En son güncellemeler 19 Nisan iş günü sonunda yapılmıştır.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'nin 14 Kasım 2019 tarihli kararında Türkiye'de otuzdan az çalışanı ve bağımsız tüzel kişiliği (A.Ş veya LTD) olan yabancı iştirak şirketlerinin de, yurt dışındaki çalışan sayılarının otuzu geçiyor olması halinde işe iade davası kapsamında olacağı tespit edilmiştir.

                                                                                  T.C.
                                                                                 İZMİR
                                                            BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
                                                                   15. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
2019/1210
KARAR NO :
2019/968

                                                                       TÜRK MİLLETİ ADINA
                                                                           İSTİNAF KARARI
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
İzmir 7. İş Mahkemesi
NUMARASI :
2017/266 Esas - 2019/66 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
Av. EREN EVREN -
DAVALI :
VEKİLİ
DAVA: 
Tespit (İşe İade İstemli)
DAVA TARİHİ :
14/04/2017
KARAR TARİHİ: 
26/02/2019
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/11/2019


İzmir 7. İş Mahkemesinin 26/02/2019 tarih, 2017/266 Esas - 2019/66 Karar sayılı
dosyası Dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme neticesinde; 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;


A-) DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:


Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesi ile özetle: müvekkilinin yüzlerce ülkede faaliyet gösteren bir şirketin Türkiye’de faaliyet gösteren üretim tesislerinde atölye müdürü sıfatıyla 15.08.2016 tarihinde göreve başladığını,davalı şirketin İsrail’den gönderdiği ile anlaşmazlık yaşaması nedeniyle 16.03.2017 tarihinde yapılan bildirimle 13.04.2017 tarihinde işine son verildiğini, şirketin dünya çapında 1150 işçi çalıştırdığını ve ana hissedarmm Ordal2 isimli şirket olduğunu,Türkiye operasyonu için Ormat Technologies Inc. tarafından kurulduğunu ve yönetildiğini, bu şirketin en üst düzey yöneticilerinin davalı şirketin ve Orda 12 isimli şirketin en üst düzey yöneticileri olduğunu, İsrail Başkonsolosluğuna yazılan dilekçede davalı şirketin Ormat Technologies Inc. ve İsrail’de faaliyet gösteren Ormat Systems Ltd. Şirketinin kardeş şirketler olduğunu,davacmm da adının bulunduğu kurumsal adres defterinde Ormat adına faaliyet gösteren bütün yöneticilerin e posta adreslerinin bulunduğunu,Ormat YK’nın faaliyetinin onaylanması haberinin Türkiye’deki davalı şirkete müjdeli haber olarak verildiğini, davalı şirkette en üst düzeyde Ormat grubun CEO’su CFO’su ve müdürler kurulunun, ve altında Tnin çalıştığım, organizasyon şemasında davacmm bu kişilerden sonra yer aldığım,iş çıkışında davacımn savunmasının alınmadığını, verimsizliğinin ispatlanmadığını iddia ederek feshin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

B-) DAVALİNİN CEVABININ ÖZETİ:

Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle: davacmm fabrika müdürü ve genel müdür yardımcısı sıfatıyla çalıştığını,atölye müdürü olmadığım,sigortalı hizmet listesinde meslek kodunun 1321.04 olduğunu,davalı şirkette iş akdinin feshedildiği tarihte işçi sayısının 15 olduğunu,Menderes’te kurulu şirketin genel müdürü olan şirketin bütününü yönettiğini,herhangi bir uluslararası şirketin şubesi olmadığını, şirketin henüz 1 yıldır ulusal düzeyde faaliyet gösterdiğini,isimleri zikredilen yabancı şirketlerle de hiçbir bağlantılarının olmadığını,delil olarak eklenen bazı faturalardan da anlaşılacağı üzere davalı şirketin Ormat isimli şirketle ticari ilişki içinde olduğunu,bağlantı bulunsaydı bu satışların bedelsiz olması gerekeceğini,İsrail konsolosluk yazısının çevirisinde “subsidiary o f’ kelimesinin iştirak,bağlı kuruluş olarak çevrilmesi gerekirken şube olarak çevrildiğini,30 işçi sayısının tespitinde yurt dışındaki işyerlerine kadar genişleten bir yorum yapılmasının öğretide eleştirildiğini,yurt dışında faaliyet gösteren bir şirketin Türkiye’deki işyeriyle aynı işkolunda olup olmadığımı tespitinin nasıl yapılacağının sorun yaratacağmı,davacmm imzasını taşıyan tekliflerden işveren vekili olduğunun anlaşıldığını,tüm personelin genel müdür ve genel müdür vekili olarak kendisine bağlı olduğunu,işletmenin bütününü yöneten işveren vekili ve yardımcılarıyla işyerinin bütününü yöneten ve işçi alma çıkarma yetkisi olan işveren vekillerinin iş güvencesinden faydalanamayacağını,davacmm performansının yeterli olmadığını, bir çok defa bu hususta uyarıldığını iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.

C-) İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde açılan davamn kabulüne karar verilmiştir.

D-) İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili yasal süre içerisinde vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin Türkiye'de mukim tek ve merkez işyeri bulunan bir limited şirket olduğunu ve fesih tarihi itibariyle bu şirket nezdinde 15 personel çalışmakla davacmm iş güvencesi hükümlerinden yararlanmasını hukuken mümkün olmadığını, müvekkil şirketin bizzat herhangi bir ulusal veya uluslararası şirketin şubesi olma vasfmın kesinlikle bulunmadığını, davacımn işveren vekili yardımcısı olduğunu, davacımn iş sözleşmesinin, müvekkilinin şirket tarafından iş kanununun 18. Maddesi kapsamında "performans yetersizliğinden kaynaklanan yasal geçerli sebeple feshedilmiş" olduğunu bildirerek usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme karannm kaldırılarak davamn reddine karar verilmesini talep etmiştir.

E-) GEREKÇE:

Tüm dosya kapsammm birlikte değerlendirilmesi neticesinde: 4857 sayılı iş kanununun 18. Maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 veya daha fazla işçi, çalışltınlması gerekmekte olup, işverenin aynı iş kolundan birden fazla işyerinin bulunması halinde iş yerinde çalışan işçi sayısı bu işyerlerinde çalışan işçi sayısma göre belirlenecektir.

Emsal mahiyetteki Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2009/46271 Esas, 2011/131 Karar sayılı kararı ile birlikte değerlendirme ve tespitler yapıldığında:

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/2 maddesine göre, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Anılan hüküm uyarınca yurt dışında kurulu olan Orda 12 Inc, Ormat şirketleriyle davalı şirket arasında üretilen mal veya hizmet açısından nitelik yönünden bağlılığın bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır. Davacı taraf bu şirketler arasmda bu bağlılığın bulunduğunu,davalı tarafsa aksini iddia etmektedir. Yapılan incelemede şu hususlar tespit edilmiştir.

Davacı vekilinin delil listesine eklediği Ormat başlıklı tanıtım broşüründe Ormat ‘in 75’den fazla ülkede faaliyet gösterdiği ifade edilmiş,Ormat Technologies Inc ve davalı şirketlerinin adresleri yan yana yer almıştır.Her iki şirketin faaliyet alanı jeotermal tirübün ekipmanlan üretimidir.

Davacı vekilince delil listesine eklenen davalı şirketin verdiği Kariyer Net ilanında şirket bilgileri başlığı altında “Merkezi Reno,Nevada’da olan Ormat,dünyanın lider jeotermal enerji şirketidir....50 yılı aşkın tecrübeye sahiptir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Delil listesine eklenmiş olan “Adress book:Offline Global Adress Book” başlıklı liste içinde değişik yerlerdeki görevlilerin iletişim bilgilerine,aynı liste içinde lokasyonu olarak belirtilmiş şekilde davacının ismine yer verildiği görülmektedir.

Delil olarak gösterilen İsrail Konsolosluğuna verilen evrakta davacıdan, Ormat International Inc firmasının ve bir şubesi olan Ormat System Ltd.Şti’nin bir şubesi olan Iekn.San.Tic.Ltd.Şti’nde çalışan biri olarak söz edildiği görülmektedir. Davalı vekili yapılan tercümeye itiraz etmiştir ve subsidiary of kelimesinin şube değil, iştirak,bağlı kuruluş olarak çevrilmesi gerektiğini ifade etmiştir.Ancak söz konusu sözcüğün çevirisi iştirak,bağlı kuruluş olarak bile kabul edilse iki şirket arasmda organik bağ bulunduğu görülmektedir.

Delil listesine ekli olan tarafından kaleme alman mailde Ormat YK’nın makina yatırımlarını onayladığından söz edilerek teşekkür edildiği görülmektedir. tarafından yazılan 15.07.2016 tarihli mailde, davacının iş anlaşmasının şartlarından bahsedilmiş, en alt sayfasında büyük harflerle Ormat amblemine yer verilmiştir. Söz konusu mailde Davacınm pozisyonundan “shop manager” olarak söz edilmiş,aym mail ve isimli kişilere (Ormak.com adresinin mail adresi olduğu görülmektedir) iletilmiştir.

24.02.2016 tarihli Ticaret Sicil gazetesinde şirketin idaresinin, hissedarlar tarafından seçilecek bir veya birkaç müdür tarafından yürütüleceği,ilk 3 yıl için ABD vatandaşı ’m,İsrail vatandaşı ın seçildiği, ilk 3 yıl, şirketin tek dış tüzel kişi ortağı Orda 12 Inc.’in tüzel kişilik şirket müdürü olarak seçildiği, ’in tüzel kişilik adına hareket edeceği yazılıdır.

Bütün bu hususlar adı geçen şirketlerle davalı şirket arasındaki bağlılığı göstermektedir.Geçerli nedenle fesihler nedeniyle açılan davalarda ispat yükümlülüğü altmda işverenin bu davada davacınm iddialarını çürütecek nitelikte delil sunamadığı düşünülmektedir. Bu şirketler arasındaki ilişkinin (davaya cevap dilekçesinde iddia edildiği gibi) ticari bir ilişkinin ötesinde olduğu, dolayısıyla 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2/2 maddesine göre,üretilen mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altmda örgütlenen yerlerden sayıldığı ve iş organizasyonu kapsamında bu şirketlerin bir bütün oldukları,

Diğer taraftan aynı iş kolundaki işyerlerinin sadece ülke sınırları çerçevesinde değerlendirileceğine ilişkin bir yasal düzenleme de bunmamaktadır.Uluslararası çalışan ve birçok ülkede işyeri açan bir kuruluşun, açtığı işyerini bulunduğu ülke mevzuatına göre kurması ve bu şubenin ayrı bir tüzel kişilik alması, aynı işkolunda birçok işyerinin olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.(l) Yukarıda açıklanan nedenlerle işyerinde 30 işçi koşulunun somut olayda sağlandığı, kanaatine varılmıştır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 15/06/2015 tarih, 2015/16068 Esas ve 2015/20485 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi; 4857 sayılı îş Kanunu'nun 18. maddesi uyannca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri herşeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18. madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aramr. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlamr. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynaklan müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, aynca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz.

İş güvencesinden yararlanabilecek işçinin işletmenin bütününü yöneten işveren vekili ve yardımcısı veya iş yerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili niteliği taşımaması da zorunludur. Davalı vekilinin iddia ettiği gibi davacının işe giriş bildirgesinde meslek kodunun “1321.04 fabrika müdürü” olarak belirtildiği görülmektedir. meslek kodu ise “1120.17 fabrika genel müdürüdür”. Somut olayda işletme çapında davacının bütünü yönetim yetkisinin olmadığı açıktır.Zira 24.02.2016 tarihli Tücaret Sicil gazetesinde şirketin idaresinin, hissedarlar tarafmdan seçilecek bir veya birkaç müdür tarafından yürütüleceği,ilk 3 yıl için ABD vatandaşı m,İsrail vatandaşı m seçildiği, ilk 3 yıl, şirketin tek dış tüzel kişi ortağı Orda 12 Inc.’in tüzel kişilik şirket müdürü olarak seçildiği,. in tüzel kişilik adına hareket edeceği yazılıdır.Genel Müdür . tarafmdan gönderilen ve davacmın iş anlaşmasının şartlarından bahseden 15.07.2016 tarihli mailde de davacının pozisyonundan shop manager olarak söz edilmiştir.Davacınm işyerinin bütününü yöneten işveren vekili yardımcısı statüsünde olmadığı kanaati oluşmuştur.

İşçinin verimi ya da davranışı nedeniyle iş akdinin geçerli nedene dayalı feshi için bu konuda işçinin savunmasının alınması gerektiği Kanun'da belirtilmiştir. Konuya ilişkin Kanun maddesinde; “Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez.” denilmiştir. Bu durumun istisnası olarak ilgili maddenin devamında; “Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır. ” denilmiştir. Görüldüğü üzere belirtilen istisnai haller dışında işçinin iş akdinin davranışı ya da veriminin düşüklüğüne dayalı olarak geçerli bir fesih yapılabilmesi için işçinin savunması alınması gerekmektedir. Somut olayda fesih verimliliğe dayalı olarak yapılmıştır.Ancak işçinin bu konuda savunması alınmadığı için usule uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasa yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

HÜKÜM :

1- Dosya kapsamı delil durumu, İzmir 7. İş Mahkemesinin 26/02/2019 tarih, 2017/266 Esas - 2019/66 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.l maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2- Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

3- Davalı tarafça yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,

4- İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

5- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasanın 8/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

KAYNAK: Eren EVREN tarafından 16.12.2019 tarihinde Linkedin üzerinden paylaşılan karar metni