları almaları, kınama cezası almaları, aylıklarının kesilmesi, bulundukları kademede bekletilmeleri ve devlet memurluğundan çıkarılmaları şeklinde uygulama yapılmaktadır.
Memurlarımız, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açamamaktadırlar. Ancak, diğer disiplin cezaları için dava açma hakları vardır. Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade etmekte ve derhal uygulanmaktadır.
Haklarında disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası uygulanmış olanlar, valilik, büyükelçilik, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı gibi görevlere atanamamaktadırlar. Dolayısıyla, disiplin cezaları, memurlarımızı görev açısından eksik bıraktığı gibi, psikolojik yönden de etkilenmelerini ve bunun yanında da geleceğe dönük beklentilerinin aksamasına neden olmaktadır ve verimlilik düşmektedir böylece.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, disiplin cezalarının, niteliği, ağırlığı ve önemi nedeniyle, Anayasanın 38 inci maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir. Ceza hukukundaki yasallık ilkesinin dayanağını Anayasamızın 38 inci, disiplin suç ve cezalarının yasallık ilkesinin dayanağını ise Anayasanın 128 inci maddesi oluşturmaktadır. Bu bakımdan, yasallık ilkesinin, disiplin suç ve cezalarında geçerli olduğunu da söyleyebiliyoruz. Ancak, ceza hukukunda, suçlar, kanun tarafından ayrıntılı olarak tanımlandığı halde, disiplin suçlarında çoğu kez böyle bir tarif verilmeyip "memur vakarına uymayan tutum ve davranışlarda bulunmak" gibi genel ibarelerle ceza verilmektedir. Bundan dolayı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer yer genel suç tanımlarına gidilmiş ve bu yolla, idareye, suçun tasnifi konusunda geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Nitekim, aynı kanunun 125 inci maddesinin son bölümlerinde yer alan "Yukarıda sayılan ve disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir" hükmü, böyle bir anlayışın sonucu olarak mevzuatımıza girmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme, suç ve cezaların yasallığı ilkesiyle çelişen bir düzenleme olduğundan, suç teşkil eden fiiller ve bunlara ilişkin cezaların açık şekilde tanımlanması bir zorunluluk halindedir. Bu bakımdan, Yüce Meclis tarafından bu konuda yasal çalışmalar yapılmasının gerektiğini, memurlarımızın huzur ve güvenliği için, hatta, buna acil ihtiyaç olduğunu ayrıca huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelinen noktada, disiplin cezalarının Anayasada belirlenen ilkelere uygun bir şekilde açık yasal düzenlemelerle ve yasalara uygun olarak verildiğini söylemek, bu nedenle de zordur. Hepimiz biliyoruz ki, disiplin cezaları, bazen, yetkili amirler tarafından kişisel husumet veya siyasî mülahazalarla ya da memurların üzerinde siyasî baskı aracı olarak verilebilmektedir.
Tabiî, Sayın Başkan, yemekten sonra arkadaşları rehavet bastı; bu uğultudan dolayı ben meramımı anlatmakta zorlanıyorum…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim Sayın Hatibi.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlar, ben, mümkün olduğu kadar kişiselliğe yönelik konuşmalar yapmak istemiyorum. O nedenle, konuya dikkat çekmek için ve özellikle 40 000 civarında memurumuzu ilgilendiren böyle bir yasada dikkatlerinizin konuşmacıda olması, sizin de bu yasaya oy verirken, bilgiyle, inançla ve verdiğinizin oyun değeri çok önemli olduğundan, bu nedenle bu konuyu hatırlatmak istedim.
Değerli arkadaşlar, gelinen noktada, hepimiz, bu disiplin cezaları yönünden yetkili amirlerin sıkıntılar yarattığını biliyoruz. Tasarının yasalaşması halinde, resmî rakamlara, kayıtlara göre rakam veriyorum, 20 543 memurumuz bu aftan faydalanacak, resmî olmayan rakamlara göre ya da beklentilere göre ise, bu, 40 000 civarındadır. Dolayısıyla, böyle bir yasanın buraya getirilmiş olması, gecikmesine rağmen, beni sevindirmiştir; çünkü, bu yasa teklifini ikibuçuk yıl kadar önce ben vermiş ve bu konuyu gündeme getirmiştim. Hükümetin de, şimdi, gecikmeyle olsa bile buraya getirmiş olmasını takdir etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, disiplin affının kapsamı içinde bulunan kamu görevlilerinin yarısından fazlası, kendilerine verilen disiplin cezaları hakkında dava açma hakkına bile sahip olamayan memurlardır. Devlet memurlarının ihtiyaç duyduğu bu tasarının acilen kanunlaşması gerekmektedir.
Ben, sağlıktan gelen bir memur olarak, üniversitede çalışan bir memur olarak, Sağlık Komisyonu Başkanımızın da dikkatini çekmek istiyorum, eğer kulağını bana verirse! Sayın profesör arkadaşım, Sağlık Komisyonu Başkanı -sağlık mensupları içerisinde de disiplin cezasından dolayı sıkıntı içinde olduklarını biliyorum- eğer bu yasada bana destek verirse, kendisine teşekkür edeceğim. Hükümet getirdi; ama, benim konuşmamı dinlemekle destek vermenizi kastediyorum!..
Kamu görevlileri üzerindeki, çoğu zaman, baskı, müfettişler marifetiyle yapılıyor. Çoğu bakanlıklarda ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında devlet memurları hakkında soruşturma yapan müfettişler, ne yazık ki, kişisel duygu ve düşüncelerini ön plana çıkarabilmektedir. Altı yıllık başhekimlik dönemimde gördüm ki, müfettişler, gerçek anlamda kendi kanaatlarını değil de, onların amirlerinin ya da siyasî bir düşüncenin ya da isteğin yerine getirilmesi için çoğunlukla rapor düzenliyorlar. Bu nedenle, bu konunun hassasiyetinin sizler tarafından da tekrar hatırlanmasını arzu ediyorum.
Değerli arkadaşlar, soruşturmayı yürüten bu müfettişler, genellikle o günkü siyasal iktidarın görüşü… "O günkü" diyorum, "bugünkü" demiyorum. Geçmişte de olmuştur, bugün daha çok oluyor, gelecekte de olma ihtimali var. O nedenle bunun üzerinde durmak lazım. Siyasî iktidarın görüşü doğrultusunda sipariş raporlar hazırlanabiliyor. Bunlara "tetikçi müfettiş" kavramı, artık devlet memurları arasında rutin söylenir hale gelmiştir. Bu tip müfettişler hükümetler adına "ali kıran baş kesen" olmuşlardır. Bu tavırla, çok küçük ihmal ve noksanlıkları olabildiğince büyüterek, yasalarda düzenlenmemiş hususlarda dahi, yoruma dayalı ve içi boş gerekçelerle devlet memurlarının disiplin cezası almalarına neden olmaktadırlar. Özellikle, iktidar ve üst düzey bürokratları tarafından görevlendirilmiş ve başka bir bürokratın görevden alınması emri verilmiş ise, artık, olacakları, varın sizler düşünün, o memurun başına geleceği! Hukuk devleti anlayışına aykırı bir şekilde hayalî suçlamalar, küçücük ihmal ve noksanlıklar büyütülerek soruşturma âdeta bir kelle koparma operasyonuna dönüştürülmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, daha önce de belirttiğim gibi, memurlar, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açamamaktadırlar. Diğer disiplin cezaları için ise, elbette dava açılıyor; ancak, haksız bir şekilde disiplin cezası alan memurun yerine kendimizi şimdi bir koyalım. Biraz kendi kendimize düşünelim. Asılsız suçlamalarla disiplin cezası alan memurun eşini, çocuklarını, arkadaşlarını, kendi muhitindeki durumunu bir göz önüne getirelim. Sanki, bu kişi, gerçek bir suçluymuş gibi, mağdur duruma düşüyor. Dava açılmış olsa dahi, kabul edilebilir bir durum çoğu zaman söz konusu olmadığında, bu suçluluğu sürekli devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bugün memurlarımız, yönetimin cezalandırmasına karşı genelde korumasız vaziyettedirler. Bilhassa, hükümetin değişmesi sırasında bürokraside büyük bir değişme söz konusu olmaktadır. Bu değişim, kimi zaman normal yollardan sağlandığı halde, kimi zaman bürokratların değiştirilmesi zorlama yoluna gidiliyor. İşte, bu noktada disiplin hukuku, kamu çalışanlarının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman disiplin hukuku, soruşturma üzerine soruşturma açmak suretiyle başarılı bürokratların görevden çekilmelerini sağlamak ve kendi yandaşlarını atamak amacıyla bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Tabiî ki, bütün bunlar sadece siyasî mülahazalarla yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte, tüm bu nedenlerle bir disiplin affının çıkarılmasına ihtiyaç duyduk ve kanun teklifini ikibuçuk yıl kadar önce verdik. Çünkü, kamu hizmetlerinin verimli yürütülmesi için kamu görevlilerinin özgüven içerisinde olması lazım; kendi duygularını, düşüncelerini, doğru bildiği fikri açıklayabilmesi lazım. Devlet memurunu bu baskıdan kurtarmak gerekiyor. İşte, bu noktada "devlet, millet için vardır" ifadesi, tam anlamını bulmuş oluyor. Yani, devlet, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin etmek ve onun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını temin etmek için önemli bir güç olarak vardır. Kamu hizmetleri, devletin, halkın huzurunu, sağlığı ve güvenliği için sunduğu en önemli hizmetleri yapan bir devlet hizmetler bütünüdür. Devlet, bu zorunlu hizmetleri, işte, bu özellikteki kamu görevlileriyle yapıyor. Bu bakımdandır ki, devlet, özellikle kamu hizmetlerini yürütürken kalite ve standartlara önem vermek, hizmetlerin hızlı ve verimli yürütülmesi için elinden gelen gayreti sarf etmek mecburiyetinde kalıyor.
Değerli arkadaşlar, işte, bu kamu hizmetlerinin etkin, süratli ve verimli yürütülmesi bakımından devletin en temel vasıtası, kamu görevlileridir. Siz, en modern binalarda her türlü maddî imkânlarla kamu hizmeti yürütseniz dahi, eğer, kamu görevlileri huzurlu değilse, mutlu değilse, özgüven içinde değilse, eğer, bu kamu görevlileri yasal sınırları açık çizilmemiş bir disiplin hukukunun baskısı altında çalışıyorsa, eğer, bu kamu görevlileri yaptığı işin doğru olduğuna inansa ve iş yapma arzusu dolu olsa dahi her an bir tetikçi müfettiş tarafından taciz edilebileceği düşüncesini kafasından bir türlü atamıyorsa, etkin, süratli ve verimli kamu hizmeti üretemeyecektir. Çünkü, verimli kamu hizmetinin üretilmesinde en başta gelen unsur, kamu görevlileri unsurunu, yani, insan unsurunu ihmal etmiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, tam bu noktada, bu nedenle kamu hizmetlerini yerine getiren memurların ve diğer kamu görevlilerinin, özellikle, devlet tarafından korunması, kollanması ve yetiştirilmesi gerekmektedir. O halde, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal imkânlarını geliştirmek, huzurlu ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve hayat standartlarını yükseltmek için üzerimize düşen görevi, aynı zamanda, Hükümet olarak sizler, muhalefet olarak da bizler yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bunu yapacağız ki, sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi, verimliliği, arzu edilen düzeye ulaşsın ve ülkemiz çağdaş uygarlık düzeyine yaklaşsın. Ceza Kanunuyla geliştirilen cezalar, kamu düzeninin korunmasına yönelik olmakla birlikte, disiplin cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamaktır. Ceza kanunlarıyla getirilen, toplum düzenine karşı işlenen fiillere uygulanan yaptırımlar olması nedeniyle daha etkilidir. Kişilerin hayatına, hürriyetine, mallarına kişisel haklarına ve sosyal durumlarında etkili sonuçlar doğuracak düzeydedir. Buna mukabil, disiplin cezaları memurun yalnız meslekî hayatına ve meslekî haklarına etki etmektedir.
Disiplin affının haklı bir diğer gerekçesi de, bugüne kadar periyodik bir şekilde, belirli aralıklarla memur disiplin affının çıkarılmış olmasıdır. Gerçekten, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmış olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin almış oldukları disiplin cezalarına daha önce 1986, 1992 ve 1999 yıllarında olmak üzere 3 defa af getirilmiştir. Bu yüzden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu bakımdan, Anavatan Partisi olarak, ülkemizin her bir köşesinde nice fedakârlıklarla hizmet eden memur ve diğer kamu görevlileri için disiplin affı çıkarılması gerektiğini parti olarak düşünüyoruz. Fert olarak daha önce ben bu teklifi getirmiştim. Meslek kuruluşları mensuplarının, disiplin güvencesi bakımından memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlenmiş olması, zaten, daha önce söylediğim gibi, anayasal bir gerekliliktir.
Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Verdiğimiz değişiklik önergeleri vardır; bunlardan birisi, mahkemelerce verilen cezalara ilişkin adlî sicil kayıtları dışındaki notların, kayıtların ve fişlerin işlemden kaldırılması konusunda. Diğer birisi ise "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi önergemizdir. Bir diğer önergemiz ise, emeklilerin de, aynı şekilde, bu aftan faydalanmasını düzenleyecek şekilde kanunun gözden geçirilmesini yüce huzurunuzda teklif ediyorum ve oylarınızla bu kanunun geçeceğini umuyor ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Ceza görmüş olan vatandaşlarımıza ve memurlarımıza da bundan sonraki yaşamlarında sağlıklı çalışmalar ve başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, devle, millet için vardır. Devlet, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, refahını temin etmek ve onun her türlü ihtiyaçlarını karşılamak gibi fevkalade önemli bir görevi yerine getirmek durumundadır. Kamu hizmetleri, devletin, milletine sunduğu en önemli hizmettir ve bu hizmeti aslî ve geçici görevlileriyle yerine getirir.
Devlet, özellikle hizmetleri yürütürken kalite ve standarda önem vermek, süratli ve verimli bir şekilde hizmetleri sunmak için elinden gelen gayreti göstermek mecburiyetindedir. Bütün bu hizmetlerini yerine getiren kamu görevlilerinin ve memurların özellikle devlet tarafından hem korunması, kollanması hem de yetiştirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affedilmesine yönelik olarak 25.12.1985 tarihli 3249 sayılı Yasa, 18.6.1992 tarihli 3817 sayılı Yasa, son olarak da 28.8.1999 tarihli 4455 sayılı Disiplin Affı Yasası yürürlüğe girmiştir. Bugün bu tasarıyla devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, kısacası yüz kızartıcı suçlar haricindeki disiplin suçları af kapsamına alınmıştır.
Kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında, 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir. 23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı ilgililer hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması yapılamaz, devam etmekte olan disiplin soruşturma, kovuşturmaları işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz. Disiplin cezası affedilenlerin sicil dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı, ilgililere, geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; binlerce memuru yakından ilgilendiren bu teklifin yasalaşması için memurumuzun gözü bugün Meclisimizin üzerindedir. Birçok memurumuz için hayatî önem taşıyan bu yasayı bugün Meclisimizden, İktidar ve muhalefet işbirliğiyle çıkaracağımızı umuyor, yasanın, memurlarımıza ve tüm milletimize hayırlı olmasını diler Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Erzurum Milletvekili Sayın Nuri Akbulut'un. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin sicil affıyla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısının geneli üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, memurlar ve kamu görevlilerinin, özellikle disiplin cezası almış memur ve kamu görevlilerinin, büyük bir heyecanla beklediği bir kanunu hep birlikte görüşüyoruz. Bildiğiniz gibi, bu tasarı, birkaç kez Meclisin gündemine geldiği halde, bazı sebeplerle hep ertelendi. Bu ertelenme, zaman zaman eleştirilere de neden oldu; ancak, af hükümleri içerdiği için, Mecliste, hepimizin bildiği gibi, nitelikli çoğunluk gerektiren bir tasarı. Bugün, inşallah, hep birlikte bunu gerçekleştireceğiz.
Bildiğiniz gibi, daha önceden, 1985'te, 1992'de ve 1999 yıllarında, benzer af kanunları da çıkmıştı. İnşallah yeni bir başlangıç olur diyorum ve bu tasarının, ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Abuşoğlu?.. Yok.
Sayın Tüysüz?.. Yok.
Sayın Balandı, buyurun.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: İstanbul'a tayin edilen polislerimiz ve diğer kamu görevlilerimiz, âdeta, sürgüne gönderilmiş gibi ağlayarak, feryat etmektedirler. Sayın Bakan, hayatın pahalı olduğu İstanbul gibi illerimizde çalışan kamu görevlilerimizin, özellikle yüksek moral gücüne sahip olması gereken ve enerji gerektiren zor görevleri üstlenen polislerimiz için, en küçük bir iyileştirme yapıldığı, Hükümet tarafından iddia edilebilir mi ve bu konuda ilave bir ücret vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.
Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu tarz bir af yasasıyla, buna benzer, kamuda çalışan işçiler için de bir düzenleme düşünüyor musunuz? Tazminat almadan, çeşitli sebeplerle görevinden ayrılmış işçilerin durumu.Türkiye'de çok az da olsa, bu beklenti vardır. Bu işçiler için de bir af düzenlenmesini, Hükümetimiz düşünüyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.
Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum: 23.4.1999 tarih ve 4455 sayılı Yasadan, yani, o yasanın yürürlüğe girdiğinden, mevcut tasarının süre koyduğu 14.2.2005 tarihine kadar disiplin cezası alan kamu görevlimizin sayısı kaç kişidir? 14.2.2005 tarihinden, bugün itibariyle disiplin cezası alan kamu görevlisinin sayısı kaç kişidir?
Bir de, ek olarak bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakan, meslekten çıkartma cezası verilen disiplin suçlarını affettiğimiz takdirde, bunları, tekrar, kamuda, belli bir süre sonra görevlendirmeyi taahhüt ediyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten üç arkadaşıma da teşekkür ediyorum.
Sayın Balandı, İstanbul'a tayin edilen polis memurlarının, İstanbul'a tayinleri çıktığı için üzüldüklerini ve hatta ağladıklarını ifade ederek "polisler için en küçük bir iyileştirme yaptığınızı söyleyebilir misiniz" dediler. Bilindiği gibi, biz, geçtiğimiz yıl, Kamu İşveren Kurulu adına toplusözleşme ve görüşmelerden sorumlu Bakan olarak, memur sendika ve konfederasyonlarıyla toplugörüşme masasına oturmuş ve bir mutabakat zaptı imzalamıştık. Bu mutabakat zaptında, eködemesi olmayan kamu personeline yüzdelik artışın dışında 40 artı 40, 80 000 000 Türk Lirası mesabesinde de para vermiştik, bu polislerimize de verilmişti; ancak, o kanunî düzenlemede emniyet mensuplarımıza 40 artı 40'ın dışında da ayrıca 1 000 YTL, yani 100 000 000 lira gibi, hem polis memurlarına hem mahalle bekçilerine bir artış sağlamıştık ve ayrıca, bunların emeklilerine de aynı nispette bu artışı yansıtmıştık. O bakımdan, Sayın Balandı "en küçük bir iyileştirme yaptığınızı söyleyebilir misiniz" diye sormuştu; ben de, emniyet mensuplarımıza diğer kamu görevlilerimizden daha farklı bir artış sağladığımızı hatırlatmak için bu cümleleri kullanma ihtiyacını hissettim.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Bakan, eskiden ağlamıyorlardı, şimdi niye ağlıyorlar?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bunlar yeterli mi; kuşkusuz ki yeterli değil; kamu personeline, Emniyet mensuplarımıza ve diğer kamu görevlilerine daha fazla vermeyi arzu ederiz; ancak, bütçe imkânlarımız neyi gerektiriyorsa, bütçemizden kamu görevlileri için ne kadar pay ayırabiliyorsak, bu payla bağlı olarak bunları vermek durumundayız. Sadece bizim Hükümetimiz değil her hükümet bütçedeki imkânlar nispetinde hareket etmek durumundadır.
"Kamuda çalışan işçilere de bir af düşünüyor musunuz" dedi Sayın Kartal. İşçilerin memurlarımızdan bir farkı var; onlar, eğer çalıştıkları işyerinde bir haksızlığa uğramışlarsa, bu haklarını, İş Kanunu gereği, iş mahkemesine giderek haksızlığı giderme imkânına sahiptirler. O bakımdan, onlar için böyle bir af Hükümetimizin gündeminde yoktur.
Sayın Sarıbaş…
MEHMET KARTAL (Van) - Memurlar için de aynı şey geçerli Sayın Bakan, onlar da mahkemeye gidiyor. İşçiler için de bir af düzenlemesine gitmek eşitlik prensiplerine göre çok daha uygun olur.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verirseniz, Sayın Sarıbaş'ın sorusuna cevap vermek istiyorum. Bu kanunun öngördüğü süreler içerisinde disiplin affından yararlanacakların sayısı 20 543'tür; ancak, bu kanunun son tarihinden bugüne kadar ne kadar memurumuz disiplin suçu işlemiştir sorusunun cevabını yazılı olarak vereceğim; çünkü, o veriler şu anda elimde değil.
Sayın Başkanım, böylece sorulara kısaca cevap verme imkânı buldum; teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak istiyorum.
Şimdi, tabiî ki, Türkiye'deki koşulları göz önünde bulundurduğumuz süre içerisinde, devlet memurlarının, başta özlük hakları, çalışma koşulları son derece ağır ve yoksulluk sınırının altındadır. Bugünlerde eğitim sürecinin bittiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bundan sonra pazar yerlerinde öğretmenlerle karşılaşacağız bir pazarlamacı olarak, inşallah karşılaşmayız; ama, böyle bir süreç içerisinde, çalışma koşulları içerisinde yıpranan, ömrünü tüketen devlet memurlarına karşı bu suç kapsamının daraltılarak affedilmesi bir sonuçtur; ama, bundan sonra, her geçen gün ağırlaşan koşullar içerisinde devlet memurumuzun onurlu, ilkeli çalışma arayışı içerisinde olduğunu biliyoruz; ama, yıpranan, tüketen ve kirlenen süreç içerisinde de direnmeye çalışan büyük bir kitle var. İnşallah, temennimiz, bu, bir sonuçtur.
Bugün, KPS sınavı adı altında sınavlar yapılmaktadır ve bu sınavlar içerisinde her yıl milyonlarca gencimiz, iş umuduyla yarınlarının hayalini kurabilmekte; ama, maalesef, hep geçen süre içerisinde, iki yıl sonunda tekrar yeni bir sınav, yeni bir sınav, yeni bir sınav… Bu sınavlar, kamunun ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, her yapılan sınavlarla beraber, başta özlük hakları olmak üzere ve istihdam konusunda ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Sayın Bakan, cevap vermek istiyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MEMURLAR İLE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN BAZI DİSİPLİN CEZALARININ AFFI HAKKINDA KANUN TASARISI
Disiplin affının kapsamı
MADDE 1.- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.
23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır.
Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1982 Anayasasından sonra, memurlarla ilgili disiplin afları, periyodik dönemler halinde, sürekli olarak çıkmaktadır. Bu yasalardan, bu aflardan ilki, 25 Ekim 1985 tarihinde çıkarılmıştı. İkinci af, ondan yedi yıl sonra, 18.6.1992 tarihinde çıkarıldı. Üçüncü af, 28.8.1999 tarihinde çıkarıldı. Şu anda da, yine, yedi yıl geçtikten sonra, yeni bir disiplin affını görüşmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bu af teklifini veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Gerçekten, devlet memurları, sürekli olarak, bir disiplin cezası tehdidiyle karşı karşıyalar, sürekli olarak, sicilleri bozulmaktadır. Bununla ilgili bir af teklifi verildi. Bu teklif, Komisyonumuzda, Adalet Komisyonunda görüşülme tarihi 21.6.2005; ancak, bir yılı aşkın süredir -bir yıl oldu, yani, üç gün var bir yıl olmasına- bir yıldır, bu kanun teklifi, komisyondan geçtiği halde, bir türlü Meclis gündemine gelmedi.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi, büyük bir memur kitlesini ilgilendiriyor; yaklaşık 25 000 devlet memuru bu yasadan etkileniyor. Zira, devlet memurları, kamu görevlileri, kamunun sorunlarına çözüm üreten insanlar. Ne yazık ki, kamunun sorunlarına çözüm üreten bu insanlar, kendileri sorunlarla baş başa. Bu insanlar, büyük ekonomik güçlükler içindeler. Bir de bunun üzerine, gelen siyasî iktidarların, devlet memurlarını kendi anlayışlarına göre çalıştırma zorlaması da olunca, bu insanların sicilleri sık sık bozuluyor, bu insanlar sık sık disiplin cezaları alıyorlar.
Değerli arkadaşlar, devlet memurları, Anayasamızın 129 uncu maddesinde belirtildiği gibi, kamuda çalışan, kamunun hizmetini gören insanlardır. Adı üstünde, devletin memurlarıdır; ancak, gelen iktidarlar, ne yazık ki, bunlara, devletin memurları gibi değil de, iktidarın memurları gibi, iktidarın çalışanları gibi baktıkları için, o anlayışı sergiledikleri için, devlet memurları üzerinde tahakküm kurmaya, kendi anlayışları doğrultusunda onları yönlendirmeye çalıştıkları için, zaman zaman çatışmalar çıkıyor. Bu çatışmalardan da, tabiî, İktidar, eğer kendi vücut dilinden, kendi anlayışından anlamayan devlet memurlarını değiştirmek istiyorsa, görev yerini değiştirmek istiyorsa veya makamdan almak istiyorsa, onlarla ilgili bakanlık müfettişlerini gönderiyorlar, onların, istedikleri şekilde, hem sicillerini bozuyorlar hem de onlar hakkında disiplin cezaları uygulanıyor.
Değerli arkadaşlar, biz seçildikten sonra, 2002'de, Malatya'da, televizyonda yaptığım bir konuşmada, seçilen AKP'li arkadaşlarımıza seslenmiştim, demiştim ki: Malatya'daki devlet memurlarına dokunmayın. Eğer bu memurlar, görevlerini layıkıyla yapıyorlarsa, vatandaş arasında ayırım yapmıyorlarsa, bu insanlar hangi görüşten olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, bu insanlara dokunmayın, görevini iyi yapan, layıkıyla yapan insanların görüşlerine bakmayın demiştik; ancak, sanki bunun tam tersini söylemişiz gibi, Malatya'da da, her yerde olduğu gibi, partizanca atamalar sıkça yaşandı ve bu atamalardan dolayı da, Malatya, kamuoyunda çok kötü biçimde anılır oldu. Bunun en bariz örneğini Çocuk Yuvasında yaşadık. Ne yazık ki, Çocuk Yuvasındaki ehil müdürler görevlerinden alınmıştı, onların yerine, daha önce ambar memurluğu yapan, başka görevlerde bulunan, alt görevlerde bulunan insanlar getirilip müdür yapılmıştı. Yine, daha önceki tecrübeli bakıcı kadınlar işten atıldılar, işlerine son verildi, onun yerine de, seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin kadın kollarında çalışan kadınlar getirildi, o çocuk yuvasında hizmet gördürüldü ve bunun sonucunda da, Malatyamız çok kötü biçimde lekelendi, Malatya kötü biçimde anılır oldu, Malatya'da çocuklara eziyet ediliyor denildi, çocuklar dövülüyor denildi. Oysa, bu, Malatyalılardan kaynaklanmıyordu, ehil olmayan insanların istihdam edilmesinden kaynaklanıyordu.
Millî Eğitim Müdürünü Malatya'da 6 kez görevden aldılar. Yargı kararıyla geliyor, tekrar alıyorlar. Gerekçe de şu: Bakanlıktan bir yazı geliyor, diyor ki: "Sayın Müdür, sizin tecrübeniz fazla, siz görevinizi iyi yapıyorsunuz, sizin tecrübelerinizden Ankara'da yararlanacağız." Geçici görevle Ankara'ya alıyorlar. Bu şekildeki uğraşmalar neticesinde, 7 nci kez, Müdürü, bu kez de -Müdür de artık mücadeleden usandığı için- Kilis'e göndermekle anlaştılar, Müdürü Kilis'e gönderdiler, ondan sonra da, sorun şu anda bitmiş oldu.
Değerli arkadaşlar, sizin zamanınızda getirdiğiniz müdürlerle bile, başhekimlerle bile anlaşamıyorsunuz. Malatya'ya bir başhekim, Beydağı Devlet Hastanesine bir başhekim getirildi, sizin zamanınızda getirildi; ancak, başhekime yapılan Ali Dibo tekliflerini başhekim kabul etmediği için, kendi getirdiğiniz başhekimi tekrar görevden aldınız; çünkü, orada yapılan ihalelerde, başhekim, devletin ihale kanunu ne diyorsa ben onu yaparım diyordu. Ancak, bu anlayış, oradaki sizin partinizin yandaşları tarafından kabul görmediği için, başhekimin alınması gerektiğine karar verildi ve başhekim de görevden alındı.
Değerli arkadaşlar, işte, bu tip uğraşmalar, siyasî iktidarın bu şekildeki baskıları, dediğim gibi, devlet memurlarında, sürekli olarak disiplin cezalarına neden oluyor ve sicilleri bozuluyor.
Peki, değerli arkadaşlar, bir de şuna değinmek istiyorum: Bu yasanın kapsadığı alan, 1999 yılı ilâ 2005'in ikinci ayı. Peki, 2005'in ikinci ayından sonraki, yani, şu anda, birbuçuk yıla yakın süredir disiplin cezası alan memurlar bu kapsamda niçin değil? O dönem içinde de, yine, bu kez, belki daha önceki siyasî iktidarlar tarafından o memurların sicilleri bozulmuştu, disiplin cezaları almışlardı; ancak, bu kez de sizin İktidarınız döneminde, bu devlet memurları pek çok cezalar aldılar, bunların sicilleri de bozuldu.
Peki, şu anda, mademki bu yasayı bugün görüşüyorsak, bu devlet memurlarının sicillerini şimdiye kadar niye düzeltmiyoruz değerli arkadaşlar? Bununla ilgili olarak, yine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge vererek, bu yasanın kapsamının 2006'nın altıncı ayına kadar genişletilmesini talep edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bir diğer eksiklik de, daha önce çıkarılan 3 tane afta, emniyet mensupları da bu aftan faydalanıyordu; ancak, şu anda getirilen düzenlemede emniyet mensupları bu aftan faydalanmıyor. Değerli arkadaşlar, emniyet mensupları çok güç şartlarda çalışıyorlar; hem ekonomik koşulları çok kötü hem de görevleri çok zor. Bu şartlar altında çalışan insanlardan bir kısmı, intiharı bile bir seçenek olarak görüyorlar. Peki, bu şartlar altında çalışan emniyet mensuplarının niçin disiplin cezalarını affetmiyoruz?
Değerli arkadaşlar, devlet memuru üzerindeki bu yanlış uygulamalara küçük bir örnek vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Niğde'ye, İktidarın bir bakanı geliyor. İktidarın bakanı gelecek diye Niğde Valisi diyor ki oradaki karşılama heyetinde bulunanlara "hepiniz, sayın bakanı ayakta bekleyeceksiniz." Oradaki bir grup oturmaya devam ediyor. Diyor ki "siz niye oturuyorsunuz?" "Efendim, bunlar gazeteci, bunlar oturuyorlar" diyorlar. Bu sefer, Sayın Vali, gazetecilere kızıyor "siz de ayağa kalkacaksınız" diyor. Bu kez gazeteciler orayı terk ediyorlar. Arkasından, sayın bakan geldiğinde, durum sayın bakana iletiliyor, sayın bakan buna tepki gösterince de, bu kez, güya özür diliyor Sayın Vali, diyor ki "ya, kusura bakmayın, ben sizi devlet memuru zannetmiştim." Devlet memuruna bakış, anlayış bu değerli arkadaşlar; yani, Sayın Valinin özrü kabahatinden daha büyük.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifini getiren arkadaşlarımıza tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Bu yasa kapsamının 2006'nın altıncı ayına kadar genişletilmesini ve emniyet mensuplarının da bu kapsamdan yararlandırılmasını teklif edeceğiz; umarım desteklersiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve milletimizi, şahsım ve Anavatan Grubu adına, saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1 inci maddesiyle, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçlarıyla affedilmesi; buna karşılık, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolandırıcı iflas, yüz kızartıcı ve şeref ve haysiyet kırıcı suçlar, istimal ve silah kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle kurumla sürekli olarak ilişki kesilmesi üzerine yapılacak bu kapsamlı af dışına çıkması öngörülmüştür.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre verilmiş yer değiştirme cezaları ile meslekten çıkarma cezaları, emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları da kapsamdışı bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, memur ve diğer kamu görevlilerinin uzun süredir merakla bekledikleri memur disiplin affı kanunu tasarısının, gecikmeli de olsa Meclis gündemine gelmiş olmasını, Anavatan Partisi olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Bu tasarı ise, bizim Sayın Milletvekilimiz Dursun Akdemir tarafından da, öncelikle, Meclisimize… Bugünkü görüştüğümüz tasarı, Anavatan milletvekilimizin imzası var. Bunları, AKP ve CHP milletvekilleri sahiplenmesin.
Bu disiplin affı, bütün Türkiyemizde 25 000 memurumuzu, yaklaşık, bu olayla karşı karşıya getirmiş ve bunların disiplin afları için çaba gösterilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesine göre, devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülüyor. O halde, kamu görevlilerinin kamu hizmetlerini hakkıyla yerine getirmesi, esasen, devletin anayasal görevlerini hakkıyla yerine getirmesi demektir. Öbür yandan, kamu görevlilerinin sıkıntı içinde olması, fiziken ve psikolojik olarak yetersiz olmaları, aslında devletin yetersiz olması demektir; yani, devletin, anayasal görevlerini hakkıyla yerine getirmemesi anlamına gelmektedir. İşte, bu nedenle, kamu görevlilerinin, siyasî mülahazadan uzak, huzurlu bir ortamda çalışmalarını sağlamak zorundayız.
Bütün zorluklara rağmen, memurlarımızın, haksız disiplin kovuşturmasıyla rahatsız edilmelerinin ve cezalandırılmalarının önüne geçmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, toplumun… Bu haksız uygulamalar karşısında ceza hukukuna göre cezalandırılmaktayız. Bununla güttüğümüz amaç, bir yandan toplumsal düzeni korumak, diğer yandan da, bu insanları yeniden topluma kazandırmaktır. Ceza kanunlarıyla getirilen cezalar, kişilerin hayatı, özgürlükleri ve sosyal durumları üzerinde etkili sonuçlar doğurmaktadır. Buna mukabil, disiplin cezaları, memurun yalnız meslekî hayatına ve yükselmesine ilişkin haklarına etki etmekte olup, esasen, disiplin cezalarının asıl amacı, memurların düzenli çalışmalarını sağlamak ve böyle, kamuda verimliliği artırmaktır.
Bu, ilk memur disiplin affı değildir. Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, daha önce, 1985, 1992 ve 1999 yıllarında olmak üzere, üç kez memur disiplin affı çıkarılmıştır. Gündemimizde bulunan bu disiplin affının, her nedense, sürekli, İktidar tarafından önü tıkanmış ve bir türlü Meclis gündemine alınmamıştı. Disiplin affına rakamlarla baktığımızda da, olayın vahameti iyi anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, insan olan hata yapabilir. Elbette ki, kamu görevlileri de, yoğun iş yükü altında hatalar yapmış olabilirler. Burada önemli olan, cezaların, hatalarının durumuna uygun olması ve memurlarımızın haklarını mahkeme huzurunda arayabilmeleridir. Memur disiplin affının 25 000 memurumuzu ilgilendirdiği ifade edilmekle birlikte, disiplin cezalarının yüzde 70'lik bölümünün ise uyarma ve kınama cezaları olduğu görülmektedir; yani, memurlarımızın kendilerine verilen disiplin cezalarına karşı haklarını arayamadıkları, dava açamadıkları disiplin cezası oluşturmaktadır. İşte, bu yüzden, önümüze gelen disiplin affı çok önemlidir. Hepimizin kamu kurum ve kuruluşlarındaki teftiş sisteminin, yani, zararlı boyutunu biliyoruz. İdareye yakın bürokratlar telkiniyle hareket eden müfettişler, âdeta bir tetikçi gibi hareket ederek, hedef haline getirilen kamu görevlisinin geleceğiyle oynamaktadırlar. Bu da, zaman içerisinde, sicil affı kanunu, memurlarımız arasında bir beklenti haline gelmektedir.
Disiplin cezaları, kamu hizmeti görevlilerinin, mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idarî yaptırımlardır. Disiplin cezaları, işlenen fiilin derecesine göre farklı yaptırımları içermektedir. Bu yaptırımlar, uyarma cezası, kınama cezası, memurların aylıklarının 1 bölü 30'u ile 1 bölü 8'i arasında kesinti yapılması, bir yıl ile üç yıl bulundukları kademelerde bekletilmeleri ve devlet memurluğundan çıkarılmaları şeklinde kendini göstermektedir. Dolayısıyla, disiplin affı olarak dava açılmaması ve dolaylı etkileriyle memurlarımız üzerinde çoğu kez siyasî amaçlara dayalı psikolojik baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, eğer bir disiplin affı çıkarılacaksa, bunu, sağlıklı, adil ve mümkün oldukça herkesi bağlayıcı saymalıyız.
Şimdi, kanun tasarısına bakıyoruz; disiplin affı, 2005, yani, 23.4.2005 tarihine kadar işlenmiş disiplin cezalarını kapsamaktadır. Buna baktığımızda, acaba, bu, önceki iktidarların vermiş olduğu bu disiplin cezalarını affettiğimizde, AKP İktidarı döneminde, 21 Haziran 2006'ya kadar olan memurları neden bu af kapsamı dışına çıkardıklarına baktığımızda, acaba, bunlar döneminde kendi aradıkları nitelikte göreve gitmedikleri veyahut da müfettişleri kanalıyla bu ceza verilen insanları affetmedikleri… Bu sicil affı konusunda, bunları kapsam dışına bırakmaları gerçekten bir ayırımcılıktır. "Bizimkileri ve ötekileri" anlamı çıkıyor; bu, ayırımcılığın ta kendisidir. Eğer, gerçekten, bu memurlar suç işlemediyse veyahut da suçları hafifletici disiplin cezaları ise, neden bu memurları siz kapsamdışı bırakıyorsunuz?
Biz, Anavatan Grubu olarak, bu 1 inci maddede, bugüne kadar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan cezaların affı konusunda önerge verdik. Önergemizi desteklerseniz seviniriz; çünkü, bu tarihe kadar birsürü memurumuz da mağdur olmaktadır. Eğer, memurlardan yana isek, memurların sıkıntısını paylaşacaksak, hiçbirini ayırmadan, bu affı, bugüne kadar olan, yani, yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan bütün memurların affı, sicil affı, bu Meclis, inanıyoruz ki, çıkarmalıdır diyoruz ve bunları eğer çıkarmadığımızda, ayırımcı olduğumuzu, adil olmadığımızı göstermiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, memurların perişanlığı diz boyu. İşte, biraz önce arkadaşlarımız da söyledi; polis memurlarımızın, emeklilerimizin, dulumuzun, yetimimizin durumları çok ağır. Bugün, İstanbul'dan kaçıyorlarsa, bunlar İstanbul gibi büyük kentten kaçabilirler mi?! Ekonomik sıkıntılar bu insanları öyle bir noktaya getirmişler ki, artık, bu büyük kentlerden kaçmaya başlıyor. Memur bu durumdayken, bunların siyasî olarak verilmiş olan cezaları, hâlâ, bugüne kadar olan cezaları eğer görmemezlikten geliyorsanız, 2005 tarihinden bugüne kadar olan cezaları görmemezlikten geliyorsak, burada bir art niyet aramak zorundayız. Neden ayırımcılık yapıyorsunuz? Bunlar, Türkiye Cumhuriyetinin memurları. Sıkıntı içerisinde, belki, amirinin veyahut da siyasî bir baskının tesirinde kalmış ve suç işlemiş olabilir. Bu, suç sayılmaz; çünkü, devlet memuru özerk olmalıdır, siyasî baskı altında bulunmaması gerekir. Eğer, biz, bu memurlarımızın her yönüyle, ekonomik ve sosyal yönüyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …desteklediğimizde, inanıyoruz ki, sicil affıyla birlikte bu insanların çalışmasında daha şevkli bir ortam hazırlayacağız.
Bunun için, biz, Anavatan Grubu olarak -bu yasanın zaten teklifini bizim milletvekilimiz verdiği için- bu yasayı destekliyoruz; ama, sizlerden de, bugüne kadar olan suç işlenmiş veyahut da herhangi yüz kızartıcı suç olmayan, disiplin suçundan dolayı mağdur olan memurlarımızın da affı konusunda yardımcı olmanızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bugün, bu tasarıyla, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle, görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere, kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının, bütün sonuçlarıyla affedilmesi öngörülmektedir. 23 Nisan 1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılamaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.
Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacı kardeşlerimizin bazıları, arkadaşlarımızın bazıları, bazı, buradaki suçların kapsamdışı kalmamasını arzu etmişlerdir; fakat, burada görüyoruz ki, birçok suçlar, doğrudan doğruya devletin şahsına karşı işlenmiş ve aynı zamanda yüz kızartıcı suçlardır. Tabiî ki, her suçun af kapsamı dışında kalması diye bir hadise yoktur. O zaman, bütün memurların suçları arasında bir farklılık olmaması gerekirdi. İşte, bu sebepledir ki, disiplin cezaları affedilen sicil dosyalarındaki disiplin cezalarına dair kayıtlar ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Fakat, burada, affedilen memurlarla ve kamu görevlileriyle ilgili bu af kapsamına girdikten sonra, kendilerinin, ikinci bir kez parasal yönden devletin aleyhine bir dava hakkı olmaması için de yasaya yine böyle bir madde konmuştur ki, parasal yönden herhangi bir talep hakları da olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, devleti zora sokmak için değil, memurlarımızın devlete bağlılığını artırmak, devlete ve kendilerine güvenlerini yeniden kazanmak ve sağlamak için hazırlanmıştır.
Bugün, burada, İktidar ve muhalefetiyle, hakikaten, hayırlı bir hizmet yapıyoruz ve binlerce memurumuz, bu bizim yapmış olduğumuz yasadan faydalanacak ve kendileri, yeni bir azimle, gayretle devlet memuriyetine devam edeceklerdir. İşte, bu onurlu işi İktidar ve muhalefetiyle yapmanın güzelliği ve onuruyla, hepinizi tekrar saygı ve sevgilerimle selamlıyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın Muzaffer Külcü.
Buyurun efendim.
MUZAFFER KÜLCÜ (Çorum) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; sizleri saygıyla selamlıyorum. Üzerinde çalışmakta olduğumuz tasarının 1 inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, 1982 yılından bugüne kadar üç kez benzeri çalışmanın yapıldığı disiplin affıyla ilgili bir dördüncü çalışmayı bugün yapıyoruz ve özellikle kamu çalışanlarının, memurların üye oldukları sendikaların da titizlikle takip ettiği bir konu olması hasebiyle, bizim de, bu çalışmanın yürütüldüğü komisyonun üyesi olarak yakından takip ettiğimiz bir konu. Yaklaşık bir yıl önce komisyonda görüşülen ve Genel Kurul çalışmaları ancak bugün yapılması mümkün olan bir tasarı.
1 inci maddesinde disiplin affının kapsamına hangi maddelerin girdiği anlatılmış. Bakıldığı zaman, toplumda yüz kızartıcı suç olarak özellikle tarif edilen irtikap, inancın kötüye kullanılması ve benzeri maddeler burada sayılmış. Bunun dışında, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar var, ki, bunun dışında memur ve diğer kamu görevlileri olarak adlandırılan ve kamuda genel olarak bulunan bütün personelimizin disiplin suçları affedilmiş oluyor. 1999 yılında en son çıkarılmıştı. O günden 2005 yılına kadar işlenmiş olan suçları kapsıyor.
Burada, bir eleştiriye cevap vermek istiyorum tarihle ilgili olarak. "Niçin bugüne kadarki bir tarih değil de bir yıl önceki tarih esas alınmıştır" diye bir konuşmacı tarafından soru yöneltilmiştir. Değerli arkadaşlar, bütün af çalışmalarında, o tasarının veya teklifin hazırlandığı tarih hangi tarihse o esas alınmıştır. Kamuya deklare edildikten sonra, topluma açıklandıktan sonraki suçlar, hiçbir af çalışmasının kapsamı içerisine dahil edilmemiştir. Eğer bizim dönenimizdeki soruşturmaların kapsam içinde kalıp kalmaması olsaydı, 2002 tarihinden 2005 tarihine kadarki süreç de bu tarihin dışında bırakılır idi.
Kısaca bunları söyleyerek, yapılan çalışmanın bütün sosyal taraflara hayırlı olmasını diliyorum, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Külcü.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmına geçiyorum.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Hükümete birkaç sual tevcih etmek istiyorum.
Birinci sualim: Sayın Bakanım, Hükümetinizin, IMF taahhütleri içinde, memurlarla ilgili alanlara ilişkin tasarruf ve taahhütleri mevcut mudur? Varsa böyle bir şey, bu taahhütler hangi alanlarda ve nelerdir?
İkinci sorum: Hükümetiniz, memur alımlarında ve tayinlerinde siyasî müdahale yapmakta mıdır?
Üçüncü sorum: Sayın Başbakan, çokça gerçekleştirdiği Avrupa gezilerinde, müzelerin yanı sıra, oradaki memurların yaşam standartlarını izlemekte midir?
Dördüncü sorum: Başta Sayın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere, yakınlarını, sadık dostlarını ve akrabalarını devlet bürokrasisinin en tepe noktalarına kuralsızca atamakta olan bakanlar, Avrupa Birliğinin hangi paket standartlarına uymaktadırlar?
Diğer bir sorum: Hükümetinizin büyük şehirlerde maç stadyumlarının kapılarında saatlerce bekletilen, görev yaptığı polis aracı içinde çapraz ateşle kurşunlanan, yakalamaya çalıştığı hırsız tarafından yaralanan veya öldürülen, çocuğunun ve eşinin ihtiyaçlarını karşılayamamanın manevî yükü altında ezilen, kendini savunacak yeterli teknik altyapıya sahip olmayan polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıdığını düşünmekte midir?
Son sorum: Devlet bürokrasimizin çok sayıda önemli noktasına yapılan atamaların birçoğu, vekâleten atama şeklinde gerçekleşmektedir. Bunun nedeni, Hükümetinizin, siyaset, devlet ve toplum yönetimi konularında kültür ve tecrübeye sahip olmaması mıdır veya Hükümetinizin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve onun kurallarına karşı psikolojik bir uzaklık mıdır?
Bunları soruyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, kamu görevini yaparken müstafi sayılmış olan kamu görevlilerinin tasarıdaki konumları nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Af kapsamı, belli bir tarihe kadar alınan disiplin cezalarıyla ilgili, yıl sonu, 2005 sonu tarihiyle mahdut kalacak. Peki, bunu, 2006 Aralık yapma düşüncesinde neden olamadık?
Ayrıca, devlet memurlarının sorunları sadece sicil affı değil sizin de kabul edeceğiniz üzere. Özlük haklarının iyileştirilmesi, aldıkları ücretlerin iyileştirilmesi ve onurlarına, haysiyetlerine yaraşır ve yakışır bir hayat standardı yaşayabilmeleri cihetinde bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Var olan ekonomik sıkıntıları, memurların, devlet memurlarının var olan ekonomik sıkıntılarının aşılması noktasında bir hazırlığınız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma üç sorumuz var. Devlet memurlarının, bugün, sürgün de, bir disiplin meselesi olarak ciddî anlamda baskı unsuru olarak kullanılmaktadır ve kadrolar açılmak için de kullanılmaktadır.
Birinci sorum, KPS sınavıyla başvuran milyonlarca gencimize bu yıl kadro açmayı düşünüyor musunuz?
İki: Sağlık çalışanlarının özellikle ciddî problemleri var; zorunlu hizmetten tutun da kadro ihdasına kadar ciddî anlamda sıkıntıları mevcut. Bugün bunlar için, sağlık çalışanları için, özelikle özlük haklarında ne gibi iyileştirme düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorumuz: Bugün, özellikle polis teşkilatının ve emniyet çalışanlarıyla beraber diğer personelin, özlük hakları ve çalışma koşullarında ciddî anlamda büyük sıkıntıları mevcut. Çalışma mesaisi Uluslararası Çalışma Örgütünün belirlenmiş olduğu standartlar dışında. Bunlara standart bir program dahilinde çalışma koşulları yaratmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarımızın tespit edebildiğim sorularına kısa kısa cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Özdoğan "Hükümetinizin, IMF'ye memurlarla ilgili bir taahhüdü var mıdır" dedi. Hayır, bizim, IMF'ye memurlarla ilgili herhangi bir taahhüdümüz yoktur ve olamaz.
Yine tespit edebildiğim bir sorusu -anlayabildiğim kadarıyla- Sayın Özdoğan'ın "Sayın Başbakan sık sık Avrupa'da gezilere gidiyor, Avrupa ülkelerinde memurların standartlarıyla ilgili bir inceleme ve tespitte bulunmuş mu" diye soru yönelttiler. Bunun da kastının, Avrupa Birliği ülkelerinde kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik durumlarının, Türkiye'deki kamu görevlilerinden daha üstün olduğunu herhalde hissettirmek için bu cümleyi kullandılar. Kuşkusuz ki, Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına düşen millî gelire bakarsanız, kiminde 20 000, kiminde 30 000'dir. Bizde daha yeni 5 000 dolarlara çıkmıştır.
HASAN ÖREN (Manisa) - 4 000 Sayın Bakanım, 4 000… O, eski kura göreydi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O bakımdan, ülkelerin ekonomik durumları, kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik durumlarıyla paraleldir. İnşallah, Türkiye, ekonomide daha da güçlü hale gelir, kişi başına düşen millî gelirde biz de Avrupa Birliği ülkelerini yakalarız. O zaman, halkımızın, vatandaşımızın ve tabiî ki kamu görevlilerinin sosyal ve ekonomik standartları da yükselmiş olur.
Yine, diğer bir soru: Bazı bakanların akrabalarını kamuda önemli görevlere getirdiğini ifade ettiler. Şunu hemen belirtmek istiyorum ki, şu anda, Türkiye'de hiçbir üst düzey yöneticinin, Sayın Başbakan da dahil, bendeniz Bakan arkadaşınız da, bir yakınımızı doğrudan doğruya, sınavsız kamu görevine almamız söz konusu değildir. Böyle bir şey mümkün değildir; çünkü, merkezî sınav sistemiyle kamuda boş kadrolara atama yapılmaktadır. İstisnası, istisnaî kadrolardır. Benim, Bakan olarak 2 tane istisnaî kadrom vardır; bir tanesi, özel kalem müdürlüğü, bir tanesi de, basın ve halkla ilişkiler müşavirliğidir. Buraya atama yapabilirim. Göreve başladığımda kimler o anda orada görev yapıyorsa, şu anda da onlar görev yapıyor.
O bakımdan, biz, Hükümet olarak, kamuda torpili ve kayırmacılığı ortadan kaldırmak için, 1999 yılında başlayan merkezî sınav uygulamasını büyük bir titizlikle uyguluyoruz, hatta, bu bir yönetmeliğe dayanmaktadır. Hazırladığımız kamu personeli kanun tasarısında da bunu bir kanun maddesi haline getirerek, sık sık değiştirilmesinin de önüne geçmek istiyoruz.
EROL TINASTEPE (Erzincan) - Sayın Bakan, KİT'lerde bakanların akrabaları yok mu?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Polislerimizin siyasî sorumluluğunu taşıyor musunuz" dediler. Kuşkusuz ki, Hükümet olarak, polislerimizin ve tüm kamu görevlilerinin ve vatandaşlarımızın her türlü sorumluluğunu taşıyoruz.
Sayın Başkanım, sürem dolduğunda işaret ederseniz, ben diğer sorulara yazılı cevap veririm. Herhalde 35 saniye var, değil mi efendim?
BAŞKAN - Evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamam.
Sayın Işık "müstafi durumda olanların konumları nedir" dedi. Eğer, istifa etmişse bir kamu görevlisi ve istifasından itibaren de altı ay geçmişse, yeniden kamuya dönme talebinde bulunabilir; ancak, kabul etme, bu kamu kurum ve kuruluşunun üst düzey amirinin takdirine bırakılmıştır. Devlet Memurları Kanunu, bu durumu bu şekilde düzenlemiştir.
Sürem doldu; diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
Dursun Akdemir
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
Iğdır
|
|
Züheyir Amber
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Muharrem Doğan
|
|
Hatay
|
Ankara
|
Mardin
|
|
İbrahim Özdoğan
|
Hüseyin Özcan
|
|
|
Erzurum
|
Mersin
|
|
"Memur ve diğer kamu görevlilerinden emekli olanlar da, disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde özlük hakları kendilerine iade edilir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
Dursun Akdemir
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
Iğdır
|
|
Züheyir Amber
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Muharrem Doğan
|
|
Hatay
|
Ankara
|
Mardin
|
|
|
Hüseyin Özcan
|
|
|
|
Mersin
|
|
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyle ilgili olarak şimdi okutacağım 3 önerge aynı mahiyette olduğundan işlemlerini ve oylamalarını da birlikte yapacağım.
Önergeleri şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005 tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
Dursun Akdemir
|
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
Iğdır
|
|
Züheyir Amber
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Muharrem Doğan
|
|
Hatay
|
Ankara
|
Mardin
|
|
|
Hüseyin Özcan
|
|
|
|
Mersin
|
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "14.2.2005 tarihine" ibaresinin "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Süleyman Sarıbaş
|
Muharrem Doğan
|
Hüseyin Özcan
|
|
Malatya
|
Mardin
|
Mersin
|
|
Turan Tüysüz
|
Selami Yiğit
|
Serpil Yıldız
|
|
Şanlıurfa
|
Kars
|
İzmir
|
|
|
E. Safder Gaydalı
|
|
|
|
Bitlis
|
|
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu 3 önergenin aynı mahiyette olduğunu ifade etmiştim.
Şimdi, bu 3 önerge için Sayın Komisyona soruyorum: Katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, gerekçesini açıklayacak; buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu verdiğimiz kanun teklifinde, tabiî çalışmakta olan memurların sicil affını kapsayacak şekilde düzenlenmesi sağlanmıştı; ama, daha sonra da bazı eksikliklerin olduğu yasa yapılırken ortaya çıktı. Biz de bunu tespit ettik.
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasına aynen şunun eklenmesini önerdik: "Memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ettik Yüce Makamdan.
Buradaki amaçlanan durum, memurların dışında serbest meslek uygulayan kimseler de kamu görevlisi niteliğinde olacak işler yapmaları dolayısıyla örgütleri tarafından birtakım müeyyidelere tabi tutuluyorlar. Böyle olunca da, bu kişiler, kendi mensupları arasında birtakım haksızlıklara, yanlışlıklara ya da o anda doğru gibi görünen uygulamaya maruz kalıyorlar. Bunların ortadan kaldırılması da hakkaniyeti getireceğinden, dolayısıyla, Tabipler Odası gibi, Barolar Birliğinde olduğu gibi, çeşitli sivil toplum örgütlerinin kuruluşlarında uygulanan müeyyidelerin de aynı şekilde telakki edilerek bunlara verilmiş olan cezaların da af kapsamına alınması, dolayısıyla, sayılarını şu anda net olarak bilmediğimiz halde, belki onbinlere, yüzbinlere ulaşacak sayıda olan bu rakamlardan etkilenmiş olan mensupların da faydalanması, devletin ve hukukun ana ilkeleriyle uygun düşeceği düşüncesiyle böyle bir maddenin eklenmesini önerdik.
Zaten bu önergemizin haklılığını, böyle bir kanunun gerekliliğine bizden sonra inanarak da getirmiş olsa, Hükümetin de bizim önerimizi kabul edeceğini ve bu önergemizin kanuna ekleneceğini tahmin ediyorum. Böylece, bu önergemizin kabul görmemesi; Hükümet tarafından uygun düşmese bile, siz değerli milletvekillerinin oylarıyla bu önergemizin kabulünü ve bu tür meslek mensupları kişilerin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarının da yararlandırılması hakkaniyeti getireceğinden, sizlerin oylarının olumlu yönde olmasını bekliyoruz.
Ayrıca, Anayasamız, zaten "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" ana başlığında görev ve sorumlulukları çok net şekilde tanımlamış, "…disiplin kovuşturulmasında güvence" başlığı altında 129 uncu maddesiyle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir. Böylece, getirmiş olduğumuz bu önerge, Anayasanın da açık amir hükmünün gerçekleştirilmesini sağlamış olacağından, bu önergemize oy vermenizi bekliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan ve arkadaşlarının önergesi… Bu önergede konuşmak isteyen var mı? Yoksa gerekçeyi okutalım.
Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1 inci maddedeki önergemiz şu: Diyoruz ki; bugüne kadar olan memurlarımızın da affedilmesi, sicil affının olması konusunda önergemiz var. Neden ayırım yapıyoruz, mademki o tarihte hazırlanmıştı yasa; ama, bugüne kadar ertelendi. Eğer, bugün, bu insanların da sicil aflarını istiyorsak, yasanın yürürlüğe girdiği günden itibaren bu insanları da sevindirelim diye, bu amaçla vermiştik.
Değerli arkadaşlar, eğer, biz, her beş yılda bir af düşünüyorsak -ki, geçmişte olmuştur- ama, bugüne kadar olan afları da, sicil aflarını da görmezden geldiğimizde, burada gördüğümüz kadarıyla, İktidarın taraflı olduğunu görüyoruz. İktidar, eğer taraflı değilse, 2005'ten önce olanlar bu af kapsamı içerisine giriyorsa, neden 2005 tarihinden, nisan ayından bugüne kadar, ikinci aydan bugüne kadar olan memurların affını istemiyorsunuz? O zaman, demek ki, sizin döneminizde, bu memurları, bilinçli olarak bazı göndermiş olduğunuz müfettişler kanalıyla veyahut da atamış olduğunuz müdürler kanalıyla bu memurlar disiplin cezasına çarptırılmış oluyor. Eğer siz bu konuda ısrarlı olursanız taraf olduğunuzu gösteriyorsunuz. İktidarınız döneminde olan, atadığınız veyahut da sürmek zorunda kaldığınız bu memurları sizler eğer, bu af kapsamının dışında tutarsanız, Hükümetin yanlı olduğunu görüyoruz. Bunun için, bizim ricamız, bu önergemize destek verin, bu memurlarımızı da af kapsamı içerisine alalım.
Ayrıca, polis memurlarımızın durumunu da, yine emniyet mensuplarımızın durumunu da göz önüne aldığımızda, bu memurların da sıkıntıları var, sorunları var; bunlar da, disiplin suçu sicillerinden herhangi bir şekilde yüz kızartıcı olaylar olmayan bir suç işlemiş olabilirler; ki, zaten o yüz kızartıcı suç işleyenlerin, sömüren, hırsızlık yapan veyahut da devleti dolandıran hiçbir memurunun affını istemiyoruz; ama, atamış olduğunuz müdürler kanalıyla, yürüyüşü hoşuna gitmeyen memura, eğer sicil affında ceza verdiyse, kıyafeti hoşuna gitmeyen bir bayanın kıyafetinden dolayı eğer müdür ceza verdiyse, bu İktidarınız döneminde, bugüne kadar insanların da affedilmesinden yana olduğumuzu bildirir, sizden de bugüne kadar olan sicil aflarıyla ilgili desteğinizi bekliyoruz; bu memurları da memnun edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Aynı mahiyetteki üçüncü önerge sahibi Ümmet Kandoğan burada bulunmadığından, gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın aşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki üç önergeyi de müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyle ilgili olarak, şimdi okutacağım Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in önergesi aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Şimdi, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "memurlar ve diğer kamu görevlileri" ibaresinin "memurlar, diğer kamu görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensupları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Akdemir, gerekçeyi okutayım mı?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın "kamu hizmeti görevleriyle ilgili hükümler" ana başlığı altında "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturmasında güvence" başlıklı 129 uncu maddesi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarını, disiplin güvencesi bakımından memurlar ve diğer kamu görevlileriyle birlikte düzenlemiştir.
Bir nevi, kamu hizmeti görmekte olan bu meslek mensupları, başta halkımızın hukuk güvenliği ve sağlık hizmeti olmak üzere çok önemli hizmetleri yurdumuzun her bir köşesinde yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Hayatımızı, özgürlüğümüzü, yasal mülkiyet haklarımızın güvenliğini bu meslek mensuplarına emanet ediyoruz. Devlet memurlarının yaşadığı birçok sıkıntı, asılsız suçlamalara disiplin cezası verilmesi ve siyasî mülahazalarla ayırımcılık, avukatlar, doktorlar ve diğer meslek mensupları için de geçerlidir ve disiplin affının kapsamına kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarının da dahil edilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Değişiklikle bu kanun kapsamındaki disiplin cezalarının affından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensuplarının da yararlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçe aynı olduğu için gerekçeyi okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz önce gerekçesini dinlediğiniz her iki aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 952 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar" ibaresinin "23.4.1999 tarihinden bu kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıda disiplin cezasından yararlanmak isteyenler için öngörülen süre 14.2.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra disiplin cezası alanlar bu kanundan yararlanamayacaktır. Ayrıca, bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Abuşoğlu (Gaziantep) ve arkadaşları
"Memur ve diğer kamu görevlilerinden emekli olanlar da disiplin affından yararlandırılır. Emekli olanlardan, disiplin cezası nedeniyle hak kaybına uğrayanların bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları halinde özlük hakları kendilerine iade edilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi?..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Dursun Akdemir konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, buyurun, önergenizi açıklayın efendim.
Buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlarım; tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın arkadaşlarım, burada da, görüşmekte olduğumuz bu 952 sıra sayılı af niteliğinde olan bu tasarıya bir madde eklenmesini önerdik. Bu maddede, yine, kanun yapılırken düşünülmemiş, ama, düşünülmesi gereken bir konuyu gündeme getirdik. Bu konu da, daha önce memur olarak çalışırken, birtakım disiplin kovuşturmasına maruz kalmış; ama, bu kovuşturma sonucunda almış olduğu cezalardan dolayı -ki, bu cezalar affedildiğine göre- haksız olarak da bu ceza verilmiş olsa, haklı olarak da ceza verilmiş olmasa, tümü affedilmiş oluyor; ama, burada bir noksanlık kalıyor tabiî. Memur olarak çalışıp emekli olduğu halde cezayı çekmiş oluyor; emekli olmamış olanlar bu yasadan faydalanıyorlar; fakat, emekli olanlar, emekli oldukları için, akla gelmediğinden, bu yasanın dışında kalıyor. Bizim burada amaçladığımız konu, hakkaniyete, eşitliğe, hak ve hukuku gerçekleştirme adına, emekli olan vatandaşlar da böyle bir disiplin cezasına maruz kalmışlarsa, onların da cezalarının silinmesi, maddî ve manevî kayıplarının önlenmesi adına böyle bir önerge verdik. İnsanlığın gereği de budur, hukukun gereği de budur, adaletin gereği de budur. Bu tür insanlar emekli olduktan sonra, genellikle -emeklilik gelmesi hiçbir zaman tasvip edilecek bir kelime olmuyor çalışan memurlar tarafından- emekli olunca kendilerini unutulmuş sayıyorlar ve dolayısıyla, evde bile, mahallede bile, eş dost arasında, emekli işe yaramaz gibi telakki ediliyor. Biz, bu emekli memurlarımızın da, zamanında çok işe yaradıklarını, hatta şu anda emekli olsalar bile önemli olduklarını vurgulamak adına, bunların uğramış olduğu bu haksızlık ya da zamanında hak ederek ceza almış olsalar bile, bu kanundan mevcut çalışan memurların faydalandığı şekilde emekli memurlarımızın da faydalanmasının bir toplumsal, sosyal adalet ilkesini gerçekleştirme adına, buraya eklenmesini uygun bulduk.
Değerli arkadaşlarım, işte biz, bu maddeyi düşünürken, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğuna göre, burada devletin yüceliğine vatandaşlar arasındaki eşitlik ilkesini yerleştirecek ve benimsetecek şekilde bu maddenin konulması, Avrupa Birliğine girerken, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ve özellikle hukukta eksik bırakılmadan kanunların çıkarıldığını ispatlama adına da önemli bir gösterge olacaktır. O nedenle, emekli memur kardeşlerimizin de bu yasada anılması, siz değerli milletvekili arkadaşlarım tarafından önergemizin kabul edilmesi, hem demokrasi adına hem ülkemiz adına hem de Hükümetiniz adına bir kazanç olur, İktidar milletvekili arkadaşlarım için diyorum.
Dolayısıyla, oylarınızı esirgememenizi, sizlerin bu Yüce Meclisin çatısı altında emeklileri de düşündüğünüzü hatırlatma babından da olsa oylarınızı vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 1 inci maddesinin oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
952 sıra sayılı yasanın 1 inci maddesinin açıkoylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Recep Garip, Adana?.. Burada.
Bayram Özçelik, Burdur?.. Burada.
Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum?.. Burada.
Nevzat Doğan, Kocaeli?.. Burada.
Yüksel Çavuşoğlu, Karaman?.. Burada.
Ahmet Çağlayan, Uşak?.. Burada.
Hakan Taşcı, Manisa?.. Burada.
Osman Kılıç, Sivas?.. Burada.
Tayyar Altıkulaç, İstanbul?.. Burada.
Ali Ayağ, Edirne?.. Tekeffül ediyor Sayın Toprak.
Recep Yıldırım, Sakarya?.. Burada.
Bülent Gedikli, Ankara?.. Burada.
Cevdet Erdöl, Trabzon?.. Burada.
Mehmet Yüksektepe, Denizli?.. Burada.
Ünal Kacır, İstanbul?.. Evet, Sayın Filiz tekeffül ediyor.
Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye?.. Burada.
Ali Sezal, Kahramanmaraş?.. Burada.
Fatih Arıkan, Kahramanmaraş?.. Burada.
Dengir Fırat, Mersin?.. Eyiceoğlu… Tamam.
Ziyattin Yağcı, Adana?.. Burada.
Şimdi, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 5 dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bu yasa açıkoylamaya tabi. O bakımdan, sayın milletvekili arkadaşlarımızın ayrılmamalarını rica ediyorum. Diğer maddeler de aynı şekilde; herhalde arkadaşlarım anlamıştır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bir hatırlatma yapmak istiyorum tekrar: Bu yasanın maddeleri, hepsi ayrı ayrı açıkoylamaya tabidir, tümü de açıkoylamaya tabi. Arkadaşlarımızın Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin açıkoylaması sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı: 410
Kabul : 410 (x)
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.06
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.16
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
952 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.- Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısı ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ile 12 Milletvekilinin, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994, 2/321, 2/474) (S. Sayısı: 952) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.
Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:
Disiplin cezalarına karşı açılan davalar
MADDE 2.- Bu Kanun kapsamına giren ve 23.4.1999 tarihinden 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla getirilen af hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 952 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kamu yönetiminde disiplin cezalarının ve terfi esaslarının uygulanmasında objektif ve kalıcı esasları halen getirebilmiş değiliz. Bürokrasinin yapılanmasında teknik esaslara uygun bir düzenlemeyi yapamadık; Avrupa Birliği sürecinde de bunu gerçekleştiremedik. Üzülerek ifade ediyorum, 22 nci Yasama Döneminde terfi ve disiplin cezaları uygulamasında daha da keyfî ve partizanca bir uygulama sürecinin başladığını görüyoruz. Her birimde kıdem ve liyakat esasları bir tarafa bırakılarak ağırlıklı olarak kadrocu ve meslekdışı ölçülerle bir kamu yönetimi yapılanmasının gerçekleştirildiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz. Bunu yaparken de, ağırlıklı olarak, vekâleten yönetim kurumunu kullanıyoruz. Aslında, bu kurumu kullanırken anayasal anlamda bir ihlal yaptığımızı da hemen ifade etmek istiyorum. Öylesine ki, il müdürü, genel müdür, daire başkanı, müsteşar düzeyinde 1 988 kadronun üç yılı aşan bir süreden bu yana vekâleten yönetimle sürdürüldüğünü biliyoruz. Bunları, bu rakamları, soru önergelerine verilen cevaplara dayanarak, bunlara dayanarak açıklıyorum değerli arkadaşlarım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, çok gürültü var.
ATİLLA KART (Devamla) - Evet, bir uğultu var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu uygulama, kaçınılmaz olarak, kamu hizmetinde verimsizlik ve tıkanıklık yaratıyor. Ehil olmayan kadrolar, en basit özelleştirme süreçlerinde yolsuzluk ilişkilerinin dışında hukuk ihlalleri yapıyorlar. Bu hukuk ihlallerinin sonucunda da, doğal olarak, idare mahkemeleri, Danıştay, iptal kararları veriyor. Bu aşamadan sonra, Sayın Başbakan, kendi sorumluluğunu örtbas etmek ve hedef saptırmak amacıyla ve savunmaya geçerek, kendince, bürokratik bir oligarşiden söz etmeye başlıyor. Dört yıla yakın bir süreden bu yana, değerli arkadaşlarım, bu Hükümet görevde. Doğmuş olan bir bürokratik oligarşi var ise, bu, kabul etmek gerekir ki, bu Hükümetin eseridir.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu sürecin sonunda, tipik anlamda bir yönetme zafiyeti başlıyor. Esasen, bu süreç, kaçınılmaz bir süreç. Ekonomide, iç politikada, dış politikada bu süreç çoktan başlamış durumda. Bu süreci kamufle etmek ve hedef saptırmak isteyen siyasî iktidar ise, zorunlu olarak, anayasal kurumlarla kavga içine girmekte, kriz üretmekte, toplumun hassasiyetlerini istismar etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bir taraftan muhteris ve kifayetsiz bir kadro, diğer taraftan ise bu kadronun uygulamaları sonucu zorunlu olarak doğan belirsizlik ve çözümsüzlük ortamı. İşte bunun adı, değerli arkadaşlarım, yönetim krizi denilen olaydır. Türkiye'de bu süreç başlamış durumdadır.
Bu uygulamalarla, aslında, şunu yapıyoruz değerli arkadaşlarım: Kendi altımızı oyuyoruz, kamu yönetiminin verimliliğini yok ediyoruz, kendi elimizle kaos yaratıyoruz, otorite ve denetim boşluğu yaratıyoruz, keyfî ve sorumsuz uygulamalara zemin hazırlıyoruz, kamu yönetiminde ve bürokraside tahribat yaratıyoruz. Bunun en çarpıcı örneklerini gümrüklerde ve akaryakıt kaçakçılığı gibi olaylarda yaşıyoruz. Keza politikacı, bürokrat ve işadamı üçgeni içinde dokunulamaz çetelerin, adacıkların oluştuğunu görüyoruz.
Yine, bunun en son örneğini ilaç sektöründe yaşadık değerli arkadaşlarım. Bakın, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına göre, yıl itibariyle, bir yıl itibariyle 6 milyar dolar civarında bir yolsuzluk sektörü söz konusu ilaç sektöründe. Bunu neye dayanarak söylüyorum; Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına dayanarak söylüyorum. Hükümet ne yapıyor, Sağlık Bakanlığı ne yapıyor, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ne yapıyor?! İstanbul'dan savcının feryatlarına rağmen, savcının yazışmalarına rağmen bu davalara müdahil dahi olmuyor değerli arkadaşlarım, müdahale talebinde bulunmuyor. Bu yolsuzlukları raporlarla tespit edilen, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarıyla tespit edilen bu yolsuzlukları denetleyemeyen ve sorgulayamayan bir bürokratik yapı ortaya çıkıyor. 58 ve 59 uncu Hükümetin keyfî ve sorumsuz uygulamalarıyla artık gelinen aşamada kurumsallaşan ve denetim görevini yapamayan bir bürokratik yapının doğduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu haksız ve hukuka aykırı uygulamaları kamu yönetimlerinde, her birimde, maalesef, görüyoruz. Bakın, sporda bir çözülmeyi yaşıyoruz; halter, futbol, atletizmde bunları yaşadık, bu süreç halen yaşanıyor. Türk Hava Yollarında yaşanan sürecin adı da budur. Özelleştirme uygulamalarında, Sağlık, Eğitim, Ulaştırma, Enerji ve Maliye bürokrasisinde, en nihayet Emniyet bürokrasisinde bu niteliksiz kadrolaşmayı bütün boyutlarıyla görüyoruz. Onun için diyorum ki, hukuk devleti adına, yurtseverlik adına ve ülkemizin geleceği adına bu keyfî ve sorumsuz uygulamalardan artık vazgeçilmesi gerekir.
Bakın, şunu sorgulamamız gerekiyor değerli arkadaşlarım: Bu çözülmeyi, bürokrasideki bu çözülmeyi neyle izah edebiliriz, bunu neden sorgulamıyoruz, bu cesareti neden gösteremiyoruz, bu özeleştiriyi neden yapamıyoruz?
Müze soygunları, değerli arkadaşlarım, sizleri hiç düşündürmüyor mu, kapkaç terörü ve güvenlik sorunlarındaki anormal artışlar sizleri düşündürmüyor mu, bunlar tesadüf olabilir mi, bu sonuçları yaratan sebepler nedir; bunları neden sorgulamıyoruz, bunları neden irdelemiyoruz?
Değerli arkadaşlarım, 58 ve 59 uncu Hükümetler dönemindeki vasıfsız kadrolaşma sebebiyledir ki, Türkiye'de kamu yönetiminde devlet memuru kavramı yerine parti memuru kavramı doğmuş ve maalesef, yerleşik hale gelmiştir. Parti memuru, kamu yararını düşünmekten önce mensubu olduğu siyasî partinin görüş ve çıkarlarını savunan bir kimliğe sahiptir. Parti memuru kritik hazırlık soruşturmalarında -Emniyet aşamasındaki süreçten söz ediyorum, kolluk aşamasındaki süreçten söz ediyorum- Şemdinli'de olduğu gibi, Rektör Aşkın davasında olduğu gibi, Atabeyler davasında olduğu gibi, bu operasyonlarda olduğu gibi, maddî gerçeği aramak ve tespit etmek yerine, Hükümeti haklı çıkarma gayreti ve psikolojisi içinde olan bir yapıya sahiptir, böyle bir dönüşüme sahiptir. Türkiye'de bu süreç maalesef başlamıştır.
Bakın değerli arkadaşlarım, öyle bir parti memuru olma zihniyeti ki, yapılan hazırlık soruşturmasının içeriği hakkında, evrak daha savcıya ulaşmadan, savcılık makamına ulaşmadan kamuoyunu bilgilendiren, basına bilgi sızdıran bir anlayışa sahip. Bakıyoruz, bu süreç içinde Adalet Bakanı çıkıyor oradan diyor ki: -medyayı suçlayarak, kamuoyunu suçlayarak- "Efendim, kolibasil akıtan bir çeşme var, bu çeşmeden neden besleniyorsunuz?" Sayın Bakan, kolibasil akıtan o çeşme, sizin nezaretinizde, sizin denetiminizde görev yapıyor. Siz Adalet Bakanı olarak, İçişleri Bakanı olarak o kolibasil akıtan çeşmeyi kurutmak, denetlemek durumundasınız; bunu yapmıyorsunuz. Orada, bakıyoruz, o kolibasili topluma yayan emniyet amirlerine yönelik olarak, kolluk gücüne yönelik olarak en ufak bir işlem yapmıyorsunuz, en ufak bir idarî veya adlî süreci başlatmıyorsunuz, ondan sonra, bu şekilde bilgi karışıklığıyla, istismarla, kamu yetkisini kötüye kullanarak toplumu yanlış yönlendirmeye devam ediyorsunuz.
Türkiye'deki, bugün, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde bürokraside yaşanan sorunun özünde bu yatıyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, bu süreç başlamış durumdadır. Tekrar ifade ediyorum: Bu sürecin sonucunda da, yani, kamu yönetiminde, bürokraside parti memuru olma sürecinin sonunda da, orada, parti devleti olma süreci, yani, faşizan bir yapılanma süreci kaçınılmaz olarak ortaya gelir. Türkiye'de, maalesef, bu süreç de başlamıştır. Bu süreç, aslında bilinçli olarak çoktan başlamış durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu süreç nasıl başlıyor; bir taraftan bürokraside devlet memuru yerine, parti memuru kimliğini ortaya çıkarmak, bunu geliştirmek, bunun devamında da, kamu yönetiminde, idarî aşamadaki denetim mekanizmalarını, yani, teftiş kurullarını, yani üst kurulları bağımlı hale getirdiğiniz zaman, bunun devamında, adlî denetim aşamasında, adlî yargı aşamasında, adlî yapının sorunlarını çözmek yerine, o sorunları kullanarak bağımlı hale getirme sürecini başlattığınız zaman, burada, parti devleti süreci noktasında epey mesafe almış durumda oluyorsunuz kaçınılmaz olarak. Bu süreç de çoktan başlamış durumdadır.
Ben bu konuyla bağlantılı diğer değerlendirmelerimi, fırsat bulabildiğim takdirde, kişisel görüşlerde açıklamaya gayret edeceğim. Bu aşamada, getirilen bu tasarıyı ve bağlı olarak getirilen teklifi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
ATİLLA KART (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Getirilen tasarıyı ve bağlı olarak getirilen teklifi, bu ihtirazî kayıtlarla desteklediğimizi, daha doğrusu bizim de gündeme getirdiğimizi, bu sebeple destek verdiğimizi beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 952 sıra sayılı memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarını ilgilendiren tasarı ve tekliflerin 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu teklif sonunda önümüze gelebildi. 25 000 memur ailesi ve bunların çocuklarını yakından ilgilendiren önemli teklif, komisyonlardan oybirliğiyle geçmiş idi. Muhalefetin… Anamuhalefete… Biz de, bu yasanın kanunlaşması için, komisyonlarda evet demiş idik. Buna rağmen, bu kanun teklifi, iki defa Meclis gündemine geldi ve geri çekildi. Geç de olsa, bugün tekrar gelmesini bir başarı olarak kabul ediyorum.
Biliyorsunuz, Sayın Başbakan, memur sendikalarıyla olan maaş zammı pazarlıkları sırasında, memurlara sicil affı doğrultusunda sözler vermişti. Yani, memur sicil affı, bir lütuf değildir, sözünün bir gereğidir. Memurlarımız bu kanunu bekliyor, ha çıktı ha çıkacak… Aynı kanun, bundan önceki hükümetler zamanında da üç defa geçmiş ve memurlar bu sicil affından yararlandırılmıştı. Daha önce de bu sicil afları çıkarken, memurlarımız hiç bu kadar sürüncemede bırakılmamıştı. Memurumuza umut tacirliği yapılmıştır bu arada. Ne yazık ki, bu Hükümet, sicil affını yılan hikâyesine döndürdü. Bu hikâyeyi size anlatmamda yarar vardır diye düşünüyorum.
Hükümet, 2004 yılında sendikalarla sicil affı için mutabakat imzaladı ve bunu Bakanlar Kurulundan geçirdi. Daha sonra aylarca Adalet Komisyonunda bekletti. Komisyondan geçti, Meclis gündemine geldi. Tarih hâlâ Temmuz 2005. Fakat, Mecliste 363 sandalyeye sahip AKP -ki, o zaman daha da fazlaydı- sayı yetersizliği yüzünden bu teklifi Meclis gündeminden geri çekti. Meclis tatile girdi. Ekimde görüşülür umuduyla memurlar bekledi. Ne yazık ki, haziran ayının sonuna kadar geldik.
Sayın milletvekilleri, lütfen memura umut tacirliği yapmayalım. Yaklaşık 25 000 memuru ilgilendiren bu yasa teklifini bu kadar bekletmek hakka da sığmadı, adalete de. Fakat, benim burada asıl söylemek istediğim, bu memurların uyarma, kınama, maaş kesme… Maaşının üçte 1'le üçte 8'ini kesme gibi cezaları alırlar; hatta, ta memurluktan atılma pahasına ceza verilir. Bunları kim verir biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım; çoğunuz devlet memurluğu yaptıysanız bilirsiniz, okuduysanız öğreneceksiniz, yapmadıysanız söylüyorum: Daire amirinin iki dudağının arasındadır. Daire amiri, yani, daire müdürü istediği anda memuruna cezayı verir. Bir kırmızı zarf gönderir, savunma ister. Savunması da, ne kadar yazarsa yazsın, ne kadar haklı olursa olsun, eğer daire amiri o memurun saçını beğenmemişse -bunu bilerek söylüyorum, sakın ola ki şey olarak söylemiyorum- şeklini beğenmemişse, giyim ve kıyafetini beğenmemişse, siz ne kadar ne yaparsanız yapın müdafaanızı, cezayı alırsınız. Ha, bu demek değil ki, hakikaten, cezayı hak etmeyen de yok değil; var tabiî. Otuz küsur sene yöneticilik yaparak bunları da gördüm; ama, bir şeyi öğrendim. Ne kadar güzel yetki vermişiz biz bu daire amirlerine. Hiç onu düşünmüyorum. Öyle bir yetkili ki, hık dedi mi yıkabiliyor daire amiri. Tabiî ki böyle bir ceza gündemdeyken, memurlarımızın ceza almaması olası değil.
25 000 memur bugün var. Bir önerge verdi arkadaşlarım; dediler ki: "Bugüne kadar olanları, bundan evvelki olanları da alalım bu kanunun kapsamı içine." Madem bunun ismi üzerinde, af; niye affı yarıda kesiyoruz? Af sizin, af muhalefetin değil. Ne kadar muhalefet birlikte olsa da, bu İktidarın, bu sizin olacak. Peki, bu cezayı alanlar -hak etmiş olanların haricinde- bu cezayı alan arkadaşlarım acaba bizim evladımız olamaz mıydı, bizim kardeşimiz olamaz mıydı, bizim yakınlarımız olamaz mıydı. Yani, bu cepheden düşünürsek, bence, çok şeyi daha güzel yaparız diye düşünüyorum.
Arkadaşlarım, bu kanunlar kolay değil, bu kanunu burada çıkarmak da kolay değil, 330'u bulmak… Onun için, kanun afları Meclise bırakılmış. Cezayı daire amiri veriyor; ama, affı Meclis veriyor. Öyle arkadaşlarımız var ki, bugün, sizin de istemenize rağmen, bir amirinden aldığı ceza neticesiyle ne müsteşar olabiliyor ne genel müdür olabiliyor ne daire başkanı olabiliyor.
Bu, size lazım şu anda, bana da lazım değil. Ben iktidara geldiğimde bakarım; ama, siz iktidardasınız. Sizin de bunlara daha çok çare üretmeniz lazım. İktidarlar çare üretir, iktidarlar zorluk değildir, zoru yapmaz; iktidarlar, zoru başarır, zoru başarmak mecburiyetinde ve burada birkısım insanları affetmek, diğerlerini kenarda bırakmak ne İktidara ne de muhalefet olarak Anamuhalefete ne Anavatan Partisine veya ne de Millet Meclisindeki milletvekillerine yakışan bir şey değil. Biri yer biri bakarsa, kıyamet ondan kopar; sizler daha iyi bilirsiniz. Öyle oluyor ya bazen; sosyal demokrat olunca, yani, her şey, bazı, size göre değişik oluyor ya! Ama, bir şeyi söyleyeyim: Bazı konular hiç kimsenin uhdesinde değildir, hiç kimsenin kendi şeyinde değildir; ne inanışlar böyledir ne Atatürk hiç kimsenin uhdesindedir. Bunlar, yetmişiki milyon insanı ilgilendirir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Öyle, ben aldım, ben sahibim… Hayır, öyle bir şey yok. Yetmişiki milyon insanı ilgilendiren bazı konularda hiç kimse sahip olamaz öyle şeye ve benim namıma da hiçbir kimse bunu konuşma hakkı yoktur.
Onun için, sevgili arkadaşlarım, bu memur affının çıkması bizim de dileğimiz Anavatan Partisi olarak, ona da okey diyeceğiz, dedik de, diyeceğiz de; ama, ne olursa olsun, haksızlığı yapmayalım. Geriye kadar gidiyorsa, grup başkanvekilleri, hemen söylüyorum, İktidarın grup başkanvekili, muhalefetin grup başkanvekilleri, toplanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - …bugüne kadar ceza almış arkadaşlarımızı da bundan mahrum etmeyelim diye düşünüyorum.
İkinci sebep… Bir şey daha var. Hakikaten, öyle olmuştur, böyle olmuştur; ama, ceza aldı, emekli oldu. Halen onun kafasında, alnında yazılı olan bir şey vardır. Bu onuru, bu gururu emekli olan arkadaşlarımızdan da esirgemeyelim diye düşünüyorum. İsmi üzerinde, af. Af yapmak, affetmek kolay değildir, her babayiğidin kârı değildir. Eğer bu Meclise verildiyse, bu bizim işimizse, bunu bu şekilde düşünelim diye söylüyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. Hoşçakalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, şu anda görüşülmekte olan bu kanunun 2 nci maddesinde, kendileri hakkında disiplin cezaları kovuşturması yapılmış ve mahkemeye intikal etmiş ilgililer şayet otuz gün içerisinde bu yargı merciinin kendisiyle ilgili soruşturmasının devam etmesini istemiyorsa, kanun takipten kendiliğinden düşer; yani, dava, kendiliğinden takipten düşmektedir. Fakat, olur ki, ilgili, bu davanın kendisi için devam etmesini ve bu şekilde aklanmasını talep edebilir. İşte, böyle bir durumda da otuz gün içerisinde ilgili yargı merciine müracaat eder ve bu şekilde dava devam eder ve neticede dava lehine sonuçlanırsa zaten bir şey yoktur, çünkü zaten aklanmıştır; ama, dava aleyhine sonuçlandığında, işte bu af kendisi için lehine uygulanmış olur.
Burada diğer bir durum da, tabiî ki, her davada olduğu gibi, bu davalarda da mahkeme harcı ve diğer masraflar vardır ki, böyle durumlarda, bu masraflar ilgililer tarafından ödenme durumunda olacaktır. Yine, vekâlet ücreti de ilgililere uygulanmaz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının amacı, kamu hizmetinde çalışan kamu görevlilerinin çalışmalarını teşvik, çalışma gururunu kazandırmak, çalışma şuur ve verimini artırmak, kendisini istihdam eden devlete olan güven duygusunun aşılanmasını sağlamaktır. Memur, devletin bizatihi kendisidir. Vatandaş, devleti memurun şahsında yorumlar. Devletimiz her türlü hizmetini memurlarımız kanalıyla yürütür. Güler yüzlü memurlarımız, devletimizin de gülen yüzüdür.
Kamu hizmetlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için, dertleri çözümlenmiş, kendileri de devletine hizmetten başka hiçbir kaygı taşımayan devlet memuru gerçekten gereklidir; millet için gereklidir, devletin kişiliği ve şahsiyeti bakımından da gereklidir.
Toplumsal bir talep arz eden bu tasarının bir an önce yasalaşması dileğiyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip… (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 952 sıra sayılı sicil affıyla ilgili 2 nci madde üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa, genel anlamda, daha önceleri de yapılmış olan, özellikle, 25 Aralık 1985 yılında 3249 sayılı bir Yasayla af yasası gerçekleştirilmiş. Daha sonraki dönemde 18 Haziran 1992, 3817 sayılı ve 28 Ağustos 1999 yılında 4455 sayılı Yasayla memur sicil affı gerçekleştirilmiş. Elbetteki, af getirirken, mutlak surette dengeyi muhafaza etmek, mutlaka çalışanla çalışmayanın farkına varmak, hizmet edenle etmeyenin farkına varmak, devlete ihanet edenle etmeyen arasındaki mutlak surette farklara dikkat etmekte fayda var.
Ancak, bütün bunlara rağmen, devlet büyüktür ve âlicenaptır; mutlak surette, memurları üzerinde yapması gereken tasarrufu da kendisi içerisinde yapar. İşte, bugünkü yapmış olduğumuz çalışmada da böyle bir yöntem izlenmektedir. Ceza ve ödül mutlak surette vardır ve gerçektir. Çalışanlarla çalışmayanları, bilenlerle bilmeyenleri birbirinden mutlak surette ayırmamız gerektiği için, o anlamda, yanlışlık yapmıştır, hata yapmıştır, suç işlemiştir. Bunu kendi kişisel ortamlarımızda görmemiz, aile ortamlarımızda da görmemiz mümkün. Evlatlarımız zaman zaman hata yaparlar ve baba olarak, anne olarak kimi zamanlarda da affederiz. Devlet de böyle bir affı gerçekleştirmektedir. O anlamda, yapılması düşünülen ve düzenlenen bu yasada bir kez daha kendi memurumuzun, hata yapmış olanların affedilebilecek olanların affedilmesi konusunda, yeniden topluma kazandırılması, kurumlara kazandırılması, devlete hayırlı hizmetler yapması konusunda bir teşvik anlayışını sağlamaktadır. Dolayısıyla, kimi zaman cezayı verirken usulsüzlük yapılmışsa, bu usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması düşünülmüştür. Parasal herhangi bir hak verilmemektedir.
Bütün bunlar doğrultusunda yapılmış olan bu çalışmanın hayırlı olması dileklerimizi iletmemiz gerekiyor; ancak, daha önce konuşan Atilla Kart kardeşimin bir ifadesi var. Ben çok fazla bu ifadeye katılmıyorum; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin başından itibaren yapılanmasında asla parti devleti olmak gibi bir anlayış söz konusu değildir. Olsa olsa, bunu, ilk dönemlerdeki gereklilikler, şartlar nedeniyle söylemek mümkün; ama, daha sonraki dönemlerde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin süreçlerinde asla herhangi bir hükümetin böyle parti hükümeti şeklinde olmasını anlayış olarak tasvip etmemiz mümkün değil. Bunun bu şekilde ifadelendirilmesini de doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Yasanın hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap faslına geçiyorum.
Buyurun Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakan, kamu bankalarında çalışan personelin ve emniyet mensuplarının disiplin cezalarının affı da bu kanun kapsamına giriyor mu girmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Sayın Eraslan…
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sizlerin aracılığıyla Sayın Bakanıma bir soru iletmek istiyorum.
Baktığımız zaman 1985, 1992 ve 28.8.1999'da olmak üzere 3 defa memur sicil affına yönelik bir düzenleme yapılmış; ama, bu düzenlemelere baktığımız zaman, bu düzenlemeler yapılırken, bir yıl önceye kadar olan tarih baz alınmamıştır; ama, bu kanunda, bakıyoruz, hazırlanan kanunda, maalesef, deniliyor ki: "2005 yılının şubat ayına kadar…" Evet, 23 Nisan 1999 ile 14 Şubat 2005 tarihleri arasını kapsayan bir düzenleme yapmışız. Daha önceki düzenlemelerde -3 defa düzenleme olmuş- böyle bir tarih tahdidi söz konusu olmamıştır. Şimdi bunu nasıl açıklayacağız? Yani, 2005 Şubattan sonra ceza alan memurlarımızın bu mağduriyetini nasıl gidereceğiz? Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?
Ayrıca, yine aynı maddede -2 nci maddede- "tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretlerine hükmedilmez…" Zaten fakrüzaruret içerisinde, yokluk ve yoksulluk içerisinde, aldığı maaşla geçinemeyen memurumuza bu yükü yüklersek, bu gerçekten haksızlık olmaz mı sorusunu Sayın Bakanımıza tevdi etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Özdoğan...
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Hükümete şu soruları sormak istiyorum.
Birinci sorum şu: Sayın Bakanım, geçtiğimiz hafta, Erzurum'da, bir lise müdürü bir öğrenci tarafından dövülmüştür. Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, bu olaydan kısa bir süre önce, okullardaki şiddet olaylarının abartılacak bir öneme haiz olmadığını ileri sürmüştür. Onun bu iddiasından kısa bir süre sonra, şiddet, öğretmenleri ve okul müdürlerini hedef almaya başladı. Hükümetiniz bu kanaati hâlâ taşımakta mıdır? Taşımıyorsa, Hükümetiniz, öğretmenlerin ve okul müdürlerinin güvenliğini sağlamak için hangi somut adımları atmıştır ve yakın gelecekte hangi güvenlik önlemlerini yürürlüğe koyacaktır?
İkinci sorum: Türkiye'de…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bu birinci sorunuzun bu yasayla hiç ilgisi yok. İçtüzük de açık; soru, kısa, öz, net ve görüşülmekte olan maddeyle ilgili olmalıdır diye tarif ediyor. Bu bakımdan, ben, bu soruyu Sayın Bakana tevcih etmiyorum. İkinci sorunuz da konuyla ilgili değilse, lütfen sormayın.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, neden müdahale ediyorsunuz?! Başka milletvekilleri soruyor müdahale etmiyorsunuz da, bana bunları niye sordurmuyorsunuz?!
BAŞKAN - Ben, gerekli açıklamayı yapıyorum.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ben de sizi kamuoyuna havale ediyorum, diğer soruları sormuyorum; tarafgirliğinizi kamuoyu duysun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.
Sayın Yarbay…
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma sorularım var.
1985, 1992 ve 1999 yıllarında çıkarılan disiplin affıyla ilgili kanunlardan kaç memur ve kamu görevlisi yararlanmıştır? Bu çıkarılacak olan kanunla ilgili olarak da kaç kamu görevlisi ve memurun bu disiplin affından yararlanması söz konusudur? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Devlet sırlarını ifşa etmekten bugüne kadar kaç memurun görevine son verilmiştir?
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, aslında, kamuoyunu aydınlatmak açısından soruyorum. Biraz önce, bir polis memuru arkadaşımız bizi aradı; kendisi şunu ifade ediyor: Görevini yaptığı esnada bir yüz kızartıcı suç isnadıyla kendisinin yargılandığını, yargılama sürecinde kurumunca disiplin cezası verildiğini ve görev yerinin değiştirildiğini ifade ediyor ve yargılama sonucunda da, bu arkadaşımız, beraat kararını aldığını ifade etmekte. Kendisinin bu af kapsamına girip girmediğini öğrenmek istiyor. Belki aynı konumda olan diğer memurlarımızın da aydınlanması açısından, bu arkadaşımız af kapsamına girer mi efendim?
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bana kalan süre içerisinde, arkadaşlarımızın bana yönelttiği sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Kaptan, kamu bankalarında çalışanlar ve emniyet mensupları bu disiplin affından yararlanacaklar mı diye sordu. Dikkat edilirse, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin bazı disiplin cezalarının affı hakkındadır bu kanun tasarısı. Kamu bankalarında bu vasıflara uygun personel çalışıyorsa, kuşkusuz ki, yararlanacaklardır. Yine, biraz önce görüştüğümüz 1 inci maddede de ifade edildiği gibi, emniyet mensupları, bu kanun kapsamında disiplin affından yararlanamayacaklardır. Onu, biraz önceki madde görüşülürken de ifade etmiştik.
Sayın Eraslan, daha önce yapılan bu düzenlemelerde, yürürlük tarihinden itibaren bu disiplin aflarının işleme konduğunu ifade etti; görüşülmekte olan tasarının neden bundan ayrıldığını söyledi. Bakın, elimde, 1999 yılında çıkmış olan 4455 sayılı disiplin affıyla ilgili kanun var; 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş suçlardan bahsediyor. Bu kanunun yürürlük tarihi, yani, Meclisteki, Meclisten çıkış tarihi bundan tam altı ay sonra, yani 28.8.1999'dur. Neden böyle düzenlenmiş bu kanunlar çıkarken; çünkü, afla ilgili bir konu kamuoyunun gündemine geldiğinde, nasıl olsa affa uğrayacağım diye suç işleme oranları artmasın diye, kanun tasarısını hazırlayanlar ve kanun koyucu, o konu görüşüldüğü anı yürürlük tarihi olarak belirlemiştir. Bu, hem cezayla ilgili aflarda böyledir hem disiplinle ilgili aflarda böyledir. O bakımdan, biz de, daha önceki uygulamalara paralel olarak, bu kanun tasarısını bu şekilde hazırladık.
Sayın Yarbay, daha önceki disiplin aflarından kaç kişi yararlanmıştı diye sordu. Bu konudaki veriler elimde değil. Sayın Yarbay, izin verirseniz, bu sorunuzu yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum. Ancak, bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde kaç kamu personeli bundan yararlanacak diye bir soru sordunuz. Bunun cevabı elimde, hemen onu takdim ediyorum: 20 543.
Emniyet mensupları yararlanacak mı anlamına Sayın Işık bir soru yöneltmişti. Bir polis memurunun sizi aradığını ifade ettiniz; ancak, kendisine atılı suçtan beraat ettiğini söylediniz. Eğer beraat etmişse bu kişi, mensubu bulunduğu kuruma başvurarak yeniden atanma talebinde-kanaatimce- bulunabilir; ancak, elimde, bu konuyla ilgili Danıştay kararları var. Bu Danıştay kararlarına göre, kurumun, atayıp atamamada inisiyatif hakkı var. O bakımdan, kurumun, kurum amirinin veya kurum yetkilisinin, bu konuda o kişiyle ilgili yapacağı değerlendirme sonucunda, Danıştay kararlarına göre bir inisiyatif hakkı olduğunu ifade etmek istiyorum. Eğer size konu demin anlattığınız şekilde ifade edilmişse, anladığım tarzda, vereceğim cevap şimdilik bundan ibarettir.
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim, sürem doldu; zaten başka da soru kalmamıştı.
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerinde 4 önerge var. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılığa göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 952 sıra sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "idari yargı mercilerine başvurmuş" ibaresinin "dava açmış" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ömer Abuşoğlu
|
Turan Tüysüz
|
Muharrem Doğan
|
|
Gaziantep
|
Şanlıurfa
|
Mardin
|
|
Hüseyin Özcan
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu
|
Züheyir Amber
|
|
Mersin
|
Ankara
|
Hatay
|
|
Dursun Akdemir
|
İbrahim Özdoğan
|