• Dönem: 21. Dönem
  • Yasama Yılı: 3
  • Birleşim:
  • Birleşim Tarihi: 13.02.2001
Kaynak: Tutanak Dergisi
(Kanunum resmi kaynak değildir; kullanıcılar sunulan yürürlük ve metin bilgilerini resmi kaynaklardan teyid etmelidir.)





DÖNEM : 21        CİLT : 54       YASAMA YILI : 3



 



 



 


T. B. M. M.


TUTANAK DERGİSİ



 



 


57 nci Birleşim


13 . 2 . 2001 Salı



 



 


İ Ç İ N D E K İ L E R


                                                      Sayfa    



 


  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ


 II. - GELEN KÂĞITLAR


III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI


A)GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR


1. – Konya Milletvekili Ali Gebeş’in, Eti Holding A.Ş.’ye bağlı olarak faaliyetini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı


2. – Edirne Milletvekili Şadan Şimşek’in, tarım kesiminin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı


3. – Adana Milletvekili Ali Gören’in, Darwinizmin ve Neodarwinizmin ders kitaplarında yer alışına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı


B) TEZKERELER VE ÖNERGELER


1. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifini (2/666) geri aldığına ilişkin önergesi (4/306)


2. – İtalya Senatosu Başkanvekili ve Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu Başkanı Ersilia Salvato’nun, TBMM’yi temsilen dört kadın milletvekilini, davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/755)


3. – Avrupa Parlamentosunun, “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısına TBMM’yi temsilen bir milletvekilini, davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/756)


4. – Ankara Milletvekili Uluç Gürkan’ın, 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/422) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/307)


5. – Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli’nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/226) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/308)


6. – İçel Milletvekilleri Edip Özgenç, Akif Serin ve Turhan Güven’in, 20.5.1993 tarih ve 2197 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinde Yer Alan İçel Adının Mersin Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/332) doğrudan gündeme alınmasına ilişin önergesi (4/309)


C) ÇEŞİTLİ İŞLER


1. – Genel Kurulu ziyaret eden Kırgızistan AGİT Heyetine Başkanlıkça “hoş geldiniz” denilmesi


IV. – ÖNERİLER


A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ


1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi


V. – SEÇİMLER


A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM


1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim


VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI


A) ÖNGÖRÜŞMELER


1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, SSK’nın bugünkü durumunun araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)



 


VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER


1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)


2. – Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı: 216)


3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)


4. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759) (S. Sayısı : 572)


5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576)


6. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı : 577)


7. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı : 591)


8. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan’ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)


9. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı : 606)


VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR


A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI


1. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun, basına verdiği bir ilana ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3294)


2. – Antalya Milletvekili Salih Çelen’in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından gazetelere verilen eleman alımı ilanlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3308)


3. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Aksaray-Ortaköy Cezaevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/3292)


4. – Karabük Milletvekili Erol Karan’ın, Karabük-Yenice Belediye Başkanı hakkındaki davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/3307)


5. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, F Tipi ceza evleri ile ilgili olarak yapılan açıklamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/3247)


6. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, faaliyetleri durdurulan bankaların reklam giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3061)


7. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, banka yolsuzluklarına karışan bürokratlara ve alınacak yeni önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3103)


8. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, geçici işçilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/3273)


9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın;


Tüpraş’ın Kırıkkale Yeni Reformlar ve Dizel Kükürt Giderme Üniteleri projesine,


Tüpraş’ın Kocaeli-Körfez projesine,


Tüpraşın İzmir Rafizom projesine,


Petkim’in Aliağa Kom. Fab. Rehab. ve Tevsii projesine,


Tüpraş’ın İzmir Raf. CCR ve İzom. projesine,


Tüpraş’ın Dizel Kükürt Giderme Ünitesi projesine,


İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/3136, 3137, 3158, 3159, 3160, 3161)


10. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Avrupa Birliğinin Nice zirvesinde yapılan görüşmelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/3229)


11. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, yurt dışındaki elçilik ve konsoloslukların Türk vatandaşlarına yeterince hizmet veremedikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/3258)


12. – İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu’nun, Kuzey Irak’ta yaşanan son gelişmelere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/3298)


13. – Adana Milletvekili Ali Gören’in, trafikte karşılaşılan rüşvet olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/3348)


14. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı’nın, Antalya-Kale İlçesinde yapılacak kamulaştırmaya ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/3342)


15. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, AIDS ile mücadeleye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/3257)


16. – Afyon Milletvekili İsmet Attila’nın, sucuk imalatı yapan kasapların “Gıda Sicili ve Üretim İzni” almaları konusunda yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/3345)


17. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, bazı kuruluşlar ile ilgili Sayıştay Raporlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi’nin cevabı (7/3324)


18. – İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz’ın, DDY’nın zarar etme nedenlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/3330)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ


TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.


Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, (6/1130) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.


Samsun Milletvekili Kemal Kabataş ve 30 arkadaşının, ekonomik ve malî durum konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17) ile,


Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 29 arkadaşının, Batman İlinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/172),


Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 30 arkadaşının, Samsun-Çarşamba Ovası yakınlarındaki bakır ve gübre fabrikalarının çevreye etkileri konusunda (10/173),


Birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri,


Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.


Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:


Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanamadığından,


Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53) (S. Sayısı : 433),


Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/759) (S. Sayısı : 572),


Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporlarının (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576),


Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/572) (S. Sayısı : 577),


Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/728) (S. Sayısı : 591)


Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592),


Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,


Ertelendi;


Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasının İkinci Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/768) (S. Sayısı : 587) ile,


Güneydoğu Avrupa Çokuluslu  Barış Gücü Anlaşmasına Üçüncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/769) (S. Sayısı : 588),


Görüşmeleri takiben yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı;


Sulama alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/513) (S.Sayısı : 216) görüşmelerine başlanarak, tümü üzerinde bir süre görüşüldü.


13 Şubat 2001 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi



 


                       









































Murat Sökmenoğlu


 


 


 


 


 

Başkanvekili


 


 

Yahya Akman


 

Melda Bayer


 

Şanlıurfa   


 

Ankara


 

Kâtip Üye


 

Kâtip Üye


 


 


 


 


                                          No.  : 82


II. – GELEN KÂĞITLAR


9. 2. 2001  CUMA


Tasarılar


1.- Spor Yüksek Konseyi ile Spor Genel Müdürlüğünün Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/818) (İçişleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2001)


2.- Bazı Fonların Tasviyesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/819) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


Teklifler


1.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik ve 24 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/676) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 31.1.2001)


2.- Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in; Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/677) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.2001)


3.- Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar ve 11 Arkadaşının; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 3575 Sayılı Kanunla Değişik 41 inci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/678) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.2001)


4.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 7 Arkadaşının; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/679) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.2001)


5.- Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu ve 4 Arkadaşının; Türk Medeni Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/680) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


Tezkere


1.- Ahmet Güven, Kadri Sönmez, Ramazan Akdağ ve Nadir Kalkan Haklarındaki Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/754) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.2.2001)


Raporlar


1.- Giresun Milletvekili Turhan Alçelik'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/14) (S. Sayısı : 600) (Dağıtma tarihi : 9.2.2001) (GÜNDEME)


2.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/236) (S. Sayısı: 601) (Dağıtma tarihi : 9.2.2001) (GÜNDEME)



 



 


                                           No. : 83


12. 2. 2001 PAZARTESİ


Raporlar


1. – Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, Türk Optometri ve Optik Meslekler Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/767, 2/246, 2/570) (S. Sayısı : 602) (Dağıtma tarihi : 12.2.2001) (GÜNDEME)


2. – Vatandaşlık Belgesi Verilmesine İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/785) (S. Sayısı : 603) (Dağıtma tarihi : 12.2.2001) (GÜNDEME)


3. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu ve 15 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/37) (S. Sayısı : 604) (Dağıtma tarihi : 12.2.2001) (GÜNDEME)


4. – Adıyaman Milletvekili Dengir Fırat ve 5 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/393) (S. Sayısı : 605) (Dağıtma tarihi : 12.2.2001) (GÜNDEME)


Sözlü Soru Önergeleri


1. – Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Ordu İlindeki fındık üreticilerinin Ziraat Bankasına olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (7/1203) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


2. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, TPAO'nun faaliyetlerine ve Eskişehir'de yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1204) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın,  elektrik kesintilerine ve Porsuk Çayının temizlenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1205) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


4. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, enerji üretimine ve doğalgaz projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1206) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


5. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Eskişehir bağlantılı bazı karayollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1207) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


6. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, esnaf, KOBİ ve sanayicilerin desteklenmesine ilişkin Sanayî ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1208) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


7. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Şeker-İş kolunda çalışan geçici işçilere ve pancar üreticilerine ilişkin Sanayî ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1209) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


8. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Eskişehir ve Sivrihisar SSK hastanelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1210) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


9. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Emniyet personeline ve yerel yönetimlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1211) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


10. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın,  sekiz yıllık kesintisiz eğitim ve norm kadro uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1212) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


11. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Osman Gazi Üniversitesinin kadro sorununa ve sekiz yıllık eğitime katkı payı olarak toplanan paralara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1213) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


12. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın,  hayvancılığın sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1214) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


13. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, tarım ve hayvancılığın bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1215) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


14. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve T.C. Ziraat Bankasına olan borçlarına ilişkin Tarım ve  Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1216) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


15 – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, eğitime katkı payı olarak toplanan paralara ve Eskişehir'e ayrılan miktara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1217) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


16. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, SSK Hastanelerinde alınan muayene ücretlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1218) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


17. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin ücretlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1219) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


18. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, Eskişehir İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1220) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


19 – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat-Turhal SSK Hastanesi ve Erbaa SSK Dispanserine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1221) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


20. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat-Sulusaray ve Erbaa Horoztepesi'ndeki tarihi kalıntılara ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1222) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


21. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat-Turhal banliyö treni projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1223) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


22. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat-Gölgeli ve Babaköy'ün, baraj köprüsü ihtiyacına ve Almus Barajının yol çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1224) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


23. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat İlinin bazı ilçelerinde yapılacak gölet ve dere ıslah çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1225) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


24. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat Huzurevi inşaatına ve Yetiştirme Yurdundan ayrılan gençlerin sorunlarına ilişkin Devlet  Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi (6/1226) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


25. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ve Yeşilırmak'ın korunmasına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1227) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


26. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokat'da yapılacak yatırımlara ve Pazar İlçesindeki Ballıca Mağarasına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1228) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001) 


Yazılı Soru Önergeleri


1. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın,  2000/1721 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3501) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.2.2001)


2. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun'un bazı ilçelerinin afet kapsamına alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3502) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


3. – İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman'ın, Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanı tarafından yazılan bir kitaba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3503) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


4. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale-Ambardere Köyünün kanalizasyon ve yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3504) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, EBK  Marmara Bölge Müdürlüğündeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3505) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 8.2.2001)


6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TPAO Genel Müdür Yardımcılığına yapılan atamaya  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3506) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Çeçen mülteciler için toplanılan yardımların bankalarda bloke edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3507) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


8. – Hatay Milletvekili  Mustafa Geçer'in, TRT'nin yaptırdığı dizi filmlere ve yeni logo çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3508) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


9. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Bakanlığın okullara tavsiye ettiği ve listeden çıkarttığı kitaplarla ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3509) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


10. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Bakanlığın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3510) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


11. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Doğu Beyazıt-Ankara ve Samsun-Ankara doğalgaz projeleri ile ilgili çalışma ve iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3511) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


12. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, TEKEL'in tütün işleme ve depolama maliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3512) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)


13. – Samsun Milletvekili Vedat Çınaroğlu'nun, TEKEL'in özelleştirilmesi yönündeki çalışmalara ilişkin Devlet  Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3513) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2001)



 


                   No. :84


13 . 2 . 2001 SALI


Raporlar


1. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı: 606) (Dağıtma tarihi : 13.2.2001) (GÜNDEME)


2. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 612 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/725, 1/701, 1/731, 1/627, 1/793, 1/794) (S. Sayısı: 607) (Dağıtma tarihi : 13.2.2001) (GÜNDEME)


3. – Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/806) (S. Sayısı: 608) (Dağıtma tarihi : 13.2.2001) (GÜNDEME)


Sözlü Soru Önergeleri


1. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-İnegöl  İlçesi Kurşunlu Beldesi Batmaca Dede travertenlerinin turizme açılmasına yönelik çalışma yapılıp  yapılmayacağına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1229) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


2. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa'nın dağ ilçelerinde havza geliştirme projesi olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1230) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


3. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hizmetlerini yürüten şirketlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1231) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


4. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesince otobüslerde kullanılan Akbil uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1232) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


Yazılı Soru Önergeleri


1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara-Gölbaşı, Topaklı ve Çayırlı köylerinde ecri misil ödenerek kullanılan hazine arazilerinin satılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3514) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


2. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, mevsimlik ve geçici işçilere ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3515) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


3. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, şartla salıverme yasasından yararlanan mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3516) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


4. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Alp Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3517) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


5. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Yurtbaş Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3518) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Kuruçay Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3519) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Çöplerarası Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3520) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Çöplerarası Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi  (7/3521) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı-Balıklı Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3522) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


10. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Gevenli Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3523) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


11. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Günebakan Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3524) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


12. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Yazıgediği Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3525) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


13. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Akçiğdem Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3526) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


14. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Yaylayolu Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3527) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


15. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Balkırı Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3528) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


16. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Karakoçlu Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3529) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


17. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Kurutilek Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3530) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


18. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Taşbulak Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3531) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


19. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Dedek Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3532) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


20. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Kemerkaya Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3533) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


21. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Muratboynu Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3534) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


22. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Karadağ Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3535) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


23. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Demir Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/ 3536) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


24. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Bozoğlak Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3537) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


25. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Yücebelen ve Koçkar köylerinin sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3538) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


26. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Leventpınar Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3539) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


27. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Armutluk Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3540) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


28. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Ağıldere Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3541) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


29. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Yeşilyurt Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3542) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


30. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Kocaçimen Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3543) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


31. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Derebaşı Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3544) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


32. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Müftüloğlu Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3545) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


33. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Çukuryurt Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3546) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


34. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı-Çaykent Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3547) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


35. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Işıkpınar Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3548) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


36. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Ballıköyün sulama kanalı ve değirmen arkı projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3549) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


37. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü-Balaban ve Sarıkaya Köyünün sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3550) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


38. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Handere Köyünün gölet sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3551) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


39. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Davarlı Köyünün gölet sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3552) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


40. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Dedeoğlu Köyünün gölet sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3553) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


41. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü-Karakaya Beldesi Çermik Mahallesinin sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3554) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


42. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Tabulak Köyü Kuşlu Mezrasının sulama kanalı sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3555) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


43. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Karakoçlu Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3556) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


44. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Temelli Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3557) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


45. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Kemerkaya Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3558) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


46. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Derebaşı Köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3559) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


47. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Eriç Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3560) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


48. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Muratboynu Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3561) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


49. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Boğaziçi Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3562) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


50. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Gediktepe Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3563) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


51. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Yazıören Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3564) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


52. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Mustafabey Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3565) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


53. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Yaylım Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3566) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


54. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Çukuryurt Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3567) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


55. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Kavaklık Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3568) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


56. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Eriç Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3569) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


57. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Bozçalı Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3570) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


58. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-İslam Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3571) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


59. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Yalınkaş Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3572) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


60. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı-Balıklı Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3573) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


61. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı-Yaylalar Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3574) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


62. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı-Verimli Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3575) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


63. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Babaaslan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3576) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


64. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Yazıgediği Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3577) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


65. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Derebaşı Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3578) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


66. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Akçiğdem Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3579) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


67. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Kuzuluk Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3580) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


68. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Leventpınar Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3581) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


69. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Armutluk Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/ 3582) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


70. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Ağıldere Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3583) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


71. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Akdoğu Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/ 3584) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


72. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Binkoç Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3585) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


73. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Gölpınar Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3586) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


74. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Günebakan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3587) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


75. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Işıkpınar Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3588) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


76. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-K.Kadağan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3589) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


77. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Bağcuğaz Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3590) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


78. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Pişkidağ, Göller ve Yeni Çardaklı köylerinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3591 ) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


79. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Yeşilyurt Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3592) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


80. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Balkırı Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3593) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


81. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Başpınar Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3594) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


82. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Çat Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3595 ) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


83. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Aş.Mutlu ve Değirmendere köylerinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3596) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


84. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü-Balaban ve Sarıkaya köylerinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3597) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


85. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Yeşilyamaç Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3598) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


86. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Avcı ve Balkırı köylerinin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/ 3599) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


87. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Günyolu, Esence ve Kavacık köylerinin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3600) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


88. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Armağan Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3601) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


89. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Çat Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3602) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


90. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemaliye-Sırakonak Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3603) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


91. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Hamdere Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3604) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


92. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Binkoç Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3605) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


93. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Gölpınar Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3606) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


94. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Merkez-Pınarönü Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3607) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


95. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Muratboynu Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3608)


96. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Demir Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3609) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


97. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Tan Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3610) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


98. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Boğaziçi Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3611) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


99. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Kemah-Akbudak Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3612) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


100. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü-Büyük Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3613) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


101. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü-Balaban Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3614) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


102. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Mustafabey Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3615) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


103. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Yazıören Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3616) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


104. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Üçpınar Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3617) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


105. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Dallıcan Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3618) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


106. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Çukuryurt Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3619) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


107. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Tercan-Kavaklık Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3620) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


108. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Babaaslan Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3621) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


109. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Derebaşı Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3622) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


110. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Kemerkaya Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3623) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


111. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Topağaç Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3624) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


112. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Refahiye-Akçiğdem Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3625) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


113. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Leventpınar Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3626) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


114. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Armutluk Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3627) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


115. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Ağıldere Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3628) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


116. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç-Sarıpınar Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3629) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)


Gensoru Önergesi


1. – Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23 arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) (Dağıtma tarihi : 13.2.2001)




BİRİNCİ OTURUM


Açılma Saati: 15.00


13 Şubat 2001 Salı


BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL


KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul),  Levent MISTIKOĞLU (Hatay)                  


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşimini açıyor, en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.


Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.


Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.


Gündemdışı ilk söz, Konya Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi hakkında söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Ali Gebeş'e aittir.


Buyurun Sayın Gebeş. (MHP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika.


III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI


A)GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR


1. – Konya Milletvekili Ali Gebeş’in, Eti Holding A.Ş.’ye bağlı olarak faaliyetini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı


ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özelleştirme kapsamına alınmış olan Eti Holding AŞ'ye bağlı olarak faaliyetini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.


Ülkemizin tek, birincil alüminyum veya sıvı alüminyum üreticisi, Eti Holding AŞ'ye bağlı olan Seydişehir Alüminyum Tesisleridir. 1973 yılında Seydişehir'de, 65 000 ton kapasiteyle kurulan ilk alümina ve 1974 yılında ilk ham alüminyum üretiminin gerçekleştirildiği dikkate alınırsa, 1960'lardan itibaren dayanıklı tüketim ve otomotiv sektöründeki gelişmelerle, 1970 yılı tüketimi 20 000 tondan, 1992 yılında 150 000 tona, 1998 yılında ise tüketim 200 000 tona yükselmiştir.


1998 yılı yaklaşık verileriyle 240 000 ton ham alüminyum ithalatı ve 65 000 ton Seydişehir üretimiyle birlikte 305 000 ton alüminyum, Türkiye'de çeşitli tesislerde işlem görmüş ve 305 000 tonluk ülke ihtiyacının sadece yüzde 22'lik, 200 000 ton iç tüketimin ise yüzde 30'luk kısmını karşılamaktadır.


Seydişehir İlçemizin nüfusu, 1927 nüfus sayımında 3 779 iken, 1965 yılında 6 683 -tesislerin kurulmasıyla nüfus hızlı bir artış göstermiş- 1970 yılında  11 965, 1980 yılında 30 065, 1985 yılında 37 200, 1990 yılında 42 700 ve son olarak da, şu anda, Seydişehir'in nüfusu 60 000 civarında bulunmaktadır.


1960'lı yıllarda sadece 2 ilkokul, 1 ortaokul bulunan Seydişehir'de, halen, maden, elektrik, elektronik gibi bölümleri bulunan, Selçuk Üniversitesine bağlı yüksekokula ilave olarak 25 adet eğitim kurumu faaliyetini sürdürmektedir.


Tesislerin kurulmasından önce tarımsal üretime dayalı olan Seydişehir ekonomisi, tesislerin yarattığı istihdam yüzünden artan gelirler nedeniyle şekil değiştirmiş ve tarım önemini yitirerek, bankacılık, ticaret, nakliye ve hizmet sektöründe büyük gelişmeler olmuştur.


Konya-Çavuş-Seydişehir-Manavgat karayolunun hizmete girmesiyle de Seydişehir'in Akdeniz limanlarına bağlantısı kolaylaşmıştır. Bu güzergâh, aynı zamanda, İç Anadolu Bölgesini Akdenize bağlayan en kısa yol konumunu hâlâ korumaktadır.


Dünyada benzeri olmayan entegre yapısıyla tesisler, boksitten kağıtlı folyoya kadar tüm üretim kademelerini oluşturan üretim hatlarına sahiptir. Bu yönüyle, sektörde, alüminyumla uğraşanların en önemli mamul, bilgi ve deneyim kaynağı olan bir okul konumunda bulunmaktadır.


Tesisler, altyapı itibariyle, hammaddede olduğu gibi, yerleşim ve donanım açısından gelişmeye son derece müsait konumdadır.


Yaklaşık otuz yıldır tüm üniteleriyle aralıksız çalışmasına rağmen, hâlâ, tam kapasitede alüminyum üretebilmekte ve son altı yıldır işletme faaliyetleri, esasında, kâr eder halde çalışmaktadır.


Seydişehir'de kullanılmakta olan alüminyum teknolojisi, dünyada artık terk edilmiş olan Soderberg anotlu sisteme dayanmaktadır. Bu sistem terk edilerek, pre-baked teknolojisine geçiş hedeflenmeli ve kapasite artırımı projesi, gündeme, mutlaka getirilmelidir.


Seydişehir Alüminyum tesisleri, 1999 yılında 3,5 trilyon kâr etmiştir. Fabrikada  2 300 çalışan olup, yaklaşık olarak 100 000 kişi, geçimini, bu tesislerden sağlamaktadır. 2000 yılında 7 milyon dolar kâr eden kuruluşun   -20.12.2000 tarih ve 2092 karar numarasıyla Eti Holding A.Ş'nin- özelleştirme kapsamına alınması, Seydişehir ve Konya'da çok büyük bir infial uyandırmıştır. 


Seydişehir Alüminyum Tesislerinin acilen modernize edilmesi gerekmektedir. Bu haliyle, tesisler, beş yıl sonra çalışamaz duruma gelecektir. Tesislerin modernizasyonu için 300 milyon dolar gerekmekte olup, bu kaynak bulunabilirse, kapasite yüzde 100 oranında artacaktır. Tesislerin modernizasyonu yapılırsa, alüminyum maliyetinde yüzde 30'luk  tasarruf sağlanacaktır. Tesislerin, modernizasyonu yapılmadan satılması da mümkün görülmemektedir. Devletin bu sektörden çekilmesiyle haksız rekabete sebebiyet verilerek yöre halkının zarara uğramasına, Seydişehir İlçemizin sosyal ve ekonomik durumunun bozulmasına sebep olunacaktır...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Gebeş, lütfen toparlar mısınız.


ALİ GEBEŞ (Devamla) - Seydişehir alüminyum tesisleri mutlaka modernize edilmelidir; edilmezse, tesislerin, bugünkü haliyle özelleştirilmesi mümkün olmayacak ve ileride, devlet de, demire hükmeden bir devlet olmaktan çıkıp, dışa bağımlı duruma gelecek ve Seydişehir de bundan çok büyük zarar görecek, nüfusu 9 000, 10 000'lere düşecek, oradaki sosyal yapı da bozulacaktır. Seydişehir Alüminyum Tesisleri mutlaka modernize edilmelidir ve ondan sonra satılması gerekir; ama, bu durumda, özelleştirme kapsamından çıkarılması gerekmektedir.


Hepinize saygılarla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gebeş.


Sayın Gebeş'in konuşmalarına, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel Cevap vereceklerdir.


Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 20 dakika.


DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; ben, öncelikle, Sayın Ali Gebeş'e, bu önemli konuyu gündeme getirdiği için çok teşekkür ediyorum hükümetimiz adına.


Kendileri de, zaten, çok kısa bir sürede; ama, bütün yönleriyle Seydişehir Alüminyum Tesislerinin ülke ekonomimiz için ne kadar önemli bir tesis olduğunu çok önemli bir şekilde vurguladılar, anlattılar. Dolayısıyla, ben, bu konuda fazla bir eklemede bulunmak istemiyorum; ancak, belki, Genel Kurulumuzun değerli üyelerine şunu hatırlatmak gerekiyor: 1970'lerin başında, Seydişehir'deki bu alüminyum tesisi kurulduğunda, Türkiye'nin alüminyum tüketimi 18 000 ton idi, şimdi -Sayın Gebeş'in de söylediği gibi- 200 000 tonun üzerine çıkmıştır. O zaman 18 000 ton olan tüketim ihtiyacımıza rağmen, Seydişehir'deki alüminyum tesisi, o zaman dahi, 60 000 ton/yıllık üretim kapasitesi öngörülerek gerçekleştirilmişti, yapılmıştı. Bu tesis, o zaman, Oymapınar Barajıyla birlikte düşünülerek yapılmıştı; çünkü, alüminyum üretimi, enerji/yoğun bir üretimdir ve enerji girdisi son derece önemlidir. Ancak, daha sonra, bu barajla tesisin ilgisi koptuğundan ötürü, şimdi, ancak sübvansiyonla, devlet desteğiyle, belirli bir enerji girdisi, ferahlığı sağlanarak, tesis üretimini devam ettirmektedir ve ne olursa olsun, bugün dahi, eskimiş bir teknolojiyle çalışmasına, verimli çalışmamasına rağmen, yine de, ülke ekonomisine büyük katkısı bulunan bir tesistir; en azından, 60 000 tonluk sıvı alüminyum üretimiyle, ülkemize, her yıl, en az 120 milyon dolarlık bir döviz tasarrufu sağlamaktadır. Dolayısıyla, şimdi, bu haliyle bile önemini yadsıyamayacağımız bir tesisimizdir. Kaldı ki, Seydişehir Alüminyum Tesisi, dünyada başka hiçbir tesiste örneği görülmediği gibi, beş önemli teknik üniteyi bir arada bulunduran bir tesistir. Yenilenirse eğer, verimi çok daha yüksek olacak ve ülke ekonomisine yıllık katkısı en az 500 milyon dolar düzeyinde olacaktır. Bunun yanı sıra, tabiî ki, yirmibeş otuz yıldır hiçbir yenileme, hiçbir teknolojik yenileme gerçekleştirilmeden sürdürülen bu tesisin ömrü, eğer şimdi bir yatırım planlaması yapılmazsa, gerçekten, iki yıldan daha fazla sürmeyecektir. İki yıl daha bu tesisi bu haliyle kullanabiliriz eğer yatırım yapmazsak ve iki yıldan daha fazla da sürmeyecektir. Dolayısıyla, Sayın Gebeş'in de belirttiği gibi, 300-350 milyon dolarlık bir yatırımın mutlaka gerçekleştirilmesi gerekir.


Bu yatırımın gerçekleştirilmesi için gerekli süreci Devlet Bakanlığımız başlatmıştır ve bu süreç başlatıldıktan sonra, bu kaynak, Eti Holdingin, yani, bor işletmeleri ve alüminyum işletmesinden kurulu olan Eti Holdingin kendi özkaynaklarından sağlanarak ve ödemesi de, karşılığı da, alüminyum üreterek gerçekleştirilecek bir yatırım olacaktır. Dolayısıyla, bu yatırım planlanmıştır, gerekli başvurular yapılmıştır ve süreç başlamıştır. Bu karar yakında alınacaktır. O bakımdan, Sayın Gebeş'in, Seydişehirlilerin ve Konyalıların hiçbir kaygısının olmaması gerekir.


Kaldı ki, bu tesis, eğer bugünden özelleştirmeye çıkarılacak olursa, bu tesise, sanırım, çok fazla talip olmayacağı gibi, 300-350 milyon dolarlık yatırımı göze alabilecek herhangi bir yatırımcı herhalde bu konuda devlet desteğini de istememeyi düşünmeyecektir, devlet desteği de istemeyi ihmal etmeyecektir. Kaldı ki, üç beş yıllık bir yatırım süreci içerisinde mutlaka istihdamı da ihmal edecek ve devletten, oradaki 3 000'e yakın işçimizi de başka yerlerde istihdam etmesini isteyecektir. Dolayısıyla, bu aşamada Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirme programına alınması akıl dahilde bir iş olmayacaktır.


Dolayısıyla, zaten, şu anda, Seydişehir Alüminyum Tesisleri ile birlikte bor tesisleri de; yani, Eti Holdingin bütünü de özelleştirme kapsamına alınırken şu düşünülmüştü ve Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararı şuydu: Deniliyordu ki, Eti Holding, altı ay boyunca özelleştirme kapsamında bulunacak; ama, yönetimi, ilgili devlet bakanlığında olacak; ilgili devlet bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi, Eti Holdingin özelleştirilmesi konusundaki hazırlıkları yapmaya başlayacaklar ve bu altı ay sonunda, özelleştirilip özelleştirilemeyeceğini kararlaştıracaklar. Dolayısıyla, Sayın Başbakanımızın ve hükümetteki değerli sayın bakanların ve başbakan yardımcılarının direktifleriyle, siyasî iradeleriyle, zaten, bu yatırım kararı alınmak üzeredir ve bor konusunun da özelleştirme kapsamından çıkarılması kararı da ilke olarak oluşturulmuştur; ama, bundan sonra Özelleştirme İdaresinin bu konuda adımlar atması gerekir.


Ben, sözlerimi fazla uzatmadan şunu belirtmek istiyorum: Zaten, özelleştirme bir amaç değil bir araçtır. Özelleştirme, ekonomide, toplumsal yaşamda bir amaç olarak benimsenemez; hele, Anayasasında sosyal devlet olduğu belirtilen bir ülkede, zaten bir amaç olarak benimsenemez. Özelleştirme nasıl bir araçtır; devletin elinde olan, verimliliği artırılmaya ihtiyaç gösteren, istihdamı aynı düzeyde tutulamayacak kadar kötüye gitmiş olan birtakım işletmelerin verimliliğinin artırılması, istihdamın artırılması, mümkünse aynı düzeyde tutulması için özelleştirmeye gidilebilir. Yoksa, bu amaçlar gerçekleşmeyecekse, özelleştirme, bizatihi kendi başına bir amaç zaten olamaz; dolayısıyla, biz, Seydişehir Alüminyum Tesisleri gibi tesislerimizi özelleştirme açısından değerlendirirken, mutlaka, özelleştirmenin bir amaç değil, verimliliğe doğru bizi götürecek olan bir araç olduğunu da düşünmek zorunluluğundayız ve bunu, hükümet olarak da böyle yapıyoruz.


İkincisi, Seydişehir'de ve Eti Holdingin bütününde, zaten, biz, özel girişimimizin dinamizminden, olanaklarından, esnekliğinden de yararlanmak amacındayız. Örneğin, Seydişehir'de, beş ayrı ünitemizde, eğer, buraya yeni teknoloji getirmek isteyen, yeni teknoloji olanaklarıyla birlikte katkıda bulunmak isteyen özel girişim varsa, o zaman, onlarla, her bir ünitede ayrı ayrı işbirliği de yapabiliriz. Örneğin, biz -yine, Genel Kurulun değerli vaktini almak pahasına, bir somut örnek vermek istiyorum- Seydişehir'deki folyo üretim birimimizde, gerekirse ve 20-25 milyon dolarlık bir yatırımla, bir teknoloji ilavesiyle, teneke kutu üreten, yani, meşrubatlar için teneke kutu üreten bir ilerlemeyi sağlayabiliriz ve yılda, en az 150 milyon dolar iş hacimli bir ortak işi, ortaklığı, özel girişimimizle başlatabiliriz. Bizim Eti Holdingdeki özelleştirme programımız, tasarımız, çerçevemiz, bundan sonra bu düzeyde olacaktır.


Genel Kurula saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan...


BAŞKAN - Sayın Yıldırım, bu konuyla ilgili mi bir şey söyleyeceksiniz?


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Evet Sayın Başkanım.


BAŞKAN - Çok kısa olmak kaydıyla, 60 ıncı madde gereğince söz veriyorum.


Buyurun.


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, ben, Sayın Bakanımıza teşekkür etmek için söz aldım. Şöyle ki: Seydişehir Alüminyum Tesisleri gibi, dün de, Bakanlar Kurulunda, bor madenlerinin özelleştirilmeden çıkarılmasından dolayı, kendi gayretlerine ve hükümetimize teşekkür ediyorum. Çünkü, bor madeni, daha evvel de söylediğimiz gibi, ülkemizin hazinesidir; Türkiye'de yapılan en az 250 malda kullanılmaktadır.


Ben, bu vesileyle, teşekkür ediyorum, ülkemizin değerlerine sahip çıkmak mecburiyetindeyiz diyorum; saygılarımı sunuyorum efendim. (DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.


Gündemdışı ikinci söz, çiftçilerin içerisinde bulunduğu durum ve tarım reformu hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek'e aittir.


Buyurun Sayın Şimşek. (DSP sıralarından alkışlar)


2. – Edirne Milletvekili Şadan Şimşek’in, tarım kesiminin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı


ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan tarım kesiminin sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunmaktayım; öncelikle, Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.


Cumhuriyetin kurulduğu tarihten günümüze kadar olan süreçte, çiftçilerimize götürülmesi gereken tarım hizmetleri, çeşitli yasalar ve teşkilatlar tarafından yerine getirilmeye çalışılmıştır; ancak, mevcut durum itibariyle, kendimize hedef olarak belirlediğimiz veya karşılaştırma yaptığımız birçok ülkeye oranla daha çok yol alınması gerektiği de ortadadır. Bu durum, ülkemizde, geçmiş hükümetlerin tarım konusunda gerekli çalışmaları yapmaması ve hiçbir yasal altyapının oluşturulmamasının kaçınılmaz bir sonucudur. Yani, açıkça, çiftçimize karşı popülizm yapılarak, siyasî çıkar sağlanmaya çalışılmıştır.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yapılan tarımsal faaliyetler, teknolojik gelişmelere rağmen, büyük oranda doğa koşullarının kontrolü altında şekillenmiştir. Bunun doğal sonucudur ki, tarımda, diğer sektörlere oranla, risk ve belirsizlik çok yüksektir. Tarım üreticilerimizin çok önemli bir kısmı, yani yüzde 95'i küçük üretici kapsamındadır; yani, ürününü bekletme ve stoklama maliyetlerini karşılama olanağından yoksundurlar. Bu nedenledir ki, üreticilerimiz, ürünlerinin büyük bir bölümünü hasattan hemen sonra piyasaya sunmaktadırlar. Hal böyle olunca, fiyatlarda önemli ölçüde düşme gerçekleşmektedir. Tabanfiyatların maliyet fiyatlarının altında olmasının yanı sıra, mevsimin kurak geçmesi, ürünlerde verimin ve rekoltenin düşük olması, ödemelerde aksaklık gibi etmenler bir araya gelince, önceki yıllardan gelen kredi borç ve faiz baskısı altında olan çiftçilerimiz, birikmiş bu ödemeleri için peşin para ihtiyacıyla, elindeki ürününü değerinin çok altında satmak zorunda kalmaktadır.


Burada bir parantez açmak istiyorum. Çiftçilerimiz, ülkemiz genelinde, bu yıl yaşanan yağış yetersizliği ve kuraklık nedeniyle, ürünleri için kaygı duymaktadırlar.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım önemli bir sektördür; öncelikle, bunun böyle tanımlanması ve kabul edilmesi şarttır. Hem tarım öyle bir sektördür ki, ekonomik önemi yanında, sosyal olarak da, ülke nüfusunun önemli bir kısmını doğrudan, diğer bir kısmını da dolaylı olarak etkilemektedir. Bu nedenle, ülkemiz tarımında işletme sayısının azaltılması, tarımdaki fazla nüfusun tarımdışı sektörlere yönlendirilmesi, ancak, yönlendirilen bu nüfusun büyük şehirlere değil, bulundukları yörelerde istihdam edilmesi, ekilebilir bir avuç toprağımız dahi olsa boş bırakılmaması gereklidir; çünkü, Türkiye, tarım topraklarını boş bırakacak kadar bir lükse sahip değildir. Bilakis, ülke olarak, ulus olarak, tarımı, özellikle bitkisel üretimi, bağ-bahçe tarımı, yem bitkileri tarımı gibi daha verimli ve artı değeri fazla alanlara kaydırmalıyız. Beraberinde ise, hayvancılığa gereken önem verilmesi, büyük ve küçükbaş hayvancılığın teşvik edilmesi ve desteklenmesi uygun olacaktır.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım kesimi, ülkenin en çok ezilen kesimidir. Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in her fırsatta ifade ettiği gibi, tarımla uğraşan köylülerimiz, Türk toplumunun en yoksul kesimidir. Ben, çiftçi bir ana babanın evladı olarak, tarım sektörünün gelişmesindeki amaç ve ilkelerin çok iyi belirlenmesi gerektiği inancını taşımaktayım. Türkiye'nin, tarım ve kırsal alan için öncelikli sorunlarının ve çözüm önerilerinin ortaya konulması gereklidir.


Türkiye tarımının, temel olarak, üretimin uluslararası rekabet gücüne sahip bir maliyetle yapılamaması, üretim için uygun krediye gereksinim duyulmasının yanında çok önemli altyapı sorunları da bulunmaktadır. Bir kere, arazi çok parçalıdır. Üretici örgütlü değildir. Sulanabilecek arazinin ancak yarıya yakını sulanabilmektedir. Tarımsal ürün verim değerlerinin çok düşük olması yanında, rasyonel bir ürün çeşidi de oluşturulamamıştır. Bazı ürünlerde siyasî keyfiyetten kaynaklanan yanlış destekleme sonucu fazla üretim varken, ekolojimize uygun ürün gruplarında açıklar mevcuttur.


Reform programımızın orta vadeli hedefi, var olan destekleme politikalarını zaman içerisinde ortadan kaldırmak ve küçük çiftçileri hedefleyen doğrudan gelir desteği sistemini sağlamaktır. Lakin, bu sistemin sağlıklı işleyebilmesinin olmazsa olmaz koşulu olan kayıt sistemi için, ülkemizin önemli bir bölümünden kadastronun geçmemiş, mirastan dolayı tapularının olmadığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Bunun için, ilgili kurumlar arasında eşzamanlı ve eşgüdümlü bir çalışmanın uyum içinde yürütülmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.


Çözüm için yapılması gerekenler nedir ve neden yapılmalıdır...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen toparlayınız.


ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Eğer bunlar yapılmazsa; yani, tarım sektörünü güçlendirip geliştiremezsek, Avrupa Birliğine tam üyelik gerçekleşip tarım ürünleri serbest dolaşımına gidildiğinde, bugünkü sektörümüzün rekabet etmesi mümkün olmayacaktır.


Bunun bilincinde olan 57 nci hükümetimiz, ekonomik bir sektör olarak tarım sektörümüzü optimum işletme büyüklükleriyle düşük maliyetli, verimi ve kalitesi yüksek üretim elde etmeye yöneltmek için;


Tarım envanterinin çıkarılması,


Üretim planlamasıyla ülkemiz için gerekli ürünü ekmesi,


Üretim paritesiyle ekeceği ürünün fiyatını ekmeden bilmesi,


Tarımsal sigorta kanunu ile çiftçimizin gelir kaybının olmaması,


Girdi fiyatlarından, özellikle mazot ve gübre fiyatlarının düşürülmesi,


Hayvancılığın desteklenmesi,


Kredi borçlarında, Ziraat Bankasında olduğu gibi, tarım kredi kooperatiflerinde de taksitlendirme yapılması ve faizlerin düşürülmesi,


Tarımda söz sahibi kurum ve kuruluşların birlikte karar verebileceği uzun süreli ve ülkemiz gerçeğine uyumlu tarım politikaları oluşturması,


Sürdürülebilir anlayış çerçevesinde üretimi ve verimi artırması...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.


BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.


ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında bütünleşme ve uyumu sağlaması,


Tarımsal ihracı artıracak düzenlemeleri organize etmesi,


Uluslararası rekabet koşullarına hazırlanma yanında, desteklerin doğrudan çiftçiye ulaştırılması gerekli olup, 2001 yılında çıkarılacak yasaların Türk çiftçisine hayırlı olmasını diler; bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.


Sayın Şimşek'in görüşlerine, Tarım Bakanımız Sayın Yusuf Gökalp cevap verecekler.


Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)


Süreniz 20 dakika.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne Milletvekilimiz Sayın Şadan Şimşek'in, çiftçilerin problemleri ve tarımda yapılması gereken hususlarla ilgili ileri sürdüğü önerilere cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şimşek'in ileri sürdüğü hususlar, 57 nci cumhuriyet hükümetinin kuruluşundan itibaren üzerinde önemle durduğumuz konulardır. Öncelikle, Türkiye'de tarımın meselelerini, çiftçinin ürettiği ürünleri pazarlamasındaki sıkıntısını, üretimi için kullandığı girdilerin fiyatını, Avrupa ve Amerika'yla mukayese ettiğimiz zaman çok yüksek olduğunu ve bu girdilerin ucuzlatılması hususundaki, ürünlerin pazarlanması ve çiftçinin alınterinin karşılığını alması konusundaki görüşlerimi bu yüce kürsüden değerli milletvekillerimize sık sık açıklamış bulunuyorum.


Bugün çiftçinin içerisinde bulunduğu sıkıntılar, maalesef, uzun süredir tarımda kalıcı politikaların oluşmamasından dolayı meydana gelmiştir. Şöyle ki, tarım ürünlerinin büyük bir kısmına hasattan sonra bir fiyat desteği verilmeye çalışılmış ve bu da, tarımın planlanmasında ihtiyaç duyduğumuz ürünlerin üretilmesinde belirleyici olmamıştır. Özellikle, bugün ülkemiz nüfusunun yüzde 40'ı kırsalda yaşıyor ve tarımla iştigal ediyor. Halen büyük şehirlerimizin kenar mahallerinde dahi tarımla iştigal eden pek çok insanımız var ve birkaç kez bu kürsüde belirttiğim gibi, çalışan insanlarımızın yüzde 45'i; yani, 10 milyona yakın bir nüfusumuz direkt tarımda çalışıyor.


Tarım, 10 milyonu ilgilendiren bir sektör değildir; tarım, 65 milyonu direkt ilgilendiren bir sektördür. Tarımın, bilim ve teknolojinin kurallarına göre yapılması; tarımın, Türkiye'nin gerçekleri doğrultusunda yapılması; ekolojik dengenin korunması, çevrenin korunması ve bu ekolojik dengenin, çevrenin gelecek nesillere sağlıklı aktarılması açısından da önemlidir.


Tarım, toprağıyla, suyuyla, enerjisi, bitkisel üretimi, hayvansal üretimiyle bir agro ekolojidir. Yani, tarım, yalnız, bize, gıda üreten bir kaynak değil; toprağımızın korunması, yağış rejiminin devam etmesi açısından "olmazsa olmaz" bir sektördür. Tarım sektörünün yerine koyacağımız başka bir sektör yoktur.


Özellikle bugünlerde, ülkemizin gündeminde haklı olarak yer aldığı için, kuraklık... Niçin kuraklık var; biz, yıllarca ovalarımızı ihmal ettik, sulama kanalları götürdüğümüz yerleri konutlara açtık, sağlıksız ve plansız yapılara açtık. Herkesin söylediği gibi, burada tekrar ediyorum; Tarsus ile Mersin arasındaki bahçeleri, bağları, yerleşim yerlerine açarken, bugün, elimizdeki ovalar elden çıkarken, yağmurun yağması imkânı yoktur.


Sayın Şadan Şimşek'in söylediği gibi, Türkiye'de, muhakkak surette, bir toprak kanununun acilen çıkması, arazilerin amaç dışı kullanımı kanununun acilen çıkması gerekli ve inanıyorum ki, 57 nci cumhuriyet hükümetimiz, bu öncelikler içerisine bu kanunları alacaktır. Kanunlar hazırlanmıştır ve kanunlar gereği için Başbakanlığa arz edilmiştir.


Türkiye'nin tek bir karış toprağını boş bırakma lüksü yoktur. Bu, benim de cümlemdir, sayın milletvekilimiz de aynı konuyu burada dile getirmiştir. Türkiye'nin üzerine yağmur yağması için, Türkiye'nin yeşillendirilmesi gereklidir. Anadolu toprağı ekilmediği ve biçilmediği müddetçe üzerine yağmur yağmaz. Yüce Yaradan, Allahüteala, fiilî duayı kabul eder; önce gereğini yapıp, ondan sonra dua etmek gerek. Onun için, yağmurun yağmasının, karın yağmasının yöntemi, Anadolu'nun yaylasının, merasının ıslahından, Anadolu'nun ekilmesinden geçer. Bunun için, ürün planlaması projesi hazırlanmıştır. Ürün planlaması projesinin uygulamaya konulması için, muhakkak surette, paranın tahsis edilmesi gerek. Çünkü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, uygulayıcı bir bakanlıktır. Bu proje kabul görmüştür, bu projenin, muhakkak surette, ekonomideki tüm imkânlar dikkate alınarak, önceliği olan bir proje olarak uygulamaya konmasını, ben buradan tekrar belirtmek istiyorum.


Türkiye, kuraklıkta, öncelikle bir su konseyi oluşturma mecburiyetindedir. Bu konudaki görüşlerimizi de, Başbakanlığa ve ilgili makamlara yazılı olarak arz ettik. Türkiye'de, toprak ve su idaresiyle ilgili 12 Anayasa maddesi, 45 yasa maddesi, 39'dan fazla tüzük ve yönetmelik, toprak ve su kaynaklarının yönlendirilmesiyle ilgili sorumluluk, görev ve yönetimleri belirlemektedir. Yıllarca Türkiye'deki durum bu; ancak, Toprak-Su hizmetleri, diğer hizmetler içerisinde kaybolmuş ve bu kadar mevzuat, uygulama da, görevli bir kurum ve kuruluş tarafından da üstlenilmemiştir. Bu nedenle, Toprak-Su teşkilatının tekrar oluşturularak, tarım reformuyla bütünleştirilmesinde aciliyet vardır.


Türkiye, bu kuraklık problemini en az zararla atlatması için, üç aşamalı bir plan çerçevesinde çalışmalıdır. Yine, geçmiş yıllarda uluslararası toplantılarda alınan karar şudur: Nerede bir su yatırımı varsa desteklenmelidir. Biz de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, uluslararası toplantılarda alınan bu kararları kabul etmişiz. Türkiye, global tedbirler ve geliştirdiği politikalar içerisinde, çevre sorunlarını ve nerede su yatırımı varsa desteklemesi gerektiği biçimindeki evrensel ilkeleri kabul etmiştir; ancak, bu evrensel ilkelerin, yatırımlar açısından da, gereğini yapma mecburiyetindedir. Bugün, Türkiye, maalesef, 1960 ve 1970'li yıllarda tarımdaki ihmalin, hele hele 1980'li yıllardan sonra ise, tarıma tamamen sırt çevirmenin sonucunu yaşamaktadır.


Değerli milletvekilleri, ürünlerin, pazara çıktıktan sonra bir fiyat belirlenerek desteklenmesi, Türk köylüsünün derdine çare olmamıştır. Bu sistem, hükümetlerin tercih ettikleri ürünlere belirli bir fiyat verme sistemi, 1960 yılında 6 üründe uygulanmıştır. Bu ürünler; buğday, arpa, çavdar, tütün, çay ve şekerpancarıdır. 1980 yılına geldiğimizde, bu ürünlerin fiyat olarak desteklenmesindeki sayı, 24 ürüne çıkarılmıştır. Tekrar, 24 Ocak kararlarından sonra ürün sayısında bir azalma başlamış 1990 yılında 10 ürüne inmiştir. 1991 yılında, bu, tekrar, 10'dan 24'e çıkarılmıştır. Yani, Türk köylüsünün, bu alınteriyle, bir noktada, azaltarak, çoğaltarak, günün şartlarını kurtarmak için palyatif tedbirler alınmış. 1991 yılında 24 ürüne çıkarılırken, 1992 yılında 26'ya çıkarılmış; 5 Nisan 1994 kararlarıyla da, ürünler hâlâ tarlada iken, destekleme, yalnız ve yalnız 3 ürün grubuna indirilmiştir. Bir yıl önce 26 ürün, bir yıl sonra ise 3 ürün grubuna indirilmiş. Yani, burada, dikkat edilirse, üretimi planlayıcı, köylünün önünü göreceği ve ülkenin içeride pazarlayacağı ve dışarıda pazarlayabileceği ürünlerde yönlendirme, maalesef, yapılamamış. 1994 yılından sonra ise, destekleme kapsamındaki ürün sayısı oldukça azalmış.


Şimdi, özellikle köylünün desteklenmesinde, tarım kredilerin sübvansiyonu yöntemi seçilmiş, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleriyle sübvansiyon verilmeye çalışılmış; ancak, bu durum da, yine, köylünün probleminin hallolmasında belirgin bir sonucu getirmemiş.


Bizim, tarım reformu kapsamında öncelikle önerdiğimiz, destek ve teşviklerin direkt köylüye ulaşacak şekilde verilmesidir; çünkü, bugüne kadar, bazı teşvik ve destekler köylüye yeteri derecede ulaşmamış. Üzerinde durduğumuz birinci husus bu. Bunda da, doğrudan gelir desteği sistemini uygulamaya çalışıyoruz. Doğrudan destek sisteminde, çiftçinin kayıt altına alındıktan sonra verilmesi mecburiyeti var.


Çiftçi Kayıt Sistemi Projesi hazırdır, hazırlanmıştır; uygulamaya konulması için, yine, gerekli finansın Tarım ve Köyişleri Bakanlığına aktarılması gerekli. Bu projenin de bir an uygulanmasını, sayın milletvekilimizin önerdiği gibi, biz de istiyoruz ve uygulanması konusunda gerekli çalışmalarımızı sürdürüyoruz.


Özellikle prim sisteminin yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Ürünlerin fiyatının serbest piyasada belirlenmesi ve belirlediğimiz bir eşik fiyat ile serbest piyasada belirlenen fiyat farkının köylüye prim olarak ödenmesi... Ancak, bu konuda da, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının projelerinin bütün ilgili kurumlarca da desteklenmesinin şart olduğunu dile getirmek istiyorum.


Türkiye'de, öncelikle, bir tarımsal veri tabanı ve çiftçi kayıt sisteminin çıkarılması gerekli. Proje uygulamaya konmak için hazırdır. Tarımla ilgili dağınıklığın giderilmesi mecburiyeti vardır. 57 nci cumhuriyet hükümeti, 1999 yılında, Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulunu oluşturmuştur. Ben, tüm ilgili birimlerin, bu kurulda görev alan tüm bakanlıkların, Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulundaki çalışmalarında daha titiz olmalarını, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin bulunduğu bu Yüce Mecliste, defaatle, tekrar olarak belirtmek istiyorum.


Türkiye'de, muhakkak surette, ekim alanlarının planlanması, bu doğrultuda yem bitkileri üretiminin artırılması ve Türk tarımında terk edilen hayvancılığın hak ettiği yere getirilmesi gerek. Bunun için de, şu anda görüşmeleri devam eden tarım hizmetlerinin düzenlenmesi kanununun bir an önce Meclise sevk edilmesi gerekli.


Yine, bununla birlikte, üreticimiz örgütsüzdür, üreticimiz kendi meselelerinde söz hakkına sahip değildir. Uzun yıllardır üzerinde çalışılan; ancak, bizim göreve geldikten sonra sevk ettiğimiz üretici birlikleri yasasının da Meclise ve komisyonlara bir an önce ulaşmasında yarar vardır.


Bununla birlikte, tarım ürünleri sigortası kanununun, bir an önce Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanıp Başbakanlığa sevk edilmesinde çok yarar görüyoruz; çünkü, sigorta kanununun hazırlanması -bizim önerilerimiz verilmiştir- Hazinenin sorumluluğundadır; bunun, bir önce buraya ulaşması gerek.


Yine, başta da belirttiğim gibi, bir tarım çerçeve kanununun çıkarılması, toprak ve arazi kullanım yasasının çıkarılması mecburiyeti olduğunu burada belirtmek istiyorum.


Değerli milletvekilleri, tarımda zaman kaybedecek halimiz kalmamıştır. Bunun için, ben inanıyorum ki, tarımla ilgili hazırlanan kanunlar, Danışma Kurulumuz tarafından da temel kanunlar olarak kabul edilir ve Yüce Meclisin huzuruna gelir.


Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.


NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Süt 160 000 liraya düştü Sayın Bakan; niye onu söylemiyorsunuz! Yazık, günah!.. Bu, kanunla düzenlenmez.


BAŞKAN- Sayın Özgenç yerinden söz istiyor.


Çok kısa olmak kaydıyla, buyurun.


EDİP ÖZGENÇ (İçel)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türk tarım kesiminde hayatlarını sürdürmeye çalışan insanlarımızın son derece büyük sıkıntıları vardır. Bu sıkıntıların bir an evvel aşılması açısından, Değerli Bakanımızın bugün arz etmiş olduğu İfadelerinden, birçok yasa tasarısının çıkarılması ve bunların hayata geçirilmesi anlaşılmaktadır. Sanıyorum, bunların bir an evvel hayata geçirilmesi, tarım kesiminde son derece büyük zorluk içerisinde yaşayan insanlarımıza çözüm tarzı getirmek açısından son derece de büyük önem arz ediyor. Türk çiftçisi ve köylüsü -özellikle Tarsus'ta, Mersin'de, Çukurova'da- son derecede büyük mağduriyetler içerisindedir. Çiftçimiz, artık, gömleğini yırtar vaziyete gelmiştir. Bu nedenle, öncelikle, bu konunun değerlendirilmesi ve ülke genelinde yaşayan çiftçilerimizin, köylülerimizin bu konuya ilişkin problemlerinin çözüm tarzına ulaştırılması, birinci derecede önem arz etmektedir. Lütfen, Sayın Bakanlar Kurulumuzdan, Sayın Tarım Bakanımızdan, bu konuyla ilgili görevlilerimizden, bu konunun bir an evvel değerlendirmeye tabi tutulmasını -iki yıl gibi uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, bu konuya ilişkin, tam, dört dörtlük çözüm tarzı getirilmemiş olması, bölgemizde, çiftçilerimizde, oldukça büyük bir üzüntü meydana getirmiştir- ve bir an evvel çözüme ulaştırılmasını özellikle istirham ediyorum; bu konuyu bir an evvel gündeme alsınlar, ne yapılması icap ediyorsa yapsınlar ve Türk köylüsünün, tarım kesiminin içinde bulunduğu sıkıntıyı bir an evvel giderme cihetine gitsinler.


Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan...


BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tarım konusunda bir görüşme açmış değiliz; ancak, çok kısa olmak kaydıyla, Sayın Gönül'e söz veriyorum.


Buyurun efendim.


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.


Tabiî, bu arada, Sayın Şimşek ve Sayın Edip Özgenç Beye de teşekkür ediyorum.


Bu sözleri söyleyen, eğer, muhalefet partisi milletvekilleri olsaydı, şu anda, eminim ki, iktidar partisi gruplarından bir tepki gelirdi; ama, çiftçinin şu an içine düştüğü durumu, iktidar partisi milletvekillerinin şu hür kürsüden dile getirmiş olmalarından duyduğumuz memnuniyeti ifade etmeyi ve teşekkürü bir borç biliyorum.


Arkadaşlarımızın ifade ettiğinden daha kötü bir durumdadır Türk tarımı, Türk hayvancılığı. Bugün zeytinyağının fiyatı 750 000 lira Sayın Bakan.


BAŞKAN - Lütfen, kısa tutalım efendim...


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Bugün 380 000 liraya pamuk satamıyor pamuk çiftçisi. Ayçiçeği üreticisi perişan, tütüncü öyle. Türk tarımı birtakım sorunların içerisinde kıvranıp duruyor. Buna "geçmiş yılların popülist siyaseti" deyip geçemezsiniz. Dört yıldan beri, 1997 yılı 30 Haziranından itibaren 55 inci hükümetle başlayan bir sorumluluk vardır.


BAŞKAN - Sayın Gönül, lütfen tamamlar mısınız!..


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - "Şu yapılacaktır, bu yapılacaktır" şeklindeki açıklamalarınız, üzülerek ifade ediyorum ki, doyurucu olmuyor.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Yapılmalıdır dedim.


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan, biz, daha önce de size bu kürsüde arz ettik; müşahhas olarak meseleleri getiriniz, çözümleri getiriniz, maliyeti düşürücü tedbirleri alınız, yasal düzenlemeler için biz size destek vereceğiz, bu, bir millî görevdir dedik; ama, düşünebiliyor musunuz Sayın Bakan; bugün, tarım kredi kooperatiflerinden, çiftçiler, kredi alamıyor, plasman yok.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, söz istiyorum.


BAŞKAN - Sayın Gönül, tamam efendim...


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Bahar gübresi için gübre bulamıyor.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, söz istiyorum.


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Bakan, sizin söz almanızı gerektirecek bir şey söylemedim.


BAŞKAN - Sayın Gönül...


AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, genel görüşme değil ki...


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sadece, sizin "yapılacaktır, gönderilmelidir" yerine, sizin, hükümet olarak, lütfen, tarımı rahatlatacak kanun tasarılarını getirmenizi istiyoruz.


BAŞKAN - Sayın Gönül...


ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.


BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gönül.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, söz istiyorum.


BAŞKAN - Efendim, bir müzakere açmış değiliz... 20 dakika konuştunuz; kâfi.


DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, sizin takdirinize bağlı değildir. Çünkü, dirayetsiz yönetiminiz sonucu müzakereler karşılıklı konuşmalara dönüştü!..


BAŞKAN - Sayın Bakan, dirayetli olup olmadığım seni ilgilendirmez! Burayı ben idare ediyorum! (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)


DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Genel görüşme olmadığı halde söz verdiniz, karşılığında cevap hakkı vermeniz gerekir.


BAŞKAN - Siz, dirayetinizi bakanlığınızda gösterin! Buradaki dirayet bana ait! (FP sıralarından alkışlar)


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, herkesin bu kadar söz hakkından sonra benim de söz hakkımın olması lazım; yanlış anlamayı açıklayacağım.


BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, ders kitaplarında yer alan, Darwinizm ve Neodarwinizmle ilgili görüşler hakkında söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Ali Gören'e aittir.


Buyurun Sayın Gören. (FP sıralarından alkışlar)


3. – Adana Milletvekili Ali Gören’in, Darwinizmin ve Neodarwinizmin ders kitaplarında yer alışına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı


ALİ GÖREN (Adana) - Muhterem Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; tarih boyunca bilim, kültür ve teknolojide ortaya konulan ilerlemeleri, değerli araştırmacı ve düşünürlere borçluyuz. Tarih boyunca ortaya konulan ve bugün ulaştığımız bilim, teknoloji ve kültür mirasını, öğrencilerimize, gençlerimize, tarafsız, objektif ve çarpıtmadan ileterek, onların da, tarihin akışı içerisindeki gelişmelere şahit olmalarını ve kendilerini, tarafsız ve objektif bilimin ışığı altında, bundan sonraki icat ve buluşlara hazırlamalarını, tabiî ki, oluşturmak ve bu hususta çalışmalar ortaya koymak, başta Millî Eğitim Bakanlığımız olmak üzere, hükümetimizin görevidir.


Bu açıdan, ortaöğretim kitaplarında, tarihte yer almış bazı görüşlerin, tarihî süreç içerisinde aldıkları seyir ve değer açısından gözümüze çarpan yanlışlıkların düzeltilmesi ve bu hususta üzerimize düşen görevler konusunda, müfredatta yapılması gereken değişiklikleri, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza, bir yazılı soru önergesiyle ilettim. Burada üç görüşü ortaya koydum: Birincisi, 1850'li yıllarda bir görüş ortaya koyan ve Evrim Teorisi diye de adlandırılan, Charles Darwin'in ortaya koyduğu görüşün, tarihî süreç içerisinde, yüzelli yıllık süreç içerisinde bilim dünyasında aldığı yerin, haksız bir şekilde tarafgirane öğretildiğini gördüğüme; ikincisi, Charles Darwin'in, bu teoriyi ortaya koyan kişinin, necip milletimiz hakkında, aşağı ırk ve Avrupa'dan ve Anadolu'dan sürülüp çıkarılması gereken yaramaz bir ulus olduğu yönündeki görüşlerine kitaplarda yer verilmediğine; üçüncüsü de, bu görüşlerin taraflı ve çarpıtılarak öğretilmesi sonucunda, ateist, materyalist ve terörist bir nesil yetişmesinin söz konusu olduğuna dikkat çektim. (FP sıralarından alkışlar)


Böyle bir görüşün ortaya konulması ve bunu ortaya koyan milletvekilinin, bilim kökenli bir kişi olması durumunda, iyiniyetli ve samimî olan, sorumluluk duyan bir kişinin vereceği cevap, "sayın hocam, sayın milletvekilim, böyle bir görüşünüz, değerlendirmeniz varsa, lütfen, bu husustaki katkılarınızı veya yapılması gerekenleri herhangi bir şekilde bize iletmenizi rica ederiz" olmaz mıydı arkadaşlarım?!


Ancak, Sayın Bakanımızın verdiği cevap, fevkalade düşündürücü ve gerçekten, siyasî tarihimizde yer almaması gereken bir cevap. Sanki, orta dereceli okullarda öğrencinin sorduğu soruya, "otur yerine! Böyle zor işlere karışma, ortalığı karıştırma" manasına gelen, bu soruları sormak sanki yanlış bir şeymiş gibi, ilmin siyasete alet edilmesi veya bu teori çürütülmemişmiş, çürütülmesi noktasının tamamen yanlış olduğu noktasında bir görüş belirttiler ve tabiî, bu, beni çok düşündürdü ve huzurunuza gelip bu hususta söz almayı, mesuliyetim icabı olarak görev addettim.


Değerli arkadaşlarım, bu hususlara şöyle bir dikkat çekmeyi arzu ediyorum:


Birincisi, tabiî, bizim, bilimi siyasete alet etmeye karşı olduğumuzu ispata ihtiyacımız yok; bilim siyasete alet edilmemelidir; ancak, bilim diye ortaya konulan unsurlar tamamen  siyasî ise, bir ulusu aşağı ırk olarak, Avrupa'dan sürülüp, atılması gereken bir unsur olarak ortaya koyuyorsa, dünyayı kana bulamış, dünyada diktatör rejimler kurmuş Mussolini, Hitler, Marks -Marks, bunların fikir babası- Lenin, Stalin ve Mao gibi kişilerin ilham kaynağı olmuş bir görüş ise, bu görüşün siyasî olmadığını söylemek, eğer, bu bir bilgisizlikse, bir eksikliktir; ama, bilgisizlikten öte, gerçeklerin saklanması ise, çok daha vahim bir olaydır. Bu hususa, özellikle, bilim çevresi adına herkesin dikkatini çekiyorum ve bu kişinin, necip milletimizle ilgili görüşlerini, siyasî olmadığı söylenen kişinin görüşlerini bir cümle olarak huzurunuza getiriyorum: "Avrupa ırkları olarak bilinen medenî ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun, medenîleşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini, yok edileceğini görüyorum."


Değerli arkadaşlarım, son günlerde ortaya çıkan gen haritası da bu teorinin çürüdüğünün açık kanıtıdır. Her ne kadar siyasî davranan gazete veya yayın organları... Çünkü, bu, bazı görüşlerin, ateist ve materyalist insan yetiştirmeyi amaçlayan görüşlerin yegâne sığınağı ve temel kaynağıdır. Bu, Türk düşmanlığına yönelik kullanılan cümlelerle ilgili, aşağı ırk görüşünün de bu teoride son gelinen noktada çürütüldüğü ortaya çıkmıştır.


Değerli arkadaşlarım, bu, siyasî olduğunu ve çürütüldüğünü iddia ettiğimiz görüşle ilgili, dünyayı kana bulayan kişilerin görüşlerinden bahsettim; bir iki cümleyle onları huzurlarınıza getirmek istiyorum. Stalin diyor ki "genç  nesillerin zihnini, yaratılış düşüncesinden arındırmak için onlara...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Gören, lütfen toparlayınız.


ALİ GÖREN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.


...bir tek şeyi öğretmeliyiz: Darwin'in öğretilerini." Demek ki, yaratılış inancını ortadan kaldırmanın yegâne unsuru olarak bu kullanılmaktadır. Karl Marks diyor ki "Darwin'in yapıtı, büyük bir yapıttır; tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından, temelini oluşturuyor." Sayın Bakanımız "bu teori, çürütülmemiştir" diyor.


Değerli Bakanım, sen, Darwin Teorisinin taraftarı ve avukatı mısın?!. Dünya bilim tarihi, buna cevabını vermiştir. Bize düşen, tarafsız, objektif, çarpıtmadan, bu teoriyle ilgili, lehinde ve aleyhinde görüşleri ortaya koymak, neslimizin, gençlerimizin tarafsız bilim adamları olarak yetişmesini sağlamaktır. 


Dolayısıyla, bu hususla ilgili, ayrıca, Meclisimize bir de araştırma önergesi vermiş bulunuyoruz. Bu araştırma önergesiyle de, ders kitaplarımızda çarpıtılarak getirilen ve neslimizin ateist ve materyalist  yetişip ve insanî değerlerden yoksun kalmasına fırsat verecek görüşlerin karşısında olmaya devam edeceğiz


Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN -Teşekkür ediyorum.


Sayın Gören'in görüşlerine Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu cevap verecekler.


Buyurun.(DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 20 dakikadır.


MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) -Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın Ali Gören'in gündeme getirdiği bu konu hakkında öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Kendisinin de söylediği gibi, Darwin Kuramı, son yüzelli yıl boyunca en çok tartışılan kuramdır; halen de tartışması devam etmektedir. Yüzelli yıldır tartışılan Darwin Kuramına, olgusal içerikten yoksun spekülatif bir teori diye bakmak ne denli yanlışsa, doğruluğu kanıtlanmış bir kuram gibi algılamak da o denli yanlıştır. Bu konu tartışılıyor,biz de bu tartışmanın dışındayız.


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, çağımızda fen bilimleri her türlü bilimsel teknolojik gelişme ve bunların endüstriyel uygulamalarında temel olma özelliğini taşır. Bu nedenle, öğretim programlarının en son bilimsel verileri içerecek şekilde, evrensel düzeyde geliştirilmesi esastır. Bütün disiplinlerde olduğu gibi "fen bilgisi" ve "biyoloji" dersleri öğretim programlarında da, alanlarında bütün dünyada benimsenen, tartışılan, bilimsel bulgu ve önermelere yer verilmektedir.


Bu kapsamda, Darwin'in evrim görüşü, ülkemizde, fen bilgisi ve biyoloji dersleri öğretim programlarında, ilk defa, 1957 yılında, Demokrat Parti iktidarı döneminde, Talim Terbiye Kurulunun 215 sayılı kararıyla; daha sonra, evrim, yaratılış ve bu hususlardaki diğer görüşler, 1985 yılında, rahmetli Özal'ın Anavatan Partisi iktidarı döneminde, Talim Terbiye Kurulunun 214 sayılı kararıyla; canlılarda çoğalma ve kalıtım konusu, 1992 yılında, Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyon hükümeti döneminde, yine, Talim Terbiye Kurulunun 200 sayılı kararıyla; son olarak da, çağın en önemli konularından biri olan genetik konusu, 2000 yılında, benim bakanlığım döneminde, Talim Terbiye Kurulunun 387 sayılı kararıyla yer almış bulunmaktadır. Yani, bu konuyu, bu kitaplara tartışma şeklinde getirmediğimiz gibi, ilk defa biz de getirmiş değiliz.


Halen uygulanmakta olan fen bilgisi ve biyoloji dersleri öğretim programları ve bunlara ilişkin olarak hazırlanmış ders kitaplarında, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen, Türk millî eğitiminin amaçları ve temel ilkelerine aykırı unsurlar bulunmamaktadır. Bu kapsamda, fen bilgisi dersi, 1992, 8 inci sınıf programı "canlılarda çoğalma ve kalıtım" ünitesinde yer alan, 44 öğrenim davranışından sadece bir tanesi "evrimin ne olduğunu örneklerle açıklama" şeklindedir.


2000 programında yer alan 576 öğrenci kazanımından sadece 2 tanesi "genetik" ünitesinde "evrimin, türdeki değişmeler olduğunu belirtir" ve "bilimsel tarih boyunca bilim adamları tarafından farklı görüşlerle, evrimin nasıl olduğuna ilişkin açıklamalara örnekler verir" şeklinde yer almaktadır. Kitapta yer alış şekli, örnekler verme şeklindedir.


Biyoloji dersi; 1997 programı lise üçüncü sınıfında yer alan 180 davranıştan sadece 2 tanesi "Hayatın Başlangıcıyla İlgili Görüşler" bölümünde yer almaktadır.


Bu bölümde; Aristo'nun "kendiliğinden oluş", "Panspermia, Ototrof ve Heterotrof ve yaratılış" görüşlerinin ne olduğu hususları "tanıma" şeklindedir, tanımlama şeklindedir.


"Evrimle İlgili Görüşler" bilgisinde de, Lamarck'ın ve Darwin'in evrimle ilgili görüşlerinin ne olduğu hususu "tanıma" düzeyinde yer almaktadır; tartışma yok, bu doğrudur bu yanlıştır diye hiçbir şekilde tartışma yok, tanıma şeklinde yer almaktadır.


Lise üçüncü sınıf biyoloji ders kitaplarında "Hayatın Başlangıcıyla İlgili Görüşler" de tanıma düzeyinde olacak şekilde birer ya da ikişer paragraf halinde yer almaktadır.


Ders kitaplarında bu hususlardan, bilimsel bir bulgu olarak değil, sadece birer görüş oldukları, vurgulanarak söz edilmektedir; bunun görüşü bu, bunun görüşü de bu denilmektedir.


Darwin'in Evrim Teorisi de, bu kapsamda tarafsız ifadelerle yer almakta ve "gözlemleri sonucu ileri sürmüş olduğu hipotez" olduğu belirtilmektedir, Darwin'in hipotezidir denilmektedir.


Kitapta; "yaratılış" görüşü de tarafsız ifadelerle yer almakta ve inanca dayalı olması nedeniyle bilimsel olarak açıklanamayacağı, "Tanrı'nın koyduğu kurallar çerçevesinde belirli bir düzene göre işlediğini ve düzenin tesadüfen ve kendiliğinden oluşamayacağı, bu görüşe göre evrendeki her bir varlığın bir amaca göre yaratılmış olduğu" hususu belirtilmektedir.


Bakanlık olarak amacımız, öğrencilerimizi, soran, sorgulayan, eleştiren, gerçeği arayan, inancını aklıyla bütünleştiren, bilimsel yöntemi benimseyen ve sorunlarının çözümünde önplanda tutan, çağdaş ve evrensel değerlerle donanmış, ülkesini, kültürünü seven, demokratik değerleri özümsemiş, laik ve Atatürk milliyetçisi bireyler olarak yetiştirmektir.


Bu bağlamda, okullarımızda yapılan eğitim etkinlikleri içinde, öğretim programları ve ders kitaplarında, toplum yaşamında ve bilim dünyasında yer alan görüşlere de yer verilmektedir.


Öğretim programlarında ve ders kitaplarında "evrim" ve "yaratılış"la ilgili bilgiler ve görüşler, tarafsız olarak yer almaktadır. Öğretim programları ve ders kitapları incelendiğinde bu hususlar görülecektir.


Bakanlığımız, Atatürkçü, çağdaş ve bilimin aydınlattığı gençliği yetiştirme etkinliklerine öncülük etmektedir. Hiçbir öğretim programında ve ders kitabında laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yasalarına aykırı bir unsur bulunmadığını, bilgilerinize, saygıyla sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.


Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar ve cevapları tamamlanmış oldu.


Bu arada, Sayın Agâh Oktay Güner'in söz isteği vardır, 60 ıncı madde gereğince.


Çok kısa olmak üzere, lütfen yerinizden efendim; mikrofonunuzu açıyorum.


Buyurun:


AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.


Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.


Basınımız, geçtiğimiz hafta içerisinde çok kıymetli mensuplarını kaybetti; Yılmaz Gümüşbaş, İslam Çupi, Nezih Demirkent ve Ahmet Kabaklı. Basın ailemize, basını en yakından takip eden Yüce Meclisin sayın üyelerine başsağlığı dileklerimi arz ediyorum. Ancak, bu vesileyle, bir acı gerçeği huzurunuza getirmek lüzumunu duydum: Bütün bir ömrünü, tam 54 yılını yazı hayatına veren Ahmet Kabaklı, aynı zamanda, otuz yıldır Türk Edebiyatı Dergisini neşretti ve 5 ciltlik Türk Edebiyatı adlı bir eseri, diğer çok kıymetli çalışmalarıyla birlikte kütüphanemize armağan etti, gitti.


Türkçeye ve Türk Milletine büyük sevgiyle bağlı bu şahsiyetin ölümünde bir acıyı yaşadık. Yaşadığımız acı şudur: Sayın basınımızın büyük bir bölümü, onbinlerin katıldığı Kabaklı'nın cenazesini haber yapma ihtiyacı duymadı.


Değerli arkadaşlarım, her vesileyle, Yüce Meclisi kendi penceresinden tenkit eden bazı kalemlerin, hoşgörü derken, hukuk devleti derken, çağdaşlık derken, bütün insanların eşit olduğu ölüm gerçeğinde, solu, sağı bir tarafa bırakıp, Türk Milletinin böylesine sevdiği bir büyük evladına haber değeri vermeyişini üzüntüyle karşıladığımı ifade ediyorum.


Hayatının temeli hoşgörü olan, bunu hayat üslubu olarak benimsemiş bir insan olarak, her düşünceye saygı duyan ve her fikir akımını milletin zenginliği kabul eden zihniyetle, ölüm karşısında olsun bu bağnazlığı bırakmalarını tavsiye ediyorum; aksi halde, değil tabak, değil çanak, değil apartman dairesi, değil servet dağıtsalar, bu gazetelerin 3 milyon satışı aşmaları mümkün değildir. Milletin değerlerine değer verenler milletin baş tacı olmaya layıktır.


Şükranlarımı arz ediyor, hepsine rahmet diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)


BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.


Biz de, bu rahmet dileklerinize gönülden katılıyoruz.


Sayın Milletvekilleri, kanun teklifinin geri alınmasıyla ilgili bir önerge vardır; okutuyorum:


B) TEZKERELER VE ÖNERGELER


1. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifini (2/666) geri aldığına ilişkin önergesi (4/306)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


18.1.2001 tarihinde Yüce Başkanlığınıza sunmuş bulunduğum ve halen Millî Eğitim Komisyonunda bulunan 2/666 esas numaralı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifimi geri çekmek istiyorum.


Gereğini emir ve müsaadelerinize arz ederim.


Saygılarımla.


                                   Işılay Saygın


                                               İzmir


BAŞKAN - Komisyonda bulunan bu teklif geri verilmiştir.


Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.


Birinci tezkereyi okutuyorum:


2. – İtalya Senatosu Başkanvekili ve Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu Başkanı Ersilia Salvato’nun, TBMM’yi temsilen dört kadın milletvekilini, davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/755)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna


İtalyan Senatosu Başkanvekili ve Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu Başkanı Ersilia Salvato'nun Başkanlığımıza gönderdiği mektupta, 2-3 Mart 2001 tarihlerinde Malta'da düzenlenecek olan "Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu"na Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen dört kadın parlamenterden oluşan heyetin davet edildiği bildirilmektedir.


Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.


                                        Ömer İzgi


                        Türkiye Büyük Millet Meclisi


                                           Başkanı


BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.


İkinci tezkereyi okutuyorum:


3. – Avrupa Parlamentosunun, “Avrupa’nın Sözleri” programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısında TBMM’yi temsilen bir milletvekilini davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/756)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna


Dışişleri Bakanlığından alınan bir yazıda, Avrupa Parlamentosunun Strazburg'da yapılacak Genel Kurulu sırasında, 14 Şubat 2001 tarihinde Avrupa'da insan haklarına ilişkin "Avrupa'nın Sözleri" programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısının bir bölümünün "Türkiye'nin AB'ne katılımıyla ilgili şartlar" başlığı altında Türkiye'ye ayrılacağı ve söz konusu toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin davet edildiği bildirilmektedir.


Anılan davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.


                                        Ömer İzgi


                        Türkiye Büyük Millet Meclisi


                                           Başkanı


BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.


Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup, oylarınıza arz edeceğim.


Buyurun, okuyun.


IV. – ÖNERİLER


A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ


1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi


Danışma Kurulu Önerisi


Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.





































































 


 


 

Ömer İzgi


 


 


 


 

Türkiye Büyük Millet Meclisi


 


 


 


 

Başkanı


 


 

M. Emrehan Halıcı


 

İsmail Köse


 


 

DSP Grubu Başkanvekili


 

MHP Grubu Başkanvekili


 


 

Bülent Arınç


 

İbrahim Yaşar Dedelek


 


 

FP Grubu Başkanvekili


 

ANAP Grubu Başkanvekili


 


 


 

Turhan Güven


 


 


 


 

DYP Grubu Başkanvekili


 


 


Öneriler :


1.- 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 20.2.2001 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.


2.- 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 606 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 234 üncü sırasında yer alan 597 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 233 üncü sırasında yer alan 580 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 402 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 413 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 406 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 139 uncu sırasında yer alan 407 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 38 inci sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 35 inci sırasında yer alan 356 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 571 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 236 ncı sırasında yer alan 599 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 225 inci sırasında yer alan 593 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 65 inci sırasında yer alan 194 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 226 ncı sırasında yer alan 579 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına alınması önerilmiştir.


3- 13 Şubat 2001 Salı, 14 Şubat 2001 Çarşamba, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba ve 28 Şubat 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların, 27 Şubat 2001 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, 27 Şubat 2001 Salı günü de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 13 Şubat 2001 Salı günü (10/11) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin, 20 Şubat 2001 Salı günü de (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.


4.- Genel Kurulun 13 Şubat 2001 Salı 15.00-20.00; 14 Şubat 2001 Çarşamba, 15 Şubat 2001 Perşembe, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba, 22 Şubat 2001 Perşembe, 27 Şubat 2001 Salı, 28 Şubat 2001 Çarşamba, 1 Mart 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.


5.- Genel Kurulun 16 Şubat 2001 Cuma, 23 Şubat 2001 Cuma günleri de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi ve bugünlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.


BAŞKAN- 63 üncü maddeye göre söz isteyen?..


BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Önerinin lehinde söz istiyorum Sayın Başkan.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Aleyhe söz istiyorum efendim.


BAŞKAN -Evet, bir lehte bir aleyhte söz isteği vardır.


Sayın Arınç, buyurun efendim.


Konuşma süreniz 10 dakika efendim. (FP sıralarından alkışlar)


BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Lehte söz aldım, bir önemli gelişmeyi bütün arkadaşlarımızın dikkatlerine sunmak istedim. İktidar grubu partilerin önerileri, çoğu zaman, burada, kendi grup önerileri olarak takdim ediliyor ve her defasında karşı çıkıyorduk. Karşı çıkma sebeplerimizi de Genel Kurula arz ediyorduk. Bu konuda imzası olan birisi olarak bir gelişmeyi, muhterem Genel Kurulun dikkatlerine sunmak istedim, onun için söz aldım.


Değerli arkadaşlarım, bugünden itibaren onbeş günlük bir çalışma süresi düşünülüyor ve bu çalışma süresi içerisinde, 27 kanun tasarı ve teklifinin kanunlaşması isteniyordu. Gazetelere de yansıdı, Meclis kulislerinde de konuşulduğu için, bunu zaten bildiğinizi düşünüyorum. İktidar ortağı partiler böyle bir tasavvur içindeydiler; 1 Marta kadar 27 tasarı ve teklifin kanunlaşması ve bu süre içerisinde de Meclisin, cumartesi, pazar ve pazartesileri de dahil olmak üzere, tam 15 gün 14.00-24.00 saatleri arasında; yani her gün 10 saat çalışması öngörülüyordu. Dün, Danışma Kurulu toplantısından önce, bu değerli partilerin grup başkanvekilleri bizleri davet ettiler ve bu konuda fikirlerini ortaya koydular. Bugün de Sayın Meclis Başkanımızın Başkanlığında tekrar bu konuları müzakere ettik.


Değerli arkadaşlarım, orada itirazlarımızı arz ettik. İtirazlarımız öncelikle böyle bir çalışma temposunun olağan olmadığını, arkadaşlarımızın böyle bir kapasiteye hiçbir zaman sahip olmadıklarını, olamayacaklarını, cumartesi, pazar, pazartesileri de dahil olmak üzere böyle sürekli bir çalışmayı gerektiren hiçbir acil durum olmadığını, sıralamalara da itiraz ettiğimizi ve niçin böyle bir çalışma temposuna ihtiyaç duyulduğunu... İtiraz ettik ve kendilerine de bildirdik.


Değerli arkadaşlarım, biraz evvel sıra sayıları okunan tasarı ve tekliflerden de göreceksiniz ki, bunlar, üç partinin kendilerince önemli saydıkları, öncelik verdikleri tasarı ve tekliflerdir. Bunların içerisinde, mesela bizim olmasını çok arzu ettiğimiz mahallî idareler kanun tasarısı yoktur; çünkü, en son oniki yıldan bu yana belki 21 inci Dönemde de, 1999'dan bu yana konuşulan; ama, bir türlü Meclisin önüne getirilemeyen bir mahallî idareler, yani yerel yönetimler reformu veya kanun tasarısı henüz önümüze gelmemiştir. Bakanlar Kurulunda da imza aşamasında kaldığını biliyoruz.


Bunun yanında, mesela Türk Ceza Kanununun bazı maddelerini değiştiren teklif ve tasarı bulunmamaktadır. Yine bunun gibi memurların sendika kurmalarıyla ilgili kanun tasarısı da, birkaç maddesi görüşülmüş olmasına rağmen, maalesef bu sıralamanın içerisinde bulunmamaktadır.


Yine bu 15 günlük süre içerisinde denetim konuları da aksatılmaktadır. Yalnız, sadece Doğru Yol Partisi tarafından verilen hükümetle ilgili gensoru, mecburen, önümüzdeki salı gününe konulabilecektir.


Değerli arkadaşlarım, karşılıklı müzakereler sonucunda, her zaman arzu ettiğimiz ve dile getirdiğimiz, makulde anlaşma konusu çözüldüğü için ben bunu arz ediyorum.


Bugün getirilen öneriyle, cumartesi, pazar ve pazartesi günleri de çalışma çıkarılmıştır. İki haftada 4'er günden 8 gün çalışılacaktır; yani, salı, çarşamba, perşembe ve cuma günleri; 14.00-24.00 değil, 14.00-20.00 saatleri arasında bir çalışma süresi getirilmiştir.


Yine, biraz evvel söylediğim kanun tasarı ve tekliflerinin de, belki o tarihten sonra gündeme alınabileceği değerli arkadaşlarımız tarafından ifade edilmiştir.


Değerli arkadaşlarım, yine, bu uzlaşma veya anlaşma diyebileceğimiz çalışmanın içerisinde, İçtüzüğün 91 inci maddesine uygun olarak, bütün partilerin ittifakıyla, bazı kanun tasarı ve tekliflerinin özel gündemle görüşülebileceği konusunda da bir noktaya kadar gelinmiştir. İnanıyorum ki, önümüzdeki günlerde, bazı tasarıların özel gündemle görüşülme imkânı da bulunacaktır.


Meclisimizin, bundan böyle de... Her ne kadar, ne bizim ne onların arzuları tam tahakkuk etmese de, uzlaşma ve paylaşmanın bir örneğini bugün yaşadığımız için, bunu, sayın Genel Kurulun da bilgilerine sunmak açısından konuşmamı yaptım. Ümit ediyorum ki, bundan sonraki çalışmalarımızda da böylesine, makulde, haklı olanda, doğru olanda, en azından bugün yaptığımız gibi bir uzlaşma sağlayabilirsek, Meclis çalışmalarının daha verimli olacağını düşünüyorum.


Hepinize saygılar sunuyorum. (FP, DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Sayın Arınç'a teşekkür ediyorum.


III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)


C) ÇEŞİTLİ İŞLER


1. – Genel Kurulu ziyaret eden Kırgızistan AGİT Heyetine Başkanlıkça “hoş geldiniz” denilmesi


BAŞKAN - Kırgızistan'dan AGİT Heyeti Meclisimize gelmiştir, kendilerine "hoş geldiniz" diyorum. (Alkışlar)


IV. – ÖNERİLER (Devam)


A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)


1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)


BAŞKAN - Sayın Genç, aleyhte söz almıştı; buyurun efendim.


Süreniz 10 dakika.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Değerli milletvekilleri, İçtüzük değişikliğini yaptık; milletvekillerinin ferdî konuşma imkânını kaldırdık; getirilen bu önerilerle de, denetimi kaldırıyoruz, soru müessesesini kaldırıyoruz; milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerinde de kişisel olarak konuşmayacak, konuya bağlı olarak konuşacak... Peki, milletvekilleri, ülkenin genel sorunlarını veya kendi ilinin genel sorunlarını nerede dile getirecek?!


Şimdi, olay şu... Mesela, ben kendi ilimle ilgili bir olayı dile getireyim. Şimdi, hâlâ, 21 inci Asra girerken, benim ilimde, geçen hafta, 10 öğretmen sürgün edildi. Görülen lüzum üzerine, Olağanüstü Hal Valisinin önerisi üzerine, Tunceli'de 10 öğretmen sürgün edildi. Şimdi, soruyorum valiye "efendim, biz öyle uygun gördük" diyor. Olağanüstü Hal Bölge Valisine soruyoruz "biz gizli görevde kullandık" diyor.


Değerli milletvekilleri, bu memlekette ya demokrasi var ya da yok. Bu gizli görevli kimdir?! Sayın Başbakan, size soruyorum: Bu gizli görevi kim ihdas etti, nasıl karar veriyor? Millî Eğitim Bakanına diyorum ki: Sayın Bakan, senden rica ediyorum, mademki bu öğretmenleri yılın içinde sürgün ediyorsun; de ki: Kardeşim, sen şu, şu, şu suçu işledin, onun için seni sürgün ediyorum...


Değerli milletvekilleri, bu memlekette demokrasi ya var ya da yok; varsa herkes için var. Olağanüstü hal bölgesinde olan insanlar, 1987 yılından bugüne kadar, demokratik hak ve özgürlüklerinden dahi faydalanamıyorlar. Şimdi de, bugün haber aldım, tabiî, böyle sürgünlerle, haksız olarak işlem tesis ederseniz, o zaman tabiî, Tunceli'de öğrencileri de bu işe karıştırmışlar, belli kamu görevlilerini de; onlar da yürüyüş yapmışlar ve büyük bir kesim şimdi içeriye alınmış.


Bakın, geçen gün... Şimdi, bu Meclisin, çok önemli sorunların üzerine gitmesi lazım değerli milletvekilleri. Şimdi, Silopi'de HADEP'in iki üyesi kayboldu. Bu memleketin İçişleri Bakanı var, bu Meclise gelip hesap vermesi lazım, sorması lazım. Önce: "Bunlar jandarmaya gelmedi" denildi, arkasından "jandarmaya geldi ve gittiler" denildi, arkasından... Yani, biz televizyonlardan dinliyoruz; çünkü, bize resmi ağızlar bir şey söylemiyor. Birileri de çıktı: "Efendim, bunlar devletin ajanıydı" dedi. Arkasından da bir beyanat daha verildi "bunlar, dağda çatışmada iki kişi öldü, onlar olabilir" denildi.


Değerli milletvekilleri, 21 inci Yüzyıla girerken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin belli konulara hakim olması lazım. Yani, biz, bir Avukatlık Kanununu, 98-99 maddeyi kabul edip de avukatlarımızın ekonomik durumunu düzeltmek için özel bir çaba içerisine giriyoruz. Nitekim, o da temel kanun içerisine giriyor. Biraz sonra  o konuya da gireceğim. Peki, bu insanların hakkını kim koruyacak? Rica ediyorum...


Değerli milletvekilleri, bakın, bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı.


Diyarbakır Emniyet Müdürü, Diyarbakır'a gitti, halk ile polis arasında kardeşlik duygusunu tesis etti ve halkla oradaki güvenlik kuvvetleri kardeş gibi. Kimsenin kimseyle bir sorunu yok. Kardeş gibi birbirleriyle geçindiler. Birileri çıktı, bu olaydan rahatsız oldu. Bu insanımızı ve 5 polisimizi şehit etti. Şimdi -görüyoruz televizyonlarda- uzun namlulu silahlarla, her gün, birtakım evlere, arama kaydıyla, giriliyor. Peki, neyin peşinde bazı kişiler? Ne yapmak istiyorlar? Doğu ve güneydoğuda bir barış sağlanmış da bundan rahatsız mı olmak istiyorlar?! Yeniden, o bölge halkını, tekrar teröre mi itmek istiyorlar?!


Değerli milletvekilleri, bakın, bizim, öncelikle, halletmemiz, üzerine gitmemiz gereken konular bunlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunların konuşulması lazım. Bunların tedbirini almamız lazım. Türkiye, terörden çok çekti. Çok büyük insanlarımız gitti, çok büyük askerimiz ve polisimiz şehit oldu. Bir daha aynı noktaya dönmemek için ne yapmalıyız, bunun peşinde gitmemiz lazım.


Ülkede, maalesef, bir hükümet var, bir şeyden haberi yok.


Değerli milletvekilleri, bakın, esnaf bitmiş, köylü bitmiş, memur bitmiş. Her gün görüyoruz. Bunların durumunu düzeltmek için bir kanun getirin buraya. Bakıyorum, hep özelleştirme... IMF'nin talimatı, diyor ki "15 şubata kadar şu kanunu çıkaracaksın." Ne yapacak; bize 500-600 milyon dolar bir yardım -yardım da değil- borç veriyor. O 500-600 milyon doları veya 200 milyon doları da onsekiz ay sonra faiziyle bizden alacak.


Değerli arkadaşlar, bizim, kendi yağımızla kavrulacak bir çare bulmamız lazım. Şimdi, elektriği verdik belli kişilere, devletin aleyhine. Bunları, kanunu gelince konuşma imkânımız da tabiî yok. Telefonu verdik...


Çağımızda, artık, gidip de devletlerin topraklarını işgal etmeye gerek yok; o ülkedeki, ekonomik ve stratejik değeri olan bütün kaynakları, siz, sömürücü sermayenin emrine verdiğiniz zaman, artık, o ülkenin topraklarını almaya gerek yok; bunun geleceği odur. Yarın elektriği vereceğiz; işte, getiriyorsunuz öncelikle. Telekomu sattık; satarsanız, satabilirsiniz... Devletin petrol kaynaklarını da, işte, belli şeylere verdik. Yani, bu faiz bitecek mi? IMF'den aldığımız o paraları, yine biliyorum, bu arada, hangi holdinge... Soruyorum; Vakıflar Bankasından 220 milyon doları kime verdiniz?


Gidip de, IMF'den 1 milyar dolar almak için... Devletin geleceğini, milletin geleceğini ipotek altına alarak, herkesi, memuru, esnafı, işçiyi ezerek, bu kadar fedakârlığa katlanılarak, üretimi kısarak, bu memleketin işçisini yok ederek, dışarıya atarak, memlekette bir işsizlik, açlık ortamı yaratarak  aldığınız üç-beş krediyi de kime veriyorsunuz; yine, 3-5 tane güçlü holdingin emrine veriyorsunuz. Gelin, bunları, burada konuşalım.


Sayın milletvekilleri, hepimiz bu memleketin çocuklarıyız. Bu memlekette ne oluyor, kim hırsızlık yapıyor, kim memleketi hortumluyor; bunları getirelim, bunları öncelikle tartışalım, bunların bir daha olmaması için, bu memlekete gerekli, kalıcı çözümler getirelim. Yoksa, tamam, çoğunluk sizde, işte İçtüzüğü de kaldırdınız; artık, hesabınıza gelen kanunları getireceksiniz, burada maddeleri tartışmayacaksınız, 20 dakikalık konuşmayla -20 dakika konuşup konuşmayacağı da belli değil- kanunlar çıkaracaksınız. Bu memlekete bunlar hayır getirmez değerli milletvekilleri. Bakın, çok önemli meselelerle karşı karşıyayız. Türkiye'nin, uluslararası düzeydeki seviyesi ortada. Türkiye cumhuriyeti devletinin ve milletinin temsilcisi bu Meclis olduğuna göre, bu Meclise, evvela bunların getirilip tartışılması lazım.


"Temel kanunlar" dedi Sayın Fazilet Partisi Grubu sözcüsü; işte, inşallah Avukatlık Kanununu da getireceğiz. Avukatlık Kanununda, 20 000 avukata, süper kazanç temin ediyorsunuz. Yani, 20 000 avukata süper kazanç getirecekseniz getirin de, benim kesemden getiriyorsunuz, vatandaşın kesesinden getiriyorsunuz. Adalet cihazını pahalandırıyorsunuz; Türkiye Cumhuriyeti Devletinde insanları, vatandaşları yaşayamaz hale getiriyorsunuz, ekonomik güçlerine, cebine el atıyorsunuz. Kardeşim, avukatsa, gitsin, tamam... Ben, kazancımı, menfaatımı düşünürsem avukat tutarım; düşünmezsem, siz, benim menfaatımı benden fazla mı düşünüyorsunuz?!


Bu temel kanunları, gelin, saatlerce burada tartışalım. Efendim, 25 milyar lira sermayesi olan anonim şirket, mecburî avukat tutacak; 100 ortaktan fazla olan yapı kooperatifleri avukat tutacak... Barolar Birliği pul bastıracak, pul; harç alacak, benim cebimden harç alacak. Efendim, devletin harçlarını -tabiî, sizin menfaatınıza dokunuyor da- önce yüzde 25 getirdiler, şimdi yüzde 3'e indirdiler; harcı, yani, katrilyon seviyesindeki, 3 katrilyon, 5 katrilyon Barolar Birliğine aktaracaksınız, Barolar Birliği de orada istediğine peşkeş çektirecek bunları. Böyle şey olur mu?! Peki, bu memlekette köylü insan değil mi, işçi insan değil mi?! Her gün milyonlarca aile, sefalet içinde, yokluk içinde sokaklarda geziyor; bunlar Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı değil mi?! Şimdi, bu nereye dönüyor; tabiî, benim de menfaatım var...


Değerli milletvekilleri, her gücü eline geçiren, parmağıyla kamunun mallarını cebine taşırsa, bunda vicdan ve adalet olur mu?! Yani, bir tane güçlü adam, bir adam, silahı buluyor, gidip bankayı soyuyor; ama, adamın elinde imkân olsa, niye gitsin bankayı silahla soysun; gelir, alır gider; yani, işte, parmak kaldırır, parmak gücüyle kendi cebini doldurur. Yani, bunlar çok önemli ve ağır meseleler.


Türkiye, cidden çok kötü yönetiliyor. Sokakta, çok yakında, tehlikeli olaylar var. Güneydoğu, bilinçli olarak, yeni yeni terör ortamına hazırlanıyor. Lütfen, bu hükümetin sorumlusu kimse, gelsin burada cevap versin. Bugün, HADEP bir siyasî partidir, fikirlerine de katılmam, kendisiyle de her zaman çatışırım, her zaman da karşımdalar; ama, şimdi, onların bir elemanlarıyla ilgili olarak, kaybolması, bu çağda...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen, konuşmanızı Danışma Kuruluna inhisar ettiriniz.


AHMET KABİL (Rize) - Gündemle ne alakası var Sayın Başkanım?!


KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, senin, gündemin ne olduğuna aklın ermez ki; aklın ermez ki senin böyle şeye...


BAŞKAN - Karşılıklı... Hayır efendim, hayır....


KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin aklınız, hep, devlet kaynaklarını yandaşlarınızın cebine göndermeye erer, başka bir şeye ermez ki.


BAŞKAN - Sayın Genç... Sayın Genç... Üslubunuza dikkat edin Sayın Genç.


KAMER GENÇ (Devamla) - Bilmem, Silopi'de insan kaybolmuş, sizin için hiçbir değeri yok o insanların; çünkü, onlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları değil, onlar ölsün, kimse onların hesabının peşine gitmesin! Böyle hükümet etme olur mu?! Böyle bir Meclis olur mu?! Bu Mecliste bunlar dile getirildiği zaman niye rahatsız oluyorsunuz?! İftira mı atıyoruz kimseye; doğruları söylüyoruz. Bu memlekette barışı sağlamanın yolu budur.


Bakın, yine, benim ilimde yeni yeni olaylar tezgâhlanıyor. Rica ediyorum, bunların önüne geçelim diyorum. Artık, 21 inci Asırda sürgün müessesesi kalksın. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletiyse, kimin ne suçu varsa, eğer bir kamu görevlisi suç işliyorsa, efendim, hakkında soruşturma açılsın, görevine son verilsin. Sen, oradaki gizli görevli diye birisi hakkında rapor düzenliyorsun, alıyorsun başka yere veriyorsun; niye?! Orada eğer suçluysa, o görevli gittiği yerde de aynı suçu işlemiyor mu?! Böyle küçük zekâlarla, küçük ufuklarla Türkiye yönetilmez.


Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


63 üncü madde gereğince başka söz talebi yok.


Şimdi, Danışma Kurulu önerilerini sırasıyla okutup, ayrı ayrı oylatacağım:


Öneriler:


1- 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 20.2.2001 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.


BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.


İkinci öneriyi okutuyorum:


2- 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 606 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 234 üncü sırasında yer alan 597 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 233 üncü sırasında yer alan 580 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 402 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 413 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 406 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 139 uncu sırasında yer alan 407 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 38 inci sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 35 inci sırasında yer alan 356 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 571 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 236 ncı sırasında yer alan 599 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 225 inci sırasında yer alan 593 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 65 inci sırasında yer alan 194 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 226 ncı sırasında yer alan 579 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına alınması önerilmiştir.


BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.


Üçüncü öneriyi okutuyorum:


3- 13 Şubat 2001 Salı, 14 Şubat 2001 Çarşamba, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba ve 28 Şubat 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların, 27 Şubat 2001 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, 27 Şubat 2001 Salı günü de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 13 Şubat 2001 Salı günü (10/11) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin, 20 Şubat 2001 Salı günü de (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.


BAŞKAN - Peki.


Öneriyi oylatacağım ve karar yetersayısı arayacağım.


Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.


Dördüncü öneriyi okutuyorum:


4- Genel Kurulun 13 Şubat 2001 Salı 15.00-20.00; 14 Şubat 2001 Çarşamba, 15 Şubat 2001 Perşembe, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba, 22 Şubat 2001 Perşembe, 27 Şubat 2001 Salı, 28 Şubat 2001 Çarşamba, 1 Mart 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.


BAŞKAN - Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.


Sonuncu öneriyi okutuyorum:


5- Genel Kurulun 16 Şubat 2001 Cuma, 23 Şubat 2001 Cuma günleri de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi ve bugünlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.


BAŞKAN - Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.


Sayın milletvekilleri, böylece, Danışma Kurulunun 5 önerisi de tarafınızdan kabul edilmiş olmaktadır; buna göre çalışmalarımız devam edecektir. 


Şimdi, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; 3 adedini ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.


İlk önergeyi okutuyorum:


III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)


B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)


4. – Ankara Milletvekili Uluç Gürkan’ın, 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/422) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/307)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


(2/422) esas numaralı, 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim, havale edildiği komisyonda 45 günlük süre geçmiş olmasına rağmen görüşülememiştir. Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurulun gündemine alınması için gerekenin yapılmasını saygılarımla arz ederim.


                                   Uluç Gürkan


                                            Ankara


BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklif sahibi olarak, ilk söz, Sayın Uluç Gürkan'ın.


Buyurun efendim.


ULUÇ GÜRKAN (Ankara) - Sayın Başkan, benim yerime, teklifte imzası bulunan Sayın Tarık Cengiz konuşacaklar.


BAŞKAN - Hay hay...


Sayın Tarık Cengiz, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika.


TARIK CENGİZ (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Siyasal Bilgiler Fakültesinin 140 yılı aşan bir süre önce kuruluşu ve bugüne kadar gelişmeleri, yurdumuzda Batılılaşma ve kalkınma çabalarıyla çok yakından ilgilidir. Geçen yüzyılın ortalarında, özellikle, belirmeye başlayan bu çabalar arasında, devlet görevlilerinin çok dal budak saldığı, karmaşıklaştığı bir çağda, yurdun, her şeyden önce, her bakımdan iyi yetişmiş yöneticilere olan gereksinimi kavranmıştır. Bunun için de, siyasal ve toplumsal bilimlerin devlet yönetimiyle ilgili yönlerini öğretecek, bir yandan bu bilimlerin verilerini tüm olarak anlamayı, öte yandan da devlet yönetiminin belirli kollarına uzmanlık kazanmış eleman yetiştirilmesini sağlayacak bir öğretim sistemine ve eğitim kurumuna gereksinim vardı.


Tanzimat döneminin bütün davranış ve girişimlerinde, başlıca iki amaç izlenmiştir. Amaçlardan biri, devlet örgütünü, yönetim ve yöntemlerini Batılı anlamda yenileştirerek devletin çalışmalarını sistemleştirmek; öteki de, kurulan yönetim mekanizmasını, bilgi ve beceriklilikle işletecek gücü ve kafaları yetiştirmekti.


İşte, Mekteb-i Mülkiyenin ilk temeli, böyle bir anlayış içinde, bu köklü gereksinimleri karşılamak üzere, ilk Maarif Nazırı olan Sami Paşa zamanında atılmıştır. 1859 yılında, mezunları, kaymakamlık, müdürlük gibi yönetim görevlerinde çalıştırılmak üzere, bir Mekteb-i Mülkiye kurulması kararlaştırılmıştır. Mektep, 1859'da öğretime başlamıştır. İlk Mülkiye, rüştiye ile idadi arasında, iki senelik bir ortaöğretim kurumu idi. Mülkiye, 4 Aralık 1877'de geliştirilmiş, üç sınıfı idadi, iki sınıfı yüksek olmak üzere, bir yüksekokul olmuştur.


II. Abdülhamid'in yurdu saran istibdadı, Mekteb-i Mülkiye üzerinde de etkisini göstermiştir. Bilimsel öğretim yanında, daha çok teokratik ve mistik bir öğretim de yer almaya başlamıştır. 1913'te, Mekteb-i Mülkiye, Paris Siyasal Bilgiler Okulundan esinlenilerek yeniden örgütlendirilmiştir. Mektepte uzmanlaşmayı sağlamak üzere, siyasî, idarî ve malî şubeler açılmıştır.


Mekteb-i Mülkiye, 1915'te kapatılmış ve ödeneği darülfünun bütçesine aktarılmıştır; fakat, az sonra, bunun bir yanlış davranış olduğu anlaşılmış ve düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. O sıralarda, Sadrazam ve Dahiliye Nazırı bulunan Talat Paşa, doğu vilayetlerine bir geziden dönüşünde, Mekteb-i Mülkiyenin Türk toplumunda o zamanki yerini ve gerekçesini şu sözlerle belirtmiştir: "Her tarafı harabezar olan memleketin neresinde bir umran ve temeddün eseri gördümse, bunu, orada hizmet eden Mülkiyeli bir kaymakamın, bir mutasarrıfın, bir valinin eseri hizmeti ve gayreti olduğunu takdir ettim. Anladım ki, Mülkiye mezunları kadar, bu memlekete hizmet eden, yurdun en uzak ve mahrum köşelerinde nur, hayat, medeniyet ve umran halk eden kimse yoktur."


1918 Nisanında, yeni bir kanunla, Mekteb-i Mülkiye, Dahiliye Nezaretine bağlı olarak, üç sınıflı bir yüksekokul halinde açılmış; iki yıl sonra, 1920'de, yeniden Maarif Nezaretine bağlanmıştır.


Cumhuriyetle birlikte, Mekteb-i Mülkiye, yeni bir hız ve ileri atılış aşamasına girişmiştir. Mülkiyenin Ankara'ya taşınması 1930 yılından beri düşünülmekteydi. Bu amaçla, 1934'te Cebeci'de yapılmaya başlanan bina 1935'te tamamlanmıştır. Aynı yıl içerisinde çıkarılan 2777 sayılı Kanunla, Mülkiye adı Siyasal Bilgiler Okuluna çevrilmiştir. Siyasal Bilgiler Okulunun öğretim süresi 4 yıla çıkarılmış; 1936-1937 ders yılı, Ankara'da, yeni ve bugünkü binasında başlamıştır.


Sözlerime son vermeden önce, bu yasa önerisini hazırlarken, Sayın Uluç Gürkan'ın yaptığı değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin adının "Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi-Mülkiye" olarak değiştirilmesi istemi, basit bir nostalji değildir.


Mülkiye, kurulduğu 1859 yılından bu yana, 142 yıldır öğrenci yetiştiriyor. Adı, 1934 yılında Siyasal Bilgiler Okulu olarak değişmiş, 1950 yılında da, Ankara Üniversitesine katılarak Siyasal Bilgiler Fakültesi olmuştur; ancak, Mülkiye, Mülkiyeliğini halen korumaktadır. Ne demek bu; bu, kesinlikle bir Türkiye iddiasıdır. Mülkiye, tarihi boyunca izlenilebilen bir ülke ve ulus sevgisi oluşturur. Mülkiyelilik, ülkeye sahip olma, ulusa, hizmete talip olma tercihidir. Bu tercihi yapanlar var oldukça Mülkiye yaşayacaktır. Mülkiyelilerin rozetindeki Türkiye haritasının üzerindeki "MM" harfleri, sadece "Mekteb-i Mülkiye" anlamına gelmez, aynı zamanda "Millî Misak" anlamına da gelir. Mülkiye çizgisinin tarih olmamasına, nesiller boyunca yaşatılmasına oylarınızla destek vereceğinize güveniyorum.


Saygılarımla. (DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cengiz.


Ankara Milletvekili Sayın Oya Akgönenç; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)


Konuşma süreniz 5 dakikadır.


OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN (Ankara) - Sayın Başkan ve değerli arkadaşlarım; bugün, bir Mülkiyeli olarak burada konuşurken hem büyük bir heyecan hem de gurur duyuyorum.


Verilmiş olan teklif, bence, son derece yerindedir ve bunu hepinizin desteklemesini yürekten istiyorum; çünkü, sebeplerimi de şu şekilde sıralamak istiyorum:


Mülkiye isminin akıllarda yaratmış olduğu bir incelik, bir özellik, özelliğin ötesinde bir heyecan mevcuttur. Mülkiye, bir devamlılığın simgesidir. Sadece onun değil, bir başarının ve başarı, ama, hakkıyla kazanılmış, bihakkın kendisine verilmiş bir sıfatın gururlu bir taşımasıdır. Sadece o kadar da değil, güzel bir ekip çalışmasıdır; yani, genelde, bazen, Mülkiyeden hoşlanmayanlar veya kızanlar "efendim, Mülkiyeliler hep birbirini tutar" derler; ama, onun içinde çok önemli bir nokta vardır, o da, belki de toplumumuzda gittikçe azalmakta olan bu bağlılık ve ekip çalışması ruhudur. İşte, Mülkiye onu sağlamıştır, ekip halinde çalışmayı öğretmiştir.


Mülkiyeden yetişen uluslararası çapta pek çok tanınmış profesörümüz, yazarımız vardır. Biraz önceki konuşmacının da belirttiği gibi, Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, Mülkiyeden gelen valiler, kaymakamlar, yöneticiler, hakikaten büyük işler başarmışlardır; fakat, bunu başarırlarken "ben, sadece buranın valisiyim veya kaymakamıyım" diye değil, daima bir Mülkiyelilik ruhuna refere ederek, yani, âdeta ondan kuvvet toplayarak bunu yapmışlardır.


 Peki, diyeceksiniz ki, bu, bu kadar önemli midir; evet, önemlidir. Neden önemlidir; çünkü, sadece Türkiye'de değil, birçok ülkede Mülkiye gibi kuruluşlar vardır. Mesela, İngiltere'de Oxford veya Amerika'da Harvard veya Fransa'nın bellibaşlı tanınmış fakülteleri... Bunlar, isimleriyle övünürler; fakat, buraya giren öğrenci de, o isme layık olmak için çalışır. Bu, bir nevi teşviktir; insanları heyecana getiren, o gayeye doğru yönlendiren, isimlerdir, sembollerdir ve bu simgeler, büyük bir başarının, 142 yıllık bir başarı silsilesinin, hangi görüşten olursa olsun... Mülkiyeden her görüşte idareci yetişmiştir; fakat, hepsi birbiri kadar başarılıdır, çalışkandır, arkadaşlarına ve toplumuna bağlıdır, sadıktır. Dolayısıyla, Mülkiye adının verilmesi, bence, bu ülkenin, böyle iyi bir müesseseye verdiği değeri belirtmesi bakımından son derece önemlidir.


Bu konuda hepinizin desteğini rica ederek, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgönenç.


ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan...


BAŞKAN - Sayın Aksu, yerinizden, çok kısa...


ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; müsaade ederseniz, Sayın Uluç Gürkan'ın hazırladığı, benim de imzaladığım bu teklifle ilgili bir iki cümle de ben söylemek istiyorum.


Gerçekten, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olarak, Mülkiye ve Mülkiyelilik kavramına karşı vefa borcumuzu ödemek üzere hazırlanmış bir teklif. Mülkiye, 1859'da, ülkemize, yetişmiş üst düzey yönetici hazırlamak üzere kurulmuş ve inanıyorum ki, bu görevi, bu işlevi, o günden bugüne kadar başarıyla yerine getirmiştir. Bugün, gerek özel sektörümüzde birçok değerli yöneticiler gerek kamu kesiminde, mülkî idarede, vali ve kaymakamlar, maliye, ekonomi, hazine bürokrasisinde değerli yöneticiler, dışişlerinde değerli diplomatlar mülkiye mezunu olarak büyük bir özveriyle hizmet yapmaktadırlar. Bütün bu arkadaşlarımızın bir müşterek yönü vardır; ister Siyasal Bilgiler Okulundan, isterse Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olsunlar, kendilerine "hangi okuldan mezun oldunuz" sorusu sorulduğu takdirde, istisnasız, yüzde 99'u, bugün bile "Mülkiyeden" demektedir.


Yine, bugün, Siyasal Bilgiler Fakültemizin, birçok süreli süresiz yayını "Mülkiye" ismiyle yayınlanmaktadır. Yine, hepinizin bildiği gibi, spor alanında büyük başarılara imza atmış fakültemizin spor kulübü de "Mülkiye Spor" olarak anılmaktadır.


Bu teklif, yaşanan bir gerçeğin, bir fiilî durumun hukukîleştirilmesi için verilmiş bir tekliftir; Türk kamuoyunda, Mülkiye ve Mülkiyelilerin meydana getirmiş olduğu müspet kavramın başkaları tarafından kullanılmaması, kendine özgü Siyasal Bilgiler Fakültesiyle birlikte kullanılması için verilmiş bir tekliftir. Öyle zannediyorum ki, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bu teklifimizi desteklemek suretiyle bütün Mülkiyelilerin şükran duygularını kazanacaklardır.


Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.


İkinci önergeyi okutuyorum:


5. – Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli’nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/226) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/308)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifimin süresi içinde ilgili komisyonlarda sonuçlandırılması nedeniyle İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu arz ederim.


                            Ekrem Pakdemirli


                                            Manisa


BAŞKAN - Önerge sahibi olarak Sayın Pakdemirli; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika efendim.


EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; DGM Kanununda bir değişiklik yapılmasıyla ilgili teklifim hakkında söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Değerli arkadaşlar, 1980 öncesi anarşinin kucağına itilmiş Türkiye, bazı Batı ülkelerinde bulunan benzer kuruluşlardan esinlenerek devlet güvenlik mahkemelerini kurmuştur. Terör bugün de gündemdeki yerini koruduğundan, bu mahkemelerin kaldırılmasını savunmak zordur. Son yıllardaki uygulama göstermektedir ki, devlet güvenlik mahkemeleri, ülke güvenliği söylemiyle her türlü konuyu resen soruşturma kapsamına almakta ve çoğu kez konular soruşturma aşamasında kalmaktadır. Bu geniş kapsam DGM'yi terörle mücadelede bir ihtisas mahkemesi olmaktan çıkarmış, insan haklarının ihlal edildiği bir yargı organı haline getirmiştir. Örnek: Çukurca İlçemizde gözaltına alınan 460 kişiden sadece 1'i hâkim önüne çıkarılmış, diğerleri salıverilmiştir.


Bir sigorta şirketi kuran; ama, henüz faaliyete geçmemiş bir anonim şirketin bütün ortakları -18 kişi- gözaltına alınmış, yedi gün sonra, ortak sıfatına sahip olanlar hâkim karşısına çıkarılmadan serbest bırakılmış, diğerleri de beraat etmiştir. Son beyaz enerji operasyonunda bir şirketin sahibinin, sırf kendisinden uzman kişi olarak yararlanmak için, gözaltına alınması, mahkemelerdeki keyfîliği veya isabetsiz kararların korkunç boyutlarını göstermektedir.


DGM savcısının terörle mücadele şubesine yazacağı bir yazıyla, sade bir vatandaş, bir sanatçı, bir işadamı silahlı bir teröristin sorgulamaya götürülmesinde olabilecek bir tarzda terörle mücadele şubesine götürülür. Bu gözaltına alma, görsel ve yazılı basında yer alır, muhabirlerin haber yerine senaryo tercihleri oranında yazımlar yapılır. Bu tür bir gözaltına alma, insanların şeref ve haysiyetini aşındıran ve yıpratan, yaşantılarını derinden sarsan bir olay olmaktadır. "Hazırlık soruşturması gizlidir" düzenlemesine karşın, bunu ihlal eden savcı veya güvenlik görevlisine hiçbir işlem yapılamamaktadır.


Değerli arkadaşlar, devlet güvenlik mahkemeleri, terör ve silahlı eylemlerle ilgili suçlar sahasına oturtulmalıdır. Bu görev daralması genel anlamda yasama organında yapılmakla birlikte, savcılar da bu kısıtlamaya gitmelidir. İhbarları değerlendirerek soruşturma açmamak veya derinleştirmek kendi tercihidir. İhbarların sahihliği, muhbirin toplum içindeki yeri, konuya taraf olup olmadığı dikkate alınarak bulunabilir. Muhbirlerden delil sorulur; delil yoksa, konu kapatılmalıdır.


Kanaatimce, DGM'nin aksayan ve yabancılar tarafından tenkide tabi tutulan bazı yönleri kalmıştır. Bunların birincisi, terör suçları yanında, siyasî ve fikrî suçlarla uğraşır olması; ikincisi, davaların uzun sürmesi; üçüncüsü, soruşturma safhasında delilden ziyade itiraflara ağırlık verilmesi ve de dördüncüsü, soruşturma aşamasında insan hakları ihlalinin işlenmesidir. Birinci tenkit, Ceza Kanununun 312 nci maddelerine giren suçları DGM Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunundan çıkarmak yoluyla; ikinci ve üçüncü tenkit, DGM'nin bizatihi kendisi tarafından uygulamasıyla ortadan kaldırılması yoluyla; dördüncü tenkit de, yasama organı tarafından kanunda yapılacak bir değişiklikle ortadan kaldırılabilir.


Bugün, dördüncü tenkidi ortadan kaldıracak bir kanun teklifini, Adalet Komisyonunda görüşülemediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesinin bizlere verdiği hakla sizlerin takdirine sunmaktayız.


Bu değişiklik, silahlı eylem içerisinde olanlar için -yani, terörle mücadele yasasına, antiterör yasasına göre- yürütülmekte olan soruşturmalar hariç veya o soruşturmaların mevcut sistemde kalmasını -yani, terörle mücadele kapsamında olan suçlar yine mevcut sistemde devam edecek; ama- bu kanun dışında olan diğer -yani, silahlı eylem içermeyen- bütün konularda ise, sadece gözaltına alınmalarda genel esaslara dönülmesini içermektedir. Biz, bu kanunun 14 üncü ve 16 ncı maddelerine birer cümlecik ilave ederek bu sonuca ulaşıyoruz.


Değerli arkadaşlar, özetlersem, terörle, silahlı eylemle ilgili davalarda mevcut sistem aynen çalışıyor; onun dışında, silahlı bir eylem içermeyen, antiterör yasasına girmeyen -ticarî olabiliyor; işte, diğer suçları da, DGM, kendi kapsamı içine aldı- suçlarda da genel esaslara göre gözaltına alınma oluyor. Gözaltına alındıktan sonra, tekrar, DGM, kendi sistemi içerisinde soruşturmayı devam ettirebilir.


Ben, hem kısa geçmişte olan uygulamalardan üzüntü duyduğumuz için hem de bu kanun içeride ve dışarıda birçok tenkitlere uğradığı için, bu değişiklik teklifini verdim.


Sizlerden, bu kanun teklifine destek talep ediyor, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pakdemirli.


Başka söz talebi?.. Yok.


Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.


Son önergeyi okutuyorum:


6. – İçel Milletvekilleri Edip Özgenç, Akif Serin ve Turhan Güven’in, 20.5.1993 tarih ve 2197 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinde Yer Alan İçel Adının Mersin Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/332) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/309)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


Başkanlığınıza sunmuş bulunduğumuz ve şu anda İçişleri Komisyonunda bulunan (2/332) sayılı İçel isminin Mersin olarak değiştirilmesiyle ilgili yasa teklifimiz 45 gün geçtiği halde adı geçen komisyonda görüşülmediğinden, Meclis İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan gündeme alınması için gereğinin yapılmasını saygılarımızla arz ve istirham ederiz. 14.11.2001


Edip Özgenç Turhan Güven                Akif Serin


                İçel                        İçel                        İçel


BAŞKAN - İlk söz, İçel Milletvekili Sayın Edip Özgenç'e aittir.


Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakikadır.


EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, İçel İlimizin isminin, bölgemizde yaşayan Mersinli hemşerilerimizin isteğine ve arzusuna uygun olarak, Mersin olarak değiştirilmesi teklifiyle desteğinizi almak ve bu konuyla ilgili duygularımızı sizinle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Size, Mersinli hemşerilerimin sevgi ve saygılarını arz ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.


Muhterem milletvekilleri, öncelikle şunu arz etme durumundayım: Bu yasa teklifi, başta tüm Mersinli hemşerilerimizin, sivil toplum örgütlerinin, değerli milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, aydınlarımızın, yazarlarımızın ve birçok sivil toplum örgütünün istek ve arzusunun bu temayülde olduğunu arz etmek isterim. İçel Milletvekilimiz Saygıdeğer Ali Er ile Devlet Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım Yücelen Beyefendinin de bu konuya ilişkin bir yasa teklifi sunmuş olduklarını öğrenmiş bulunuyoruz; bu da, bizim için ayrı bir sevinç kaynağı oluyor.


Elimizdeki mevcut kayıtlara göre, Mersin'in, ilk yerleşim merkezlerinden birisi olarak... 1826 yılına doğru gidebildiğimiz kayıtlardan, bu bölgenin, küçük bir yerleşim alanı iken, 1864'te kaza olmasını ve 1924'te de vilayet olarak "Mersin" ismiyle, Türkiye'nin değerli, güzide illerinden bir tanesi olarak yer aldığını görüyoruz. 1933 yılında, yüz yıldır taşıdığı bu isim kaybedilerek "İçel" ismi olmuştur.. Uzun yıllardan beri tartışma konusu olan ve bir türlü çözüme ulaşmayan Mersin'in bu çift isminin devamlı olarak tartışılmaktan kurtarılması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün, ülkemizin neresinde olursak olalım, bir vatandaşımızı çevirip sorarsanız, İçel adını ya bilmez veya da söylemez "Mersin" diye hitap eder "nerelisiniz" diye sorduğunuz zaman, hep "Mersinliyim" der. Bu bölgede yaşayan insanlar da, hep "Mersinliyim" demek suretiyle, bu duygularını devamlı olarak ifade etmektedir.


1933 yılında, Bazı Vilayetlerin İlgası ve Bazılarının Birleştirilmesi Hakkında Yasayla, Mersin ve Silifke Vilayetlerinin ismini birleştirmek suretiyle adını "İçel" olarak değiştirmiş iseler de, bu yeni ismin, gerek tarihî ve gerekse coğrafî açıdan vilayet sınırları içerisindeki bu bölgeyi tanımlamaktan uzak olduğunu düşünüyoruz; çünkü, İçel adı, vilayet sınırları içerisindeki sadece dar bir alanı kapsamakta ve tanımlamaktadır. İçel'e adını veren "iç il" denilen alan, Kilikya denilen bölgenin bir adı olarak görülüyor. İçel Vilayeti, Türkiye'de ve dünyada, Mersin adıyla tanınmaktadır.


Adı geçen 1933 tarih ve 2197 sayılı Yasa, Mersin adını İçel yaparken, Adana'nın ismini Seyhan -özellikle bunu vurgulamak istiyorum- Artvin ve Rize adını Çoruh yapmış, Aksaray'ı Şebinkarahisar ismiyle kaza yapmış idi. Aradan altmışyedi yıl geçmiştir saygıdeğer milletvekilleri ve adı geçen kanunun şu anda hiçbir hükmü kalmamıştır; Seyhan ismi tekrar Adana olmuştur, Çoruh ismi tekrar Artvin ve Rize olmuştur, Aksaray ise tekrar vilayet yapılmıştır.


Şimdi, Mersinli hemşerilerim soruyor "bütün bu unsurlarını kaybetmiş bir yasanın yalnız Mersin için var olması, yasalardan beklenen adalet ve hakkaniyet ölçülerine ters düşmüyor mu" diye düşünüyor. Araştırmacılarımızın, özellikle Mersin'in değerli baro başkanlarından tarihçi ve araştırmacı bir yazar arkadaşımız Şinasi Develi'nin yapmış olduğu araştırmaya göre, İçel, Konya Selçukluları döneminde, Torosların içerisine girilmesi güç olan yerine verilen isim olarak mütalaa edilmiş, Kâtip Çelebi de buna benzer tanımlar vermiş.


Görüldüğü üzere, İçel, Mersin'in batı yönündeki Silifke, Gülnar, Mut, Anamur ve Erdemli'nin tamamını kapsayan bir bölge değil. Küçük bir alanın ismini Mersin Vilayetinin tamamına isim olarak vermenin ve bunu sürdürmenin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Eski fotoğraflarda, yurt dışından gelen mektuplarda Mersin olarak tanımlanıyor ve Mersin'in gelişmekte olduğu yıllarda da Mersin olarak biliniyordu.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.


EDİP ÖZGENÇ (Devamla) - Toparlıyorum.


Bugün, Mersin'in 154 ülkeyle ticareti vardır. Mersin Limanı, 53 Avrupa, 40 Amerika, 49 Asya, 31 Afrika ve Avustralya limanıyla bağlantılıdır. Türkiye'nin en önemli serbest limanı da Mersin'de bulunmaktadır. Kısaca, bütün dünya, Mersin'i, İçel olarak değil, Mersin olarak tanır.


Bu nedenle, bu sunî yakıştırmaya son vermek için, adı geçen yasa teklifini sunmuş buluyoruz. Gündeme alınması konusunda ilgi ve desteğinizi umuyoruz. Tüm Mersinli hemşerilerimizin bu yönde istek ve arzuları olduğunu sizlere arz etmek istiyorum.


Beni dinleme lütfunda bulunduğunuz için ve bizi bu konuda destekleme durumunda olduğunuz için hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu teklifimizin desteklenmesini sizlerden istirham ediyorum.


Teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgenç.


İkinci söz, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven'e ait.


Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika.


TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazen, ortaya çıkan bir tanım veya bir tariften, uygulamada kullananlar tarafından pek isabetli görülmediği için veya uygun görülmediği için, vazgeçilir. Mesela, bakınız, Türkçeleştirelim derken "cumhuriyet müddeiumumîsi" yerine "cumhuriyet savcısı" denilmiştir, tutmuştur; bugün, Türkiye'de hiç kimse, yargı içerisinde "cumhuriyetin müddeiumumîsi" diye bahsetmez.


OĞUZ AYGÜN (Ankara) - "Saylav..."


TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ama "saylav" tutmamıştır.


OĞUZ AYGÜN (Ankara) - "Milletvekili..."


TURHAN GÜVEN (Devamla) - "Milletvekili" doğru...  Eski deyimi "mebus" doğru...


Peki, mesela, yine buna bir örnek veriyorum: "Hâkim" yerine "yargıç..." Bugün, bazen, öztürkçeye meraklı olan arkadaşlarımız kullanır; ama, vatandaş arasında "yargıç" kelimesi pek kullanılmaz; nedir; halen, hükmeden, karar veren anlamında "hâkim" kullanılır.


İşte, İçel İli olayı da -gerçi, bu bizim gündemde yanlış basılmış; o kanun 1993 tarihli değildir, 1933 tarihlidir; yani, aradan altmışyedi altmışsekiz sene geçmiştir- Silifke ile birlikte -Silifke de ildir- birleştirildiği zaman, İçel olmuştur.


Değerli kardeşim Sayın Özgenç çok vukufiyetle bu konuyu açıkladılar, benim ona fazla bir katkım olmayacak; ama, olay şu: Bu kanundaki Seyhan İli, daha sonra Adana oldu, yani, merkez ilçesinin adını aldı; diğer iller tekrar adlarına sahip oldular, merkez ilçelerinin adlarını aldılar; ama, İçel adı halen kaldı.


Ben on sene orada görev yaptım; hiç kimse, beni "İçel Cumhuriyet Savcısı" diye çağırmadı, tanımadı; ben, hep "Mersin Cumhuriyet Savcısı" oldum. O nedenle, bugün uygulamada, tanınmada bir eşitlik sağlanması lazımsa, artık "İçel İli" yerine "Mersin İli" denilmesi daha doğrudur ve bu konuda vatandaştaki yaygın kanaatle beraber, uygulamanın getirdiği bir rahatlık vardır. Uygulama nedir; herkes "İçel" yerine "Mersin" adını kullanmaktadır.


Bu kanun teklifini, değerli kardeşimle ve diğer arkadaşlarla beraber verdik. Özellikle sizden ricam; gündeme alınması konusunda gerekli hassasiyeti göstereceğinize inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.


Teşekkür ederim. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Güven.


Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.


Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.


V. – SEÇİMLER


A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM


1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim


BAŞKAN- Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Aykurt aday gösterilmiştir.


Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.


Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince "Sözlü Sorular" kısmını görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.


VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI


VE MECLİS ARAŞTIRMASI


A) ÖNGÖRÜŞMELER


1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, SSK’nın bugünkü durumunun araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)


BAŞKAN- Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 20 arkadaşının, Sosyal Sigortalar Kurumunun bugünkü durumunun araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine, 6.2.2001 tarihli 54 üncü Birleşimde kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Hükümet?.. Burada.


Sayın milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, hükümet, Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.


Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Zorlu'ya aittir.


Sayın Zorlu?.. Yok.


Şimdi, ANAP Grubuyla devam edelim; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu daha sonra konuşabilir.


Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)


ANAP GRUBU ADINA A. EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 20 arkadaşının SSK hakkında Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesiyle ilgili olarak, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.


Sayın milletvekilleri, geçen dönem, Yüce Meclisin 8 Şubat 1996 tarihli 11 inci Birleşiminde, yine SSK hakkında benzer bir araştırma önergesi görüşülmüştü ve (10/1,14) esas numaralı bir araştırma komisyonu kurulmuştu; bu komisyonun raporu da, yine geçen dönem, 3 Aralık 1997 tarihli 25 inci Birleşimde görüşülmüştü.


1996 yılında böyle bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmuş ve raporunun görüşülmüş olmasının önemi şudur: Şimdi önümüze gelen şikâyetlerin çoğu, daha o zaman görüşülmüş, çareleri önerilmiş ve aradan geçen zaman içinde -özellikle 57 nci hükümette ve Sayın Yaşar Okuyan'ın Bakanlığı zamanında- halledilmiş sorunlardır; yani, şimdi görüştüğümüz konuların çoğu, hatta tümü halledilmiş sorunlar olduğuna göre, bugünkü önerge, olsa olsa, eski önergenin anakronik ve hükmü geçmiş bir kopyasından ibarettir. 57 nci hükümet tarafından halledilmiş birtakım eski sorunların şimdi bu Meclisin huzuruna getirilmesi, şüphesiz ki, hükümet, Anavatan Partisi ve Yaşar Okuyan için haklı birer övünme fırsatı yaratacaktır, bu sebeple, önerge sahiplerine teşekkür ediyoruz.


Sayın milletvekilleri, geçen yıllarda Yüce Meclisin uzun tartışmalarla kabul ettiği Sosyal Güvenlik Reformu Yasası sayesinde ülkemizin en kronik sorunlarından birisi olan sosyal güvenlik meselemiz hal yoluna girmektedir. Eskiden herkesin alay konusu olan SSK, kabul ettiğimiz yasa ve aldığımız tedbirler sayesinde hızla düzelmektedir. Eskiden devlet bütçesinin en büyük asalağı olan ve "karadelik" adıyla siyaset literatürümüzde kara bir isim almış bulunan SSK, artık kendi yağıyla kavrulmaya başlamıştır ve Hazineye eskisi gibi yük olmamaktadır.


SSK hastanelerinde, eskiden hayal edilemeyecek derecede düzelme olmuştur ve bu süreç devam etmektedir. Eskiden SSK hastaneleriyle "kalite" kelimesi bir arada geçemezdi; ama, şimdi, bazı SSK hastanelerine kalite belgesi alınması için çalışılıyor ve bu güzel haber kimseyi şaşırtmıyor; hatta tam tersine, gayet doğal karşılanmakta ve önerge sahipleri tarafından, neden geciktiği sorulmaktadır. Dünyada hiçbir eleştiri, bu eleştiri kadar şeref verici olamaz.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Hangileri?.. İsim ver.


A. EMRE KOCAOĞLU (Devamla) - Bu iyileşme süreci aynı hızla devam ederse, kısa zaman içerisinde SSK'nın malî bünyesi iyice güçleneceği için, işçi emeklilerine de iyileşme sağlanması gündeme gelecektir.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Gelmiş mi?


A. EMRE KOCAOĞLU (Devamla) - Bekleyin, arz ediyorum; biraz sabır...


Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Genel Başkanı Sayın İnci Koyuncu, işçi emeklilerinin durumunun iyileştirilmesi için Sayın Bakanla öngörüşmelere başladıklarını açıklamıştır.


Düşünün sayın milletvekilleri; son yılların en kronik ve en acı derdi olan, işçi emeklilerinin perişanlığına son verilmesi ve durumlarının iyileştirilmesi gündeme gelmiştir. Yani, SSK öylesine istikrarlı bir iyileşme sürecine girmiştir ki, artık sıra, işçi emeklilerinin perişan haline son vermeye gelmiştir. (Erzurum Milletvekili Aslan Polat tarafından "Bravo; müthiş" sesi, alkış[!])


Bunu öğrenince alkışlayacağınızı biliyordum. Siz de takdir ediyorsunuz; ne mutlu!


ASLAN POLAT (Erzurum) - Yahu, dalga geçme...


A. EMRE KOCAOĞLU (Devamla) - İşçi Emeklileri Derneğinden öğrendiğimiz kadarıyla, henüz bu temaslar sadece planlama aşamasındadır; ama, işin planlaması başladığına göre mutlaka gerisi de gelecektir. Çünkü, bu, 57 nci hükümettir.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Bak, işçiler dinliyor; günah bunlar, günah!


A. EMRE KOCAOĞLU (Devamla) - Ve daha da önemlisi; SSK, kendi kaynaklarıyla yaşamaya devam edebilirse, yılların başka bir özlemi daha gündeme gelecektir; bu da, SSK'nın, devlet etkisinden  çıkarılması ve özerkleştirilmesidir. Bunun olmazsa olmaz şartı, SSK'nın, devletin malî desteğine muhtaç olmadan kendi yağıyla kavrulabilmesidir ve SSK bu yönde ilerlemektedir. Şimdi bizlere düşen, 57 nci hükümetin ve Bakan Sayın Okuyan'ın başlattığı bu müjdeli yürüyüşü engellemek değil, bu yolda onlara yardımcı olmaktır.


Değerli milletvekilleri, bu durumda, şimdiki görüşmenin, 57 nci hükümete hesap sorma amacıyla değil, madalya verme amacıyla yapılması gerekirdi; çünkü, Meclisin denetim görevi, yanlışlar kadar doğruları da görmeyi ve göstermeyi gerektirir. Mademki, 57 nci hükümet ve onun Çalışma Bakanı Sayın Okuyan, sosyal güvenlikte başarılıdır ve yılların ölümcül hastası SSK'yı hızla iyileştirerek ayağa kaldırmaktadır; şu halde, bu başarıyı takdir ve teşvik etmek de Yüce Meclisin görevleri arasındadır.


Bu önergeyi veren değerli muhalefet milletvekillerinin amaçları, her ne kadar takdir değilse de, önergenin, kendi istekleri dışında bile olsa, kadirbilir bir takdire dönüşmesi, siyaset ve hakkaniyet açısından faydalı olacaktır.


Sayın milletvekilleri, konuşmamın başında da arz ettiğim gibi, aslında, bu önergenin içeriği yeni değildir; geçen dönem verilen araştırma önergesi vesilesiyle bu konular görüşülmüştür ve hem o önergede hem de şimdiki önergede bahsedilen hususların, yani atfedilen kusurların çoğu, çoktan halledilmiştir.


Değerli milletvekilleri, nitekim, önergeyi veren sayın milletvekili geçen salı günü bu kürsüde yaptığı konuşmasında, Sayın Bakana aynen şöyle söylemektedir: "Sayın Bakan, sizin döneminizle ilgili değil; zaten, bu araştırma önergesi, sizin döneminizi sorgulamak için verilmiş değil." Demek ki, 57 nci hükümet ve Sayın Yaşar Okuyan, sosyal güvenlikte o kadar başarılı ki, bu önergenin sahipleri bile, şimdi, kendi önergelerini savunamıyorlar. Kaldı ki, önerge sahibi sayın milletvekili, yine salı günü yaptığı konuşmada, 1991 gibi, 1994 gibi yıllardan bahsediyor. İyi; ama, o yıllardan sonra, şimdi muhalefette olan partiler de iktidar oldular ve SSK'yı yönettiler. Şikâyet ettikleri konuların çoğu, şimdi 57 nci hükümet sayesinde halledilmiş olsa bile, o zaman en yakıcı şekilde gündemdeydi. Onların döneminde, SSK, bütün hızıyla kan kaybediyordu ve çöküyordu. Şimdi şikâyet eden sayın milletvekilleri, o zaman kendi iktidarlarında neden bu şikâyetleri halletmediler? 1990'lı yılların sorunlarından kendileri de sorumlu. Kendi sorumluluklarının hesabını neden 57 nci hükümete soruyorlar? Kendi iktidarlarında sorunları halletmediler, hatta derinleştirdiler; ama, onların tahribatını gidermek ve sosyal güvenlik sistemimizi yeniden canlandırmak, 57 nci hükümete ve Sayın Okuyan'a nasip oldu. Şimdi bunun gıptası içerisinde oldukları anlaşılıyor ve belki de bu gıptayla teşekkür etmeleri gereken 57 nci hükümete, biraz da kendi kusurlarının hesabını soruyorlar.


Sayın milletvekilleri, bu anakronik araştırma önergesi ne kadar haksız ve anlamsız olursa olsun, yine de, değerli muhalefete olan saygımız gereğince, ciddiye alarak bazı iddiaları cevaplandırmak gerekir.


Önerge metninde "SSK, kendisine verilen görevi tam anlamıyla yapacak hukukî düzenlemeye ve idarî reforma kavuşamadı" deniliyor. İnsaf edilsin sayın milletvekilleri, allahaşkına insaf edilsin! Daha geçen yıllarda burada zorlu görüşmelerle köklü bir sosyal güvenlik reformu yaptık. Bu sayede SSK'nın kronik kan kaybı durduruldu, kurum ölüm döşeğinden kurtarıldı. 1996 tarihli araştırma önergesinde talep edilen işsizlik sigortası çıkarıldı. Aynı önergeyle talep edilen iş güvencesi hazırlıklarını hepimiz biliyoruz. Yine aynı önergeyle talep edilen bireysel sigorta tasarısı Çalışma Komisyonundan ve Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti; şimdi onun vergi boyutunu düzenleyen tasarı komisyonda görüşülüyor.


Sistemi bilgisayara geçirecek ve herkese bir akıllı kart vererek hizmeti mükemmelleştirecek büyük bir otomasyon projesi yürütülüyor ve daha da önemlisi, hukukî düzenleme ve idarî reform sürecini tamamlayan kanun hükmünde kararnameler çıkarıldı. SSK'nın sağlık ve sigorta hizmetleri yapısal olarak birbirinden ayrıldı. Bütün bunlar, muhalefetin istediği, yok zannettiği hukukî düzenleme ve idarî reformun ta kendisi değil midir?!


Burada, değerli muhalefetin bir çelişkisine daha dikkatinizi çekmek isterim: Değerli muhalefet partilerimiz, bir yandan hukukî düzenleme ve idarî reform istiyorlar, öte yandan da yapılan hukukî düzenleme ve idarî reformları bozmak için Anayasa Mahkemesine gidiyorlar. Acaba, tavşana "kaç" derken mi haklılar, yoksa, tazıya "tut" derken mi?!. Bunun takdirini Yüce Milletimize ve Yüce Meclisimize bırakıyorum. 


Değerli milletvekilleri, yüksek malumunuz olduğu üzere, sosyal güvenlik sistemimizdeki yapısal reform ihtiyacını tamamlayan düzenlemeler, şimdi Yüce Meclisin komisyonlarındadır; halen Çalışma Komisyonunda görüşülmekte olup, yakında Plan ve Bütçe Komisyonumuza, oradan da en kısa zamanda Genel Kurulun huzuruna gelecektir. Demek ki, şimdi gün, herkesin kendi samimiyetinin test edilme günüdür. Değerli muhalefet partilerimizin samimiyetinden elbette şüphe etmiyoruz; şimdi SSK'da idarî reform istediklerine göre, idarî reform amaçlı tasarıları da komisyonlarda ve Genel Kurulda destekleyeceklerine eminiz.


Sayın milletvekilleri, önerge müzakerelerinin başladığı geçen salı günü, Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan konuşmasında önemli ve yararlı bilgiler verdi; önergenin metninde, genel gerekçesinde ve muhalefet sözcülerinin konuşmalarında öne sürülen iddiaların gerçekdışı olduğunu açıkça gösterdi. Bu sebeple, bu konulara ayrıntılı şekilde girmeyeceğim; ama, izninizle, 5 konuya özetle temas etmek istiyorum.


Birinci konu, SSK'dan kaçak çalışan işçi sayısının hâlâ yüksek olduğu ve kayıtdışı işçilikle mücadele edilmediği iddiasıdır. Bu iddianın birinci kısmı doğrudur, kaçak işçi sayısı hâlâ yüksektir; ama, bunun sorumlusu 57 nci hükümet değildir; çünkü, iddianın ikinci kısmı yanlıştır. Geçen yıllarda çıkardığımız sosyal güvenlik reformunun getirdiği imkânlar sayesinde, kaçak işçilikle ciddî şekilde mücadele edilmektedir. Nitekim, son aylarda, bütün işçi çıkarmalara rağmen, SSK'nın kapsadığı nüfus büyümektedir. Her ay binlerce yeni işçi SSK bünyesine katılmaktadır; zaten, biraz da bu sayede SSK'nın geliri artmakta ve malî bünyesi düzelmektedir.


İkinci konu, SSK'nın malî bünyesindeki düzelmenin sadece prim artışına bağlanmasıdır. Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki, ülkemiz şartlarında primler yüksektir ve malî bünyenin güçlenmesine paralel olarak, zamanla oranların düşürülmesi gereklidir; ama, prim oranları, bu önergede belirtildiği şekilde, şimdi yükseltilmiş değildir, sadece, mevcut oranların herkese eşit şekilde uygulanması sağlanmıştır ve bu husus, sadece yüksek ücret alanlara mahsustur, yani, yüksek ücret aldığını gizleyenlere mahsustur, yani, vermesi gereken primi vermeyip, düşük ücretlilerin dişlerinden arttırdığı primlerden yararlananlara mahsustur. Yüksek ücretlilerden tam prim alınması, sosyal adalet açısından yapılması gereken bir iştir ve bu yapılmıştır. Bunu, eleştirmek değil, alkışlamak gerekir değerli milletvekilleri.


Kaldı ki, bu prim farkından SSK'ya gelen gelir, toplam gelir artışının üçte  1' inden azdır; gerisi diğer önlemlerin getirdiği kazançtır. Bu başarıyı görmezden gelmek, şüphesiz ki, büyük bir haksızlıktır.


Üçüncü konu, değerli milletvekilleri, prim alacaklarının zamanında tahsil edilmediği iddiasıdır. Evet, tahsil edilmemiştir; ama, eski zamanda tahsil edilmemiştir ve SSK'nın alacakları böyle birikmiştir. Şimdi, Yaşar Okuyan bu alacakları tahsil ediyor; ama, sayın muhalefet sözcüleri bundan da şikâyet ediyor. Sayın Okuyan, kurumların ve belediyelerin çok üzerine gidiyormuş ve bu yanlışmış! Hem birikmiş alacakların tahsil edilmediğinden şikâyet edeceksiniz hem de aynı alacakların tahsil edildiğinden; peki, Yaşar Okuyan ne yapacaktı bu primleri tahsil etmeyip de? Türk Milletinin büyük kesimine hizmet eden SSK'nın haklı alacaklarını tahsil etmeyecek miydi? O zaman, hep birlikte bundan şikâyet etmez miydik? Demek ki, Çalışma Bakanı Sayın Okuyan, SSK'nın birikmiş alacaklarını tahsil etmekle, burada da doğruyu yapıyor.


Dördüncü konu, otomasyon konusudur. Genel gerekçenin daha 1 inci maddesinde, kurumda otomasyona geçilmediğinden şikâyet ediliyor; ama, yine, lütfen insaf edelim; Sayın Çalışma Bakanı aylardır, sosyal güvenlik kurumlarının daha önceki yıllarda belki de kasten otomasyona geçirilmediğinden şikâyet ediyor ve bunun için geliştirdiği büyük bir otomasyon projesini anlatıyor. Geçen salı günü yaptığı konuşmada da, projenin hazırlık aşamasının bittiğini ve yakında ihale aşamasına gelineceğini söyledi. Bu hayırlı haberi duymazdan gelip, yılların ihmaline son vermekte ve otomasyona geçmekte olan Sayın Okuyan'ı otomasyona geçmemekle suçlamak, belki de son yılların en büyük haksızlığıdır; ama, bendeniz, değerli muhalefetimizin samimiyetinden şüphe etmemek âdetime devam ediyorum ve buradaki eleştirilerini, otomasyon projesini destekleyecekleri yolunda hayırlı bir işaret olarak görüyorum.


Beşinci konu, değerli milletvekilleri, harcamalarda usulsüzlük iddiasıdır.


Sayın milletvekilleri, son zamanlarda siyasetimizde çok kötü ve yanlış bir âdet yerleşti, düşüncesi hizmet olan temiz insanlara bile, burada veya başka zeminlerde, gelişigüzel kara çalmak alışkanlık haline geldi. 57 nci hükümet, yolsuzluklarla mücadelede cumhuriyet şampiyonu iken, birileri çıkıyor ve hükümeti yolsuzluklara göz yummakla suçluyor. Sayın Yaşar Okuyan, sosyal güvenlik kurumlarındaki yıllanmış yanlışlara son vermek için uğraşan kişi iken, birileri çıkıp onu usulsüzlükle suçluyor; ama, ortada ne bir delil var ne de bir kanıt, sadece boş iddialar var.


Değerli arkadaşlarım, temiz insanlara, delilsiz ve kanıtsız kara çalmak yanlış bir yoldur; bu dünyada ayıptır, öbür dünyada günahtır. Muhalefet demokrasi için şarttır; ama, dürüstlük, iktidar için olduğu kadar, muhalefet için de şarttır. Değerli muhalefet partilerimizi, bu yanlış huydan yani önüne gelen herkese kara çalmak huyundan vazgeçmeye davet ediyorum; çünkü, muhalefetin gayriciddî ve müfteri olarak tanınması, Allah korusun, demokrasinin olmazsa olmaz parçası olan muhalefet fonksiyonunu zedeler.


Bu görüşümün bir kanıtı, bir muhalefet sözcümüzün geçen salı yaptığı konuşmada, SSK'da yakında yapılacak olan otomasyon ihalesine ilişkin haksız iddiasıdır. Güya, bu ihaleyi kazanacak firma şimdiden belliymiş ve hazırlıklar buna göre yapılıyormuş; bu kürsüden bu söylendi. Ama, Sayın Bakan, yine bu kürsüden -ve daha önceleri- ihalenin son derece şeffaf olarak yapılacağını söylüyor. Şimdi, burada kim haklıdır? Eğer, muhalefet haklıysa, lütfen, bahsettikleri imtiyazlı firmayı açıklasınlar, davet ediyorum ve biz de görelim bakalım hangi firma kazanacakmış. Eğer, ihale şeffaf yapılmazsa, yani, muhalefetin dediği doğru çıkarsa ve eğer, o bahsedilen hayalî firma, hak etmediği bir ihaleyi haksız biçimde kazanırsa, o zaman, bendeniz, bu kürsüye çıkıp sizlerden özür dileyeceğim; ama, eğer, muhalefetin o sözü doğru çıkmazsa, o sözde imtiyazlı firmayı şimdiden açıklayamazlarsa ve o firma, hak etmediği bir ihaleyi kazanmazsa, o zaman, sayın muhalefet sözcüleri de buraya çıkıp, temiz insanlara iftira attıklarını açıkça söyleyebilecekler mi?! Ve daha da önemlisi, temiz insanlara kara çalma alışkanlığını bu temiz çatıdan ebediyen silecekler mi!


Sayın milletvekilleri, konuşmamın sonunda, bendeniz, bu önergeyi veren değerli muhalefet milletvekillerine tekrar teşekkür ediyorum; çünkü, SSK'daki iyileşmeyi bir kere daha hatırlamamıza ve hatırlatmamıza vesile oldular, 57 nci hükümeti ve onun Çalışma Bakanı Sayın Okuyan'ı bir kere daha kutlamamıza vesile oldular; sağ olsunlar, eksik olmasınlar; ama, şimdi önümüzde bir teşekkür fırsatı daha var; SSK'nın idarî reformunun tamamlanması için hazırlanan yeni tasarılar komisyonlarda görüşülüyor; iş güvencesi tasarısı Bakanlar Kurulunca imzalandı, yakında Yüce Meclise sevk edilmesi bekleniyor. Değerli muhalefet partileri, bu tasarılara da komisyonlarda ve Genel Kuruldaki müzakerelerde destek verirlerse, önergede ve konuşmalarda belirttikleri reformu samimiyetle istedikleri anlaşılır; o zaman biz de, aynı samimiyetle kendilerine bir kere daha teşekkür ederiz.


Sayın milletvekilleri, açıkça görülüyor ki, 57 nci hükümet, her alanda olduğu gibi, sosyal güvenlik alanında da başarılıdır. Başarılı Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan için de, Yüce Meclisin, araştırması değil, tebrik etmesi daha hakkaniyetli olacaktır.


MURAT AKIN (Aksaray) - Her alanda deme de!..


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Kanunî hakkımız!..


A. EMRE KOCAOĞLU (Devamla) - Yüce Meclisin, bu önergeyi reddederek, Sayın Okuyan'ı takdir ve teşvik edeceğine eminim.


Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum; şahsım ve Anavatan Partisi adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.


Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Zorlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)


MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın hatip, her alanda başarılı da, millet niye "açız" diyor?


A. EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) - Söyleyecek sözünüz varsa, buyurun.


MURAT AKIN (Aksaray) - Söylüyorum.


A. EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) - Buyurun, cevabını vereyim.


MURAT AKIN (Aksaray) - Her alanda başarılı da, millet niye "açız" diye bağırıyor! Bu kadarını söylemeyin, insana hakaret eder gibi!..


BAŞKAN - Sayın Zorlu, süreniz 20 dakika efendim.


MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 20 arkadaşının, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca, SSK hakkında Meclis araştırması açılması istemiyle verdikleri önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, SSK, 1945 yılında, 4792 sayılı Kanunla kurulmuş bir kuruluşumuzdur.


SSK'nın, sigorta ve sağlık alanlarındaki faaliyetleri hakkında Yüce Heyetinize biraz bilgi vermek istiyorum: Sigorta müdürlüklerinin büyük bir kısmı otomasyona geçmiş bulunmaktadır. Yazılımların bir kısmı TAİ firmasınca, bir kısmı da kurum bünyesinde hazırlanmaktadır.


Muhasebe servislerinin rantabl çalışabilmesi için personel açığının kapatılması gerekmektedir.


Aslî üye sayısı 7 olan Yüksek Sağlık Kurulu, haftanın salı ve cuma günleri toplanmakta olup, her toplantıda yaklaşık 50 dosyanın incelenerek karara bağlandığı ilgililerce ifade edilmektedir.


İş kazası ve 2/3 maluliyet dosyaları, ancak birkaç ay içerisinde değerlendirilmektedir. Yüksek Sağlık Kurulu arşivinde yaklaşık 4 000 dosya mevcut olup, bunun 2/3'ü meslek hastalığıyla ilgili dosyalardır. Dosyalar, sadece bir öğretim üyesinin ayrı ayrı incelemesi sonucunda kurulda değerlendirildiğinden, bu süre oldukça uzamaktadır.


Yüksek Sağlık Kurulunun çalışma şekli, yapısı, yeniden teşkili, eleman sayısı ve teknik ekipman noksanlıklarının giderilmesi, daha doğrusu, bu hantal yapının aktif hale gelebilmesi, 506 sayılı Kanunda öngörülen madde 129 ve 135-A'daki değişikliklerin gerçekleşmesiyle -asgariye indirilmesi- mümkün olabilecektir.


Rantabl olmayan sağlık istasyonları kapatılmaktadır. 2000 yılı içerisinde 4 sağlık istasyonu kapatılmıştır.


Eczaneler, belli kriterlere göre açılmaktadır. Rantabl olmayan eczane olmamakla beraber, eczane kadrolarına atama yapılamadığından, eczanelerde sıkıntı yaşanmaktadır.


Büyük illerde sağlık tesislerinin yeterli hale getirilmesi, hizmet maliyetlerinin düşürülmesi için, ISO 9000 ve toplam kalite yönetimi çalışması 2000 yılı başından beri yapılmaktadır. Verimliliğin yükseltilmesi, maliyetin düşürülmesi esas alınmak üzere, 32 hastanede bu çalışmanın yapılması hedeflenmiştir.


Kurumun çağdaş yönetim organizasyonuna kavuşması için, 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, hastanelerimizin işletme haline dönüştürülebilmesi imkânı getirilmiş; bu paralelde, bazı hastanelerimizde, son üç ay içinde, işletmeye dönüştürülme kararları alınmıştır.


Devletin işçi, işveren yanında üçüncü taraf olarak prim ödemesi şeklinde katkı sağlaması ve prim oranlarının yeniden belirlenmesi hususu kanunî bir düzenlemedir. SSK'ya devlet katkısı açıkları kapatmak şeklinde olmaktadır. Kuruma 2000 Ocak-Haziran döneminde 380 trilyon TL Hazine yardımı yapılmıştır.


Kurumun prim alacakları zamanında tahsil edilememektedir. Geçmiş yıllara ait alacaklar kanunî işlemlere tevessül edilerek tahsil edilebilmektedir.


Bu arada, bir önemli hususu Sayın Bakanın dikkatlerine sunmak istiyorum: Birçok belediye ve belediye başkanı geçmiş yıllara ait ödenmeyen sigorta borçlarını faizleriyle birlikte kucaklarında bulmuşlardır; bu da, belediyelerimize, hizmet noktasında zor anlar yaşatmaktadır. Göreve yeni gelen birçok belediye başkanımız, rahatsızlıklarını dile getirmektedir. Belediyelerimizin sigorta borçlarının faizlerinin, belli bir zaman dilimi içerisinde anaparalarının ödenmesi şartıyla silinmesinin, ödeyemeyen belediyelerden borçların faiziyle birlikte kanunlar gereğince tahsiline gidilmesinin anlamlı olacağını vurgulamak istiyorum.


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Milletinin ve ekonomisinin en büyük kamburlarından olan yolsuzluklar ve haksızlıkların üzerine gidilmesinin millî bir görev olarak algılanması zorunluluktur. Sosyoekonomik bünyemize kene gibi yapışan organize şebekeler üzerine hükümetimiz döneminde çok yönlü bir şekilde gidildiği ve Milliyetçi Hareket Partisinin hassasiyeti herkesin malumlarıdır. Bu önergede iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili olarak, Sayın Bakanın hassasiyetini biliyoruz. Önergede geçen veya geçmeyen bütün konularla ilgili olarak, çok yönlü ve kararlı bir şekilde mücadele edilmesi temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Zorlu.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir şey ifade edebilir miyim.


Grubumuz adına geçen görüşmede konuşan Sayın İbrahim Konukoğlu Irak'a görevli gitmiş. Biraz önce Sayın Emre Kocaoğlu ANAP Grubu adına konuşurken "firma ismini söylesinler" dedi. Sayın İbrahim Konukoğlu, benden, firma isminin TAİ olduğunu söylememi istediler, rica ettiler.


Şimdi, Sayın Kocaoğlu dedi ki "hangi firmaya verileceğini söylesinler." Sayın Konukoğlu da, Grup sözcüsü olarak burada dile getirdiği, SSK'da, ihaleyi alacak firmanın TAİ olduğunu söylediler. O arkadaşın bana verdiği görevi yerine getiriyorum.


BAŞKAN - Sayın Kocaoğlu'nu aydınlatmış oldunuz. Peki efendim, teşekkür ederim.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam efendim. Vermezlerse o zaman konuşuruz.


BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Güven Karahan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 20 dakika efendim.


DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde yer alan, Sosyal Sigortalar Kurumunun bugünkü durumunun araştırılarak, yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesi hakkında, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu 9.7.1945 tarihinde 4792 sayılı Kanunla İşçi Sigortaları Kurumu adıyla kurulmuştur. Adı 17.7.1964 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu olarak değiştirilmiştir. İş hayatında türlü hallere karşı, ilgili Sigorta Kanunu hükümlerini uygulamak amacıyla kurulmuş olan Sosyal Sigortalar Kurumu, 4792 sayılı Kanun hükümlerine ve özel hukuk hükümlerine tabidir. Malî ve idarî açılardan özerktir ve tüzelkişilikte bir devlet kurumudur.


Sosyal Sigortalar Kurumu -hepimizin bildiği gibi- ölüm, iş kazası, meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve en son olarak da 4447 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunuyla görevleri arasına eklenen işsizlik sigortası konularında fon esasına göre hizmet vermektedir.


Nüfusumuzun yaklaşık olarak yarısına sağlık ve emeklilik hizmetleri veren Sosyal Sigortalar Kurumunun hastane, sağlık dispanseri, semt polikliniği, sağlık istasyonu, ağız ve diş sağlığı dispanseri ile hemodiyaliz dispanserleri olmak üzere 540 kadar sağlık tesisi vardır. Sosyal Sigortalar Kurumunda, yaklaşık olarak 66 000 kişi çalışmaktadır. Şimdi, bu kadar büyük bir kuruluşun sorunlarının bulunmadığını ileri sürmek, zannederim yanlışların en büyüğü olur diye düşünmekteyim.


2000 yılı sonuna kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun karşı karşıya kaldığı sorunları kısa kısa irdelememiz yerinde olacaktır.


1 - Yeniden yapılanma ihtiyacı:


Araştırma önergesinin gündeme alınışı, Sosyal Sigortalar Kurumunun yeniden yapılanmasıyla ilgili yasa tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine girişiyle aynı günlere rastlaması büyük bir tesadüftür; çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmetleri ile sosyal sigorta hizmetlerinin birbirinden ayrılması gerektiği ve bunun, sorunların en başında geldiği ilgili kesimler tarafından geçmişten beri ifade edilmektedir.


57 nci hükümetin 2000 yılında aldığı yetki yasasıyla bu konuda çıkardığı kanun hükmünde kararnameler, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bunun üzerine, Sosyal Sigortalar Kurumunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tasarılar hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizin gündemine sunulmuştur. 15 Şubat 2000 Perşembe günü Plan ve Bütçe Komisyonunun gündeminde görüşülecek olan kanun tasarıları, Sosyal Sigortalar Kurumunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgilidir. Bunlar; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması, Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanun Tasarısı; Bağ-Kur ve Tarımda Kendi Adına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda değişiklikler yapılması hakkında iki kanun tasarısı; Türkiye İş Kurumunun Kurulması, Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısı olmak üzere 8 adettir.


Değerli arkadaşlarım, SSK'yı krize sokan diğer nedenleri kısa kısa başlıklarıyla şöyle sıralayabilirim:


1- Emeklilik yaşının indirilmesi,


2- Devletin sosyal güvenlik kurumlarına katkı yapmaması,


3- Prim cezalarının düşük tutulması,


4- Primlerin zamanında bir türlü toplanamaması,


5- Kurumun otomasyona geçmemesi,


6- Kayıtdışı ekonominin kayıt içine alınamaması,


7- Sosyal yardım zammının SSK tarafından ödenmesi,


8- SSK gayrimenkulleri kiralarının düşük olması,


9- SSK fonlarının düşük faizli devlet tahvillerine yatırılması,


10- Süper emeklilik,


11- Aktif sigortalı sayısının kayıtdışı ekonominin kayıt içine alınamaması nedeniyle artırılamaması,


12- Aktif sigortalı-pasif emekli dengesizliği.


Bunun yanında, yönetim açısından Sosyal Sigortalar Kurumunun büyük sorunları olmuştur. Siyasî iktidarların kurum üzerinde ağırlığı arttıkça Sosyal Sigortalardaki krizin derinleştiği gerçeğiyle her zaman karşı karşıya kalmaktayız. 1980 öncesi çalışanların ağırlığının olduğu yönetim şekli, 12 Eylül askerî yönetimiyle birlikte hükümet güdümünde bir yapıya dönüştürülmüştür. Aynı şekilde, genel kurullar da yaptırım gücü olmayan bir hale getirilmiştir.


Değerli arkadaşlarım, sağlık hizmetleri, Sosyal Sigortalar Kurumunun verdiği hizmetlerin en önemlilerinden bir tanesidir. Sosyal Sigortalar Kurumu 36 milyon insanımıza sağlık hizmeti sunmaktadır. Kurum, dünden bugüne kadar, sağlık hizmetleri sunumu açısından zor günler geçirmektedir; yalnız, son bir yıldır, kurumun sağlık hizmetlerinde bir iyileşmeden söz etmek mümkündür. Sayın Bakan bu konuda çok iddialı sözler söylemektedir. Biz, Sayın Bakanın başarılı olmasını isteyenlerdeniz; ancak, Sayın Bakan sağlık yatırımlarına ağırlık verdirtmelidir; çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumu, hemen hemen yirmi yıldır sağlık tesisleri yatırımına yönelmemiştir. Kurumun sağlık hizmetleri sunumundaki sıkıntılardan kurtulması, birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri sorunlarını çözmesine bağlıdır.


Ülkemizin nüfusu ve ülkemizdeki sigortalı sayısı son yirmi yıldır yüzde 72 oranında artmıştır; buna karşın, yapılan yatırımlar yüzde 2 oranında bir artış göstermektedir. Yatırımların gerekli olan yerlerde yapılmaması, hem sigortalı insanlarımızın hem iş hayatının hem de kurumun zarar görmesine neden olmaktadır. Yirmi yıllık yatırım açığı planlı bir şekilde kapatılmalıdır. Sayın Bakanın bu konular üzerinde çok çalıştığını biliyoruz; bizimki, yalnız bir hatırlatmadır.


Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin verildiği birimler, işyeri hekimliği, sağlık istasyonları ve semt poliklinikleridir. İşyeri hekimliği konusunda, 50 ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinde sorun yasal olarak çözüme kavuşturulmuştur. Ancak, daha az işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi bulunmaması, hem çalışanların hem işyerlerinin hem de Sosyal Sigortalar Kurumunun zararına neden olmaktadır. Bunun için, iki veya daha fazla işletmenin işçi sayıları bir araya getirilerek çözüme kavuşturulmalıdır. 50 ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinin büyük birkısmında, hizmetin veya üretimin sürdüğü çalışma saatleri içinde işyeri hekiminin görev yapmadığı bilinen bir gerçektir. Bu konuda da düzenlemeler yapılmalıdır. Bugün, bu anlattığımız nedenlerden dolayı ülkemiz iş kazalarında ve meslek hastalıkları konularında birinciliği -trafik kazalarında olduğu gibi- dünyada kimseye bırakmamaktadır. Önlemleri almazsak, bu durum, böyle de devam edecektir.


Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneleri ve sağlık dispanserleri hem birinci, hem de ikinci basamak sağlık hizmetlerini yetersiz koşullarda vermeye çalışmaktadırlar. Burada kurumda çalışan değerli meslektaşlarımın büyük özverisinin olduğunu herkesin bilmesi zorunludur. Ancak, Sayın Bakanın söylediği gibi, büyük sözlerin altında kalınmaması için Sosyal Sigortalar Kurumunun 20 yıldır yapmadığı işi; yani yatırımları yapması gereklidir.


Sayın Bakanımızın övünerek lanse ettiği randevulu hasta muayenesi konusunda yanıltıldığı inancımı sürdürüyorum. Sayın Bakanın, bunu araştırmasını içtenlikle diliyorum. Bana göre randevu sistemi bir aldatmacadır. Randevulu hastalık olmaz.


Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde bilindiği gibi ilaç da verilmektedir. Hastaların en büyük yakınmalarının başında ilaç alabilmek gelmektedir. Bunun da çözümünün bulunması gereklidir. Bütün bunların çözümü yirmi yıldır yapılamayan yatırımların yapılması, işyeri hekimliğiyle ilgili sorunların çözümü ve işyeri ve işçi sağlığına önem verilmesinde yatmaktadır.


Sosyal Sigortalar Kurumunun önemli olan sorunlarından bir tanesi de, kurum dışında gerçekleştirilen sağlık hizmetleri karşılığında ödenen sağlık hizmetleri ücretleridir. Kurum, sevk ettiği hastalar karşılığı, sağlık bütçesinin yüzde 25'ini ödemektedir.


Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, hepimizin ülke gündeminin çok sık değiştiğinden yakındığı bellidir. Hani, muhalefet sözcülerinin ifade ettikleri gibi, sunî gündem yaratmanın âlemi yoktur. Gündemimizde olan konu yalnızca sunî gündem yaratmaktan başka bir şey değildir. Hiç ilgisi yokken SSK'yla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması, zamanı boşa harcamaktır; çünkü, başlangıçta da ifade ettiğim gibi, SSK yeni bir yapılanma içindedir. Geçmişte yapılan eleştirilerin en önemlisi olan yeniden yapılanma gerçekleştirilmek üzeredir. Bu konu, 20 nci Dönem Parlamentosu tarafından da ayrıca incelenmiş bir konudur. Araştırması yapılmış bir konunun, sürekli olarak, bazıları istiyor diye gündeme getirilmesi yanlıştır diye  düşünüyorum.


Bu düşünceler içinde, konunun gündeme alınmaması gerektiği kanısında olduğumuzu ve ret oyu vereceğimizi bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.


Sayın milletvekilleri, gruplar adına, hükümet adına ve komisyon adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, oylama sırasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.


BAŞKAN -Şimdi, önerge sahibi olarak Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan konuşacaklar.


Buyurun efendim.


Süreniz 10 dakika.


VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.


Grup adına konuşmamda ifade ettiğim gibi, SSK'nın fotoğrafını çekmek ve bu kurumun daha iyi hizmet edebilmesi için, mutlaka bir araştırma önergesiyle kurulacak bir komisyon tarafından incelenmesinin doğru olacağı kanaatimi ifade ettim ve buna bağlı olarak da, SSK'da olanları, olması lazım gelenleri başlıklar halinde ortaya koymaya çalıştım ve konuşmamın bir yerinde ifade ettim ki, burada amacımız, Kurumla ilgili olan, Kurumda çalışanlarla ilgili olan; yani, sağlık personeliyle ilgili olarak, doktor, hemşire ve diğer görevlilerle ilgili olarak ve Kuruma bağlı olarak emekli olanlar ve sağlık hizmeti gören kişilerle ilgili olarak, daha iyi nasıl hizmet verebileceğimizin mutlaka bir araştırılması lazım geldiğini söyledim. Ayrıca, Kurumda tedavinin sağlıklı yapılmadığını, Kurum harcamalarının doğru olmadığını anlattım ve bununla ilgili, Kurumu inceleyen Yüksek Denetleme Kurulu raporlarından bir örnek verdim; o, ANAP'lı sözcü arkadaşımızı rahatsız etmiş olmalı. 1991 yılında, Sayın İmren Aykut'un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduğu dönemde, SSK'nın, 120 milyon dolarlık bir turistik otele yüzde 15 hisseyle ortak olduğunu ve Kurumun 15 milyon dolarının, on yıldır tek kuruş kazanmadan birilerine hizmet ettiğini ifade ettim. Bunda rahatsız olacak ne var?!.


Sayın konuşmacıyı baştan sona takip ettim, ifadelerinde bana cevap vermeye çalıştı. Biz burada, bir dönemi değil, bir bakanı değil, SSK'yı sorguluyoruz ve burada dedik ki:"SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur mutlaka bir çatı altında toplanmalıdır." Yani, bir muhalefet milletvekili olarak, Türkiye'nin sağlık sorunlarını, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı bazında bir yere oturtalım diye çalışıyoruz. Eğer bundan rahatsız olacaksanız... Muhalefetin, yasalarda ve İçtüzükte yazılı açık ve net görevleri vardır, bunlardan bir tanesi denetimdir ve bu denetime bağlı olarak da "SSK'nın, mutlaka ve mutlaka bir fotoğrafı çekilmeli ve mutlaka bir komisyon tarafından sorgulanmalı" dedik.


Değerli arkadaşlar, bir kere, söylendiği gibi değil, anlatıldığı gibi değil. Bugün, SSK hastanelerinde ilaç vurgunu vardır; bugün, SSK hastanelerinde reçete vurgunu vardır; bugün, kuyruğa giren insanlar, bazen bir haftada muayene olamamaktadırlar. Burada, yapılacakları, sadece "cek" ve "cak"la, temenniyle ortaya koymak vatandaşı memnun etmemektedir. Bakın, bugün bana ulaşan bir faksta, Konya gibi büyük bir ilde hematoloji bölümü olmadığı için, devlet hastanesinin lösemiyle ilgili, Akdeniz anemisiyle ilgili, kan hastalıklarıyla ilgili bölümü olmadığı için, Tıp Fakültesi de Bağ-Kurluya bakmadığı için, orada, binlerce insanın mağdur olduğu söyleniyor. Biz, burada, Türkiye'nin sağlık sorunlarını ve özellikle de 32 milyon insana hizmet veren bir kurumu konuşalım istedik. Yani, bundan rahatsız olmanın veya yapılan bazı iyileştirmelerden bahsetmenin bir anlamı yok.


Kaldı ki, Sosyal Güvenlik Yasası, buradan çıkarken, o zaman "4,5 milyon ek SSK'lı olacak" denmişti; ama, bugün, SSK'dan yıllık normal emekli ortalaması 300 000 olduğu halde, bugün, o rakama ulaşmıyoruz; neden, siz, tavan rakamı 600 milyon liraya çıkardınız. Bunun anlamı şudur: Bu primi ödemek istemeyen veya ödemede zorlanan insanlar, mutlaka, kaçak işçi çalıştıracaktır.


Ben, bu bilgileri, öyle afakî, önüme yazılan notlardan değil, birinin önüme koyduğu nottan da değil, SSK ile ilgili, kurumu inceleyen müfettiş raporlarından, bu Muhterem Heyete aktarmaya çalıştım. Yoksa, amacımız...


Tekrar ifade ediyorum. Sayın sözcü "efendim, bunlar bizim dönemin değil" dedi. Peki, İmren Aykut kimin bakanıydı; hangi dönemin sayın milletvekili?.. Acaba, bu kurumun elinde, o otele verilen 10-15 milyon dolar olsaydı, bununla, bugün, otomasyona geçilmeyen bilgisayar veya bugün, hastaneye alınamayan cihazlar alınmaz mıydı veya yüksek ücretle doktor çalıştırılıp, o ücretler ödenmez miydi?


Burada, tekrar ifade ediyorum: Bu araştırma önergesini verdiğim tarih itibariyle, üzerinden tam iki yıl geçmiştir. Bu Parlamentonun nasıl çalıştığı ortada.


Aynen, bir önergemiz de Emekli Sandığıyla ilgili. Baktığımız zaman, bu kurumlar, SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, bir sosyal güvenlik kurumu olmaktan ziyade, bir turizm şirketi işletmeciliği gibi çalışmaktadır. Birisinin otelleri, otogarları, işhanları, işyerleri var; ama, onlardan ciddî anlamda tek kuruş gelmemektedir.


Yine, o konuşmamın içerisinde, kurumun bir röntgen firmasıyla ortak olduğunu, müfettiş raporlarında bu firmanın röntgen üretemediği, sağlıklı olmadığı ifade edildiği halde, bir vakıfla anlaşma yaptıklarını söylemiştim. Bu anlaşma da çok enteresandır; 200 000 filme kadar bir fiyat konuluyor, piyasadan ucuz; ama, beş yıllık bir anlaşma yapıyorsunuz ve bu 200 000 film altı ayda bitiyor, ondan sonra dörtbuçuk yıllık bir anlaşma yapıyorsunuz, bu anlaşma da piyasadan üç kat fazla. İşte, gelin, madem sözcüyseniz, bu sorduğum soruların cevabını verin.


Kurumu müzakere ederken, kurumu tartışırken, kurumla ilgili, sosyal güvenlikle ilgili konuları ortaya koyarken, yapılan yolsuzluklardan ziyade Türkiye'deki sağlık sorunlarının nasıl çözüleceğini, ne yapmamız lazım geldiğini, hangi yasal düzenlemelere ihtiyacımız olduğunu burada ifade etmeye çalıştım. Bugün, mutlaka, SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur bir çatı altında toplanmalıdır. Ayrıca, Emekli Sandığı konusu, emeklilikle sağlık hizmetleri birbirinden kesin ve kesin ayrılmalıdır.


Değerli arkadaşlar, bu Meclisten Bireysel Sigorta Kanunu çıkarıldı. Yarın, özel sigorta şirketleri rekabet etme şansına sahip olmayacaktır. O açıdan, Türkiye'de, sosyal güvenlik kurumlarının, ilaç sorununun, hastane sorununun, özel sağlık kurumlarının bir çerçeve içerisinde, mutlaka bir görevlendirme ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır.


Değerli arkadaşlar, baktığımız zaman, SSK, yaklaşık 32 ilâ 40 milyon insana hizmet vermektedir. Bakanlığın birtakım uygulamaları, maalesef bugün ortada kalmıştır ve başarılı olamamıştır. SSK'nın, yapılacak bir uygulama içerisinde, beş yıllık, on yıllık periyot içerisinde ne yapmak istediği ve nasıl geleceği; hatta, bu programların hükümetlere göre değil, gelen bakanlara göre de değil, hiç müdahale edilemeyecek bir sağlık programının mutlaka gündeme getirilmesi gerekir.


Değerli arkadaşlarım, o açıdan, verdiğim araştırma önergesinin, birtakım gerçeklerin ortaya konulması açısından ve sosyal güvenliğin önünü açması açısından, bakanlığın önünü açması açısından; hatta, çıkarılacak yasaların, Parlamentonun önünü açması açısından fevkalade önemli olduğu kanaatindeyiz. Bu itibarla da, Meclis araştırması önergesini, değerli milletvekillerimizin, bir soruşturma veya bir yolsuzluk dosyası gibi değil, mutlaka ve mutlaka, kurumun yeniden yapılandırılmasına katkı olarak değerlendirmelerinin doğru olacağı kanaatindeyim.


Bu vesileyle, bu Meclis araştırması önergemize olumlu oy vereceğinizi ümit eder, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamada, karar yetersayısının aranılmasını ben de istiyorum Sayın Başkan.


BAŞKAN - Peki efendim.


Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.


İki sayın milletvekili, Sayın Polat ve Sayın Genç, karar yetersayısının aranılmasını istemişlerdir.


Herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek için, oylamayı, elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim.


Oylamayı başlatıyorum:


(Elektronik cihazla oylama yapıldı)


BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılması kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.


Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.


Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.


VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN


GELEN DİĞER İŞLER


1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)


BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, bu teklifin görüşülmesini erteliyoruz.


2. - Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/513) (S.Sayısı: 216) (1)


BAŞKAN - Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Komisyon ve hükümet hazır.


Tasarının tümü üzerinde hükümet ve gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.


Şimdi, sıra, şahıslar adına konuşmalarda ve ilk söz Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.


Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)


Sayın Polat, süreniz 10 dakikadır.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 216 sıra sayılı, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.


Tasarının genel gerekçesinde, 3083 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1984 tarihinden bugüne kadar geçen sürede uygulamada karşılaşılan sorunları gidermek, devletin malî külfetini azaltmak ve uygulamanın daha verimli hale getirilmesi amacıyla tasarının hazırlandığı belirtilmekte, getirilen 1 inci maddeyle "toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için yüzde 10'a kadar katılım payı kesilir" denilmektedir; yani, bu tasarıyla hükümetin çiftçiye müjdesi, oraya yapacağı yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerlere istimlak bedeli ödememektir. Bu hükümete mensup milletvekilleri, Genel Kurulda oylarıyla, 8 petrol şirketinin Sayıştay raporlarına göre kesinleşen 68 trilyon TL'lik borcunu affederken, batık bankalara daha şimdiden 12 milyar dolar üzerinde kaynak aktarırken, getireceği bir hizmetin istimlak bedelini ödememek için, bu tasarı, Meclisin huzuruna getirilmiştir.


Yine, 3083 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için, çiftçileri "kredi imkânlarından daha fazla faydalandırmak gibi destekleyici tedbirler alınabilir" derken, Avrupa Birliğinin Türkiye için Katılım Ortaklığı 2000 Raporunun 51 inci sayfasında aynen şunlar yer almaktadır: "Çiftçilik sübvansiyonları yılda 4 milyar euro, (gayri safî yurtiçi hâsılanın yüzde 2,5) düzeyindedir." Bu büyük rakam karşısında, IMF stand-by anlaşması çerçevesinde Türk Hükümeti aşağıdaki taahhütlere girmiştir: Mevcut destekleme politikalarını kademeli olarak kaldırmak, girdi sübvansiyonlarını kaldırmak; kredi ve gübre sübvansiyonlarını kademeli olarak kaldırmak." Yani, IMF'ye verilen taahhütler neticesi çiftçiye verilecek kredi ve girdi sübvansiyonu olmayacak; neden mi; çiftçiye verilen 5 milyar dolarlık kaynak... Peki, son bankalar operasyonunda giden miktar ne kadar; tam belli olmamakla beraber, bu miktarın en az 2,5 katı.


Yine, bu Katılım Ortaklığı Raporuna göre, ülkemizde, toplam işgücünün yüzde 41'i, yani 9,7 milyon kişi tarımda çalışmaktadır; fakat, bu 9,7 milyon çiftçinin, hükümetin ve IMF'nin gözünde, parasal destek olarak, 4 bankanın yarısı kadar desteklenmesi dahi çok görülmektedir.


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3083 sayılı Kanunun amacı, Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda;


a) Toprağın verimli şekilde işlenmesi, birim alandan azamî ekonomik verim alınması,


b) Yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız çiftçilerin ziraî aile işletmesi kurabilmesi için devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırılması,


c) Ekonomik üretime imkân vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının toplulaştırılması idi.


Bu yasaya göre, Şanlıurfa İli 1986 yılında yeniden uygulama alanı olarak ilan edilmiştir. 1992 yılına kadar Ankara-Aksaray, Aydın-Edirne, Iğdır-İçel, Konya ve Yozgat İllerinde uygulama alanları ilan edildiğine dair Bakanlar Kurulu kararları yayımlanmıştır.


Arazi toplulaştırma raporunda belirtildiği gibi, tarımsal yapının düzelmesi ve üretimin artırılması amacıyla, kişi ve işletmelere ait olan, küçük parseller halinde birden fazla parçaya bölünmüş, değişik yerlere dağılmış veya elverişsiz biçimde şekillenmiş arazinin modern tarım işletmeciliği esaslarına göre sulama hizmetlerinin getirilmesine en uygun şekilde birleştirilmesi, şekillendirilmesi ve düzenlenmesi işlemine arazi toplulaştırması veya arazi düzenlemesi adı verilmektedir.


Yine, raporda, çok parçalı oluşun ortaya çıkardığı tarla sınırı ve yol ve su arklarından arazi kayıplarını azaltmak, küçük parsellerde ekim esnasında tarla sınırına fazla yaklaşılmama nedeniyle doğacak ürün kayıplarını azaltmak gibi faydalar getireceği belirtilmektedir.


Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, 1999 yılı sonu itibariyle, 277 000 hektar alanda arazi toplulaştırması gerçekleştirmesine mukabil, Devlet Su İşlerinin, sulamaya açmayı planladığı yaklaşık 4 milyon hektar alanda yatırım maliyetlerinin azaltılması için arazi toplulaştırma hizmetlerinin yapılması gerekmektedir. Bu itibarla, önümüzdeki beş yılda, her yıl, Devlet Su İşlerince, yeni sulamaya açılması planlanan 100 000 hektar sahanın öncelikle toplulaştırılmasının yapılması gerekmektedir.


Yine, aynı dönemde, Köy Hizmetlerinin, yeni sulamaya açmayı planladığı 50 000 hektar sahanın toplulaştırılması da ilave edilirse, toplam, her yıl 150 000 hektar yeni sulamaya açılacak sahanın toplulaştırılması zorunludur. Yalnız, 1999 yılı sonuna kadar toplam 277 000 hektar alanda arazi toplulaştırması yaptığımızı düşünürsek, her yıl bu miktarın takriben yüzde 60'ı oranında yeni sahanın toplulaştırılmasının yapılmasının önemi ortaya çıkmaktadır.


Yine, Devlet Su İşleri, 1999 yılı başı itibariyle, 2 154 000 hektar sahanın sulama şebekesini tamamlamıştır. Bu sahalarda sulama randımanının yükseltilmesi için, gereken tarla içi geliştirme ve arazi toplulaştırma çalışmalarının yapılması şarttır.


Sulama şebekelerinin yapımı ve randımanlı kullanımı şu bakımdan çok önemlidir: Ülkemiz, dünya genelinde su kısıntısı bulanan ülkeler arasında yer almaktadır. Günümüzde bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için, yılda ortalama kişi başına 10 000 metreküp su potansiyeline sahip olması gerektiği kabul edilmektedir. Oysa, ülkemiz, kişi başına düşen su potansiyeli açısından 3 690 metreküple, bu sayının çok altındadır.


Su sıkıntısının yanında, ülkemizde araziler çok eğimlidir ve bu sebeple erozyona ve suların çabuk akıp gitmesine açıktır. Mevcut arazimizin düz ve hafif eğimli sınıfa giren kısmı sadece yüzde 22'sidir.


Yine 2,8 milyon hektar drenaj probleminin olduğu ülkemizde 1.1.1999 tarihi itibariyle ancak 323 000 hektar alana drenaj hizmeti götürülmüştür. Bu sebeple, sulama tesislerini ve kıt olan su kaynaklarımızı en ekonomik şekilde kullanmalıyız ve bunun için de arazi toplulaştırılmasına ve tarla içi geliştirme hizmetlerine gerekli önemi vermeliyiz; fakat, Tarım Bakanımız bu konularla ilgileneceğine, sanki kendisi sorumlu mevkide değilmiş gibi, basına, "kuraklık felaketiyle karşı karşıyayız; eğer, yağmur yağmaz ise bilhassa Güneydoğu Anadolu'da ürün kaldıramayız" diye beyanatlar vermektedir ve devam etmektedir. Betonlaşan ülkemizde yağmur nasıl yağsın ki?


Peki, Sayın Bakanım, IMF emirleriyle, bir ülkeye yağış çekmede ormanlardan kat kat etkili olan şeker pancarı ekimini, tütün ekimini, fındık ekimini bu ülkede önce daraltan, sonra da uygulamadan kaldırmaya çalıştığınız teşviklerle tamamen bitiren sizin hükümetiniz değil mi? Pancar ekmeyen Doğu Anadolu çiftçisinin, pancar alanlarına gül ekeceğini mi sanıyorsunuz? Sayın Bakana buradan söyleyeceğimiz, artık, üniversite hocalığından bakanlığa geçtiğini hatırlayıp, konuşma ve dövünmeyi bırakıp, bilim ve tekniğin ışığında çalışmaya ve icraata başlamasıdır.


Yine, Devlet Planlama Teşkilatı raporlarına göre Yedinci Plan döneminde kamu sulamaları hedefi 735 000 hektar iken, 2000 yılı sonunda gerçekleşme 471 000 hektar, gerçekleşme yüzde 64; tarla içi geliştirme hizmetleri Yedinci Plan hedefi 290 000 hektar, 2000 yılı sonu gerçekleşme 157 000 hektar, gerçekleşme oranı ise yüzde 54'tür. Bu rakamlar da, toprak ve sulama konusunda ne kadar plan hedeflerinden dahi şaştığımızın ve ihmal ettiğimizin en acı örnekleridir.


Devlet Planlama Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında 1 766 nolu başlıkta, sulanan alanlarda verim artışı sağlamaya yönelik faaliyetler kapsamında arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme 1999 sonu itibariyle, 277 000 hektar toplulaştırmalı olmak üzere, toplam 944 000 hektar alanda hizmet gerçekleştirildiğidir. 1 772 nolu başlıkta ise, "yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulan arazi toplulaştırma hizmetleri yeterince gerçekleştirilememektedir" denmekte; 1 794 nolu başlıkta "arazi toplulaştırma işlemlerinin ülke genelinde tek bir esas dahilinde etkin ve eşitlik ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmesini ve özellikle GAP bölgesinde sulama yatırımlarıyla koordineli yürütülmesini temin edecek arazi toplulaştırma kanunu çıkarılacaktır. Bu yasanın, arazi kullanımı ve toprak koruma kanunuyla bütünlüğü sağlanacaktır" denilmekte; fakat, getirilen bu kanunun, bu denilen hizmetleri ne kadar yerine getireceği ise Meclisimizin ve kamuoyunun takdirine sunulur.


Zaten, hükümet, tarım konusunda o kadar kararsızdır ki, Tarım Bakanımız, bir taraftan, gazetelere verdiği beyanatla "IMF'yle uzlaşabiliriz, Anadolu'yu boş bırakma lüksümüz yoktur" demekte; fakat, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesinin 57 nci sayfasında IMF'ye verilen taahhütler neticesinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: "Amaç, tütün alanlarını 80 000 hektar, şekerpancarı alanlarını 100 000 hektar ve fındık alanlarını 100 000 hektar azaltmaktır ve daha az kazançlı ürünlere geçilmesinden dolayı gelirde meydana gelebilecek düşme için telafi edici ödemeler verilmektedir." Fakat, IMF'ye verilen üçüncü ekniyet mektubunda "Tarım politikaları reformunda tüm dolaylı destek politikalarından 2002 yılı sonuna kadar kademeli olarak vazgeçilmesi ve doğrudan gelir desteği sisteminin uygulanılmasına geçilmesi amaçlanmaktadır" denilmekte; fakat, Katılım Ortaklığı Belgesinin 59 uncu sayfasında aynen şu ifadeler yer almaktadır: "Türkiye'de doğrudan gelir desteğine ancak sınırlı bir miktarda fon ayrılmıştır."


Bir taraftan arazi toplulaştırılmasından, sulu tarımdan, işsizliğin önlenmesinden bahsetmekte; fakat, buğday üretiminin dahi 7 katı işgücü istihdam eden en değerli hayvansal yem kaynakları olan şekerpancarı artıklarını da içeren şekerpancarı, tütün, fındık ekim alanlarını daraltmayı planlamaktadır.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen toparlayınız.


ASLAN POLAT (Devamla) - Kısaltıyorum...


NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Heyecanlanma...


ASLAN POLAT (Devamla) - Sen de beni dinle, hiç heyecanlanma...


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde bu kadar önemli tarımsal sorunlar var iken, hükümet neyle meşgul olur diye sorarsanız; görünen hükümet, IMF'nin tarım sektörüne vereceği söylenilen 600 milyon doları; yani, fondaki bankaların verdiği zararın yirmide 1'ini alabilmek için taviz üzerine taviz vermekte, bu duruma üzüldüğü anlaşılan Tarım Bakanımız "IMF'yle uzlaşabiliriz; fakat, Anadolu'yu boş bırakma lüksümüz yoktur" demekte ve ülkemiz için kurtuluş olarak gördüğü reçeteyi gazetelere büyük bir iftiharla açıklamaktadır.


Bu reçete, yıllar önce, bugünkü Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in söylediği "Toprak işleyenin, su kullananın" sloganıdır. Gazetelere yansıdığına göre, Sayın Bakan "ben, buna geçmişte de katılıyordum, şimdi de katılıyorum" şeklide coşkulu beyanatlar vermekteymiş.


Sayın Bakanımıza, buradan, şunu söylemek isteriz ki, sosyal demokratların dahi otuz yıl önce terk ettiği slogana büyük bir iştahla sarılan, uygulayacağı politikalarla Anadolu'yu boş bırakma lüksünü getireceği anlaşılan bir Tarım Bakanına, ülkemizin, katlanma lüksünün hiç mi ama hiç olmadığıdır.


Kanun tasarısının hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.


MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, tutanakları isteyin; ancak anlarsınız.


BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki son sayın milletvekiline konuşmasını vereceğim; yalnız, bir şey hatırlatmak istiyorum: Yeni İçtüzüğümüze göre, maddeler üzerinde soru sorma imkânı yoktur; yani, son sayın konuşmacı sözlerini tamamladıktan sonra, 10 dakikalık bir soru sorma süresi vardır. Soru sorma hazırlığı yapacak sayın milletvekillerimiz için bu hatırlatmada bulunmuş oldum.


Şimdi, tasarının tümü üzerindeki son söz, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'e ait.


Buyurun Sayın Türker. (DSP sıralarından alkışlar)


Süreniz 10 dakika.


MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.


Türkiye'de toprak reformu, tek parti döneminden başlamak üzere, önemli tartışmaların temel odak noktasını oluşturmuştur. Bunun temelinde, Türkiye'nin, kuruluş döneminden başlayarak, ekonomisini, önemli bir ölçüde toprağa dayalı tarım üzerinde oluşturmuş olması vardır. Bu nedenle, toprak reformu sürekli önemsenmiş, siyasî tartışmaların önemli bir süre odağını oluşturmuştur.


Ne var ki, toprak reformuyla ilgili yapılan çalışmalar, zaman zaman siyasî bölünmelere, zaman zaman siyasî tartışmalara yol açmıştır. Günümüze gelene kadar, toprakla ilgili tarım reformunu gerçekleştirecek ciddî atılımların yapılamadığını, hep birlikte teslim ediyoruz. Bu konuda yapılan, geçmişteki çalışmaların, zaman zaman, çeşitli sorunlara neden olduğunu ve çiftçinin, köylünün, belirli bir ölçüde sorunlarının giderilemediğini hep birlikte yaşadık. İşte, sulama alanlarında, toprakta çeşitli nedenlerle (miras nedeniyle ve başka nedenlerle) meydana gelen bölünmelerden dolayı, arazi düzenlenmesinde yaşanan bazı sorunların çözümlenmesi için, zaman zaman, burada düzeltmeler yapılması gerekmektedir.


Bugün görüşmekte olduğumuz tasarıda, yapılması söz konusu olan düzenlemeler sınırlıdır; ama, bu düzenlemeler çerçevesinde, şunu da belirtmekte yarar var ki, tarım sektörü, 57 nci hükümet tarafından, yeni bir yöntemle teşvik edilmektedir. Bu yöntem, aracıların ortadan kalktığı ve doğrudan doğruya gelir desteği yöntemidir. Bu yöntemin uygulanmaya başladığı günden beri, belirli kesimler tarafından da tartışıldığı, eleştirildiği ve hatta, bu konuda siyasal olarak yetersiz bulunduğu söylenmektedir. Bu, doğaldır; neden doğaldır; çünkü, bugüne kadar, aracılar yoluyla yapılan desteklerin ortadan kalkması nedeniyle, aracılar adına, kimi kesimlerin şikâyetçi olması ve aracıların, ellerinde bulundurdukları piyasayı bu şekilde kontrol etmeleri de bu tür şikâyetlerin yapılmasına neden olmaktadır.


Değerli milletvekilleri, ülkemizde, arazi toplulaştırması sonucunda, belirli bir şekilde yapılan ekimlerin ve sulama sistemlerinin sorunlarının bu desteklerle bile giderilmesi mümkün değildir. Bu konuda, bugün, burada görüştüğümüz kanun tasarısının, Sayın Bakan tarafından, gelecekte daha da kuvvetlendirilerek, yeni düzenlemelerle ve tarımın, toprak reformu çerçevesinde modern yöntemlerle sağlanmasını beklediğimizi belirtir; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türker.


Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.


Şimdi, tasarıyla ilgili sorulara geçeceğiz; 6 sayın milletvekili soru sorma arzusundadırlar. Tüzüğümüz, bu defa, 10 dakikayla, kesin bir şekilde, 60 ıncı maddenin son fıkrası olarak, süreyi sınırlandırmıştır. Bu sayın 5 arkadaşımızın -şimdi bir arkadaşımız geri çekildi- lütfen, sorularını, mütalaa beyan etmeden ve 1 dakika içerisinde sormalarını, bunun aşması halinde, diğer arkadaşlarımızın veya cevap verecek Sayın Bakanın zamanına bir çeşit tecavüz olacağını hatırlatmama müsaadelerinizi istirham ediyorum.


İlk soru, Sayın Saffet Arıkan Bedük'e aittir.


Buyurun Sayın Bedük.


SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorularımı sormak istiyorum.


Birinci sorum: Ankara'nın Gölbaşı, Haymana ve Polatlı İlçelerinde, Topaklı ve Çayırlı köylüleri gibi, ecrimislini yıllardan beri ödemiş olmalarına rağmen, nihayet Millî Emlak Genel Müdürlüğünce, hazine arazilerinin başkalarına satıldığını görüyoruz.


Sayın Bakanımız, arazi, doğrudan doğruya ziraata elverişli olan arazidir ve köylüler, yıllardan beri de burayı ekmektedirler. Eğer satılması söz konusu ise, bu tip arazilerin öncelikle köylülere satılması hususunda bir gayretiniz olacak mıdır? Bunu takip edecek misiniz?


İkinci sorum: Polatlı'da, elektrikli sulama sistemleri fevkalade hızla ve Doğru Yol Partisi zamanında başlatılmıştır. Elektrikli sulama sistemlerinin, benzeri şekilde projelerin uygulanmasına devam edilmesi hususunda ne düşünüyorsunuz?


Son sorum: Enerji masrafı fevkalade üst seviyededir. Bugün, elektrikli sulama sistemini uygulayan çiftçilerimiz, maalesef, enerji masrafından dolayı, elektrik paralarından dolayı, özellikle bundan istifade etmemek ve artık bundan vazgeçmek durumuna gelmiştir.


Sayın Bakanımız, enerji masraflarını, elektrik girdilerini azaltabilmek için herhangi bir çalışmanız olacak mı? Çiftçileri destekleyici mahiyette herhangi bir çalışmanız var mıdır?


Teşekkür ederim.


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Sayın Akın, buyurun.


MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorumun cevaplanmasını istirham ediyorum.


Sayın Bakanım, Aksaray Sultanhanı, Eşmekaya ve Yenikent İlçelerinde, tapulaştırma çerçevesinde yapılan dağıtımda, ecrimislini ödeyen ve derin kuyularını vurdurmuş olan köylülerimizin, dağıtım esnasında, kıymetli sayılan tarlaları alınarak, arazileri alınarak, ecrimislini ödemeyen şahıslara verildiği bilinmektedir.


İkincisi, yine, Köy Hizmetleri tarafından dağıtımı yapılan arazilerde de, bilhassa Eşmekaya'da, uzun yıllardan beri ektiği arazinin, yanlışlıkla, tapulamada, hazine arazisi olarak gösterilmek suretiyle, vatandaşa, ekene ait arazinin, bu dağıtım esnasında hiç ilgisi olmayan insanlara verildiği, esas kuyusunu vurdurmuş verimli arazi sahibine de, alakası olmayan taşlık ve verimsiz bir arazinin verildiği malumdur, bilinmektedir o yörede. Bu yönde bir düzenlemede, düzeltmede bulunacak mısınız?


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Sayın Seven; buyurun efendim.


NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum.


3083 sayılı Kanunla 1.12.1984 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra bugüne kadar neden herhangi bir çalışma yapılmamıştır?


Bugüne kadar gelmiş geçmiş birkısım siyasî partiler, eğer bu konuları ele almış olsalardı, sulama alanlarında, arazi düzenlemelerinde, Türkiye, şu anda tarım bakımından nerede olabilecekti?


Bugün, sulama alanlarında arazi düzenlemesine dair bu tasarı çıkarken, Güneydoğu Anadolu Projesi ve Doğu Anadolu Projesi bu olaydan nasıl etkilenecektir? Ne gibi faydaları olacaktır?


Teşekkür ederim.


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Sayın Yıldırım; buyurun.


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımdan iki sorum var; birincisi, sulu tarıma geçmek için plan ve projeleriniz var mıdır, nelerdir?


İkincisi, topraksız çiftçiye toprak dağıtmayı düşünüyor musunuz?


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


Son soru Sayın Şükrü Ünal'a ait; buyurun efendim.


ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Teşekkür ederim efendim.


Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Sayın Bakanım, sizin bakanlığınız döneminde, Türkiye'nin hemen hemen genelinde, çiftçilerimiz, cumhuriyet tarihinde ilk defa hapishanelerle tanıştı Ziraat Bankasına olan borçlarından dolayı ve bu borçların faizinin hâlâ işlemesi ve çiftçilerimizin ödeyemeyeceği miktara ulaşması sonucunda icra takibine uğradı ve hapishanelere girdi ve hâlâ da girmekte. Osmaniye'de, Sakarcalık, Endel, Hemite köylerimizde 65-70 yaşındaki yaşlı nineler ve dedeler hapishaneye girdi; hatta, 36 yaşında genç bayanlar girdi; Tüysüz Beldemizin halkı da, şu anda, hapishaneye girmeyi bekliyor.


Çiftçilerimizin bu borçlarının bir şekilde halledilmesi için ne gibi çalışmanız vardır?


Teşekkür ediyorum.


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


Buyurun Sayın Bakanım.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum soru soran sayın milletvekillerimize.


Sayın Bedük'ün sorduğu sorularla ilgili olarak, ben, detaylı açıklamayı -arkadaşlarım da burada not aldılar- tutanakları da inceleyerek kendisine arz edeceğim; ancak, bu, elverişsiz arazilerin köylüye satışı konusundaki durumu da incelettirelim.


Elektrikli sulamada, biz, köylüye -bugün, elektrik hakikaten pahalı- tarımda kullanılan elektriğin yüzde 50 ucuza verilmesi konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve şu anda da, yüzde 50 ucuza veriliyor; bu kapsam içerisinde, su ürünleri üreticileri ve tavuk üreticileri de var. Hatta, bazı bakanlıklar tarafından hazırlanan bir taslakta, tarımda kullanılan elektriğin normal elektrik fiyatına çıkarılması teklifine karşı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, biz, gerekli donelerle gittik ve bunun da normal fiyata çıkarılmasını engelledik; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak bu işin takibindeyiz.


Yine, çiftçilerimizin TEDAŞ'a olan borçlarının, belirli bölgelerde, 1997, 1998, 1999 yıllarında ertelemesi yapılmıştı, 2000 yılında da ertelemesinin yapılması, faizlerinin dondurulması konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ancak bunlar, geliyor, bir yere dayanıyor; bütçe imkânlarına dayanıyor. Biz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, devletteki tüm sorumluluklarımızın yanında, özellikle bizim birinci sorumluluğumuz, çiftçinin sıkıntısının aşılmasıdır, çiftçinin üretime devam etmesinin sağlanmasıdır.


Ben, burada, yanlış anlaşılacağını da tahmin etmiyorum; Sağlık Bakanının birinci görevi sağlık meselesidir; Adalet Bakanının birinci görevi hukukun uygulanması meselesidir. Bu konularda da hassasiyetimi söylüyorum; ancak, inanıyorum ki, bu ekonomik sıkıntılar içerisinde de, 57 nci cumhuriyet hükümetimiz ve ilgili bakanları da, bu konuda kaynak bulma çalışmalarını bir an önce sonuçlandırırlar.


Sayın Murat Akın'ın sorduğu soruda, biz Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak, Aksaray'da belirttiğiniz bölgelerde, Sultanhisar'da, Eşmekaya'da bir reform çalışması yapmadık.


MURAT AKIN (Aksaray) - Sultanhanı'nda?..


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sultanhanı'nda da yapmadık; ancak, Sultanhanı'nda, eğer köylülerin kıymetli arazilerinin alınıp başka bir yere verilmesi hususu varsa, bir hata varsa, hatamızı görürüz ve düzeltiriz; bundan herkes emin olsun ve detay açıklamayı size veririz.


Eşmekaya'da yapılan uygulama bizim değil, sizin de belirttiğiniz gibi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır; ama, bu sorunuzu, Köy Hizmetlerinden sorumlu Sayın Devlet Bakanına iletir ve bir açıklama getirmeye çalışırız.


Tarım reformunun arazi toplulaştırma çalışması, arazi düzenleme çalışmaları, tarım reformu ilan edilen bölgelerde yapılıyor; yani, bizim, her bölgede...


MURAT AKIN (Aksaray) - Kaç yıldır yapılıyor Sayın Bakanım?


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün kuruluş tarihi çok eski; ama, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, çeşitli nedenlerden dolayı, 1960'lı yıllardan bu tarafa etkin bir şekilde çalışamamış. Bizim de zaten meselemiz, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünü etkin bir hale getirmektir. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünü, geçmişteki hantallığından çıkararak da aktif bir yapı kazandırmaya çalışıyoruz.


Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün kuruluş tarihi çok eski; önce müsteşarlık olarak kurulmuş, sonra genel müdürlüğe çevrilmiş, bir ara Tarım ve Köyişleri Bakanlığına da bağlı değildi, başka bir devlet bakanlığına bağlıydı. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce şimdiye kadar yapılan hizmetlere teşekkür ediyorum; ama, yapılan hizmetlerin de yetersiz olduğunu burada vurgulamak istiyorum; ama, bu yetersizlik Tarım Reformu Genel Müdürlüğünde çalışanlardan değil, otuz yılın sonucudur bunlar.


Sayın Nidai Seven'in sorduğu soru konusunda da şunu söyleyeyim: Niçin, şimdiye kadar, sulama alanlarında böyle arazi düzenlenmesi konusu ele alınmamış? Bu soruyu ben de kendi kendime sordum, onun için bu kanun teklifini getirdim.


MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Bakanım, bu sulama on yıldır yapılıyor.


SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Elektrikli sulama sistemi de yapıldı Sayın Bakanım.


BAŞKAN - Sayın Bakanım, süreniz tamamlanıyor; lütfen toparlar mısınız efendim.


TARIM ve KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Doğu ve Güneydoğu Anadolu, çıkacak bu kanundan nasıl etkilenecek?.. Bizim, tarım reformu uygulama alanı olarak ilan ettiğimiz bölgelerde etkilenecek.


Toprak ve sudaki asıl mesele şudur: Bir çift başlılık vardır, çok başlılık vardır. Toprak sulama teşkilatının tekrar kurulması, Tarım Reformu Genel Müdürlüğüyle birleştirilmesi ve tarıma da bir agroekoloji bütünlüğü içerisinde bakılması gerekli. Tarım, canlı bir organizmadır. Bu, aynı insana benzer. Eğer, bir insanın kalbini başka yere, solunum organlarını başka bir yere, kolunu ve ayaklarını başka bir yere korsanız, bu organizma işlevini yerine getiremez. Bu nedenle, tarımdaki, topraktaki, sudaki bu dağınıklığın bütünleştirilmesi gerekli. Bizim, dün de Bakanlar Kurulunda arz ettiğimiz ve gerekçeli olarak yazdığımız bir husus var; Türkiye'de su konseyinin kurulması gerekli. Bugün, bakınız, kuraklık meselesiyle karşı karşıyayız. Onun için, bunun bütünleştirilmesi gerekli.


Geçen hafta bir sempozyum yaptık. İşte elimdeki şu kitap tüm milletvekillerimize dağıtılacaktır: Türkiye'de Arazi ve Su Kullanımı, Sulama Raporu...


Sizin sorduğunuz soruyla ilgili olarak şunu söyleyeyim: Türkiye'de 8,5 milyon hektar alan sulanabilir alandır. Bugün, kayıtlara göre, proje bazında sulanan arazi 4,5 milyon hektar olarak gösteriliyor; ancak, bunlar, proje bazında. Gerçekte sulanan arazi ise, bunun çok çok altındadır. İşte, kapımızı çalan kuraklığın da sebebi budur. Bu nedenle, bu dağınıklığın muhakkak surette bütünleştirilmesi gerekli ki, sizin sorduğunuz soruya da açık bir cevap bulunsun.


BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamen bitti; ama, lütfen, son cümleleriniz...


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sulu tarıma geçme konusunda Sayın Yıldırım'ın sorusu... Evet; ama, bu yetki Tarım Bakanlığına verilmemiş. Zamanında, bu kadar güzel görev yapan Topraksu teşkilatı, 1986 yılında kapatılmış ve bugün, Köy Hizmetlerinin içerisinde bir şube müdürlüğü halinde kalmış. Sulamaya geçebilmek için -hangi bakanlığa bağlı olursa olsun- Topraksu gibi bir teşkilatın kurulması gerekli; ancak, burada, ben, şunu söylüyorum ve bir olaya da dikkatinizi çekmek istiyorum: Şu kalemi bıraktığım zaman yere düşüyor; burada, fizik kanunu geçerlidir. Burada gerçek tektir; tarımda da gerçek tektir. Dünya bunu nasıl yapıyorsa, bizim de, bunu, şu deney doğrultusunda gerçekleştirmemiz gerekli.


Tarım, toprak, su, enerji, bitki ve hayvanıyla bir bütündür, bunlar parçalanamaz. "Topraksız köylü" tabiri zaten Türkiye'de var; topraksız köylü olur mu? Tabiî, bu garibanları topraklandırmak lazım. Bunun için de, işte, tarım reformu çalışmalarına hız veriyoruz. "Topraksız köylü" tabirini, artık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aşmalıdır diye düşünüyorum.


Çiftçilerin hapse girmesi... Evet, maalesef, 1990'dan bu tarafa alınan -hangi dönemde olursa olsun- kredilerin faizlerinin ödenememesinden dolayı icra takibine başlamışlardır. Bizim, bu konuda, 9 ay önce takdim ettiğimiz, ilgili makama arz ettiğimiz bir kararname vardır. Bu kararname taslağında şunu söylüyoruz: Çiftçilerin borçları, faizleri dondurularak üç yıla yayılsın, altışar aylık periyotlarla ödensin. Bu, bizim Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teklifidir. Ben, iktidarı oluşturan tüm partilerin, bu teklifte de, bu noktada da anlaşması gerektiğine inanıyorum ve bunu da burada belirtmek istiyorum. Bunun, bu kararname kapsamında olması gerekli.


Teşekkür ediyorum.


MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Biz daha evvel de söyledik bunu Sayın Bakan. Ne güzel söylüyorsunuz!..


TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, soruların cevabı için Sayın Bakana 5 dakika süre vermiştiniz...


TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Bir konuya açıklık getirebilir miyim Sayın Başkan.


TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bir konuyu kısaca belirtmek istiyorum.


BAŞKAN - Efendim, Sayın Komisyon Başkanının ilave edeceği bir husus var, müsaade eder misiniz...


TURHAN GÜVEN (İçel) - Tamam Sayın Başkan.


TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Sayın Yüce Meclise şunu arz etmek istiyorum: Çiftçi borçlarının ödenmesiyle ilgili olarak, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonumuz, geçen hafta bir toplantı yaptı. Bu toplantıda, her partiden değerli arkadaşlarımız kanaatlerini belirttiler. Bu borçların nasıl tahsil edileceğine dair kararlar tespit ettik ve onu da, hükümetimize, ışık tutması açısından, takdim ettik. Zannederim, bu değerlendirme sonucunda, belirli vadelerde -şimdi açıklamam mümkün değil- bu borçlar, ana borçlar tahsil edilecektir.


Teşekkür ederim Sayın Başkan.


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Erdir, bunu Cottarelli'ye nasıl anlatacaksın?!


TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan...


BAŞKAN - Efendim, önce, mikrofonunuzu açın; sonra da, lütfen, karşılıklı konuşmayalım...


TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır, biz, karşılıklı konuşmadık, millet için karşılıklı konuştuk Sayın Başkanım.


BAŞKAN - Hayır... Millet için konuştuğunuz kesin de... Yani, karşılıklı konuşmaya dönüştürmeyelim.


60 ıncı maddeye göre söz veriyorum; buyurun. Çok kısa...


TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, burada, İçtüzük hükümleri görüşülürken, biz dedik ki, bakın, kısıtlamayın, buna sizin de ihtiyacınız olur. Bunun en güzelini Sayın Bakan gösterdi. 10 dakikaya indirdiniz soru-cevap işlemini; Sayın Bakan tam 15 dakika içerisinde konuşmasını tamamladı. Demek ki, yapılan işlem yanlıştır. Nereden dönülürse dönülsün, bu işlemden dönmek lazımdır. Yanlış, Bağdat'tan da döner; ama, şu anda, bugün, buradan, Meclisten dönüyor; takdirlerinize sunuyorum.


Teşekkür ediyorum.


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


Ben, soru soran arkadaşların 5 dakika içerisinde sorularını tamamladıkları için, kendilerine teşekkür ediyorum.


Şimdi, müzakereler tamamlanmıştır efendim.


KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Genç, konumuz tarımla ilgili...


KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılması isteğimden vazgeçtim Sayın Başkan.


BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.


Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum.


SULAMA ALANLARINDA ARAZİ DÜZENLENMESİNE DAİR TARIM REFORMU KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI


MADDE 1. - 22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.


"Toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için % 10'a kadar katılım payı kesilir. Toplulaştırma nedeniyle kapanan yollarla, yol fazlalıkları da aynı amaç için kullanılır. Katılım payı için herhangi bir bedel ödenmez. Ancak, katılım payı dışında kesilen arazi, öncelikle varsa eşdeğer Hazine arazisinden karşılanır. Yoksa, kesilen arazi için kamulaştırma işlemi yapılır."


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


Gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım'a ait.


Buyurun Sayın Yıldırım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)


Sayın Yıldırım, süreniz 5 dakika.


DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.


Toprak, millî ekonomimizin temeli sayılan tarımsal faaliyetlerin ana üretim faktörüdür. Ülke ekonomisine besin maddeleri üreterek dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak, nüfusun büyük kesimine çalışma imkânı sağlamak ve tarım dışı kesimlere işgücü vermek suretiyle katkıda bulunan, üretilemeyen ve yenilenemeyen bir kıt üretim faktörü özelliğini gösteren bu doğal kaynağın korunması, gelecek için hayatî bir önem taşımaktadır. Kısacası, topraksız vatan, topraksız bir hayat düşünülemez; insan ile toprak ayrılmaz bir bütündür. Topraklar, tarım sektörü için vazgeçilmez bir üretim faktörü olduğu kadar, tüm insanlık için de son derece önem taşımaktadır.


Tarım yapılabilecek arazinin oluşumu uzun bir süreç istemektedir. Ayrıca, tarım arazileri, artan nüfusuyla orantılı olarak artmadığı gibi, birkısım araziler, doğal olaylarla kullanılamaz hale gelmekte ve devlet eliyle bazı tesislerin kurulması için üretim dışı bırakılmaktadır.


3083 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, bugüne kadar yapılan uygulamalarda karşılaşılan sorunları gidermek, uygulamanın amacına uygun olarak yürütülmesini temin etmek, uygulama sırasında meydana gelen problemleri ve sosyal huzursuzlukları ortadan kaldırmak, uygulayıcı kuruluşun; dolayısıyla, devletin malî külfetini azaltmak ve uygulamanın daha verimli hale getirilmesi amacıyla kanunun bazı maddelerinde değişiklik yapmak için, her ne kadar geç kalınmış olsa bile, bu tasarının, ülkemizin belkemiği olan çiftçilerimizi sulak bir alana kavuşturarak, yüzlerini biraz olsun güldürebileceği inancındayız. Eğer çiftçiyi kurtarmak istiyorsak, çiftçiye ve toprağa gereken önemi vermek zorundayız, topraksız çiftçiye toprak dağıtmak mecburiyetindeyiz.


Her konuşmamda, çiftçinin, pancarcının, hayvancının ve tarımla uğraşanların sıkıntı içerisinde olduğunu, ölüm kalım savaşı verdiğini söylemekteyim; çünkü, tarımın ülke için faydalarını inkâr edemeyiz. Mutlaka, tarımda sulamaya geçmek mecburiyetindeyiz. Sulamayı yapacak olan Köy Hizmetlerine, üç senedir, köylüye ve çiftçiye hizmet ve yatırımı yapacak ödenek ayrılmamış. Ödenek olmayınca yatırım ve hizmet imkânsızdır.


Ülkemizde, İç Anadolu kurak bölgedir; toprak, yıllardır, bilinçsizce, kullanılan gübreden ve ekimden yorulmuştur. Bunun tek çaresi, araziyi ıslah ederek sulamaya geçmektir. Sulama olursa verim olur, köylümüzün ve çiftçinin durumu düzelir.


Sayın Bakanım, bizim yaptığımız konuşmalara cevap vermemekte, eski hükümetleri tenkit etmektedir. Bırakınız eski hükümetleri tenkit etmeyi, çiftçinin derdine çare bulunuz.


Sayın hükümet, yatırımı ve hizmeti kısarak enflasyonu düşürmeyi hesap ediyorsanız yanılıyorsunuz, yanlış yoldasınız; çünkü, ülkeye, tamiri ve telafisi mümkün olmayan zarar veriyorsunuz.


Değerli milletvekilleri, ülkenin ekonomisinde, beslenmesinde ve üretiminde çiftçinin emeği, alınteri, damgası vardır. Çiftçi ülkenin temel direğidir.


Biz Doğru Yol Partisi olarak, çiftçinin lehinde olan her şeyin yanında yer almaktayız ve almaya da devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyor ve diyoruz ki, Toprak İskân Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırılarak müstakil hale getirilmeli; faaliyetleri genişletilip, çiftçiye daha iyi hizmet verebilecek şekle getirilmelidir.


Değerli milletvekilleri, toprak, su ve hava insanın yaşamını sağlayan temel unsurlardır. Öyleyse, topraksız ve susuz hayat düşünülemez. Bu, hem insanoğlu için ve hem de diğer canlılar için böyledir. Kısacası, tarımın ekonomik ve sosyal yaşantımızda önemi ve ağırlığı çok büyüktür.


Sayın hükümet, ülkede tarımı, çiftçiyi, hayvancılığı, pancar çiftçisini öldürdünüz; ülke büyük ekonomik sıkıntı içindedir, acilen çare bulmanız gerekir; yoksa, bu vebalin altından kalkamazsınız.


Bu nedenle, ülkemize, milletimize yarar getirecek her türlü yasayı destekleyip, yanında olduğumuz gibi, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının ülkemize, çiftçilerimize fayda sağlayacağı inancıyla lehte oy kullanacağımızı bildirir, hayırlı olmasını diler; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi, cefakâr, fedakâr çiftçilerimizi ve aziz milletimi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.


Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek'e ait.


Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika.


FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra sayılı, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.


3083 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince yapılacak toplulaştırma sonucunda, gerçek kişiler ile kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine ait parçalanmış arazilerin değeri artacak; bu arada, götürülecek kamu hizmetlerinin maliyeti devlete büyük yük getirecektir. Devletin yapacağı kamunun ortak kullanacağı yerler için yüzde 10 katılım payının kesilmesi devletin ekonomik yükünü azaltacak, bu da, projelerin bir an önce gerçekleşmesini temin edecektir.


Yüzde 10'luk katılım payı en büyük oran olarak düşünülmüştür. Katılım payı, bu oranın, yani, yüzde 10'un altında, genelde de yüzde 5-6 kadar olacaktır. Eğer yüzde 10'dan fazla olursa, kamulaştırma bedeli ödenecektir.


Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, hakkaniyet ilkesine riayet edilerek bu yükün paylaştırılmasıdır.


Katılım payı dışında kesilen arazilerin hazine arazisinden karşılanması da çiftçinin lehinedir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda kamulaştırma işlemine gidilmesi tasarıda öngörülmüştür.


Değerli milletvekilleri, Türkiye'de tarım işletmeleri küçüktür. Ortalama işletme büyüklüğü 53,5 dönümdür ve işletmelerin her biri çok defa 6 ya da 7 parçadan oluşmuştur. Bu arazi yapısı modern tarım yöntemlerinin uygulanmasına imkân vermediğinden arazi toplulaştırılması kaçınılmazdır.


Bitkisel üretim için toprak ve su ile ısı ve ışık kaynağı olarak güneş temel faktördür. Bunlar olmadan bitkisel üretim olmaz. Tarımsal üretimde kullanılan diğer girdileri; gübreyi, ziraî mücadele ilacını, mazotu, traktörü ve tarım aletlerini diğer ülkelerden alabilirsiniz; ama, toprağınız yoksa, suyunuz yoksa, enerji kaynağı olarak güneşiniz yoksa bunları dışarıdan satın alamazsınız. Ülkemiz, bu temel faktörlerin üçüne de sahiptir; ama, toprağımız su beklemekte, sularımız da boşa akıp gitmektedir.


Yüksek verim elde etmek için sulama şarttır. Kuru ziraat şartlarında, çok kere, iki yılda bir ürün alınırken, sulu tarıma geçilince yılda iki ürün, hatta, üç ürün alma imkânı olacaktır; yurdumuzun tarımsal potansiyeli de, böylece, bir anda iki kata çıkacaktır. Ayrıca, kuru ziraat şartlarında, tahıl, mercimek, nohut gibi baklagiller ekilirken, sulu tarıma geçilince, pamuk, şekerpancarı, patates ve benzeri endüstri bitkileri başta olmak üzere, sebze ve meyve ziraatı yapılacaktır; yani, ekilen ürünün çeşidi de değişecektir. Bunun sonucunda, tarıma dayalı sanayii de gelişecektir. Bu durum, çiftçimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacağı gibi, millî üretimimiz artacağından, ülkemizin de içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacaktır.


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde teknik ve ekonomik şartlarda sulanabilir arazi miktarı, yaklaşık 8,5 milyon hektardır. Halen, bunun, yaklaşık 4 milyon hektarı sulanmaktadır; yani, ülkemizde, teknik ve ekonomik yönden sulanabilir arazinin büyük kısmından halen yararlanılamamaktadır. Oysa, ülkemiz, dünyada eşine zor rastlanır su ve toprak potansiyeline sahiptir.


1,8 milyon hektar arazinin sulanmasını temin edecek olan GAP, millî bir projemizdir; Türk tarımının da ümididir. Sulu tarımın başlaması, bölgede, tarla ziraatının gelişmesini teşvik ettiği gibi, hayvancılığın da gelişmesine yardımcı olacaktır; yani, bitkisel üretimin artması ve çeşitlenmesi yanında, hayvansal üretim de artacaktır. Tarım ürünlerindeki artış, tarıma dayalı sanayiin gelişmesini teşvik edeceği gibi, son yıllarda gıda üretiminde kendine yeterli olma özelliğini kaybeden ülkemizi de, yeniden gıda ihracatçısı ülke konumuna getirecektir. Türkiye'nin gıda ihracatçısı ülke konumuna gelmesini engellemek isteyen birtakım dış güçler, bu projenin gerçekleşmesini geciktirmek istiyor olabilirler; ama, Türkiye'yi yönetenler, konuya, millî bir proje olarak bakmalı ve bu projeyi en kısa zamanda tamamlamalıdır.


GAP Projesi tamamlandığında bile, yaklaşık 3 milyon hektar arazi su bekleyecektir; bu arazilerin de suya kavuşturulması, projenin uygulandığı yöre insanının ekonomik sorunlarının çözülmesini, bölge ve ülke ekonomisinin kalkınmasını temin edecektir. Bir örnek vermek istiyorum: Elazığ İlimizdeki verimli ovalar; yani, Kuzova, Uluova, Baskil, Hankendi, Yarımca ve Başyurt Ovaları, yıllardan beri su beklemektedir. Keban Baraj Gölünden alınacak suyla arazilerin sulanması veya sulu tarıma geçilmesi çalışmalarına, Devlet Su İşleri tarafından devam edilmektedir. Kuzova pompaj sulaması, Kapıaçmaz Göleti ve Sulama Tesisi, Kepektaş Göleti ve sulaması, Kanatlı Barajı ve Sulama Tesisi, Işıktepe Göleti ve Sulama Tesisi ve Dedeyolu Göleti ve Sulama Tesisi gibi projeler tamamlanarak, en kısa zamanda halkımızın istifadesine sunulmalıdır.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Öztek, lütfen, toparlayınız.


LATİF ÖZTEK (Devamla) - Elazığ, akarsu potansiyeli yüksek bir ilimizdir; ildeki büyük-küçük bütün akarsular üzerine sulama amaçlı barajlar kurularak, çiftçinin istifadesine sunulmalıdır. Tabiî ki, bütün bu projelerin yürütülebilmesi için, yeterli ödeneğin ayrılması gerekmektedir. Yeterli ödenek ayrılmadığı için, hazırlanan projelerin gerçekleşmesi gecikmekte; bu da, hem il ekonomisini hem de ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir.


Bir örnek vermek istiyorum: Devlet Su İşlerinin 2000 yılı verilerine göre, yapımına 1991 yılında başlanan ve proje tutarı 89,8 trilyon olan Kuzova pompaj sulaması için, 1999 yılı sonuna kadar 5,4 trilyon harcama yapılmıştır; yaklaşık 84,4 trilyonluk kısmı ise tamamlanamamıştır. Bu proje için, 2000 yılında 1 trilyon ayrılmıştır; 2001 yılında da aynı miktar ayrılmıştır; yani, 1991 yılında yapımına başlanan projenin çok az bir kısmı tamamlanmıştır. Eğer, her yıl ayrılan para miktarı böyle olursa, bu projenin bitirilmesi için, 80 seneden fazla zamana ihtiyaç vardır; ama, projenin 2004 yılında tamamlanması öngörülmüştür. İnşallah, hükümetimiz, konunun önemini dikkate alır ve gerekli ödeneği bularak, bu gibi projeleri bir an önce tamamlar, geciktirmez.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


LATİF ÖZTEK (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.


BAŞKAN - Son cümleniz için mikrofonu açtım; buyurun.


LATİF ÖZTEK (Devamla) - Teşekkür ederim.


Tasarının kanunlaşmasına destek vereceğimizi ifade ediyor, çiftçilerimizin sorunlarının çözümlenmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ederim.


Madde üzerinde, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.


Madde üzerinde 2 önerge var.


Bildiğiniz gibi, 713 sayılı kararımızla değişen İçtüzüğün 87 nci maddesi gereğince önerge sayısı ancak 3 olabiliyor ve bu önergelerden, imzaları kaç olursa olsun, ancak 5'inin isimlerini okuyoruz, diğerlerini tutanağa geçiyoruz.


Şimdi, geliş sıralarına göre ilk önergeyi okutup, ikinci önergeyi okuttuktan sonra, ikinci önergeyi işleme alacağım.


İlk önergeyi okutuyorum:


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesi ile 3083 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın sonuna gelmek üzere "4325 sayılı Yasanın 8 inci maddesi uyarınca olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli bölgelerde ve 3083 sayılı Yasanın uygulandığı yerlerde de uygulanır" olarak ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.






























 

Mustafa Niyazi Yanmaz

Fethullah Erbaş

Rıza Ulucak


 

Şanlıurfa

Van

Ankara


 

Lütfü Esengün

Hüsamettin Korkutata

Aslan Polat


 

Erzurum

 Bingöl

Erzurum


BAŞKAN - Şimdi ikinci önergeyi okutup, işleme alacağım.


BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, her iki önergeyi de geri çekiyoruz.


BAŞKAN - Geri çekiyorsunuz.


Peki efendim, teşekkür ederim.


ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkan, kişisel söz hakkı var mı, yok mu bu yeni İçtüzüğe göre?


BAŞKAN - Hayır efendim!


ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Kesin mi?..


BAŞKAN - Maddeler üzerinde sayın milletvekillerinin, şahısları adına konuşma hakları maalesef yok efendim.


ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Yok!..


BAŞKAN - Yok, evet...


ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Tebrikler!.. Tebrikler!..


BAŞKAN - Şimdi, önergeler geri çekildiğine göre, görüşmekte olduğumuz 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.


2 nci maddeyi okutuyorum:


MADDE 2. - 3083 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.


Uygulama alanlarında Bakanlar Kurulu kararının Resmî Gazete'de yayımı tarihinden itibaren, kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescil sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliği devir ve temlik edilemez. Bu araziler ipotek edilemez ve satış vaadine konu olamaz. Ancak, bu kısıtlama süresi beş yılı aşamaz. Sulama şebekesi tamamlanıp sulamaya geçinceye kadar da aynı işlemler yapılmaz. Bu kısıtlamada ise süre beş yılı aşamaz. Ancak, sulama alanlarında toplulaştırma çalışmaları kısıtlama süresi içerisinde sonuçlandırılamadığı takdirde, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün teklifi ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının onayı ile toplulaştırma çalışmalarının sonuçlandırılması amacıyla kısıtlama süresi en fazla beş yıla kadar daha uzatılabilir.


BAŞKAN - Teşekkür ederim


Gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Nurettin Atik'e aittir.


Buyurun efendin. (DYP sıralarından alkışlar)


Sayın Atik, süreniz 5 dakikadır.


DYP GRUBU ADINA NURETTİN ATİK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.


Sayın milletvekilleri, ülkemiz, çok ciddî bir ekonomik kriz içerisindedir; maalesef, yaşananlar, milletimizi sefalete sürüklemekte ve bir sosyal patlamanın eşiğine gitmektedir. Bunun sorumlusu, adaleti temin edemeyen bugünkü hükümettir. Yanlış politikalar ve uygulamalar, milletimizi canından bezdirmiş ve bu hükümete kimsenin güveni kalmamıştır. Belki de cumhuriyet tarihimizin, en kötü idare eden hükümetiyle karşı karşıyayız.


Muhterem milletvekilleri,  iki yıldır yaşanan kuraklık, barajlarda su seviyesini düşürmüş, çiftçimizi ve insanlarımızı zor durumda bırakmıştır. Bunun karşısında hükümet ne yapmıştır; faiz ve yüksek oranlı kredilerle, zaten zor durumda olan insanımızı iyice ezdirmiştir. Bununla da kalmayıp, çiftçiye olan borcunu ödememiş, bir de, üzerine, çok komik sayılabilecek tabanfiyatları açıklamıştır. Mazota, gübreye ve elektriğe zam yaparken, çiftçiye hiçbir şey vermemiştir. Bunun hesabını nasıl verecekler, bilemiyorum. Bu milletin vebalini alan, bir daha iflah olmayacaktır.


Diyarbakır çiftçisi zor durumdadır; yaşanan ekonomik kriz onları da etkilemiş; çiftçimiz, elektrik borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir. Çiftçimizin borçları ya ertelenmeli ya da taksitlendirilerek ödeme kolaylığı sağlanmalı ve faiz borçları da silinmelidir.


Muhterem milletvekilleri, işsizlik ve fakirliği böyle bekleyerek mi çözeceğiz?! Bitirin bu projeleri, bitirin; ne işsizlik kalır ne enflasyon ne de terör. Huzuru, insanlarımıza, ancak, aş, iş ve yatırım kazandırarak sağlayabiliriz.


GAP'ın tam anlamıyla faaliyete geçmemesi, bekleyen sorunları bir kat daha artırmaktadır. Yöremiz, su kaynağı ve hidroelektrik santrallarıyla, bulunmaz şartlar içindedir. 687 000 hektar sulanabilir arazi mevcuttur. Bölgenin 19 milyar kilovat elektrik potansiyeli bulunmaktadır.


Sayın milletvekilleri, GAP'ın hidroelektrik potansiyelinin ise ancak yüzde 25'i faaliyet içindedir. Yıllardan beri bu elektrik potansiyelinin üretime geçmemesi, enerji darboğazında olan bir ülke için düşündürücüdür. Bir an evvel barajların ve isale kanallarının bitirilmesi gerekmektedir.


Bölgemizin, proje ve diğer aktiviteler olmak üzere halen toplam 66 000 hektar arazisi sulanabilmektedir. Bu da, ekonomik sulanabilir arazinin ancak yüzde 8'ine tekabül ediyor. Kalan yüzde 92'si ise, maalesef, bu hükümeti beklemektedir.


Bunun yanında, halen inşaatı devam eden projelerin bitirilip devreye girmesi halinde bile, ancak, sulanabilir arazinin yüzde 28'i sulanmış olabilecektir. Bu rakamlar, bizlere, yöremizin ne kadar geri plana itildiğini ve sorunların ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Çözüm bekleyen bunca sorun varken, hükümet sadece seyretmektedir.


Değerli milletvekilleri, sizlere birkaç rakam vermek istiyorum. Bölgemizde hidroelektrik santrallarının toplam üretim kapasitesi, potansiyelinin ancak yüzde 39'unu karşılamaktadır. Yapım halinde olan Kralkızı, Dicle ve Batman hidroelektrik santrallarının devreye girmesi halinde bile, hidroelektrik potansiyelinin ancak yüzde 44'ünü kullanmış olabileceğiz.


Biz, bıraktık bu yüzde 80'lere varmayı, mevcut projelerin bitirilmesine razı olduk; ama, onları bile beceremiyorlar. Enflasyon, işsizlik ve fakirliği böyle mi yenecekler? Bunların iş yapma basireti bile kalmamıştır; sosyal patlamaya çanak tutuyorlar farkında bile değiller.


Kralkızı, Dicle ve Batma Hidroelektrik Santralının bir an evvel devreye girmesi gerekmektedir. Bunların tam kapasiteyle devreye girmesi bölge insanının, az da olsa nefes almasına yardımcı olacaktır.


Muhterem milletvekilleri, bu projelerin bitirilmesi halinde, işsizlik, terör, enflasyon ve huzursuzluk ortadan kalkacaktır. Sosyal adaleti ancak böyle temin edebilirsiniz.


Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.


Teşekkür ediyorum. (DYP  ve FP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.


Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci'ye ait. (FP sıralarından alkışlar)


Buyurun efendim.


Süreniz 5 dakika.


FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3083 sayılı Kanunun bazı maddeleri değiştiriliyor; dolayısıyla, bu maddeler hakkındaki görüşlerimi, Fazilet Partisi Grubu adına arz etmek istiyorum.


1757 sayılı Toprak Tarım Reformu Kanununu Anayasa Mahkemesi iptal edip, yürürlükten kaldırdıktan sonra 3083 sayılı Kanun çıkarılmıştı. Bu kanun, esas itibariyle, fevkalade iyi bir kanun; yani, tarımın altyapısını düzenleyen bir kanun. O bakımdan, işte arazinin toplulaştırılması ve devletin tasarrufu altında bulunan arazilerin dağıtılması görevi, bu kanunla beraber, Tarım Bakanlığına verilmiştir; Toprak Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bu görevi yürütmektedir. Ancak, tabiî, bu görev, bir de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte; ancak, tabiî, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Toprak-Su Genel Müdürlüğü vardı. Sayın Bakanın birkaç gündür, birkaç yerde yaptığı konuşmalarda, hatta, Meclisin açılışındaki bugünkü konuşmasında da yine bundan dert yanıyor, biraz önce, sorulara cevap verirken yine bundan dert yandılar.  Dolayısıyla, hakikaten, bu problemin halledilmesi, Toprak-Su Genel Müdürlüğünün kurulmak suretiyle, Tarım Bakanlığının veya ilgili genel müdürlüğün bünyesinde bir genel müdürlük olarak görevini mutlaka yapması gerekir, göreve hazır olması gerekir.


Değerli milletvekilleri, şayet, Türkiye'de gerçeklerden hareket edeceksek -ki öyle hareket etmeliyiz- bakın, Türkiye'de 1952 ve 1980 yılları arasında parsel sayısı 15 milyon iken, bugün parsel sayısı 23 milyon olmuştur. Bu bakımdan, toplulaştırma fevkalade önemli; bunun için de, ihmal etmemiz mümkün değil.


Değerli milletvekilleri, yine, bu Meclisin bugünkü oturumunda, Edirne Milletvekili Sayın Şahin, Edirne'nin problemlerini dile getirdiler. Gruplar, yine, yerlerinden, Türkiye'deki tarımın problemlerini gündeme getirdiler. Bizler, bundan bir süre önce, Fazilet Partisi milletvekilleri olarak 3 milletvekili, Trakya'nın 3 vilayetini, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli'ni ziyaret ettik. Orada bir çiftçinin söylediği söz fevkalade önemli; aynen şöyle diyor "Trakya'da çiftçinin başı ağrıyorsa, Anadolu'da çiftçiler hastadır, eğer, Trakya çiftçisi hasta ise, Anadolu çiftçisi ölmüştür." Bugün, maalesef, durum budur. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)


Bakınız, gübreden destek kalkmıştır; yüzde 50 olan destek kalkmıştır. Akaryakıta yüzde 150 zam gelmiştir. Sulama ücretleri yine böyledir. Bu bakımdan, mutlaka, bunlara bir çare bulunması gerekir.


Şimdi, bir yandan, biz, arazi toplulaştırması için gayret sarf ederken, bunun sıkıntısını çekerken, bir yandan da, 5 dekarla 199 dekar arasında doğrudan gelir desteği yapacağız diyoruz. Biraz önce bir DSP sayın milletvekili geldi buradan, bu doğrudan gelir desteğinin çiftçiler için hakikaten iyi olacağını söyledi; bu, fevkalade yanlıştır. Nereden bunu esinlendiler, bilemiyorum?!. Ülke gerçeği şudur; 59 dekar, ülke ortalamasıdır. Dolayısıyla, çiftçiye vereceğimiz destek, tamamını ekse bile, 300 dolardır; eğer, yarısını ekiyorsa 150 dolardır; bununla, çiftçinin kalkındırılması mümkün değil.


Bu bakımdan, bugün çiftçilerin başka bir problemi, Ziraat Bankasından, tarım kredi kooperatiflerinden aldığı kredi faizleri fevkalade yüksektir. İşte, bakın, Edirne'den gelen... Edirne'nin Havsa İlçesinin Astarlı Köyünden bir ziraat mühendisi Taner Özdoğru, gerçekten, diyor ki "işletmelerimizi satıyoruz ve çiftçilerimiz, icradan dolayı şu anda hapisteler, mal beyanı yapmadıkları için hapisteler." Bu bakımdan, durum fevkalade vahimdir ve durum fevkalade kötüdür. Bunların mutlaka çaresinin bulunması gerekir.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.


MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Sayın Komisyon Başkanı biraz önce açıkladılar "hükümete tavsiyede bulunduk" dediler, inşallah olur. Ancak, şunun mutlaka yerine getirilmesi lazım: Hububata ve diğer mahsullere geçen yıl verilen destek yüzde 25'tir, açıklanan enflasyon yüzde 40'dır; öyleyse, arada yüzde 15 oranında fark vardır. Bunun manası, çiftçilerimiz geçen yıl yüzde 15 fakirleşmiştir. O bakımdan, mutlaka, telafi edici olarak, bütün çiftçilerimize, yüzde 15 telafi edici bir rakamın verilmesi lazım. O bakımdan, mutlaka, bunun da göz önüne alınmasını diliyoruz, bekliyoruz.


Kredi borçlarından dolayı sıkıntı had safhadadır; bize gelen mektuplar, bize gelen fakslar bunu teyit etmektedir; inşallah, çare bulunur diyorum.


Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.


Sayın Demirci'nin müsaadesiyle, bir hususu düzeltmek istiyorum. Gündemdışı konuşan arkadaşımızın adı, sayın hatibimizin adı Şadan Şimşek.


Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.


Bir önerge vardır; okutuyorum.


Buyurun efendim.


TBMM Başkanlığına


Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin 3083 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasını değiştiren metnin ikinci cümlesindeki "Ancak, bu kısıtlama süresi beş yılı aşamaz" ibaresinin "Ancak bu kısıtlama süresi yedi yılı aşamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.






























 

Fethullah Erbaş

Rıza Ulucak

M. Niyazi Yanmaz


 

Van

Ankara

Şanlıurfa


 

Lütfü Esengün

Hüsamettin Korkutata

Aslan Polat


 

Erzurum

Bingöl

Erzurum


BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?


TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Katılmıyoruz efendim.


BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Katılmıyoruz efendim.


BAŞKAN - Sayın Polat, siz mi konuşacaksınız?


ASLAN POLAT (Erzurum) - Evet efendim.


BAŞKAN - Buyurun efendim.


Süreniz 5 dakika.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.


Şimdi, tasarının bu maddesinde, toplulaştırma yapılacak, toplulaştırılan bu arazilerde sulama yapılacak. Bu toplulaştırma yapılan ve sulama yapılan ve değiştirilen araziler, beş yıl kadar ipotek verilemeyecek, satılamayacak deniliyor. Eğer, bu beş yıl içerisinde burada sulama işleri de bitmezse, bu, beş yıl daha uzatılacak, toplam on yıl olacak deniliyor.


Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işin özelliği şu: Türkiyemiz de, Avrupa Birliğine girerken... İşte, şurada getirdiğimiz kitaplarda var, Su Havzaları Kullanım ve Yönetimi, özel ihtisas komisyonu raporu, 5 yıllık kalkınma planı raporları... Burada da, Türkiye'de, kaldırabileceği optimum nüfus 10 milyon dolayında olan kırsal kesimde bugün 23 milyonu aşkın insanın yaşaması, çevre ve ekonomi yönünden doğal bir dengesizliktir diyorsunuz. Ne demektir bu? Yani, bu kırsal kesimde azamî 10 milyon insanın yaşaması gerekir; ama, burada 23 milyon insan yaşıyor; o halde, burada, kırsal bölgede yaşayan insanların yüzde 60'ını, biz, uygulayacağımız politikayla -ki, bunu beş yıl içerisinde bitireceğiniz anlaşılıyor- köyden şehire yollayacağız. Dolayısıyla ne olacak; yüzde 60 kadar daha nüfus, kırsal alanlardan şehir alanlarına göç edecek demektir; sizin yapacağınız politikalar böyle gösteriyor.


Burada önemli olan şu: Burada kalan insanların da, Avrupa Birliğiyle rekabet edebilmesi için, Avrupa Birliğindeki... Çünkü, desteklemeyi kaldırıyorsunuz, yani, taban fiyatları kaldırıyorsunuz; artık, çiftçileri, Avrupa'daki, Amerika'daki buğday ekenlerle, eşit şartlarda yarıştırmaya kalkıyorsunuz; ancak, Chicago'da bu sene yüzde 20 fazla, seneye o da olmayacak diyorsunuz. Şekerpancarı üreticilerini, yine -bu destek de kalktı- rekabete sürüklüyorsunuz. O zaman, sizin yapacağınız, buradaki arazilerin de, hiç olmazsa, Batı ülkelerinde olduğu gibi, toplulaştırılmasını yapmak, buradan sulama kanallarını geçirmek, buradan sulu tarıma bir an önce geçmektir. Yine, burada, çok önemli şeyler var, bakıyoruz, Komisyonda da "Devlet Su İşleri, 1999 yılı başı itibariyle 2 154 918 hektar alanın sulama şebekesini tamamlamıştır" diyorsunuz; ama "bu alanlarda randıman elde etmek için tarlaiçi geliştirme faaliyetleri yapılamamış, tarla toplulaştırması yapılamamıştır" diyorsunuz.


Şimdi, burada, ikisinde bir konu var, bunu anlatmak için söylüyorum: Sizin bu toplulaştırma işlemini ve sulama işlerini, bir an önce yapmanız lazım. Şimdiye kadar "paramız yok" diyordunuz, şimdi de, tuttunuz, burada toplulaştırma yaparken, köylüden de yüzde 10 toprağı -aynen vilayetlerdeki 18 inci madde uygulaması gibi- katılım payı olarak kesmeye başlayacaksınız. O halde, sizin, artık, parasızlık bahaneniz de kalmadığına göre Sayın Bakanım, artık, bundan sonra, sizden, gazetelere beyanat verme yerine, iş yapmanızı bekliyoruz. Bundan sonra, artık, gazetelere, böyle, büyük bir şair edasıyla "toprak işleyenin, su kullananın" sloganlarını söylemeyi bırakın da, iş yapmaya başlayın diye bekliyoruz yani! Ben şuna şaşırdım: Yani, otuz sene önce Türkiye'de terk edilen sloganlara, böyle, mal bulmuş mağribi gibi sarılmanızı bir türlü anlayamadım, bunu da anlatırsanız, izah ederseniz memnun olurum.


Bir konu daha, çok önemli: 2000 yılının başına kadar, Türkiye'de 277 000 hektarda toplulaştırma yapılmış. Devlet Su İşleri, bu sene "beş yıl içerisinde, her yıl, en az 100 000 hektar toplulaştırma yapmamız lazım benim sulama alanlarına uyum sağlayabilmeniz için" diyor. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de "benim yeni yapacağım yatırımlarda 50 000 hektara ihtiyacım var" diyor. Toplam 150 000 hektar. Ne yapar bu? Sizin bu seneye kadar yapmış olduğunuz tüm toplulaştırmanın yüzde 60'ını bir yılda yapmanız gerekiyor! Onun için, ona göre, ciddî ciddî çalışmanız lazım. Öyle, yok efendim "betonlaşan Türkiye'ye yağmur mu yağar" diye dövüneceğinize, bunlara çare arayın diye düşünüyorum.


Şimdi, önemli bir konu da şu var: Yine, sizin Devlet Planlama Teşkilatı -ki, bu, MHP'ya bağlı bir bakanlıkla çalışıyor- Su Havzaları Kullanımı Yönetiminin 139 uncu sayfasında demişler ki "bölgesel bazda arazi toplulaştırma çalışmalarına, küçük işletme sayılarının fazlalığı, nüfus artışı baskısının yanı sıra, tarımsal potansiyelin yüksekliği ve kırsal kesimde toplum bilincinin gelişmesinin düzeyi dikkate alınarak, Ege, Marmara ve Akdeniz Bölgelerinde sulu tarım alanlarında başlanılmalıdır." Yani, buradan, siz, Doğu Anadolu'daki ve Güneydoğu Anadolu'dakilere, siz, hele bekleyin, batıdakiler dururken size iş yok demeye geliyor Sayın Bakanım hem de yirmibeş sene Erzurum'da yetiştirdiğimiz, yedirdiğimiz, içirdiğimiz Bakanın ait olduğu hükümette bu var yani; gel de buna patlama! Şimdi, insan sinirden bozuluyor...


Şimdi, ben burada neyi söylüyorum: Bir de, bu tasarı getirilirken bir şey dikkatimi çekti, bunu da söylemek istiyorum: Bugün 21 tane kanun tasarısı getirdiniz ve bunları öncelikle görüşelim dediniz değil mi ve buna, MHP adına da bir Erzurumlu hemşerimiz katıldı. Peki, o hemşerimin 229 uncu sırada bekleyen çiftçilerin borçlarını affeden kanun teklifini niye getirip de buraya koymadınız?!.. Niye getirip koymadınız?!..


MEHMET ŞANDIR (Hatay)- Bayramdan sonra...


ASLAN POLAT (Devamla)- Erzurum'a gidin, her hafta, gazetelerde, Sayın Köse'nin bir resmi ile "çiftçi borçlarını ödüyorum, kanun teklifi verdim" diye beyanatları var; ama, sıralamaya konulduğu zaman, o kanun teklifi, hiçbir zaman için...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN- Sayın Polat, toparlayınız.


ASLAN POLAT (Devamla)- ...çiftçinin borcunu affeden bir tane tasarı burada niye yok diye de soruyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Polat.


Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.


Şimdi, görüşmekte olduğumuz 2 nci maddeyi Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.


3 üncü maddeyi okutuyorum:


MADDE 3. - 3083 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.


GEÇİCİ MADDE 4. - Sulamaya açılan veya açılacak olan alanlarda, bu Kanunun geçici 1 inci maddesi gereğince arazi iadesine muhatap olan arazi malikleri ile mülga  1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununa göre arazisi kamulaştırılanlar için, sahibine bırakılan sulu arazi normu uygulanmaz. Ayrıca, kamulaştırmaya ve arazi iadesine muhatap olmayan sulu norm üstü arazi malikleri için de aynı işlem geçerlidir."


BAŞKAN- Madde üzerindeki ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Nedim Bilgiç'e ait.


Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)


Süreniz 5 dakika.


DYP GRUBU ADINA MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman)- Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun 13 üncü maddesini değiştiren bu tasarının 3 üncü maddesi üzerindeki düşüncelerimi arz edeceğim.


Değerli milletvekilleri, bu 3 üncü maddeyle -bu işlemlerin uzun süre almasından dolayı- bir beş yıl daha zaman istenilmektedir; çünkü, kamulaştırma, arazi birleştirilmesi, arazi bütünleştirilmesi oldukça zaman alan bir olay. Onun için, tapu tescil işlemelerini, devir işlemlerini, temlik işlemlerini beş yıl daha uzatmak için bu maddeyi getiriyorlar ki, bu uygundur, bizler tarafından da uygun karşılanmaktadır.


Toprak Reformu Kanununun çıkarıldığı 1984 yılında bu yana, arazi bütünleştirilmesi düzgün bir şekilde işlememiş, geçimini topraktan elde eden çiftçiye ve köylüye verimlilik bakımından hiçbir şey vermemiş. Üstelik, bir de, o günün şartlarında arazi bölünmüş, parçalanmış; bu bölünen, parçalanan arazide de verimli işletme kurma imkânı olmadığından, çiftçinin karnı doymamış, evine ekmek götürememiş. Bu maddeyle, arazi bütünleştirilmesi ve kamulaştırılması yapılarak, bir çiftçiye, işleyebileceği kadar bir arazi verme gibi olumlu bir olayla karşı karşıyayız. Bu yapılabilirse uygun olacaktır; fakat, biz, bu tür kanunlara rutin gözüyle bakıyoruz.


Avrupa ve Amerika'da işletmeler hep büyütülmektedir, hatta, miras kanununda değişiklik yapmak suretiyle, arazinin bölünmesine, parçalanmasına mani olacak kanunlar çıkarmaktadırlar. Bizim de, yalnız toprak reformu uygulanan bölgelerde değil, Türkiye'nin genelindeki bütün işletmeleri verimli ve toprağı işlenebilir hale getirebilecek büyüklüklere mutlaka getirmemiz gerekmektedir. Ondan sonra da, Tarım Bakanlığı tarafından, bunun altyapısının oluşturularak, toprağın işlenmesini, toprağın standardının yükseltilmesini ve modern anlamda tarım yapılabilmesi için gerekli şartların Türk köylüsüne ve Türk çiftçisine verilmesini sağlamak mecburiyetinde olduğumuzu söylemek istiyorum.


Değerli milletvekilleri, tabiî ki, bu rutin kanunlarla çiftçimizin günlük hayatı kolaylaştırılmalıdır; ama, bu rutinle, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün derdine çare olacağımızı sanmamamız lazım. Türk çiftçisini, bugün, kısa vadeli bir rehabilitasyona almamızın gerekli olduğunu, herhalde, iktidar partilerine mensup bütün milletvetvekili arkadaşlarım da gittikleri bölgelerde görmüşlerdir. Çiftçinin durumu içler acısıdır, hepsi yoğun bakımdadır. Köylü için, daha önce, sıkıntılı anda "köyden şehre inemiyor" derdik; ama, şimdi köyden köye değil, köyde, evden eve gidemeyecek kadar âciz durumdadır.


Köylünün, çiftçinin durumunu, mutlaka ve mutlaka, kısa süreç içerisinde, iki üç ay içerisinde düzeltecek çok acil tedbirler getirmek mecburiyetindesiniz. Getirmediğiniz takdirde, çiftçiyi ölüme terk edersiniz. Çiftçinin ölümü, üretimin durması, buna bağlı olarak sanayiini durması, buna bağlı olarak istihdamın durması demektir. Türkiye'de nüfusun yüzde 44'ü geçimini topraktan elde etmektedir. Bu, yüzde 44'le de kalmamaktadır; bunların ürettiğiyle, sanayi, aramaddesini, sanayi, hammadesini sağlamaktadır; ihracat yapılmaktadır; istihdam yaratılmaktadır ve buradan sağlanan dövizle Merkez Bankası, voyabiliteyi sağlamaktadır. Çiftçiyi öldürmek suretiyle, her ilde, her ilçede esnafı da dükkânını açıp kapayamayacak kadar sıkıntılı duruma getirmiş durumdayız.


Değerli milletvekilleri, hepiniz aynı sıkıntıyı çekiyorsunuz, farkındayım. Sizler de, bu sıkıntının temelinde, uygulanan ekonomik programın yattığını biliyorsunuz. Türk çiftçisini IMF'nin insafına ve vicdanına bırakmış bir Hazine bürokrasisiyle karşı karşıyasınız. Sizler de bu açmazı aşamadığınızın farkındasınız. Süratle, hükümetimiz, Hazine bürokrasisine dur demelidir ve bu sıkıntılı durumu, bir an önce çiftçinin ve köylünün üzerinden kaldırmalıdır.


Değerli arkadaşlar, çiftçiyi ayağa kaldırmadığımız takdirde, her şeyi sıkıntıya sokarız. Bu sıkıntı, zincirleme her yere gelir, Parlamentoya da gelir. Zaman varken, fırsat varken, bir iki ay içerisinde çiftçinin, köylünün durumunu düzeltmek mecburiyetindeyiz. Biliyorum ki, bunu, siz iktidar milletvekilleri, grupları da takdir ediyorsunuz; gittiğiniz yerlerde görüyorsunuz, tespit ediyorsunuz; fakat, maalesef, bununla beraber, yine IMF'nin talimatıyla bugün Tarım Komisyonunda Şeker Yasasını görüştük; ona kota getiriyorsunuz, yarın Tekelle ilgili, tütüne ve Tekele...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Bilgiç, lütfen toparlayınız.


MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Yarın, yine IMF'nin baskısıyla tütüne ve TEKELe kota getireceksiniz, iki yıl içinde TEKELi özelleştireceksiniz, kıraç yerde, arazinin dar olduğu yerde, taban arazinin olmadığı yerde, ekmeğini dağdan taştan oniki ay çalışmak suretiyle kazanan çiftçinin, köylünün elindeki ekmeği de alacaksınız.


Süratle bu yoldan dönmemiz lazım. Yalnız sizin değil, hep beraber dönmemiz lazım; muhalefetin de yardımcı olması lazım. Köylüyü, çiftçiyi yoğun bakımdan çıkarıp, yine, milletin emrinde üreten, ürettiğini de milletin hizmetine veren duruma getirmemiz lazım.


Bu tasarının 3 üncü maddesine olumlu bakıyoruz ve olumlu rey vereceğiz. Bu vesileyle, Sayın Başkan sizi ve değerli Heyeti saygıyla selamlıyorum.(Alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilgiç.


Gruplar adına ikinci konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına Urfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz'a ait.


Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar)


Konuşma süreniz 5 dakika.


FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.


Değerli arkadaşlar, burada yapılması düşünülen değişiklik şu: Sulama ve arazi toplulaştırması çalışmalarının sekteye uğratılmaması için, devir ve temlik işlemlerine getirilen kısıtlamanın en fazla beş yıl daha uzatılmasında fayda ve mecburiyet olduğu düşünülmektedir.


Şimdi, toplulaştırma çalışması, bilindiği gibi, hem uzun zaman alan hem de büyük maliyet isteyen bir iş. Bu yüzden, bu süre içerisinde çeşitli nedenlerle -miras yoluyla olsun, intikal yoluyla olsun, devirle olmuş olsun- tapuda değişiklikler yapılmaması, çalışmaları engellememesi için beş yıllık bir süre uzatılmasına gidilmiştir. Biz de, Fazilet Partisi Grubu adına, bu maddeyi bu şekliyle destekliyoruz.


Değerli arkadaşlar, yalnız, toplulaştırma çalışmaları derken, ülkemizde, şu ana kadar 414 000 hektar toplulaştırma olmuş; bunun aşağı yukarı 130 000 hektarı Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vasıtasıyla, 300 000 hektarı da Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü vasıtasıyla yapılmıştır. Görünen o ki, bu hızla giderse, toplulaştırma, ancak bir yirmi yıl daha zaman alacak; çünkü, bu yıl, bütçe görüşmelerinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 780 trilyonluk bir bütçesi vardı; bunun 550 trilyonu kendi iç harcamalarına, personel harcamalarına, carî harcamalara gidiyordu; 250 trilyon gibi bir yatırım harcaması vardı. Görünen de o ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz yıl, taşıtlarını yürütemeyecek duruma gelmiştir; dolayısıyla, toplulaştırma çalışmalarına ne kadar katkıda bulunacağı hepinizin malumudur.


Arkadaşlar, özellikle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 35 milyarlık bir projesi olan GAP Projesinde 1,7 milyon hektar arazi sulanması amaçlanmış; ancak, bugün, bunun yüzde 10-15'ine tekabül eden bir aşama kaydedilmiştir. Yine, Şanlıurfa, reform yasasına göre pilot bölge seçildiği için, bedelsiz arsa tahsisi, sadece, kamuya ya da arazisi olmayan köylüye yapılabiliyor ve yine, Şanlıurfa, kalkınmada öncelikli yöre olduğu için, eğer, sanayici gelir "ben, Şanlıurfa'da bir sanayi yatırımı yapmak istiyorum" derse, bu süre içerisinde sanayiciye bedelsiz arsa tahsisi sağlanamıyor. Bu, bir çarpıklıktır Sayın Bakanım; bunun düzeltilmesi lazım.


Değerli arkadaşlar, ülkemizde, 28 milyon hektar tarım arazisi var; bunun ancak 8,5 milyon hektarı sulamaya elverişli ve biz, bunun ancak 4,5 milyon hektarını sulayabiliyoruz. Bu bağlamda, GAP bölgesi hakikaten çok önem teşkil ediyor; GAP, entegre bir proje; GAP bölgesinin ihmal edilmemesi lazım. Gelecekte insan istihdamı açısından, gıda ambarı olması açısından, Şanlıurfamızı, GAP bölgemizi, Türkiye'nin tek kurtuluş reçetesi olarak görüyorum ve inanıyorum ki, bu süre içerisinde Sayın Bakanımız da gerekli ihtimamı gösterir, hükümetimiz de gerekli ihtimamı gösterir, proje, bir an evvel neticelendirilir.


Değerli arkadaşlar, tarım sektörünün durumu -diğer konuşmacı arkadaşların da dile getirdiği gibi- hepimizce malum. Bütün üreticilerimiz, fındık üreticisi olsun, antepfıstığı üreticisi olsun, çay üreticisi olsun, pancar üreticisi olsun, bunların hepsi hallerinden bizar durumdalar, şikâyetçi durumdalar. Biraz önce, Sayın Bakanımız sorulara cevap veriyordu; o da, benim gördüğüm kadarıyla çok başlılıktan şikâyet ediyor, Sayın Bakanımız da çok başlılıktan şikâyet ediyor Öyle bir ilginç bir zemin, ortam oluştu ki, hem muhalefet şikâyet ediyor hem iktidar şikâyet ediyor! Bu iş nasıl düzelecek bilemiyoruz. Artık, bir türbeye mi gitmek lazım, bir yatıra mı gitmek lazım, birlikte avuç açıp dua mı etmek lazım?.. Zaten, işimiz Allah'a kaldı, hem yağmur duasına çıkacağız; bu şekilde... Hem tarım sektörümüzü, diğer sektörler içinde... Topluca, millet olarak duaya çıkalım; bu işleri, ancak bu şekilde halledelim; çünkü, olayın rasyonel yönüyle, rantabilitesiyle hiç kimsenin ilgilendiği yok. Arkadaşlar, tabiî, bu durum, ağlanacak halimize gülmek gibi bir olay.


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Yanmaz, lütfen toparlar mısınız.


MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Bir diğer konu, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımızın özellikle dikkatini çekmek istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde, Tarım Bakanlığında, Orman Bakanlığında, çeşitli vesilelerle 40 000'e yakın işçiye kadro verildi. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünde 340 işçi var; bunların kadrosu yok. Ben inanıyorum ki, Sayın Bakanımız da buna bir sağduyu gösterir, bu insanlar da, bu stresli durumdan, bu sıkıntılı durumdan kurtarılır.


Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak bu yasayı tasvip ediyoruz, destekliyoruz; fakat, tarım sektörümüzün dertlerine çare olmayacağını da bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.


Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.


Madde üzerinde önerge yok.


Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.


Sayın milletvekilleri, şimdi, yürürlük maddelerine geldik. Bildiğiniz gibi, bu maddeleri, yalnız, okutacağım ve ondan sonra oylayacağım:


4 üncü maddeyi okutuyorum:


MADDE 4. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.


BAŞKAN -  Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.


Son maddeyi okutuyorum efendim.


MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.


BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, tümü üzerindeki oylamada karar yetersayısı aranılmasını istiyorum.


BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz.


Şimdi, kanun tasarısının tümünün oylanmasına geçmeden evvel, lehinde ve aleyhinde 86 ncı maddeye göre söz talepleri var.


İlk söz, lehinde olmak üzere, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'a ait.


Buyurun efendim.


Oyunuzun rengini belli etmek üzere konuşacağınızı müsaadenizle hatırlatıyorum.


Sayın Akın, süreniz 5 dakika.


MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun tasarısı üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım. Oyumun rengi müspet, beyazdır; onu, başta, belirteyim.


Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere 3083 sayılı Kanun 1.12.1984 tarihinde meriyete girmiş olup, o günden bugüne kadar uygulanmakta; ancak, uygulama safhasında bazı aksaklıklar ortaya çıkmıştır. İnşallah bu tasarının kanunlaşması sonucu bu aksaklıklar, bu kanunla giderilmiş olacaktır.


Değerli milletvekilleri, sulanan arazilerden daha iyi faydalanma, bilindiği üzere toprak kaynaklarımızın korunması geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanarak en üst düzeyde üretimde kullanılması insan-toprak ilişkilerinin uygun ve etkin biçimde düzenlenmesiyle mümkündür.


Tarımda en önemli üretim aracı olarak, sanayide mekân ve hammadde olarak, kentleşmede yerleşim yeri olarak, hızla artan nüfusun her türlü ihtiyacını karşılayan varlık olarak, toprak kaynaklarının rasyonel ve bilinçli bir biçimde kullanılması zorunludur.


Bugün için en önemli olan ekolojik çevre sorunu niteliğindeki erozyon ve yanlış arazi kullanımlarının önlenmesi için gerekli hükümleri içeren Anayasa ve yasalar da yeterli etkinlikte değil ve yalnızca yazılı belgelerde kalmakta ve uygulanmamaktadır.


O halde, her sektörde büyük atılım gösteren Türkiyemizde, toprak ve su kaynaklarımızın hatasız ve bilinçli kullanımına yönelik yasal ve idarî tedbirlerin alınması gereklidir. Bu tedbirlerden bazılarını tadat edeceğim:


Birincisi, doğal kaynaklarımızdan, toprakların kullanımı, korunması ve geliştirilmesine yönelik mevcut yasa, yönetmelik, kararname ve tebliğler yeniden gözden geçirilerek müessiriyet ve uygulanabilirliği artırılmalıdır.


İkincisi, lokal ve havza bazında, daha sonra da ülke genelinde yapılması gerekli olan arazi kullanım planlamasının gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaların her düzeyde ele alınması ve başlatılması zorunludur.


Üçüncüsü, ekolojik şartlara göre optimum işletme büyüklüklerinin belirlenmesi ve parçalanmasının önlenmesi için gerekli teknik ve yasal tedbirlerin alınması şarttır.


Değerli milletvekilleri, bu maddeler daha da fazlalaştırılabilir; ancak, esas olan, bugün, çiftçi, sulama, hasat kaldırma yanında, işletme kredisi sıkıntısı çekmektedir. Çiftçilerimiz, hakikaten, mevcut arazilerini ekebilir, hasat kaldırabilir düzeyde işletme kredisi bulamamaktadırlar. Mevcut varlıklarını, uygulanmakta olan ekonomik istikrar tedbirleri çerçevesinde kaybetmişler, daha ziyade, borçlarını ödeyemez hale gelmiş -takipte olan borçlarını- mevcut işletmelerini satmak ya da bir başkasına ipotek vermek suretiyle, kendisi mülkünün işçisi haline gelmiştir.


Bu nedenle, Sayın Bakanımızın getirmiş olduğu bu yasa tasarısı, bilhassa çiftçilerimiz için oldukça faydalı ve eksikleri gidermeye yönelik bir yasa tasarısıdır; ancak, çiftçilerimiz, bu ekimi, bu hasadı nasıl yapabilecekler?.. Çünkü, birçoğu icra takibinde ve zor durumdadır.


Yine, bu şekilde, faydalı, hatta daha fazla faydalı sayılabilecek, çiftçi borçlarının taksitlendirilmesi, tecil faizlerinin indirilmesi ve uzun taksitlere yaymak suretiyle mevcut haciz baskısından kurtarılmalarına yönelik bir tasarı getirirse, yine bu beş grup, aynı şekilde, müşterek hareket etmek suretiyle, bir saatte, 20 milyon insana faydalı olacak yasa tasarısını kanunlaştırmış olacağız; ki, bu da oldukça hayırlı bir iş olacak, hayırlı bir hazırlık olacaktır...


(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)


BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen toparlayınız.


MURAT AKIN (Devamla) - Sayın Bakanımızdan, bu tasarının kanunlaşmasından sonra, buna benzer, çiftçileri rahatlatacak bir tasarı hazırlığına girmesini istirham ediyor ve böylelikle çiftçilerimizin rahat etmesini temin edeceğimiz duygusuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.


86 ncı madde gereğince, menfi oy vereceğini belirten, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)


ASLAN POLAT (Erzurum) - Bravo Nidai, doğru bir iş yapıyorsun!


BAŞKAN - Süreniz 5 dakika.


NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.


216 sıra sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili yapmış olduğum çalışmalar ve neticeler çerçevesinde, bu kanunun çok uzun zamandır ele alınmadığı ve bugüne kadar köylü ve çiftçinin dertlerine çare bulunmadığı için, ben, bu konuda, öncelikle, aleyhte konuşacağımı belirtmiştim; ama, bu kanunun çiftçimiz, köylümüz ve insanımız için çok faydalı olacağını gördüğüm için hayırlı olsun diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven.


ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, acaba, arkadaş, burada mı okudu da farkına vardı?..


BAŞKAN - Efendim, herkesin kanaati kendine ait.


Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü, mevcut bütün milletvekillerimizce kabul edilmiştir; ülkemize, Tarım Bakanlığımıza, çiftçilerimize hayırlı olsun efendim.


Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar.


Buyurun efendim.


TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin içerisinde bulunduğu sıkıntıların düzeltilmesinde belirli bir kolaylığı sağlayacak ve özellikle parçalanan arazilerin, sınırlı da olsa, toplulaştırılmasına ve hizmetlerin götürülmesine yardımcı olacak bu kanunun çıkmasından dolayı ve yaptığınız katkıdan dolayı çok teşekkür ediyorum.


Özellikle, buradaki konuşmalar sırasında "toprak işleyenin su kullananın" özdeyişiyle, Bakan olarak benim açıklamalarım olduğunu, değerli bir hatibimiz, iki kez vurgulayarak söyledi.


Bu konunun esası şudur: Özellikle, teşvik ve destek yöntemlerini değiştirirken, Türkiye'de, doğrudan gelir desteği sistemine geçilmek isteniyor. Bu işin doğrusu da doğrudan gelir desteği de değildir, biraz da yanlış girdi dilimize; doğrudan destek... Doğrudan desteğin uygulanmasında uluslararası kuruluşların görüşü şudur: Tapu üzerinden doğrudan desteğin verilmesi ve doğrudan destek verilirken, yönlendirici olmaması, ürünler arasında fark gözetilmemesi, ekene de verilmesi ekmeyene de verilmesi. Bizim itirazımız ve yine uluslararası bazı kuruluşların görüşleri şudur: Tapu-kadastro verilerinin alınıp, bunun üzerinden verilmesi. Biz de şunu diyoruz: Ekene verilmesi, işleyene verilmesi ve yönlendirici olması. Bu, bu anlamda söylenmiştir, köyde çalışana verilmesidir.


Bunu da burada açıklamak istiyorum ve teşekkür ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz ve tekrar hayırlı olsun diyoruz efendim.


Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu kararımız gereğince yeni bir sıralama yapılmıştır; ancak, sıralamanın ilk sırasından itibaren, müzakereye aldığımız, gündeme giren tasarı ve teklifleri teker teker hatırlatacağım ve Komisyon ve Hükümetin varlığına göre müzakereye devam edeceğiz.


Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.


3.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.


4. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759) (S. Sayısı : 572)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.


5. - Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.


6. - Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı : 577)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.


7. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu ((1/728) (S. Sayısı : 591)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş  Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.


8. - Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.


Ertelenmiştir.


Malumları olduğu üzere, 7 nci sıradaki teklifin görüşülmesi ertelenmiş, 8 inci sıradaki tasarının müzakereleri tamamlanmıştır.


Şimdi, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.


9. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı : 606) (1)


BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.


Hükümet?.. Yerinde.


Komisyon raporu, 606 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.


Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim.


Süreniz 20 dakika.


DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Üç ayrı kanun tasarısı, değişik tarihlerde verilmiş, bekletilmiş ve sonra, ne hikmetse, hiç birbirine benzememesine rağmen, birleştirilerek huzurunuza getirilmiştir. İlk kanun tasarısı, Çevre Bakanlığıyla ilgili kanun tasarısıdır, bir kadro işidir. Çevre Bakanlığı bünyesinde, 46 tane il çevre müdürlüğü kurulduğu için, bunun sonucunda da, 46 il için bir kadro ihtiyacı hâsıl olmuş ve ne zaman hâsıl olmuş; 16.12.1996 tarihinde hâsıl olmuş. Yani, tam dört yıldan beri, bu kanun tasarısı Mecliste beklemiş. Bu bekleme süresi içinde, bu kez, Sayın Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde, Kültür Bakanlığınca hazırlanan bir kadro istemi Meclise intikal etmiş. Onun da tarihi 26.11.1998; yani, o da, iki küsur seneden beri bekliyor. Derken, bu defa, 2000 yılının 8 inci ayında, Yargıtayın bir talebi olmuş ve bu talep de yerine getirilmek üzere bir kanun tasarısı daha hazırlanmış ve ayrı ayrı, bunlar, komisyonlardan geçmiş, tevhit edilmiş ve huzurunuza gelmiş.


Şimdi, peki, sormak lazım: "Dört yıldan beri, bu Çevre Bakanlığı nasıl çalıştı? Bir ihtiyacınız vardı da, siz, bu ihtiyacı nasıl karşıladınız? Eğer bu kadar zaruret varsa, bu kanunun dört yıl evvel çıkması gerekmez miydi? Önemsiz görüyorsanız, niye şimdi acil çıkarılması gereken kanunlar içinde huzurunuza geliyor? Çok önemliyse, niye bugüne kadar beklediniz?" diye, birileri çıkacak, size soracaktır muhakkak.


Bu kanun geldikten sonra, tabiî, Çevre Bakanlığında, muhakkak, çok daha fazla, değişik gelişmeler olmuştur. Belki ihtiyaçlar daha da artmıştır geçen süre içinde. Hem devleti küçülteceğiz diyeceksiniz, devamlı kadro ihtiyacı içinde olduğunuzu beyan edeceksiniz bir taraftan da; ama, geçen süre içindeki o büyümeyi de dikkate almayacaksınız, ihtiyaçtan daha az sayıda kadro tahsis edeceksiniz... Bu, Çevre Bakanlığı için.


İkincisi nedir; Kültür Bakanlığının Devlet Opera ve Balesiyle ilgili... Hani, son günlerdeki bu meşhur operasyonlar var ya! O da, en nihayet devlet tiyatrosuna kadar girdi. Peki, ne zaman gelmiş bu; 1998'de gelmiş. 1998'den bugüne kadar acaba neler oldu neler, bir bakmak lazım. Bunu ancak basından öğreniyoruz, ondan sonra bilmiyoruz. Bu defa, ama, bunların kadro ihtiyacını karşılamayı düşünüyorsunuz; fakat, bana göre en önemlisi, bu Yargıtay Başkanlığı olayı.


Değerli milletvekilleri, bakınız, Yargıtayın 238 üye kadrosu vardır. Şu anda Yargıtay 238 üyeli bir kadrodur. Biz, Yargıtayı bir içtihat mahkemesi haline getirmek için bir gayret sarf ediyoruz. Her yıl, adlî yılın başlangıcında Yargıtay Başkanları çıkıyor, diyor ki :"Bizi bundan kurtarın, ben içtihat yaratayım, ben ışık olayım; beni bidayet mahkemesi gibi kullanmayın" diyor mu; diyor. Peki, bu artırım neden? Huzurunuza bir istinaf mahkemesi kanunu tasarısı gelmeliydi. Durmadan daire artırarak, üye sayısını artırarak iş hacmini azaltamazsınız. Hele, çıkardığınız, af mıdır, dava erteleme midir, ceza erteleme midir, ne olduğu belli olmayan o mahut kanundan sonra, yargının işini, siz, daha da çıkmaza sokmuşsunuzdur. O yüzden, bunlar kadro olayı olduğundan, gelin, tek tek inceleyelim.


Bakın. Yargıtayımızda, bugün, en son kanundan sonra 21 hukuk dairesi vardır, 11 ceza dairesi vardır. Yargıtay Başkanı bir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili üç -tabiî, bunların hepsi Yargıtay üyesi- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı dört, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı beş. Demek ki, beş kişi, bu işte, ayrılacak, 238'den. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna üç asıl üye veriyorsunuz. Son çıkardığınız kanunla onları da ayırdınız, kendi görevlerini yapamaz hale getirdiniz. Doğru mu, eğri mi; zaman içinde gördük ki, hiç de doğru ve isabetli iş değil. Yargıtay üyesi vasfını taşıyan insan, yargı işiyle meşgul olmuyor; tayin, terfi, nakille meşgul olur hale geliyor. Yanlış bir uygulamadır. Burada çıktık, açıkladık; fakat, dikkate alınmadı. Üç de oraya gitti. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, yine sizin çıkardığınız kanunla; ki, ben, burada, yine, huzurlarınızda bunu da ifade ettim, yanlıştır bu kanun dedim; fakat, o da çıktı; yani, neticede, 9 adet kadro bu şekilde tefrik edilmiş. Geriye 238'den ne kalmış; 229 kişi kalmış.


Şimdi, bakınız, Yargıtay'daki bu 229 kişiye baktığınızda, 32 daire için ne çıkıyor; 6 üye, 1 başkan; yani, 7 kişi ve 5 de artıyor. Bunların tamamı 233 kişi olur. 238'e varmaya, 5 üye de boşta görünüyor. Hasta olabilir, rahatsız olur, falan filan.


Peki, değerli üyeler, yine biliyoruz ki, Yargıtayda her daire 5 kişiyle çalışır; 1 başkan, 4 üye. Şimdi, her dairenin 7 kişisi var; yani, her gün 2 üye dinlenmededir veya dosya okumadadır. Yani, bunlar, değişerek çalışırlar. Başkan sabittir, üyeler değişir. O zaman, niye 12 kadro daha istiyorsunuz siz? Sormak lazım. Niye istiyorsunuz? Gerekçeniz hiç de sağlam bir gerekçe değil.


Değerli milletvekilleri, bakınız, hem Türkiye'de kamuda ve yargıda -yargıda pek olmasa dahi- fazlalık vardır diyeceksiniz, arkadan da kendi elinizle kadroları artıracaksınız! Bu çelişkiyi gelin birlikte çözelim. Şu kanunu, şu tasarıyı gelin reddedin. Reddedin ve o zaman, herkes de yerli yersiz talepte bulunmasın. Siz, bir başka kanunla, zaten, kurulan o dairelere kadro verdiniz. Üye kadrosu vermediniz; ama, ne verdiniz; mübaşir kadrosu verdiniz, zabıt kâtibi kadrosu verdiniz, şef kadrosu zaten verdiniz. Bir bakıyorum, şimdi, yeniden kadro isteniyor. Korumaya bir şey demem; doğrudur; artık, Türkiye'de herkes korunmaya muhtaç hale geldi; çok şükür, herkesin bir muhafızı var, o hale geldi! Ama, Yargıtayda -onu da niye indirdiğinizi anlamak mümkün değil- koruma görevlisi olarak 40 talep var; bu da aşağı çekilmiş.


Değerli arkadaşlarım, arzım şudur: Bakın, Türkiye'de asıl görüşülmesi gereken kanun tasarılarını bir tarafa bırakıyoruz; bekletilmiş, eskimiş ve günün gerçeklerine uymayan, doğruları yansıtmayan kanun tasarılarını çok acilmiş gibi huzurunuza getiriyorlar. Dört yıldır bekleyen kanun tasarısının aciliyeti varsa, dört yıldır çoktan çıkması lazımdı. Daha önemli kanun tasarıları varsa, bunları, müsaade edin, görüşelim. Mesela, şu kamu sendikaları olayı var, kamuda çalışanların sendika olayı var; 22 maddesini, biz, geçen dönem burada görüştük; iki yıldır halen huzurunuza gelmedi. Niye gelmiyor?..


MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - 24 maddesini...


TURHAN GÜVEN (Devamla) - Olabilir, yanılmış olabilirim. O zaman, düzelt Sayın Bakan, düzelt... Demek ki, senin hafızan benden daha iyi. Laf atacağına, gel de burada doğruları söyle canım! Arkada oturup da laf atmakla bir noktaya varamazsınız! Doğruları söyleyin burada, doğruları!.. Doğrunun peşinde olun, biz de sizin peşinize takılalım; ama, siz, hayır, bizim peşimize takılmayın diyorsunuz; çünkü, doğruyu yapmadığınız düşüncesi var bizde.


O nedenle, müsaade ederseniz, gelin... Mesela, bir Anayasa... Aman efendim, ne vaveylayla getirdiniz birdenbire. "Mutlaka değişmelidir" demediniz mi?.. Bir yerden bir sinyal geldi, hemen, Anayasa Komisyonu, bunu, Anayasa Mahkemesine doğru yuvarladı: Şu maddenin iptali oldu, bir bekleyelim bunu bakalım... Güzel... Anayasa Mahkemesi, onbeş günde gerekçeli kararı yazdı, Resmî Gazetede yayımladı. Bu defa ne yapacağız; şimdi, yeniden görüşmek lazım canım; gerekçeniz de kalktı ortadan. Bir alt komisyona mı bakalım derken, madde değişti, içeriği değişti. Anayasa gibi, çok uzun yıllar içinde ancak değişmesi lazım gelen, çok ciddî uğraşı, çalışma sonucunda ortaya çıkacak, tedvin edilecek bir madde hükmünü, üç saatte, beş satte, üç günde değiştirdik.


Getirdiğiniz teklif, 200 küsur imzalıydı, bütün hükümet ortaklarının imzasını haviydi. Eğer doğruysa, niye değiştirmeye kalktınız; yanlışsa, değerli milletvekilleri, niye imzalarınızı aldılar sizden, sizden niye aldılar ve Anayasa ne oldu; hiç bahsedilmiyor. İhtiyaç değişmesi mi?.. İhtiyaç ki, getirdiniz, 300'e yakın imzayla verdiniz... Peki, ne oldu? İhtiyaçtı da neden vazgeçildi? Yani, bir başka olay mı vardı gündemde bizim bilmediğimiz ve sizin de bilmediğiniz bir şeyler mi cereyan etti ki, anayasa değişikliği birdenbire rafa kaldırıldı?.. Hoş, daha evvel de vardı zaten. Geçen sene nisan ayında, biz, bu Anayasa maddelerini görüşmedik mi?.. Hatta "açıkça oy kullanmayanlar" diye birtakım elfazda bulunulmadı mı?.. Burada gizli olması gereken oylamalarda açıkça oy kullanılmadı mı?.. Anayasaya rağmen gizli oylamanın sonucunda açık oylamaya dönüştürülmedi mi burası?.. Bütün bunlar birdenbire unutulmuş görünüyor. İhtiyaçlarımızı iyi tespit edelim.


Ben, değerli grup başkanvekili arkadaşlarımdan hep rica ediyorum, istirham ediyorum, diyorum ki, bakın, önemli olanları, lütfen, getirin, yanınızdayız. Bugün bir konsensüs olduysa, bu konsensüste değerli arkadaşlarımızın katkısı vardır; ama, büyük katkının bizde olduğunu kabul etmeleri gerektiğini de herhalde kendileri biliyorlar.


Değerli arkadaşlar, Meclis, muhalefeti ve iktidarıyla çalışır. Siz, parmak hesabıyla yok sayarsanız... Tabiî, lafım zaten sizlere değil canım; daha büyüklere. Ama, parmakları yok saymak yanlıştır.


Bakın, bugün uygulamada gördük; süreleri kısalttık da ne oldu?.. Sayın Bakan burada mı bilmiyorum... Zaten, bu kürsünün yeri de inşallah değişecek ya yakında hani... Ne oldu; 5 dakika soru sorabildik, 15 dakika cevap aldık. Şimdi, bir hakkın suiistimalini kanun himaye etmez diyorsanız; yani, benim için suç olan şey; 5 dakikadan fazla konuşamazsınız, sözünüzü kestim dediniz de, niye 15 dakika konuşturdunuz?.. Ha, şu içtüzük değişikliği yapılırken niye bir el atmadınız da, bakanların da gündemdışı konuşmalarda süresini 5 dakikaya indirmediniz?.. Ben milletvekili olarak gündemdışı 5 dakika konuşuyorum; siz de öyle konuşmuyor musunuz?.. Çok önemli bir konuyu ancak 5 dakikada anlatmaya çalışıyorsunuz; ama, cevabınızı 20 dakikada alıyorsunuz.


ALİ ARABACI (Bursa) - Haklısınız...


TURHAN GÜVEN (Devamla) - Şimdi, mesele böyle.


O zaman, gelin, hani, önemine binaen söylüyorum, değişmesi lazım gelen şeyleri değiştirelim. Birbirimizi sıkıntıya sokacak... Çünkü, her zaman söyledik, bugün iktidarsınız, doğrudur; ama, bu koltuk renkleri ilerde değişir değişmez, bilemem; ama, bu koltuklara, bir bakarsınız başka bir kısım gelir oturur. O zaman, İçtüzük değişikliği hepimize lazım. Doğrusunu yaparsak, herkes yararlanır; muhalefet de yararlanır, iktidar da yararlanır.


O nedenle, değerli arkadaşlarım, gelin, şu isabetsiz ve bize göre, dört yıl bekledikten sonra hiç de öyle pek de önem arz etmeyen şu kanun tasarısını, şu gerekçeler, şu sağlam olmayan gerekçeler tahtında, maddelerine geçilmesi oylamasında reddedelim de; bu Meclisin de yalnız yürütmenin ışığında ve istikametinde olmadığını gösterelim -bu Meclisteki her milletvekilinin, gerçekten, ettiği yemin içinde, doğruları rahatlıkla gördüğüne emin olduğum için söylüyorum bunu- o çerçevede hareket edelim.


Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)


BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.


Sayın milletvekilleri çalışma süremiz tamamlanmıştır.


Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor; hepinize iyi akşamlar diliyorum.


Kapanma Saati : 19.56


BİRLEŞİM 57 NİN SONU





Copyright©2023. Kanunum bir Karakullukçu Dan. A.Ş. (Şirket) servisidir. “Kanunum” Şirket’in tescilli markasıdır ve tüm hakları saklıdır. Kanunum bir resmi kaynak veya hukuk danışmanlık servisi değildir. Kullanıcılar Hizmet Şartlarını okumuş ve kabul etmiş sayılırlar. Adres: Esentepe Mah. Büyükdere Cad. Loft Residence Blok No:201 İç Kapı No:71 Şişli/İstanbul