Anayasa Mahkemesi tarafından 7255 sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un bazı kurallarının iptaline karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi 5/4/2023 tarihinde E.2020/103 numaralı dosyada, 7255 sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesiyle 6831 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…; bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına…” bölümünün, 9. maddesiyle 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 2/A maddesine eklenen dördüncü fıkrada yer alan “…suretlerini alabilir,…” ve “…her türlü teknolojik imkândan yararlanabilir.” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.

A. 6831 Sayılı Kanun’un 18. Maddesinin Birinci Fıkrasının Birinci Cümlesine Eklenen Bölümlerin İncelenmesi

Dava konusu kuralla, bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına Orman Genel Müdürlüğünce bedeli alınarak yirmi dokuz yıla kadar izin verilebilmesi öngörülmüştür.

Dava konusu kuralla bozuk orman alanlarında bazı faaliyetlerin gerçekleştirilmesine izin verilmiş olmasına karşın bozuk orman alanlarından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Kuralda yer alan bozuk orman alanlarının nereler olduğunun tespitine yönelik şartlar, temel esaslar ve ilkeler kanunla belirlenmeyerek bu konudaki düzenleme yetkisi yönetmelik aracılığıyla idare tarafından kullanılmıştır.

Bozuk orman alanlarının belirlenmesine yönelik yasal bir düzenleme yapılması Anayasa’nın 169. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” şeklindeki hükmün bir gereğidir. Bu bağlamda ormanlara keyfî bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek ölçütlerin kanunla açık bir şekilde ortaya konulması gerekir. Kanunda söz konusu temel ilkeler ve kanuni çerçeve belirlenmeksizin kuralla -idari işlemle belirlenen- bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkların kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarında üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına imkân tanınması Anayasa’nın anılan hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.

Bununla birlikte Anayasa’nın 169. maddesi uyarınca ormanların orman olarak işletilmeleri esastır. Öte yandan kısmen de olsa farklı şekilde işletilebilmelerine bu bağlamda öncelik taşıyan kamu hizmetlerine ilişkin bina ve tesislerin devlet ormanları üzerinde bulunmasına veya yapılmasına izin verilmesi ancak kamu yararı ve zorunluluk hâlinin varlığına bağlıdır. Bu çerçevede kamu yararının zorunlu kıldığı hâllerin, izin talep edilen faaliyetin orman ekosistemi dışında gerçekleştirilmesi imkânının bulunup bulunmadığı hususu gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerekir.

Buna karşılık kuralla orman alanlarından üretilen odun dışı ürünler arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın ve izin talep edilen faaliyetin orman ekosistemi dışında gerçekleştirilmesi imkânının bulunup bulunmadığı gözetilmeksizin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına izin verilmektedir. Bu itibarla kuralla öngörülen tesislerin kurulmasının hangi kamu yararı veya zorunluluk hâlini içerdiği kuraldan anlaşılamamaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

B. 4634 Sayılı Kanun’un 2/A Maddesine Eklenen Dördüncü Fıkradaki “…suretlerini alabilir,…” ve “…her türlü teknolojik imkândan yararlanabilir.” İbarelerinin İncelenmesi

Dava konusu kurallarla, Tarım ve Orman Bakanlığına (Bakanlık) şeker sektöründe faaliyet gösteren kişilerin üzerinde inceleme, araştırma ve denetim yapılacak her türlü defter, evrak ve belgelerinin suretlerini alma ve her türlü teknolojik imkândan yararlanma yetkisi tanınmıştır.

Dava konusu “…suretlerini alabilir,…” ibaresiyle Bakanlığın inceleme, araştırma ve denetim görevini yaparken her türlü defter, evrak ve belgelerin suretlerini alabilmesiyle bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir süre sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Öte yandan dava konusu “…her türlü teknolojik imkândan yararlanabilir.” ibaresinden de Bakanlığın izleme ve denetleme faaliyetleri için her türlü sayısal, sesli ve görüntülü teknolojilerin tesis edilmesini isteyebileceği ve bunlardan yararlanabileceği anlaşılmaktadır. Ancak tesis edilme işlemlerinin nasıl gerçekleştirileceği, sayısal, sesli ve görüntülü teknolojilerin kapsamının ne olacağı Kanun’da açıklanmamıştır.

Bakanlığın inceleme, araştırma ve denetim görevini yaparken kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine, her türlü teknolojik imkândan yararlanabilmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına, kullanılmasına ve bunlardan yararlanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

KAYNAK: ANAYASA MAHKEMESİ RESMİ WEB SİTESİ

KARARIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ